Dağlar Duman

By EleizarJr

175K 6.2K 2.8K

NOT: WATTPAD'TAKİ İLK TERÖR HİKAYESİDİR. Bedirhan Hamidian , dünün öfkesi yarının ise intikamıyla yaşayan İr... More

1. BÖLÜM
2. Bölüm
4. Bölüm
5.Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm PART 1
8. Bölüm PART 2
9. Bölüm
10. Bölüm
...
11. BÖLÜM
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
ÖNEMLİ!!
16. Bölüm
SINIR
BÖLÜM GELIYOR
17. Bölüm
ÖZÜR DİLERİM!
18. Bölüm
Sınır
19. Bölüm
TEKRAR MERHABA
20. Bölüm
21. Bölüm
22.Bölüm
23. Bölüm
TEŞEKKÜR EDERİM
24.Bölüm
25.Bölüm
26. Bölüm
YENİDEN MERHABA
NOT
27. Bölüm
RICA
28. Bölüm (PART 1)
ÜNİVERSİTE SINAVI
29. Bölüm (Part 2)

3. Bölüm

5.5K 233 110
By EleizarJr

Yüzüme aniden vurun ışıkla irkilip göz kapaklarımı açılması için zorladım. Murat pencerenin önünde  kollarını göğsünde bağlamış bir şekilde dikiliyordu.

"Neredeyse öğlen olacak ve sen hala yataktasın..."

Uykudan sersemlemiş bir halde yatağın  yanındaki kompdinin üstünde duran dijital saate baktım.

"Murat... saat daha 8:00... Öğleye nereden baksan üç buçuk saat var!"

"Güne erken başlamanın neresi kötü? Üstelik bizim kaybedecek zamanımız yok. Hadi kalk giyin. "

Dediğini yapmak yerine el yordamıyla yastığını buldum ve başımın üstüne sesini daha fazla duymamak için bastırdım. Oda buna karşılık ayak bileklerimden tutup kendine doğru çekti ve ben dana ne olduğunu anlayamadan kendimi yere devrilmiş buldum. Kalçamdan sırtıma doğru yol çizen ince sızıyla yüzümü ekşittim.

"İşte böyle. Hadi sen hazırlan. Ben aşağı kattaki lavoboda traş olucağım."

Belli belirsiz kafa sallayıp yerimden doğruldum. Odama doğru yöneliken yerdeki kapıyı görüp dün gece Murat'la konuştuklarımızı anımsadım. Midemin kasıldığını hissetim aniden. Seher bir iki gün içinde dönecekti. Bu da demek oluyor ki bu gün her şey ayarlanıp bitmeliydi.

Sıkıntıyla derin bir iç geçirip dolabımı açtım. Bileklerime kadar uzanan salaş lacivert bir etek , üstünede kalın askılı beyaz bir t-shirt alıp giyinmeye koyuldum. Saçlarımı özensizce ördükten sonra boy aynasından kendime şöyle bir göz attım. Odadan çıkacağım sırada gözüm yatağıma takıldı. Dün gecenin izleri kaybolmamıştı. O kadar debelenmişim ki... Örtümün hırpani kırışıklılları bir taşa yazı yazarmış gibi olanları zihnime kazımaya çalışıyprdu adeta.

"Evra hazırlandın mı?"

Murat'ın seslenmesiyle bir an için irkilip geriledim. Kendimi toparlamaya çalışıp düz bir sesle "Evet hazırım.geliyorum aşağıya. " diye cevap verdim. Ardından arkama bile bakmadan odadan dışarı attım kendimi.

Murat kapının önünde dikilmiş bekliyoru. Merdivenlerden indiğimi görünce ayakkabılarını giyip bağcıklarıyla uğraşmaya başladı. Bende düz beyaz bir babet geçirip onun işini bitirmesini bekledim.

"Bağcıklarla savaşın hiç bitmeyecek mi?"

"Bağcıklardan nefret ediyorum!..'' diye söylendi. Ardından bana bakıp göz kırptı.

''Evet artık gidebiliriz. Önce kahvaltı yapalım. Nereye gitmek istersin?''

''Fark etmez...''

''Evra.''

''Efendim?''

''Benim için sıkıntı değil ama... hala ben gibi kokuyorsun...''

''Ne!?''

''Dün benim duş jelimi kullanmadın mı? Kokusu hala üstünde diyorum.''

Gözlerimi devirip önden arabaya doğru yürüdüm. İçimden kimsenin erkek gibi koktuğumu fark etmemesini diliyordum.

----------

''Portakal suyu da ister misin? Ya da... başka bir şey?''

''Portakal suyu iyi.''

''Tamam, iki de portakal suyu. ''

Garson ''Tamam efendim.'' deyip hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı.

''Murat...''

''Efendim?''

''Şu Batman meselesi... sanırım artık konuşmamız gerekiyor.''

Murat cevap vermeden önce bakışlarını denize doğru çevirdi. Boğazda kahvaltı etmenin güzel olacağıı düşünmüştü. Fakat bu gün tadını çıkaramayacağımız kesindi.

''Kahvaltıdan sonra Kadir Kutlu'nun ofisine gideceğiz. Yapılması, imzalanması gereken bir şey var mı yok mu diye kontrol eder gerekli işlemleri tamamlarız.''

''Seher... O ne olacak? ''

''O geldiğinde sen buradan çoktan gitmiş olacaksın.''

''Murat yanlış anlama ama annenin babamın emeğine böyle umursamazca çökmesini istemiyorum! Derdim para değil. Ama babam yıllarca tüm emeğinin bir kadın tarafından çar çur edilmesi için çalışmadı! Seher babamın servetini rahatça kullanabilmek için illaki ban ihtiyaç duyacak çünkü her şeyi bana kaldı. Dolayısıyla gittiğimi öğrenince deliye dönecek ve öyle yada böyle beni geri getirtecek. İşte o zaman her şey daha kötü olacak. Çünkü işin içinde sende varsın. Bence Batman'a gitme fikrini kafamızdan silelim.''

''Hayır Evra. Ben bu anlattıklarını da düşündüm. Derdinin para olmadığını elbet bende biliyorum. Dediklerinde haklısın. Ama inan bana annem peşinden Batman'a gitme cesaretini gösteremez. Zaten Batman'ı istememin en büyük nedeni bu.''

''Ya Serkan? İnan bana o Batman'a elini kolunu sallaya sallaya gelir. Hele bir de Seher isterse bahanesi de olmuş olur.''

''Onu da ben hallederim Evra... Babanın servetine gelince, şöyle bir planım var, babanın şirketinden anneme hisse ver.''

''Dalga geçiyorsun değil mi!? Seher'e hisse mi vereceğim?''

''Beşte biri kadar Evra... Babanın şirketini şu an yardımcıları idare ediyor. Ama yakında başına ben geçeceğim. Sırf bunun için ticaret hukuku okudum ve bu son senem. Yani anneme hisse versen bile elle tutulur bir kaybın olmayacak..''

''...''

Kısa bir sessizlik oldu aramızda. Vapurların yankısı etrafımdaki insanların sesine karışıyordu. İçime çöken yalnızlığa karşılık sadece boyun eğdim. Buradan gitme hayaliyle yaşıyorum. Sadece gitmek... Ama o kadar uzak bir yerde yalnız olma düşüncesi... Bilmiyorum. Tuzlu suyun kokusunu ne zaman çekebilecektim bir daha içime? Her daim kapalı bulutların dokunsan ağlayacak halleri. Murat'la ne zaman tekrar sahilde güneşin doğuşunu beklerken uyuya kalacaktık? Üstelik bir kez olsun güneşin doğduğu anı görememişken..

''Evra... bana bak...''

Murat'ın parmakları masanın üstünde birbirine kenetlediğim ellerimi nazikçe kavradı. Başımı kaldırınca gözlerimiz kesişti. Neden beni gözlerine hapsedip diğer herkesten uzak tutmuyordu ki?

''Seni yalnız bırakmayacağım. Sadece kısa bir süreliğine yanında olmayacağım. Ve sana söz veriyorum her şey istediğin gibi olacak. Orada güvende olacaksın. Serkan ve annemin senin Batman'da olduğundan haberleri olmayacak. Sadece gitmiş olacaksın. Lütfen... seni onlardan uzak tutmamın tek yolu bu.''

Cevap vermek yerine hafifçe kafa salladım. Kabul etmekten başka çarem yoktu..

------------

İşimiz yaklaşık bir buçuk iki saat sürmüştü. Bir saati Kadir beyle -ki o benim ona amca diye seslenmemi istiyordu- sohbet etmekle kalanı ise gerekli işlemleri tamamlamakla geçmişti. Kadir beyle geçirdiğimiz iki üç aya karşın onu hatırladığım kadarı ile şimdiki hali arasında dağlar kadar fark vardı. Yaşlanmasını kast etmiyordum bile. Avurtları içine çökmüş ürkütücü derecede kilo kaybetmişti. Onla kaldığıkız zamanlar kırçıl bıyıkları vardı oysa şimdi yüzüni aylardr kesilmemiş olmaktan kötü bir hal olmuş olan sakalları sarıyordu. Beni ilk gördüğü o andaki tepkisini asla unutamayacaktım. O an sanki babamla beni tren istasyonundan almaya gelmiş gürbüz adama dönüşmüştü.

"Evra kızım... Hoşgeldin!"

Murat'a onun beni nasıl tanıdığını sorduğumda öncedenbirlikte çekindiğimiz bir resmimi gösterdiğini söyledi. Şimdi şöyle bir düşününce babamın neden o zamanlar hemen bir ev bulmak yerini bir kaç ay onunla kaldığını dahası neden onca önemli evrağı ona emanet ettiğini anlıyordum. Kadir bey -ya da amca- gerçekten özel şahsiyetli bir insandı.

"Batmanda arazimiz olduğunu bilmiyordum... Onlarla ne yapabilirim ki?"

"Hmm biraz zaman geçince belki bir çiftlik evi filan yaptırırsın.. Şöyle üniversiteyi bitirince?"

"Bilmem .. Olabilir aslında. "

"Olur olur... bir zaman sonra her şey çok güzel olur Evra..''

Eve doğru yürüyorduk. Bu semtteki evler eski İstanbul havasında olmasına rağmen son derece modern yapılardı. İki üç katlı bahçeli evler aile yapısına göre özel olarak dayanıp döşenmişti. Çocuklu olan ailelerin bahçeleri salıncak, küçük kale ve hemen önünde duran bir futbol topu, bazen bir örtünün üstüne dağılmış oyuncak bebekler vb. şeylerden oluşuyordu. Eğer çocukları büyükse partiler için fazladan şezlongların dizildiği havuzlar yahut voleybol, basketbol sahları bahçede yer buluyordu.

Bizim bahçemizde mi?

Bakımları dışında başka ilgi görmeyen, zoraki gülümseyen çiçekler... Başka bir şey yoktu.

''Murat.''

''Efendim?''

''Biz kapıyı unuttuk. Bu gün yaptıracaktık ya...''

Murat umursamazca elini sallayıp ''Boş ver. Bu gece de yanımda uyursun. Annem gelmeden evvel yaptırırım ben o kapıyı merak etme.'' dedi.

Kendi kendime ''Annen gelmeden evvel ne kadar çok şey yapıyorsun...'' diye söylendim.

''Bir şey mi dedin?''

''Hayır...''

-----------------------

Bahçe kapısından adım attığımızda Serkan'ın kollarını göğsünde bağlamış bir halde dikilip bizi beklediğini gördüm. Geceden kalma haliyle olduğundan daha berbat ve ürkütücü görünüyordu.

''Neredesiniz siz ha!?''

''Serkan başlama ge...''

''Serkan mı? Murat bey adam olmuşta artık ağabeyine ismiyle hitap ediyor öyle mi?''

''...''

''Soruma cevap ver neredeydiniz?''

''Dolandık biraz...''

Serkan'ın dudakları anlamsız bir ifadeyle yukarı doğru kıvrıldı. Kafasını hafifçe sağa sola sallayıp yanıma doğru yavaş adımlarla yürüdü.

''Yalan söylemek çok ayıp bir şeydir kardeşim. Hele hele ağabeyine yalan söylemek...''

Bakışlarını Murat'tan bana doğru çevirdi. Gözlerinde ki o ifade karşısında arkama bakmadan kaçıp gitme isteğimi Murat'ın yanına iyice sinerek zapt etmeye çalıştım.

''Yarım kalan işlerden hiç hoşlanmam...'' dedi ve ardından eve girip gözden kayboldu. Murat'ın yüzündeki ani değişim ile Serkan'ın ne dediğini anca idrak edebilmiştim. Soğuk bir hava dalgasının ensemden tüm bedenime, uzuvlarıma ve oradan da yavaş yavaş iliklerime doğru yol aldığını hissettim.

''Söylediklerini duymamış gibi yap... Ve içeri gir..''

Murat önden ben arkasından eve girdik. Beni odasına götürüp kapıyı arkamızdan kilitledi. İkimiz de yatağa yan yana uzanıp bir süre amaçsızca tavanı seyrettik. O sırada aşağıdan kahkaha sesleri gelince karnıma yumruk yemiş gibi oldum.

Seher... gelmiş miydi?

''Murat!?''

''...''

Bir süre daha dikkatlice sesleri dinledik. Kızın kahkahası Serkan'ın sesine karışıyordu. Sesler kapının sertçe kapanmasıyla boğuklaşmıştı.

''Annem değil. Serkan'ın arkadaşı gelmiş.''

Gözlerimi yumup rahatlamış bir şekilde nefesimi bıraktım. Murat yatağından doğrulup elbise dolabının karşısına geçti. Omzunun üstünden bakıp ''Ben üstümü değiştirip rahat bir şeyler giyeceğim. Eğer istersen sana kendi kıyafetlerimden verebilirim. Doğrusu aşağıya inmek istemiyorum.'' dedi.

''Olur... ''

Beyaz bir t-shirt ve şort çıkarıp uzattı. T-shirt dizlerime kadar uzanmıştı. Şort ise dizimi bile geçmişti. Bana yandan bir bakış atıp ''Bu kadar kısa olman benim suçum değil...'' deyince yanımda ki yastığı ona doğru fırlattım.

''Boyumla dalga geçme!''

Yapmacık bir şaşkınlıkla ''Kim dalga geçiyor?'' diye sordu.

''Annen iki gün sonra burada olacak.'' Konuyla birlikte Murat'ın neşeli hali de değişti. Yatağa yanıma oturup laptopunu önüne çekti. İnternet üzerinden otobüs biletleri aramaya koyuldu. Can sıkıntısıyla iç geçirip ''Ben biraz kitap okuyacağım.'' diyerek yerimden kalktım. Kitaplığından rastgele bir kitap seçip pencerenin pervazına geçtim. O an üstüme çöken yorgunluk ve kitabın naif üslubu ile bir kayıkla durgun suların üstünde garip bir yolculuğa çıktım...

Uyandığımda karanlık çökmüş, gökyüzü yıldızlarla süslenmişti. Ev bu gece sessizliğini ve ıssızlığını koruyordu. Murat'ın uyumuş olduğunu düşünerek pervazdan sallandırdığım ayaklarımın uçlarına basarak doğruldum. Ama yatağa baktığımda dirseklerini dizlerine dayamış bir halde gülümseyerek beni izlediğini gördüm.

''Saat iki buçuk ama yinede günaydın...''

''Sen uyumadın mı?''

''Öğlen kestirdim biraz.''

''Şimdi ne yapıyorsun?''

İki adımda karşıma geçip önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

''Biletini aldım... Yarın sabah saat altıyı çeyrek geçe otobüse biniyorsun.''

Bir elin yüreğimi avuçlarına alıp var gücüyle sıktığını hissettim.

''O... o kadar erken mi?''

Gülümseyip ''Ne kadar erken o kadar iyi.'' dedi. Başımı yere eğerken o yüzümü avuçlarının arasına aldı ve gözlerimin içine baktı.

''Valizini hazırladıktan sonra... güneşin doğuşunu izlemeye gidelim mi?''

Göz yaşlarımı zorla geri itmeye çalışarak ''O kadar gitmemize rağmen daha bir kez olsun doğuşunu göremedik. Mutlaka uyuya kaldık...'' dedim.

Hafifçe kıkırdadı. ''Bakarsın bu gün güneş bizim için daha bir farklı doğar ve bizde kaçırmayız. Ama önce valizini hazırlayalım. Sonra sahili boydan boya dolanır bir banka oturur bekleriz. Olur mu?'' Kafa sallamakla yetindim. Bir iki adım gerileyip odadan çıktı. Bende kendimi daha fazla tutamayıp yere yığıldım. Ondan ayrılmak... Bir daha ne zaman göreceğimi bilememek...

Göz yaşlarım çenemde birleşik boğazımdan göğsüme doğru yol çizdiğinde çaresizliğin ne demek olduğunu daha iyi anladım...

--------------

Murat dolaptan kıyafetlerimi getirmiş kendi valizine özenle katlayıp koymaya başlamıştı.

''Eksiklerin olacaktır. Bu gün bankadan çektiğim nakit bir süreliğine de olsa işini görecektir. Zaten kısa bir süre içinde kendine ait bir hesap açılacak. İstediğin zaman istediğin kadar parayı oradan çekersin. Hesabın ne zaman açılacağını bilmiyorum. Ama yine de işimizi garantiye alalım diye kredi kartımı da vereceğim. Ne olur olmaz. Zaten şifremi biliyorsun kullanmaktan çekinme...''

Pencerenin pervazına dayanmış öylece dinliyordum onu. Sessizliğimden rahatsız olsa gerek bakışlarını bana çevirip gülümsedi. ''Seninle her gün görüşeceğiz. Ne olursa olsun mutlaka arayacağım seni. Gittikten sonra buralar bir süre savaş alanına dönecek ama durulur durulmaz bir iki günlüğüne geleceğim yanına. Söz veriyorum...''

''Kitaplarından birini alabilir miyim?''

''Tabii ki hangisini istiyorsan al.'' Kitaplığın önüne geçip kararsızca göz gezdirdim. Birine doğru uzansam diğeri hemen beni al diye göz kırpıyordu resmen. Bir süre şuydu buydu diye oyalandıktan sonra sonunda Umay Umay'ın kitaplarını seçtim.

''Bir değil de bir kaç tane kitabını alabilir miyim?''

''Evra...''

Omuzumu silkip kitapları küçük, spor sırt çantasının içine koydum. Çantanın içinde aynı zamanda cüzdanım ve atıştırırım diye Murat'ın şimdiden koyduğu bisküviler vardı.

''Valizin hazır. Ben kapının önünde bekliyorum sende üstünü değiştir. Hazır Serkan yatıyorken vakit kaybetmeden tüyelim...''

''Tamam.''

Murat odadan çıkıp kapının önünde beklemeye koyuldu. Koridorun loş ışığı altında gölgesi kapının dar aralığında belli belirsiz görünüyordu. Hızlı bir şekilde üstüme beyaz bir t- shirt, siyah kot ceket ve pantolon geçirip saçlarımı açtım. Sırt çantasını kolumdan geçirdikten sonra valizi de alıp odadan çıkmaya hazırlanıyordum ki gözüm ayatğın üsünde dağınık bir halde duran Murat'ın kıyafetlerine takıldı. Bana verdiği kıyafetler. Onları alıp kokusu içime çektim. Dün onun jelini kullandığım için aynı koku sinmişti kıyafetlerine. Ani bir dürtüyle onları hızla sırt çantasının içine tıkıştırdım. Ve sonra daha fazla oyalanmadan çıktım odadan.

''Hazırım, çıkabiliriz...''

-----------------

Saat beşe geliyordu. Evden çıkıp sahile yolu dolandıra dolandıra gittiğimiz için bacaklarıma ağırlık çökmüştü. Murat'a kalsa sahili baştan başa kadar yürümek istiyordu ama artık halim kalmamıştı. Kalan enerjimi buradan sonra otobüs garına gitmek için saklamak istiyordum.

''Gel şurada ki banka oturalım. ''

Murat'In gösterdiği yere geçtik. Yol üzerinde şans eseri açık bulduğumuz bir bakkaldan aldığımız içecek ve abur cuburları aramıza koydu. Yaklaşık yarım saat sonra doğacaktı güneş. Gök yüzü şimdiden hazırlığını yapıyor karanlığını defedip sanki yeni bir başlangıç için adım atıyordu. Kızıl ve mavi tonlarının insanı mest eden ahengi karşısında huzurla gülümseyip başımı Murat'ın omuzuna dayadım.

''Teşekkür ederim... yaptığın her şey için..''

''Ne yaptım ki? Seni koruyamadığım için Batman'a göndermekten başka.'' Sesinde ilk defa bir burukluk hissediyordum. Beni ikna edebilmek için bu konuyu konuşurken mutlaka güven dolu ve olabildiğince neşeli olurdu. Galiba gideceğimi yeni yeni idrak ediyordu.

''Her zaman yanımda oldun... Sayende kendimi en yalnız hissettiğim an bile gülümseyebiliyorum..''

''...''

Susmasını istemememe rağmen konuşacak bir şeyin olmadığını biliyordum. Sessizce oturup hırçın dalgaların sanki bir nedeni varmışçasına uysallaştığı denizi izledik. Ve aradan bir az zaman geçince hafif bir rüzgar saçlarımı savurdu geriye doğru.

Güneş doğuyordu...

-------------------

Buraya nasıl geldiğimi bilmiyordum. Hala o eşsiz manzara karşısında sersemlemiş bir haldeydim. Gelenler ve gidenler arasında savruluyordum. Otobüs kapısının önünde karşı karşıya durmuş birbirimize bakıyorduk.

''Gitme vakti geldi.''

''...''

''Al bu kalacağın otelin adresi. Bir az dinlenir sonra kendi evine geçersin. "

Uzattığı kartı alıp ceketimin cebine koydum. Otobüsün kalkacağını haber veren muavinin sesiyle kendimi Murat'ın kollarında buldum aniden.  Birbirimize sıkıca sarılıp kalakalmıştık öylece. Bu şekilde ayrılmak ikimizinde soruna gidiyordu. Daha farklı olabilirdi her şey...

Otobüs, gardan ayrılıken gözden kayboluncaya kadar  candan ona baktım. Uzaklaşıncaya kadar arkamızdan bakakalmıştı öylece.

Bambaşka bir hayata tek başıma merhaba diyecektim...

Continue Reading

You'll Also Like

AŞK-I DERUN By 👑

Historical Fiction

6.8K 538 16
Büyük bir sevda ile bir araya gelen iki gönlün büyük imtihanları. Kuruluş Osman karakterlerinden alınmıştır. Algon sevdasını birde kendi hikayelerimi...
Algon By defnetheshipper

Historical Fiction

55K 1.9K 24
Kuruluş Osman - Alaeddin ve Gonca Alaeddin Gonca'nın ihanetini öğrendikten 3 yıl sonrası
Algon By cicek8899

Historical Fiction

32.8K 1.5K 30
iki düşman ailenin arasında filizlenen bir sevda meselesi🌼
216K 9.9K 20
Ben Asenath. Prens Seth'in biricik hizmetkarı. Bir Firavun olduğunda, uğruma kendi kız kardeşini öldürdü. Ben Asenath. Canı beş para etmez bir köley...