Gümüş Kaşık (TAMAMLANDI)

fusyaleopar

599K 42.7K 1.4K

Hayat herkese adil davranmaz . Bazıları hayatlarını yaşayabilmek için çalışmak zorundayken Bazıları... Еще

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14 . Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37 .Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
FİNAL

47.Bölüm

8.2K 622 20
fusyaleopar

      Köksal  hocanın  odasından  bir şeyler  geveledikten  sonra  apar  topar  çıkmıştım . Gevelediğim kelimeler  içinden  sanırım  şöyle  anlamlandırılabilecek  bir  konuşma çıkarılabilir .

        "  Hocam  teklifiniz  çok  ani  oldu ,  ne  söyleyeceğimi  bilemiyorum . Bunun  cevabını  şimdi  vermek  yerine  , mezuniyet  konseri  sonrası  versem  olur mu ? Hem  o zamana  kadar  düşünürüm  ve  benim için en doğru  olan kararı vermiş olurum "

    Gibisinden  şeylerdi  söylediklerim  ama  bu kadar  anlamlı  ve  akıcı mıydı ?  İşte  ondan  emin  değilim .  Hocanın  söylediğim  şeylere  tepkisi  şaşkınca  bakmak  ve  kendi  ağzından  çıkmamış  gibi  duran  bir  kabullenme  cümlesi  olmuştu .

    " Tamam , olur "

   Sanırım  onun  benden  beklediği  cevap

    " Ah  evet  hocam  , bu  okulda  ve  üniversitenin  orkestrasında  çalışmak  beni  çok  mutlu  eder . Beni  tercih  ettiğiniz  için çok  teşekkür  ederim " olmalıydı ki  , adamcağız cevabıma  hazırlıksız  yakalandığı  için  ne  söyleyeceğini  bilememenin  şaşkınlığını  üstünden  atamadan  kabullenmek  zorunda  kalmıştı .

Bilinmezliğe adım attığım odadan fırtına hızında olmasa da ona yakın bir hızla çıkmıştım . Şimdi artık nur topu gibi , üzerinde düşüneceğim ve sonunda karara bağlamak zorunda kalacağım bir sorum daha olmuştu . Kafamda ki bütün soruları ve sorunları düşünce sistemimin en gerisine atarak benim için ivedilikle halledilmesi gereken konuyu ön plana getirmeliydim . Neydi bu mesele ? Konserde giyeceğim kıyafet .

Aslında konser mevzu bahis olduğu zamandan bu zamana kadar geçen aylar boyunca kıyafet meselesini halletmeliydim ve bu konuda ki tek kaygım dolapta asılı durması gereken elbisemin ütüsünün bozulup bozulmayacağı olmalıydı . Ben ipin ucunu nerede kaçırmıştım ve bu kadar önemli bir konuyu son zamana nasıl bırakmıştım ? Bununla ilgili teorilerim ve suçu üstüne yıkabileceğim günah keçim var ama konuya Gönen ' i dahil etmek istemiyorum .

Sınav haftasının son günü olması sebebiyle okuldan her zamankine göre biraz daha erken çıkmıştım . Öncelikli meselemi halletmenin tam zamanıydı . Bu yüzden bana yardımı olur düşüncesiyle annemi arayıp ismini söylediğim alış veriş merkezin de buluşmayı teklif ettim . Ondan olumlu cevabı alır almaz arabama binip yola koyuldum .

Güneşli bir gün olmasından dolayı gideceğim yere kadar olan araba yolculuğum , radyodan dinlediğim hareketli ve yüksek sesli müzikle birlikte keyifli bir seremoniye dönüştü

Sanırım güneşli olan bu günün keyfini sadece ben sürmüyordum . Eskişehir de kimse evinde değildi sanki ! Pek çok kişi arabasına binmiş trafiği kalabalıklaştırırken , arabası olmayan yada arabayla dışarıya çıkmayı tercih etmeyenlerde yaya trafiğini coşturuyordu . Etrafı saran bu canlılık benimde iç dinamiğimi harekete geçirmiş hissettiğim mutluluk katlanarak artmıştı .

Oldum olası bahar aylarını sevmişimdir . Keşke mümkün olabilse de yılın Nisan , Mayıs , Haziran aylarını bir kısır döngüye sokabilsem ve başa dönüp dönüp aynı zamanları tekrar tekrar yaşayabilsem . Yaşlanmasam demiyorum , yaşlansam ama hep baharı yaşayarak yaşlansam . Yılın en kasvetli zamanları olan Kasım ve Aralık ayına hayatım teğet bile geçmese . Aralık ayı , adı bile özensiz . Sanırım geçmişin insanları bu aya ismini verirken , aya tekabül eden günlerin sıkıcılığından olsa gerek karakter sahibi bir isim koymaya tenezzül bile etmemişler . Neyse artık Aralık ayına bu kadar hakaret etmek yeterli yoksa ona cevap hakkı doğacak .

         Alış veriş  merkezine  yaklaşırken  trafiğin  akışı  daha da  yavaşladı . Benim  gibi  mezuniyet  alış verişini  son dakikaya  bırakan  genç  popülasyon  çoğunluktaydı  anlaşılan . Zar zor  ilerleyen  taşıtlar  arasında  bende  kendime  yol bulmaya  çalışıp  , içimden de   ' İnşallah  arabayı  park  edecek  yer  bulabilirim ' diye  dua  ediyordum . Neyse ki  bugün  şanslı  günümdeydim  alışveriş merkezinin  en alt  katlarında  bulunan buna  ' Yerin  yedi kat  dibi " diyebiliriz  , çünkü  bu gibi  merkezlerin  park  alanlarının  kişi üstünde  bıraktığı  etki  buydu . En azından  benim  üzerimde  bıraktığı  his  bu ..  Sadece  alanda  iki tur  atarak  yer  bulabilmiştim .

Arabadan inip yönümü bulabilmek için şaşkınca etrafıma bakındıktan sonra ışıkların yoğunlukla bulunduğu yöne doğru çabuk adımlarla ilerledim bir an önce bu serin ve ruh daraltıcı yerden çıkmalıydım . Alış veriş merkezlerini sevmiyordum evet doğru ama bundan  daha   önemli  olanı   buraların park yerlerinden fazlasıyla nefret ediyor  olmamdı .

Asansöre binip kıyafet satılan mağazaların çoğunlukta olduğu kata çıktım . Her katta duran ve her duruşta inen ve binen insan güruhundan kurtulabilmek için can havliyle kendimi dışarı attım . Derin ve rahatlatıcı bir nefes aldım demek isterdim ama tam olarak öyle olmadı derin nefes aldım ama aldığım nefes rahatlatıcı değildi . Bulunduğum kat asansörün içi kadar sıkış tepiş olmasa da rahatlatıcı nefese fırsat vermeyecek kadar kalabalıktı .

Tanınmış bir mağazanın önünde durup çantamdan telefonumu çıkardım ve annemi aradım . Birkaç çalıştan sonra telefonun karşısında yüksek tonda  çıkan annemin sesini duydum . Tek duyduğum onun sesi değildi tabii geriden gelen uğultu onunda kalabalık bir yerde olduğunu gösteriyordu . Soracağım sorunun cevabı kendiliğinden verilmişti kadıncağız buradaydı . Ama yine de anlamsız da olsa sordum

" Anne geldin mi ? "

" Evet tatlım , geldim . Sen ? "

" Bende geldim elbise mağazalarının olduğu kattayım sen neredesin ? "

" Ben de o kattayım "

Dedikten sonra önünde bulunduğum mağazanın adını söyledim ve telefonu kapatarak onun yanıma gelmesini bekledim . Allah dan çok beklememe gerek kalmadan ismimin seslenildiğini duydum ve annemin beni bulduğunu anladım .

İlk olarak önünde bulunduğumuz mağazaya girdik ve yarım saate yakın baktıysak da geceye uygun bir kıyafet bulamadık . Oradan çıkıp başka bir kaç yere daha baktık . Son girdiğimiz yere girmeden önce yorulmuş olmamın vermiş olduğu tahammülsüzlükle

" Anne ne olursa olsun elbisemi bu mağazadan alıp çıkalım " dedim . Artık giyip çıkarmaktan yorulmuştum . Filmler de kızlar sevgilileriyle kıyafet almaya giderler türlü çeşitli kıyafetler giyerler , giydikleri elbiseleri sevgililerine yüzlerinde kocaman bir gülümseme ile kendi eksenlerinde dönerek şevkle gösterirler ya .Belki alışverişe Gönen ile gelmiş olsaydım bende böyle davranabilirdim ama annemle gelmiştim ve yorulmuştum . Aslında düşününce Gönen ' le de gelmiş olsaydım güle oynaya kıyafet deneyemezdim . Çünkü giyinme soyunma kabinlerinin daracık kullanma alanların da elbise giyip çıkarmak , her kıyafet deneyişte daha da artan vücutta ki ter miktarı , bir sonra ki kıyafetin bedene daha da yapışmasını sağlarken, seri olarak hareket etmek imkansız olup bu eylemler bana işkence olarak geri dönerken suratım da hissetmediğim yapmacık bir gülümseme ile gösteri yapamazdım . Evet bu konular da çok şikayet ettiğimi biliyorum ama ne yapabilirim ki hissettiğim duygular bunlar .

Son geldiğimiz yer , diğer gittiğimiz yerler kadar ünlü olmasa da hatırı sayılır bir üne sahipti . Yine de butik sayılabilecek kadar özgül kıyafetleriyle moda hastalığının salgınına tutulmadığını ilk denediğim ve hatta aldığım elbisemle rahatlıkla söyleyebilirdim .

Mağazanın içi sakin ve her modelden elbiseden yığınla olmayacak şekilde düzenlenmişti . O yüzden aldığım elbiseyi görmem ve beğenmem kolay olmuştu . Elbisenin modelinden çok rengi beni cezbetmişti . Bu renge ne deniyordu rose (Gül rengi ) değil , siklamen (Bir çiçek türü ) değil pembe hiç değildi . Adını bilmediğim ama gözümün aşık olduğu bir renk . Aaa şimdi aklıma geldi belki leylak rengi (sevdiğim hüzünlü çiçeğim ) diyebilirdik elbisemin rengine .

Elbisemin parasını özel derslerden kazandığım parayla ödemek istesemde annem buna izin vermedi .

" Kesinlikle olmaz Şebnem . Mezuniyet olayı bir gelenekse , mezuniyet için alınan kıyafetin masrafını mezun olanın ailesinin karşılaması da başka bir gelenek " dedi ve elbisemi elimden alarak kasaya gidip parasını ödedi .

Mağazadan çıkarken kulağıma eğilip

" Güle güle giy . Keşke ilk önce bu dükkana gelseydik . En azından bir buçuk saat tasarruf ederdik ."

Annemin söylediklerine tebessüm ettikten sonra elbise için teşekkür öpücüğü  verdim  ve alışveriş merkezinin en üst katında bulunan lokantaların olduğu yere gitmeyi teklif ettim .

        Akşam  yemeği  vaktine  denk  geldiği  , alışveriş  yapan  kişi  sayısı da çok fazla  olduğu  ve  buna bir de  sadece  yemek  yemeğe  gelen  insanların  kalabalığı  eklendiğinde  oturacak  yer  bulmakta  zorlandık . Zaten  bu tür  yerlerde  mekanların  sahip  oldukları  alanlar  net  bir  sınırla  birbirlerinden  ayrılmadığı  için  herkes  iç  içe  oturmuş  gibi  görünüyordu .

      Anneme  burada  yiyelim  diye  teklif  ettiğime  pişman  oldum . Uğultu , kalabalık  ve  kargaşa  içinde  en hızlı  hazırlanılıp  yenilebilecek   yemeği  seçtik  ve  hiç  zevk  almadan  yedik . Bir daha  burada  yemeye  tövbe  ettikten  sonra  evimizin  yolunu  tuttuk .

        Unutmadan  , alışveriş  merkezinden  çıkmadan  önce  yılın  moda  ayakkabı  şekli  olan  tek  bantlı  gümüş  renkli  topuklu  ayakkabıyı da  elbisemin  altına  uyabileceğini  düşünerek  almayı  ihmal  etmedim .

         Eve  girer  girmez  soyunup  dökünüp  kendimi  banyoya  attım . Ilık  değil  ancak  sıcak  bir  duşun  beni  yaşadığım  günün  yorgunluğundan  arındırabileceğini  düşünüp  uzun  bir  duş  alıp  saçlarımı  yarım  yamalak  kuruttuktan  sonra   yarı  kapalı  gözlerle  yatağımla  buluştum  ve  beni  hasretle  çağıran  uykunun  kollarına  kendimi  bıraktım .

         Artık  mezuniyete  ulaşmak  için  son  düzlüğe  girmiştik . Bu  son  beş  günü  iyi  değerlendirip  konserde  çalacağımız  eserleri  kusursuz  çalmak  için  var gücümüzle çalışıyorduk . Bense  özellikle  solo  çalacağım  parçaya  kendimi  daha  çok  vermiştim . Hemen  her gün  okula  gidip  orada  orkestra da ki  diğer  arkadaşlarla  ve  aynı  zamanda  hocamız da  olan  orkestra  şefimiz  Yalçın  hocayla  çalışıyorduk . Eve  geldiğimde  ise  okuldaki  çalışmamızın  neredeyse  iki  katı  efor  sarf  ediyordum .

       Nihayet  yorucu  günler  sona  ermiş  meyve  toplama  zamanı  gelmişti . Konseri  vereceğimiz  gün  cumaydı . Gönen  hafta  sonları  genellikle  cuma  geç  vakit  Eskişehir ' e  geliyordu  ama  bu gün  benim  için  özel  bir  gündü ve biliyordum ki  sevgilim  benim  için  erken  gelecekti .

         Düşündüklerim de  yanılmamıştım . Biz  bütün  ekip  konser  vereceğimiz  salonun  kulisin de  son  hazırlıklarımızı  yaparken , hissettiğim  bir şey  yüzünden  gayri  ihtiyari  giriş  kapısına  başımı  çevirip  baktığım da  kalp  durduracak  yakışıklılıkta  görünen  sevgilimi  gördüm . Benim  gördüğümü  hiç kimse  görmesin  , bütün  bencilliğimle  sadece  bana  görünsün  , bana  böyle  baksın  istedim .

         Koyu  gri  renkli  , üzerine  tam  oturan  takım  elbisesi  ve  içine  giydiği , boynuna  kravat  bağlamadığı  beyaz  gömleğiyle  olağanüstü  yakışıklıydı . Biliyorum  yakışıklı  olduğunu  söylemiştim  ama  öyleydi .

       Kemanımı  ve  yayımı  elimden  bırakmayı  unutup  koşarak  Gönen ' in  boynuna  sarıldım . Elimde ki lerle  bu  eylemi  gerçekleştirmem  biraz  zor  olsa da  yine de  başardım . Oda hiç  beklemeden  beni  belimden  kavrayıp  hafifçe  yukarı  kaldırıp  kendine  bastırdı . Yüzümü  onun  boynuna  yaslarken  ondan  yayılan  güzel  kokuyu  derince  içime  çektim .

          Kulağına

      " Bugün   bu  saatte  burada  olacağını  biliyordum " dedim

       " Başka  nerede  olabilirdim ki . Canımın  yarısının  en önemli  ve en  heyecanlı  gününde  başka  bir yerde  olmam  mümkün  değildi "

       Yanağına  kocaman  bir  öpücük  kondurduktan  sonra

      " Teşekkür  ederim " deyip  kollarımı  boynundan  çekip  ondan  biraz  uzaklaştım .

    Aramızda  oluşan  mesafeden  yararlanarak  beni  baştan  ayağa  alıcı  gözle  süzdü , pürüzlü  bir  sesle , başını  inanamıyormuş  gibi  sağa  sola  hareket  ettirerek

      " Çok  güzel  görünüyorsun  hem de  fazla  güzel . Şeytan  diyor  tut  kolundan  götür  burdan  kimseler  görmesin "

       Söyledikleri  biraz  önce  onu  gördüğümde  düşündüğüm  şeylere  ne kadar da  benziyordu . Yayımı  kemanımın  olduğu  elime  geçirip , elimi  göğsüne  koyarak

    " Seni  burada  gördüğüm  an  bende  aynı  şeyleri  düşündüm . Biz  en  iyisi  bu  şeytanlara  uymayalım "

     " Ama  çok  cezbedici  fikirler  veriyorlar "

     " Di mi " demekle  yetindim .

     Gönen , onun varlığından  başka  bir  şey  görmeyen  gözlerimin  önüne  koca  bir  buket  kırmızı  gülü  uzattı

      " Sana  şans  getirsinler  diye "

     Gülleri  alırken  ona  gülümseyip

     " Benim  şansım  sensin " dedim .

      Ben  Gönen ' in  varlığının   vermiş  olduğu  sarhoşlukla  zamandan  , mekandan  ve  en  önemlisi de  heyecandan  uzaklaşmışken  Yalçın  hoca  gür  bir  sesle  komut  verdi

       " Herkes  yerlerine  geçip  otursun !  "

      Gönen  muzipçe  gülüp  göz  kırparken

     " Bu  sözler  beni de  kapsıyor  herhalde " dedi . Beni  yanağımdan  öpüp  başarılar  dileyip  bir  hayal  gibi  yanımdan   uzaklaştı . Bende  elimde ki  gülleri  daha  sonra  almak  üzere  emaneten  orada  bir yere  bırakıp  tekrar  içime  dolan  heyecanla  diğer  arkadaşlarımla  birlikte  sahneye  doğru  yol  almaya  başladım .



  NOT : Keyifle  okuyacağınız  bir  bölüm  olmuştur  umarım . Bölümün. Başında ki  elbise  Şebnem ' in  giydiği  elbise . Bu sefer de  alış verişi  uzun anlatmışsın diyenler  olacak  biliyorum  ama  alış  veriş  merkezlerin de anlattığım  sıkıntıları  yaşamayan  var mı ? Yaşadığımız  sıkıntıları  dile  getirmek  istedim . Hepinize  okuduğunuz  için  teşekkürler  hoşçakalın .

     

Продолжить чтение

Вам также понравится

592K 2.6K 3
Basit bir hikayeden ibaret burada okuyacakların, aşk var mesela, vicdan var... Kötü çocuklar, saf kızlar yok. Adam gibi adamlar. Kadın gibi kadınl...
DERİN MAVİ AŞK Nadire Han

Любовные романы

389K 24.1K 62
Sarışın ve mavi gözlü güzel kadın her zaman derin derin bakardı. Ta ki...
YENI BAŞLANGIÇLAR Güvercin

Художественная проза

3.5K 369 44
Amerika da okurken aşık olduğu adamın peşinden büyük umutlarla Türkiye'ye gelen bir kadın. Başta herşey mükemmel ilerlerken,zamanla kadın adamın onu...
BEYAZ YALANLAR(Turhan #1) ÖZGE DEMİR

Любовные романы

85.2K 5.5K 18
"Dokunma bana!" "Leyla." Kemal yaklaşmak istedikçe Leyla geri gidiyordu en son sırtı bir duvara çarptığında durmak zorunda kaldı. Rahat konuşabilecek...