Taksiden inip eve kadar giden yolun geri kalanını yürüyüp , bu sırada da sindire sindire düşünmeye karar verdim .
On bilemedin on beş dakikalık yürüme mesafesi sonrasında eve ulaşacaktım . Bu süre içerisinde gelecekte nasıl davranmam gerektiği ile ilgili kararların en azından bir kısmını belirlemeliydim . Bunlar içinde en öncelikli olanı Gönen ' i aramalı mıydım yoksa aramamalı mı ? Olanıydı . Hadi bundan geçtim o aradığın da nasıl davranmalıydım . Artık , onun içinde bulunduğu şartları biliyordum ve benim yüzümden ailesiyle yani babasıyla arasında sorun yaşansın istemiyordum . Kafam çok karışıktı aşkıma sahip çıkmalı ve ne olursa olsun Gönen ' in elini bırakmamalı mıydım yoksa yoksa .. İkinci ihtimali düşünmek bile istemiyordum . İstemiyor olmam beynime sızan düşüncelere engel olamıyordu maalesef . Düşünceler sızmakla kalmıyor bütün ağırlığıyla karar mekanizmama baskı yapıyordu .
Kendi iç dünyamın dayanılmaz gerilimi adımlarımı hızlandırıp bir an önce eve ulaşabilmem için bana itici güç veriyordu . Hızlı hızlı adım atarsam sanki kararsızlık buhranından kurtulabilirmişim , düşüncelerimi adımlarımın gerisinde bırakabilirmişim gibi eve yaklaştıkça adeta koşar adım hareket etmeye başlamıştım . Tam apartmanın önüne geldiğimde telefonumun çaldığını duydum ve ani fren yapan araba misali pat diye durdum . Ekrana bakmasam bile arayanın Gönen olduğundan adım gibi emindim . Telefonun üçüncü çalışında yürüyüşümün nefesime verdiği düzensizliğe ayar verip , sesimi normal tutmaya çalışarak arayanın Gönen olduğunundan emin bir şekilde cevap ver imgesini sağa doğru kaydırdım .
" Efendim , Gönen "
" Şebnem ! Nasılsın ? Daha iyisin değil mi ? Toparlayabildin mi kendini ? "
O sorularını telefonun öbür ucundan sıralarken , ben de ona cevap niteliğinde verilecek kelimeler arıyordum kafam da . O dün akşamdan sonrası için soruyordu durumumu doğal olarak , sabahtan bu zamana kadar olanları bilmediği için . Bense her iki zaman diliminde yaşananların tek tanığı olarak iç güdüsel olarak kötüydüm ama sabah ki buluşmam dan sonra daha kötü oldum diyemezdim . Tek olay üzerinden değerlendirip Gönen ' i olduğundan daha üzgün hale getirmemek için
" Daha iyi olduğumu söyleyebilirim " dedim . Yalan söylemiştim . Yalan söylemenin bana yaşattığı duygudan nefret etmiştim ama bu durumda yapılacak en doğru şeyi yapmıştım .
Aldığı cevaptan rahatlamış olduğunu , daha sonra kurduğu cümlede ki sesinden anladığım Gönen devam etti
" Bunu duyduğuma sevindim . Dün akşam için senden tekrar tekrar özür dilerim . Bugün seni biraz geç aramamın sebebi de hem biraz kendini toparlaman hemde dinlenmen içindi . Sana buluşalım mı diye sormayacağım bugünü kendine ayırmak isteyeceğini düşündüm "
İçimden Allah ' a şükrettim . Bugün bu Gönen bile olsa Turhanlı ailesinin başka bir ferdiyle daha buluşup görüşmek istemiyordum . Bunu ona açık bir şekilde olmasa da ima yoluyla söyledim .
" Senin için de yorucu ve zor bir akşamdı bugünü ikimiz de kendimize ayırsak hiç fena olmaz "
" İyisin değil mi ? Yani seni görmüyorum ya o yüzden tekrar soruyorum "
" Evet , iyiyim beni merak etme " derken istemeden de olsa gözlerim doldu . Ağlamak üzere olduğum ve sesiminde gözyaşlarıma değişim olarak eşlik etmesine izin vermemek için çabucak
" Şimdi biraz yürüyüşe çıktım sonra tekrar konuşuruz oldu mu ? "
Karşımda ki ses biraz duraksadıktan sonra
" Oldu " dedi
Klasik vedalaşma kelimelerimizi de söyledikten sonra telefonu kapattım . Gönen ' in son kelimelerin de biraz şüphe biraz da kırılmışlık vardı sanki . Bunu farketmiş olmak deminden beri güçlükle tuttuğum gözyaşlarımın yavaş yavaş yanaklarımdan süzülmesine sebep olmuştu . Ağır ağır olduğum yere çöküp başımı dizimin üstüne yasladım ve kendimi kollarımla sardım . Usul usul akan gözyaşlarım diz kapağımı ıslatıyordu . Ne için ağladığımı tam olarak bilmiyordum ama gözyaşlarımı da durduramıyordum . Yaşadığım duygusal kıskaç mıydı yoksa Gönen ' in bana annesi söylemese belki de asla söylemeyeceği arada kalmış olması durumu muydu akan yaşların sebebi . En başta ona yalan söylemiş olmak tetiklemiş olsa da sanırım her ikisi için di . Yani bizim içindi .
Gelen geçen insanların tuhaf bakışlarına maruz kalmamak için Medine fukarası oturuşumdan kurtulup ayağa kalktım . Gözyaşlarımın akışı durmuştu , yanaklarımda ki ıslaklığı da iyice kuruladıktan sonra derin bir nefes alıp kendime gelmeye çalıştım . Ağlamış olmanın yüzümde oluşturduğu izlerin en azından bir kısmının silinmesi için açık hava da biraz daha oyalandıktan sonra eve çıktım .
Kapıyı açarken şimdi de Nihal sultan la yüzleşme zamanı diye geçirdim içimden .
İçeri girmeden annemle burun buruna geldim . Gayri ihtiyari olarak
" Anne ! Bir yere mi gidiyordun ? " Diye şaşkınlıkla bezenmiş sesimle sordum .
" Ben değil biz gidiyoruz . Uzun süredir birlikte bir şeyler yapmadık . Kahvaltı geçti ama öğle yemeği , üzerine çay keyfi yapacağımız sahil kenarında bir yerlere gidebiliriz diye düşündüm . "
Düşündüm dediğine göre bu karar verdim itiraz etmen bir şey değiştirmeyecek demek oluyordu . Bende aynen onun istediği gibi davranıp itiraz etmedim .
" Tamam gidelim . Gitmek istediğin belirli bir yer var mı ? "
" Evet geçen arkadaşlarla birlikte gittiğimiz küçük ama samimi bir yer keşfettim taa o zamandan buraya bir gün şebnemle de gelmeliyiz diye geçirdim kafamdan . İşte o gün bugünmüş . "
Bunları konuşurken bir yandan da evden çıkmak için son hazırlıklarını tamamlıyordu . Çantasından anahtarlarını çıkararak kapıyı kilitlemeden önce ayakkabılarını giydi . Kapıyı kilitledikten sonra kapıyı açılıyor mu diye ittirdi . Bu annemin rutiniydi . Bunu evden beraber çıktığımız her seferinde yapardı . Bütün yapılması gerekenler yapıldığına göre artık gidebilirdik .
Apartmandan annem benim koluma girmiş şekilde çıktık . Apartman boşluğunun loşluğundan ayrılıp , yaz günü öğle vaktinin en parlak zamanın da gün ışığı ile buluşmuştuk . Ağlamış olduğumu içeri de tam olarak görememişse bile bu kadar parlak ışığın altında kabak gibi ortada olan suratımdan her bir göz yaşı damlasının geçtiği yolları bile ayırt edebilirdi . Belki de çoktan etmişti . Kapının önünde bir süre gözlerini yüzümde gezdirdi , derin bir iç çekip gördüklerine dair hiç bir şey söylemeden ve olağan dışı bir şey olmamış gibi neşeli tutmaya çalıştığı sesiyle
" Hadi gidelim " dedi
Bu söylediği söz yüzünden bile anneme minnettardım . Ayak üstü beni sorguya çekmemiş , yüzümde gördüğü hüznü daha derinleştirmemek için beni sorularıyla bunaltmamıştı . Ama bu bunaltmayacağı anlamına gelmiyordu . Hele bir gideceğimiz yere varalım . Olsun bana bu kadarcık süre bile tanıması takdire şayandı .
" Anne şu yere otobüsle mi gideceğiz ? "
Elini yanağıma koyup şefkatle okşadıktan sonra
" Kendimizi şımartacağımız bir günde o yere tabi ki de otobüsle gitmeyeceğiz. Öyle olursa oraya gidene kadar pestilimiz çıkar yapacağımız keyif kabus olur . O yüzden doğru taksi durağına "
Yürürken kafamdan da , sabah bu yolu yürüdüğüm zamanlar geçiyordu . Sabahla şu an arasından günler geçmiş gibi hissediyordum . Duyduklarım , hissettiklerim ve yaşadıklarım bu sabah ki geçirdiğim süre konusunda beni zamanın izafi yani göreceli olduğuna bir kez daha inandırmıştı . Bir de pırıl pırıl bir yaz gününde neşe ile dolup taşmam gerekirken , hüzünle boğuluyordum . Ruhumun karanlığı güneşli bir günü bile gölge de bırakmıştı . Bu da havanın ruhumuza etkisinin , ruhumuzun havayı takmamasından daha az olduğunun kanıtıydı .
Taksinin arka koltuklarına oturup arkamıza yaslandığımız da annem
" Gideceğimiz mekanı çok seveceksin . Çayları müthiş "
Gülümsedim
" Seninkinden bile mi "
Yüzünü ciddileştirerek
" Öyle olsaydı fevkalede derdim . Demediğime göre "
Verdiği cevaba sadece gülümsedim . Taksi sahil yoluna çıktığında başımı cama doğru çevirip dalgınca denizi izlemeye koyuldum . İkimizde konuşmuyorduk . Ben kafamda yükselmeye çalışan sesleri susturmaya çalışırken annem sessizliğini koruyordu .
Ne kadar süre yol aldık bilmiyorum ama arabanın durmuş olduğundan istediğimiz yere gelmiş olduğumuzu anladım . Annem taksinin ücretini ödemiş ve ikimizde inmiştik .
Kovboy filmlerinde ki kasabaların adının yazılı olduğu tahtalar gibi uyduruk diyebileceğimiz bir tahtaya " Sakız kahve " ismi yazılmış ve bilerekte eğri asılmış olan mekanın tabelasını gördüğümde buranın annemin bahsettiği yer olduğunu hemen anladım . Daha içeriyi görmemiştim ama dışarıdan edindiğim izlenim tam annemin tarzı diyebileceğim cinstendi . Allah dan geldiğimiz yerin adı Alaçatı ya da içinde Alaçatı geçen bir şey değildi . Malum son dönemlerin modası , içinde bir şekilde Alaçatı ' nın geçtiği mekanlar açmak , kıyafet çeşitleri üretmek üzerine . Ne diyorlardı buna hah buldum " Yükselen trend "
Sakız kahve ' in içine girdiğimizde dekorasyonun , yükselen trendin kurbanı olmayan , eski usul çay bahçesi kavramının modernize edilmiş hali olduğunu farkettim ve ilk tesbitim de yanılmadığımı gördüm. Yani tam olarak annem ' in tarzı olduğu gerçeğini . Masaların hemen hepsi deniz görüyordu ve hepsi de ahşaptandı . Buna keza sandalyeler de ahşaptı . Sandalyelerin üzerine herbiri diğerinden farklı , rengarenk minderler bağlanmıştı . Bağlanmıştı diyorum , hani kenarlarında kendi kumaşından bağcıklar olan minderler vardır ya işte onlardanlardı . Zaten modernize edilmiş olmanın en önemli belirtisi de ahşap üstüne bağlanan minderlerdi . Yarı yarıya dolu olan kahvede bize en yakın olan dört kişilik masaya tabiri caizse rahatça karşılıklı olarak oturduk . Yanımızdaki boş sandalyelere de çantalarımızı koyduk . Gözlerimi çevrem de gezdirirken ister istemez İnci hanımla sabah buluştuğum mekan geldi gözlerimin önüne , şu an bulunduğum yerden ne kadar da farklıydı tıpkı Turhanlı ailesiyle bizim ailenin yaşam koşullarının farklı olması gibi . Birbirinden aşağı ya da yukarı demiyorum farklı diyorum . Kesinlikle ailemi ve bana sağladıkları yaşam şartlarını küçümsemiyorum ve Gönen ' in ailesinden aşağı da görmüyorum ama başta da dediğim gibi farklıyız . Gönen de , İnci hanım da bunlara değinmemiş olsa da bu konu üzerinde cümle kurmamış olsalar da farklı olduğumuz gerçeği değişmiyordu . Bu da korkarım ki zaman içinde Gönen ve benim aram da derin uçurumlara sebep olacaktı . Kafam da ki ağır düşüncelerin ruhuma yaptığı baskı sebebiyle derin bir nefes aldım. Aldığım bu sesli ve derin nefesimi duyan annem zaten tüm algılarıyla tetikte olduğu için nihayet konuşmayı başlatma kararı aldı ve
" Anlatabilecek duruma geldin mi ? "
" Neyi ? "
" Herşeyi ? "
Daha böyle tek kelimelik bir sürü soru sorabilirdik birbirimize ama bu zaman kaybından başka bir şey olmazdı .
" Nasıl ve nereden başlayacağımı bilemiyorum . Sana sabahtan bu yana ne yaşadığımı mı anlatayım yoksa ne düşündüğümü mü karar veremiyorum "
" Biraz önce söylediğim gibi herşeyi . Yaşadıklarını , düşündüklerini , hissettiklerini içinde ne varsa her şeyi "
Annem bana rahatça konuşabilmem için açık çek vermişti ama ben çeki bozdurmak istiyor muydum ? İstiyordum ... O yüzden de yaşadıklarımın en başına yani sabaha döndüm . Kısık ve konuşmaya isteksiz çıkan sesimle İnci hanımla buluşmamızı ve neler konuştuğumuzu tüm ayrıntılarıyla anlatmaya başladım . Ara ara susuyor unuttuğum bölüm var mı diye düşünüyordum . Suskun kaldığım zamanlarda annem sabırla konuşmaya başlamamı bekliyordu . En nihayetinde anlatacaklarım bittiğin de derin bir soluk alarak dolu dolu olmuş gözlerimi bana sevgi ve anlayışla bakan annemin gözlerine odakladım .
" Anne ! Ne düşüneceğimi , ne yapacağımı , nasıl davranacağımı bilmiyorum "
Sakince sadece
" Neden ? " diye sordu
Sorusu karşısında gözlerimi yumunca akmak için can atan göz yaşlarım tüm hızlarıyla ilk damlaların yanaklarım da açtığı yoldan fütursuzca birbirleriyle yarışarak çeneme kadar ulaştılar . Elimin tersiyle ne kadar silsem de yenileri silinenlerin yerine geliyordu . Masadan aldığım peçeteyle yüzümü iyice kurulayıp bir süredir cevapsız kalan annemin sorusunu yineleyerek konuşmaya başladım
" Neden mi ? Anne belki açık açık sana hiç söylemedim , söylemesem de senin bildiğini , anladığını biliyordum . Anne ben Gönen ' i çok seviyorum . O kadar çok seviyorum ki , bu sevgi yüzünden ondan ayrılabilecek , kendimi onsuzlukla cezalandırabilecek kadar çok seviyorum . Birlikte olmayı ne kadar çok istesem de ona konulan , benim ona ulaşmamın yolunu kesin engeller var . İşte bu yüzden çıkmazdayım "
" Her şeye başka bir gözle bakmayı denedin mi ? "
" Hangi başka gözle ? "
" Daha mantıklı , daha gerçekçi bir gözle "
Alayla gülümseyip
" Zaten duruma mantıklı ve gerçekçi baktığım için ondan ayrılmamın en doğrusu olduğunu düşünüyorum . Onu zor durum da , ailesiyle benim aram da seçim yapmak zorunda bırakmak istemiyorum . Ona bunları yaşatmayı istemeyecek kadar çok seviyorum "
" Diyelim ki senin mantıklı bakış açın bu , onun zor durum da kalmasını istemiyorsun . Peki onu bırakırsan sen nasıl bir durum da olacaksın ? Bunu kendine hiç sordun mu ? "
İç çektim ve
" Sormadım çünkü cevabını biliyorum "
Annem neşesiz bir gülümsemeyle
" Madem neler yaşayacağını biliyorsun neden Gönen ' i bırakma ihtimalini düşünüyorsun ? Sana bakıyorum da gördüklerimden şu sonucu çıkarıyorum sen düşünmüyorsun kararını çoktan vermişsin ama bunu kendine kabul ettirmekte zorlanıyorsun . Bana anlatmanın sebebi de doğru yaptığını söyleyip sana destek olmamı sağlaman "
" Gerçekten öyle mi düşünüyorsun ? ."
" Bunu bana sen söyleyeceksin "
Ellerimi yüzüme kapatıp yanaklarım kızarıp acıyıncaya kadar sıvazladıktan sonra tekrar dolan gözlerimle
" Bilmediğimi sanıyordum ama belki de sen haklısın ben çoktan kararımı verdim de oluşabilecek sonuçları kendime kabul ettirmeye çalışıyorum "
Annem benim için üzüldüğünü gösteren bakışlarıyla yüzümü süzüp
" Duruma gerçekçi yaklaştığını söylüyorsun ya . Aldığın kararın , gösterdiğin yaklaşımın herhangi bir romantik film kadın karekterinin fedakar tavrından hiçbir farkı yok . Sen bence tamamıyla duygusal davranıyorsun "
Zora ki gülümseyerek
" O kadar kadın karakter yanlış davranmış olamaz değil mi ? "
" Romantik filmleri seyreden ben , feyz alıp hayatına uygulayan sen . Aldığın karar doğru ya da yanlış sonucunu ikimiz de yaşayıp göreceğiz . Umarım yaşadıkların dan büyük hasar almazsın . Aşk acısını okumak , seyretmek başka yaşamaksa bambaşka "
Annem doğru söylüyordu bambaşka olmak konusunda aşık olmak olayı bile bambaşkayken , yaşamakta , birlikte olmakta , ayrılmakta bambaşka olmalıydı .
Aramızda yaşanan her ikimizinde denize bakıp kendi iç dünyasına daldığı sessiz geçirdiğimiz süreye annem bu sefer gerçekten cevabını bilmediğim bir soruyla son verdi
" Peki Gönen ' e kararını ne zaman açıklayacaksın ? "
" Bunu hiç düşünmedim ? "
" Onu gördüğünde ne diyeceksin ? "
" Bir süre için hiçbir şey "
" Bu ona da sana da haksızlık değil mi ? "
" Neden böyle söyledin şimdi ? "
" Çünkü sen ondan ayrılacağını bile bile onun yanında olacak ve daha çok üzüleceksin , o ise hiç birşeyden habersiz ilişkinizin yolunda gittiğini düşünüp bir yalanı yaşayacak "
" Çok haklısın anne , karar almak çok zordu ama bu söylediklerinle uygulamaya geçirmem daha da zor olacak "
Yine sessizlik ve denize kayan bakışlarla tekrar kendi iç dünyamıza döndük .
NOT : Keyifli okumalar .Bölümün başına koyduğum resim çiy yani Şebnem resmi . Bu tür resimleri sıklıkla görürseniz şaşırmayın . Kafanızda şöyle bir imaj oluşsun hikayem de ki Şebnem de doğada ki şebnemler kadar saf ve duru bir güzelliği sahip . Onu o şekilde düşünürseniz Gönen ' in neden ona ilk görüşte aşık olduğunu anlarsınız . Sevgiyle ve sağlıcakla kalın . Ruhunuzdaki iç barış hiç kaybolmasın .