Mavi Vurgun | TAMAMLANDI

Oleh elif_yaman11

80.5K 6.4K 2.1K

*Kapak Design Knights'a ait* Bu fikir pek aklıma yatmasa da içimden gelmeyerek onu kafamla onayladım. "Elbe... Lebih Banyak

1. BÖLÜM
2. BÖLÜM
3. BÖLÜM
4. BÖLÜM
5. BÖLÜM
6. BÖLÜM
7. BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11. BÖLÜM
12. BÖLÜM
13. BÖLÜM
14. BÖLÜM
15. BÖLÜM
16. BÖLÜM
17. BÖLÜM
18. BÖLÜM
19. BÖLÜM
21. BÖLÜM
22. BÖLÜM
23. BÖLÜM
24. BÖLÜM
25. BÖLÜM
26. BÖLÜM
27. BÖLÜM
28. BÖLÜM
29. BÖLÜM
30. BÖLÜM
31. BÖLÜM |FİNAL|
Açıklama

20. BÖLÜM

1.6K 165 32
Oleh elif_yaman11

Boran'ın evden çıkışının ardından pek canım istemese de kahvaltımı tamamlayıp hızlıca masayı topladım. Oturma odası ve mutfak arasında birkaç kez gel git yapınca esaslı bir temizlik yapmaya karar vererek ihtiyacım olan malzemeleri aramaya başladım. Genel olarak çamaşır odasında bir köşede bulunan malzemeleri bulmam çok da zor olmamıştı.

***

"Elem!" Duştan çıkıp tüm yorgunluğumu geride bırakmanın verdiği gevşeklikle acele etmeden odaya geçtim. Boran'ın endişeli sesini duymamla kapının aniden açılması bir oldu. Boran'ın yüzünden geçen rahatlama ifadesi beni baştan aşağı süzmesiyle kayboldu. "Korkuttun beni."

"Neden?" Sözlerimin üstüne boynundaki kravatı gevşetip yatağa oturdu. Derin bir soluk çekti içine, bir süre gözlerime bakmadı. Neden böyle davrandığını anlasam da yüzündeki kaslarının titreyişinden gergin olduğunu anladım.

"Aptal kız, kim sana tüm evi temizle dedi?" Yataktan kalkıp dibime girdi. Üzerimde pek de bir yerimi gizlemeyen bir havlu vardı ve Boran'ın erkeksi varlığının enerjisi tüm bedenimi sardı. "Ya evi temizlerken sana bir şey olsaydı? Yapmana gerek yoktu, eline sağlık fakat," Ellerini saçlarına daldırıp arkasına döndü. Ceketini çıkarıp yatağın üstüne fırlattı. "Ben duşa giriyorum, çıktığımda konuşacağız. Yemek falan hazırlayayım deme, akşam yemeği için bir şeyler aldım." Son sözlerini kafamla onayladıktan sonra bakışları vücuduma kaydı. Normal boyutlardaki vücut havlusu uzun bacaklarımı gizleyemediği için bacaklarımın büyük bir kısmını görmesine imkan sağlıyordu fakat Boran gözlerini kısa sürede vücudumdan çekti ve aniden beni kolları arasına aldı. "Korkutma beni bir daha."

"Tamam, hadi sen duşuna gir." Onun bedeninden istemeyerek de olsa ayrıldım. Omzuma temas eden yüzü ve tenimi karıncalandıran nefesi beni olduğum yere çivilese de hala dilimin hakimiyeti bendeydi. Sözlerim üzerine Boran sadece çamaşırı kalana kadar gözümün önünde, zerre kadar utanmadan soyunup duşa girdi. Bende odadaki boydan aynanın karşısına geçip çekinerek havluyu çözdüm ve zayıf bedenim tüm tazeliği ile karşımdaydı fakat neden memnun olamıyordum? Saçmaladığımı düşünerek duştan önce hazırladığım kıyafetlerime yöneldim fakat son anda çıplak vücuduma kayan gözlerim içimde delicesine hissettiğim ama anlamlandıramadığım bir ürperti baş gösterdi. Ne kadar da çelimsizdim böyle. Tek avantajım, bu körpecik vücuduma rağmen dolgun olan göğüslerim ve ufak da olsa yuvarlak kalçalarımdı. Kendimi bildim bileli, vücudumda bazı çıkıntılar olgunlaşmaya başladığı ilk günden beri böyleydim. Nedenini bilmesem de bazen bu orantısızlığın hoşuma gittiği de oluyor. Tabi bunu düşünecek kadar boş bir gün geçirebilecek kadar az sorun çıkarmışsa babam.

Kendi vücudumu seyretmek kafamda gereksiz ve alakasız düşüncelere sebep oldu. Acaba Boran vücudumu beğenmiş miydi? Muhtemelen pek ilgisini çekmemiştir. Bu da Boran'ın dostluktan öte olan ilgisinin cinsel bir çekimden ibaret olmadığını gösterirdi. Belki de ilgisini çekmişti, nereden bilecekti ki?

Daha önce belirlediğim çamaşırın üzerine yazlık rahat bir tişört ve şort giydim. Duşa girmeden çıkardığı eşofman altını eski yerine yerleştirip aynanın karşısına geçip saçlarını kurutmaya başladım. Boran'ın gösterdiği ihtimam karşısında ben fazla özensizce kuruttum saçlarımı. Benim için şampuan kullanabilmek bile bir lüks iken her zaman yaparmış gibi elime alamazdım o saç kremini. Bir kere içimden gelmiyordu. İlk günden sanki rutinimmiş gibi kullanamazdım, belki zamanla alışırdım fakat şu an yapmak istemediğim bir şey olduğu için sadece kurutmakla yetindim. Daha sonra Boran'ın gün boyu giydiği kıyafetleri yatağın üzerinden alıp bir askıya asıp çamaşır odasına götürdüm. Odada takım elbiseleri için bir dolap olduğunu temizlik malzemesi ararken keşfetmiştim. Sanırım kuru temizlemeye göndereceği parçaları buraya asıyordu, devamını ise kirli sepetine depolamıştı. Bekar bir erkeğe göre fazlasıyla düzenliydi ama bu düzen hoşuma gitmedi de değil. Ayrıca o dolaptan yayılan buram buram koku da Boran'a aitti ve kendimi ciğerlerimi bu kokuyla doldururken buldum.

Daha fazla oyalanmadan odaya dönüp Boran'a duştan çıktıktan sonra giyebileceği kıyafetleri ve çamaşırları çıkarıp yatağın üstüne bıraktım. Ardından mutfağa inip Boran'ın aldıklarına baktım. Mutfak masası ikiye ayrılmıştı, bir taraf market alışverişi, diğer taraf ise yiyeceğimiz, daha doğrusu yiyemeyeceğimiz yemeklerdi. Yemeklerin çoğu sıcaktı ve böyle paketli durmaya devam ederlerse terleyeceklerdi, paketlerinden ayırıp tezgahın boş kısmına dizdiğim yemeklere baktım. Bir sürü çeşit vardı ve bu bana iki şeyi düşündürttü. Boran ya ordu doyuracaktı ya da sabahki kahvaltıyı aşırı vasat bulup sen asla yemek yapma demek istemişti. İkinci seçeneğin gerçek olma ihtimali daha yüksekti. Gözlerimi yemeklerden ayırıp Boran gelene kadar marketten aldıklarını dolapları tek tek karıştırarak yerleştirdim. En son sütü de dolaba yerleştirirken burnumu ferah bir koku doldurdu. Kokuyu tanıyordum, öyle bir kazımıştım ki içime hiç unutmamak ister gibi.

***

Boran'dan,

"İş yapmadan duramıyor musun sen?" Minicik bir şortun gizleyemediği çarpıcı detaylar sütun gibi dimdik, süt gibi de bembeyaz bir halde gözümün önünde duruyorlardı fakat onların güzelliğine odaklanmamı engelleyen bir şeyler vardı. Mesela Elem'in kendini gereksiz yere yorması. Daha kahvaltıda uyarmama rağmen evi temizlemişti. Bu eve ilk adım attığınız anda burnunuzu dolduran ferah kokudan bile çok rahat anlaşılabiliyordu. Ardından mutfağa girip baktığımda etrafta sanki 'ben bugün temizlendim' dercesine karşıyı yansıtan dolap kulpları bile anlamama yetmişti ama sadece onlarmış gibi düşünmek istedim. Oturma odasına baktığımda ise her yanın tozunun alındığını görebiliyordum. Bunu görmenin özel bir yolu yoktu ama temizlik havası sarmıştı her yanı.

"Altı üstü birkaç poşet, ölmem merak etme." Umursamaz tavrı daha çok sinirlendirse de üstüne gitmemeye karar verdim.

"Kasıklarını iyice kuruladın mı? Bak mikrop falan kapar. Ayrıca bu gece pansuman yapacağız, uyumadan hatırlar." Elini bir asker edasıyla parmakları görünmeyecek şekilde kaşına kaldırdı. Bu kız asker selamı vermeyi nereden öğrenmişti?

"Tamam, sevgili doktorum." Sesini bir asker gibi gürleştirip toklaştırmıştı fakat onun huzur veren sesine hiç yakışmayan ve sözleriyle kocaman bir tezat oluşturan bu ton yüzümde bir gülümseme oluşturdu.

"Bakıyorum da keyfin yerinde, soytarılık yapıyorsun."

"Eh, kocamın kızgınlığını alıyorum diyelim." Kadınsı bir tavırla arkasını dönüp tezgaha yanaştı. "Boran Nazlı'yı falan mı çağırsak, biz bunları nasıl bitireceğiz?" Yine birilerini çağırma isteği. Aslında bugün bu konuyu düşünme fırsatım oldu. Elem'in benimle yalnız kalmak istemeyişine yordum başta fakat sonra Elem'in aslında ne kadar yalnız bir kadın olduğu düşüncesi aklıma düşünce geniş bir ailede olmayı sevdiğini anladım. Yalnızlığını sürekli birileriyle gidermek istiyordu.

"Geleceklerini sanmıyorum, hem ben kurt gibi açım. Öğle yemeği yiyemedim." Normalde kahvaltıyı ya yapmazdım ya da geçiştirecek ufak tefek şeyler yerdim ama bugün kahvaltıda Elem'in hazırladıklarını yediğim için öğlene kadar acıkmamıştım. Öğlen de tok hissettiğim için doğru düzgün yiyememiştim.

"Bunları yersen o gergin karnının yerinde bir ton yağ oluşur. Spor yaparak geçirdiğin o saatlerin çoğu boşa gider." Bilmiş bir tavırla kollarını göğsünde birleştirip kalçasını tezgaha yasladı. "Ve ben göbekli bir koca istemiyorum."

"Ben de içinde bebek olan göbekli kadın istiyorum." Gözlerim tehditkar bir şekilde kısılınca Elem'in şaşkınlığını izlemek daha keyifli bir hal aldı.

"Bu bana bir bebek teklifi mi?"

"Belki."

"Öyleyse reddiyorum." Tezgahın üzerindeki yemeklerden lahmacunları koyduğu tabaklarla birlikte alıp verandadaki masaya götürdü. Ben de onun arkasından bir tepsiye bardakları ve aldığım hazır ayranları koyup balkona götürdüm. Elem daha dönemeden bana göre hazır olan masaya gidip yerleştim.

"Bir salata falan yapsaydım."

"Gerek yok, limonla maydanoz getirmen yeterli. Acele et de soğumasın." Burnuma dolan kokuların arasından gözümün önünde bir o yana kasılan bir bu yana kasılan kalçaları görmem beni kendime getirdi. Bilerek yapmadığı yürüyüşünün doğallığından anlaşılıyordu fakat giydiği şortun gizleyemediği her detay beni yoldan çıkarmaya yetecek kadar davetkardı.

Ben daha kendime gelemeden Elem mutfaktan gelip getirdiklerini masaya koydu ve karşıma oturdu. Bahçenin sessizliğinde karnımızı doyurduk. Doğrusu karnım doyduğunda aldıklarımın gerçekten de fazla olduğunu düşündüm ama dolaba koyarsak yarın da yiyebilirdik.

"Boran, bugün sana bir şey geldi." Sözlerinin üstüne cevabımı beklemeden kalkıp içeri girdi. Elinde iki zarf ile geldiğinde zarflara dikkat ettim. Üzerinde Bahadır'ın derneğinin logosunu görünce ne olduğunu anladım. Yaz aylarının sonuna yaklaşırken her sene böyle bir davet gelirdi. Yardım gecesi olarak adlandırılan bu gecede bağışlanan değerli eşyalar açık artırma ile satılır ya da insanlar para bağışı yapardı. "Birinde benim adım yazıyor ama ben açmak istemedim."

Uzattığı iki zarftan onun için olanı ona uzattım. Gözlerime anlamsızca bakarken kafamı onaylayarak salladım. "Aç bakalım." İçinde ne olduğunu bilsem de ben de açtım ve yazıya kısaca göz gezdirdim. Bunlar özel davetiyelerdi. Herkese gönderilmezdi. Sadece özel konuklara gönderilirdi. Bir de onur konuğu olurdu. Geçen yılda en çok bağışı yapan kişi, onur konuğu olarak özel olarak davet edilirdi.

"İnanmıyorum, Elem Göğekazılı olarak yazılmış." Yüzünde kocaman bir gülümseme ile bana baktı ve ardından tekrar davetiyeye döndü. "Boran, bu davet çok güzel ama ben biraz çekindiğimi hissediyorum. Ne giyip gideceğime dair bir fikrim bile yok."

"Doğru, hadi masayı toplayıp alışverişe çıkalım."

"Ya bir şey olursa?" Tereddütle kısılan gözleriyle anında itiraz etmeye hazır bir şekilde gözlerime baktı.

"Elem, baban eminim bir şekilde ne yaptığımızı biliyordur. Evde oturup bizi sindirmesine izin mi vereceğiz? Bence çıkıp gezelim, bir yerlere gidelim ki baban onun izlerinin kalmadığını düşünsün, güzelim." Ondan önce kalkıp masadaki iki tabağı alıp mutfağa geçtim. Masanın üstünde kalan parçaları arkamdan Elem getirdi.

"Ben hazırlanayım." Elindekileri tezgahın lavaboya yakın köşesine koyup benim getirdiklerimle birlikte makineye yerleştirmeye başladı. Ondan önce davranıp odaya gittim ve duştan sonra giydiğim rahat eşofman altıyla vedalaşıp koyu renk bir keten pantolon giydim. Üzerime de havanın sıcaklığına uygun bir kazak giydikten sonra odadan çıkmak için harekete geçtim, o sırada merdivenlerden Elem'in zarif tıkırtıları kulağıma çalındı. Odaya onun gelmesini bekleyerek biraz oyalandım. O odaya girip sessizce kendine kıyafet çıkardıktan sonra banyoya yönelmişti ki elimi kaldırdım.

"Ben çıkıyorum, burada giyinebilirsin." Ona söylediğim gibi odadan çıktım fakat odamın dışında birkaç adım atmıştım ki içimde garip bir dürtü yükseldi. Başta gözümün ucuyla da olsa odaya baktım. Elem, üzerini çıkarmıştı ve o boy aynası bana güzel bir seyir sağlayacak bir açıyla yerleştirilmişti. Bir an acaba Elem baktığımı fark eder mi diye düşünerek irkilsem de içimdeki o dürtü geri çekilmemi engelledi. Zaten Elem de tamamen giyinmeye odaklanmıştı. Lacivert bir pantolonla beyaz bir bluz benzeri bir şey giydi. Ardından yarı kuru saçlarını yukarıda toplayarak aynada kendine baktı.

Adım seslerimin duyulmamasına özen göstererek hızla aşağıya indim. Kapının önünde beklemeye başladığım sırada bugün Elem'in yaptıkları geldi gözümün önüne. Sanki kocasını uğurlayan aşık bir kadın gibi bana ceketimi tutmuştu ve bununla da yetinmeyip öpmüştü. Öpüşü oldukça müşfik bir tavırla olsa da o an için beklemediğim bir şeydi.

Aslında bugün Elem'in bana yaşattığı şokları saymak pek mümkün değildi. Ben onun güğüslerine dokunduğum için kendime kızarken, ki bu esnada ne kadar kızsam da içimdeki erkeksi başkaldırı utanmaz bir zevk duydu. Aslında bunun asıl şok eden noktası Elem'in konu hakkındaki son cümlesi, rahatsız olmadığını söyleyişiydi. Doğrusu rahatsız olmadı mı yoksa sadece gerildiğim için yalan mı söyledi emin değilim fakat onun rahatsız olmamış olması, zevk de duyabileceği anlamına gelirdi. Asıl odaklandığım nokta burasıydı ama bu gece benimle yatar mı onu bile bilmiyorum.

Merdivenlerde Elem'i görünce düşüncelerimden mecburen uzaklaşıp kapıyı açtım. Adımlarını hızlandırıp dışarı çıkan Elem'in ardından dışarı çıkıp kapıyı kapattım. İkimizde anlaşmış gibi tek kelime etmeden arabaya yöneldik, arabanın kilidini açar açmaz Elem bindi ve kemerini bağladı. Tepki göstermesini dileyerek biraz daha yavaş hareket ettim fakat Elem pek de umursamadı.

"İçimde kötü bir his var, umarım bir şey olmaz." Ben arabayı çalıştırdığımda dudaklarından dökülen sözlerin soğuk tavrının nedeni olduğunu anladım.

"Olmayacak güzelim."

**

Bu bölüm Boran kendini aştı, biraz burnu sürtsün istiyorum. Yorumlarınızı da bekliyorum.

Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

214K 17.5K 22
İstediği tutkulu bir gece ve istemediği zoraki bir evlilik... Doruk Türkoğlu... Niyeti uzun zamandır görmediği üniversite arkadaşının kasabasında eğl...
261 22 4
NAZLI KARADAĞ VE BARAN ŞAHVERDİ ❤ HAYATLARI BERDELE KURBAN GİDEN İKİ GENÇ TÜRLÜ ZORLUKLARDAN GEÇEREK MUTLULUĞU YAKALAY...
72.1K 3.7K 98
Kimdi bu neydi? Nerden nasil girmisti hayatima. Yildirim carpmisa donmustum. Kendini ne zannediyordu bu kiz hayatimi bi anda alt ust etmisti. HADI AM...
483K 21K 33
Koray ve Miray birbirlerine daha ne kadar yalan söyleyecekler? -"Seni sevmiyorum anla artık! " "Ben de seni sevmiyorum Miray! "