Mavi Vurgun | TAMAMLANDI

Da elif_yaman11

80.5K 6.4K 2.1K

*Kapak Design Knights'a ait* Bu fikir pek aklıma yatmasa da içimden gelmeyerek onu kafamla onayladım. "Elbe... Altro

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM |FİNAL|
Açıklama

28. BÖLÜM

1.4K 160 12
Da elif_yaman11

Yangınıma, yakanıma...

Boran'dan

Belinin kadınsı kıvrımında gezinen elimi onun o masum sözleri üzerine haylazlıktan arındırarak usulca çektim. "Ben de birazdan öğle yemeğine çıkacaktım. Ne güzel bir sürpriz oldu bu böyle!"

Elinde tuttuğu kese kağıdını uzatarak gülümsediğinde elinden alıp hala ılık ılık elime değen ekmekler hissetmemle midemde bayram ilan edildi. "Senin normalde yiyeceğin yemeğin yanında biraz sönük kalır ama yine de hazırlamak istedim."

Anlaşılan dün geceyi unutmuş gibi davranıyordu. Belki de utanıyordu ve utancını bu şekilde gizlemeye çalışıyordu. Güzel yüzüne, Asya ile Avrupa'yı birleştiren o muazzam boğaz gibi dolgun yanaklarını birbirine kavuşturan düzgün burnuna baktım. Burundu işte ama nedense o an içimdeki bastırılmış hisleri heyecanlandıran bir varlığa dönüşebilmişti.

"Ne önemi var? Orada yiyeceğim yemeği karım hazırlamadı ki bundan daha değerli olsun." Masamın önündeki koltuklara oturup ortadaki küçük sehpaya kese kağıdını koyup içinden Elem'in getirdiklerini çıkardım. Sanki dünyadaki en lezzetli yemeği yiyormuş gibi hissederek ilk lokmamı aldığımda içindeki basit sebzeler daha çok egzotik bitkilere ve sarhoşluk veren lezzetlere dönüştü. İlk lokmamın ardından birkaç saniye sonra kendime geldiğimde ancak teşekkür edebildim. "Eline sağlık, nefis olmuş!"

Karşıma oturup incecik bacaklarını bana manzara olarak sunduğundan habersiz gülümseyerek yüzüme baktığında her günümün böyle olması için neleri feda edebileceğimi düşündüm. "Bunların ikisi de benim mi?" Bir yandan yiyip bir yandan konuşmak hoş olmasa da bu soru midem için oldukça önemliydi. Elem henüz cevap vermese de yüzündeki dalgalanmadan cevabımı almıştım.

"Sana hazırladım," Yalan söylüyordu ve ben onun yalan söylediğini anlayacak kadar tanıyordum artık. Bu güzel bir şeydi.

Diğer sandviçi alıp ona uzattım. Kafasını sallayarak reddeddiğinde ekmeği küçük eline bıraktım. "Onu da sen yiyeceksin."

"Boran karnım tok."

"Ama yine de yiyeceksin." Bir süre inatla yemeyi reddederek gözlerime baksa da sonunda pes edip küçük bir lokma alarak yemeye başladı, o başladığı esnada ben neredeyse bitirmiştim. Son lokmam normalden biraz büyük olsa da umursamadan ağzıma attım. "Annemler akşam bizi davet ettiler."

"Neden önceden haber vermiyorsun, hazırlık yapardım?" Dudağının kenarında kalan minik ekmek parçasını o fark etmemişti, ben de onu uyarmamıştım. Bir film sahnesi gibi uzanıp parmağımla o minicik ekmeği dudaklarına ulaştırmak isterdim ama gövdemle orantılı olan midem henüz doymamıştı. O küçücük ekmek parçasına bile muhtaç hissediyordum.

Başlangıç olarak tıpkı o romantik anlar gibi uzandım ama iki parmağımın arasına alıp ağzımda hissedemeyeceğim kadar küçük olan ekmeği ağzıma attım. Bu ekmek az önce yediğim ekmekten çok daha lezzetliydi. Nasıl tarif edebilirdim ki, sanki o gülkurusu dudaklarında karamelize edilmiş şekerli bir hamurdan yapılmış kadar şerbetsi bir lezzete bürünmüştü.

"Önce haber versem ne değişir ki? Altı üst giyinip gideceksin. Burada birkaç saat oyalanırsan direkt geçebiliriz." Sanki az önce onun dudağına değmiş bir ekmeği alan ben değilmişim gibi gayet normal davranmama rağmen Elem'in benim kadar normal davranması için ortalama bir on beş saniye boş boş bakması gerekti. Ah o maviliklerindeki derin boşluk bile güzeldi, o boşluklarda batan gemiler, gemilerdeki hazineler...

"En azından bir şeyler hazırlardım, elimiz boş gitmezdik."

Oturduğum koltuktan kalkıp masanın öbür tarafına geçtim. Sandalyeme oturup hala açık olan dosyanın önemini Elem'e hissettirmeden kaptmaya çalıştım. "Giderken alırız bir şeyler. Dert ettiğin şeye bak!"

Göz ucuyla dosyaya baksa da çok önemsememişti çünkü şu an beyni farklı bir konuya odaklanmış, o konuyu savunacak doğru cümleleri üretmek üzere programlamıştı kendini.

"Hazır alınan bir şey ile evde yapılmış, emek verilmiş bir şeyin değeri bir mi?" Biçimli kaşları sorguya çeker gibi gerildi, yüzüne kattığı bu ciddi ifadeyle sanki şirket meselesi konuşur gibiydi. Oysa sadece annemlere giderken eli boş gitmek istemediğini söylüyordu. Fikir kasırgasından sağ kurtulan bir fikrim tüm zihnimi aydınlatırcasına bir ışık yayarak gülümsememe sebep oldu.

Benim için şirket önemliydi ve şirket meselesinde böylesi ciddi oluyordum. Elem içinse benim ailem önemliydi ve bu benim şirketime verdiğim değeri Elem'in aileme verdiği anlamına geliyor.

***

Otopark çıkışında kontrol etmek için göz ucuyla sağıma baktığımda odaklandığım nokta yoldan çok Elem'in kadınsı tavırlarıyla taktığı kemeriydi. Kemer iki göğsünün ortasından olanı daha çok vurgularcasına geçerek beni deli edecek o görüntüleri ortaya dökmüştü. İçimden sabır dileyerek yola devam ettim.

Trafiğe karıştığımız esnada Elem yola odaklanmıştı. Ara sıra kısa süreli bakışlarımın hedefi o güzel yüzü olsa da o suskunluğunu koruyarak bana bakmama eylemini sürdürdü. Dayanamayarak sordum. "Sana daha önce haber vermedim diye mi bu tavırlar?"

"Hayır, Boran." Dudakları kapandı, ardından tekrar aralandı fakat sanki çıkan sesi içinde yutan bir canavar varmış gibi hiçbir sözcük dudaklarından dökülmeden sustu. "Sadece tedirginim biraz."

"Neden tedirginsin?"

"Boş ver, sen yanımdayken tedirgin olmamı gerektirecek bir şey olduğunu düşünmüyorum." Gülümseyerek kemerin müsaade ettiği ölçüde kalkıp boynuma uzandı. Dudaklarını tenimde hissettiğim an çölün ortasına susuz kalmış biçare bir insancık gibi boşlaştım. Neredeydim, neydim unutur gibi oldum ama çok sürmedi. Teniyle arama giren mesafe arttıkça etki alanından çıkıp o ana dönmeye başladım.

Arabayı park etmek için girdiğimiz garajdan eve çıkarken hala Elem'in etkisinde aptal aptal yürüyordum. Evin iç kısmından girmek yerine dışarı dolanmıştık ve daha biz kapıya varmadan açılan kapıda annemin zarif bedeni göründü. "Ya ben size doyamam!" Uzun adımlarla yanımıza gelip yakınımda duran Elem'le beni iki kolunun arasına sığdırmıştı. Sanırım anne olmak buydu. Karşında kaç beden, kaç kalp, kaç yara, kaç nefes olursa olsun onu kollarına alıp şefkatla sarıp sarmalaktı.

Elem'in etkisi annemin etkisiyle karışmış aptallık tohumlarıma bir de sadece annenizde hissedebileceğiniz huzur suları karışmıştı. "Çocuklara izin ver de içeri geçsinler!"

"Ama Fatih o anı görmedin ki, senin için konuşması kolay!" Ne bir anne gibi, ne bir kayınvalide gibi davranıyordu. Karşımızda koskoca oğlu olan bir kadından çok ruhunun derinlerinde görkemli bir şatoda lüks içersinde yaşattığı romantik bir genç kız vardı. Yıldızların ışıltısıyla besleniyormuşçasına parlayan gülüşüyle bizden uzaklaşıp ellerini dudaklarına bastırsa da gizleyemediği gülümsemesiyle bizi baktı. "Çocuklar siz inanılmazsınız, sizi gördükçe yeniden genç bir kız olmak ve yeniden tek tük tüyümsü bıyığına rağmen bıçkın bir delikanlı olan o adama aşık olmak istiyorum."

Babamın gözleri irileşerek annemi buldu. Başta şokla sonra da minnetle bakan gözlerinin yapmak istediğini elleri yaptı. Karısına sarılarak kendine bastırdı. "İstersen bir gün senin için gençmiş gibi davranabilirim ama bugün onların günü, neden gençlik anılarımızı deşiyorsun?" Babamın yaşına rağmen hala çok gür değildi sakal ve bıyığı, benimse onun aksine yabani bir ot arsızlığıyla yanaklarımı ve çenemi kaplayan sakalım, hatrı sayılan bir bıyığım vardı.

"Çünkü bu gece gençlik anılarımızı deşeceğim bir gece olacak. Sürprizlerle dolu."

***

Yemekten sonra koltuklara kurulup gelen çayı içeceğimiz sırada annem kocaman bir kutuyu getirip sehpanın ortasına koyduğunda hepimiz ilgiyle ona baktık. Aramızda birinin bakışları değişti. Babamın gözleri usulca kısıldı ve fısıldadı. "Ecrin?"

"Heyecan yapma hayatım, ufak bir sürpriz." Babam ne olduğunu anlamıştı. Annem de bunun farkındaydı fakat babamı geçiştirmeyi tercih ediyordu. Kutunun kapağını açtığında içinde ne olduğunu hemen anladım. Fotoğraflar. Annemle babamın gençlik hallerinden, benim çocukluğumdan ve daha nice andan kalma fotoğraflar vardı.

Annem biraz altlara sokup bir albüm çıkardı ve özensizce birkaç sayfa kurcaladı. Ardından bize göstermeden bir fotoğraf çıkarıp Elem'e uzattı. "Al kızım, bak, annen!"

**

Kendime sövmek istiyorum, burada bitirilir mi ya! Ben bile yazmak için heyecanlandım 😍

Continua a leggere

Ti piacerà anche

483K 21K 33
Koray ve Miray birbirlerine daha ne kadar yalan söyleyecekler? -"Seni sevmiyorum anla artık! " "Ben de seni sevmiyorum Miray! "
72K 7.6K 35
Seonghwa ve Hongjoong üniversitede tanışan iki gençtir, beraber eve çıkmışlardır. Hongjoong'un kesinlikle çılgın bir kuzeni vardır ve başlarına en ç...
42.4K 3.9K 51
-bana yalan söyledin Bana bir adım attı -yaklaşma! -sevgilim bı din Konuşmasına izin vermeden konuştum -neyi dinliyim beni nasıl kandırdığını mı -se...
804K 45.3K 37
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...