ÇİFTE KAVRULMUŞ

By Asosyal_Kitapkurdu

1.2M 109K 9.2K

[Aşkın Tatları Serisi - 2] "Zannediyorduk ki tesadüfler, rastgele, plansız gerçekleşen olaylardı. Ama bil... More

Giriş
1. BÖLÜM "Çarpmak, Çarpılmak, Çarpışmak"
2. BÖLÜM "İrem'in Küçük Dünyası"
3. BÖLÜM "Öğretmenimsi Patron"
4. BÖLÜM "Diktatörün Stajyeri (1. Kısım)
4. BÖLÜM "Diktatörün Stajyeri" (2. Kısım)
5. BÖLÜM "Amazonun Savaşı"
6. BÖLÜM "Çetin Sınav" (1. Kısım)
6. BÖLÜM "Çetin Sınav" (2. Kısım)
7. BÖLÜM "Geçmişten Gelen Biri"
8. BÖLÜM "İkinci Şans"
9. BÖLÜM "İrem'in Saz Arkadaşları"
10. BÖLÜM "Kıvılcımlar" (1. Kısım)
10. BÖLÜM "Kıvılcımlar" (2. Kısım)
11. BÖLÜM "Geri Dönüş"
12. BÖLÜM "Riskler Kumpanyası" (1. Kısım)
12. BÖLÜM "Riskler Kumpanyası" (2. Kısım)
13. BÖLÜM "Yara, İltihap ve İlaç" (1. Kısım)
13. BÖLÜM "Yara, İltihap ve İlaç" (2. Kısım)
14. BÖLÜM "Keşif" (1. Kısım)
14. BÖLÜM "Keşif" (2. Kısım)
14. BÖLÜM "Keşif" (3. Kısım)
15. BÖLÜM "Eftalya'nın Mirası" (1. Kısım)
15. BÖLÜM "Eftalya'nın Mirası" (2. Kısım)
16. BÖLÜM "Çayımın Şekeri"
17. BÖLÜM "Esaret ve Özgürlük"
18. BÖLÜM "Beni Yak"
19. BÖLÜM "Kasırga" (2. Kısım)
20. BÖLÜM "Uçurumun Kıyısındaki Leylak Çiçeği"
21. BÖLÜM "Can Kırıkları Arasında"
22. BÖLÜM "Kabustan Rüyaya Uyanmak"
23. BÖLÜM "Güven Meselesi"
24. BÖLÜM "Mor Renkli Neşe"
25. BÖLÜM "Yüzleşme ve Hesaplaşma"
26. BÖLÜM "Sevgi Neydi?"
27. BÖLÜM "Büyük Derman"
28. BÖLÜM "Aramızda Bir Şey Var"
29. BÖLÜM "İlk Hamle"
30. BÖLÜM "Bir Tehdit Daha"
31. BÖLÜM "Boşluk"
32. BÖLÜM "Son Savaş"
33. BÖLÜM "Seçim"
34. BÖLÜM "Yeni Bir Kriz" (1. Kısım)
34. BÖLÜM "Yeni Bir Kriz" (2. Kısım)
35. BÖLÜM "Baş Harfi 'O'" (1. Kısım)
35. BÖLÜM "Baş Harfi 'O'" (2. Kısım)
36. BÖLÜM "Gecikme"
37. BÖLÜM "Aile Buluşması"
38. BÖLÜM "Meydan Muharebesi"
39. BÖLÜM "Güzel Geçen Günler"
40. BÖLÜM "Bu Sefer... Evet."
41. BÖLÜM [FİNAL] "Derman" (1. Kısım)
41. BÖLÜM [FİNAL] "Derman" (2. Kısım)
VE TEŞEKKÜR... ♥
BURÇİN VE OZAN'IN HİKAYESİ TATLI TELVE BAŞLADI!

19. BÖLÜM "Kasırga" (1. Kısım)

22.2K 2.1K 200
By Asosyal_Kitapkurdu

Son Bir Kitap hikayeme beklerim. :)

İyi okumalar! :)

Kulüp açılmak üzereyken provamızı tamamlamıştık. Hepimiz durumdan memnunduk. Yeni şarkılar eklemiştik, yabancı şarkılar da seçmiştik. Ekibimi gerçekten seviyordum, isteklerimi dikkate alan, nazik insanlardı. Kendimi bilmiyordum ama onlar kesinlikle o kulübe tıkılıp kalmayı hak etmiyorlardı. İçten içe yükselip üne kavuşmalarını diliyordum.

Çantamı almak için arkaya geçtim

Arka odadan çıkarken karşıma çıkan Turgut'u hesaba katmamıştım. İrkilerek durakladım.

"Provaya geç kaldım..." dedi hafif bir gülümsemeyle.

"Yazık olmuş." deyip geçecek oldum ama dirseğimden kavrayıp beni durdurdu.

"Eğer işin yoksa, bir şey içelim beraber. Sohbet ederiz. Seni biraz daha tanımak isterim."

"Aslında çıkmam gerek..." diye sızlandım, tutuşu bedenimi ürpertiyordu. Kendimi çekiştirdim ama bırakmadı. Gözlerinde hafif bir sersemlik vardı, nefesimi içime çekince hafif bir alkol kokusu aldım. Çok içmese de çakırkeyif haldeydi.

"Hep de çıkman gerek. Önceki günler saat geç olduğu için anlıyordum ama şu anda daha kulüp bile açılmadı. Yarım saatini bana ayıramaz mısın?"

"Turgut Bey..."

"Bey mi? Bir de bey mi olduk şimdi? İrem... Güzel kızsın. Bu güzelliği kullanmayı öğrenmek gerek. Benim çevrem geniştir, eğer beni mutlu edersen, seni ünlü yapabilirim. Buradaki küçücük sahneye hapsolmaktan kurtulursun."

O ana kadar görmezden geldiğim, hafife aldığım meselenin ciddiyetini anlamaya başlamıştım. Turgut öylece basit bir sarkıntı değildi. İşin sonu, çocuğuna bakıcılık yaptığım adamda yaşadıklarıma doğru gidiyordu. Ama bu sefer yapacağım her hareketin, göstereceğim davranışların ucu Tunç'a da dokunacaktı. Onun işine zarar vermeden nasıl sıyrılacağımı ise bilmiyordum.

"Gitmem gerek..."

"Sanırım şu seni izleyen adam. Çok sık görüyorum onu buralarda. Sevgilin mi? Onun kadar yakışıklı değil miyim?"

Dirseğimi sert bir şekilde pençe gibi kavradığı parmaklarının arasından çektim.

"Bak, alkollüsün. Dengen yerinde değil. O yüzden, ben şimdi gidiyorum. Sen de gidip bir yerlerde ayıl. Burada bir sorun çıkmasın."

Olabildiğince sakin konuşmaya çalışmıştım ama bu tamamen faydasızdı. Öfkelenmişti, hatta ılımlı duruşunu tamamen geri plana bıraktığını gözlerinin alevlenmesinden fark edebiliyordum. "Amma nazlandın! Ne sanıyorsun kendini? Kendini ağırdan satınca değerin mi artacak?" Ben ne olduğunu anlayamadan omuzlarımdan kavrayıp duvara yapıştırdı bedenimi. "Bak, güzelim. Bana bak! Ben buranın sahibiyim, anlıyor musun? Ben ne istersem o olur. Sen de benim gibisini bulup işi iyice uzatma. Fazla naz âşık usandırır."

Dişlerimi birbirine sürttüm. Bir tekme onu geriye düşürebilirdi. Ama daha da sinirlendirirdim onu, kendimi kurtarırdım, Tunç ise işinden olurdu. O yüzden kendime son bir zararsız kurtarma denemesi verdim. Sert tutuşundan kendimi çekmeye çalıştım ama bu beni daha fazla bastırıp yüzünü iyice yaklaştırmasına neden oldu. Fiziksel olarak gösterdiğinden daha güçlüydü.

O sırada beklemediğim bir şey oldu. Koridorun başından Onur'un sesi duyuldu.

"Ne oluyor burada?"

Sese doğru döndüğümde Tunç ve Onur'u bize doğru koşarak gelirken gördüm. Kendimi çekmeye çalıştım ama adam öfkeyle beni duvara çarptı.

"Aşığın bu, değil mi?" diye bağırdı yüzüme. Sırtımda acı vardı.

Onur da olanları anlamıştı. Ben ses dahi çıkaramadan, sanki ses hızında adamı üzerimden çekti. Omuzlarından tutmuş, adeta savurmuştu. Turgut'un sert bir şekilde karşımdaki duvara çarptığını gördüm. Gücüm bir anda çekildi. Yine nasıl bu noktaya geldiğimi anlayamıyordum. Dizlerim kıvrılırken kendimi yere bıraktım. Olanları engelleyecek mecalim yoktu.

Onur'un loş ortamda yüzü öfkeyle adeta canavarlaşmıştı. Gerçek anlamda korkunç görünüyordu. Yanakları çökmüş, çenesi gerilmişti. Kaşları öyle çatılmıştı ki sanki bir daha düzelemeyecekti. Tunç'un da ondan hiç farkı yoktu. Onları tanıdığım zaman diliminde ikisini de böyle görmemiştim.

Onur Turgut'u yerinden kaldırdı. Adam sersemlemişti ama zırvalamaya devam ediyordu. Onur'un yumruğu yanağında patlarken geriye savruldu, savrulduğu noktada da Tunç vardı. Tunç'u hep cılız görmüştüm ama aslında hiç de öyle olmadığını o anda anladım. Turgut bir top gibi Onur'un vuruşuyla Tunç'un kollarına giderken, bir yumrukla onu Onur'a geri gönderdi.

Onur onu yakalarından tutup sarstı.

"Şimdi konuş! Şimdi nazlanıyor, de bakayım! Hadi!"

Adam gözlerini açıp avazı çıktığı kadar bağırdı.

"Güvenlik! Alın şunları! Kovun buradan!"

Sanki bunu bekliyormuşçasına koridorun başında iki dozer göründü. Onur'la Tunç'u kollarından kavrayıp dışarı sürüklerlerken ben Turgut'un suratına sinirimi boşaltmaya yetmeyecek bir tokat patlattım. Sonra da diğerlerinin arkasına takıldım.

Dışarı atıldığımızda nefes nefese kalmıştık. Tunç da Onur da sessizdi, sinirlerinin geçmediğini görebiliyordum. Az sonra Onur konuşmaya başladı.

"Bu nasıl bir şerefsizlik? Öylece... Ne yapabileceğini zannediyordu ki?"

"Hiç sevmiyordum zaten!" diye girdi araya Tunç, ikisi de bana dönmüş, öfke kusuyorlardı. "Hiç mi korkmuyor bu herif?"

"Sarhoştu biraz..."

"Sarhoşmuş! Ne hakla?" Onur elini havaya kaldırıp sinirle salladı. "İrem..." dedi sonra, "İleri gidemedi, değil mi? Sana zarar veremedi..."

"Hayır, bir şey yapmadı."

"Daha önceden de bu tip şeyler yapıyor muydu?" diye sordu Tunç.

"Bu kadar aşırıya hiç kaçmadı."

"Yani yapıyordu!" Onur bağırmıştı şimdi.

"Ciddi bir şey yapmadı..."

"O sarkıntılık ediyordu ve sen susuyordun!"

"Ne yapsaydım? Tunç'u işinden mi etseydim? İlk kez mi bunu yaşıyorum zannediyorsun?"

"Polise gidebilirdin!" diye bağırdı bu kez Onur. "Bize söylemesen bile!"

"Ya tabi! Polis de koşar gelirdi zaten. Hadi, ciddiye aldılar, diyelim. Hangimizin sözüne inanacaklardı sence? Daha önce başıma gelmedi mi zannediyorsun? Bana ilgisi vardı ama ben ona yüz vermeyince iftira atıyor, dediğinde nasıl kanıtlayacaktım? Sen kadınlar için hayat kolay mı zannediyorsun? Bunu bir tek ben yaşıyorum mu zannediyorsun?"

Sessizleşti. O sırada Tunç gelip bana sarıldı, beni anladığını biliyordum. Daha önce karşı koymuştum, daha önce sessiz kalmamıştım ama şimdi Tunç için sineye çekmek istemiştim. İşinden olmasın, istemiştim.

"Özür dilerim..." dedim Tunç'un kolları arasındayken. "İşini kaybetmeni..."

"Saçmalama..." dedi sırtımı sıvazlarken. "Keşke önceden bana söyleseydin. Bu heriften tek kuruş almak ister miydim sanıyorsun? İş mi yok? Gerekirse hamallık yaparım ama yine de böyle bir adamın parasını istemem." Hafifçe çekilip ona baktım, şefkatli bir gülümseme ile karşılık verdi. "Zaten bıkmıştım günü tersine yaşamaktan."

Başımı salladım. Onur bize sırtını dönmüştü ama yine de konuştu.

"Birkaç ay idare edersen, lokantanın yeni şubesi açıldığında orada çalışırsın. Tabi istersen."

"Harbi mi?" dedik aynı anda. Bize kısa bir bakış attıktan sonra tekrar yönünü çevirdi.

"Harbi..." dedi ve kaldırıma oturdu. Dirseklerini dizlerine yaslamış, yüzünü elleriyle kapatmıştı. Tunç'la bakıştık, beni ona doğru itti. Ben de yavaşça Onur'un yanına, kaldırıma çöktüm.

"Onur..."

"Bu..." Yüzünü sanki bir şeyi temizlemek ister gibi, zımparalarcasına sıvazladı elleriyle. "Bu katlanılabilir bir şey değil! O adamın... O adamın sana böyle davranıp cezasız kalması..."

Yeri değildi ama yine de sinirlerim o kadar dağılmıştı ki gülmemi tutamadım.

"Bence gayet ceza aldı..." Ellerini çekip bana baktığında ben de ona dönüktüm. "Adamın yüzünü kaydırdınız Tunç'la..."

"Yetmez..." diye sızlandı. "Şerefsiz! Adamlarını çağırmasa ben yapacağımı bilirdim. Sana bunu yapabileceğini nasıl düşünür?"

Omuzlarımı silktim.

"Erkekler genelde böyle hakları olduğu hissine kapılıyor." Gözlerini kısıp bana baktı. "Hepsi diyemem ama çoğunluğu... Büyük çoğunluğu... Güzel olmana bile gerek yok, seni koruyacak birileri olmadığını düşünürlerse, ne bileyim, arkanda güçlü insanlar yoksa, yalnız savaşıyorsan, bu olur. Seninle ilgili bir şey planlar, kadın buna uymazsa da zorlar."

"Bu kadar kolay konuşamazsın."

"Niye konuşamayayım? Bununla yaşamayı öğrendim. Sürekli iş değiştirdim, bu ben çok uyumsuz bir insan olduğum için mi oldu? Ya da tembelin teki miyim? Hayır. Erkek patronlarımın kafalarında planladıkları iş tanımları epey farklıydı. Tunç için kendimi tutmaya çalıştım, yoksa bütün dövüş bilgimi Turgut'un üzerinde denerdim."

"Sen inanılmazsın..." dedi başını iki yana sallayarak. Ellerini saçlarının arasına daldırdı, sanki saçları kökünden sökmek ister gibiydi. "Bu kadar iyi kaldırmak bütün bunları... Herkes yapamaz. Yapmaz. İrem... Şu an o kadar öfkeliyim ki... Sakinliğin beni hayrete düşürüyor."

Geçmişte yaşadıklarımı, ağlama krizlerimi düşündüm. Odamdaki her şeyi fırlatacak öfkeyle sarmalandığım zamanları hatırladım. Zamanla donmuştum. Gülüp geçmeyi ve devam etmeyi öğrenmiştim.

"Teşekkür ederim..." dedim gülümseyerek. "Turgut'un yüzünü o halde görmek paha biçilmezdi. Şiddet yanlısı değilim, desem yalan olur. Bazıları gerçekten şiddeti hak ediyor."

Gözlerini kırpıştırdı, öfkesinin azaldığını hissediyordum ama o anda görmeyi beklemediğim şey gözlerinin dolu dolu olmasıydı. Ama bir anlıktı, yüzünü dizlerine kapatıp bekledi.

Benim için birinin, Onur'un bu kadar üzüleceğini aklımdan dahi geçirmezdim. Kalbim sıkışıyordu. Ve o anda karar verdim, ertesi gün, olayın etkisi geçtiğinde kendimle ilgili tüm gerçekleri anlatacaktım. Onur'a bunu yapamazdım. O kötü bir adam değildi ve benim yaptığım da doğru değildi. Yalanlar konusunda hassas bir adama yanlış yapıyordum.

Tunç ikimiz birer omzuna ellerini koydu.

"Hadi bakalım Ninja Kaplumbağalar. Bugün yeterince macera yaşadık. Ben yarın bütün gün yatacağım ama siz çalışacaksınız, değil mi? Haydi!"

Onur başını salladı ve ayaklandı.

"Ceketin?" dedim sadece gömlekle orada dikildiğini görünce.

"Gerek yok. Oraya tekrar girersem, hiç iyi sonuçlanmayacak."

Haklıydı, zaten Turgut'un boğaları kapıda bizi izliyordu. Onlar bu tip olaylara alışıktı ama bizi tek hamlede ezerlerdi.

Onur bizi eve bıraktı. Tunç'la her şey normalmiş gibi oturup çay içtik, havadan sudan konuştuk. Tunç beni olaylardan uzaklaştırdı ama elinin eklemleri şişmişti. Sonuçta yine günün zararı en çok ona dokundu.

Oysaki sadece onu korumak istemiştim.

Ertesi gün heyecanla uyandım. Zaten zar zor uyumuştum ama önceki günden sonra beklediğimden daha dinçtim. İş çıkışında Onur'la bir yere gitmeyi teklif edecek, ona her şeyi anlatacaktım. En başta söylediğim yalanı ve sebeplerini açıklayacaktım. Biraz kızabilirdi ama sonuçta onun yanına giden, gerçekleri açıklama isteğinde olan bendim ve bunu anlardı. İnanıyordum, anlayacaktı.

Lokantadaki odamda işlerime gömülmüşken bu düşünceler içindeydim. Ama telefonumun mesaj sesi adeta beni uyandıran bir siren gibiydi.

Mesaj Onur'dandı.

Açmadan önce durakladım. Onu böyle yapmazdı. Odası çok yakındı, işi düştüğünde kalkar gelirdi. Daha önce bir kere aramıştı, onun dışında hep kapımı çalmıştı. Mesaj atması tedirgin ediciydi ama belki de benim haberim yokken dışarı çıkmıştı. Yine de kendimi kandırmaya çalıştığımın farkındaydım.

Mesajı açtım. Sadece iki kelime düştü ekrana.

"Odama gel."

Bu hiç de Onurluk bir hareket değildi. Bu kadar emredici ve kısa bir mesaj tek bir şeye işaret ediyordu.

Öfkeliydi.

İçime düşen korkuyu anlamlandıramadım. Kabalığına da kızamadım. Öfkesinin bir şekilde benimle ilgili olduğuna dair hissi susturamıyordum. Yerimden kalkıp odamdan çıktım. Kapısını çalıp içeri girdiğimde kafasını kaldırdı. Yüzeysel bir gülümseme vardı yüzünde, gözlerindeki öfkeyi görebiliyordum.

Ve odada yalnız değildi.

Masasının diğer karşısındaki adam daha bana dönmeden kim olduğunu anlamıştık. Siyah, özel tasarım takımı tek bir kırışık olmaksızın ütülenmişti ve parlıyordu. Beyazların ağırlıkta olduğu saçları özenle taranmıştı. Yüzü iyice tıraşlanmıştı. Benimkinin aynısı olan mavi gözleri donuktu.

Babam gelmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

76.1K 7.6K 32
Pınar sakin olmaya çalışarak "Merhaba," diye fısıldadı. Bundan daha fazla muhabbet etmek istemiyordu lakin bunun kaçınılmaz olduğunu da biliyordu. "M...
3.2M 160K 66
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
324K 14K 52
Biraz fazla içki içtikten sonra birinin yanında uyanmak bu çağda yeni ve sürükleyici bir hikaye değildi. Ama Korkut Mirzan'nın çarşaflarında uyanmak...
ZEVAHİR By Çiğdem

General Fiction

3.9M 207K 81
"Lütfen... Hayır," dedim adımlarım geri geri giderken. Buradan uzaklaşmalıydım. Silahtan, bağlı adamdan, karşımdaki gözü dönmüş adamdan... Hepsinden...