Zindan

נכתב על ידי PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... עוד

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-11

113K 3.5K 1K
נכתב על ידי PearlHarbor35

Bade SAYILKAN


Tolgay PARÇAK


***

Kulaklarım iflas edercesine duyduklarımı sindiremiyordu. Aklım ise duyduklarımı anlamamak konusunda bütün iradesini kullanıyordu. Her türlü duyduklarıma inanmak istemiyordum.

Annem, hayatımın parçası kalp krizi geçirmişti. Sabah evden ayrılırken sapa sağlam bıraktığım kişi belki de şuan ölüm döşeğindeydi. Bu düşünce ile gözlerim doldu. Hayır, kötü düşünmeyecektim. Bunu kendime yapmayacaktım.

Dolan gözlerim etrafı görmemi engellerken gözleri kırpıştırdım ve birkaç damlanın düşmesine izin verdim. Tolgay ise dikkatlice bana bakıyordu. Bu halime içten içe sevindiğini hissediyordum. Bütün birikintimi ondan çıkarmak istercesine omuzuna vurdum ve var gücümle bağırdım.

"Yalan söylüyorsun."

Tolgay ise beklenenin aksini hiçbir şey yapmıyordu. Ellerini arkasında kavuşturmuş her türlü harekete kendini açmıştı.

Bu sefer göğsüne kuvvetlice vurdum ama elimin sızlamasından başka bir şey hissetmedim. Kaç defa vurdum hatırlamıyorum ama sonunda Tolgay'ın kollarımı kavraması ile benliğime kavuştum.

Kaşlarını çatarak konuştu. "Burada çocuklar gibi bana mı vuracaksın? Yoksa biran önce hastaneye mi gideceksin?"

Bu söylemi ile transtan çıktım ve tek bir şey söyledim. "Beni anneme götür."

Tolgay hızla başını salladı ve kolumdan tutarak çıkış kapısına sürükledi. Belki de nadir görülecek bir hareket yaptım. Tolgay'a ayak uydurdum ve hiç itiraz etmedim. Okuldaki bakışlar üzerimize toplanırken güvenlik çıkmamamız için yolumuzu kapatmıştı.

"Okul saatleri içerisinde-"

Lafını bitiremeden kendisini yerde buldu. Tolgay tek eliyle onu yere fırlatmıştı. Buda bir kez daha ne kadar güçlü olduğunu anlamamı sağladı. Güvenlik iki büklüm yerde yatarken biz okuldan çoktan ayrılmıştık.

"Tamam, kolumu bırakabilirsin."

Sesimin titrek çıkmasına engel olamamıştım. Dudaklarıma bulaşan tuzlu suyla ağladığımı fark ettim. Bu gözyaşları benden bağımsız akıyordu. Aklım duygularımın üstündeki hükmünü tamamen kaybetmişti.

Tolgay kolumu bırakmadı ve lüks aracının kapısın açarak beni içeri fırlattı. Sarsak adımlarla arabaya binerken zor bela eteğimin açılmasını engelledim. Tolgay'a bağırıp küfürler edebilirdim ama bunu yapacak gücü kendimde bulamamıştım.

Tolgay dev cüssesi ile arabanın önünden geçerken bende sessizce gözyaşlarımın içerisinde boğuluyordum. Arabanın kapısı açıldı ve Tolgay sürücü koltuğunda yerini aldı. Parfüm kokusu burnuma dolarken zevkinin oldukça iyi olduğunu anladım.

Kontağı çevirdi ve hızlıca arabayı kaldırdı. Sürat kısmı hızla yükselirken arabayı ustalıkla kullanıyordu. Kemikli parmakları direksiyonu sıkıca kavrarken dikkatlice yola bakıyordu.

Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama Tolgay'ın bağırması ile yerimden sıçradım.

"Ağlamayı kes artık!"

Annesi kalp krizi geçiren birisine göre oldukça sakindim. Bu ne dediğinin farkında mıydı? Annemin son durumunu bilmeyerek burada sebepsizce oturuyordum. Benim şuan avazım çıktığı kadar bağırmam gerekiyordu.

Burnumu çekerek cevap verdim. "Ne yapmamı bekliyorsun? Annem o benim. Bırak da ağlayım."

Tolgay göz ucuyla bana baktı ve kırmızı ışığı umursamadan geçti. Başına buyruk hareketleri ile yine iş başındaydı.

" Ağlama sakın! Gözyaşların oldukça sinirlerimi bozuyor."

Yerimden kalktım ve hareket eden arabayı umursamadan ondan tarafa döndüm. Saçlarım rüzgarın etkisiyle karman çorman oldu ama bu umurumda değildi.

"Bana ne yapacağımı söyleme! Eğer bunu biri yapacaksa, bu kişi en son sen olursun Tolgay Parçak."

Sözlerimin ardından Tolgay'ın biçimli çenesi gerildi. Elmacık kemikleri derisini yırtarcasına genişledi. Öfkesini buradan hissediyordum. Ona bağırmam hoşuna gitmemişti.

Parmak boğumları iyice beyazladı. Sanki bütün hıncını direksiyondan alıyordu. Kesinlikle direksiyonun yerinde olmak istemezdim.

Bu arada arabanın hızı gittikçe artıyordu. Hızı sevmeyen birisi olarak gerildim. Trafik kazalarından ve hızdan oldum olası korkardım. Bu fobimi bir türlü yenememiştim ve arada sırada kendisini göstermekten çekinmiyordu.

Oturuşumu düzelttim ve emniyet kemerimi bağladım. Olası bir kazada ön camdan fırlamak istemezdim.

Gözyaşları nedeni ile kuruyan yanaklarımı ellerim ile sildim. Makyajın hafif kalıntıları elime bulaşsa da umursamadım. Dışarıdan cadı gibi gözüktüğümü biliyordum ama bunu kafaya takamazdım.

"Rahatladın mı?"

Tolgay'ın narin sesiyle gözlerimi kırpıştırdım. Bana mı demişti o?

"Bana mı dedin?"

Bakışlarını yoldan aldı ve bende sabitledi. Serserice gülümsedi. Bu gülüşü tarif edemezdim. Sadece değişik ve güzeldi. Hem de fazlasıyla.

"Arabada sadece ikimiz varız. Sence kime söylemiş olabilirim?"

Tolgay ve beni düşünmek? Dünyanın sonu gelmişti heralde. Bunlar kıyamet alametleriydi. Ölmeden bunu da görmüştüm. Zar zor cevap verdim.

"Şaşırdım doğrusu."

Tolgay tek eliyle arabayı kullanırken, diğer elini arabanın açık penceresinden dışarıya sallandırdı. Fırsattan istifade onu süzdüm. Sabah ki halinden eser yoktu. Üstünde buz mavisi bir gömlek vardı. Altına ise beyaz silim fit pantolon giymişti. Buda biçimli ve kaslı bacaklarını ortaya sermişti.

Gerçekten her hali ile dikkat çekiyordu. Kızların peşinde dolaşmasına şaşırmamak gerekirdi. Standartların üstündeydi ve buda kızların dikkatini çekiyordu. Yolda görsem tekrardan dönüp bakacağım tiplerdendi.

Tolgay yola bakarak cevap verdi. "Beni tanımıyorsun bal kafa. Büyük ihtimalde tanıyamayacaksın. Bana karşı oldukça ön yargılısın."

Bunu düşünmeden söylemiş olmalıydı çünkü durduk yere iyi çocuk rolünü oynamasını anlamamıştım. Tanıştığımız günden itibaren bana karşı hep kötü ve acımasızca davranmıştı. Hiçbir zaman yapıcı olmamıştı, aksine elinden geldiği kadar yıkıcı ve kırıcıydı. Yaptıklarından sonra böyle konuşabilmesini anlamlandıramıyordum.

Burnumu çektim ve cevap verdim. Ağlamam son bulmasına rağmen kendimi oldukça güçsüz ve aciz hissediyordum.

"Balık hafızalısın. Bana yaptıklarını nasıl unutursun? Senin gözünde sıradanım. Bunları sen söylemiştin."

Rahat tavırlarla arabayı sürerken cevap verdi. "Haklısın, benim gözümde hala sıradansın ama bu sana şans vermeyeceğim anlamına gelmiyor?"

Ben ve şans dilemek? Başkasıyla karıştırıyor olmalıydı çünkü ben böyle bir şeyi istemek bir yana düşünmezdim bile.

"Kesinlikle balık hafızalısın. Bunu kanaat getirdim artık."

Cümlemi bitirir bitirmez, ani bir frenle arabayı durdurdu. Sinek gibi cama yapışmaktan son anda kurtuldum. Kollarıma teşekkür etmeliydim.

"Ne yapıyorsun? Hastaneye gitmeliyiz, çalıştır arabayı Tolgay."

Söylediklerimi takmayarak ifadesizce önümüzdeki yola bakmaya devam etti. El mahkum ona uymaya devam ettim.

Kısa bir sessizliğin ardından konuştu. "Kendini zeki mi sanıyorsun bal kafa?"

Bu soruda neyin nesiydi? Konumuzla veya bulunduğumuz durumla hiç alakası olmayan bir soruydu. Gerçekten karşımdaki insanı çözmekte zorlanıyordum. Cevap vermek istemesem de merakıma engel olamayıp cevap verdim.

"Ne demek istiyorsun?"

"Sorumu gayet net duydun. Cevabını bekliyorum."

Sırf amacını öğrenmek için sorusunu yanıtladım. "Evet , zeki olduğumu düşünüyorum."

Biçimli gözlerini boş yoldan aldı ve benden tarafa döndürdü. Suratında peydah olan gülümseme hiç hoşuma gitmemişti.

"Yanılıyorsun, aksine oldukça salak ve ahmaksın."

Anlayamıyordum. Nereye varmaya çalışıyordu.?

"Ne söyleyeceksen söyle? Vaktimi boşa harcıyorsun. Annem hastanede beni bekliyor."

Tolgay derin bir kahkaha patlattı. Şerefsiz oldukça güzel gülüyordu. Bu gülüşü şarkılara eş değer olabilirdi.

"Sana acıyorum, attığım yalana ne çabuk inandın. Annen kalp krizi geçirmedi bal kafa. Annemle beraber bizim evde çay içiyorlar şuanda. Gerçi kalp krizi geçirse de umurumda olmazdı."

Yediğim tokat darbesi ile transtan çıktım. Beni kandırmıştı. Adi herif! Kedinin fare ile oynadığı gibi benle oynamıştı ama ben Bade Sayılkan'dım. Boşa adım hiçbir zaman atmazdım.

"Beni geçtim de, annemi sevdiğini düşünüyordum."

"Ben kendimden başka kimseyi sevmem. İnsanlara ne olduğu umurumda değil. Özelikle sen ve ailene."

Gülme sırası bendeydi. Tolgay'ın aksine sahte bir kahkaha attım. Kahkaham ile Tolgay'ın suratı ciddi bir hal aldı. Neye güldüğümü çözmeye çalışıyordu.

"Yanlış kayaya tosladın canım. Ne demişler, düşmanını hafife alma."

Suratı şekil değiştirdi ve cevap verdi. "Ufak aklından ne geçiyor senin?"

Gülümsedim ve eteğimin cebinde duran telefonumu çıkardım. Telefonu elimde sallarken cevap verdim.

"Sen bana oyun oynadığını düşünürken asıl ben sana oyun oynadım. Ağlamam dahil her şey oyundan ibaretti. Sana inanacağımı mı düşündün? Her konuşmamızı telefona kayıt ettim. Ses kaydını ailelerimize dinletmek için sabırsızlanıyorum. Sonun geldin Tolgay Parçak, bu sefer kurtulamayacaksın."

***
Herkese iyi akşamlar.

Bir gün gecikme ile yeni bölümü attım. Umarım bölümü beğenmişinizdir.

Bu bölümü Tolgay ve Bade'ye ayırdım. Malum uzun zamandır Tolgay'ı göremiyorduk ;)

Gidişatımızı nasıl buluyorsunuz? Ufakda olsa düşüncelerinizi belirtiniz. Ha bu arada vote mi vermeden geçmeyin, gece uykularım kaçıyor sonra :))

Pazar günü bomba gibi bir bölüm ile görüşürüz...

המשך קריאה

You'll Also Like

655K 30.8K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
828K 18K 31
1. Kitap ; BAĞIMLI - Yeşilin Siyahı 2. Kitap ; TUTUKLU - Yeşilin Matemi 3. Kitap ; VURGUN - Siyahın Busesi Çimen yeşilinin ev sahipliğini üstlenen...
3.7M 143K 38
Bir hata tüm doğrularımı götürmüştü. Yeni hayatımda doğrular ve masumiyet olmayacaktı. O içimdeki tüm iyilikleri yutacak kadar kötü ve karanlıktı. O...
304K 11.8K 63
"Biz.. İkimiz imkansızız." "Neden?" "Çünkü ben siyahım, sen ise beyaz." "Doğru. Ama bir yerde hatan var. Sen siyahsın ve ben de siyaha tutkun..." ~ D...