3. Bölüm

18.5K 1.1K 67
                                    

            Önümde  beliren  yüz  milyon lira  ve  arkamda  duyduğum  kalın  ses  sebebiyle  bir  süre  olduğum  yerde  kalakaldım . Bu  süre  zarfın da  kantinin  her zaman  ki  ahenkli  uğultusu  yok  olmuş  yerini  derin  bir  sessizliğe  bırakmıştı .  Bu  insanı  rahatsız  eden  sessizlikte  kafamdan  binbir  türlü  düşünce  geçti . İçlerinden  favorim  olansa  bardaklara  yeni  konmuş  sıcak   çaylardan  birini  paranın  ve  sesin  sahibinin  suratına  boca  etmekti  . Bu  düşüncemden   vazgeçmemin  sebeplerinden  bir  tanesi  bu kadar  aşırı  tepkinin  hem  bana  yakışmayacak  olması  hemde  karşımda ki  kişinin  buna  değmeyecek  olmasıydı . Bir  diğer  sebeb  ise  kantin  işletmecilerinin  cimriliğinden  dolayı  verdikleri  az  miktar da  ki  çayla  karşımda ki  kişi de  istediğim  oran da  zarara  yol  açamayacak  olmamdı . Dış  sesler  yavaş  yavaş  kulağıma  dolarken  bende  derin  bir  nefes  alıp  yüzümü  arkamda ki  kişiye  döndüm  .  Sakin  çıkmasına  özellikle  özen  gösterdiğim  sesimle  konuşmaya  başladım

       "  Bildiğim  kadarıyla  Türkiye de  basılan  en  büyük  para  ikiyüz  milyon "  dedim

    Adının  Mert  olduğunu  sabah  öğrenmek  zorunda  kaldığım  zatı  muhterem  aptal  suratına  yerleştirdiği  şaşkın  ifadesi  ile 

         "  Anlamadım !!  "  dedi

     "  Diyorum ki   madem  ki  paranla  hava  atmaya  çalışıp  tam  bir  görgüsüz  gibi  davranmaya  heveslisin  o zaman  oldu  olacak  ülke de ki  basılı  en  büyük  parayla  yapsaydın  bunu "  dedim

      "  Güzel  bir  kıza  ve  hatta  onun  arkadaşlarına  çay  ısmarlamak  ne  zamandan  beri  görgüsüzlük  oldu "

      "  O  kız  böyle  bir  beklenti  ve  istekte  bulunmadığından  ve de  çaylar  kantinde  markayla  satılmaya  başladığından  beri "

      Bu  söylediğimden  sonra  Mert  beyefendi  etrafına  ve  çay  verilen  tezgaha  ilgiyle  baktı . Çay  markalarını  hayatında  ilk  kez  ayı  görmüş  tipik  Türk  insanı  gibi  ilgiyle  seyretti  hatta  seyretmekle de  kalmadı  eline  alıp  inceledi .  Bakışlarını  markalardan  ayırıp  bana  çevirdiğinde  bende  onu  inceliyordum  uzun  boylu  , yapılı  , sarışın  , mavi  gözlü  çoğu  kız  için  yakışıklı  denebilecek  bir  tipti .  Bir  süre  anlamsızca  bakıştıktan  sonra  ben  onu  yok  sayarak  tezgahın  üstüne  sekiz  tane  marka  bırakıp  kantinciye  seslendim

     "  Dört  tanesi  bizim  çaylar  için  , dört  taneside  arkada ki  beyefendi  ve  arkadaşları  için  "  dedim

    Tepsiye  yerleştirmiş  olduğum  çayların  daha  fazla  soğumasına  izin  vermeden  aldım  ve  Mert  denen  çocuğun  birşey  söylemesine  fırsat  vermeden  elimde ki  tepsinin  izin  verdiği  en yüksek  hızla  yanından  uzaklaştım .

          Bizim ki lerin  yanına  ulaştığım da  tepsiyi  masaya  koyup  hemen  oturdum .  Biraz  önce  yaşadıklarımdan  dolayı  vücudumda  biriken  siniri  sesli  bir  oflamayla  dışarıya  bırakıverdim .  Masada ki  üç  kişi de  meraklı  gözlerle  bana  bakıyordu . Bir  şeyler  sormak  istiyorlardı  ama  sanki  benim  sinirli  duruşumdan  cesaret  bulup  soramıyorlardı .  Hepsinin  suratında  hızlıca  göz  gezdirdikten  sonra 

     "  Bekliyorum "  dedim

   Arın  meraklı  çıkan  sesiyle

    "  Neyi  ? "  diye  sordu

Gümüş Kaşık (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin