Özel 'Asi'stan

By theokuryazar

2.3M 74.9K 6.8K

Hırslı bir iş adamı. Ve onun asi küçük 'asi'stanı. Hazel ve Yiğit'in hikayesi. Asi mi asi ama bir o kadar da... More

Tanıtım
|2|•İş Yemeği
|3|•Resmiyet
|4|•Geleneksel Anneler Eziyeti
|5|•Buluşma
|6|•Ağır Sözler
|7|•Yeni Bir Başlangıç
|8|•Yeni Asistan
|9|•Hayal Kırıklığı
|10|•Yeni Ortak
|11|•Karışık Durumlar
|12|•Belirsizlikler
|13|•Hastalık
|14|•Yeniden
|15|•Sevgilim Ol
|16|•Sahte Sevgililik
|17|•Acı
|18|•Gitmek
|19|•Anılar
|20|• Bulunmak Ya Da Bulunmamak
|21|•Unutamamak
|22|• Kayboluş
|23|•Benimle Gel
|24|• Gerçekler
|25|• Sevmek
|26|• Korku
|27|•Kaçış
Çok Önemli Bir Duyuru
Özlem Dolu Bir Not
|28|• Dönüş
|29|• İhtimal
|30|•Savaş
|31|•Acının Ayak İzleri
|32|•Yiten Bir Sabahın Ardında
|33|•Vicdan
|34|• İyileşmek
|35|• Sevilmemelerin Meşru Müdafaası
FİNAL

|1|•Belalı Kahve

135K 3.7K 465
By theokuryazar

Multimedya Hazel Abacı. İyi okumalar dilerim. Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. :)
•••
"Hazel..."
Yorgunluk tüm bedenimi etkisiz kılarken gözlerimi zorlukla araladım. Sabah güneşi odayı zar zor aydınlatıyordu. İş saatinin neden bu kadar erken olduğunu tekrar düşünsem de sonucunda bir cevap bulamayacağımı bilerek bir kenara bıraktım. Annemin bağırtısıyla birlikte çalmaya başlayan saatim beynimde tepişen bir düzine fil meydana getirse de, geç kalıpta şahane(!) patronumdan azar yememek için o çok sevdiğim yatağımdan bir an önce ayrılmak zorundaydım. Her gün patronumdan yarım saat önce şirkete gitmeli ve sabah kahvesini hazırlamalıydım.
Ayağımı sürüye sürüye odamdan çıktım ve hemen çaprazdaki banyoya ilerledim. Evet, ne yazık ki o odasında kişisel banyosu bulunan kızlardan değildim. Bundan pek şikayetçi olduğumda söylenemezdi zaten.
İşlerimi halledip dişlerimi fırçaladıktan sonra bordo düz bir elbiseyi üzerime geçirip aşağı indim. Hemen çıkmazsam geç kalabilirdim. Kahvesini bir saniye bile geç getirdiğimde bana demediğini bırakmıyordu. Ben asiydim, o ise sessizdi. Fakat iş konusunda meydana gelen ufak bir problem bile onu çıldırtabiliyor, o sessiz adamın altından kükreyen kocaman bir aslan çıkıyordu. Onun yanında çalışalı neredeyse bir yıla yaklaşmasına rağmen henüz nasıl bir insanla yüz yüze olduğumu bilmiyordum. Her gün başka bir özelliği çıkıyordu gün yüzüne.
Böylesine sinirli, hırslı bir insanın ev ortamında annesine veya babasına, kardeşine nasıl davrandığını merak ediyordum. Konu iş olunca bize kan kusturuyordu çünkü.

Annem kahvaltı masasına oturmuş beni bekliyordu. Yanına gidip yanağına Kocaman bir öpücük bıraktım.
"Ben çıkıyorum anne." dedim bir iki tane zeytini ağzıma atarken.
"Yine mi?" Bıkkınca soludu. "Kızım niye doğru düzgün kahvaltı etmeden gidiyorsun? Kızdırıyorsun beni." dedi sinirli bir ifadeyle.
"Napayım anne? Biliyorsun nasıl bir patronum olduğunu."
Biliyorum dercesine başını salladı.
"Tamam peki." dedi yüzünü asarak.
Yanağına tekrar kocaman bir öpücük bırakıp boynuna sarıldım.
"Söz, bu pazar seninim. Bana istediğin her yeri temizletebilir, istediğin diziyi izletebilir hatta ve hatta komşulara bile götürebilirsin. Hiçbirine karşı çıkmayacağım Ayşe Sultan." dedim gülerek. Küçük bir kahkaha atıp yanağımı öptü.
"Tamam. Hadi deli kızım benim, geç kalma."
Başımı sallayıp saatime baktım ve "Akşam görüşürüz." dedim siyah stilletolarımı ayağıma geçirirken.
Bunlarla yürümek işkenceydi. Her gün nasıl katlandığıma şaşıyordum doğrusu.

Yavaş adımlarla -acele etmem gerekirken düşmekten korktuğum için- ilerlerken bir taksi geçmesi için Allah'a dua etmeye başladım. İstanbul'da araba bulabilmenin yanı sıra o trafikte ilerlemek daha işe gitmeden yoruyordu beni. O bunaltıcı havanın yanında bir de zırt pırt çalan kornaların sesi her geçen günde şirketi bu kadar uzağa diken Yiğit Bey'e söylenmekten alıkoyamıyordu beni.
Adama o kadar gıcık olmuştum ki şuracıkta biri ölse ondan bulacaktım neredeyse.

Yoldan geçen bir taksiyi gördüğümde derin bir nefes alarak durdurmak için elimi kaldırdım. Fakat durmadı. Ayağımı sinirle yere vurmak istesem de şimdi bir de topuğumu kırıp başıma başka bir dert açmak istemiyordum.

Tek bir çarem kalmıştı. O da durağa kadar yürüyüp bir otobüs beklemek.
Ufak adımlarla yürümeye devam ederken çantamdan telefonu çıkardım ve şirketin numarasını rehberden bularak arama tuşuna bastım. Çok geçmeden açıldı.

"Merhaba, Yiğit Bey şirkete giriş yaptı mı?"

"..."

"Ah, peki. Teşekkürler."

Yiğit Bey'in henüz gelmediğini öğrendiğimde kocaman derin bir nefes aldım.
Aldığım nefes hunharcasına çalınan korna sesiyle akciğerlerimde tıkılı kaldı.

Durdum ve arkamda elini arabanın kornasında unutmuş olan kişiye döndüm.

Hah! Hadi ama, neden bugün? En azından bugün bir rahat olayım.
Yok mu?
Tamam, peki.

Elimi belime koydum ve başını camdan çıkarmış ve hâlâ kornaya basmakta olan kişiye döndüm. Anlamsız bir şekilde ona bakarak elimi kulağıma götürdüm ve "Duyuyorum." dedim alaylı bir ifadeyle.

Bu şehir magandalarını neden hapse atmıyorlardı acaba?

Sırıtarak elini direksiyondan çekti ve koca göbeğinin üzerine bıraktı. Altındaki tofaşa bakınca insan şaşırmıyordu doğrusu.
"Seni gideceğin yere bırakayım güzel kız?" Dedi bıyıklarının altından gülerek.

Sakin olmaya çalıştım.
"Teşekkürler, ben giderim." dedim elimle ötedeki durağı göstererek. Ve yürümeye devam ettim. Ettim etmesine de tofaşlı maganda tekrar bastı kornaya. Yanımdan geçen insanlar bana bakarken sabır dilenircesine başımı yukarı kaldırdım ve tekrar döndüm adama. Siyah kıllarla kaplı kolunu camda dışarı çıkarıp modifiye ettiği arabanın kapısını okşadı.
"Ama binmezseniz ben ve bebeğim çok kırılırız bak."

Ya sabır!
"Kardeşim, anlamıyorsun galiba yok diyorum." dedim yürümeye tekrar başlayarak. Bu otobüs nerede kalmıştı böyle?

Tofaş arabalı maganda arabayı sürüp biraz önümde durdu. Egzozdan çıkan duman bende kafa yapacak kadar yoğundu. Öksürüp elimi ağzıma siper ettim. Sinirleniyordum ve bu iyiye işaret değildi.

Kafasını camdan çıkarıp arkada kalan bana baktı.
"Hanfendi?" dedi eliyle arka camı işaret ederek.

"Sen evimde güzel bir eş, ben gişelerde çilekeş."

Cidden, ben şu an bunu yaşıyor muydum?

"Bakın sizin için yazmışam bu sözü?" dedi gülerek.

Artık sabrım taşıyordu.
"Bakın beyefendi(!) eğer gitmezseniz polisi arayacağım." dedim tehdit ederek. Buna rağmen pişkin pişkin sırıtıp arabayı yanıma çekti.

"Böyle yapmayın gözel bayan. Ben sizinla sadece konuşmak istiyirem."

Derin bir nefes aldım.
'La havle vela kuvvete..'
"Gitmeyecek misiniz?" diye sordum son kez. Avuçlarımın içi yanmaya başladı.
"Hayır." Dedi gülerek.
"Peki." dedim ve elimi çantama attım.
"Bunu siz istediniz." Bulduğum manikür bıçağını eğilip yan taraftaki iki tekerleğe batırdım.
İnsanların şaşkınlık nidaları kulağımı doldururken adam hızla aşağı indi.
"Napıyorsun sen?!" dedi bağırarak. Ayağa kalktım ve manikür bıçağını çantama attım. Ellerimi birbirine vurup alaycı bir ifade takındım.

Adam sinir küpüne dönmüş bir şekilde üzerime yürümeye başladı. Korkup kaçmam gerekirken neden orada olduğumu ben de anlamamıştım. Ama ayaklarım hareket etmiyordu. Adam önümde durdu. Tam kolumu tutup kavrayacağı sırada biri önüme geçip engel oldu.

Şaşkınlık ve olduğum yerde kalakalmanın yanına bir de endişe eklendi. Önüme geçen kimdi hiçbir fikrim yoktu.
"İndir o elini!" Dedi önümdeki kalın ve boğuk sesin sahibi.
Tofaşlı maganda kaşlarını çatıp henüz yüzünü görmediğim adama baktı.
"Sen kimsin?"
Kendime gelebilmek adına derin nefesler alırken bugünün bir an önce bitmesini istiyordum.
"Kim olduğum seni ilgilendirmez." Tehditvari sesi beni bile ürpertirken adam, tofaşlı magandanın kolunu tuttu. Tofaşlı maganda acıdan iki büklüm olmuş şekilde kolunu kurtarmaya çalışsa da pek başarılı olamadı. Halbuki cüsse olarak adamdan daha iri görünüyordu.
"Bu yüze iyice bak." dedi adam tekrar konuşmaya başlarken. Yalnızca siyah takım elbisesinin sırtını görüyordum. Bedenimde türlü türlü reaksiyonlar gelişirken derin bir nefes aldım.
"Eğer bu yüzü tekrar görmek istemiyorsan, herhangi bir yerde, herhangi bir biçimde, ya da herhangi bir zamanda görmek istemiyorsan bir daha hiçbir kadını rahatsız etmeyeceksin!" dedi sesini hafif yükselterek. Tofaşlı magandanın başını hızla aşağı yukarı salladığını gördüm.
"Tamam ağabey, bir daha yaparsam gözüm kör olsun, gurbanın olayım bırak, ağabey." İnanamadım. Az önce pişkin pişkin sırıtan adam şimdi ağlayacak raddeye gelmişti.
Yüzünü görmediğim adam tofaşlı magandanın kolunu itip "Git şimdi." Dedi arabasını göstererek.
Tofaşlı maganda iki tekerleği patlak arabasına koşup içine bindi.

Ben hâlâ puslu bir balonun içinde gibi hissediyordum. Olay benimle alakalı olmasına rağmen sanki dışarıdan birisiymişim gibi izliyordum olan biteni.

Yüzünü görmediğim adam sonunda bana döndü. Ufak bir şaşkınlık bedenimi esir alırken "İyi misiniz?" diye sordu küçük bir tebessümle.

Bense sadece "İ-iyim." diyebildim karşımdaki yabancı ama tanıdık gelen simaya...

•••
Eveet, yeni bölümde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın :)

Continue Reading

You'll Also Like

510K 21.6K 82
Uykusuz bir adamdı o. Bir rüyaya dalma hayaliyle pervaneleşmişti. Birden bire hayatına giren genç kız ona uyku, rüya vââd ediyordu. Böyle bir tekl...
321 60 4
BU KİTAP, İMTİHANLAR VE NİMETLER SERİSİNİN İKİNCİ KİTABIDIR. ÖNCE BİRİNCİ KİTAP OLAN SÜKUT-U HAYÂL 'İ OKUYUNUZ. İslam'a tamamıyla yabancı kalmış özgü...
153K 760 6
mesleğini eline alamayınca kendini barlarda escort ilan etmiş bir kızın aşk hikayesi...
818K 34.5K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...