Zindan

Від PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... Більше

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-39

70.5K 2.2K 499
Від PearlHarbor35

Medya:Tolgaycılara gelsin :)

***
Karar veremiyordum. Zira karar verme mekanizmam devre dışı kalmıştı. Aklım alışılmışın dışında bir türlü devreye girmiyordu. Kalp ile verebileceğim karar ise gururuma sürülmüş kara bir leke gibi gözüküyordu.

Çağrı karşımda mahvolmuş ve perişan durumdaydı. Onu affetmeyi elbette ki istiyordum ama bana yaptıklarını sindirebilir miydim? Gizem olayında sindirmiştim ama o benim en yakın arkadaşımdı. Çağrı bir aylık tanıdığım bir insandı. Aramızda bir aylık olaylar olmasa da bu gerçek ne yazık ki değişmiyordu.

Elimi yavaşça göğsünden çektim. Beni yanıltmasına izin vermemeliydim. Bu kadar erken olamazdı. Yaralarım tazeyken bunu yapabileceğimi sanmıyordum.

Çağrı'nın eli boşluğa düşerken sanki hayalleri de beraberinde yıkılmıştı. Onun için üzülsem de elimden gelecek bir şey yoktu. O seçimini çok önceden yapmıştı. Ve yaptığı seçime uyumak zorundaydı.

"Üzgünüm Çağrı, sana arkadaşların ile mutluluklar." dedim ve arkamı dönerek yavaşça yürümeye başladım. Kalbim her adımım ile sıkışırken sanki nefes alamıyordum. Göz yaşlarım ise benden izinsiz sürekli akıyordu.

Adımlarımı hızlandırdım ve lavabonun yolunu tuttum. Lavaboya girdim ve hızla suyu açıp yüzümü yıkamaya başladım. Çok şükür makyajım akmamıştı. Sadece biraz gözlerim kızarmıştı. Buda abartılacak derecede göze çarpmıyordu.

Lavabo büyük ve ferahtı. Eve yakışacak şekilde dizayn edilmişti. Bizim evdeki lavabodan daha iyi olduğunu söyleyebilirdim. Betül'ün ailesi parayı nereye harcayacaklarını iyi biliyorlardı. Aynadaki görüntümden memnun olduktan sonra musluğu kapadım ve kâğıt havlu ile yüzümü yavaşça kuruladım. Peçeteyi layık olduğu yere gönderirken lavabodan çıkmak için arkamı döndüm. Ama suratım anında düşmüştü.

Lanet olsun!

Selen karşımda ruhsuz bir şekilde duruyordu. Üstüne giydiği kısacık mini elbisesi oldukça kısaydı. Makyajı o kadar abartmıştı ki bunu tarif etmemin imkanı yok gibiydi. Güzel olacağım derken çirken ördek yavrusundan farkı kalmamıştı.

Onu alayla izledikten sonra gülümsedim. Gülümsemem ona batmış olacak ki anında kaşları çatıldı. Bununla beraber kollarımı göğsümde birleştirdim ve ukalaca konuştum.

"Burası pavyon değil canım. Yanlış yere geldin sanırım."

Sesim alay ve ima barındırıyordu. Selen zeki ve kurnaz bir kızdı. Çoğu konuda benden bile iyi idi. Onu küçük görmüyordum. Aksine benim için bir hayli tehlikeliydi. Sadece gözünü korkutmak istiyordum. Belki birazda eğlenmek.

"Bunları senin ağzından duymak fazla komiğime gidiyor."

Bana laf çarpmaya çalıştırması göz yaşartıcıydı. Ne kadar akıllı olursa olsun, benim elime su dökemeyeceğini daha öğrenememişti. Bu onun için fazlasıyla acınasıydı.

"Fazla iticisin Selen. Sana nasıl katlandım bugüne kadar anlamıyorum."

Selen abartılı bir şekilde güldü. O kadar abartmıştı ki lavabonun içerisinde onun arsız kahkahaları yayılmıştı. Bu duruma karşıt yüzümü buruşturmadan edemedim. Gülüşü fazlasıyla iticiydi. Yere eğilerek kusmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Götümden ayrılmıyordun ki şekerim. Kuyruk gibi peşimde dolanıyordun."

Kaşlarım anında çatıldı. Ne diyordu bu kız? Ben onun kuyruğu falan değildim. Nereye gitse zorla beni çağıran kendisiydi. Durduk yere palavra sıkması sinirlerime dokunuyordu.

"Senin kuyruğun olamam maalesef. Malum her geceyi başka birinin altında geçirmiyorum."

Laf gediğine tam oturmuştu. Selen ise aldığı cevaptan ötürü iyice mosmor olmuştu. Ufak aklı ile bana laf yetiştirmeye çalışıyordu. Hayır , yetiştirebilse içim yanmayacaktı.

Ona ne kadar zeki ve kurnaz desem de benim karşımda durması oldukça zordu. Zira ben karşımdaki kızın ciğerini biliyordum. Ucuz numaralarını bana yutturması bir hayli zordu.

"İnsanları ayartıp yarı yolda bırakan ben değildim!"

Ses tonu yükselmişti. Selen kuyruğuna basıldığı zaman böyle olurdu. Bu demek oluyordu ki doğru yoldaydım.

"Bu konularda senin eline su dökemem. Malum Bodrum'da adın, yatak bekçisiydi."

Söylediklerim tamamen uydurmaydı. Selen erkek arkadaşları ile yatsa da önüne gelenle beraber tabi ki de olmamıştı. Sadece onu deli etmeyi seviyordum.

"Laflarına dikkat et Bade!"

Bir adımla aramızdaki mesafeyi kapatmıştı. Gözlerimiz birbirine ateş püskürürken kızıl saçlarına yapışmamak için kendimi zor tutuyordum. Nefret yılan gibi benliğimde dolaşıyordu. Hayal gücüm ise kendini aşmış akıl almaz yöntemleri kullanmak için sabırsızlanıyordu.

Elimden kaza çıkmasını istemiyordum ve bu yerden biran önce çıkmak istiyordum.

"Senle tartışıp ağzımı yoramayacağım. Çünkü sen buna bile değmezsin."

Selen'in gözleri iyice dolmuştu. Kafamı iki yana salladım ve onu orada bırakarak lavabodan çıktım. Gizem'i bulup derhal burayı terk etmek istiyordum. Bugün yaşadıklarım fazlasıyla beni yormuştu ve ben burada kalırsam bayılmam an meselesiydi.

Yanaklarımı şişirdim ve Gizem'i bulmak amacıyla etrafıma bakındım.

***

Midem sancıyla kasılırken nefes almakta zorlanıyordum. Hayır yani ben dert anası mıydım? Bütün belalar ve dertler bir şekilde beni buluyordu. Sorunsuz bir günüm yoktu. Ne zaman mutlu olacağımı düşünsem hayat benle alay eder gibi daha kötü bir olay başıma geliveriyordu.

Artık bu durumdan sıkılmıştım. Şu kısacık zamanda hayatım boyunca ağlamadığım kadar ağlamıştım. Birisi önceden böyle olacaksın dese katıla katıla gülerdim. Ya da tiye alıp geçerdim. Ama gel gör ki hayatı hafife almaya gelmiyordu.

Hayat en güçlü insanı bile yere seriyordu. Sen ise bir piyon olarak vazifeni yerine getiriyordun. İstesen de istemesen de.

Elimdeki çatal ile isteksiz bir şekilde salatamı karıştırıyordum. İştahım yok denecek kadar azdı. Yemek yemesem şikayet etmezdim. Zaten midem iyice ufalmıştı. Ufak bir yemek yemem ile şişiveriyordu. Direncimin düşmeyeceğini bilsem günde bir öğün ile durabilirdim. Tabi birde bunu anneme anlatması vardı.

Aylin ablanın ısrarı ile onlara yemeğe gelmiştik. Ben defalarca gelmeyeceğimi söylesem de annemin zoru ile kendimi burada buluvermiştim. Tolgay ise beni gördüğünde sarılmış ve beklediğimin aksine beni sıcak karşılamıştı.

Şuan ise hep beraber yemek yiyorduk. Bugün sevgili oyunun son günüydü. Bu bir hafta bir hayli zor geçmişti. Neyse ki Tolgay'dan kurtuluyordum. Aslında bugün sevinçten ağlamalıydım. Sonuçta beklediğim gün gelip çatmıştı.

Sevmediğim bir insanı görmek zorunda kalmayacaktım. Tolgay artık beni rahat bırakacaktı. Anlaşmamız böyleydi.

Ama ben mutlu değildim. Zaten ne zaman mutlu olmuştum ki?

"İyi misin kızım?"

Aylin ablanın sorusu ile düşüncelerimden sıyrıldım. Merakla bana bakıyordu. Onun sorusu ile masadaki bakışların hepsi üzerimde toplanmıştı. En çokta bedenimi titreten Tolgay'ın bakışları.

"Sadece yorgunum." dedim ve salata ile oynamaya devam ettim. Biran önce eve gitmek istiyordum. Yatağıma uzanıp gözlerim ağrıyana kadar dizi izlemek istiyordum. En azından aklım meşgul olurdu. Böylelikle beynimi kemiren düşüncelerden kurtulabilirdim.

"Bir şey yemedin ki güzelim."

Babamın şefkatli sesiyle gülümsedim. Bu ara aramız açılmıştı. Onunla hiç vakit geçirmiyordum. Hayırsız evlat olup çıkmıştım. Gerçi babamda beni merak edip bir günden güne yanıma gelmemişti. Hal hatırımı sormamıştı.

"Karnım tok benim."

Çatalı tabağın kenarına bıraktım. Daha fazla yiyebileceğimi düşünmüyordum. Az bir şey yememe rağmen böyle hissetmem tuhaftı.

Herkes yemeğine devam ederken Tolgay'ın bakışları hala üzerimdeydi. Kaşları çatılmıştı. Gözlerinde anlayamadığım bir öfke vardı. Neyin öfkesiydi bu?

Ona bakmadım ve tabağımı alarak mutfağa doğru yürümeye başladım. En azından sofrayı toplayarak düşüncelerimden kurtulabilirdim. Bir umuttu benimkisi.

Tabağımı mutfağın tezgahına bıraktım ve suyu açarak elimi yüzümü güzelce yıkadım. Bugün oldukça dağınıktım. Bir şort bir tişört gelmiştim buraya. Makyaj yapasım bile gelmemişti. Nedense bugün bir hayli yorgundum.

Musluğu kapattım ve arkamı döndüm. Başım sert bir şeye çarparken düşmemek adına çarptığım bedene tutuldum. Kafamı yukarı kaldırdığımda Tolgay'ın o kusursuz yüzü görüş alanıma girdi.

Onun o kahve gözlerine bakınca sanki mideme yumruk yemişim gibi hissetim. Burada oyalanmak istemiyordum. Tolgay'ın yanından geçtim ama onun sorusuyla adımlarım yere çakılıverdi.

"Gerçekten iyi misin?"

"Bide bunu soruyor musun?"

Sinirlenerek arkamı döndüm. Bütün her şeyin sebebi kendisiyken bu kadar rahat olması sinir bozucuydu. Başıma ne geldiyse suçlusu oydu. Hayat enerjimi çalıp yok eden karşımdaki insandan başkası değildi.

"Evet, ne var bunda?"

Gözlerimi devirdim ve bağırmak isteyen tarafımı dizginledim. Zor sabrediyordum şuan ve karşımdaki insan sabrımı zorlamaktan hiç çekinmiyordu.

"Üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokma. Bugün senden kurtuluyorum. Umarım sözünü tutup bir daha karşıma çıkmazsın."

Tolgay gülümsedi. Gülümsemesi daha çok benle alay eder gibiydi. "Neyse bal kafa, bizimkiler içeride bizi bekliyor. Açıklamam gereken bir şey var. Senin de duymanı istiyorum."

Acaba yine hangi saçma olayı anlatacaktı? Tolgay ve saçma açıklamalarını dinlemek istemiyordum. Ama el mecbur katılacaktım. Belki de açıklamasından sonra defolup evime geri dönerdim ve Tolgay defterini sonsuzluğa gömebilirdim.

Bir şey demedim ve ben önde Tolgay arkada salona girdik. İkimizde yerlerimize otururken herkes tatlılarının son demlerindeydi.

Tolgay gülümseyerek arkasına yaslandı ve kendinden emin bir şekilde konuştu. " Bunu size söylemek benim için bir hayli zor."

Masadaki herkes dikkatli bir şekilde Tolgay'ı dinliyordu. Buna bende dahildim. İtiraf edemesem de ne söyleyeceğini merak ediyordum.

"Umarım beni anlayışla karşılarsınız. Zira bunu direk söylemek istiyorum."

Aylin abla araya girerek konuştu. "Çatlatma oğlum bizi ne söyleyeceksen söyle."

Tolgay usulca başını salladı ve nefesimi kesecek sözleri büyük bir rahatlıkla söyledi.

"Benim kız arkadaşım var."

Kalbim yerinden çıkacaktı. Duyduklarım normal miydi? Tolgay'ın kız arkadaşı mı vardı? Peki bu nasıl olabilirdi?

Samet amca heyecanlanarak araya girdi. "Bu şanslı kızı tanıyor muyuz peki?"

Tolgay gülümseyerek başını salladı. Gülüşü samimi ve içtendi. Acaba bahsettiği kız Alev miydi? Ne de olsa Alev Tolgay'a aşıktı. Bir şekilde Tolgay'ın aklına girmiş olabilirdi.

"Evet baba, tanıyorsunuz."

Aylin abla çatlarcasına tekrardan araya girdi. "Oğlum sende söyle artık. Düşüp bayılacağım şimdi."

Tolgay'ın bakışları gözlerim ile buluştu. Yüzü hiç olmadığı kadar gülüyordu. Ama yanıldığım bir şey vardı. Ben yanlış kişiye güvenmiştim.

"O şanslı kız Bade. Bade Sayılkan." 

***

Merhaba sürpriz bir bölüm ile geldim. 

Umarım bölüm içinize sinmiştir. Ben zor zamanımda anca bu kadar yazabildim. Zira millet tatil yaparken ben hala evde test çözüyorum :(

Size önceden söylediğim gibi bu hafta tanışma adlı bir bölüm paylaşacağım. Bu bölümde beni, yani kitabın yazarını tanıyacaksınız. Kimileri buna ne gerek var diyebilir ama ben artık Zindanın yazarını tanımanız gerektiğini düşünüyorum. 

Bu arada sizin için ınstagram açtım. Hesabımı tanışma adlı bölümde paylaşacağım. Sıkı durun çünkü oradan zindanın ilerleyen ve haftalık bölümleri hakkında spoiler paylaşacağım. 

Vote vermeden ve yorum yapmadan lütfen bölümü kapatmayalım. Kendinize iyi bakın :))) En kısa zamanda görüşmek üzere.

Продовжити читання

Вам також сподобається

6.2M 271K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
660K 31K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
VUSLAT Від Milena Romis

Підліткова література

173K 10.6K 31
"Benimle bir anlaşma yapmanı istiyorum," kaşları söylediklerimle havaya kalkarken heyecanla titremeye başlayan ellerimi ısıtmak isteyerek birbirine s...
Siyaha Tutkun Від Hilal🌙

Підліткова література

304K 11.8K 63
"Biz.. İkimiz imkansızız." "Neden?" "Çünkü ben siyahım, sen ise beyaz." "Doğru. Ama bir yerde hatan var. Sen siyahsın ve ben de siyaha tutkun..." ~ D...