Dağlar Duman

By EleizarJr

175K 6.2K 2.8K

NOT: WATTPAD'TAKİ İLK TERÖR HİKAYESİDİR. Bedirhan Hamidian , dünün öfkesi yarının ise intikamıyla yaşayan İr... More

1. BÖLÜM
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm PART 1
8. Bölüm PART 2
9. Bölüm
10. Bölüm
...
11. BÖLÜM
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
ÖNEMLİ!!
16. Bölüm
SINIR
BÖLÜM GELIYOR
17. Bölüm
ÖZÜR DİLERİM!
18. Bölüm
Sınır
19. Bölüm
TEKRAR MERHABA
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
23. Bölüm
TEŞEKKÜR EDERİM
24.Bölüm
25.Bölüm
26. Bölüm
YENİDEN MERHABA
NOT
27. Bölüm
RICA
28. Bölüm (PART 1)
ÜNİVERSİTE SINAVI
29. Bölüm (Part 2)

5.Bölüm

5.2K 256 76
By EleizarJr


---- 2 AY SONRA ---

"Merak etme Murat... her şey yolunda."

"Evra beni geçiştirmeye kalkışma! Bak eğer herhangi bir şey olursa sakın evden çıkma anladın mı? Ve mutlaka ara beni. Ne yapar eder gelirim yanına."

Kitaplığımdan Osmanlıca sözlüğümü ve Şey Galip divanının derlendiği kitabımı alıp çalışma masamın bir kenarına koyarken "Gelecek olsaydın çoktan gelirdin..." dedim biraz sitem dolu bir sesle. Yatağıma geçip yastığımın üstünde duran tişörtün yanına uzandım.

"... Batman'a gittikten ancak iki hafta sonra seni arayıp sesini duyabildim Evra.. Annemle Serkan nefes bile aldırmamışlardı bana. Üstüne birde gidecek olsaydım annem şüphelenip Serkan'ı peşime takardı. O yüzden lütfen böyle deyip beni üzme. Eğer elimde olsaydı seni asla yanımdan ayırmazdım..."

Murat'ın tişörtüne iyice sarılıp gitmeye yüz tutmuş kokusunu içime çektim.

"Biliyorum... Özür dilerim."

"Evra, Batman'da gerçekten olay filan çıkmadı öyle değil mi? Bana yalan söylemiyorsundur umarım..."

"Bazı şeyler oluyor elbette ama merak etme. En azından şu an için korkacak bir şey yok..."

"Ama her an bir şey olabilir değil mi?"

"... Bu konuyu artık kapatabilir miyiz?"

"Peki tamam. Ha bu arada senin için açtığımız fonda problem var mı? İstediğin kadar para çekebiliyor musun?"

"Evet Murat ondada sıkıntı yok, sadece..."

"Sadece ne?"

"Keşke yanımda olsaydın..."

"..."

Aramızda boşluğu andıran bir sessizlik oldu. Hattın cızırtısını Murat'ın iç çekişi bozmuştu.

"Bir iki dakikalığına bile olsa yanında olmak için yapamayacağım hiçbir şey yok Evra..."

"... "

"Sanırım kapatsam iyi olacak annemle Serkan'ın sesleri geliyor. "

"Tamam. Kendine iyi bak. "

"Sende. "

Telefonu kapattıktan sonra ekrandan saate baktım. Yediyi otuz beş geçiyordu. Hazırlanmaya başlasam iyi olacaktı. Evim Batman'ın biraz dışındaydı ve dolayısıyla okul çok uzak kalıyordu. Ne kadar erken hazır olursam o kadar iyiydi. Odamdan çıkıp hemen yan taraftaki banyoya girdim ve çok fazla oyalanmamak üzere sıcak bir duş aldım. Saçlarımın hala nemli olmasına aldırış etmeden üstüme beyaz bir gömlek ve gri renkli bir kazak geçirdim. Altımda da siyah bir pantolon vardı. Bej şapkamı kafama geçirip kulaklarımı kapatsın diye iyice aşağıya çektikten sonra dizlerime kadar uzanan siyah trençkotumu da giydim ve masamın üstündeki kitaplarımı çantama atıp evden çıktım.

Geçen gece yağan yağmur toprağa can vermişti adeta. Etrafa yayılan mis gibi kokuyu içime çekip hafifçe gülümsedim. Asfalt yolun ortasında yürürken botlarımın çıkardığı sese rüzgarın uğultusu eşlik ediyordu. Bazen evimin bu kadar tenha bir yerde olmasından rahatsız oluyorum ama öte yandan bu oldukça huzur vericide olabiliyor. Yürümeye devam ederken İstanbul'un hiç bitmeyen gürültüsünü düşündüm. Murat'la azaldığını hiç görmediğim kalabalığın arasına dalar sessizce yürürdük... Sanırım oradayken mutlu olduğum tek an Murat'la yaptığımız bu sessiz yürüyüşlerdi. Neden konuşmuyorduk bilmiyorum. Belki de konuşacak bir şeyimiz yoktu. İki aydır Batman'dayım. Ve artık sırf konuşuyor olmak için arıyorduk birbirimizi. İki ay... az bir zaman belki ama gelin birde bana sorun. O kadar alışmışım ki onun gölgesine sığınmaya işlerin altından nasıl kalkacağımı bile bilmiyordum. Evimi nereden baksak baştan sona değiştirmiştim. Mobilyalar, parkeler, eşyalar, badana, tesisat... Sadece babamın çalışma odasıyla yatak odalarına dokunmamış olduğu gibi bırakmıştım. Eski mobilyaların ve halıların kullanılabilir olanlarını durumu iyi olmayan ailelere vermiştim. Eski olmaları kötü oldukları anlamına gelmiyordu sonuçta. Oyuncaklarımın bir kısmını ayırıp kullanmadığım küçük bir odaya bıraktım diğerlerini ise bir yurda verdim. Böylece iki ayımı sırf evle uğraşarak geçirmiştim. Okul açılana kadar da dışarı pek fazla çıkmamıştım. Yalnızlık güzeldi hiç değilse kafa dinlemiştim. Ama bazen gerçekten can sıkıcı olabiliyordu...

Düşüncelerim adımlarımla birlikte yavaşladı ve sonra tamamen durdu. Yine aynı his bir yumru gibi oturmuştu içime. Önceleri görmezden gelmeye çalıştığım ama şu son zamanlardır beni iyiden iyiye paronoyaklaştıran his.

Birileri sürekli evimin etrafındaydı... Birileri her daim arkamdaydı...

Nefesimi tutup yavaşça arkama dönerken zihnim zamanın ve hızın kontrolünden çıkmış bin bir türlü senaryo kuruyordu. Oysa etrafta hiç kimse yoktu..

Gözlerimi dört açmış olduğum yerde öylece duruyordum. Kendimi yalnız olduğuma inandırmaya çalışıyordum ama nedense başaramıyordum. Evet görünürde kimse yoktu ama burası saklanmak için resmen biçilmiş kaftandı.

Saçmalama Evra... korkacak hiçbir şey yok. Birilerinin seni takip ettiği düşüncesine kapılman için bir nedenin var mı sanki?

...

İç sesime güvenmek istercesine kafa salladım. Evet, belki de böyle hissetmemin sebebi hala Serkan korkusunu üstümden atamamış olmamdı. Hala onun karşıma geçip sinsice sırıttığını ve bana saldırdığını görüyordum kabuslarımda.

Kimse yok... yalnızım..

Önüme dönüp daha hzılı adımlarla yürümeye devam ettim. Her ne kadar içimden hala kendimi teskin etmeye çalışıyor olsamda o yumru hala geçmemişti. Ve ben bunun basit bir bilinçaltı meselesi olmadığını içten içe biliyordum. Yalnız değildim...

------------------

Her zaman olduğu gibi bu günde ilk derse geç kalmıştım ve günlerden çarşamba olduğu için benden nedense hiç haz etmeyen tarih hocamın azarını yiyip oturmuştum yerime. Aşağıda kafeteryada bir şeyler atıştırmaya indiğimizde Betül ve Sema hala bunun dalgasını geçiyorlardı.

''Evra bu adam seni inadına her yıl bütünlemeye bırakır ha. Her hafta geç kalıyorsun ama bir tek o azarlıyor seni. Cidden ne yaptın da bu kadar gıcık oluyor sana? Acaba kendi kızı senin kadar güzel olmadığı için mi böyle ne dersin?''

Sema yandan bir bakış atıp kafamı iki yana salladım. Tarih hocamızın kızıyla aynı sınıftaydık ve Sema ile onun arasında nedenini kimsenin bilmediği bir husumet vardı.

''Senin de kompozisyon dersiyle başın belada. Hocanın yazını okuduktan sonraki o yüz ifadesini asla unutmayacağım.''

''Kompozisyonum harikaydı. Hocanın hayal gücü helanın penceresi kadar darsa benim suçun ne?''

Tam cevap vermek üzereydim ki Betül araya girip ''Artık konuyu kapatıp başka şeylerden bahsetsek?'' dedi.

''Kızlar bu gece bende kalmak ister misiniz? Ev müsait nasıl olsa. ''

''Valla ağabeyimi biliyorsun Evra. Sokağa çıkmamdan bile rahatsız oluyor, birde başkasının evinde kalmak istediğimi söylersem ne yapar Allah bilir.'' Harun ağabey bizden beş yaş büyük olmasına rağmen evin reisiydi adeta. Betül'ün babasının kopyasıydı. Evin tek oğlu olduğu için neredeyse tüm işleri o çekip çevirirdi. Onlara bir kaç kere oturmaya gitmiştim Sema ile birlikte. Aslında çok iyi birisiydi ve kardeşine çok düşkündü. Ama aşırı kıskançlığı ve öfkesi sevgisini gölgede bırakıyordu.

''Bence Evra rica etse olur. Harun ağabey Evra'yı geri çevirmez...'' Sema'nın imalı imalı konuşmasına karşılık masa altından bir dirsek indirdim. Yüzünü acıyla buruştururken ''Ne dedim ki şimdi ben? '' diye sordu.

''Her neyse. Sen yine bir sor Betül. Sema'nın da olacağını söyle. Belki o zaman bir ley demez.''

''Yok canım beni hiç karıştırma direk Evra'nın evinde kalacağımızı söyle sen.'' Sema lafını bitirir bitirmez bir hışımla kalkıp merdivenlere doğru koşturmaya başladı. Bende hızla peşine takılıp onu yakalamaya çalışıyordum ama ne yazık ki koridorda ayağım kayıp tarih hocamın ayaklarının dibine düştüm. Başımı kaldırdığımda bana ''beni hasta ediyorsun!'' bakışları atıyordu.

''Merhaba hocam... ayakkabılarınız çok güzelmiş, yeni mi aldınız acaba?''

''Fesuphanallah!''

Okula başladığımdan beri giydiği ayakkabılarının tok sesi uzaklaşırken Sema'yı karşıma geçmiş gülmemek için kendini zor tutarken gördüm.

''Yeni ayakkabılar ha? Kabul ediyorum, benden daha da ileri bir hayal gücün var. O kadar eski bir şeye yeni diyebildiğine göre...''

''Semaaaaaa!!''

--------------------

''Alo?''

''H-Harun ağabey, benim Evra.''

''Evra? Ne zamandır duymuyorum sesini, hiç gelmiyorsun artık bu taraflara. Nasılsın? Bir sıkıntı yok değil mi?''

''Yok yok... gayet iyim teşekkürler. Harun ağabey ben senden bir şey isteyecektim.''

''Tabi, buyur dinliyorum.''

''Şey... biliyorsun evde yalnızım. Canım çok sıkılıyor. Bu gece Sema bende kalacak, riza etsem Betül'ünde kalmasına izin verir misin?''

''Yani... bilmem ki...''

''Lütfen Harun ağabey. Sadece ben, Sema ve Betül. Başka hiç kimse yok.''

''Beni tedirgin eden de bu zaten.''

''Neden?''

''Başınız da kimse yok. Kokskoca evde üç genç kız... üstelik evin çok tenha bir yerde. ''

''İki aydır evimde yalnızım, hiç bir sıkıntı yok..'' birileri tarafından izlendiğim duygusu hariç hiç bir sıkınt yok...

''Zaten senin orada kalmandan da rahatsızım. Hep diyorum evinde kalacaksan yine kal ama hiç değilse akşamları burada geçir diye...''

''Eğer Betül'ün bu gece bizde kalmasına izin verirsen ben de bir ara size kalmaya gelirim. Olur mu?''

''Evraa...''

''Lütfen Harun ağabey. ''

''Peki, bende gelirsem olur...''

''Ne?''

''Ha tabi birde karşılığında verdiğin sözü tutacaksın...''

Kızlara ne diyeyim bakışı attım. İkisi de birden evet de diye işeret verince ''Tamam olur.. '' dedim. Telefonu kapattıktan sonra Sema zafer kazzanmış bir edayla ''Ben size demedim mi Harun ağabey Evra'yı geri çevirmez diye. Bak iki dakkada ikna etti.'' dedi.

''Sema yeter artık, Betül'e verdiği değeri bana da veriyor. O benimde ağabeyim.''

''Öyle tabi canım... Öyle de aslında senin görümcem olarak görmeyide isterdim hani.."

"Afferin Betül. Sema'dan sonra bir de sen başla tam olsun! Ben kitapçıya gidiyorum. İşim bittiğinde sizi ararım hep beraber gelirsiniz. " dedim ve çıktım okuldan.

Batman'a geldikten iki üç hafta sonra bir kitapçıda çalışmaya başladım. Daha doğrusu oraya bir iki kitap almaya gitmiştim, içeriye girdiğimde esmer yüzünü grimsi sakalların sardığı yaşlı bir adam karşılamıştı beni. Kıyafetlerimden yada konuşmamdan olsa gerek buranın yabancısı olduğumu anladı. Beni yanına oturtup sohbet etti. Laf arasında ona çocuğu olup olmadığını sordum. Yüzündeki o ifadeyi görünce de sorduğuma pişman olmuştum. Bir kızı varmış, Benal. Beş yıl önce adi bir terörist tarafından kaçırılmış dağa. Kucağında o teröristin çocuğuyla... Ne diyeceğimi bilememiştim. Geç olmuştu, gitmem gerekiyordu ama olduğum yerde kalakalmıştım öylece. Abdullah amcayı bırakamak istemiyordum.  Bu yüzden onun yanında çalışmak istediğimi söyledim. Gözlerimin içine öyle bir baktı ki... O kaybettiği kızını bense kaybettiğim babamı bulmuştum. Artık her gün gidiyordum yanına. Okul açıldıktan sonrada sabahları ve akşam üstü saatlerinde uğramaya başladım. Bu sabah yanına gidememiştim, kesin çok kızmıştır bana. Gönlünü almak lazım. Yol üstünde bir pastaneye uğrayı cevizli baklava aldım ve tekrar devam ettim yoluma. Kitapçıya vardığımda kapının önündeki iskemlenin üstünde oturmuş bana ters ters bakıyordu.

''Hiç gelmeyeydin!''

''Özür dilerim...''

''Artık bu yaşlı adamdan sıkılmaya başladın herhal?'' Yanına gidip dizlerimin üstüne çöktüm.

''Öyle deme Abdullah amca üzülüyorum valla. Bu sabah Murat aradı. onunla konuşmaya daldım. Baktım zaman bir hayli geçmiş, zaten her gün geç kalıyorum. Birde buraya uğrasaydım hiç yetişemezdim. O yüzden gelemedim.''

''Arayacaktın o vakit! Sana bir şey oldu diye ne yapacağımı şaşırdım. Allah'tan Salim Usta'nın çırağı seni okula giderken görmüş, geldi söyledi bana.''

''Tamam Abdullah amca, bir daha yapmayacağım söz.. Bak sana cevizli baklava aldım. Sen seversin.''
Abdullah amca kafasını diğer tarafa çevirip çayını yudumlamaya devam etti. İyi huyludu ama sinirlenirsa yahut inadı tutarsa vay halime. Başımı dizlerine dayayıp ''Hani babalar kızlarına küsmezdi, sadece darılırdı? Sen benimle konuşmuyorsun hatta yüzüme bile bakmıyorsun.'' dedim. 

''Bir kızımı kaybettim. Diğerini de kaybederim diye korkuyorum... Ortalık iyi değil Evra. Her gün diken üstündeyim. Böyle yaparsan ömrümden ömür gider benim.''

''Valla bir daha yapmayacağım. Gerekirse o gün tüm dersleri kaçırırım ama sana uğramadan bir daha hiç bir yere gitmeyeceğim...''

Bana yandan bir bakış atıp gülümsedi. ''De geç içeri hayde. Hava soğuk yanakların buz gibi olmuş. Bens ana bir çay doldurayım. Aç mısın?''

İçeriye girerken kafa salladım. ''Bu gece iki arkadaşım bende kalacak. Onlarla beraber hazırlayacağız bir şeyler. ''

'İyi o vakit. Al bakalım çayını. ''

''Ellerine sağlık .'' Abdullah amca karşıma geçip baklavasını yemeye koyuldu. Bende o sırada raflara göz gezdirdim. Bir hayli tozlanmışlardı. ''Hafta sonu burayı temizlesem iyi olacak. Yoksa bu toz yüzünden rahatsızlanacaksın.''

''Benim ömrüm bu tozlu rafların arasında geçiyor. Hiç bir şey olmaz bana evelallah!''

Kabul etmem gerekir ki yaşına rağmen oldukça dinç bir adamdı. Ama doğal olarak bazı sağlık sorunları da vardı. Her halükarda dikkat etmem gerekiyordu.

''Olsun ben yine de burayı bir elden geçireyim. Hem etrafı da biraz toparlamış olurum.''

''Tamam, öyle olsun istiyorsan. ''

''Abdullah amca.''

''Hı?''

''Diyorum ki hani artık inat etmesen de benimle birlikte kalsan?''

''Ben böyle iyiyim...''

''Ama ben değilim. Bak ne güzel sürekli beni merak etmek zorunda kalmazsın. Hem ben de senle daha rahat ilgilenirim?''

''Evimde karımın, kızımın hatta sadece bir iki ayda olsa torunumun hatıraları varken ben başka bir yere gidemem. Ne zamanki ölüm gelir beni bulur, işte giderim o vakit.''

Başımı sessizce yere eğdim. Oda haklıydı. Hatırlar acı da olsa tatlı da olsa yüreğin dinmeyen rüzgarıdır. Bazen hafif hafif bazense sert eser. Ama asla durmaz.

''Murat'la konuştuğunu söylemiştin... bir sıkıntı yok değil mi?'' Abdullah amcayla bir süre vakit geçirdikten sonra anlatmıştım her şeyi. Daha doğrusu anlatmak zorunda kalmıştım. İstanbul gibi bir yerden ta Batman'a sırf okumak için geldiğim hikayesine en başından beri inanmamıştı çünkü.

''Merak etme Abdullah amca. Çok şükür bir sıkıntı yok. Zaten varsa da ben değil Murat uğraşıyor.. ''  bıkkın bir ifadeyle çayımdan son bir yudum daha alıp kalktım. Rafta gözüme Mustafa Kutlu'nun kitapları takılmıştı. Rastgele aldım içlerinden birini. 'Arka Kapak Yazıları' idi kitabın ismi.

''Abdullah amca bunu bir iki günlüğüne alabilir miyim?''

''Al tabi. Geçen seferki gibi altını üstünü çizmede...'' hafifçe kıkırdayıp kitabı çantama koydum. Sonra telefonumu çıkarıp saate baktım. Yediye geliyordu.

''Ben gidiyorum Abdullah amca. Var mı bir istediğin?''

''Yürürken havaya değil de önüne bak yeter...''

-----------------

Kızları arayıp saat sekiz gibi burada olmalarını söyledim. Eve vardığımda yedi buçuğa geliyordu. Yapacak çok bir şey yoktu aslında. Eve gelmeden önce yol üstündeki marketten abur cubur, çerez ve içeceklerimizi almıştım. Televizyonun önünde ki geniş orta sehpayı hazırlayacaktım her şeyi. Aç gelirler diye de makarna yapmıştım. Ne yazık ki becerebildiğim tek yemek buydu... Bardakları ve tabakları düzgün bir şekilde orta sehpaya yerleştirirken kapı çaldı. Hemen koşup açtım ve neşeli bir şekilde ''Hoşgeldiniz..'' dedim. Sema önden girip hemen sarıldı boynuma. Arkasından Betül'le hoşbeş ettik. Harun ağabeyinse sadece elini sıktım.

''Ben çerez filan hazırladım. Ama eğer açlığınız varsa makarna yiyebiliriz...''

''Yok canım hiç zahmet etme, tokuz biz. Gel sen otur şöyle yanıma. Betül'ün gösterdiği yere oturacak olursam ağabeyi ile yan yana gelmiş olacaktım ve bunun anlamı Sema'nın anlamsız imalı bakışlarından bir an bile kurtulamayacak olmamdı. Bu yüzden gösterdiği yerin diğer tarafına Sema ile ikisinin arasına geçtim.

''Ne içmek istersiniz? Çay, kahve, salep? Ya da belki soğuk bir şeyler?''

''Zahmet olmazsa ben çay alayım.'' dedi Harun ağabey. Sema ile Betül'de kahve istediler. Bense kendime salep yapacaktım. Her şeyi hazır edip fincanlarına boşalttıktan sonra tekrar yerime geçip oturdum ve ''Söyleyin bakalım ne yapmak istersiniz?'' diye sordum. 

''Ev sahibi sensin,  ne dersen o olur.'' diye takıldı Harun ağabey. Sema'nın yüzünde beliren ifade zihnimde rahatlıkla canlandığı için hiç o yöne bakmadan ''İsterseniz film izleyebiliriz, oyun oynayabiliriz yada sadece oturup sohbet de edebiliriz. Eğer başka fikriniz varsa oda olur.'' dedim.

''Saklambaç oynamaya ne dersiniz?'' diye atıldı birden Betül. ''Dışarıda bahçede...''

''Dalga geçiyorsun herhalde? Havanın soğuk olmasını geçtim, karanlık çöktü.'' dedim biraz da şaşırmış bir ifadeyle.

''Daha iyi ya! Bence harika bir fikir.'' Sema hevesle bana ve Harun ağabeye bakıyordu. Bende bakışlarımı yavaşça ona doğru çevirdim. Arkadaşlarım bile olsalar onları memnun etmem gerekirdi ve eğer Harun ağabey de tamam derse mecbur oynardım bende.

''Neden yerinizde adam gibi oturmuyorsunuz ki?''

''Ağabey nolur saklambaç oynayalım. Küçükken de oynardık ya senle akşam vakitleri. Çok da eğlenceli oluyor. Hadi lütfen... Bahçeden dışarı çıkmayız zaten.''

''Evra, sen ne dersin?'' Harun ağabey isteksiz görünüyordu. Açıkçası bende pek istemiyordum. Gündüz olsaydı yine sorun olmazdı pek. Ama evimin etrafında birilerinin olduğunu düşünürken akşam vakti dışarı çıkıp 'saklambaç' oynama fikri... pekte hoş değildi. Gel gelelim Harun ağabeyin bana yönelttiği soruyla kızlar resmen ağzımın içine bakıyorlardı ve eğer olumsuz bir cevap verecek olursam bunun hesabını soracaklarından emindim.

''Fark etmez benim için... oynayabiliriz sıkıntı yok..''

''HARİKA! Hadi giyinip çıkalım dışarı. '' Sema hızla yerinden kalkıp ceketlerin asılı olduğu dolaba koşturdu. Bizde arkasından takip ettik onu. Yün şapkamı başıma geçirip boynuma bir atkı attım ve kızların peşinden çıktım dışarıya.

''Bana bakın bahçeden çıktığını görmeyeyim valla fena olur. Anladınız mı beni iyice?'' Hepimiz Harun ağabeyin uyarısına kafa sallayarak cevap verdik.

''Peki ebe kim olacak?'' Sema'nın sorusuna ''Sayalım mı?'' diye karşılık verdim.

''Gerek yok ben olurum. '' Harun ağabey kafasını kapıya yaslayıp sesli bir şekilde ve yavaşça ona kadar saymaya başladı. Bizde hızla farklı yerlere dağıldık. Oldukça geniş olan bahçem eskiden çok güzeldi. Annemin kendi elleriyle diktiği çiçeklerle, özenle bakımını yaptığı iki meyve ağacıyla bana masal diyarı gibi gelirdi. Şimdiyse bakımsızlıktan harap olmuştu adeta. Çocukken üstünden inmediğim paslanmış ve dökülmüş haldeki salıncağım uzun otların ve sarmaşıkların arasında zar zor görünüyordu. Bahçeyle ilgilenmeyi çok istemiştim. Tıpkı annemin yaptığı gibi burayı yeniden bir masal diyarına çevirmeyi. Ama onca işin arasından hiç vakit bulamamıştım. Yazın okul tatil olunca kendimi buraya vermek istiyordum.

''Sağ solum sobe saklanmayan ebe!''

Kendimi hemen bir ağacın arkasına attım. Ağacın etrafını saran çalılıklar görünmemi daha da zorlaştırmıştı. Olduğum yerden Betül ve Sema'yı göremiyordum, bahçe saklanmak için biçilmiş kaftandı ve onların iyi bir yer bulduğuna emindim. Harun ağabeyin işi zor olacaktı.

''Betül, şalını görür gibi oluyorum... yoksa...''

Adım sesleri uzaklaşınca çalılığın arasından etrafa bakındım. Harun ağabey salıncağa doğru yürüyordu. Kendi kendime gülümseyip onca alan içinde bula bula orayı mı buldular diye söylendim. Salıncak zor seçiliyor olabilirdi ama sonuçta dikkat de çekiyordu. Rüzgar sağımdan yüzümü yalayıp geçince içim ürperdi. Yere sarkmış atkıma doğru uzanıp çenemle burnumu kapatacak şekilde saracağım sırada siyah deri bir eldiven sertçe dudaklarıma yapıştı ve buzdan bile daha soğuk bir ses kulaklarımı doldurdu.

''Eğer sesini çıkartırsan... arkadaşlarının canını yakarım!..''

-----------------

BÖLÜM ÇOK GEÇ GELDİ HEPİNİZDEN ÖZÜR DİLERİM. BİRAZ SIKICI OLDU BİLİYORUM AMA BUNDAN SONRA BÖLÜMLERİN DAHA İYİ OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM. LÜTFEN, İYİDE OLSA KÖTÜ DE OLSA YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. İYİ OKUMLAR...



Continue Reading

You'll Also Like

216K 9.9K 20
Ben Asenath. Prens Seth'in biricik hizmetkarı. Bir Firavun olduğunda, uğruma kendi kız kardeşini öldürdü. Ben Asenath. Canı beş para etmez bir köley...
227K 13.8K 26
BÜTÜL ÇEZİKER EMRİ HİKAYESİDİR ...
3.3K 125 6
Aladdin Ali ve gonca'nin zorla barış için evlendirilmesi ve onun ardından yaşanan olaylar
147K 6.2K 40
Sesiz bir ağıt yaktı genç kız yaşamına ve yaşayacaklarına. Onun adı olmuştu zaten uğursuz ama kızın bir suçu yoktu ki onun kaderi böyleydi. Adam içi...