Zindan

By PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... More

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-15

95.3K 3K 375
By PearlHarbor35

Birisini mutlu etmek oldukça kolaydı. Bunun en basit örneği ise kuşkusuz Çağrı'dı. O düşünceli ve naif hareketleri ile mutlu olmayı kesinlikle hakkediyordu. Bunu yerine getirme vazifesi de tamamen bana kalıyordu.

Çağrı sarhoş gibi lavaboya girdi. Verdiğim cevap ile dünyalar onun olmuştu. Ben ise gülümseyerek merdivenlerden aşağı iniyordum. Düşüncelerim merdivenlerden aşağı yuvarlanırken onları toplamak için uğraşmıyordum. Bunu yapmayı bırakalı çok olmuştu.

Merdivenin son basamağını da inmiştim ki Tolgay karşıma çıkıverdi. Sürpriz yumurta gibi her yerden fırlamasını anlamıyordum. Yanından geçeceğim sırada kolumdan tuttu ve kendisine çevirdi.

"Amacın ne bal kafa?"

Kolumu ondan kurtardım ve aramıza mesafe koymak amacıyla bir adım geriledim. Umursamaz ve her şey benim tavırları oldukça canımı sıkıyordu.

"Seni ilgilendiren kısım nedir?"

Derin bir nefes aldı ve kahve gözlerini üzerimde sabitledi. "Benim sınırlarımı sen çizemezsin. İstediğim her şey beni ilgilendirir."

Kaşlarımı kaldırdım ve sahte bir gülüşün dudaklarımın arasından ayrılmasına izin verdim. Bu sözlere cevabım bile yoktu. Boş ve gereksiz konuşmalarıyla vaktimi harcayamazdım.

"Biliyor musun Tolgay? Artık sana tahammül etme sınırımı çoktan aştım. Belki de ipini çekme zamanı gelmiştir."

Surat ifadesi sertleşti ve uzun bacaklarıyla aramızdaki mesafeyi kapattı. Sert soluk alışı saç tellerimi yakarken bir adım geri gitmemek için bütün irademi kullanıyordum. Özel sınır çoktan aşılmışken kalkanımı kaldırmış saldırıyı bekliyordum.

Yumuşak dudakları saçlarımın üzerinde dolanırken kaskatı kesilmiştim. Benim evimde bana neler yapıyordu. Biçimli dudakları ile saçlarım bütünleşmişti ve tüylerim diken diken olmuştu. Elimi ittirmek amacıyla göğsüne yerleştirdim ama Tolgay elimi tuttu ve ittirmemi engelledi. Dudaklarını saçlarımdan ayırdı ve kulağıma yavaşça fısıldadı.

"İpimi nasıl çekmeyi düşünüyorsun? Bunu oldukça merak ediyorum."

Elimi elinden kurtardım ve bütün gücümle Tolgay'ı ittirdim. Buna rağmen sadece bir adım gerilemişti. Bunu da kendi isteği ile yaptığına emindim.

"Kendini ne sanıyorsun sen?"

"Yakışıklıyım, zenginim, zekiyim, kızlar yatağıma girmek için can atıyor. Daha ne olsun bal kafa?" Parmağı ile kendini gösterdi ve ukalaca gülümsedi. "Bu tip ile bir çok kızın hayalini süslüyorum ve buna sende dahil olacaksın. İstesen de istemesen de."

Tam ağzımı açmış bir şey söyleyecektim ki annem salondan çıktı. Elindeki boş tabaklarla mutfağa doğru yürürken yavaşça konuştu.

"Bade mutfağa gel."

Tolgay gülerek salona dönerken bende sinirle annemi takip ediyordum. Kim bilir aklında ne senaryolar kurmuştu?

Annem boş tabakları tezgaha bıraktı ve bir şey söylemeden yaptığımız tatlıyı kesmeye başladı. Bu fırtına öncesi sessizlikti. Bunu görmek zor değildi. Rahatlamak amacıyla bardağa su doldurdum ve bir yudum aldım. Bu kuruyan boğazıma iyi gelmişti.

"Neler karıştırıyorsun Bade?"

Sorusu aramızdaki gerilimi arttırırken gözlerimi devirdim ve boş tabakları tezgaha dağıttım.

"Bir şey karıştırmıyorum. Bu nereden çıktı?"

Annem elindeki bıçağı sallarken hınçla konuştu. "Karşında salak yok Bade. Tolgay ve sen ne karıştırıyorsunuz?"

Tolgay lafını duymam ile bedenim otomatikmen gerilmişti. Bu isteğim dışında gerçekleşiyordu ve oldukça sinir bozucuydu.

Kafamı kaşıdım ve su dolu bardağımdan bir yudum daha aldım. Tabi ki de bunu zaman kazanmak için yapıyordum. Titreyen elimle zorda olsa bardağı tezgaha bıraktım. Stres ve gerginlik bedenim üzerindeki hükmümü zorluyordu.

"Bir şey karıştırmıyoruz, bu kanıya nereden vardın?" Sesimin titremeden çıkması tamamen şans eseriydi. Bir dahakine bunu başaracağımı sanmıyordum.

"Nereden mi çıkarıyorum? Köşe başı konuşmalarınız, masada durmadan birbirinize bakmanız ve okuldan beraber ayrılmanız beni bunlara düşünmeye itti. Sen ne düşünürdün Bade?"

Bu sırada mutfağa Aylin abla girdi ve bu kadını ilk defa bu kadar gördüğüme sevindim. Aylin abla bir anneme ve bir bana baktı. Aramızdaki gerginliği sezmişti ve kuşkuyla annemle bana bakıyordu.

"Tatlıları götür Bade."

Cevap vermeden tepsiyi aldım ve usulca Aylin ablanın yanından geçtim. Mutfaktan çıkarken büyük bir soluk bırakmayı da ihmal etmedim.

Ucuz atlatmıştım ve Tolgay ile aramda yaşananları ne kadar daha ertileyebilirdim bilmiyordum.

Çağrı merdivenlerden aşağı inerken Tolgay görünürler de yoktu. Zaten bu yaşananlardan sonra onu görmek istemiyordum. Çağrı gülümsedi ve yanıma geldi. Kendimi tebessüm etmeye zorlasam da başaramadım.

"İyi misin Bade? Yüzün solmuş gibi?"

Yaşadıklarımdan ve stresten yorulduğumu anlamak zor değildi. Bu olanlar 5 dakika içerisinde gerçekleşmişti.

"İyiyim Çağrı, hadi içeri geçelim."

Çağrı üstelemedi ve beraber içeri girdik. Çok şükür ki merakına engel olabilmişti.

Herkes yemek masasından kalkmış ve kanepelere kurulmuştu. Tolgay ve Demir gülerek bir şeyler konuşurlarken babam ve Samet amca sakince konuşuyorlardı.

Çağrı ikili kanepelerden birine oturdu ve sessizce etrafı incelemeye başladı. Ben ise babam ve Samet amcaya tatlılarını uzattım. İkiside teşekkur ederken sessizce afiyet olsun dedim.

Yavaş ve isteksiz adımlarla Tolgay ve Demir'e yaklaştım. Dizlerimi hafif kırdım ve tepsiyi uzattım. Babam ve Samet amca olmasa bu tepsiyi kafalarına geçirebilirdim.

Demir tatlı tabağını aldı ve gülümsedi. Oralı bile olmamıştım. Tolgay tabağını almazken salak salak suratıma baķıyordu.

Sessizce fısıldadım. "Tabağını alıcak mısın?"

Tolgay parlak dişlerini gösterircesine sırıttı. Dengesiz oldukca yakışıklıydı ama karakteri bunu gölgeliyordu.

"Tatlı yerine seni alsam, olur mu?"

Demir'in kaşları çatıldı ve Tolgay'ın tabağını tepsiden aldı. Sinirle arkamı döndüm ve sert adımlarla Çağrı'nın yanına oturdum. Çağrı bir şeylerin ters gittiğini elbette ki sezmişti.

Ona tatlı tabağını uzattım ve kendimikini de tepsinin içerisinden aldım. İştahım kaçmıştı ve biran önce akşamın bitmesini istiyordum.

Çağrı yavaşça konuştu. "Sana ne dedi?"

Dizlerimde duran tepsiyi aldım ve yanımdaki masanın üzerine bıraktım. Bakışlarım tatlı tabağımdan almazken duygusuz bir tonla konuştum.

"Hiçbir şey söylemedi."

Çağrı bu cevabımla ikna olmamıştı ve bu sefer işin peşini bırakmayacaķtı.

"Bir şey söylemediyse, buraya bakıp sırıtmasını neye borçluyuz?"

Gözlerimi karşı tarafa çevirdim ve Tolgay'ın pişkin suratıyla karşılaştım. Bir yandan tatlısını yerken bir yandan da bana bakıp gülüyordu. Parmaklarım yumruk haline gelirken bakımlı tırnaklarım avucumun içerisine batıyordu.

Canımın yanması umurumda değildi. Tırnaklarım ile o pişkin yüzünü çizmeyi çok istiyordum.

"Boşver Çağrı, aklı sıra keyfimizi kaçırıyor."

Çağrı bir şey söylemedi ve tatlısını yemeye başladı. Ben ise tatlımı didikliyordum sadece.

Çağrı ışık hızıyla tatlısını bitirmişti ve bu beni oldukça şaşırtmıştı. Beğenmesini beklemiyordum doğrusu.

Gülümseyerek tabağımı gösterdi. "Yemeyeceksin sanırım, tatlını alabilir miyim?"

Kaşlarımı kaldırdım ve zaten yemeyeceğim tabağımı uzattım.
"Birileri yaptığım tatlıyı beğenmiş."

Çağrı sevinçle tatlıyı yemeye devam etti. Sanki rüyalar alemindeydi.

"Evet, oldukça lezzetli."

İltifatı karşısında kıkırdadım. Yanımda hiç yapmacık davranmıyordu ve bu hareketleri ile ona git git ısınıyordum.

"Tatlıyı bu kadar sevdiğini bilmiyordum."

Çağrı ağzındaki lokmayı yavaşça yuttu ve çatalını tabağının kenarına bıraktı.

"Aslında tatlıyı pek sevmem ama nedense bu oldukça hoşuma gitti."

Gülümsedim ve parmaklarımla oynamaya başladım. Bu iltifatları beni utandırıyordu ve ben kolay utanan birisi değildim.

Çağrı tekrardan tatlısını yemeye başladı. Annem ve Aylin ablanın ne zaman gelip oturduklarını görmemiştim bile. Şuan muhabbetin koyu yerindeydiler ve gülerek birbirlerine bir şey anlatıyorlardı.

Demir ise Tolgay'a bir şeyler anlatıyordu ama Tolgay'ın pek umursadığını düşünmüyordum çünkü keskin ve sinirli gözlerle beni göz hapsine almıştı.

Rahatsız olarak bakışlarımı çevirdim. Bunu herkesin içerisinde yapmasını anlamıyordum. Bir insan bu kadar umursamaz ve vurdum duymaz olamazdı.

Aylin abla yine yapacağını yapmıştı ve Çağrıya saçma bir soru sormuştu. Annemle hangi ara muhabbeti bitirip sıra bize gelmişti acaba?

"Sevgilin var mı Çağrı?"

Çağrı'nın yanakları hafif kızarsa da bunu benden başka kimsenin farkedeceğini düşünmüyordum.

Çağrı bütün samimiyeti ile cevap verdi. "Hayır, şuan yok."

Aylin abla aldığı cevaptan memnun olmamış olacak ki başka bir soru daha yöneltti.

"Hoşlandığın bir kız mutlaka vardır. O şanslı kızı tanımak isteriz doğrusu."

Birisi ona saçmaladığını söylemeliydi çünkü oldukça canımı sıkıyordu. Çağrı'nın özel hayatı onu ne kadar ilgilendiriyordu? Bunu oldukça merak ediyordum açıkçası.

Çağrı utandı ve gözlerini kaçırdı. Tabiki de onu baskı altında bırakmayacaktım. Hele bu baskıyı yapan Tolgay'ın annesi ise.

"Bence insanların özel hayatı bizi ilgilendirmez Aylin ablacım." Son kelimelerimin tıslar gibi çıkmasına engel olamamıştım.

Benim evimde benim arkadaşıma baskı yapmasına izin veremezdim. Bunu kabullenmem ve göz yummam imkansızdı.

Bu arada herkes muhabbetini bırakmış, Aylin abla ile bana bakıyorlardı.

Aylin abla bozulmanın verdiği gerginlik ile yerinde kıpırdandı ve kendisini savunmaya geçti.

"Benim ki sadece merak kızım. Kötü bir amacım yoktu."

Omuz silktim ve cevap verdim. "Kötü bir niyetinin olduğunu söylemedim. Sadece insanların özel hayatını kurcalamak kabalık ve saygısızlıktır."

Son kelimelerim ile ileri gittiğimi biliyordum ama oldukça sinirlenmiştim. Belki de Tolgay'ın bana yaptıklarını annesinden çıkarıyordum.

Annem adımı söyleyerek uyardı. "Bade!"

Bulunduğumuz ortamda şimşekler çakıyordu ve bunu başlatan kesinlikle ben değildim.

"Bir şey yaptığım yok anne."

Annem onaylamaz bakışlar ile kafasını salladı. Bu bakışları defalarca görmüştüm ve sonrasında iyi şeyler gelmiyordu.

Tolgay dikkatlerini üzerine çekmek istercesine öksürdü. Bu sayede bütün bakışlar üzerine çevrilmişti.

"Bade bu kadar sinirlenmeni anlayamıyorum. Yoksa bana bahsettiğin sevgilin Çağrı mı?"

Kendime engel olamadım ve ayağa kalktım. Gözlerim dolarken sinirle konuştum.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

Tolgay oturduğu yerden sırıtırken birden bütün vücudum titredi ve kendimi dünyanın boşluğuna bıraktım.

Son duyduklarım ise çığlıklar ve bağrışmalardı.

***

Merhaba, çok uzun zaman oldu maalesef. Vizeler, dersler ve kişisel sorunlarım derken anca bölüm atmaya fırsat buldum.

Umarım bölümü beğenirsiniz çünkü bu bölüm için oldukça uğraştım. Biraz bölüm yazma konusunda paslanmış olabilirim ve bunu görmezden gelirseniz sevinirim.

Ben buralardayım bu arada, hala ölmedim ve yaşıyorum. Zindan'a kaldığım yerden devam edeceğim :))

Votemi unutmazsanız sevinirim. Değerli yorumlarınızı da bekliyorum. Unutmayınız siz varoldukça ben buralardayım.

İyi akşamlar diliyorum, sağlıcakla kalın.







Continue Reading

You'll Also Like

304K 11.8K 63
"Biz.. İkimiz imkansızız." "Neden?" "Çünkü ben siyahım, sen ise beyaz." "Doğru. Ama bir yerde hatan var. Sen siyahsın ve ben de siyaha tutkun..." ~ D...
1.3M 56.4K 200
Arabanın kaputuna yaslanmak için adımımı attığımda karanlık ve boş sokakta yankılanan sesleri duydum. "Sen kimsin lan? Ha kimsin söyle! Ne hakla b...
828K 18K 31
1. Kitap ; BAĞIMLI - Yeşilin Siyahı 2. Kitap ; TUTUKLU - Yeşilin Matemi 3. Kitap ; VURGUN - Siyahın Busesi Çimen yeşilinin ev sahipliğini üstlenen...
661K 31K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...