Zindan

By PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... More

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-21

93K 2.9K 439
By PearlHarbor35

Gizem'in isyankar sesine dayanamadım ve uymaktan vazgeçerek kafamı masadan kaldırdım. Bana yavru köpek bakışlarını atarken sevimli ve tatlıydı ama bu benden bir şey istemeyeceği anlamına gelmiyordu.

"Ne istiyorsun bakalım?"

"Fazla bir şey istemiyorum aslında, kantinden sıcak çikolata ile sandviç  alır mısın bana?"

Masayla bütünleşmeyi kestim ve iyice doğruldum. Yatmaktan belim ağrımıştı. 3 ders geçmesine rağmen yerimden kalkmamış ve dersleri dinlememiştim. Bunlar sonra bana pahalıya patlayacak olsa da şuan için umurumda değildi. 

"Sen neden almıyorsun?" Sesim kısık ve boğuktu. Uykudan yeni kalktığımı destekler nitelikteydi. 

"Malum gün kanka, oldukça kendimi halsiz hissediyorum. Üstüne karnımda ağrıyor. Kantine inecek gücüm yok valla."

Genişçe gülümsedim ve Gizem'in yanağından öptüm. Sevdiklerimiz yakınımızdayken değerli olduklarını onlara hissettirmemiz lazımdı. 

"Tamam kuzu ben alırım, başka bir isteğin var mı?"

Gizem gülümseyerek başını iki yana salladı ve elinde tuttuğu parayı uzattı. Eline vurarak çantamdan cüzdanımı aldım ve telefonumu arka cebime sıkıştırdım. 

"Hep böyle yapıyorsan ama alsana şu parayı."

Başımı iki yana salladım ve onu umursamayarak sınıftan çıktım. Paraya ihtiyacım yoktu. Babam fazlasıyla harçlık veriyordu. Hem babamdan fazla para almasam bile Gizem'den para almazdım. O benim en yakın arkadaşımdı. Aramızda para lafı olamazdı. 

Gözlerimi ovuşturdum ve ağrıyan başıma lanetler yağdırarak kantin yolunda hızlı adımlarla yürüme başladım. Umarım kantinde fazla sıra yoktur. Bu baş ağrısı ile sıra beklemek istemezdim. 

Geçtiğim her yerde bakışlar üzerimde toplanırken çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum. Makyaj yapmadım veya topuklu ayakkabı giymedim diye bu kadar dikkatli bakılmak zorunda mıydı? 

Yanaklarımı şişirdim ve kantine giriş yaptım. Şansım bana gülerken az olan sıraya girdim ve sıramın gelmesini bekledim. Bu arada etrafı şöyle bir süzmeyi de ihmal etmemiştim. Okula gelmeyeli uzun zaman olmuştu ve gündemdeki dedikoduları kendi çapımda çıkaracaktım. Selin bu aydaki altıncı sevgilisine geçiş yaparken yakın arkadaşı Tuğçe fesat bakışlarla onu süzüyordu. Hesapta yakın arkadaşlardı. 

Onaylamaz bakışlarla önüme döndüm ve kantinci ablaya istediklerimi söyledim. İstediklerim kısa zamanda gelirken parasını ödedim ve elimin yanmasını umursamayarak sıcak çikolatayı sıkı sıkıya tuttum. Bir elimde bardak diğer elimde poşet yavaş adımlarla yürümeye başladım. Kantinden çıkacağım sırada aniden önüme Çağrı çıktı. Şaşkın bakışlarla birbirimize bakarken yanındaki kızı fark etmem uzun sürmedi. 

Kız Çağrı'nın koluna girmişti ve buradan bakınca oldukça samimiydiler. Haset gözleri ile beni baştan aşağı süzerken gözlerindeki kıskançlığı görmemek elde değildi. 

Yana çekildim ve kibarca konuştum. "Geçin siz."

Kız Çağrı'ya hadi dercesine bakarken Çağrı kolunu ondan kurtardı ve bana yaklaştı. Tatlı ve erkeksi kokusu burnuma dolarken gözlerimi kırpıştırarak ona baktım. 

"Konuşabilir miyiz Bade?"

Göz ucuyla kantini süzdüm ve bütün gözlerin ikimizin üzerinde olduğunu anladım. Bu beni huzursuz etmişti ve rahatsız olarak yerimde kıpırdandım. Çağrı benden cevap beklercesine bakarken başımı onaylarcasına salladım. 

"Dışarıda konuşalım, daha rahat oluruz."

O önde ben arkada kantinden çıktık. Tabi yanındaki kızın fesat bakışları da bize eşlik etmişti. Boş banka ikimizde oturduk. Gizem camdan bizi izliyordu. Bunu sadece ben fark etmiştim. Hangi ara haberi olmuştu anlamıyordum. 

Çağrı'nın konuşmasıyla bakışlarımı Gizem'den aldım ve konuşmasına odaklandım.

"Bir sorun mu var? Yoksa keyfi mi bu hareketlerin?"

"Anlamadım?"

İmasını anlamamıştım. Böyle bir girişi kesinlikle beklemiyordum. 

"O gün neden benimle öyle konuştun?Sadece nasıl olduğunu merak etmiştim."

Başım öne eğilirken cevap hakkımı kullanamadım. Sana patladım veya seni sinir küpü olarak gördüm diyemezdim. Yaptığımın bir açıklaması yoktu. Boş yere ona patlamıştım ve suçu olmayan bir insanın kalbini kırmıştım. 

"Lütfen bana cevap ver, bilmeden incittim mi seni?"

Onun bakışları iyice üstüme yoğunlaşırken ben yerin dibine girmek istiyordum. Hala beni düşünüyordu. Hata olduğu gibi bendeyken kendinde suç arıyordu. Benim böyle bir şey yapmamı kabullenemiyordu. 

"İki gündür doğru düzgün uyuyamıyorum Bade, kafamda bir sürü senaryo uydurdum ama hala yaptığına bir anlam veremedim. O günden beri hayatım bok gibi ilerliyor." 

Bardaktaki sıcak çikolata yavaşça soğurken ben aksine cayır cayır yanıyordum. Verecek bir cevabım yoktu. En kötüsü ise kelimelerim kifayetsiz kalmasıydı.

"Senin bir suçun yoktu, belki tek hatan yanlış zaman da beni aramaktı." 

"Sorunun ne Bade, bana açıklama yapmak zorundasın." 

Biçimli parmaklarıyla çenemi tuttu ve yavaşça kendisine doğru çevirdi. Ela gözleri şefkatle bakarken ben aksine bom boştum. 

"Senle ilgili bir konu değil. Seni kırdığım için üzgünüm. Şuan için sadece bunu söyleyebilirim." 

Çağrı'nın kaşları çatıldı ve gözlerindeki şefkat yerini öfkeye bıraktı. Gözleri ateşi vaat ederken ilk defa bana böyle bakıyordu. Aramızdaki mesafeyi en aza indirerek iyice bana yaklaştı. Nane kokulu nefesi dudaklarıma çarpıyordu.

"Yoksa Tolgay sana bir şey mi yaptı? Söyle o şerefsizi ellerimle öldüreyim." 

Zilin uğultulu sesi okulu etkisi altına aldı ve kantinden çıkan öğrenciler yavaş adımlarla okula doğru yürümeye başladılar. Her geçen kişi Çağrı ile beni süzüyordu ve bu beni rahatsız etmişti. Çağrı'nın kemikli parmakları çenemi bıraktı ve ayağa kalktı. Kumral saçlarını düzelttikten sonra konuştu. 

"Daha sonra detaylı konuşacağız , benden kurtulma şansın yok. Buna ilaveten bana özür borçlusunuz hanımefendi." dedi ve göz kırptı. Cevap vermeme fırsat vermeden gözden kayboldu. Ben ise yeni bir sıcak çikolata almak için kantinin yolunu tuttum. 


***

Çıkış zilinin çalalı neredeyse 1 dakika olmuşken herkes tasmasından kaçmışcasına okuldan çıkıyordu. Sanki bu özgürlüğe atılan bir adım gibiydi. Sınıfın yarısı çoktan gözden kaybolmuştu ve Gizem'in ısrarlı sesi beynimi ağrıtıyordu.

"Hadi kırma beni, bugün yürüyerek eve gidelim. Hem yolda gıybet de yaparız." 

Gözlerimi devirdim ve sıramın altını kontrol ettim. Sıramın altında kitap kalmadığına emin olduktan sonra çantamı sırtıma taktım ve Gizem'den tarafa döndüm.

"Keyfim yok kuzu, başka gün yapsak olmaz mı?"

Gizem omuzlarını silkti ve çantasını sırtına taktı. Koluma girdi ve zorla yürüterek beni çekiştirmeye başladı. 

"Sonra olmaz, çiğ köftede ısmarlıyorum bak. Bence bu fırsatı kaçırma derim."

Okulun sıkışık merdivenlerinden aşağı inerken milletin toslayarak geçmesini umursamamaya çalıştım. Çoğu insanlıktan nasibini almamıştı sonuçta. Onları da anlamak lazımdı. 

"Halim yok diyorum, ısrar etmesene."

Gizem kafama vurdu ve küçük çocuklar gibi sızlanmaya başladı. "Banane banane , gelmeni istiyorum ben." 

Derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştım. Hiç keyfim yoktu ve biran önce eve gitmek istiyordum. Eve gidip saatlerce müzik dinleyip depresyona girmeye ihtiyacım vardı. Bunu anlamak zor muydu? 

"Bende gelmek istemiyorum kanka, lütfen ısrar etme." 

Okulun dış kapısından çıkarken servisler okuldan çıkan öğrencileri bekliyordu. Servisim bana göz kırparken biran önce binip eve gitme dürtüsü beynime baskı yapıyordu. Bu olağanca normal olmasına rağmen bir taraftan da Gizem'i kırmak istemiyordum.

Gizem kolumdan ayrıldı ve üzgün gözlerini benden tarafa döndürdü. Bakışları kırıklarla doluyken çoktan kararımı vermiştim. 

"Tamam, yürüyelim." 

Gizem birden 180 derece döndü ve çığlık atarak dans etmeye başladı. Pis numaracı! Beni kandırmıştı resmen. Ne de güzel rol yapmıştı öyle. Bende sazan gibi numaraya gelmiştim.

İnanamıyordum!

O kadar kuvvetli çığlıklar atıyordu ki okuldan çıkan herkes bizi izliyordu. Bu duruma müdahale etmek amacıyla Gizem'in kolundan tuttum ve kuvvetle sarstım. Gizem'in sesi kesilirken şaşırmış gözlerle bana bakıyordu. 

"Şunu keser misin? Herkes bizi izliyor." 

Gizem usulca etrafına baktı. Bu yanakların al al olmasına yetmişti. Bu hali oldukça tatlıydı. Masumluğu ile adeta parıldıyordu.  Etrafını incelemeye kesip yavaşça konuştu. "Rezil oldum, gidelim artık." 

Büyük bir kahkaha patlattım ve bu dağılan bakışların tekrar üzerimize toplanmasına neden oldu. Gizem kolumdan tutarak beni çekiştirmeye başladı. Böylelikle gözlerden azda olsa uzaklaşmıştık. Ben hala kendi kendime gülerken Gizem'de kendi kendine söyleniyordu. 

"Rezil olduk ya, bir hafta boyunca dedikodu başlıklarını süsleriz artık."

Gülmemi zar zor bastırmıştım. Fazla gülmüştüm ve bu karnımın ağrımasına sebep olmuştu. Nefesimi düzenledim ve yavaşça doğruldum. Gizem'de kolumu tutmayı bırakmıştı. 

"Gülmekten ölecektim az kalsın, dansın çok komikti kanka. Bunu ömür boyu unutmayacağım." 

Gizem kollarını göğsünde birleştirdi ve kavisli kaşlarını çattı. Alay konusu olması elbette hoşuna gitmemişti. 

"Sanada malzeme çıktı, ısıtıp ısıtıp gülersin artık." 

Omuzlarımı silktim ve dağılan saçlarımı el yordamıyla düzelttim. Nefes alışverişlerim artık düzene girmişti ve karnımın ağrısı neredeyse geçmişti. 

"Hadi gidelim artık, daha çiğ köfte alacaksın bana." 

Gizem gülümsedi ama daha sonra gülüşü suratında asılı kaldı. Teni aniden 5,6 kat beyazlamıştı. Gözleri irice açılmış arkama bakıyordu. Hareket etmemesi de işin cabasıydı. 

Yavaşça arkamı döndüm ama bu hayatımda yaptığım sayılı hatalardan birisiydi. Suratıma inen tokatla aniden kendimi yerde bulu verdim. Gizem'in acı çığlığı sokakta yankılanırken suratım alev alev yanıyordu. Avucumu delen ufak taşlar gururumu incitiyordu. Sarı saçlarım yüzüme dökülmüştü ve  bu görüş alanımı tamamen kapatmıştı. 

"Seni aşağılık insan, sana kızımdan uzak dur demedim mi?" 

Güler ablanın nefret dolu sesi kalbimi yakıyordu. Nasıl benden bu kadar nefret edebilirdi? Beni tanımaya çalışmamıştı bile.

Gizem önüme eğildi ve suratımdan saçlarımı çekti. O çoktan ağlamaya başlamışken çaresizce bana bakıyordu. Bu duruma kayıtsız kalamadım ve zorla yerden kalktım. Güler ablanın alev alev olmuş gözlerine bakışlarımı çevirdim. Sinirden yanakları kızarmıştı ve soluk alışverişi oldukça hızlıydı.

Yanaklarımdan akan yaşı umursamıyordum artık ya da etrafımızda toplanan kalabalığı. Bu kadının benle  alıp veremediği neydi öğrenmek istiyordum. 

"Benden ne istiyorsunuz, sizi ne yaptım ben?"

Bu bir konuşma değildi. Aksine bu bir yakarıştı. 

"Senin gibi ne olduğu belli olmayan bir kızla, benim kızımın işi olamaz. Kızımdan uzak dur!"

Gizem araya girmek istedi ama bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Annesi onu bir hareketi ile saf dışı bırakmıştı. Gizem sessizce ağlıyordu artık. Zaten elinden bir şey gelecek gibi değildi. Olanlara seyirci kalmıştı.

"Kızımla daha fazla yakın olmana göz yummayacağım. Senin gibi bir oros-"

Sert ve keskin bir ses ,onun konuşmasını yarıda kesmişti.  "Eğer cümleni devam ettirirsen, konuşacak bir çeneye sahip olamayabilirsin." 

İri ve uzun bir beden yanıma geldi ve sıkıca kanatlarının altına aldı beni . Ağır parfüm kokusu hemen burnuma dolarken ağzım şaşkınlıkla açılmıştı. 

Tolgay bütün ihtişamı ile yanımda duruyordu. Çene hatları sinirden gerilmiş, biçimli kaşları ise çatılmıştı. Güler abla oldukça bozulmuştu. Kendisini toparlamak istese de pek başarılı olduğu söylenemezdi. 

"Sen nasıl konuşuyorsun benle, seni polise şikayet edeceğim. Mahkemelerde süründüreceğim."

Tolgay'ın bedeni iyice gerilmişti. Bunu omzumdaki elinden anlıyordum. Çene kasları iyice gerilirken boynundaki damarlar gün yüzüne çıkmıştı. 

"Sikime kadar yolun var. Elinden geleni ardına koyma." 

Güler ablanın suratı iyice mora dönmüştü. Etraftaki fısıldaşmalar da artmıştı ve birçoğu Tolgay'ı merak ediyordu. 

"Terbiyesizler! Aynı kendi gibi birisini bulmuş. Görürsünüz siz, bu yanınıza kalmayacak." 

Gizem'i de yanında çekiştirerek gözden kayboldu. Gizem'in son bakışı yüreğimi burksa da arkadaşlığımız yüksek ölçüde zarar görmüştü. Bunu ikimizde biliyorduk.

Tolgay benden tarafa döndü. Kemikli ve uzun parmaklarıyla suratımı tuttu. Yüzüm avucunun içinde kaybolurken göz yaşlarım parmaklarını süslüyordu.  

"İyi misin?" 

Onun sorusunu duymamazlıktan geldim ve kendi sorumu yönelttim. 

"Neden bana yardım ettin?"

Baş parmağı ile göz altımda biriken yaşları sildi. Hareketleri o kadar nazikti ki sanki kolumu inciten kendisi değildi. 

"Canım öyle istedi çünkü." 

Gülümsedim ve yavaşça konuştum. "İyiyim, yardım ettiğin için teşekkür ederim." 

Belki dünyada olmayacak bir şey olmuştu. Bu bütün evrene tersti ama gerçek olmuştu. Tolgay içtenlikle bana gülümsüyordu. 

***

Yeni bölüm gelebildi sonunda :) bu sefer fazla uzatmayacağım. Artık Tolgay ve Bade'li bölümler bizi bekler :D Diğer bölümün tamamı Tolgay ve Bade'ye ait olacaktır. 

Sizden tek istediğim bol bol yorum ve votedir. Umarım beni anlayışla karşılarsınız. Sağlıcakla ve huzurla kalın...





Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 379 103
Kalmak istedim, hep yanında kalmak istedim. Gözlerinde kalmak, yüreğinde kalmak, sol yanında, ömründe kalayım istedim. Gitmem için onca bahanem varke...
4.5M 337K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
1.4K 95 17
Hayatındaki tüm bilinmezlere rağmen umut içinde yaşarken, geçmişte gizlenen sırlar ortaya dökülmeye başladıkça hayatındaki renkler değişti. Ama bilm...
537K 16.7K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...