Zindan

Από PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... Περισσότερα

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-7
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-10

128K 3.6K 942
Από PearlHarbor35

Multimedya: Çağrı

***
Damlalar tek tek masanın köşesinden intihar ederken düşüncelerimde aklımdan geçip gidiyordu. Bunu ilk defa yaşamıyordum. Gizem'in annesi yani Güler abla beni sevmezdi. Bunu dile getirmese de hal ve hareketleri ile oldukça belli oluyordu. Gizem'in evine bir elin parmak sayısı kadar anca gitmiştim.

Bu gidişlerimde hep Gizem'in ısrarları sonucu olmuştu. Sonuç olarak istenmediğim yere gitmek gibi bir huyum yoktu ama bunu en yakın arkadaşınız isteyince işler ister istemez değişiyordu.

Gizem çantasından çıkardığı peçete ile masayı sildi. Devrilen bardağı kaldırdı ve sildiği peçeteyi içine attı.

Etrafta bizimle ilgilenen kimse yoktu. Buda beni bir nebzede olsa rahatlatmıştı.

"Yine sorun mu çıkardı?"

Gizem bana bakmadan başını salladı. Bu kadar kırılgan olmak zorunda mıydı? Güler abla Gizem'i bozduğumu söylüyordu. Ona göre kötü arkadaştım ve her hareketim ile yanlıştım. Bu onun düşüncesiydi. Gizem'e göre bir yanlışım yoktu. Benim içinde bu önemliydi.

"Ne dedi?"

Gizem saçlarını yüzünden çekti ve güzel suratı görüş alanıma girdi. Gözleri hafifte olsa kızarmıştı. Bu durum içimi burksa da rafa kaldırmak zorunda kaldım.

Dolgun dudaklarını yaladı. Bu hareketi sadece endişeli olduğu zamanlarda yapardı. Bana söylemek istediği ne olabilirdi ki?

"Söylediğim gibi annem seninle konuşmamı istemiyor. Daha doğrusu senle konuşmamı yasakladı."

Gizem'in itirafı ile gözlerim pörtledi. Bunu kızına nasıl yapardı? Gizem'i iyice içine kapatmak istiyordu. Tek arkadaşı bendim ve sırf annesi istiyor diye Gizem'le arkadaşlığımı kesmeyecektim.

"Sende buna izin verdin?"

Kafasını hızla iki yana salladı. Bu hareketi o kadar hızlı yapmıştı ki başının kopma ihtimalini düşündüm. Normal zamanda buna aralıksız gülebilirdim.

"Hayır, tabi ki de kabul etmedim ama beni yatılı okula göndermekle tehdit etti. Ne yapacağımı şaşırdım Bade. Dudaklarım kilitlendi sanki. Konuşamadım, cevap veremedim."

Kızına bu kadar acımasız nasıl davranırdı? Gizem'in üvey babası bile daha hoşgörülü ve samimiydi. Adamın kıza karıştığını görmemiştim. Annesi ise bütün cadılıkları kızına yapıyordu.

"Beni savunmadın yani?"

Sesimin kırılgan çıkmasına engel olamadım. Konu Gizem olunca gardımı çabucak indiriyordum. En yakın arkadaşımdı ve kendisine karşı büyük zaafım vardı.

Yerinden kalktı ve yanımda bitiverdi. Yanağımı öptü. Aklınca gönlümü alıyordu.

"Böyle düşünme, seni her zaman savunuyorum. Bunlarını aklına getirmen üzüyor beni. At salakça düşünceleri kafandan."

Kendimi naza çekerek konuştum.

"Tabi, kesin öyledir."

Gizem dudağını büktü. Bu hali oldukça tatlıydı. Saçlarımı okşamaya başladı. Bu hareketi kedi gibi beni yatıştırmıştı.

"Annemin her zaman ki hali. Sadece bu durumdan sıkıldım. Ben bittim sana karışıyor Bade. Onu engelleyemiyorum."

Ne kadar kendimi ağırdan satmak istesem de yapmadım. Karşımdaki sıradan bir insan değildi, en yakın arkadaşımdı.

"Ne yapabilirim?"

Gözlerinin içi parladı. Neye heyecanlanmıştı acaba?

"Benim bir fikrim var ama kabul eder misin bilmiyorum."

Şüpheyle tek kaşımı kaldırdım.

"Dökül bakalım?"

Kıkırdadı ve anlatmaya başladı. İşte biz böyleydik. Ne olursa olsun gülebiliyorduk.

***

Ayağımdaki topuklularla var gücümle koşuyordum. Bütün aksilikler peşimde kuyruk gibi dolaşıyordu. Bunu alışmam lazımken tam tersine her zaman yadırgıyordum.

Yanımdan geçen bir erkeğe çarparken durmadım ve koşmaya devam ettim. Arkamdan homurdanmaları duysam da yapabileceğim bir şey yoktu. Herkes uzaylı görmüş gibi bana bakarken rezil olduğumu bir kez daha anladım.

Cool kız rezil olmuştu. Yarın okul manşetini süslerdim sanırım. Bu olay karşısında sinirlendim ve daha hızlı koşmaya başladım. Nefes almakta zorlanırken durmak aklımın ucundan dahi geçmiyordu. Sadece hedefime odaklanmıştım.

Saçlarım yüzüme çarparken önümü görmekte zorlanıyordum. Neyse ki müdürün odasına gelebilmiştim.

Bu sene aksilik gibi sistemler değişmişti ve on birinci sınıflarda nöbetçi olmaya başlamıştı. Normalde on ikici sınıflardan nöbetçi seçilirken bu sene yetersizlikten dolayı bizlere de başvurulmuştu. Listenin başında olmam ve bunu bilmemem şansızlığımı belgelemişti sanki.

Keşke hayatta bana ufak sürprizler yapabilseydi ama sürpriz beklemeyi uzun zaman önce bırakmıştım. Derslerin başlayalı 15 dakika olmuştu ve ben müdürün odasından nöbetçi kartımı almamıştım. Sağlam azar yiyecektim. Bunu anlamamak için salak olmak lazımdı.

Okulumuz özel olsa da devlet okullarını aratmıyordu. Boşuna para bayılıyorduk. Devlet liselerinden farkı yoktu.

Saçlarımı özenle düzelttim. Eteğimi çekebildiğim kadar aşağı çektim ama adı üstünde mini etekti. Uzadığını sanmıyordum. Nöbetçi olacağımı bilseydim pantolon veya şort giyerdim. Bu düşüncelerle kapıyı çaldım ve başımı eğerek içeri girdim.

Mağdurları oynama zamanıydı.

"Hocam, geç kaldığım için özür dilerim. Nöbetçi olacağımı bilmiyordum. "

Müdürün tok sesi kulaklarıma doldu.

"Podyuma çıktığını bilmiyorduk kızım, asıl sen bizim kusurumuza bakma."

Bu söylemi odadaki gülmeler takip etti. Kafamı kaldırdım ve karşımda duran iki kişiye baktım. İki erkek arkası dönük müdüre bakıyordu. Yeni öğrencilerdi büyük ihtimal ama bana gülmeleri şimdiden sinirime dokunmuştu.

"Kusura bakmayın hocam."

Sesim kısık çıkmıştı.

"Bir daha olmasın, öğrenci kartını al ve arkadaşlarına okulu gezdir. Daha sonra 12-C sınıfına götür onları. Okulumuzu güzelce tanıtmayı unutma."

Görende Bodrum'u tanıtıyorum sanacaktı. Alt tarafı okuldu ne anlatabilirdim? Okulu tanıt demesinin sebebi gün yüzü gibi ortadaydı. Tanıtım eşittir para demekti. Maalesef ki biz öğrencilere yatırım aracı olarak görüyorlardı. Bunu kabullenmek istemesem de öyleydi.

"Tamam hocam, başka bir isteğiniz var mıydı?"

Müdür başını iki yana salladı. Bende adımladım ve askıda duran kartı alıp halkasını boynuma geçirdim. Şimdiden bu işten sıkılmıştım.

"Hadi çocuklar Bade size okulu gezdirsin."

Müdürün söylemi ile ikisi de arkasını döndü ve o an zaman durdu. İnsanın hiç beklemediği anda karşısına biri çıkar ve dona kalır ya bana da aynısı şuan olmaktaydı. Karşımda Çağrı'yı görmeyi beklemiyordum.

Oda benle aynı düşüncelerde olmalıydı ki put gibi kalakalmıştı. Yanındaki kumral çocuksa ikimize garip bakışlar atıyordu. Birbirimize aşık olduğumuzu düşünürse şaşırmazdım çünkü bu halimizle aptal aşıkları aratmıyorduk.

Klişeleri sevmezdim ve bu tip klişeler ile karşılaşınca oldukça bocalayan tayfadan olurdum. Tıpkı şuan ki gibi.

ilk bocalamayı üstünden atan taraf ben olmuştum. Çağrı'nın şoku atlatması bi beş gün sürebilirdi. Bu düşünce ile içimden gülümsedim.

"Beni takip edin." dedim ve kapıyı açıp dışarı çıktım. Arkamdan gelen adım seslerini duyabiliyordum. Demek ki Çağrı şoku atlatmıştı. Duvara yaslandım ve bana bakan Çağrı'ya gözlerimi çevirdim.

Pırıl pırıl gözleri ile suratıma dikkatlice bakıyordu. Benim burada olduğuma oldukça sevinmişti. Bu düşünce ile dudaklarım iki yana kıvrıldı. Çağrı'da gülüşümden etkilenmişçesine şapşal şapşal sırıttı. Gerçekten iyi ve hoş birisiydi. Her insan bunu fark ederdi.

"Bade senin burada ne işin var?"

Kendi okulumda ne işim olduğunu soruyordu. Ben bu okulun cool kızıydım ama canım oyun oynamak istiyordu sebepsizce.

Duvara yaslanmayı bıraktım ve karşısına geçtim. Adını hala öğrenemedim kumral çocuk ise olayları kavramaya çalışıyordu.

"Bir haftalığına buradayım, geçici okul yani."

Sözlerimi bitirirken Çağrı'nın suratı bariz düşmüştü. Benim burada okumama oldukça bozulmuştu. Ben onun gibi birini hakkedecek ne yapmış olabilirdim?

"Bu kötü oldu, sen olsan arkadaşımla okula kolaylıkla uyum sağlayabilirdik."

Ben zaten burada okuyordum. Demek ki Çağrı attığım yalana oldukça inanmıştı. Bu arada kumral çocuk elini uzattı ve ben "Can" dedi. Ses tonu samimi ve oldukça sıcaktı.

Uzattığını elini sıktım ve "Bende Bade" dedim. Çağrı'nın suratı iyice asılsa da kendisini toparladı ve gülümsedi. Beni oldukça kıskandığını bir kez daha anladım.

Can işaret parmağı ile ikimizi gösterdi ve "Siz tanışıyor musunuz?" dedi.

"Evet, Çağrı ile hemen hemen 2 hafta önce tanıştık."

Can'ın kaşları havaya kalktı ve Çağrı'dan tarafa döndü.

"Yoksa bana adım başı bahsettiğin Bade bu mu?"

Bu konuşma ile uzun zamandan sonra ilk defa yanaklarım kızardı. Neden utandığımı anlamasam da her zaman benden bahsetmesi oldukça hoşuma gitmişti.

Çağrı Can'a uyarıcı bakışlar atsa da Can bunu önemsememişti. Çağrı heyecanla öne atıldı ve ellerini anlayamadığım bir şekilde havada salladı.

"Hayır sandığın gibi senden hiç bahsetmedim. Daha doğrusu bahsettim de çok değil."

Kaşlarımı çattım ve olanları anlamaya çalıştım ama bu mümkün değildi çünkü Çağrı olağanca saçmalamıştı.

Can araya girerek konuştu. "Sen okula geçici olarak geldiysen okulun her yerini nasıl bize gezdirebilirsin ki? Sende bizim gibi yeni olmalısın."

Zeki insanlardan nefret ettiğimi söylemiş miydim? Ben onları ayakta uyutmaya çalışırken faka basmıştım. Benim mumum yatsıya kadar yanmamıştı bile.

Gülümsedim ve omuzlarımı silktim. "Çünkü ben burada okuyorum. Size ufacık bir yalan söyledim."

Bu cümleden sonra Çağrı sevinçle bana sarıldı. Bende kollarımı boynuna doladım. Bir insanı sevindirmek bu kadar kolay olmamalıydı. Çağrı çocuk gibi beni etrafında döndürdü ve yere bıraktı.

Budalaca gülümsüyordu.

"Bu duyduğum en güzel haber Bade. Biran oldukça korkmuştum. Burada okuman beni oldukça mutlu etti."

"Bunu görebiliyorum Çağrı. Bende burada olmana sevindim doğrusu. Tanıdık yüzler görmek beni her zaman mutlu eder."

Çağrı deyim yerindeyse sevinçten havalara uçtu. Can ise ikimize bakıp gülümsüyordu. Kanım ikisine de git gide ısınmaya başlamıştı.

Can "Sevinmeniz bittiyse Bade bize okulu gezdirsin. Daha sonra hasret giderirsiniz."

"Tabi" dedim ve önden yürümeye başladım. Göz ucuyla arkama baktığımda Çağrı Can'ın kafasına vuruyordu. Buna karşılık kıkırdadım ve okulu gezdirmeye başladım.

15 dakikanın sonunda okulun bahçesini, kapalı spor salonunu, kantinini ve akla gelebilecek hemen hemen her yerini gezdirmiştim. İkisi de okulu oldukça sevmişti ve şuan onları sınıflarına götürüyordum.

Çağrı bana heyecanla bir şeyler anlatırken bende zaman zaman cevaplar veriyordum. Benle konuşmaya oldukça meraklıydı. Beni tanımak istiyordu. Hakkımda ciddi düşündüğüne adım kadar emindim. Böyle erkekler nadir bulunurdu.

12-C'nin sınıf kapısında durduk. İkisine döndüm. "İşte sınıfınız burası, umarım okulu seversiniz."

Çağrı tebessüm ederek konuştu. "Senin olduğun her yeri severim ben . Yeter ki sen var ol."

"Teşekkür ederim Çağrı, hadi daha fazla beklemeden içeri girin."

İkisi de başlarını salladı ve kapıyı çalarak içeri girdiler. Vay be Çağrı bizim okuldaydı. İlk başlarda Çağrı'yı sevmesem de yavaş yavaş alışıyordum ve iyi birisi olduğunu anlıyordum. ,

Bende nöbet yerime giderken karşıdan koşarak Tolgay geliyordu. Uzun boyuyla etrafın ilgi odağı olurken kimseye bakmadan koşuyordu.

O günden beri kendisini görmemiştim ve burada ne aradığını oldukça merak ediyordum. Tolgay gibileri lisenin kapısından geçmezdi.

Önümde durdu ve nefes nefese konuştu. Sesini zar zor duyabilmiştim.

"Bade."

"Ne oldu Tolgay? Burada ne arıyorsun?"

Hiç beklemediğim bir şeyi söyledi ve beni karmaşanın içerisine soktu.

"Annen kalp krizi geçirmiş."

***

İyi akşamlar ve iyi haftalar dilerim.

Yeni bölümümüz geldi millet :) votelerinizi ve yorumlarınızı bekliyorum ,son zamanlarda buna ihtiyacım var.

Bu arada size ufak bir sürprizim var. Bundan sonra Zindan'a haftada iki bölüm gelecek. Evet evet yanlış duymadınız haftada iki bölüm geliyor. Sık bölüm atmam konusunda bir çok mesaj aldım ve sizi kırmak istemiyorum.

Artık bir yerlerden kısıp bölüm yazacağım. Sizden tek isteğim yorum ve voteleriniz ile kendinizi belli etmeniz.

Çarşamba günü görüşürüz, sağlıcakla kalın...

Συνέχεια Ανάγνωσης

Θα σας αρέσει επίσης

KANLI VAVEYLA Από G Ü L

Εφηβική Φαντασία

464K 15.9K 34
"Sen.." Kırılgan bir çiçeği tutarcasına, sol eli belimi kavradı. "Bu ten..." Belimde olan koca eli yavaşca sırtıma oradan ise omuzuma doğru yol aldı...
KÖTÜ KOCA Από Tuğçe

Εφηβική Φαντασία

3.7M 143K 38
Bir hata tüm doğrularımı götürmüştü. Yeni hayatımda doğrular ve masumiyet olmayacaktı. O içimdeki tüm iyilikleri yutacak kadar kötü ve karanlıktı. O...
Siyaha Tutkun Από Hilal🌙

Εφηβική Φαντασία

304K 11.8K 63
"Biz.. İkimiz imkansızız." "Neden?" "Çünkü ben siyahım, sen ise beyaz." "Doğru. Ama bir yerde hatan var. Sen siyahsın ve ben de siyaha tutkun..." ~ D...
1.8K 363 33
Frank Ray Londra'nın yeni milyoneri, gizemli adamı. Şehrimin yüz karası. Doğu Yaka'sının lideri. Dışarıdan bakıldığında, size onu bu kadar sığ kelime...