Zindan

By PearlHarbor35

6.2M 182K 56.2K

Karşımdaki adamın bakışları ruhsuzdu. Taş kalpli ve duygusuzdu. Hareketleri sert ve umursamazdı. Tolgay Par... More

Bölüm-1
Bölüm-2
Bölüm-3
Bölüm- 4
Bölüm-5
Bölüm-6
Bölüm-8
Bölüm-9
Bölüm-10
Bölüm-11
Bölüm-12
Bölüm-13
Bölüm-14
Bölüm-15
Bölüm-16
Bölüm-17
Bölüm-18
Bölüm-19
Bölüm-20
Karakter Değişimi
Bölüm-21
Bölüm-22
Bölüm-23
Bölüm-24
Bölüm-25
Bölüm-26
Bölüm-27
Bölüm-28
Bölüm-29
Bölüm-30
Bölüm-31
Bölüm-32
Bölüm-33
Bölüm-34
Bölüm-35
Bölüm-36
Bölüm-37
Bölüm-38
Bölüm-39
Tanışma
Bölüm-40
Bölüm-41
Bölüm-42
Bölüm-43
Bölüm-44
Bölüm-45
Bölüm-46
Bölüm-47
Bölüm-48
Bölüm-49
Bölüm-50
Soluksuz Tutku
Bölüm-51
Bölüm-52
Bölüm-53
Bölüm-54
Bölüm-55
Bölüm-56
Bölüm-57
Final/1
Final/2
Teşekkürler

Bölüm-7

175K 4.8K 1.3K
By PearlHarbor35



Üstüme giydiğim havuç desenli pijamalarımla yatağıma oturmuş, Gizem'in gelmesini bekliyordum. Gizem en yakın arkadaşımdı. Tatlı ve sakin yapılı biriydi. Kendi içimizde cazgır ve yaramaz olsa da dışarıya karşı kesinlikle öyle değildi.

3 ay boyunca görüşememiştik ve arkadaşımı çok özlemiştim. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmezdi ve bu sayede annemin ikinci kızı olmuştu.

Ha bu arada dün gece Bodrum'dan dönmüştük. 3 gece öncesini hatırlamak dahi istemiyordum. Tolgay'ın pişkin tavırları ve evimizin yakınlarına taşınacak olmalarını şuan için rafa kaldırmıştım.

Çalan zille yerimden kalktım. Merdivenlerden ikişer üçer inerken bağırarak kapıyı açtım.

"Hoşgeldinnn!"

Gizem sevinç çığlığı atarak bana sarıldı. Kızın kokusunu bile özlemiştim.

"Çok özledim Bade seni, 3 ay boyunca İzmir bana dar geldi."

Gizemden ayrıldım. Dalgalı kahve saçlarını dağınıkça toplamıştı. Dizine kadar gelen şortu ve v yaka tişörtü ile sıradandı. Bize yatıya gelmişti ve gece boyunca dedikodu yapacaktık.

"Bende kızım ya, neyse ki okullar açılıyor. Okulların açılacağına bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi."

Gizem sırtındaki çantayı çıkardı ve girişte bulunan askılığa astı.

"Ağzından yel alsın, okul özlenir mi kızım?"

Haklı olsa da Gizem için okulu özlemeye değerdi. Gizemi çok seviyordum ve ne olursa olsun birbirimizi bırakmayacaktık.

Parmaklarımı büktüm ve hafif tombul yanağı sıktım.

"Sen varsan özlerim."

Koluma vurdu ve yanağını ovuşturdu.

"Şu yanaklarımla alıp veremediğin ne?"

Kıkırdadım. "Çok tatlılar kızım ben ne yapayım?"

Gözlerini kıstı ve sinirle yanımdan geçti. Gizem zayıf bir kız olsa da yanakları bedenine göre tombuldu. Bu ona ayrı bir hava katsa da Gizem bir türlü yanaklarıyla barışamamıştı.

Mutfağa girdim ve abur cuburları alıp odama çıktım. Gizem yatağıma uzanmış benim telefonumu karıştırıyordu. Benim geldiğimi görünce dudaklarını büzdü ve telefonu elinde salladı.

"Ciddi misin?"

Abur cuburları masanın üstüne bırakıp Gizem'in yanına oturdum.

"Ne oldu?"

Telefonun ekranını gözüme sokarcasına uzattı. Elinden aldım ve ekrana baktım. Çağrı'la konuşmalarımızı okumuştu. Mesajların çoğunda Çağrı bana iltifatlar yağdırırken bende bol bol gülen emojilerden atmıştım.

Çağrı ile restoranda karşılaştığımızdan beri konuşuyorduk. Muhabbeti iyi olsa da bana göre birisi değildi.

Gizem yatakta yüzü koyun uzandı ve kollarını bükerek çenesine yasladı.

"Çocuk resmen sana yürüyor kızım."

Gizem söylemeseydi anlamayacaktım. Çağrı denizde tanıştığımız günden itibaren benimle ilgilenmişti. Hareketleri, konuşması ve tavırlarıyla benle ilgilendiğini resmen ilan etmişti.

"Ne var bunda, ilk değil ya."

Gizem gözlerini pörtletti.

"Salak mısın kızım? Bu çocuk çok iyi, bir şans ver bence."

Gizem ve öğütleri başlamıştı. Gerçi bu hallerini özlemiştim. Ne yapsa kabulümdü.

"Bakarız" diyerekten geçiştirmeye çalıştım ama bu taktikler Gizem'de tutmuyordu.

"Beni geçiştiremezsin ,sen bilirsin ama bence şans ver. Çocuk dünden istekli sonuçta."

Bana diyordu ama kendinin adam akıllı çıktığı erkek yoktu. Birazda kendi için bulsa iyi olabilirdi.

"Tamam, arkadaşlarından birisini de sana ayarlarız."

Gizem yanında duran yastığı kafama geçirdi.

"Sanane ya, istersem ben bulurum kendime."

Konuyu uzatmamak amacıyla masanın üstünde duran jelibonlardan bir tanesini açıp yemeye başladım. Gizem'de tabi ki yemeğime ortak olmuştu.

"Anlat bakalım Gizo, havadisler sende."

Elimde tuttuğum paketten bir avuç dolusu jelibon aldı ve ağzına tıkıştırdı. Gevşekçe çiğnedi ve yuttu. Daha sonra abartı bir ses tonu ile "Kızım evden çıktığım mı var? Ne havadisi olacak bende. Ortam gören sensin."

Gizem'in benden başka arkadaşı yoktu. Benimde arkadaşlarım olsa da merhabanın ötesine geçemiyorduk. Bu etkenler ile Gizem ile en yakın arkadaş olup çıkmıştık. Daha doğrusu kardeş olmuştuk.

Yeteri kadar jelibon yediğime kanaat getirip elimdeki paketi Gizem'e verdim. Gizem'de iki üç tane alıp paketi masanın üzerine bıraktı.

İstekli bir şekilde "Hadi anlatsana" dedi. Bende derin bir nefes aldım. Yaz tatili boyunca yaşadıklarımı ve Tolgay'ı bütün gerçekliği ile anlattım. Anlattıklarımı bitirdiğimde Gizem'in ağzı açık kalmış, şaşkınca bana bakıyordu.

Kendine gelmesi amacıyla yavaşça tokat attım. Başını iki yana salladı ve ilk tepkisi "Oha be!" oldu. Söyleyiş tarzı komiğime gittiği için kahkaha attım.

"Gülmesene kızım, bu çocuğun amacı ne?"

Omuzlarımı silktim ve yerimden kalkıp perdeleri çektim. Dışarıdan gözetlenmek istemezdim.

"Bilmiyorum, sanırım bana taktı."

Gizem abartıyla "Kızım takılmayacak gibi değilsin ki, taş gibi hatunsun. Bir erkeğin isteyeceği bütün materyaller sende mevcut."

Elimi kaldırdım ve bileğimden aşağı doğru büktüm. "Ah! Şapşal şey."

Gizem kolunun altındaki yastığı bana fırlattı. Yatar pozisyonda olduğu için yastık saçma bir yöne gitmiş ve duvara çarpıp yere düşmüştü.

"Kızım şu hareketi yapma, gıcık oluyorum."

Bir şey demedim ve masanın yanında duran sandalyeyi çekip oturdum. Gizem'de üstelemedi ve yanıma gelip önümde diz çöktü.

"Şaka bi yana, bu çocuk sana bir şey yapmasın. Tekin birine benzemiyor sonuçta."

"O benim kılıma dahi dokunamaz. Kendini bi bok sanan salağın teki sadece."

Gizem ayağa kalktı ve sıkıca bana sarıldı.

"Sakın korkma, gerekirse polise gideriz."

Sarılışına karşılık versem de daha sonra kollarımı çektim.

"Saçmalama kızım, o benden korksun. Hele bana dokunmaya kalksın ona İzmir'i dar ederim."

Gizem otuz iki diş sırttı. Yumruğunu büktü ve havaya kaldırdı.

"Sana dokunursa bu yumruğu kafasına indiririm. Hem de birkaç defa."

Gizem Tolgay'a yumruk atacaktı. O bedene değil yumruk balyoz işlemezdi. O kolları ve kasları yakından görmüştüm ve bu iş Gizem'in yumruğu ile çözülemezdi.

"O kaslara senin yumruğunun işleyeceğini düşünmüyorum."

Gizem gözlerini kıstı. "Göster bakayım şu veledin fotoğrafını."

Ayağa kalktım ve yatağımın üstünde duran telefonumu alıp galerime girdim. Tolgay'ın denizde çekilmiş fotosunu galerime kaydetmiştim. Kasları olduğu gibi göz önündeyken kameraya bakıp gülümsemişti.

Gizem heyecanla telefonu aldı ve ekrana baktı.

"Nikah ne zaman?"

"Ne?"

Gizem telefona hayran hayran bakıyordu. "Sanırım aşık oldum."

Baygın bakışlarımı yolladım ve sandalyeme geri oturdum.

"Karakter yoksunundan bahsediyoruz. Her tarafı yakışıklı olsa ne olur?"

Gizem telefonumu masanın üzerine bıraktı. "Haklısın kanka."

Dolabımı açtı ve pijamalarını alıp giyinmek için banyonun yolunu tuttu. Bende abur cuburları hazırlamaya başladım. Gece uzundu ve biz kesinlikle kafa dağıtacaktık. Yüzümdeki sırıtmayla yatağa oturup Gizem'i beklemeye başladım.

***

Elimdeki tarakla yavaşça saçlarımı tarıyordum. Sıkıntıdan ölmek üzereydim çünkü malum gün gelmişti. Bugün Tolgay'lar bizim mahalleye taşınıyordu, daha doğrusu dün taşınmışlardı ve ben onlara gitmemek için en fazla bir gün erteleyebilmiştim.

Bugünü kara gün olarak nitelendirebilirdim çünkü gereksizi uzun zamandan sonra tekrar görecektim.

Zombileri aratmayacak yavaşlıkla tarağı makyaj masasının üzerine bıraktım.

Sarı saçlarım omuzlarımdan aşağı dökülürken kahve gözlerim ruhsuz bir şekilde karşımdaki aynaya bakıyordu. Görende cenazeye gidiyorum sanacaktı. Gizem telefonda beni telkin etse de o şahısla yüz yüze gelmek istemiyordum.

Yatağın üstünden telefonumu alıp şortumun cebine sıkıştırdım ve sallana sallana odamdan çıktım. Annem aşağıda oturmuş sabırla beni bekliyordu.

Beni gördükten sonra ayağa kalktı ve eteğini düzeltti.

"Gelmeseydin kızım."

Gözlerimi devirerek yanından geçtim ve ayakkabılıkta duran kahverengi bilekten bağlamalı topuklularımı giydim.

Annem benim aksime spor ayakkabı severdi. Topuklu ayakkabılara tahammülü yoktu. Oda beyaz spor ayakkabılarını giydi ve kapıyı kilitleyip evden ayrıldık.

"Ev bize çok yakın, Aylin ablanlarla bol bol görüşeceğiz."

Sanki görüşmek isteyen vardı da. Gözlerimi kapattım ve yeniden açtım. Yürümek bile istemiyordum.

"Çok iyi." Sesim sevinçten çok imalı çıkmıştı.

"Onlara pek alışamadığını biliyorum ama güven bana zamanla onları çok seveceksin."

"Tamam anne , beni dert etme."

Dert etmesi gereken ilk kişi ben olmama rağmen böyle konuşmam saçmaydı. Tolgay bana musallat olmuştu ve kolay kolay yakamı bırakacak gibi durmuyordu.

"Aferin akıllı kızıma, lütfen oraya gittiğimizde biraz gülümse. Aylin ablan üzülüyor sonra."

Çay, kahve dememek için kendimi zor tutarken sadece "tamam" dedim.

Annem sevinçle konuştu. "İşte burası." Başımı kaldırdım ve beyaz renkli villa görünümlü eve baktım. İki katlı ve geniş bir evdi. Bahçesi büyük olmasıyla göz kamaştırıyordu ama bu burada Tolgay ve ailesinin oturacağı gerçeğini değiştirmiyordu.

Topuklu ayakkabılarımla mermeri delercesine yürürken annem narin adımlarla önden yürüyordu. Babam işi sebebiyle yanımızda olmazken yarın okulların açılacağı için buruk da olsa heyecanlıydım.

Annem zile basamadan Aylin abla heyecanla kapıyı açtı.

"Hoşgeldiniz!"

Annemle aynı anda "Hoşbulduk." dedik. Aylin abla anneme sıkıca sarılırken bende sarılmalarının bitmesini bekliyordum. Sonunda annemden ayrıldı ve bana sarıldı. İçimden gelmese de sarılmasına karşılık verdim.

Birbirimizden ayrıldık ve Aylin abla heyecanla "Kapıda kaldınız hadi içeri girin" dedi.

Aylin ablayı takip ederek salona girdik ve beyaz koltuklara yavaşça oturdum. Evin içi sade ve güzeldi. Tamda sevdiğim gibi.

Annem karşımdaki koltuğa otururken Aylin abla yanıma oturmuştu. Tolgay arkadaşlarıyla dışarıda geziyor olmalıydı çünkü çoktan yanıma damlamış olurdu. Bu düşüncelerle keyfim azda olsa yerine gelmişti.

"Bade evi beğendin mi?"

Aylin abla bu soruyu bana sormuştu çünkü annem ve babam dün akşam buraya oturmaya gelmişlerdi. Beni çağırsalar da gitmek istememiştim ve onlarda üstelememişti.

"Güzel görünüyor, güle güle oturun." Lafımı bitirdikten sonra zorda olsa gülümsedim. Aylin ablanın gözleri parıldadı. Kadının bana takıntılı olduğunu düşünecektim artık.

"Sağol kuzum, darısı sana inşallah."

Dediklerini anlamasam da üstelemedim ve annemin söylediklerine odaklandım.

"Yerleşmişsiniz artık, zamanla alışırsın Aylin, buraları güzel ve ferahtır."

"Öyle valla, şimdiden buraları sevdik. İnanır mısın Tolgay bile alıştı buraya. O bile burayı çok seviyor."

Sever tabi oturduğumuz yerde güzel kız kaynıyordu. O sevmeyecekte ben mi sevecektim?

"Sahi, yakışıklı oğluşum nerede? Dışarı mı çıktı?"

Annem oğluşum demekten vazgeçmemişti ve bu kelime sinirlerime git gide dokunuyordu.

"Odasında, İstanbul'dan arkadaşı geldi sabah .Onunla vakit geçiriyorlar."

Gerizekalı evdeymiş. Her konuda erken konuşuyordum. Umarım aşağı inmezdi. İnmesi halinde yumruğu kafasına geçirebilirdim.

Annem "İyi ,kafası dağılır. Bırak rahat rahat konuşsunlar."

Aylin abla "Haklısın, Badecim istersen sende çık hem aşağı çağırırsın Tolgay'la arkadaşını."

Tamda adamına söylüyordu. İnsanın sevmediği ot burnunun dibinde bitiyordu bir şekilde.

"Rahatsız etmeyim ben şimdi, sonra onlar aşağı iner."

"Saçmalama kızım, Tolgay abin yabancı mı?"

Annem abartıyla sözleri sarf ederken Aylin abla başını sallayarak onaylamıştı. Annemin kurduğu cümleden haberi var mıydı, gerçekten çok merak ediyordum.

Ne olacak olsun diyerekten yerimden kalktım. Ben Bade Sayılkan'dım kimseden korkmazdım. Soğuk maskemi yüzüme taktım ve umursamazca merdivenlerden çıkmaya başladım.

Aylin abla" Soldan ikinci kapı kızım." derken ben merdivenleri çıkmayı bitirmiştim. Parmak uçlarımla kapıya yaklaştım. Topuklarım buna izin vermek istemese de zorda olsa başarmıştım.

Koridor uzun ve genişti. Birkaç pencereden sızan güneş ışığı aydınlatıyordu koridoru. Koridor boyu ondan fazla kapı varken evin bizim evden daha büyük olduğunu anlamıştım. Burası saray yavrusuydu.

Tolgay'ın odasının kapısı açıktı. Yavaşça kafamı uzatarak içeri baktım. Oda genişken mavi ve tonlarıyla döşenmişti. Yatağın ucunda oturan Tolgay'ın arkası bana dönüktü. Karşında oturan arkadaşı da yunan tanrılarını aratmayacak şekilde yakışıklıydı.

Sarı saçlarıyla uyumlu mavi gözleri onun için yaratılmıştı. Kaslı olmasa da atletik yapılı gibiydi. Tolgay'ın söylediği bir şeye gülerken gözleri bana kaydı.

Kahretsin!

Beni fark etmişti. Başıyla beni Tolgay'a gösterdi. Tolgay yavaşça arkaya dönerken gözlerimiz havada kesişti. Yaydığı tehlikeli havayı buradan hissediyordum. Gerginlik etrafımı sarsa da içeri adımladım. Tolgay ve arkadaşı da ayağa kalkmıştı.

Arkadaşı Tolgay'dan bir iki santim daha uzundu ama Tolgay kadar yapılı değildi. Beni baştan aşağı süzdü ve Tolgay'a dönüp "Bade bu mu?" dedi.

Olanları anlamaya çalışırken Tolgay bana bakarak cevap verdi.

"Evet, Bal kafa bu. Hayatını cehenneme çevireceğimiz kişi tam da karşımızda Demir."

***

Merhaba, bir ara bölüm atamayacağımı düşündüm. Aksaklıklar peşimi bırakmadı ve bölüm atamadım): Neyse ki iki günlük gecikmenin ardından güzel bir bölüm ile karşınıza çıktım.

1400 okunmayı çoktan geçmişiz yavaş yavaş gelişiyoruz sanırım :)

Yıldızlarını ve güzel yorumlarınızı bekliyorum.

Aşk'a Mahsur adlı kitabıma da yeni bölüm geldi. Hala okumadıysanız profilimden kütüphanenize ekleyip okuyabilirsiniz.

Diğer bölüm bol bol Tolgay ve Bade'yi göreceğiz. Kendinizi iyi bakın:)))

Continue Reading

You'll Also Like

1.3M 56.4K 200
Arabanın kaputuna yaslanmak için adımımı attığımda karanlık ve boş sokakta yankılanan sesleri duydum. "Sen kimsin lan? Ha kimsin söyle! Ne hakla b...
3.7M 143K 38
Bir hata tüm doğrularımı götürmüştü. Yeni hayatımda doğrular ve masumiyet olmayacaktı. O içimdeki tüm iyilikleri yutacak kadar kötü ve karanlıktı. O...
6.2M 270K 61
Her şey abimin düğününde beğendiğim çocuk yerine abimin arkadaşının numarasını almakla başladı. Liya; ANALAR NELER DOĞURUYOR Liya; KAYNANAM ABARTMIŞ...
1.4K 149 8
Bö ?? Sinirle "Hey, o benim avımdı."diye hafif sesimi yükselttiğimde kısa bir süre ses gelmedi. Öfkeyle beton duvara yaklaştığımda "Avcı olan bendim...