47.Bölüm

8.2K 622 20
                                    

      Köksal  hocanın  odasından  bir şeyler  geveledikten  sonra  apar  topar  çıkmıştım . Gevelediğim kelimeler  içinden  sanırım  şöyle  anlamlandırılabilecek  bir  konuşma çıkarılabilir .

        "  Hocam  teklifiniz  çok  ani  oldu ,  ne  söyleyeceğimi  bilemiyorum . Bunun  cevabını  şimdi  vermek  yerine  , mezuniyet  konseri  sonrası  versem  olur mu ? Hem  o zamana  kadar  düşünürüm  ve  benim için en doğru  olan kararı vermiş olurum "

    Gibisinden  şeylerdi  söylediklerim  ama  bu kadar  anlamlı  ve  akıcı mıydı ?  İşte  ondan  emin  değilim .  Hocanın  söylediğim  şeylere  tepkisi  şaşkınca  bakmak  ve  kendi  ağzından  çıkmamış  gibi  duran  bir  kabullenme  cümlesi  olmuştu .

    " Tamam , olur "

   Sanırım  onun  benden  beklediği  cevap

    " Ah  evet  hocam  , bu  okulda  ve  üniversitenin  orkestrasında  çalışmak  beni  çok  mutlu  eder . Beni  tercih  ettiğiniz  için çok  teşekkür  ederim " olmalıydı ki  , adamcağız cevabıma  hazırlıksız  yakalandığı  için  ne  söyleyeceğini  bilememenin  şaşkınlığını  üstünden  atamadan  kabullenmek  zorunda  kalmıştı .

Bilinmezliğe adım attığım odadan fırtına hızında olmasa da ona yakın bir hızla çıkmıştım . Şimdi artık nur topu gibi , üzerinde düşüneceğim ve sonunda karara bağlamak zorunda kalacağım bir sorum daha olmuştu . Kafamda ki bütün soruları ve sorunları düşünce sistemimin en gerisine atarak benim için ivedilikle halledilmesi gereken konuyu ön plana getirmeliydim . Neydi bu mesele ? Konserde giyeceğim kıyafet .

Aslında konser mevzu bahis olduğu zamandan bu zamana kadar geçen aylar boyunca kıyafet meselesini halletmeliydim ve bu konuda ki tek kaygım dolapta asılı durması gereken elbisemin ütüsünün bozulup bozulmayacağı olmalıydı . Ben ipin ucunu nerede kaçırmıştım ve bu kadar önemli bir konuyu son zamana nasıl bırakmıştım ? Bununla ilgili teorilerim ve suçu üstüne yıkabileceğim günah keçim var ama konuya Gönen ' i dahil etmek istemiyorum .

Sınav haftasının son günü olması sebebiyle okuldan her zamankine göre biraz daha erken çıkmıştım . Öncelikli meselemi halletmenin tam zamanıydı . Bu yüzden bana yardımı olur düşüncesiyle annemi arayıp ismini söylediğim alış veriş merkezin de buluşmayı teklif ettim . Ondan olumlu cevabı alır almaz arabama binip yola koyuldum .

Güneşli bir gün olmasından dolayı gideceğim yere kadar olan araba yolculuğum , radyodan dinlediğim hareketli ve yüksek sesli müzikle birlikte keyifli bir seremoniye dönüştü

Sanırım güneşli olan bu günün keyfini sadece ben sürmüyordum . Eskişehir de kimse evinde değildi sanki ! Pek çok kişi arabasına binmiş trafiği kalabalıklaştırırken , arabası olmayan yada arabayla dışarıya çıkmayı tercih etmeyenlerde yaya trafiğini coşturuyordu . Etrafı saran bu canlılık benimde iç dinamiğimi harekete geçirmiş hissettiğim mutluluk katlanarak artmıştı .

Oldum olası bahar aylarını sevmişimdir . Keşke mümkün olabilse de yılın Nisan , Mayıs , Haziran aylarını bir kısır döngüye sokabilsem ve başa dönüp dönüp aynı zamanları tekrar tekrar yaşayabilsem . Yaşlanmasam demiyorum , yaşlansam ama hep baharı yaşayarak yaşlansam . Yılın en kasvetli zamanları olan Kasım ve Aralık ayına hayatım teğet bile geçmese . Aralık ayı , adı bile özensiz . Sanırım geçmişin insanları bu aya ismini verirken , aya tekabül eden günlerin sıkıcılığından olsa gerek karakter sahibi bir isim koymaya tenezzül bile etmemişler . Neyse artık Aralık ayına bu kadar hakaret etmek yeterli yoksa ona cevap hakkı doğacak .

Gümüş Kaşık (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin