Aşk ve Nefret

Door pinkcivert

5M 93.1K 25.3K

Ya bildiğin tüm gerçekler aslında koca bir yalansa? Meer

2. Bölüm "Gangster"
3. Bölüm "Dövüş"
4. Bölüm "Al yanak"
5. Bölüm "İlk Dokunuş"
6. Bölüm "Kötü Karşılaşma"
7. Bölüm "Karanlık Sokak"
8. Bölüm "Gizemli Not"
9. Bölüm "Adliye"
10. Bölüm "Gece"
11. Bölüm "Ateşli ve Islak"
12. Bölüm "Suç çetesi"
13. Bölüm "Barlar Sokağı Sekizlisi ve Fahişeler"
14. Bölüm "Depo"
15. Bölüm "İlk Görev"
16. Bölüm "Tuzak"
17. Bölüm "Seks Kulübü"
18. Bölüm "Acı"
19. Bölüm "Yasak"
20. Bölüm "Ceset"
21. Bölüm "Kokain"
22. Bölüm "Yüzleşme"
23. Bölüm "Cennet"
24. Bölüm "Alışveriş"
25. Bölüm "Takip"
26. Bölüm "Sinema"
27. Bölüm "Gerçekler"
28. Bölüm "Şüpheli"
29. Bölüm "Arzular"
30. Bölüm "Plan"
31. Bölüm "İntikam"
32. Bölüm "Halüsinasyonlar"
33. Bölüm "Soygun"
34. Bölüm "Karanlık"
35. Bölüm "Hayal Kırıklığı"
36. Bölüm "Kan"
37. Bölüm "İtiraflar"
38. Bölüm "Aile"
39. Bölüm "Hasta"
40. Bölüm "Baskın"
41. Bölüm "İyileşmek"
42. Bölüm "Gözyaşları"
Final
43. Bölüm "Hep birlikte"
44. Bölüm "FİNAL"

1. Bölüm "Bahis"

556K 5.5K 3.8K
Door pinkcivert

Lisede son senenin, ilk günü.

Acaba okuldan daha kötü ne olabilirdi ki? Hayatımızın en güzel yıllarını egoist hocalar, ve içinden çıkılamayan ödevlerle geçiyorduk. Zaten sonra üniversite, iş hayatı, evlilik derken güzelim hayat boşa gidiyordu.  En güzel yıllar bence emeklilik yıllarıydı. Hiçbir derdin yoktu ayrıca maaşında vardı. Gerçi gücün yoktu ama olsun, geceleri dışarı çıkmak yerine televizyon karşısında pineklemek iyi fikir gibi görünüyordu.

Oysa ben bara gidip çılgınca dans etmek, sarhoş olmak ve erkeklerle takılmak istiyordum. Lise hayatım boyunca sürekli erkeklerle takılmıştım. Hiç sevgilisiz kalmamış ve sürekli ilgi görmüştüm. Çoğu insan bana bayılırken ben kimseyi gerçek anlamda sevmezdim. 

Şule ve Utku dışında.

Ah, onlar bir taneydi. Çocukluk günlerimden beri takılıyorduk. Onların düzenli ilişkisi varken ben her ay farklı bir erkekle çıkıyordum. Bende "Bağlanmak yok" tu ve hayatın tadı işte böyle çıkıyordu. Okulu hiç bir zaman umursamamıştım her zaman disipline gitmiş fakat müdürle bile çok samimi olmuştum.

Okulda beni sevmeyen, atılmam, uzaklaştırılmam için her şeyi yapan ve asla pes etmeyen hocalar da vardı tabi. Mesela edebiyat hocası Murat. Yakışıklı olduğu için ona flörtüz davranmıştım ama o ibne kılıklı herif benden hoşlanmamıştı. Edebiyat zaten çok sıkıcıydı. Okuldaki her şey sıkıcıydı.

Annem ağzındaki sakızı şişire şişire söylendi. "Hadi, salak. Okula geç kalacaksın. Atla da gidelim. Seninle uğraşamam." annem her zamanki gibi "Her şey sıkıcı. Her şey berbat. Ne biçim bir yer burası?" havasındaydı. Hiçbir şekilde tam anlamıyla mutlu olmayı bilmezdi. Bildiği tek şey sarhoş olmaktı.

Evimiz üç katlıydı ve bu evi yıllar önce dedem yapmıştı. Kocaman bahçesi ve etrafında bizi sürekli gözetleyen bunak komşuları vardı. Ama kira derdimiz olmadığı için sesimizi çıkarmıyorduk. Annemin eski model Chevrolet'ine doğru giderken bir yandan da üzerimi düzeltiyordum. Büstiyeri, göğüslerimi büyük göstermesi için küçük almıştım ve şuan memelerim fırlayacak gibi durduğundan rahatsız olmuştum.

"Aferin kızıma. Orospulara benzemişsin." anneme dil çıkardım. Eylül ayındaydık ve bu şehrin salak güneşi çekilmiyordu. "Kızım üzerindeki sutyenle mi gidiyorsun okula?" yaşlılıktan, köpeğe benzeyen Ayten teyze'ye baktım. "Gençlik fotoğraflarını gördüm bunak, hiçbir zaman güzel göğüslerinin olmadığını biliyorum." ona cilveli bir bakış attım. Elindeki hortumuyla bahçeyi suluyordu. Bizi ıslatmak için kaldırınca annem gaza bastı.

"Şu lanet moruklara sataşma Avşar. Köpeği kapımıza pisliyor." annem sakızını patlattı. "Sizde onun kapısına pisleyin." dedim omuz silkerek. Annem de omuz silkti ve beni okuluma kadar bıraktı. "Sağ ol anne. Akşama lütfen düzgün bir yemek yap." annem bana gülümsedi. "Allah ne verdiyse onu yiyeceğiz kuzum, şimdi okuluna git ver derslerini güzel dinle." ben gözlerimi devirirken, o gülüyordu. Annemi seviyordum.

Şu ana kadar bir sürü erkekle çıkmıştım fakat bakireydim. Hatta çoğu telefon numaramı bile bilmiyordu. Sadece gerçekten yakışıklı ve zengin olanlarla dışarı çıkmıştım. Evdeki gürültüyü bastırmak için erkeklerle mesajlaşıyordum. Annem ve babam çok meşgüldü ve beni avutan tek şey karşı cinsin ilgisiydi.

Okula ilerlerken annemin deli gibi ses çıkaran arabasına baktım. O kırmızı chevrolet için üzülüyordum. 

Kıvırta kıvırta okul kapısından girdim.  Şule ve Utku hararetli hararetli bir şeyler tartışıyordu. Her zaman ki gibi. İki karı koca gibiydiler ve onlar adına sevindiğim kadar üzülüyordum da.Kim düzenli bir ilişki isterdi ki! Hayatlarını mahvediyorlardı. Dediğim gibi. Bağlanmak yoktu. Çünkü bağlanmak üzerdi.

"Ne tartışıyorsunuz yine siz bakayım?" diye sordum meraklı meraklı. "Şule kaltaklık ediyor." dedi Utku, mavi gözlerini sinsilikle kısarak. "Avşar. Şu yeni gelen çocuğa bir bak. Tanrı aşkına nefes kesmiyor mu sencede?" Şule oldukça heyecanlıydı.

"Senin bir sevgilin var." dedi Utku, "Ne yani diyetteyiz diye menüye de mi bakmayalım!"

"Bakma. Menüye bakarsan diyetin bozulur."

"Diyete ihtiyacım yok ki!"

"Herkesin biraz diyete ihtiyacı vardır."

İkisi hararetli bir tartışmaya dalmıştı fakat benim görebildiğim tek şey çocuğun ne kadar seksi olduğuydu. Gözlerim kaslı bacak adelelerinden, tişörtüden fırlayacakmış gibi duran sixpacklerine kaydı. Erkeksi yüz atları ve kalın dudakları... O kadar güzeldi ki. Gözüme öyle tehditkar görünmüştü ki birazdan "Hey yakışıklı, gelsene biraz banka soyup kanun adamlarını indirelim?" diye bir teklifte bulunacaktım ama buna babam karşı çıkabilirdi.

"Avşar! Sen bizi dinliyor musun?" Şule sinirle bana bağırdı. "En son diyet falan diyordunuz." dedim az önceki çocuğa karşı hissettiklerimi unutmaya çalışarak. "Hayır aptal! Utku bana şişko olduğumu söyledi. Bana sen şişko bir kaltaksın dedi." Şule, Utku'nun saçını başını yolacağa benziyordu.

En son çocuğun ne kadar yakışıklı olduğundan bahsederken ne ara bu kadar kavga etmişlerdi, aklım almıyordu. Tekrar söylüyorum; ilişkiler çok boktandı.

"Öyle bir şey demedim! Sadece herkesin diyete ihtiyacı vardır dedim. Sende öyle olmadığını söyledin ama daha dün 'bacaklarım kalın' diye şikayet ediyordun. Sana kaltak dediğimi de nereden çıkardın!" Utku ne zaman Şule'yle tartışmaya girse genelde en sonda "Tamam aşkım haklısın." diyordu. Çünkü bu şirret Şule'ye, masum Utku'nun gücü yetmezdi. Kimse Şule'yle başa çıkamazdı.

"Kaltak demek istedin. Demesende diyecektin. Ben anlarım." Şule omuz silkti. Ah, bu kız tam bir baş belasıydı. "Aşkım ben sana hiç öyle der miyim?" Utku en sonunda Şule'yle tartışılmayacağını anlamış ve pes etmişti. "Git. Öpme beni." Şule, kollarını birbirine doladı. "Güzel sevgilim, ben seni böyle seviyorum." 

İkisi sırnaşmaya devam ederken ben hala çocuğu kesiyordum. Bizim okul, daha önce böyle bir erkek görmemiş olabilirdi. Okulumdaki erkeklerde fena sayılmazdı ama onlara alışmıştım. Oysa bu çocuk James Dean vari saçlarıyla ortalıkta dolaşarak beni cezbediyordu.

"Avşar! Çocuğa bakmayı kes. Fırat'la ne oldu ?" diye sordu. Fırat'la yaz tatilinde çıkmaya başlamıştık ama sapığın tekiydi. Ayrıca parası var diye kendini bir bok sanıyordu. Sanırım ondan ayrılmıştım. Çünkü çocuk her fırsatta sevişmek istediğini belli ediyordu.

Ne kadar inkar edersem edeyim göründüğüm gibi bir kız değildim. Erkekler onları arzuladığımı falan mı düşünüyorlardı acaba? Hangi kız aşık olurdu ki? Ah evet yanımdaki kız fena halde birilerine abayı yakmış görünüyordu. Benim ilkem "Bir kız öpüşür ama asla aşık olmaz"dı lakin buna rağmen öpüşmeyi bilmiyordum. Sevgili olayları utanç vericiydi.

"Fırat'la sadece takılıyorduk." diye omuz silktim. Benim aklım o çocuktaydı. Adını bile bilmiyordum. "Sen yeni gelen çocuğa tutuldun değil mi?" diye güldü. "Ne tutulması. Her zamanki halim." ama hala gözlerimi alabilmiş değildim.

"Pekala. Avşar sanırım bu çocuktan gerçekten hoşlandı." Şule ve Utku kıkırdadı. "Hoşlanmadım!" aniden ayağa kalkınca ikisi birden şaşırdı. "Biraz daha tepki gösterirsen göründüğün kadar salak olduğun anlaşılacak." dedi Utku gülerek. Kollarımı birleştirip manikürlü tırnaklarımla oynamaya başladım. "Salak değilim ben." dedim dudaklarımı büzerek. "Hı,hı değilsin." dedi Şule sırtımı sıvazlayarak. Bu iki sevgili beni fena kekliyordu.

"Neyse ya konuyu değiştirelim. Yeni hocalar gelmiş." dedi Utku. "Acaba güzel kadın var mı genç şöyle iri memeli." tahrik olmuş gibi bir ses çıkarınca güldüm. "Başlatma iri memenden... Yolarım saçını başını." Şule'ye baktığımda gülüşüm ikiye katlandı. Ya bunlar çok kıskançtı ve çok iğrençlerdi. Şu ana kadar çıktığım hiç bir erkeği kıskanmamıştım. Ben kimseyi kıskanmamış ve bağlanmamıştım. Hiç aşk yaşamamış ve kimseyi gerçekten sevmemiştim. Sadece kullanmıştım. Evdeki gürültüyü bastırıp üzerimdeki ilgiliyi ve popülariteyi arttırıyorlardı. 

Ama mutluydum. Arada ölme isteği uyandırsalarda çok tatlı bir ailem vardı. Yeryüzündeki belki de en iyi iki arkadaşa sahiptim, herkes beni tanırdı. Bir şeklim vardı yani benimde kendi çapımda. Yuvarlanıp gidiyorduk işte.

Fakat bu güzel vücutlu, bebek yüzlü, yeni çocuk aklımı karıştırmıştı.

 Ama etkilemek için çok beklememe gerek yoktu. Yeniydi ve okula alışmak için bana asla hayır diyemezdi ve.. Genelde erkekler benimle çıkmak isterlerdi. Yani ona gülümsersem halledebilirdim. 

Ve işe koyuldum. Tabiki de direk ayağına gitmeyecektim. Oturduğum yerden ona dik dik bakmaya başladım. Nasıl oluyordu bilmiyorum ama insan birinin ona baktığını hissedebiliyordu ve bende bu çekim gücündeki frekansların şansına güvenmek zorundaydım.

Neredeyse on dakika boyunca ona bakmayı sürdürdüm. En son bana döndüğünde en çekici gülümsememi yolladım. Bana "Yaa öyle mi?" bakışı atıp döndüğünde şaşırmıştım. Çocuk resmen beni başından savmıştı!

"Yeni çocuk bana pas vermedi desem ne dersiniz?" diye sinirle soludum bizimkilere. "Kesin ibnedir kanka. Boşver." diye bana teselli verdi Utku. "Hayır yani yeni gelmişsin sana bir kız gülümsüyor karşılık versene." dedim. Sonra "Pezevenk!" diye bağırdım.

Bana dönüp güldü. Siktir ya. 

"Hayırdır bebişim. Kime sinirlisin yine ?" Ozan yanıma gelip oturdu. Yine sarı güzel saçlarını joleyle harmanlamış ve çok tatlı bi çocuğa dönüşmüştü. Kalın, biçimli ve kırmızı dudakları vardı ve o dudaklar çok kez benimkine yanaşmaya kalkışmıştı. Çünkü o benim eski sevgilimdir ve ben onu sevmesemde o hala bana aşıktı.

"Yeni gelen çocuk bana pas vermiyor."

"Ben ne başıyım burada aşkım!"

"Ya Ozan bir şey başı derdim de küfür etmek istemiyorum ilk günden."

"Az önce okulda pezevenk diye bağırdın."

"O bir karakter analiziydi."

"Fakat yine de küfürdü."

Ozan'la tartışmak istemiyordum. Geçen sene iki ay çıkıp ayrılmıştık ve o günden beri bir kez olsun peşimi bırakmamıştı. İşin iyi tarafı iyi günde de kötü günde de yanımdaydı. Bana yaptığı iyilikleri hatırlayınca "Gel buraya." dedim gülümseyerek. "Beni yeniden sevecek misin ?" diye sordu sevinçle. "Saçlarını ellemek istiyorum sadece." dedim.

"Bak sana hala aşık olabilirim ama saçlarımı elletmem. Çünkü senden daha fazla uğraşıyorum." dağınık saçlarıma baktım. Haklıydı. Sarı ve fazlaca güzel saçları, sürdüğü joleyle daha fazla parlıyordu. Yakışıklı çocuktu ama sorun benim aşık olamamamdı. Sadece fazla şıpsevdiydim.

"Şu yeni gelen çocuk varya. Onun adını bilmek istiyorum." dedim. "Ayıp oluyo." diye mırıldandı Ozan. "Ben sorayım mııı?" dedi Şule sevecenlikle. "Hayır. Sen güzelsin." dedim. "Ayrıca senin bir sevgilin var." diye ekledi Utku. "Ben sorarım. Tamam." dedi Ozan ve ayağa kalktı. Son bir kez bana bakış attı ve dudaklarını yalayıp çocuğun yanına gitti.

Hepimiz pür dikkat ona bakıyorduk. Ozan, dövmeli çocuğun yanına gitti. Biraz konuştuktan sonra çocuk bizim masamıza baktı. Hepimiz aynı anda kafamızı başka yöne çevirince hiç belli etmemiştik gerçekten. Beni bir kıkırtı tuttu. Ama utanmamalıydım. Benim kitabımda öyle şeyler yoktu. Olmamalıydı.

Ama sanki çocuğun gözlerini üzerimde hissediyor gibiydim. Ufaktan bir bakış attım ve ikisini konuşurken gördüm. Resmen iki arkadaş gibi konuşuyorlardı! Ozan hemen buraya gelip bana bilgileri aktarmalıydı ve bende ona göre oynamalıydım.

Ama Ozan zil çalıp biz sınıflara yerleşene kadar gelmedi. Bu sene sınıfımız değişmemişti ve sanki haftasonu tatilinden çıkmışız gibi bir havamız vardı. Çünkü sınıfımız öyle eğlenceliydi ki ders işlemek neredeyse imkansızdı. Hepimiz çok samimiydik ve sürekli kuduruyorduk. Aramızda sürekli, bitmek bilmeyen bir muhabbet vardı.

Sınıf beni severdi. Aynı yaşta olmamıza rağmen bana Avşar abla diyenler bile vardı. Bu da sevgiden kaynaklanıyordu işte. Bende hepsini kardeşim gibi görürdüm. Öyleydik zaten. Hoca gelene kadar hepimiz tatillerde neler yaptığımızdan bahsettik.

Sude yine Bodrum plajlarında flörtleştiği çocuklardan bahsediyordu. Allah'ım! Bu kızdan o kadar nefret ediyordum ki..Kendini beğenmiş kaltak. Ciddiyim, üç sene boyunca bir türlü yıldızlarımız barışmamıştı. Ayrıca Ozan benden hoşlandığı için deliriyordu. Çünkü o Ozan'ı sevdiği sıra, biz çıkıyorduk. (şeytani gülümseme)

Ceren ve Ece en iyi iki yandaşıydı. İkisi sürekli onun peşinden dolaşır ona benzer giyinirlerdi. Tabi Ceren daha farklı olarak, dövmeliydi ve piercingi vardı. Aslında ondan daha havalıydı ama işte insan kendini ezik hissediyorsa demek ki..

Ama benim maceralı bir yaz hikayem yoktu. Her zamanki gibi Şule ve Utku'yla takılmıştım. Bu kendimi bildim bileli öyleydi. Ben sinirle onların grubuna bakmaya devam ederken Şule kolumu tuttu. "Şu orospuya bakıp durma. Saçını başını yolarız, merak etme." sinsice birbirimize sırıttık. Kavga etmeyi seven iki yaramaz kızdan başka bir şey değildik.

Bu sırada okulumuz yeni yakışıklı bebeği ve Ozan omuz omuza, gülerek içeri giriyorlardı. Benim yunan tanrıçasının elindeki kitaplar bile o kadar seksi durmuştu ki... Bacak adeleleri ve kol kasları üzerine yapışan giysilerinden belli oluyordu. Ayrıca dövmesinin ucu da tişörtünün kolundan davetkar bir biçimde bana bakıyordu.

Kendisi de bir baksa süper olurdu gerçekten.

İkisi Ozan'la bizim çaprazımıza oturdu. "Bu okulda vücut yapan tek erkek ben olmalıydım. Kim bu piçi soktu lanet yere?" diye mırıldandı Utku. "Bu okulda yakışıklı olmak zor değil." diye omuz silktim. Toplasak sadece on tane güzel çocuk vardı. Biri kardeşim diğeri de içimde gram hoşlantı bulunmayan eski sevgilimdi zaten.

Ama bu dediğimden vazgeçtim. Çünkü son model telefonuyla, en yüksek sese ayarlanmış bir şekilde Twenty-three söyleyen Süleyman geliyordu. Suratı güzel olduğu fakat adından kaybettiği için biz ona "Dünyanın en yakışıklı Süleymanı, adı Süleyman olabilir ama ruhu asla." gibi lakaplar takmış.

"Dünyanın en yakışıklı Süleyman'ına bakın!" diye bağırdı Utku yerinden kalkarak. Şule, Utku'nun açılan göbeğine bakıp ağızlarından akan hayali suları yuttu. Kıkırdadım. Süleyman, bildiğim Gangster olmuştu. "Oha." diye güldüm. Cidden vücut yapmış ve Utku'nun tezini yıkmıştı.

Okulda, bir grubumuz vardı ve buna tabiki de Süleyman ve ikizi Aykut dahildi. Biz Şule'yle nasılsak onların ikisi de öyleydi. Çok yakın arkadaş oldukları gibi tipleri de birbirine çok benziyordu. Aykut ve Süleyman yine ortalığı yıkarak içeri girerken güldüm. 

Hepimiz bir ağızdan Miley Cyrus'un nakartını söylerken birbirimize sarılıyorduk. "Selam güzellik." yumruklu selamımızı yapıp havaya sıçradık ve göğüslerimizi çarptırdık. Sanırım Süleyman ve Aykut okulun en sevilen ikilisiydi. 

"Selam yakışıklı, tarz yapmışız," dedim gülerek. Arkadaşlarımı görmek beni neşelendirmişti. "Eyvallah kardeşim." her zamanki yerlerimize kurulup konuşmaya başladık. Süleyman ve Aykut sayesinde yine hepimiz kahkaha atıyorduk. Süleyman bize Tupac taklidi yapıyordu. 

Arkadaki o dörtlü bizdik.

Öğretmen girene kadar konuştuk. Herkes yaz tatilinde değişmişti. Herkes evrim geçirmişti lakin ben sadece tumblrda rb yapmıştım. Ah, çok iyi gerçekten. Bir kere günü birlik denize gitmeye kalkışsak ta gerizekalı ablam mayosunu unutmuştu. Gerizekalı. 

Sonraki gidişimizde halam boğulmuştu. Bir daha gitmeye karar verdiğimizde ise ben regl olmuştum. Şanssız biriydim. Bu oldukça açıktı. Biz yaz tatilinden konuşurken hoca gelmişti. "Tatil sonra ilk pazartesiye  kimyayı koyan müdürün annesine selam." diye bağırdı sadece çevredekilerin duyabileceği sesle.

Sözel dersler fazla uykumu getiriyordu, sayısala kafam basmıyordu. Ve malesef biz ortada kalanların tercihi eşit ağırlıktı. Hepimiz zorla ayağa kalktık. "Günaydın arkadaşlar. Oturabilirsiniz." hoca geldiğinden ayağa kalkmaktan nefret ediyordum. Evet üşengeç birisiydim.

Hoca yoklamaya başladı. Sanırım ilk defa en başta benim adım okunuyordu. "Avşar Hancızadeoğlu?" diye seslenince "Burdayım hocaaaam" diye bağırdım. Yüzünü buruşturdu. "Evet onu koridordayken anladım." sonra "ehe," diyerek yerime oturdum. "Süleyman Tekerlek." sınıf kahkahaya boğuldu. Süleyman ayağa kalktı. "Adım Süleyman Tekerlek olabilir ama ruhum asla!" dedi ve yerine geçti. "Sülalemin ta..." diye başladı fakat gerisini biliyordum. 

Hoca yoklamaya devam etti. Hepimiz adı okunduktan sonra "Koray Keskinkılıç?" diye seslendi. Yeni çocuk olmalıydı. Hoca da ismi duymamış olduğunda etrafına merala baktı. "Benim," hepimiz ona döndük. Bizim okula yeni öğrenci gelmeyeli uzun süre olmuştu. Yani bu kadar dikkat çekici birisi.

Az sonra, bir kızın ıslığı duyuldu. Hepimiz güldük. Koray gerçekten... Uzun boylu, kaslı yapılı ve James Dean vari saçlara sahip, ciddi anlamda havalı bir çocuğa benziyordu. İçimde bir şeylerin kıpırdandığı hissettim. Sanki kalbim bir kavanozdu. Ve onu görünce yere düşmüş, ve içindeki ılık sıvıyı dökmüştü.

Robert Pattinson'a benziyordu biraz da sanki. Yareppi o kalın,biçimli ve kıpkırmızı dudakları? kavisli kaşları ve güzel elleri? Kolundaki kaslar ve dövmesi?Çocuğu ısırasım ve daha sonra anne babasını bu güzel çalışmalarından dolayı tebrik edesim gelmişti. Analar neler doğuruyordu. Hey yavrum be. 

Ben bu çocuğu kesinlikle kendime aşık edebilirdim. Eğer onunla konuşursam, bir kaç hafta sonra çıkma durumuna gelirdik. Ayrıca yeniydi, ona arkadaş gibi yaklaşabilirdim. Of. Ne fesat bir kız olmuştum ben böyle ya?

"Kendinden bahset Koray, mesela nelerden hoşlanırsın, ailen ne iş yapar, hangi okuldan geldin?" Koray hala ayaktaydı. Çok rahat görünüyordu.  "Spor yapmaktan ve müzik dinlemekten hoşlanırım. Annem ve babam beraber çalışıyor. Takev kolejinden geldim."

Takev kolejinden bizim liseye gelmek demek lamborghini'den inip şahin'e binmekle iş değerdi. Ayrıca kesinlikle bu çocukta zengin tipi vardı. "Ben gördüm kırmızı bir porsche'den iniyordu." dedi Eda. Kızlardan yine bir kıkırdama yükseldi. Nasıl bu kadar basit olabiliyorlardı, üç senedir anlayamamıştım.

Gözlerimi devirdim. Zenginse işim zor demekti çünkü zengin erkekler çok.. Anlarsınız ya, şımarık oluyorlardı. Onlardan bırak sevgili, arkadaş bile olunmazdı. Ayrıca havalı görünüyordu. Yine de önyargılı davranmamalıydım. Aslına bakılırsa bizim durumumuzda oldukça iyiydi fakat babam kazandığı parayı son beş senedir bağışlıyordu. Sanırım belalardan bu şekilde kurtuluyordu. Çünkü babam bir alkolikti.

Alkolik, çapkın, küfürbaz bir baba. Yine de iyi geçiniyorduk. Sinirlendiğinde bağırıp çağırma huyu vardı ama o kadar her baba da oluyordu. Benim hayalimde her zaman kılıbık bir baba vardı. Annem zaten huy olarak erkek gibiydi, babam da fazla sertti. Nasıl anlaştıklarını bilmiyordum.

Koray başka bir şey demeden yerine oturdu. "Ders notların nasıldı eski okulunda Koray?" diye sordu kimyacı Mualla hoca. "Tüm notlarım beş." dediğinde tüm sınıf -bu gruba bu sefer bende dahildim- bir "oha" çektik. Birde o umursamaz bir şekilde omuz silkmesi yok muydu? Ah..

Kimyacı gülümsedi. "Seninle iyi anlaşacağız Koray. Sakın sınıftakileri örnek alma. Çizgini koruyacağını umuyorum." dedi. "Hocam bizi eziyor musunuz şuan yoksa bana mı öyle geldi?" dedim kalemimi ısırarak. "Bana da öyle geldi valla." dedi Süleyman. "Mualla hocam bizi çok sever bir kere." dedi Şule. Pis yalaka. Sınıfımızda sır ibneliğine ödevleri hatırlattığı için Utku'yla ciddi tartışmalara girmiş, benden de dayak yemişti.

"Tabiki de sizi seviyorum çocuklar fakat bunun dersimizle alakası yok." ayağa kalktım. "Hadi hocam hadi ya biz anladık anlayacağımızı. Bizi sevmiyorsunuz işte." yerime otururken öndekinin kafasından beni görmeyeceğini umarak sırıttım. Dersi kaynattığım için Süleyman bana bir beşlik çaktı.

"Sizi kişisel olarak elbette seviyorum çocuklar ama önemli olan geleceğiniz." hoca da beni ciddiye almıştı. Ben bu tip saf hocaları çok seviyordum. Süleyman ayağa kalktı. "Hocam nasılım ama?" hepimiz güldük. "Çok yakışıklı olmuşsun oğlum." dedi Mualla hoca. Süleyman sonra break dans yapmaya başladı. "Hocam rap söyliyim mi hocam?" başımı geriye atarak çok güçlü bir kahkaha patlattım. 

"Yok oğlum söyleme geç otur yerine," dediyse de Süleyman dinlemedi. "Ben seni deli gibi severken yarim sen gittin elleri seçtin..." arabesk rap söyleyince gülmekten yanağım ağrımıştı. Sıraya vurarak gülmeye başladım. Aykut arkadan beatbox yaparken Utku sırada ritim tutuyordu. "Oğlum otur yerine," dedi Mualla hoca yüzünü buruşturarak. 

Utku daha sonra ay yürüyüşü yapmaya başladı. "Oğlum çıkar o şapkayı da otur yerine!" Süleyman, Michael Jackson taklidi yaparken hoca sinirlendiğini belli eden bakışlar atmaya başlamıştı. "Hocam o kadar ders aldım boşa gitmesin lütfen hocam," Süleyman, rol yaparken çok ciddiydi. 

Kapı çalınca Süleyman müdür geldi sanıp koşturarak yerine oturdu ve bizde gürültü yapmayı kestik. Sonra aniden kıvırcık bir kafa kapıdan göründü. "Ödümüzü patlattın gerizekalı!" dedi Süleyman. Gelen Furkan ve Gizem'di. Son bir senedir çıkıyorlardı ve bu yaz tatilinde aşklarını baya bir pekiştirmişlerdi.

İkisi de birbirinden tatlıydı ve onlarda bizim gruptandı. "Hocam geç kaldığımız için özür dileriz otobüsü kaçırdık," ikisi de hızla yerine oturdu. Furkan ve Gizem arkamıza yerleşirken "Oğlum yine mi delirtiyorsunuz kadını?" diye mırıldandı. "Sanki sen delirtmiyorsun eşek herif." dedi Aykut sakızını patlatarak.

"Kim o sakız şişiren terbiyesiz!" dedi hoca, Aykut gerçekten de iyi patlatmıştı. "Aykut başka sakız var mı lan?" diye sordum ona dönüp. "Valla yok kanka sonuncusunu çiyniyorum." hemen ayağa kalkıp "Hocam Aykut arkadaşımız sakız çiğniyor!" diye onu ispitledim. "Irıspı." diye mırıldanıp sakınızı sıraya yapıştırdı ve "İftira!" diye bağırdı.

"Çıkar sakızını Aykut." dedi hoca. "Hocam bana inanmıyor musunuz erkek adam sakız mı çiğner hocam!" Aykut'un sakız olayı bitince elimizde malzeme kalmamıştı ki Şule ayaklandı. "Hocam size gösteri yapabilir miyim?" diye sordu. "Hayır güzel kızım sonra," Şule üzülmüş taklidi yaptı. "Hocam lütfen ama Süleyman'a bir şey demiyorsunuz hocam siz beni sevmiyorsunuz hocam zaten az kaldı." hoca ifadesiz kalınca kıvırtarak sahneye çıktı.

"If I was a rich girl na, na, na, na.." klipteki gibi kıvırta kıvırta tahtaya çıkınca sıralara vurup ritim tuttuk. Ona eşlik ettim "See, I'd have all the money in the world, if I was a wealthy girl..." Şule'yle ezbere bildiğimiz binlerce şarkıdan biriydi.

"Twerk!Twerk!Twerk!" diye bağırdım kendi sözlerim bitince. Şule hocanın göremeceğinden emin olup bana hareket çekince güldüm. Hoca "Yeterli." diyene kadar şarkı söyledik ve Şule dans etti. 

"Çocuklar izin verirseniz artık bu seneki konulardan bahsetmek istiyorum." dedi hoca. Bize mizah dayanmıyordu. Hiç bir şey aklıma gelinmeyince hapşurdum ve tüm sınıf "Çok yaşa Padişahım!" diye bağırdı. 

Hızla kolumdaki yaranın kabuğunu koparıp kanattım ve avcuma sürdüm. "Hocam öksürüğümden kan geldi hocam tuvalete gidebilir miyim?" diye bağırdım. Mualla hoca inanıp yanıma geldi ve avcumdaki kanı gördü. Zavallı kadının beti benzi atmıştı. 

"Ay yavrum çabuk koş yüzünü yıka gel." dedi. Ben hemen ayaklandım "Hocam kız verem olmuş siz hala elini yüzünü yıka diyorsunuz hocam okulun suyunda keramet mi var hocam?" Utku'nun dediğine gülmemek için koştura koştura sınıftan çıktım.

Şans bu ya, müdür de o sırada kapının önünden geçiyordu. Çıkardığım olaylar yüzünden müdürün abonesi olmuştum. Aslında müdürümüz beni çok severdi. "Avşar,kızım neden dersten çıktın bir şey mi var?" diye sordu. Ona öksürüğümden kan geldi desem ağzıma sıçardı. Çünkü aptal değildi. Kabuğunu kopardığım yarayı gösterdim. "Kolumu yıkayacaktım hocam, kanadı da." anlayışla başını sallayıp gitmeme izin verdi.

Tuvalete gitmişken kolumu da yıkadım. Zaten sınıfa dönene kadar zil çalmıştı. Herkes ilk günün verdiği heyecan ve özlemle koridorda koşturmaya, tepinmeye, dans etmeye birbirine sarılmaya başladı. Beni diğer sınıftan yakalayan kızlara sarıldım. "Kızaaam, o sıradaki yakışıklı bebe sizin sınıftaymış, ne ballısın be." dedi Özge. Omuz silktim. "Tüm ders beni kesti." Özge ve dedikoducu tayfası tatlı tatlı mırıldandı. "Arabasını gördün mü?" diye inledi ve elini alnına koydu. "Eğer sizin aranızda bir şey olmazsa bana ayarlarsın." dedi. "Ya, kesin öyle yaparım." gülüştük ve bizimkilerinde gelmesiyle kantine indik. 

Ozan, Koray'ı da yanına almayı ihmal etmemişti. Kızların Koray'ın arkasından baktığını biliyordum. Utku sinir olacak Şule sevinecekti çünkü eskiden kızlar Utku'ya bakıyordu. Sonra aradan iki üç sene geçince okul yüzünden kendimizi o kadar salmıştık ki kimsenin aşk meşk umurunda değildi. Hepimiz kardeşi gibi oluvermiştik fakat Koray geleli henüz altmış dakika olmuştu. Kızlar, elbette ona bakacaktı. 

Yeni gelen yakışıklı erkek. Sanırım bu okuldaki tüm kızların dileği buydu. Çünkü geri kalanların hepsiyle çok sıkı dost olmuştuk ve aramızda böyle bir maalesef olmuyordu. Birbirimizi ne hallerde görmüştük.

Ne kızların arkası kan olmuş, FBI ajanı gibi peşine düşüp kurtarmış, ne elli kuruşlar dilenmiş, ne kopyalar çekmiştik. İnsan artık birbirine o  gözle bakamıyordu. Yeni dokuzlar şuan süt dökmüş kedi gibi oldukları için kantine bile inmeselerde üç gün sonra onlar da cozutacak hele bir ay sonra bizden beter olacaklardı. Kendimden, bizden biliyordum.

Bahçedeki yerimize kurulduk. "Eee, Koray, nasıl buldun okulu?" diye sordu Ozan. Bu ikisi arkadaş olursa kafalarından alev çıkartırdım. "Eğlenceli," diye omuz silkti. "Öyledir bizim okul. Sen yine şanslısın da bizim sınıfa düştün. En iyi kıllatan sınıf tabiki de..."

Hepimiz hep bir ağızdan "12/D" diye bağırdık. Güldü. "Kızları nasıl, sana istediğini ayarlarım kardeşim." Ozan'a "Senin kafanı kopartırım." bakışımı atınca bıyık altından sırıttı. "Geldiğim okuldaki kızlar buradakilerden daha güzel olmasına rağmen hiç birini beğenmiyordum." diye hepimizi çirkin bulduğunu ima etti.

"Belki de sorun sendedir. Belki de bir geysindir." dedim omuz silkerek. Çirkin onun anasıydı. Masadakiler güldü. Aniden bana doğru eğilip küçük parmağını uzattı. "Gel iddiaya girelim." inadım inattı. İçimden tamam ulan deyip kendi küçük parmağımı onunkine kenetledim.

"Seçtiğim bir kıza çıkma teklifi edeceğim. Eğer kabul ederse bir hafta boyunca her istediğimi yaparsın. Eğer kabul etmezse tüm okulun önünde bir geyim diye bağırırım. Var mısın?" 

Bu iş eğlenceli olacağa benziyordu.

"Varım."

Multimediayı söylememe gerek yok sanırım. 5. cisi Gizem, yandaki Furkan, alttaki gözlüklü sarışın Ozan ve yanındaki de Süleyman. İlk dörtlüyü eskiler bilir, ehe. Şarkıda Şule'nin derste söylediği. Yorum yaparsanız devam ederim?

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

3.5K 2.4K 9
"Yaşanmış bir hayat hikâyesinden esinlenilmistir" **** 70'li yılların ortalarında ,arkadaşı için kız kaçırılmasına yardım eden Yusuf,uzun süre kaçma...
1K 146 17
Bir Melez öldü. Bir Melez evine döndü. Bilinen en ünlü Melez Kore'nin Boseong kasabasında yaşıyordu. Ta ki o kasabaya bilinen Melez'in varisi olan ge...
721 68 8
"Bazen ilk bakışta anlarsın o insanın senin kaderin olduğunu..." 🌸🤍 •Yetişkin içerikler mevcuttur.
Saplantı Door Nimet Karakaş

Mysterie / Thriller

463K 5.1K 5
-TAMAMLANDI- Bilgilendirme: Kız saplantılı şahısa aşık olmuyor. Klişe değil, sürükleyici. " Şimdi buradan bir adres seç. Sonra orayı bul. Eğer seni...