Zindan

By PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... More

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-42

65.3K 2.2K 442
By PearlHarbor35

Hislerimize yön verebilir miydik? Aşık olacağımız kişiyi kendimiz seçebilir miydik? Ne güzel olurdu istediğimiz kişiye aşık olsak. Ama bunlar bize sormadan oluveren şeylerdi. Bir bakmışınız siz daha ne olduğunu anlayamadan aşık oluvermişsiniz.

İşte hayat böyleydi. Tuhaf ama güzel. Her şeye rağmen yaşanabilirdi. Tabi bu size kalmış bir şeydi. Hangi pencereden bakmak istediğinize bağlıydı. Malum benim hayatım pekte yaşamak istediğim bir yer değildi.

Çağrı'dan yavaşça ayrıldım. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna adım kadar emindim. Ne güzel seviyordu Çağrı. Ben onu hakkedecek ne yapmıştım? Bu sevgi bana fazlaydı.

Çağrı utangaç bir tavırla başını öne eğdi. Bu hali bir hayli tatlıydı. İstemsizce gülümsedim. Ama artık konuyu bir yerden açmalıydım ve ciddiyetimi takınmalıydım.

"Buraya neden geldiğimi merak ediyor musun?"

Çağrı kafasını yavaşça kaldırdı. Yeşil gözleri uçsuz bir ormanı vaat ediyordu. Bakışları ise ormanın o tatlı esintisiyle buluşturuyordu beni. Tok ve yalın sesiyle konuştu.

"Evet, neden geldin?"

Dudaklarımı yaladım. Bu bakışlarının oraya düşmesine neden olmuştu. Neyse ki ifadesini hemen toparladı. Bende anlatmaya koyuldum.

"Babam ve annemle kavga ettik Çağrı. Bende sinirle evden çıktım. Ne yazık ki yanıma yeterli para alamadım. Bana biraz borç verebilir misin?"

Niyetimi ilk baştan belli etmek istiyordum. Sonuç olarak Çağrı'yı kullanmak istemiyordum. Böyle bir izlenime düşmek isteyeceğim en son şey bile olamazdı.

"Neden kavga ettiniz?"

Meraklı sorusu kasılmama neden olmuştu. Sonuç olarak Tolgay'ın ailemize sevgiliyiz demesini Çağrı'ya söyleyemezdim. Bu onun için büyük yıkım olurdu. Babamın tokat attığını Gizem'e bile söylemeyi düşünmüyordum. Zira o tokat bana değil ruhumun derinliklerine atılmış kara bir imzadan farksızdı.

"Sıradan şeyler işte. Kılık-kıyafetimden tut ,tutarsız davranışlarıma kadar."

Çağrı gergince ensesini kaşıdı. Gözleri ise benden başka her yerde takılı kalıyordu. Sanki söylemek istediği bir şey vardı. Belki de bana verecek yeterli parası yoktu. Bu durum kendime tokat atma isteğini doğurdu bende. Sorumsuzca buraya gelmiştim.

Geri zekalı Bade!

"Şeyyy, yanlış anlamanı istemem Bade."

Lafını keserek araya girdim. Onu zor durumda bırakmak istemiyordum.

"Sorun değil Çağrı. Para vermek zorunda değilsin."

Sözlerimi sonlandırırken Çağrı'nın gözleri hızla büyüdü. Bu hali o kadar komikti yere yatıp kahkahalar ile gülebilirdim. Neyse ki ciddiyetimi korumayı başarmıştım.

"Saçmalama istersen Bade. Aramızda para lafı olmayacağını sende iyi biliyorsun. Sadece bizde kalmak ister misin diye soracaktım. Amacım sadece buydu."

Çağrı hiç beklemediğim bir yerden sormuştu. Aklımın ucundan dahi geçmemişti. Uygun olmasını geçtim daha aramızın tam iyileşmediği birisinin evinde kalabilir miydim? İşte bunu bende bilmiyordum.

"Size rahatsızlık vermek istemem. Ben otelde kalırım."

Çağrı uzanıp ellerimi tuttu. Uzun ve düzgün parmakları adeta tuttuğu yeri yakıyordu. Ama ne yazık ki bunun farkında değildi.

"Gönül rahatlığı ile kalabilirsin. Annemde buna çok sevinecek. İnan bana."

Kararsızdım. Kabul etmek benim için iyi idi fakat kimseye de yük olmak istemiyordum. Çağrı ve annesine rahatsızlık vermek istemiyordum.

"Bilmiyorum Çağrı."

"Emin ol bizim için sorun olmaz. Kal işte, ne olacak?"

Başımı usulca salladım ve utangaç bir tavırla "Tamam." dedim. Çağrı istediği cevabı aldığı için sırıttı ve ellerimi bırakıp sıkıca bana sarıldı. Daha sonra yavaşça benden ayrıldı. Sanırım şuan için ondan mutlusu yoktu.

"Hadi, içeri geçelim."

Başımı salladım ve kapıyı ittirerek içeri girdim. Umarım aldığım karardan pişman olmazdım. Tek temennim buydu.

Burcu abla, Can, Çağrı ve ben güzelce akşam yemeği yemiştik. Uzun zamandan sonra bu kadar tok ve mutluydum. Burcu abla samimi ve içten birisiydi. Tıpkı Çağrı gibiydi. Can'ın muhabbeti de güzeldi. Hatta Can için hain planlarım bile vardı. Gizem ile beraber uyumlu bir çift olacaklarına emindim. Çöpçatanlık damarım tutmuştu. Bunu gerçekleştirmem lazımdı açıkçası.

Kahveyi özenle fincanlara döktüm. Bunu yaparken oldukça dikkatliydim. Rezil olmak istemezdim. Fincanları özenle tepsiye dizdikten sonra içeri adımladım. Yemekten sonra Türk kahvesi benim için vazgeçilmez bir şeydi.

Neyse ki Çağrı ve annesi içindi bu böyleydi. Kahveyi içmeden durabileceğimi sanmıyordum doğrusu. Gülümseyerek salona girdim. Çağrı ve annesinin bakışları bana dönmüştü. Can ise yarım saat önce evine gitmişti.

Burcu ablaya kahvesini uzattım. Mahcup bir tavırla kahvesini aldı. "Hiç olmadı böyle kızım. Misafirsin sen."

"Olur mu öyle şey Burcu abla. Elime yapışmadı ya."

Çağrı'ya da kahvesini uzattım. Gülümsedi ve heyecanlı bir tavırla kahvesini aldı. Bu hali fazla kusursuzdu. Ve itiraf etmem gerekirse fazla çekici.

Bende tepsiyi masanın üzerine bıraktım ve içerisinden kahvemi alarak Çağrı'nın yanına oturdum. Çağrı yanına oturmam ile bana muzipçe göz kırpmıştı. Bende bu hareketine karşıt kıkırdadım.

"Eline sağlık, pek güzel olmuş kızım."

"Afiyet olsun Burcu abla."

Bende kahvemden ufak bir yudum aldım. Tıpkı istediğim gibiydi. En azından sanatımı konuşturmuştum. Bu benim için büyük bir başarıydı.

Burcu abla kahvesini içtikten sonra ayağa kalktı. "Bana müsaade çocuklar. Ben biraz dinleneyim."

"Tamam anne. Hadi dinlen sen biraz."

Çağrı bunu söylerken bir yandan da bana bakıp gülümsüyordu. Bende utanarak kafamı çevirdim. Hayır bu kadar utanılacak ne vardı bilmiyordum. Dengemi şaşırmıştım sanırım.

Burcu abla sessiz bir şekilde odasına çekildi. Böylelikle odada yalnızca Çağrı ve ben kalmıştık. Ortam fazla sessizleşmişti. Neyse ki konuşmanın kilidini açan Çağrı olmuştu.

"Biz barıştık mı şimdi Bade? Hayır, sanki rüyada gibiyim."

Ayağa kalktım ve elimdeki fincanı masaya bıraktım. Daha sonra Çağrı'nın elinden tuttum ve ayağa kaldırdım. Çağrı anlayamayan bakışlarla bana bakıyordu. Bunu karşıt genişçe gülümsedim.

"Bilmiyorum Çağrı, seni daha affettiğim söylenemez."

Çağrı'nın suratı anında düşmüştü. Bu duruma karşıt içimden sinsice gülümsedim. Hayır yani görende mutlu olabileceğim bir şey var sanacaktı.

"Peki affetmen için ne yapabilirim?"

İşaret parmağımı çeneme yerleştirdim ve düşünürmüş gibi tavana bakmaya başladım. Düşündüğümden değildi. Amaç kendimi naza çekmekti.

İfademi toparladım ve konuşmaya başladım. "İlk önce Selin ile arkadaşlığını bitireceksin. Daha sonra beni dinlemeden kimsenin hakkımda söylediklerine kulak asmayacaksın. Bunun dışında bir isteğim yok. Sen zaten mükemmel bir insansın."

Çağrı sırıttı ve beni kendine çekip sıkıca bana sarıldı. "Sen bunu oldu bil civciv."

Güçlü kollarından ayrıldım ve omuzuna hafifçe vurdum. Bir yandan da söylenmeyi ihmal etmiyordum. "Bana diyene bak. Sen nesin peki?"

Çağrı elleriyle dağınık saçlarını düzeltti ve karizmatik bir şekilde güldü. "Çok şükür yakışıklıyım güzelim. Daha ne olsun?"

Gözlerimi devirdim. "Egonu kenara çekte. Seni göreyim."

Çağrı söylediklerime kahkahalar ile gülmeye başladı. Bu kadar güzel gülmesi haksızlıktı. Bağımlılık yapması da muhtemeldi. Elleri ile karnını bastırdı ve zorlukla konuştu.

"Senin için değil egomu, dünyayı ayaklarının altına çekerim."

Bu duruma zoraki bir şekilde gülümsedim. Bana bu kadar bağımlı olmasını sevmiyordum. Bu Çağrı olmasa da sevmezdim. Bir insana bu kadar bağlı olmak saçmalıktı. Sonunda hep siz üzülürdünüz. Emin olun diğerleri normal bir şekilde hayatlarına devam ederlerdi.

Bende Çağrı'ya bunun olmasını istemiyordum. O anlayışlı nadir insanlardandı. Üzülmeyi veya yarı yolda bırakılmayı hak etmiyordu.

Bu sırada zil çaldı. Evin içinde zilin ahenkli sesi yankılanırken bu saatte kimin gelebileceği aklım almıyordu. Çağrı biçimli kaşlarını çattı ve kapıyı açmak için salondan çıktı. Bende hemen arkasından takibe koyuldum.

Çağrı yavaşça kapıyı açtı ama bu karşımda görmek istediğim son kişi bile değildi. Tolgay karşımda sinirden köpürmüş bir şekilde bize bakıyordu. Bunla eş zamanlı olarak Çağrı'nın yüz hatları da gerildi. Kesinlikle Tolgay'dan hoşlanmıyordu.

Çağrı ifadesini toparladıktan sonra alayla konuştu. "Hayırdır? Neden geldin buraya?"

Tolgay Çağrı'nın konuşmasıyla bakışlarını benden aldı ve ona odaklandı. Gözleri yanardağ gibiydi ve her an patlamaya hazırdı. Umarım böyle bir şey gerçekleşmezdi.

"Kapa çeneni! Yürü bal kafa gidiyoruz."

Tolgay elini bana doğru uzattı ama ben Çağrı'nın arkasına doğru çekildim. Tolgay bu hareketime iyice sinirlendi. Onla gitmek istememe bir hayli sinirlenmiş ve bozulmuştu.

"Sana diyorum bal kafa?"

Sert sesi kulaklarımı iflas ettiriyordu. Yaptıklarını unutmamıştım. Hiçbir şey olmamış gibi gelmesi düpedüz yüzsüzlüktü. Ve Tolgay ne yazık ki bunu çok iyi başarıyordu.

"Gelmek istemiyorum." Keskin bir sesle konuştum. Çağrı İse güven verircesine gülümsedi. Bende zoraki bir şekilde gülümsedim.

"Ne demek gelmek istemiyorum. Annen ve baban deli olmuş bir şekilde evde seni bekliyorlar. Sen ise burada fingirdeşiyorsun."

Hala neyle itham ediyordu beni? O kendi kafasında benim karakterimi oluşturmuştu. Gerçi ne düşündüğü benim için önemli değildi ama sözlerine neden bu kadar kırılıyordum?

"Bade hakkında düzgün konuş!" Çağrı'nın sert sesi ortamı bıçak gibi yarmıştı. Tolgay ise iyice öfkelenmişti ve bu iyiye işaret değildi.

"Sana fikrini soran mı oldu dingil."

Ortam iyice gerginleşmişti ve benim acilen müdahale etmem lazımdı. Zira Çağrı'nın zarar görmesini istemezdim.

"Taşkınlık yapıyorsun. Git buradan Tolgay."

Tolgay parmaklarını hınçla saçlarında geçirdi. Ve hiddetle konuştu. "Seni almadan bir yere gitmeyeceğim bal kafa."

Çağrı da iyice gerilmişti. Yanımdaki vücudu kaskatıydı ve her an Tolgay'ın üstüne atlayabilirdi. Bu potansiyeli onda görüyordum.

"Kız gelmek istemiyor kardeşim. Hadi işine bak."

Tolgay Çağrı'yı umursamadı ve tehdit edercesine konuştu.

"Benimle gelmezsen bal kafa, olacaklardan ben sorumlu değilim. Emin ol ikinizi de doğduğunuza pişman ederim."

Sert sesi vücudumu titretirken zorlukla nefes alıyordum.

Siktir! Şimdi ne yapacaktım? 

***

Merhaba yorgun ve mutsuz bir ben :) 

Bu sefer fazla uzatmayacağım. Sizce Bade'nin cevabı ne olacak? Tolgay ve Bade beraber evden ayrılabilecekler mi? 

Yorum ve votelerinizi bekliyorum. Sağlıcakla kalın...

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 1.8K 2
Sözde Nişanlıdan tanıdığınız Evren "Sözde Arkadaş" ile, yine Sözde Nişanlıdan tanıdığınız Mete "Sözde Çapkın" ile karşınızda arkadaşlar...
4.5M 337K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
1.4K 149 8
Bö ?? Sinirle "Hey, o benim avımdı."diye hafif sesimi yükselttiğimde kısa bir süre ses gelmedi. Öfkeyle beton duvara yaklaştığımda "Avcı olan bendim...
21.8K 932 21
---Tamamlanmıştır✓ ============================ "Bir kurşun, sadece bir kurşun bir Masal'ı bitirebilir mi? Bir canlının hayatını, bir ailenin Masal'ı...