Zindan

By PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... More

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-14

95.7K 3.3K 753
By PearlHarbor35

Zilin derin sesi okulu sarsarken son kitabımı da çantaya yerleştirdim. Gün geçmek bilmemişti ve ben olabildiğince çok sıkılmıştım. Hani bazı günler olur ve geçmek bilmez ya , işte ben onu bugün yaşamıştım. Bir şey unutmamak amacıyla masamın altına baktım ama bomboştu.

Çantamı tek omuzuma atarken yavaş adımlarla sınıftan çıktım. İnsanlar tasmalarından çıkmış gibi merdivenlerden aşağı koşar adım iniyorlardı. Bu durumu garipsemedim ve bende onlara katıldım. Yanımdan geçen erkeklerin bakışlarını hissetsem de oralı olmadım ve okulun ferah bahçesine kendimi attım.

Temiz havayı ciğerlerime çekerken beynim daha rahat çalışıyordu. Bütün günkü sıkıcı dersler beni oldukça bunaltmıştı ve beynimi yormuştu. Neyse ki akşam olmuştu ve yuvama dönüyordum. Akşamüstünün tatlı güzelliği bütün havayı hakimiyet altına almıştı. Bu görüntü inanılmaz derecede hoş ve güzeldi.

Servisim kapıda dururken bir delilik yaptım ve servise binmedim. Şoförün tip tip bakmasını umursamadan yoldan geçen taksiyi durdurdum ve bindim. Servis en az beni eve 1 saat daha geç götürecekti ve ben bu yorgunlukla bunu çekemeyecektim.

Taksiciye evimin adresini tarif ettikten sonra geriye yaslandım ve akan yolu izlemeye başladım.

15 dakikalık kısa bir yolculuğun ardından evime varmıştım. Taksiciye parasını ödedikten sonra kapıyı açtım ve evime doğru yürümeye başladım.

"Bade!"

Adımın söylenmesi ile kafamı sola döndürdüm. Aylin abla el sallayarak hızlıca geliyordu. Tabi ya akşam bize yemeğe geleceklerdi. İyide akşamın olmasına daha vardı. Erken gelmek istemişti sanırım.

Yanıma geldi ve sarıldı. Bende sarılışına karşılık verdim. Sarılmam ile mutlu olduğunu biliyordum ve bu sorunu istemesem de aşmıştım.

"Erken dönmüşsün okuldan."

"Evet , taksiyle geldim." Bu sırada zile basmıştım. Anahtarımı ne yazık ki sabah çıkarken almamıştım ve annemin kapıyı açmasını beklemek zorundaydım.

"Ne oldu kızım? Moralin bozuk gibi."

"Bugün oldukça yorucuydu Aylin abla, dersler epey zorluyor."

Eliyle saçlarımı okşadı. "Kendini fazla zorlama, bu yaşlarının kıymetini bil."

Gülümsedim ve başımı salladım. Bu anda annem kapıyı açmıştı. Ben annemin açtığı aralıktan hızla içeri girdim ve koşar adım odama çıktım. Annem ise Aylin ablayla klasik muhabbetlerine başlamıştı. Bu duruma gözlerimi devirdim ve adımlarımı hızlandırdım.

Odamdan içeri girerken sabah ki dağınıklığım aklıma geldi ve moralim iyice bozuldu. Odam halk pazarlarını aratmazken çantamı rastgele yere attım ve yatağıma oturdum. Bana huzur yoktu, bunu anlamıştım. Yatağımın üzerinde duran tokamı aldım ve saçlarımı rastgele bağladım.

Ayağımı sıkan topuklu ayakkabılarımı çıkardım ve ayağımın yerle buluşması ile komple rahatladım. Süs ve gösteriş bir gün başıma iş açacaktı. Bunu görememek zor değildi. Ayağa kalktım ve dolaptan bulduğum rahat kıyafetleri giydim.

Şimdi odamı toplama vaktiydi ve ben en kısa sürede bunu yapmalıydım. 35 dakikanın sonunda odamı toparlayabilmiştim. Evet, işe başlamadan önce saate bakmıştım. Günün yorgunluğu ile kendimi yatağa attım ve dünyaya kısa bir süreliğine gözlerimi kapattım.

***
Son dokunuşları mı yapıyordum. İşaret parmağımla kırmızı rujumu dağıttım. Parmağım ruja bulanmışken masanın üstünde duran ıslak mendille güzelce sildim.

Odamdan çıkmadan önce aynadan bir kez daha kendimi inceledim. Sarı saçlarım omuzlarımdan aşağı hükmünü sürdürüyordu. Beyaz kısa elbisem ve kırmızı yüksek platform ayakkabılarımla melek görünümlü şeytanları aratmıyordum.

Yüzüme sahte bir gülücük kondurdum ve odamdan ayrıldım. Elbisemin etek kısmı boldu ve buda her an açılmasına sebebiyet veriyordu. Bu akşam oturuşuma ve kalkışıma oldukça dikkat etmeliydim.

Salonda kahkahalar ve gülüşmeler kesilmiyordu. Bende istikametimi salona çevirdim ve adımlarımı hızlandırdım.

Kapının girişinde durdum ve gözlerimi salonun içerisinde gezdirdim. Annem, babam, Aylin abla ve Samet amca gülerek konuşuyorlardı.

Muhabbeti bilmesem de onları oldukça keyiflendirdiği aşikardı. Tolgay ve Demir'den bir iz yoktu. Belki de gelmekten vazgeçmişlerdi.

Beni ilk fark eden Aylin abla oldu ve gülmeyi kesti. Minik gözleri açılırken beni iltifatlara boğdu.

"İnanılmaz olmuşsun kuzum, maşallah, nazar değmesin."

Yanaklarım yanarken gülümsedim ve salona girdim. Samet amca ile babamın ellerini öptüm ve sarıldım. Daha sonra annemin yanındaki boş yere oturdum.

Samet amca şakayla karışık konuştu. "İlerde seni Tolgay'a alacağım. Bu güzellik başka ellere gitmesin."

Salondaki herkes kahkahalara boğulurken bir tek ben gülmüyordum. Söylemesi bile tuhaftı. Tolgay ve ben evlenecektim? Dünya'nın sonu falan gelmeliydi.

Samet amca bozulduğumu fark ederek gülümsedi. "Şaka yapıyorum kızım, bizim işgüzarı ne yapacaksın sen? Daha iyilerini bulacağız sana."

Bu söylediklerine gülümsedim ama Aylin abla buna oldukça bozulmuştu. Bu iyice keyfimi getirmişti. Bu sırada zil sesi evin içinde yankılandı. Çağrı gelmiş olmalıydı.

"Ben bakarım" dedim ve eteğime dikkat ederek yerimden kalktım. Hızlı ve küçük adımlarla kapıya yaklaştım. Arkamdaki fısıltıları duysam da takmadım ve aynanın karşısında kendimi kontrol ettim.

Güzel ve hoş duruyordum. Çağlar için gülümsedim ve kapıyı açtım. Tolgay ve Demir karşıma çıkarken güneşe küsmüş çiçek gibi gülüşüm söndü. Onlardan hoşlanmadığımı bu kadar belli etmemeliydim.

İstemesem de arkadaşça davranmalıydım. Elimde bir koz olsa da bu yeterli değildi ve daha fazlasına ihtiyacım vardı.

"Hoş geldiniz"

Demir "hoş bulduk" dedi ve yanımdan geçti. Ağır parfüm kokusu ortamı delip geçerken oldukça abartmıştı. Tolgay elindeki poşeti uzattı ve kollarını kavuşturdu. Poşetin içini açmamı bekliyordu.

Poşetin içine baktıktan sonra dut yemiş bülbül gibi kalakaldım. En son model telefon kutusundan bana el sallıyordu. Bunu almam için bütün yıl çalışmam lazımdı. Tolgay ne yapmıştı böyle?

Cevap vermemden kuşkulanan Tolgay gergince konuştu. "Ne oldu, beğenmedin mi yoksa?"

Haklıydı, telefonu beğenmemiştim. Aksine hayran kalmıştım ve oldukça mutlu olmuştum. Bunu Tolgay'dan asla beklemiyordum.

"Bu kadar pahalı bir şeye gerek yoktu?"

Omuz silkti ve gözleriyle zihnimi esir altına aldı. Sanki gözleriyle bir şeyler anlatmak istiyordu.

"Canım istedi, sen beğendin mi onu söyle?"

Tolgay düşüncelerimi umursuyordu. Dünyanın sonu yaklaşmıştı sanırım yada hayal aleminde yolculuk yapıyordum.

"Teşekkür ederim ama ben bunu kabul edemem." Poşeti geri uzattım. O telefon, hayallerimi süslese de kabul edemezdim. Ben böyle bir insan değildim.

"Senin için aldım Bal kafa. Telefon senin artık."

Başımı iki yana salladım. "Hayır, istemiyorum. Kendi telefonumun aynısı alsan yeter bana. Senden bunu istemedim."

Bu arada elim havada asılı kalmıştı. Tolgay poşeti alma girişiminde bulunmamıştı. Bu ısrarcılığın sebebi neydi gerçekten merak ediyordum.

Elimi yavaşça ittirdi ve kapıyı kapattı. Cevap vermeme olanak tanımadan salona girdi. Bende telefonu girişteki dolaba bıraktım ve peşinden yürüdüm.

Tolgay annemin ve babamın elini öptü. Daha sonra ise Demir'in yanına oturdu. Bu haliyle terbiyeli çocuk tablosundan dışarı çıkmıyordu. Bir insan anca bu kadar usta olabilirdi.

Aylin abla "Herkes geldiğine göre yemeklere geçelim isterseniz." Herkes yerinden kalkmıştı ki zil çaldı. Ben hızla kapıya doğru adımladım. Annem ise Çağrı hakkında açıklama yapıyordu. Çağrı'nın gelişi herkes için sürpriz olmuştu.

Beklemeden kapıyı açtım. Çağrı gülümsedi ve içeri girdi. "Çok geç kalmamışımdır umarım."

Tebessüm ederek cevap verdim. "Tam zamanında geldin." Elindeki tatlıyı uzatırken ne kadar düşünceli olduğunu bir kez daha anladım.

"Ne gerek vardı Çağrı?"

"Almasam içim rahat etmezdi."

Bunu bütün samimiyetiyle söylemişti. Uzandım ve yanağına bir öpücük kondurdum. Bu tamamen içimden gelmişti.

"Çok centilmensin. Hadi herkes bizi bekliyor. Yemek yiyeceğiz." Çağrı pırıl pırıl gözleriyle başını salladı ve beraber içeri girdik. Aylin ablalarında olacağını önceden Çağrı'ya söylemiştim ve bunu olgunlukla karşılamıştı. Yaşına göre oldukça anlayışlı ve hoşgörülüydü.

Herkes yemek masasında yerini almıştı ve bizi bekliyorlardı. Yemek masasındaki bakışların hepsi bize dönerken Çağrı gerilmişti. Güven verircesine koluna girdim ve gülümsedim.

"Bu akşam arkadaşımda bize katılacak. Anlayışınız için teşekkür ederim."

Çağrı İyi akşamlar diledi. Tolgay ve Demir hariç herkes "hoş geldin" dedi ve Çağrı'da "hoş bulduk" dedikten sonra masadaki yerini aldı.

Elimdeki tatlıyı masanın kenarına bıraktım ve Tolgay'ın yanı boş olmasına rağmen Çağrı'nın yanına oturdum.

Annem"O tatlı nereden çıktı?"

"Çağrı almış anne." Annem gülümsedi. Bu jesti beğenmişti. "Ne gerek vardı oğlum?"

"İçimden geldi efendim. Umarım beğenirsiniz."

Annemin kaşları çatıldı. "Sevil abla dersen daha mutlu olurum."

Çağrı başını salladı ve "Peki Sevil abla"dedi.

Tolgay çatık kaşlarla bize bakarken önümdeki yemeğime odaklandım ve yemeye başladım. 15 dakikalık kısa bir sürenin ardından Çağrı hemen hemen herkesle anlaşmaya başlamıştı. Babam ve annem oldukça Çağrı'yı sevmişlerdi. Aylin abla ise Çağrı'ya anlayamadığım bir şekilde sorular soruyordu.

"Bade ile nerede tanıştınız Çağrı?"

Çağrı ağzındaki lokmayı bitirdi ve kibarca cevap verdi. "Bodrum'da tanıştık. Ortak bir arkadaşımızın aracılığı ile."

Bu arada ortadaki servisten tabağından Çağrı'nın tabağına sarma alıyordum. Çağrı gülümsedi. "Çok yemek yedim Bade. Koyma artık."

Omuz silktim ve kıkırdadım. "Tabaktakiler bitecek Çağrı Bey, midenizde yer açsanız iyi olur. Daha kendi ellerimle yaptığım tatlıyı yemediniz."

Çağrı kaşlarını kaldırarak konuştu."Zehirlenme ihtimalim yüzde kaç?"

Bu söylemine annem, babam ve ben gülmüştük sadece. "Kırılıyorum ama."

"Şaka yapıyorum sadece."

"Beğenmesen de yiyeceksin tatlıyı. Çok uğraştım."

"Tamam, tatlıyı yeriz ama benim lavaboya gitmem lazım."

Yerimden kalktım ve sandalyemi geriye çektim. "Ben seni götüreyim."

Çağrı'nın cevap vermesine izin vermeden Tolgay araya girdi. "Sen yemeğini yiyordun Bade, istersen ben göstereyim. Yemeğim de bitti zaten."

"Sorun değil, ben gösteririm."

Çağrı'da ayağa kalktı ve beraber salondan çıktık. Merdivenleri çıkarken Çağrı'nın eli elime çarpıyordu. Bunu bilerek yapmadığını biliyordum.

"Bade?"

Merdivenin son basamağında dururken omuz hizamda döndüm ve Çağrı'ya baktım. "Efendim."

"Bugün çok güzel olmuşsun. Bunu söylemesem içimde kalırdı."

İltifatı elbette hoşuma gitmişti. Bunu kim duysa hoşuna giderdi. "Teşekkür ederim, sende oldukça yakışıklı olmuşsun."

Bunu söylemem için üstünü incelememe gerek yoktu. Çağrı gerçekten de yakışıklı ve hoştu. Çoğu kızın isteyebileceği birisiydi.

Duruşunu düzeltti ve gözlerini gözlerime hapsetti. "Senden hoşlandığımı biliyorsun Bade, bunu çoktan anlamışsındır. Şuan senden bir cevap beklemiyorum ama sadece şunu merak ediyorum. Günün birinde ikimiz için bir şans olabilir mi?"

Bütün dürüstlüğüm ile cevap verdim. "Neden olmasın?"

***

İyi geceler herkese :)

Çarşamba günü bölümü atacaktım ama kolumu incittim ve kalem tutamaz hale geldim. O yüzden bölüm hafta sonuna kaldı. Bende akşam bilgisayarımın başına geçtim ve sizler için bu bölümü yazdım. Umarım beğenirsiniz.

Bölümü inceledim ve yazım hatası göremedim ama varsa kusura bakmayın. Bu arada yeni bölüm Aralık başında gelecek. Nedeni ise oldukça yoğun bir tempo içerisinde bulunmam. Ay sonu sınavlarım var ve ben oldukça konu bakımından geriyim.

Aralıkta bomba gibi bir bölüm ile geri döneceğim. Sabırla okuyucularıma şimdiden teşekkür ediyorum.

Yıldıza dokunmayı unutmazsanız sevinirim :))

Sağlıcakla kalın...


Continue Reading

You'll Also Like

577K 17.3K 25
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
304K 11.8K 63
"Biz.. İkimiz imkansızız." "Neden?" "Çünkü ben siyahım, sen ise beyaz." "Doğru. Ama bir yerde hatan var. Sen siyahsın ve ben de siyaha tutkun..." ~ D...
1.9K 363 33
Frank Ray Londra'nın yeni milyoneri, gizemli adamı. Şehrimin yüz karası. Doğu Yaka'sının lideri. Dışarıdan bakıldığında, size onu bu kadar sığ kelime...
508 93 9
Seven bir adam ve sevilen bir kadın... Öfkeden ve nefretten aşk doğacak mı?