Mavi Vurgun | TAMAMLANDI

由 elif_yaman11

80.5K 6.4K 2.1K

*Kapak Design Knights'a ait* Bu fikir pek aklıma yatmasa da içimden gelmeyerek onu kafamla onayladım. "Elbe... 更多

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
20. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM |FİNAL|
Açıklama

23. BÖLÜM

1.4K 165 15
由 elif_yaman11

Mavi Vurgun hızla ilerliyordu ve bir Elif buna çok seviniyordu. Elif sizi çok seviyordu.

*

Açık artırmanın bittiği duyurusundan sonra derin bir nefes verip ciğerlerimi rahatlattım. Açık artırma boyunca yaşanan gerginlik, beni de etkilemişti. Aslında gerginlik sayılmazdı, sonuçta olay buydu. Sürekli bir rekabet olması gerekirdi. Öyle de oldu, fakat bazı insanların sadece para yarıştırdığını fark ettim. Amaçları yardım etmekten çok gövde gösterisi yapmaktı. Açıkçası bir taraf bu işten faydalandığı için sevinmem gerekirdi fakat insanların bu hale düşmesi beni oldukça üzmüştü.

Açık artırmada arada Boran da teklif vermişti fakat hiçbirini almamıştı. Bunu özellikle yaptığını çok geç fark ettim. Fark ettiğimde ise Karan Kutluay'a karşı teklif veriyordu ve teklif verdikleri şey oldukça eski ama hala kutup yıldızı gibi parlayan mücevher kaplı bir kolyeydi. Kolyenin pahalı olduğuna eminim fakat verilen teklifler öylesine fazlaydı ki, o kolyeden belki üç tane alırdı. En son çok ciddi bir rakam duyduğumda Boran'ın yüzünde gururlu bir gülümseme vardı, bunu kolyeyi alacağı için yaptığını sanmıştım fakat sonra Karan, Boran'ın verdiği tekliften çok daha fazlasını verdi. Birkaç bin değildi, birkaç yüz bindi. Evet, bir kolyeye servet yatırmıştı ve ben yüzümde şok ifadesiyle kalakalmıştım. Sonra Boran'ın geri çekildiğini ifade eden sözlerini duyduğumda ona baktım. Yüzündeki gülümseme gururlu ve sinsi bir hal alırken ne yapmaya çalıştığını anlamıştım ve yüzümdeki şok ifadesi yerini yavaşça hayranlığa bıraktı. Karan, Boran'la yarışmaya kalktmıştı, hatta kaba tabiriyle sidik yarıştırmıştı ve Boran onu ciddi bir zarara sokarak ağzının payını vermişti. Gözlerimde istemsizce oluşan hayranlıkla Karan'a baktım.

Sanki ne yaptığını çok geç fark etmiş gibiydi. Yüzündeki boşluk kolyenin ona satıldığını duyuran sesle öfkeye dönüştü. Kızgın bakışları önce Boran'ı, ardından beni buldu ve sonra hızla arkasını dönüp salonu terk etti. Her adımında öfkesini balo salonunun mermer zemininden alacakmış gibi sert ve keskin bir tını vardı. Bu hareketleri ondan biraz çekinmeme sebep oldu fakat içimdeki hayranlık bütün bunları perdeledi.

Açık artırmanın bitişiyle bağış yapmak isteyen insanlarla ilgilenen birkaç görevli ortaya çıktı ve birkaç insan bağış yaptı. O an aklıma Boran'ın bana verdiği hisse geldi ve hemen harekete geçtim. "Boran,"

"Efendim güzelim?" Kahverengi gözleri belirgin bir hayranlıkla beni bulduğunda söyleyeceklerimi unuttum,nutkum tutuldu sanki.

"Ben," Duraksayınca derin bir nefes aldım, heyecanlanmış mıydım? "Senin bana verdiğin hisselerin gelirini önümüzdeki 12 ay boyunca Bahadır'ın derneğine bağışlamak istiyorum."

Boran kocaman gülümseyerek eğilip yanağımdan öptü ve geri çekildi. Gözlerinde hala hayranlık vardı, ama şimdi onlara farklı bir şeyler daha eklenmişti. "Ben hallediyorum şimdi," Yanımdan uzaklaşıp beni Ecrin Hanım ile yalnız bıraktı.

"Elem," Ecrin Hanım'ın sözleriyle ona döndüğümde bana fırsat vermeden devam etti. "Az önce Boran'ın yanında bir kadın vardı ya, ne konuşuyorlardı, duydun mu?"

"Hayır, ben geldiğimde sustular." Endişeli tavrına ve dişlerini geçirdiği dudağına bakılırsa o da kadından benim gibi hazzetmemişti.

"Hadi be,"

"Neden sordunuz ki?"

"Kadından pek hoşlanmam da, Boran'a sorsak söylemez. Kesin bir işler karıştırıyor o şeytan, kime yaklaşsa huzursuzluk bulaştırır." Ecrin Hanım'ın sözleriyle kadının bana bakışları aklıma geldi, gerçekten de ürkütücü bakışları vardı ve sanırım yeni hedefi bendim! Neyse ki antremanlıyım, ben bir şeytanla bunca yıl yaşamışken onunla baş edemeyecek kadar amatör değildim.

Bize doğru gelen Boran'ı gördüğümde sanki az önce Ecrin Hanım'la oldukça keyif verici bir konuyu konuşmuşuz gibi dişlerimi sergileyerek gülümsedim. "Hallettim,"

Boran masamıza geldikten birkaç dakika sonra Bahadır yeniden kürsüde göründü. "Sevgili misafirlerim, geçmiş yıllarda bağış yapan çıkardı fakat bu yıl bir farklılık olsun istiyorum. Hem bize eşlik ettiği için, hem de bağışları için teşekkür etmek amacıyla Elem ve Boran Göğekazılı'yı dansa davet ediyorum."

Adımı duyduğum an yaşadığım şokla Boran'a döndüm. O benim kadar şaşırmamıştı, yine de böyle bir şey beklemediği yüz ifadesinden anlaşılıyordu. "Boran," diye fısıldadığımda geçen her saniye insanların bize daha çok odaklandığını fark ettim.

"Bozmayalım, gel." Elini uzattığında yavaşça parmaklarımı eline yerleştirdim. Kürsüye paralel bir yere yaklaştığımızda yavaş ama bir o kadar da kendine bağlayıcı bir ses duyuldu. Daha önce hiç dinlememiştim ama anladığım kadarıyla sözsüz, enstrüman ağırlıklı bir parçaydı ve ellerim istemsizce Boran'ın omuzlarında yerini alırken Boran'ın ellerini belimde hissettim.

Şarkıya kendimi kaptırıp sanki etrafımızdaki insanlar bizi izlemiyormuş gibi gevşedim ve tamamen Boran'a odaklandım. Dolgun dudaklarında tatlı bir gülümseme ile gözlerini gözlerime dikmişti. Ben de ona karşılık verdiğimde sırtımda bir hareketlenme oldu. Baş parmağı olduğu yerde daireler çizerek sırtımda bir hortum oluşturuyordu. Hortumlar normalde karada oluşmazdı, tıpkı insan teninde oluşmayacağı gibi, fakat aşk bütün normalliklerin üzerini bir yıldızlı bir geceyle örter ve anormalliğin sınırlarını zorlar. Sen sonbahar dersin, o ilkbahar. Sonra bir bakmışsın kışı yaşıyorsun, aşk bu, normali olmamalı.

Peki mevsimler, insanlar gibi, birbirini sever miydi? Belki de düşmanlardı. Fakat bu imkansızdı, çünkü onlar birbirini tıpkı bir sevgili gibi tamamlardı. Biri olmadan asla bir bütün olamazlardı. Mesela turuncuya çalan rengiyle bir yaprak yere düşmese onun düşemediği yere kar tanesi düşebilir miydi? Düşemezdi, olması gereken olmamıştı ve eksiklerin üstüne doğru bir şey yapılmazdı. Önce eksikler tamamlanmalıydı ve Boran Göğekazılı, her saniye benim bir eksiğimi tamamlıyordu.

Boran'ın gözlerinde bir derinlikte kendime yeni bir mutluluk inşa ederken şarkı bitti ve ben girdiğim farklı boyuttan çıktığımda ilk gördüğüm şey Boran'ın gözler oldu ve ardından hiç görmek istemediğim bir şeyi gördüğümde gülümsemem usulca soldu fakat bakışlarımı kaçırır gibi yaparak Boran'dan gizledim. Evet, o sarışının kinini üstüme çektiğim artık bir kesin, çünkü gözlerindeki o bakış olumlu bir duyguyu temsil edemeyecek kadar boğucuydu.

Boran tekrar elimi tuttuğunda elim onun eliyle uyum sağlayacak bir şekil aldı ve birbirlerine dolandılar. Masamıza döndüğümüzde Bahadır'ın ailesi ve benim ilk ailem sadece bizi izliyorlardı. Bir an utandığımı hissederek başımı eğdim, birkaç saniye önceki bakışları çoktan unutmuştum. Boran'ın elektrik alanına girdikten sonra bir şeyi unutmamak pek de mümkün değil zaten.

"Biz siz yokken karar verdik ama size de soralım. Bir şeyler içelim diyoruz, gece burada bitmesin, ne dersiniz?" Tekin'in sözleri ikimize yönelik olsa da top daha çok Boran'daydı. Çünkü ben kalalım ya da kalmayalım demek istemiyordum, yorgun olan oydu ve ona ayak uydurmalıydım.

"Olur ama biz arabayla gelmiştik, taksiyle gidelim, dönüşte sıkıntı olmasın." Boran'ın cevabıyla Tekin kafasını salladı.

"Şoför gönderelim mi?" Fatih Bey'in sözleriyle ona döndüm.

"Siz gelmiyor musunuz?" Baba diyemiyordum ve Fatih Bey diye de hitap etmek istemiyordum. Bu konuda o kadar arada kaldım ki sırf hitap edecek doğru kelimeyi bulamadığım için bu tip sözcüklerden kaçınmaya çalışıyorum.

"Yok be kızım, geçti bizden öyle şeyler." İstemsizce gülümseyerek onlara baktığımda Fatih Bey'in, Ecrin Hanım'ın belindeki eli hala bir şeylerin geçmediğini açıkça vurguluyordu.

"Boran'dan daha genç duruyorsunuz desem,"

"Yok artık, benim oğlum daha yakışıklı." Ecrin Hanım da girince söze ortalık iyice kızışmaya başladı. Gülümseyerek kafamı salladığım sırada Bahadır'ın annesiyle göz göze geldim.

"Biz de eve geçelim. Hatta bir kahve hazırlayayım, içelim. Biz de yaşlı partisi yapalım."

"Sevgilim kahve sana çarpıntı yapmıyor mu?"

"Aşk olsun Levent, o kadar yaşlandım mı ben?"

Bahadır'ın anne ve babası aşkla tartışırken Tekin yüzünü buruşturdu. "Etrafımdaki evli çiftleri görünce iyi ki evlenmemişim diyorum."

"Büyük konuşma Tekin," Levent Bey gözlerini kısarak gözlerini karısından çekip Tekin'e baktı.

"Allah'ım sen Tekin oğluma da güzel bir kız nasip et, bir güzel burnunu sürttürsün şu serserinin!" Ecrin Hanım her kelimesini tek tek ve özenle telaffuz ederken Fatih Bey de gülümseyerek kafasını salladı. Tamam, Tekin'e hak veriyorum. Bu iki çift fazla uyumlu.

"Bence Tekin de bir gün fena tutulacak Ecrin Hanım, siz hiç merak etmeyin," Bahadır'ın sözleriyle yavaş yavaş gitmeye hazırlanan iki anne önce birbirine sonra Bahadır'a baktı.

"Ne biliyorsun, anlat çabuk."

"Anne bir şey bildiğimden değil. Sen demez misin, aşk ölümdür diye? Aşk ölümse, her fani tadacaktır."

Balo salonundan çıktığımızda birkaç saat önce fotoğraf çeken kameraman yoktu. Onun yerine bir görevli kaban getiriyordu, burada fazla oyalanmadığımıza göre bizden birisi kaban giymemişti.

Aşağı indiğimde kısa bir vedalaşmanın ardından Boran taksi çağıracakken Bahadır onu durdurdu. "Ben sarhoş olmayı planlamıyorum, sizi bırakırım dönüşte de." Bu sözlerin ardından onun arabasına yöneldiğimizde Tekin öne oturdu, Boran ve ben arkaya. O an aklımda Boran ile tanıştığım ilk gün canlandı. Ormanda öylesine kimsesiz hissederken ona yalvarmıştım. Beni öldürmesi, yakıp kül etmesi için yalvarmıştım. O ise Bahadır'ı aramış ve bana en baştan bir hayat kurmuştum.

"Bu arabaya ilk bindiğimde," Boran kafasını çevirip bana bakarken kemeriyle uğraşan Tekin göz ucuyla bakmıştı. Bahadır ise aynadan bakıyordu, fakat ben hiçbir ile göz göze gelmemeye çalışarak sözlerime devam ettim. "Bitmiştim, yalnızdım, umutsuzdum ve ölmeyi yeğliyordum."

"O günü hatırlıyorum." Boran'ın sözleri üzerine bakmamaya çalıştığım gözlerine baktım.

"Ben de," dedi Bahadır. Anlaşılan herkes o günü hatırlıyordu, o günki halimi ve umutsuzluğumu hatırlıyordu.

"Ben de dünki geceyi hatırlıyorum,"

"Tekin," Tam Tekin gözlerini kapatmış hatıralarını yeniden yaşar gibi gülümserken Boran'ın onu uyarmasıyla gözlerini açtı. "Elem burada, farkındasındır umarım."

"Boran Göğekazılı'yı da kaybetmiş bulunmaktayız. Bekar erkekler ağzımızın tadıyla bir geyik bile yapamıyoruz." Tekin'in sözleri ve yüzündeki ifadesi ile dün geceye dair neyi hatırladığını anlamam çok da zor olmadı.

Yolun devamında herkes sessizdi. Kulaklarımızı Tekin'in özel hayatı ya da Boran'ın sesi doldurmadı. Radyoda çalan şarkıya nefeslerimiz eşlik etti. Şarkıyı daha önce bir yerlerde dinlediğime adım gibi emindim, nakaratı zihnimde canlanıyordu fakat ne adını biliyordum, ne de seslendireni. Bilinen bir bilinmezlikti, ironik bir durumdu. Bomboş hissettirse de yıllarca bunu gözardı etmeye alışmıştım.

Arabadan iner inmez yüzümüze çarpan soğuk havayla biraz olsa da kendimize geldik. Havalar yavaş yavaş soğumaya başlamıştı. Aslında yavaşlıktan ziyade erkenden soğumaya başlamıştı. Yanınızda sizi ısıtacak bir adam yoksa gerisini siz düşünün. Ah ne diyorum ben? Boran'ın ceketine daha sıkı sarınarak onun beni kendine çekmesine izin verdim. Bahadır hala emin olamaz bir haldeydi, gitmemişti.

İçmiştik, evet ilk içkimi içmiştim. Çok övünülecek bir şey değildi ama şu an vücudumda egemen olan rahatlama hissi bana her şeyi yaptırabilir. Mesela canım Boran'ın dudaklarını öpmek isteyebilir. Belki istiyordur.

"Boran?"

"Güzelim," Boran da içmişti. Hatta omzumdaki bir elinin niyeti bana sarılmak değil de, sızıp yere düşmemek bile olabilir. Öyle içmişti, bir ara kendi kendine şarkı söylediğini bile duydum.

"Hava çok soğuk."

"Isıtalım,"

"Nasıl olacak?"

"Kapat gözlerini," Bu sırada Bahadır'ın arabasının sesi duyuldu.

Boran beni kendine çevirdi ve bende onun sözlerine itaat ederek gözlerimi kapattım. Birkaç saniye, emin değilim. Geçti ya da geçmedi. Vücudum ateş aldı, söndürecek ne su, ne sel biliyorum. Onun dudaklarının ateşinde kavrulan dudaklarım sönmek bile istemezken bir şeyler bilmeye ihtiyacım yoktu.

Yalnızca o ana odaklandım. Onun dudaklarına, onun öpüşüne ve onun sıcaklığına.

继续阅读

You'll Also Like

39.5K 1.7K 18
Klasik bir başlangıç farklı bir hikaye. Gözleri ile Cehennemi yer yüzüne indiren adam ile parmağına yüzük yerine kalbine kelepçe takılan bir kadının...
256 22 4
NAZLI KARADAĞ VE BARAN ŞAHVERDİ ❤ HAYATLARI BERDELE KURBAN GİDEN İKİ GENÇ TÜRLÜ ZORLUKLARDAN GEÇEREK MUTLULUĞU YAKALAY...
9.6K 2K 113
"Belli ki senelerdir o gemide esirsin." "Esir ve sürgün..." Mustafa asiyeyi gördüğü ilk andan itibaren aşkla yanar. Ama önünde engel vardır o engel...
42.4K 3.9K 51
-bana yalan söyledin Bana bir adım attı -yaklaşma! -sevgilim bı din Konuşmasına izin vermeden konuştum -neyi dinliyim beni nasıl kandırdığını mı -se...