Zindan

By PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... More

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-32

76.5K 2.3K 345
By PearlHarbor35

Multimedya: Bade
***
Boğazım kurumuştu. Yaşadığım şoku henüz atlatamamıştım. Nereden çıkmıştı şimdi bu? İstanbul'dan İzmir'e gelme sebebini oldukça merak ediyordum. Bunun yanı sıra evimi nereden bulmuştu? Buda başka bir soruydu. 

"Ne yapıyorsun şekerim görmeyeli?"

Selen karşımda bacak bacak üstüne atmış yayvanca oturuyordu. Hareketleri o kadar rahattı ki sanki ben misafirdim o ev sahibiydi. 

"Bildiğin gibi Selen. Sen nasılsın?"

Saçları bir ay öncesine kadar kumraldı. Bir ayda bu kadar marjinal bir karar alması takdire şayandı. Kızıl saçlar onu yaşından büyük gösterse de ayrı bir hava kattığını itiraf etmem gerekirdi. 

"İyiyim bebeğim. Güzellik abidesini ziyaret edeyim dedim. Umarım bundan memnun olmuşsundur." 

İltifatına gözlerimi devirmek istesem de bunu yapmadım ve merak ettiğim bir soruyu yönelttim.

"Hangi rüzgar attı seni buraya?"

"Babamla konuştum ve artık İzmir'de yaşamaya karar verdim. Burada amcam ile beraber yaşayacağım."

Gözlerim şokla açıldı. Kesinlikle bunu beklemiyordum. Ben ziyaret için burada olduğunu düşünmüştüm. Demek ki hislerimde yanılmıştım. 

"Seni bu karara iten sebep nedir?"

Ayağa kalktı ve gülerek yanıma oturdu. Bende zorlukla gülümsedim. Sonuçta çok yakın olmasak da arkadaşımdı. Ne olursa olsun ona kötü davranmak istemezdim. 

"Bebeğim sen görmeyeli fazla mı tedirgin oldun? Şuan göbek atman lazım. Kankan İzmir'e taşınmış kızım!" 

Ah Selen! Görmeyeli bende neler değişti bir bilsen. Etrafımda adlandıramadığım bir psikopat vardı. Adamın işi gücü benle uğraşmaktı. Bunun yanı sıra adım başı herkese yalan söylüyordum. Eski neşemi ve sevincimi kaybedeli çok olmuştu. İşin aslı ben bile artık kendimi tanıyamıyordum. 

"Bu kanıya nereden vardın ki?"

Selen gücenmiş gibi yaparak dudaklarını büzdü. Kırılmış mıydı o? Kabul ediyordum. Beklediği karşılaşmayı yapamamış olabilirdim ama bende Selen'i beklemiyordum. Kim olursa olsun benim verdiğim tepkiyi verirdi. 

"Geldiğime sevinmiş gibi durmuyorsun?"

"Sadece günüm pek iyi geçmedi Selen. Sen üstüne alınma." 

"Anlatmak ister misin?" 

Kafamı iki yana salladım ve koltukta geriye yaslandım. Bu durumu anneme ve babama bile anlatmamıştım.Kaldı ki Selen'e anlatmak fazlasıyla aptallık olurdu. Zaten bir kişi biliyordu. İkinci bir kişiye şuan için gerek yoktu. 

"Hayır,sanmıyorum." 

Başını salladı ve asılan suratını harika bir oyunculukla toparladı. Bazı konularda benden bile iyi idi. Belki de çoğu konuda...

"Bombayı patlatayım o zaman?"

Selen ve bomba haberleri ayrılmaz ikiliydi. Dedikodu denilince akla gelen sayılı kişilerdendi. Bu konuda o kadar ustaydı ki deyim yerindeyse ayaklı gazete gibiydi. 

"Patlat bakalım."

Ayağa kalktı ve çığlık atarcasına bağırdı. Bu onun önemli haberleri verme stiliydi. 

"Sizin okula kaydımı aldırdım!"

Ne!

Bu kadar hızlı mıydı? Onu veya ailesini okulda görmemiştim. Bunu da geçtim Selen hangi okulda okuduğumu bilmezdi ki. Biz bu tarz şeyleri hiç konuşmazdık. Bizim konularımız erkekler üzerine dönerdi. Gerçi Selen ile pek vakit geçirdiğimde söylenemezdi.

"Hangi okulda okuduğumu nereden biliyorsun ki?"

Gözlerini devirdi ve yanıma oturdu. Kısa olan eteği tutarsız oturuşuyla yok denilecek kadar kısa kalmıştı. Bu bir erkek için ziyafet olsa da benim gibi bir kız için iğrenme sebebiydi. 

"Çağrı söyledi. Senin aksine kendisiyle hemen hemen her gün konuşuyoruz." 

Bir şok dalgası daha vücuduma yayıldı. Çağrı bana Selen ile konuştuğundan hiç bahsetmemişti. Selen lafı da geçmemişti. 

"Yakınsınız yani?"

Kızıl saçlarını elinin tersiyle attırdı ve heyecanla konuştu. 

"Gibi gibi. Sana sırılsıklam aşık çocuk. Seninle ilgili bir şeyler öğrenmek için benle konuşup duruyor. Bende biraz ipucu veriyor olabilirim." 

Gözlerimi kıstım ve sert bir sesle konuştum. "Benim bundan neden haberim yok?"

"Benle konuştuğun mu var? İzmir'e dönünce beni unutuyorsun zaten."

Selen ile arkadaşlığımız daha çok ihtiyaçtan doğuyordu. Yazın ikimizinde takılacağı insan bulunmuyordu. Bu sebepten ötürü beraber takılmaya çalışıyorduk. Çalışıyorduk diyorum çünkü buluştuğumuz zaman içerisinde birlikte en fazla 4 saat kalabilmiştik. Bu ikimiz içinde rekordu doğrusu. 

"Meşgul oluyorum. Genelde ders çalışıyorum." 

Elbette ki ders çalışmıyordum. Bu tamamen yalandı. Bir insana senle konuşmak istemiyorum diyemezdiniz. Bu onu üzer ve yaralardı. Kendime yapılmasını istemediğim bir şeyi başkasına da yapmak istemezdim. O yüzden olabildiğince alttan alıyordum. 

"Her neyse bundan sonra beraber geçireceğimiz bol bol vaktimiz olacak. Selen ile hayatını yaşayacaksın bebek."

İç sesim bunun tersine söylese de gülümsedim ve uzanıp Selen'e sarıldım. Umarım Selen haklıdır. Başka bir ihtimali düşünmek bile istemiyordum. 

***

Sıkıntıyla derin bir nefes aldım ve ısınmış olan portakal suyumdan bir yudum aldım. Saat akşamın dokuzuydu. Hava serin olsa da anlayamadığım bir bunaltıcılığı vardı. Klasik İzmir havasıydı işte. 

Tolgay annem ve babamdan izin almış beni buraya getirmişti. Annem ve babam gözleri arkalarında kalmadan beni kendisine teslim etmişlerdi. Nereden bilsinler ki karşımdaki insanın canımı yaktığını. 

"Pastanı yesene."

Tolgay'ın sert ve keskin sesiyle kendime geldim. O kadar düşüncelere dalmıştım ki gözüm hiçbir şeyi göremeyecek raddeye gelmişti. Bunu tek sebebi ise ihtişamlı vücudu ile karşımda oturuyordu. 

Üzerine tam oturan beyaz baskılı tişörtü ona defalarca bakmama sebebiyet veriyordu. Asi ve dağınık kahve saçlarını özenle taramıştı. Kolundaki saat ise ünlü bir markanın eseriydi. Elindeki cep telefonu ile uğraşmayı kesmiş oklarını bana yöneltmişti. 

"Canım istemiyor." 

Masanın üstünde bana doğru eğildi. Ağır parfüm kokusu burnuma çarptı. Parfümle harmanlanmış kendi kokusu o kadar tesirliydi ki bir kızı kolaylıkla kendinden geçirebilirdi. Hatta benim gibi birini bile. 

"Pastayı yemen konusunda ısrarcıyım bal kafa." 

Gözlerimi devirdim ve etrafa bakındım. Bulunduğumuz kafeterya gençlerin takıldığı bir yerdi. Hemen hemen herkes bizim yaşlardaydı. Herkes kendi çapında birbirlerine dertlerini anlatıyordu. Kimileri gülerken kimileri tam tersine somurtuyordu. 

Bakışlarımı insanların üzerinden aldım ve henüz dokunmadığım pastama yönlendirdim. Çikolatalı pasta favorim olsa da iştahım ne yazık ki yoktu. Biran önce eve gidip uyumak istiyordum. Bir güne bir aylık olay sığdırmıştım. Selen ve Çağrı sağ olsun bugün beni adeta şok akımına tutmuşlardı. 

"Neden buradayız Tolgay?"

Tolgay tek kaşını kaldırdı ve kollarını göğsünde birleştirerek sandalyede geriye yaslandı. Bir insan bu kadar kusursuz olmamalıydı. Ondan ne kadar nefret etsem de aramızdaki tensel çekimi göz ardı edemezdim. Beni gafil avlayabileceği tek nokta buydu. 

"İki sevgili gibi takılıyoruz. Daha ne istiyorsun?"

Pardon! Onla sevgili gibi takınmak isteyen mi vardı? Adeta kendi kendine gelin güvey oluyordu. Bu durum onun için fazlasıyla acınası ve komik idi. 

"Biran önce eve gitmek istiyorum. Anladın mı?"

Sırıttı. Benimle alay etmeye bayılıyordu. Bu favori hobisi bile olabilirdi. 

"Çok yazık, oysa ki ben seks yaparız diye düşünmüştüm." 

Bunu duyan yandaki kız Tolgay ile bana tip tip bakmaya başladı. Onunla defalarca yattığımı düşünmüş olmalıydı. Gerçi ne düşündüğü umurumda değildi ama söz konusu Tolgay ise adımın onla anılmasına tahammül edemezdim. 

"Kısık sesle konuş! İnsanlar yanlış anlayacaklar." 

Tolgay omuz silkti ve daha yüksek bir sesle konuştu. "Bize geçelim mi güzelim? Malum gece uzun." 

Bu sefer kafeteryanın yarısının bakışı üzerimize odaklanmıştı. Yanaklarımın kızardığına adım kadar emindim. Bu yaptığı rezillikti!

"Beyin yoksunu musun? Yoksa bana mı öyle geliyor?"

Bu laflarım ile alaylı ifadesi dağıldı. Yüzü gerginleşirken elmacık kemikleri belirginleşmeye başladı. Ona hakaret etmeme katlanamıyordu. Bunu sevsem de en çok zararı kendim alacağımı tahmin etmek zor değildi. 

"Seni anlayamıyorum bal kafa. Defalarca yapmış olduğun bir şey için utanıyorsun."

Laf cambazlığını sevmezdim. Bir insan ne düşünüyorsa direk söylemeliydi. Söyleyemiyorsa da düşünmemeliydi. 

"Ne yapmışım ben söylesene!"

Sesim beklediğimin aksine yüksek çıkmıştı. Sinirlenmiştim. Gerçi son zamanlarda hep böyleydim. Neredeyse konuşmaktan çok sinirleniyordum.

"O piçle defalarca yatmış birisine göre fazla namus bekçiliği yapıyorsun."

Piç diyerek Çağrı'yı kasıt ettiğini anlamak zor değildi. İşin tuhaf yanı ben Çağrı'da dahil bugüne kadar kimseyle yatmamıştım. Birçok erkek arkadaşım olmuştu ama bunlarla en fazla öpüşmüş veya el ele tutuşmuştum. Biriyle seks yapma gereğinde bulunmamıştım. 

Benim ne yaptığımı bilmeden bu kadar keskin konuşması sinirlerime dokunuyordu. Yapmadığım bir şey için suçlanıyordum. Bunu yapan ise Tolgay'dan başkası değildi. Kendisi defalarca seks yapmış birisi olarak beni suçluyordu. Kesinlikle kendiyle çelişiyordu. 

Bir şey demeden hızla yerimden kalktım ve koşar adım kafeteryadan çıktım. Gözyaşlarım akmak için izin isterken kendimi olabildiğince sıkıyordum. Ağlamak istemiyordum. Bugün için yeterince ağlamıştım. 

Son zamanlarımda hayatımda uğramadığım kadar hakarete uğramıştım. Küçük düşürülmüş ve rezil olmuştum. Defalarca ağlamış ve hayattan soğumuştum. Artık buna son vermenin zamanı gelmişti. 

Eve gidip anneme ve babama her şeyi anlatacaktım. Ne olacaksa olmalıydı. Annem ve babam anlayışlı insanlardı. Beni anlamak zorundaydılar. Zira başka çıkış yolu yoktu. 

Adımlarım yavaşlarken ellerimi dizlerime koydum ve derin derin nefes almaya başladım. Kalbim deli gibi çarpıyordu. Yaşadığım adrenalin vücudumu harekete geçirmişti. 

Taksi bulmak umuduyla doğruldum ve yürümeye başladım. Fazla adım atamamıştım ki birisi tarafında çekildim ve karanlık duvara yapıştım. Belim çarpmanın şiddeti ile ağrımıştı. Gözlerimi yukarıya kaldırdım ve Tolgay'ın zifiri karanlık gözleriyle karşılaştım. Sinirden yüzü oldukça gergin, çenesi ise kaskatıydı. 

"Bırak beni!"

Sesim bana bile yabancı bir şekilde tiz ve inceydi. Şuan için tamamen onun insafına kalmıştım. 

"Kapa çeneni. Senden oldukça sıkıldım bal kafa. Bugün bu işi tamamen bitireceğim." dedi ve cebinden simsiyah bir çakı çıkardı. 

Bununla beraber hızla  ağlamaya başladım. Ölmek istemiyordum. Hele bu şekilde. 

"Tolgay ne yapıyorsun?" 

Korkutucu bir sırıtış dudaklarında yayıldı ve inci dişleri görüş alanıma girdi. Sanırım sonum gelmişti. Her şey buraya kadardı. 

Çakıyı açtı ve ufak ve keskin bıçağı meydana çıkardı. Vücuduma bununla beraber büyük bir titreme dalgası yayıldı. Yarın gazetelerin manşetini süslemek istemiyordum. Hayatım bu kadar erken son bulmamalıydı.

"Yalvarırım düşündüğüm şeyi yapma."

Bıçağı yavaşça yüzüme değdirdi. Metalin soğuk tınısı iyice ürpermeme sebep olmuştu. Gözyaşlarım ise hızlanmış tişörtün açıkta bıraktığı omuzlarıma düşüyordu. Bıçağı yavaşça yüzümden aşağı kaydırdı.Sağ omzumun üzerinde durdurdu ve ne olduğunu anlayamadan bıçağın ucunu omzuma batırdı. 

"AH!"

***

Merhaba, ben geldim!

Benim için kısa sizin için uzun bir ara oldu. Finallerim geçen hafta itibarı ile son buldu. Çok şükür lanet sınavları geride bıraktım :D

Açıkçası burayı özlemişim. Neyse ki bu bölümü sizi daha fazla bekletmek istemediğim için tamamlayıp paylaştım. Umarım beğenirsiniz.

Bu arada 77 k olmuşuz. Bunun için hepinize teker teker teşekkür ederim. Vote konusunda biraz gerideyiz. Sizden ricam önceki bölümlere dönüp oy vermeniz. Bunu yaparsanız beni oldukça mutlu edersiniz. 

Bu bölümü buraya bırakıp  diğer bölümü yazmaya başlıyorum. Diğer bölümde görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın. 

Continue Reading

You'll Also Like

1.4K 149 8
Bö ?? Sinirle "Hey, o benim avımdı."diye hafif sesimi yükselttiğimde kısa bir süre ses gelmedi. Öfkeyle beton duvara yaklaştığımda "Avcı olan bendim...
326K 21.5K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
5.6M 30.7K 5
# 6 - Romantizm Sana diyeceğim şu ki küçüğüm; büyüme! Hayat seni de mahveder.. © Tüm hakları saklıdır .
527K 4K 10
Savaş ve Enis Vera'nın heyecan dolu hikayesi, gizli bir menfaatten doğan anlaşmalı bir evlilikle başladı. Savaş'ın, herkesten çok değer verdiği kard...