Evlenmeden OLMAZ

By mericern

767K 43.1K 4.4K

Ömrü boyunca ufacık detayları bile planlayan, titizlik hastası, aşırı mantıkçı, duygusuz deyim yerindeyse rob... More

Özel Bölüm
1. Bölüm KARMA (part 1)
1. Bölüm KARMA (Part 2)
2. Bölüm Kızmızı Tırnaklı Kız ve Bebek Yüzlü Kurt
3. Bölüm Dert Ortağı (Part 1)
3. Bölüm Dert Ortağı ( Part 2)
4. Bölüm Pişmanlık
5.Bölüm Darmadağın
6. Bölüm Kulübedeki Misafir
7. Bölüm Kelepçeli
8. Bölüm Ece Tipi Depresyon
9. Bölüm Felekten Bir Gece
10. Bölüm Koca Avı
11. Bölüm Bücür Hırsız
12. Bölüm Lanetli Elbise
13. Bölüm Seksi İç Ses
Özel Bölüm
14. Bölüm Trans Yağ
15. Bölüm 3:0
16. Bölüm Tekerlek meselesi
17. Bölüm Çıplak Ayak
18. Bölüm Baskın
19. Bölüm 37.5
20. Bölüm Allah Korusun
21. Bölüm Come Back Jack...
22. Bölüm Ece are you ok?Are you ok?
23. Bölüm Hello Kitty
24. Bölüm Ejderhalı prens
25. Bölüm Yatırtepe
26. bölüm Çelimsiz VIP
27. Bölüm Tazmanya Canavarı
28. bölüm Yalnız Kalplerde Atarlar
29.Bölüm Temel Reis
30. Bölüm Çapraz Sorgu
31. Bölüm Telve
32. Bölüm Yımırta yirmin?
33. Bölüm Yavru Kanguru
34. Bölüm V.I.P mahkum
35. Bölüm Kırılma Noktası
36. Bölüm Minyonların Savaşı
37. Bölüm Mumya
38. Bölüm Dedeye Sahip Çıkalım;)
40. Bölüm Fosilzade Part 1
40. Bölüm Fosilzade Part 2
41. Bölüm Müstakbel Kayındedeciğim
42. Bölüm Bim Bam Bom

39. Bölüm Dedecik gittiiiii, gitti, gitti, gitti.

10.2K 799 41
By mericern

Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. İnsanlar değişir zamanla bambaşka kişilere dönüşür. Yeri gelir  dönüp baktığınızda  siz bile bir zamanlar olduğunuz insanı tanıyamazsınız.

Bazen masum bir bakış, sevimli bir gülüş insana unuttuğu herşeyi, geçmişinde gömülü kalan kendisini hatırlatır. Bir mucize gibi, size bir zamanlar kim olduğunuzu anlatır. Tıpkı Ece'nin Bulut'a kim olduğunu anlattığı gibi.

Camdan dışarı bakıyor hastane bahçesinde ağıt yakan kızı izliyordu  Bulut. Odada onu izleyen Ege ve Jin'i unutmuş kendini anın akışına kaptırmıştı.  Yüzünde tatlı bir gülümseme ile Ece'ye bakıyordu.

Etrafındaki herkes Bulut'un nasıl bir insana dönüştüğünü bilir ona göre davranırdı. Soğuktu genç adam. Bir şekilde hissizleşmiş yaşamanın sadece nefes almak olduğuna inanmaya başlamıştı. Asla gülmez asla ağlamaz ailesinin deyimiyle robot gibi yaşardı.

Ufacık boyutlarıyla karınca kadar bir kızın onda bu kadar büyük değişiklikler yaşatmasını anlamıyor,  anlayamıyordu. Bundan bir ay önce sadece biri adını söyledi diye mutlu olacağını söyleseler kesinlikle inanmazdı.

Şuan bile neye neye bu kadar içten güldüğünü bilmeden sırıtıyordu. O bahçedeki manzarayı incelerken Ece yere oturmuş dizlerini dövüyordu.  Yanında ki Danny ve Songül onu kendine getirmeye çalışıyor sırtını sıvazlıyordu. Bakınca çokta komik olmayan bu manzara nedenini bilmeden Bulut'u gülümsetiyor hatta kalp atışlarının düzensizce hızlanmasına neden oluyordu.

Mızmızlanan Ece o kadar sevimli duruyordu ki gülümsememek elinde değildi. "Bu sefer başını biraz fazla büyük bir belaya bulaştırmış olmalı."

Eninde sonunda Ece'nin  yardım istemek  için ona geleceğini biliyordu Bulut. Az önce karşılaştıklarında burnundan kıl aldırmamış güçlü görünmeye çalışmıştı belki ama Bulut'a  ihtiyacı vardı. Ailesini kızdırmamak için, Rize'ye gitmemek için, özgürlüğü için.

Ece'nin Bulut'u yanında istemek için sayısız nedeni vardı. Koca bir mahallenin onu Ece'nin nişanlısı sandığından haberdardı Bulut. Kuzeni arkadaşları hatta ailesi bile Bulut'u damat olarak biliyor tanışmak istiyor olmalıydı. Babasından ufaklığın hastaneye annesini nişanlısı ile tanıştırmak için geldiğini duymuştu.

Ece'nin Bulut'u yanında istemek için sayısız nedeni vardı belki ama Bulut'un tek bir nedeni bile yoktu.  Her zaman duygusuz bir adam olmuş ailesinden uzak yaşamıştı. Dedesi olaya dahil olmadıkça annesi yada babası Ece'yi gelini sanmasının onun için bir önemi yoktu. Rahatlıkla karşılarına geçip gerçekleri söyleyebilirdi. Kıyamadığı tek kişi yaşlı dedesi olduğu ve onun hiçbirşeyden haberi olmadığı halde neden bu oyunu sürdürüyordu? Neden genç kızı her saniye yanında istiyordu? Neden Ece'yi görmediği günlerde kendini berbat hissediyordu? Neden kimsenin düşüncesine kulak asmıyorken küçük kızın en ufak bir sözü canını acıtıyordu?  İşte günlerdir tek düşündüğü şey buydu.

"Uzun zaman sonra ikinci kez görüştük. Nasılsın yumurta çocuk "

Yatırtepe 'ye ilk gittiğinde  cüzdanını telefonunu hatta kolunda ki saati bile çalan kişiye baktı Bulut. Bakışları hemen yanında dikilen sinirli kişiye döndüğünde"Evet , tekrar  görüştük." dedi. Baştan aşağı mumyalanmış genç adamı inceledi bir süre.

Normal bir günde normal bir Bulut olsa bu halde ne işleri olduğunu sorgulamaya bile gerek duymadan güvenliği çağırırdı. Ona Ece'nin deyimiyle yumurta çocuk diye seslenen kişiyi yanındaki mumya ile birlikte yaka paça dışarı attırır bunu yaparken zerre tereddüt etmezdi.

Ece hayatına sadece gülücüklerini geri getirmemiş, tuhaflıklara bakış açısınıda değiştirmişti.

Artık bir şeyi Bulut'un garip bulması için o şeyin aşırı derecede şaşırtıcı olması gerekiyordu. Karşısında dikilen iki kişiden birinin mumyalı olması diğerinin ve onu soymak için kanla başla savaşması sıradan geliyordu.  Ece ile tekrar karşılaştığı andan itibaren olmaz dediği öyle şaçma şeyler olmıştu ki uzaylılar dünyayı bastı deseler tereddüt etmeden inanırdı.

"Asıl sen ve  ben görüşmeyeli uzun zaman oldu değil mi?"

Mumyalı kişiyi uzun süre incelemesine gerek yoktu Bulut'un. Sadece boyuna posuna bakması bile o kişinin Ege olduğunu anlamasına yetmişti. Ege her zaman yapılı bir insan olmuştu, çocukken bile. Üstelik ses tonu ve alaycı tavırları hiç değişmemiş Bulut'un hatırladığı gibi kalmıştı. "Haklısın Ege. Çok uzun zaman oldu."

Camın önünde durmaktan vazgeçip onu izleyen ikilinin yanına yöneldi.  Aklı bahçede hayatı sorgulayan huysuz Ece'de olsa da yıllar sonra karşılaştığı Ege ile yüz yüze konuşması gerektiğini biliyordu. "  Görüşmeyeli nasılsın?"

"İyiydim. " Jin'in elindeki makası alıp hışımla banyoya yönelmişti.  Tuvalette baş hekimden saklanırken çakma Superman'in kim olduğunu  öğrenmişti. Tenine yapışmış sargıyı tüm gücüyle parçalarken dudaklarını kemiriyor, sakin kalmaya çalışıyordu. Aklı hastane yatağında yatan küçük Ece'nin güçsüz ve çaresiz görüntüsüne odaklı, geçmişte kalan Bulut'un geri dönmesine sinirliydi. Herşeyden çok değer verdiği Ece'yi incitebilmiş tek kişi hayatlarına geri dönmüştü. Üstelik gelip geçici biri olarak değil. Ece'nin parmağında Bulut'un yüzüğü varken, ikili istemeden nişanlı oyununa girişmişken ne yapacağını bilmiyor, endişeden gözlerine uyku girmiyordu.

########

"Gittiiiiii, gitti, gitti gitti..." Elleri ile dizlerini dövüyor içli içli bağırıyordu Ece. Sesi hastane bahçesinde yankılanıyor tüm herkes ona bakıyordu.

"Dedecik gittiiiii, gitti, gitti, gitti..." Ona bakan insanları zerre olsun umursamıyordu.  Utanacak, dışardan nasıl göründüğünü sorgulayacak halde değildi. Hayatı film şeridi gibi gözünün önünden geçiyor, son sahne hep Bulut'un elinde can verişi oluyordu.

"O elmas olmayacak mıydı?"

Başını sinirle dalga geçen Songül'e çevirdi Ece. Dişlerini göstererek hırlıyordu. Bu hareketinden arkadaşı korkması gerekirken ürküp kaçan kişi Danny olmuştu.

"Tamam canım üü ürüü üüü yani, devam et sen ağıt yakmaya. Isırmada."

Dişlerini birbirine sürtüp kaşınma istersen bakışları attı Ece. Elleri havada pes eden Songül'e yaklaşıp "Ne yapsak , huzur evinden yaşlı bir adam kaçırıp mumyalasak? Yerine onu koysak?" dedi. " Annemde işe yaradı. Belki Bulut'da yer. "

"Saçmalama Ece."

Saçmaladığının oda farkındaydı.  İçinde bulundukları durumda mantıklı düşünmesi ve sonu ölümle sonuçlanmayan bir çıkış yolu bulması gerekiyordu fakat aklına tek bir şey gelmiyordu. " Daha iyi bir fikrin var mı?" Tahmin ettiği gibi çıtı çıkmayan Songül'e bakıp başını salladı Ece. " Mantıklı  ol diyene bak. Sesi çıkmıyor. Şuan neler düşünüyorum bir bilsen. Aklımda manyak fikirler var. İçlerinde en baskını Bulut'u bulup kafasına sıkmak mesela."

"Ne?!"

"Nasılsa parça parça öldürüyorum çocuğu baksana. Önce annesi babası şimdide dedesi." Haklı olduğunu düşünen Songül evet anlamında başını sallarken, Danny hala daha duyduklarının şokunu atlatmaya çalışıyordu. "Acı çektirmeyelim derim ben. Azar azar acı vererek öldürmek yerine alalım Temel Reis'in beylik tabancasını alnının çatına..."

"Sus bence!  Çocuk bembeyaz oldu korkudan."

  Beti benzi atan bebek yüzü bir gıdım bile önemsemiyordu Ece. Bu halde olmalarının tek nedeni sonuçta onların cilveli aşk atışmalarıydı. Tamam Bulut'un annesini babasını tek başına hedef almış olabilirdi. Ama ölüm fermanını çıkartacak hareket dedeciğin kaybolmasıydı ve o bundan emindi."Bir adama sahip çıkamadınız. Birbirinize kuyruk sallarken  kocaman adamı kaybettiniz. Yazık size. Mezar taşıma biz erdik muradımıza o girdi mezara yazarsınız. ..."

"Yalnız imalarımıza dikkat edersek. Biz bebek yüzle kavga ediyorduk minnoş yok öyle kuyruk sallama falan. Hem bir ona bak bir bana bak. Hiç uyum var mı?"

"Neden yokmuş uyum? Hem benim bir adım var. Arada sırada bebek yüz yerine adımla seslenmeyi deneyebilirsin mesela? "

Tekrar atışmaya başlayan Danny ve Songül'e sinirlenip ayağa kalktı Ece  "Koyun can derdinde kasap aşk meşk. Çıldırıyorum!"

Etrafında üç yüz atmış derece dönüp tekrar başladığı noktaya geldiğinde başı dönüyordu. " Üçe ayrılalım. Bebek yüz acile baksın belki içeri almışlardır adamcağızı. Senle ben bahçeye bakalım. Songül sen sola ben sağa. Hadi." Ellerini hızlıca birbirine çarpıp araması için ona ayrılan yere yöneldi Ece.

"Ponçiğim orası sol yalnız."

"Biliyoruz her halde." Bozuntuya vermeyerek gittiğinin aksi istikametine koştu Ece. Bahçeyi hızlı hızlı adımlarken heyecandan tırnaklarını kemiriyordu. "Bu sefer beni öldürecek. Vallahide öldürecek." Sürekli etrafında döneniyor aklına gelen her yere bakıyordu Ece. Korkudan o kadar kendinden geçmiştiki bacak boyu kadar çöp kutularının bile kapaklarını açıyor, yumruk kadar taşların altlarına bakıyordu.

"Böyle olmayacak." Bahçedeki banklardan birinin üstüne çıkıp etrafına bakındı bir süre. Yükseğe çıkarsa etrafı daha kolay görebileceğini düşünmüştü "İşe yaramıyor. Yeterli değil. Lanet olsun ufak boyutlarım!!" Sağına soluna bakınmış çaprazındaki heybetli ağacı keşfetmişti. Kısa boyu yüzünden bankın üstünde ancak normal insan boyutlarına ulaşabiliyordu.

"Haydi bismillah." Dev çınar ağacının üstüne maymun gibi tırmanmaya başlamıştı. Olabildiğince yükseğe tırmanıp. "Bakalım neredeymiş bu dedecik." Gözlerini kısıp bahçeyi kolaçan ederken ileride koşuşturan Songül dahil herkesi görmüş kayıp adamı görmemişti "Öldürecek beni Bulut. İbreti alem için şuracıkta canımı alacak. "

Gözünün önünde beliren Bulut'un kızgın yüzünü  unutmak için başını iki yana salladı Ece. "Napıyım canım. Bilerek yapmadım ya." Açıklamasının yeterli olmadığının ve sadece kendini sakinleştirmeye çalıştığının oda farkındaydı. Bulut'un aileme ve hayatıma bomba gibi düştün derken neyi kast ettiğini şimdi daha iyi anlıyordu. "İnmeyeceğim o zaman bu ağaçtan. Ölü yada diri. O dede buraya gelene kadar sincap gibi burada yaşıyacağım. "

######

"Bulut!" Bağırışlarını duymazdan gelen adamı yakalamak için son hız koşturuyordu Gamze. Bütün hastane çalışanlar onay vermeyen bakışlarla ona bakıyordu.  "Özür dilerim, daha sessiz olacağım." Yaşlı hemşirenin önünde ani saygı duruşuna geçip koşturmaya devam etmişti Gamze. Biraz daha huysuz kadının karşısında kalırsa o hep filmlerde gördüğü sus işareti yapan hemşire görüntüsünü  kanlı canlı  görebilirdi.

"Ya sana diyorum beni duymuyormusun?"

İlerleyen Bulut'u durdurmak için ceketini parmak ucuyla tuttu. Ona dönen genç adam "Duyuyorum,  duymazdan geliyorum." demiş kıyafetlerine dokunduğu için yüzünü buruşturmuştu.

"Elimi ittirmene gerek yoktu. Anladık  rahatsız olıyorsun." Hızla kolunu çeken Bulut'a  kızgın bakışlar attı Gamze. Eğer Bulut bağırışını dinleyip peşinde koşturtmasaydı ikiside mutlu mesut sıfır hasar kurtulabilirlerdi. "Böyle yaptığında insanlar kırılıyor.  Nedenini ben bilsemde etraftaki insanlar yanlış anlıyor, üzülüyor.  Görmüyor musun? "

"Görüyorum, görmezden geliyorum. "

Bulut'u tedavi etmek için neden bu kadar takıntılı olduğunu yeniden hatırlamıştı Gamze. Karşısında robot duruşlu sıfır mimikli soğuk ses tonuyla insana kaç kurtul diye emreden Bulut adeta taştan yapılmış bir heykel kadar ruhsuz görünüyordu . "Konuşmamız lazım. Çok önemli."

"Ece bahçede, başına yine bir bela açtığını düşünüyorum ve yanına gidiyorum. Sonra konuşuruz."

"Tamda bu noktada konuşmamız lazım." Acele ile hızını artırıp Bulut'un önüne geçti  Gamze.  "Şimdi sen kızı azarlayacaksın değil mi?. Geçen sefer zaten feci bir kavga etmişsiniz.  Baban bilmiyor nedenini ama ben biliyorum. Seni hatırlamadığı için değil mi bu sinirin? Bacak kadar kız Hulk çıkartıyor her seferinde senin içinden. Bu seferde kavga ederseniz iyice uzaklaşacak senden."

"Azarlamak için değil, hem artık kim olduğumu biliyor. Babam benim kim olduğumu söylemiş. Uzun hikaye, şimdi izin verirsen..."

"Bu noktada yine devreye ben ve sana anlatmak istediğim o uzun hikaye giriyor." İlerlemek için sağa kayan Bulut'u taklit edip geçmesine engel oldu Gamze. Sinirlenen genç sola kaydığında oda yine aynısını yapmıştı. "Yiyorsa tut ittir. İki gündür banyo yapmadım. Hodri meydan. "

"Konuşmadan bırakmayacaksın peşimi değil mi?"

Başını hayır anlamında iki yana salladı Gamze.

"Dökül o zaman."

"Burada mı?" Etrafına bakındı Gamze. Hemen çıkışın önünde koridorda dikiliyorlardı. "En azından bir bank falan olsaydı. Ayılır bayılırsan eğer yerden kaldıramam seni.  Biliyorsun oldukça güçsüz bir kızım."

"İki dakikan var. "

"Ama..." Ciddi olduğu her halinden belli Bulut'a bakıp  " Sen bilirsin." dedi. "Anlatıyorum buracıkta ve hızlıca. Günah benden gitti."

"Bir dakika kırk iki saniye."

"Çüş...." Hastanede olduğunu ve herkesin onu profesyonel bir psikolog olarak tanıdığını hatırlayıp kibar bir sesle "Abartıyorsun. " dedi.

"Bir dakika otuz saniye. "

"Ece'yle tekrar karşılaştığınızı öğrendiğimde ne kadar sevindiğimi biliyorsun. Dayanamadım babamı aradım ve seni tedavi edecek şeyi bulduğumu söyledim.  Sadece benimde en az onun kadar iyi olduğumu kabul etsin istedim. Boynuz kulağı geçer temalı konuşmamı yapıyordum ki ..."

"Ece'nin benim tedavim olduğunu nereden çıkardın?"

"Hadi ama..." Alayla sırıtıp kahkaha attı Gamze. Gülüşü o kadar sesli çıkmıştı ki az önce onu azarlayan yaşlı hemşire gerçektende sus işareti yapmıştı. "Kız sanki hayat enerjisi gibi birşey senin için. Ben ilk defa bir şeyin seni kızdırdığını, gülümsettiğini görüyorum. Ece'nin senin ilacın olduğunu fark etmeden önceki tezim neydi biliyor musun? Senin uzaylı olduğun."

Dediklerini dinleyen Bulut zerre mimik değişikliği yapmamış o her zamanki donuk yüz hatlarıyla ona bakmakla yetinmişti.

"Bir dakikan kaldı."

"Tamam anladım." Heyecandan çatallaşan ses tonunu düzeltmek için birkaç kez öksürdü Gamze. "Babamı aradım. Ona ilk aşkın döndüğünden beri ne kadar değiştiğini anlattım. Ece ile eski günler hakkında konuşup seni bu hale getiren o geceyi anlatabileceğini söyledim.  Sonuçta kız ölmemiş kanlı canlı yaşıyor. Maşallah turp gibi anneni de bir güzel benzetmiş. "

"Son otuz saniye."

Eli ayağı birbirine girmiş şekilde "Ece seni hatırlamıyor."dedi Gamze." Yani ne kadar uğraştığının pek bir önemi yok. Hatırlamayacak. "

"Ne demek hatırlamıyor, hayırlamayacak..."

"Babam seninle Ece'yi bir araya getirme fikrime pek sıcak bakmadı. Bende biraz üsteledim . Azcık arsız olabilirim biliyorsun. "

"Gamze!"

"Tamam. " Bulut'un yüksek çıkan sesinden ürküp birkaç adım geri çekildi genç doktor. Bahsettiği şey tam olarak buydu. Sadece Ece hakkında konuşurlarken bile Bulut insanlara özgü hareketlerleri sergiliyordu. Kızmak, sinirlenmek, merak etmek gibi... "Kazadan sonra uyandığında kim olduğunu dahi hatırlamıyormuş. Uzun süre oksijensiz kaldığı, kalbi durup yeniden attığı için doktorlar bu kadarına bile şükür demişler.  Herşeyi yeniden öğrenmek zorunda kalmış. Kim olduğunu, yürümeyi, koşmayı, yemeyi, içmeyi hatta konuşmayı bile. Zaten çok küçüktünüz. Ece'nin bu hafıza kaybından haberinin olduğunu bile sanmıyorum."

"Bana neden söylemiyorlar. Böyle bir şey olsaydı babam..."

"Kendini suçlama diye." Elini Bulut'un omzunun üzerine getirip havada asılı tuttu Gamze. Normal insanlara moral vermek istediğinizde sırtlarını sıvazlar sıkı sıkı sarılırdınız. Söz konusu Bulut olduğunda elinizden saçmalamaktan başka birşey gelmezdi."Olan olmuş. Hepsi geçmişte kalmış. Ece artık kocaman bir kız. Mükemmel bir hayatı var. Baksana Paşazade Holding'te çalışmak için onu seçmişler.  Gerçekten başarılı bir  mimar olmuş olmalı. " Elini havada sallayıp boşluğu sıvazladı. " Bu saatten sonra seni hatırlamadığı için kızıp azarlayıp üzmektense kendini yeniden tanıtıp sevdirmeyi deneyebilirsin. Hiçbir şey için geç değil değil mi ?"

Moral konuşması yapmaya çalışan Gamze'yi sollayıp bahçeye yöneldi Bulut. Arkada bıraktığı kız "Babama sana anlattıklarımı söyleme.  Haldun amcayada, beni öldürürler." diye bağırırken o bunca zamandır Ece'ye söylediklerini düşünüyordu.

Karşılaştıkları ilk anda ona aşırı tanıdık gelen Ece'nin kim olduğunu öğrendiği andan beri onu hatırlaması için elinden geleni yapmıştı. Genç kız hatırlamadıkça saldırganlaşmış, kırıcı konuşmaya başlamıştı. Şimdi geri dönüp baktığında ne kadar mantıksız davrandığını hissediyordu. Ece için Bulut onunla aynı gece aynı acıyı paylaşan yabancı bir adamdı. Az biraz alkolün etkisiyle uçuk bir gece geçirmişlerdi. Aralarında ki tek bağlantı genç kızın parmağındaki yüzüktü. Üstelik Ece sadece Bulut'un yıllar önceki minik ufak tefek halini değil o gece ona yüzüğü elleri ile takan kişi olduğunu dahi hatırlamıyordu.

*******Geçmişe Bakış*******

"Çok yakışmış."

"Diyorsun." Üzerindeki pijamalara bakıp sırıttı Ece.  Elleri  siyah pijamanın uzun kolları arasında kaybolmuştu. Ayak kısımları ona birkaç beden büyük geldiği için yere sürte sürte yürüyordu.  "Bu kime ait. Başkasının yatını mı çaldık şimdide? Sahil güvenlik gelmesin yine."

" Gelmeyecek, korkmana gerek yok. Rahat olabilirsin. Bu seferki hırsızlık malı değil. Bana ait."

Kollarını katlayan gence bakıp sırıttı. Kendini tuhaf bir şekilde güvende hissediyordu."Nereye gidiyoruz? "

Ayakta zor durmasına rağmen aşırı mutluydu genç kız.  Ay ışığı üzerlerine yansıyor, onları karanlıktan koruyordu.

"Kız kulesine gidiyoruz. "

"Bu saatte mi?"

Evet anlamında başını salladı Bulut. "Bizi bekliyorlar. "

"Bu kıyafetle mi? Sevgilinin falan kıyafetleri yok mu içeride?  Neden onlardan vermedin? Sığmayacağımı mı ima ettin ?"

"Buraya benden başka kimse gelemez. O yüzden bu seferlik üzerindekiler ile idare edeceğiz ufaklık."

"Sensin ufaklık. Ege senden daha büyük, onun yanında sen cücesin. Hem kaç kere diyeceğim. Minyonum ben."

Yata çarpan dalgaları izlemeye başladı Ece. Gece ikisininde planladığından çok farklı ilerlemişti. Güneş ve Furkan  tarafından kırılan iki kalp Kızkulesi'nin mükemmel manzarasında baş başa kalmıştı.  Koca restoranda onlardan başka kimse yoktu.  Tıpkı bu gece karşılaştıklarında olduğu gibi. Tek fark Bulut'un genç kızın kim olduğunu biliyor olmasıydı. Yemekler gelmiş,  sohbetler edilmişti. Gece ilerlerken, kadehlerdeki içkilerin biri bitip diğeri dolduruluyordu.

Ece yaşadıklarının verdiği üzüntüden içerken Bulut sevinçten içiyordu. 

"Gitmek istemiyorum ki ben Rize'ye.  Burada İstanbul'da kalmak istiyorum. "

"Gitmene izin vermem ki seni daha yeni buldum. "

Genç adamın neyi kast ettiğini anlamıyordu Ece. Duyduklarının üçte birini anlıyor,  geri kalan kısmını sorgulamıyordu bile. "Ne yapabilirsin ki?"

"Herşeyi. Onca zaman sonra bana döndün.  Bak yan yanayız..."

Yerinden kalkan adama baktı şaşkın şaşkın Ece.  Hemen yanında diz çöken kişinin yüzünü tam olarak seçemiyordu. İçinden o son bardağı doldurmayacaktım diye geçiriyordu. Gizemli yoldaşının elindeki kutunun kapağı açılmış, içindeki yüzük sarhoş kızın gözlerinin kamaşmasına neden olmuştu. "Bana mı veriyorsun? Ama bu  bayan mükemmele ait değil mi?"

Başını  iki yana salladı Bulut.  Kutudaki yüzüğü çıkartıp gülümseyerek genç kızın parmağına taktı. "Gerçek sahibine şimdi ulaştı. Buyüzük bir daha parmağından çıkmayacak Ece.  O zaman seni bir daha kaybetmem. Söz mü?"

Yüzüğü ağzına götürüp ısırdı Ece. O olan bitene anlam vermeye çalışırken Bulut gülümseyerek onu izliyordu. 

Ne genç kızla yabancı birinin yatını çaldıklarında, ne titanik yaptıklarında  nede dizlerinin üzerinde evlenme teklifi ettiğinde sarhoştu genç adam. Alkole aşırı dayanıklı bir bünyesi vardı. Sahile inip polisler tarafından sorguya götürülmek istediklerinde dahi sarhoş değildi. Casper lakaplı hırsızı tanıyıp  tanımadıklarını soran polisleri denize iten Ece'ye eşlik etmişti. Bileklerinden kelepçelenip karakola götürülmeye kalktıklarında tüm gücüyle memurların üzerine atlamış genç kızın kaçmasına izin vermişti.

O geceden sonra hayatının bir daha eskisi gibi olmayacağını bilerek kaçan kızı izledi. "Bana döndün..." Yüzüğün Ece'nin parmağında olduğunu bildiğinden içi rahattı. Ne olursa olsun ufaklığı tekrar kaybetmeye niyeti yoktu. Birkez bulduğu Ece'ye sıkı sıkı yapışacak yakasını bırakmayacaktı.

*******Geçmişe Bakış Son********

"Eceeee!" Bahçeye çıkıp tüm gücüyle bağırdı Bulut. Oysa Ece'yi azarlamak için bu sefer başına ne bela açtın demek için sayısız cümle hazırlamıştı. Şimdi sağa sola genç kızın adını bağırıyor düşünmeden hareket ediyordu.

Madem geçmişleri gerçekten geçmişte gömülü kalmıştı bundan sonra geleceği düşünücekti. Bahçeyi adımlarken ilerde ne yaşayacağına dair hiçbir fikri yoktu.  Ece ile olmak Azrail'le dost bela ile koyun koyuna olmak gibi birşeydi.  Başına daha nelerin geleceğini bilmese de emin olduğu  tek birşey vardı.  Yarınlarında ne olursa olsun Ece'yi istiyordu. Buna çoktan karar vermiş geriye sadece Ece'yi ikna etmesi kalmıştı.

 

Continue Reading

You'll Also Like

2.7M 149K 51
✔️ TAMAMLANDI✔️ Siz: Canım sıkılıyorrrrrrrr. Siz: Güzelim nasılsın? Siz: Banu bir bomba var anlatsam var ya ortalık fena karşırrrr... Siz: Uyudun muu...
15K 844 16
(Biyo aile kitabı) 16 yaşında olan Asel Mina' nın cehhenemin den kurtulma hikyesi (Mizah ve argo kelimeler içerir) Alıntı *** Bana üsten üsten bakı...
311K 16.7K 42
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
25.9K 982 27
bu sefer karışan bebekler bir değil ikiyse ikizler doğum da karıştıysa ? merak ediyorsan ikizlerin eğlenceli mizah dolu maceralarını okumak istiyor...