İstanbul ' u gerçek anlamda sevdiğimi söyleyemem ama , bu şehre ayak bastığım da ki hissettiğim duygular sevgiden daha farklı olarak alışkanlığın getirmiş olduğu özlemdi zannımca . İnsan neyi , niçin özlerdi ? İşte bu sorular da beni başta ki kurduğum cümleye götürüyordu . Sanırım yavaş yavaş alışıp , alışarak özlüyor , özlediğim şeyi de seviyordum . İstanbul ' a bir şekilde alışmış , özlemiştim bunun sonunda da sevecektim galiba ....
Evet ! Roma dan dönmüştüm . İnsan başka bir ülkeden kendi ülkesine geldiğinde havalimanına indiği andan itibaren kendini evinde zannediyor . Kendi ülkesinin kırık döküklüğü el aleminkinin sırça görüntüsünden bin kat daha güzel görünüyor gözüne .
Bir haftalık İtalya maceramız Roma dan başka Floransa da da verdiğimiz konserden sonra sona ermişti . Benim için ise İtalya Gönen ' in beni öptüğü Aşk çeşmesinin önünde bitmişti . Herkes Floransa için heyecanlanırken ben kalbimi ve ruhumu öpücükle birlikte Roma da , belki de Gönen de bırakmıştım . O yüzden Roma da geçirdiğim zamanları neredeyse dakikası dakikasına hafızam da muhafaza ederken , Floransa kafamda bir hayalden ibaretti .
Gönen beni o gün geç vakit kaldığım otele bırakmış ve ertesi günde Türkiye ye dönmüştü . Öpücük ve otele bırakılmam arasında beraber geçirdiğimiz süre boyunca çok fazla konuşmamıştık ama elele uzun süre gezmiş , birbirimizin varlığını ve sıcaklığını hissetmekten de geri kalmamıştık . Konuşursam aramızda ki büyü bozulur diye düşündüm herhalde , şimdi düşününce neden konuşmadığımı daha doğrusu konuşamadığımı bilemiyorum ve aramızda ki büyünün bozulmasından korktuğum varsayımına sığınıyorum . Gönen ' in konuşmama sebebi ise kişiliği olsa gerek onunla tanıştığım zamandan beri çok fazla konuşkan olmadığının farkındayım doğal yapısı konuşkan olmayan biri yaşadığımız olağanüstü durumda kendi yapısının aksine davranacak değil ya . Zaten herşey de kelimelere dökülmek zorunda değil .
Annemin beni kapıdan evin içine alış şekli ve hasretle kucaklaması olmasa sanki buradan hiç ayrılmamışım gibi hissedecektim . Bazen insan yaşadığı düzenin dışına çıkıp tekrar aynı düzene girdiğinde bu düzenden hiç ayrılmamış gibi oluyor . Bende eve geldiğimde tam da bu bahsettiğim duyguyu yaşıyordum ki annemin coşkulu sevgi gösterisi olmasaydı . Bu sevgi gösterisine bende tüm kalbimle karşılık verdim çünkü gerçekten annemi çok özlemiştim . İkimiz çok nadiren birbirimizden bu kadar uzun süre ayrı kalırdık .
Eve geldiğim de vakit öğleden sonra olmuş olsada Nihal hatun bana kahvaltı masası hazırlamıştı hem de en sevdiğim kahvaltılıklarla yani yumurtalı ekmek namı diğer French tost ve onun en yakın dostlarıyla . Kahvaltı sabah öğünü olsada biz Türkler de her öğünü kurtarırdı . Bizden kime sorarsanız sorun günün hangi öğünün de olurlarsa olsunlar kahvaltılıklara asla hayır demezler . Bende bir Türk olduğum için tabii ki de bu kuralın dışında olamazdım . Valizimi odama gelişi güzel koyduktan sonra hemen masada ki yerimi almış , yalnızca bir haftacık ayrı kalmış olsakta demlikte demlenmiş çayı büyük bir iştahla içmeye başlamıştım Çünkü bu bir hafta boyunca İtalya da sadece sallama poşet çaylar vardı ve ben onlara çay demek bile istemiyordum . Çayımı içerken yumurtalı ekmekleri de birer ikişer götürüyordum . O kadar hızlı yiyordum ki bazı lokmaları tam olarak çiğnemiyordum bile . Çiğnemediğim bu lokmaları çay yardımı ile yutuyordum yutarkende zorlanıyordum . Annem durumumun vehametini görmüş olacak ki müdahale etti
" Şebnem kızım yavaş yesene kimse önünden almıyor "
Ağzım dolu halde gözlerimi açarak yarı anlaşılır , yarı anlaşılmaz bir şekilde konuşarak
" Anne ! Bütün bunları ne kadar özlediğimi bilemezsin "
" Gören , duyanda yıllardır önündekilerden mahrum kaldığını düşünür "
Ben yine gözlerimi ayırarak
" İnsan sevdiği , alıştığı şeylerden bir hafta bile ayrı kalsa o bir hafta ona yıllar gibi geliyor "
" Amma abartıyorsun kızım "
Ağzıma yeni bir yumurtalı ekmek tıkarken
" İnan bana anneciğim hiç abartmıyorum "
Böyle yemek ve hasret üzerine başlayan sohbetimiz sonrasında İtalya da neler yaptığım , konserlerin nasıl geçtiği , oraları beğenip beğenmediğim üzerine sorular ve cevaplarla devam etmişti .Neredeyse herşeyi anlatmıştım . Neredeyse !!!! Gönen den bahsetmedim .... Bahsedemedim . Nereden başlayacağımı ve ne anlatacağımı bilmiyordum . Bir sürü şey yaşamıştık ama hala birbirimizin neyiydik , bu konuyu konuşmamış bir sonuca bağlamamıştık . Yaşadığım anların sarhoşluğu ile Türkiye ye dönünce ne olacağımızı bile konu haline getirmemiştim . Aslında ben içten içe bütün bunları Gönen ile konuşmanın yaşadıklarımızın fevkaladeliğini bozacağının ve dillenirse masalsılığını yitireceğinin farkındaydım .
Her şeyi oluruna bırakıp zamanın bana ne yaşatacağını bekleyip görmeliydim .
Gönen ' in telefon numarasını almıştım ve kendiminkini de ona vermiştim . Artık görüşebilmek için tesadüflere ve rastlaşmalara gerek yoktu . İstediğimiz an birbirimize ulaşabilirdik . Sorun ilk önce kimin kimi arayacağındaydı . Döndükten sonra onu hemen arayıp konuşmak istemiştim ama ... İşte aması vardı . Çok hevesli görünmekten korkmuştum . O benim ne zaman döneceğimi biliyordu birkaç gün arayıp , aramayacağını beklesem iyi olacaktı . Ya da , ya da bir kere de ben ondan önce davranıp arasam kıyamet mi kopardı yani . Aklım fikrim onunla doluyken neden arama cesaretini gösteremiyordum . Aslında bunun sebebi çok açıktı . Doğduğumuz andan itibaren üzerimize biçilmiş roller o kadar içimize işlemişti ki bir türlü sıyrılıp çıkamıyorduk içinden . Neydi bu roller ? Kadın olmak , erkek olmak . Bu kavramların bize dayattıklarından bir tanesinin çıkmazın da boğuluyordum ben . Yani kızlar asla ilk talep eden olmamalı , ilk adımı atmamalı ve kendini ağırdan satmalı . İyi de şu an onu görmek , sesini duymak için delirirken bu gibi baskıların neden altında eziliyordum ki ? Allah dan telefonum çaldı da içimde yaşadığım gelgitin çalkantısından kurtuldum . Telefonun ekranına baktığım da gördüğüm isme inanamadım . Biraz önce kendi içimde yaşadığım tüm açmazlar çözülmüş , geleneksellik yine kazanmıştı . Arayan Gönen di .
Anneme yemek sonrası yol yorgunluğumu atabilmek için odama gideceğimi söylemiş ve telefon geldiğinde yatakta oturur ile yatar pozisyonda kafa karışıklığımla cebelleşiyordum . İyi ki yalnızdım yoksa telefonda ki ismi gördüğümde verdiğim tepkimi annem görse anında senaryoyu yazar , tamamlar elime verirdi . Çünkü oturuyatar pozisyondan anında sıçrayarak hazır ol pozisyonuna geçmiş ve bir çırpıda telefonun aç tuşuna basmıştım .
" Gönen , merhaba "
" Sana da merhaba ve hoş geldin "
" Hoş buldum "
Telefonun açılış cümlelerini kurmuş ve ikimizde suskun kalmıştık . Yüz yüze olsak böyle bir durumla vücut dilimle yada bakışlarımla başa çıkabilirdim ancak telefonda karşılıklı susmak çok abes oluyordu . Tam ağzımı açmış bir şeyler saçmalayacaktım ki Gönen ' in bariton sesi kulağımı doldurdu
" Yolculuğun nasıl geçti ? "
" Gayet iyi " Sanki soru sorma sırası bana gelmiş gibi hissederek hemen
" Sen nasılsın ? Neler yapıyorsun ? "
" İyiyim ......... Ben seni şey için aradım "
" Ne için aradın ? "
" Ne zaman buluşabiliriz ? Buluşabileceğimiz en yakın zaman ne zaman ? "
Hemen , şimdi şu an demek istiyordum ama maalesef böyle bir imkanım yoktu . Eve daha yeni gelmiştim ve uzun süredirde yoktum . Anneme bir yerlere gidiyorum diyemezdim . Zaten gidişimi açıklayamazdım . O yüzden istemeye , istemeye
" Görüşebileceğimiz en yakın zaman yarın öğleden sonra olabilir " demek zorunda kaldım .
Gönen ' in telefondan gelen derin soluk alışı duyduğu cevaptan hiçte memnun olmadığını gösteriyordu ama benimde yapabileceğimin en iyisi buydu .
" Peki bugün neden görüşemiyoruz ? "
" Çünkü annemle yeni bir araya geldik ve daha seninle beni yani bizi bilmiyor"
İşte söylemiştim " Biz " demiştim ve Gönen den bunun aksine dair herhangi bir itiraz gelmemişti . Onun da sesinden istemeye , istemeye söylediğini düşündüğüm bir kabullenme cümlesi çıktı
" Peki tamam yarın saat bir de seni evinin önünden alsam olur mu ? "
Hemen itirazlı bir sesle atıldım
" Olmaz ! Yani olmaz çünkü annem bizi bilmiyor ve bu durumda senin beni evin önünden alman onun kafasında agresif soruların oluşmasına sebep olur "
Kurduğum cümle hoşuna gitmiş olacak ki telefondan güldüğünü düşündürten sesi geldi .
" Buna da peki seni yarın saat bir de evinizin yakınlarında ki otobüs durağından alırım "
" Tamam "
" Tamam "
" Yarın görüşürüz "
" Yarın görüşürüz "
Konuşmalarımız eko oluşmuş gibi birbirinin tekrarıydı . Sonunda telefon kapandığında suratımda çenemin ağrımasına sebep olacak kadar büyük bir gülümseme vardı . Bu saatten sonra yarın nasıl gelecekti .
Vakit korktuğum kadar yavaş ilerlememişti . Bavulumu boşaltmış , kirlileri makinaya atmış yani bavuldan çıkardığım bütün eşyalarımı makinaya doldurmuştum . Annemin çamaşır böyle mi yıkanır ? Nutku eşliğinde çalıştırmıştım . Sonra annemin aklına geldikçe sorduğu sorularına cevap vermiş yol yorgunluğumu alsın diye banyoda uzun süre ılık suyun altında keyif yapmıştım . Suyun rahatlatıcı etkisi , yolun verdiği yorgunluk ve yarın Gönen ile görüşecek olmamın oluşturduğu mutlulukla yatağa girer girmez uyumuştum .
Deliksiz bir uykuyla geçirdiğim gecenin sabahına geç sayılabilecek bir vakitte ulaşmış ve güneşli bir yaz gününe gözlerimi açmıştım . İtalya dayken ve geldikten sonra ki geçen süre boyunca düşünmediğim ama sabah kalkar kalmaz aklıma gelen bir düşünceyi vazgeçmeden uygulamaya koymaya karar verdim . Neydi bu düşünce ? Sevgili anneciğime Gönen den bahsetmek !!!!
Bu hikayenin bir yerinden başlayıp bir şekilde benim için en kıymetli olan insana anlatmalıydım . Tepkisi ne kadar ürkütücü olabilirdi ki ? Bunu ona yaşadıklarımı anlatmadan bilemezdim . Annemle daha önce böyle bir konu hakkında hiç konuşmamıştık . Değil böyle bir konu buna benzer bir şey hakkında bile konuşmamıştık . Eğer Gönen ' i sevgilim olarak adlandırırsam o benim ilk sevgilim olmuş olacaktı .
Gece iyi bir uyku çekmiş olmamın bana verdiği enerjiyle annemle kahvaltıda konuşmaya karar verdim . O çaylarımızı koyarken birden
" Anne seninle bir konu hakkında konuşabilir miyiz ? " diye sordum
Konuşma şeklimin farklılığını fark eden Nihal Hatun elinde ki demliği çaydanlığın üstüne bırakarak masada ki yerine geçip oturdu .
" Tabii konuşabiliriz de , sen daha önce böyle izin alarak konuşmazdın . Konuya pat diye girerdin . Söyleyeceğin şey önemli olsa gerek "
O böyle söyleyince ani den gelen cesaret yine aniden vücudumu terketmişti . Ama geri adım atamazdım buna bendeki farklılığın kokusunu almış olan Nihal Sultan izin vermezdi . O zaman ne yapmalıydım ? Başladığım işi bitirmeliydim . Derin bir nefes alıp
" Benim için çok önemli . Duyduğun zaman senin içinde önemli olacağını anlayacaksın "
Annem meraktan büyüyen gözlerini gözlerime dikerek
" Seni dinliyorum " deyince bir süre anlatmaya nereden başlasam diye düşündüm . Bu süre de annemin merakı katlanmış olacak ki
" Eee hadi söylesene "
" Hani bir akşam eve geç gelmiştim ve bir arkadaşımla işim vardı demiştim ya"
" Evet "
" İşte o benim arkadaşım değil "
" Neyin peki ? "
Bu işin beni bu kadar zorlayacağını hiç düşünmemiştim .
" Arkadaşım ama öyle normal arkadaşım değil ........ Erkek arkadaşım sayılır "
Oh be sonunda söylemiştim . Ben söylemiştim de annem algılayabilmiş miydi ?
" Ne ? " diye bir çığlık yükseldi kadından . Sonra sesini alçaltıp aynı soruyu tekrar sordu
" Ne ? "
Fren patlamıştı nasıl olsa , bir kez söylemiştim bir kere daha söyleyebilirdim . Çekingen bir sesle
" Erkek arkadaşım ... Herhalde ! "
" Ne demek herhalde emin değil misin ? "
Annemin bu sorusu üzerine Gönen ile tanıştığımız andan , şu zamana kadar aramızda yaşananların ' Öpüştüğümüz kısım hariç " hepsini anlattım ve sordum
" Her şeyi öğrendiğine göre sence biz neyiz " Diye yüzsüzce sordum kadına .
Ondan beklenmeyecek sakinlikle cevapladı
" Bence aranızdaki ilişkiye bir isim konacaksa ben buna Aşk derdim . Siz birbirinize aşık olmuşsunuz "
Bunları konuşan benim annem miydi ? Duyduklarıma inanamamıştım . Gerçi neden inanamamıştım ki annem tanıdığım en romantik insandı . Gönen ile aramızda ki durumu bu şekilde anlandırması aslında tam da ondan beklenebilecek bir davranıştı .
Annemin olaya verdiği sakin karşılıktan bulduğum arsızlığımla
" Anne bu gün öğle vaktinde Gönen ile buluşacağım ne dersin ? "
Gülümseyerek
" Buluşacağım diye kesinlik bildiren bir söz kullanıyorsun sonra da sanki benim fikrimi soruyor muşsun gibi ne dersin diyorsun . Sen aklı başında , kocaman bir kızsın . Nerde , nasıl davranman gerektiğini öğrettiğimi düşünüyorum ve sana güveniyorum gidebilirsin"
Konuşması biter bitmez yerimden kalkıp boynuna sarıldım ve yanağından kocaman öptüm
" Teşekkür ederim anneciğim "
Yanağımı okşayarak
" Bir şey daha var . Biraz klasik olacak ama sana güveniyorum fakat diğer insanlara güvenmiyorum bu yüzden dikkatli ol "
Kahkaha atarak
" Tamam olurum " dedim .
Kırmızı , diz üstü , sıfır kollu keten elbisemi ve altına da çarliston topuklu beyaz ayakkabımı giydim . Değiştiğimi hissediyordum çünkü eskiden olsa bir jean pantolon , bir tişört giyer çıkardım dışarıya . Oysa şimdi bütün dişiliğimi ön plana çıkaracak kıyafetler giyiyorum . Annemin dediği gibi ben aşık olmuştum galiba . Galiba , herhalde değil " Ben Mehmet Gönen Turhanlı ya aşık olmuştum "
Onun için , ona güzel görünebilmek için elimden geleni yapıyordum .
NOT : Yorumlarınızı büyük bir şevkle bekliyor olacağım . Oylarınız her zaman ki gibi benim için çok kıymetli . Beğenerek okuyacağınız bir bölüm olmuştur umarım . Bölüm yine geç geldi biliyorum ama inanın fırsat bulduğum her zaman diliminde bir kaç cümle de olsa yazmaya çalışıyorum . Sevgiyle , sağlıkla ve huzurla kalın .