Gümüş Kaşık (TAMAMLANDI)

By fusyaleopar

599K 42.7K 1.4K

Hayat herkese adil davranmaz . Bazıları hayatlarını yaşayabilmek için çalışmak zorundayken Bazıları... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14 . Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37 .Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
FİNAL

5. Bölüm

16.1K 1.1K 36
By fusyaleopar

          Kantinin  sıcak  ve  samimi  havasın da  eğreti  otu  gibi  duran  zengin  çocukları  kendileri  farkında  olmasa da  biz  çok  iyi  farkındaydık ki  onlar  bizim  kantinin  parçası  değildi . Uyumlu  giyilmiş  bir  kıyafette  cırtlak  renkli  çorap  gibi  uyumu  bozuyorlardı .

       İnsanın   ister  istemez  bu  uyumsuzluğa  gözü  kayıyordu . Gerçi  benim  onlara  , özellikle  Gönen  isimli  çocuğa  bakışım  pek  göz  kayması  sayılmazdı . Bile  isteye  bakıyordum  gözlerine  .  Tamam !  Ben  bakıyordum  ama  o da  bakışlarını  çekmeden  fütursuzca  inceliyordu  beni . Gözlerimizin  birbirini  bulduğu  anlarda  nefes  borumdan  diyaframıma  doğru  ılık  bir  şey  aktı  sanki . " Şey "  diyorum  çünkü  bu  yaşadığım  hissin  kelime  karşılığı  benim  sözlük  bilgimde  yok . O  akan " Şey "   sebebiyle  kalp  atışlarımın da  nefesimle  uyumu  bozuldu . Bu  aptalca  , adlandıramadığım  duygu durumumdan  kurtulmak  için  bakışlarımı  bizim  masada ki lerine  çevirdim . Çevirmemle  ikinci  bir  duygu  karmaşası  daha  yaşadım . Arkadaşlarımın  hepsi  gözlerini  bana  dikmiş  sözsüz  bakışlarıyla  meraklarını  ortaya  seriyorlardı . Ben de  onlara  onların  bana  baktığı  gibi  merakla  bakıp

      "  Ne  var , ne  oluyor  ? "  dedim . Aynı  zaman da da  başımı  sağa  sola  doğru  sallayarak  soru  sorar  anlamı  verdim .

    "  Bunu  sana  sormalı  " dedi  Yasemin  .

  "  Neyi  "  dedim  çabucak

    " Bu  bakışları , bakarken ki  ortamdan  kopuşunu "

    "  Ne  saçmalıyorsun  sen  Allah ' ını  seversen  Yasemin "

   Hakikaten  ne  saçmalıyordu . Ne  bakması , ne  ortamdan  kopması . Yakışıklı  çocuktu  baktım . Ne  olmuş ? İlla ki  bir  anlamımı  olmalı . Bunları  kendime  söylerken bile  inanmıyordum  ama  bu  düşüncelerimi  arkadaşlarımla  paylaşacak  değildim .

     Yasemin den  önce  Arın  atıldı

   "  Karşı  masaya  öyle  dikkatli  ve  başka  bir  aleme  gitmiş  gibi  bakıyordun ki  merak  etmemizi  sebep  oldun "

    Bu  sözler  üzerine  benim  bile  adlandıramadığım  duygu  karmaşasını  savunmanın  hiç  bir  anlamı  yoktu  . Ama  alttan da  alamayacak  bir  karakterim  olduğu  için  en iyi  savunma  saldırıdır  deyip 

    " Sizin  beni  ve  bakışlarımı  incelemekten  başka  işiniz  yok mu ?  "

   En  can  alıcı  darbeyi  Arın ' a  vurup

   "  Hadi  Arıncım  çay  alma  sırası  sen de " deyip  en  sevmediği  işi  onun  omuzlarını  yükleyerek  bana  karşı  oluşturulmuş  olan  sorgulama  ittifakına  ağır  bir  darbe  indirmeyi  hedefledim . Arın  çay  alma  lafını  duyunca  oflaya  poflaya ve hatta 
söylene  söylene  yerinden  kalktı .  O  çay  almaya  gidince  ittifakta  dağıldı .

       Şimdi  konuyu  değiştirmenin  tam  zamanıydı .

    "  Yıl  sonu  balosu  orkestrası   seçmeleriyle  ilgili  yeni  bir şey  duyan  var mı  aranızda ? "

     Çok  saçma  soruydu  biliyordum  ama  aklıma  gelen  ilk  konu  oydu . Sabah  öğrenmiştik  haberi  iki  saat  içinde  ne  gibi  bir  gelişme  olabilirdi .  Ben  bunları  düşünürken  Alize  düşüncelerimi  kelimelere  döktü

    "  Sabahtan  bu  zamana  ne  gibi  bir  gelişme  bekliyorsun ? "

   Hah  aldın mı  cevabını  kızım  dedim  kendi  kendime

   "  Hiç  belki  birşeyler  duymuşsunuzdur  diye  sordum "

   Artık  susmalıydım . Saçmalayarak  dikkatlerin  tekrar  üstüme  toplanmasını  sağlayacaktım . O sıra da  Arın  çayları  getirerek  beni  kurtardı . Çayımı  alırken  istemsizce de  olsa  bakışlarım  karşı  masaya  kaydı . Kayması  ile  afallamam  bir  oldu  Gönen  beyefendi  hiç  çekinmeden  direk  gözlerimin  içine  bakıyordu .  O  çekinmiyordu  ama  ben  çekindim  ve  hemen  bakışlarımı  elimde ki  çay  bardağına  indirdim .  Aceleyle  içtiğim  çay  ve  onun  sıcaklığı  sebebiyle  hafifte  olsa  ağzım  yandı . Ağzımda ki  yanmaya  aldırmayarak  üfleye , üfleye  bardağım da ki  çayımı  içip  bitirdim . Sanki  aklıma  yeni  bir şey  gelmiş  gibi  ayağa  kalkıp

   " Arkadaşlar  öğleden  sonra ki  dersle  ilgili  bazı  eksiklerim  var . Ben  şimdi  sınıfa  gidiyorum  onları  tamamlamam  lazım "  gibisinden  birşeyler  geveledim .

    Bizimkiler  şaşkınca  yüzüme  baktılar . Ben  daha  fazla  oyalanmadan  masa da  bulunan  eşyalarımı  toplayıp  sınıfa  gitmek  için  hareketlendim . Hiç  istemediğim ve  planlamadığım  halde  bakışlarım  yine  Gönen ' e  kaydı .  Ve  yine  bakışlarımız  karşılaştı . Bu  tuhaf  duruma  bir  an  önce  son  vermeliydim . Gözlerimi  ondan  telaşla  çekerek  apar  topar  kantinden  çıkıp  sınıfıma  doğru  yol  aldım .

         Neydi  bu  biraz  önce  yaşadıklarım ? Neden  gözlerimi  birkaç  kelime  konuştuğum , hatta  birkaç  kez  gördüğüm  adamdan  alamıyordum .  Ben  istemiyordum  ama  bakışlarım  istemesemde  bana  tamamen  yabancı  "  Her  anlamda  yabancı "  adama  kayıyordu . Merak mıydı  bu ? Eğer  meraksa  bıraksaydım  kendimi  merakımı  tatmin  edene  kadar  ona  baksaydım . Ama  bu  merak  değildi .  Gözlerim  cinayet  işlemiş  katilin   kendisi  istemese  bile  cinayet  yerine  gitmesi  gibi  tekrar  tekrar  Gönen ' i  buluyordu .  Düşünce  yoğunluğundan  dolayı  ağırlaşmış  başımı  sağa  sola  esneterek  rahatlatmaya  çalıştım . Kafamı  boşaltıp  kendimi  öğleden  sonra ki  derse  hazırladım .

       İki  saat  süren  öğleden  sonraki  derslerin  bitmesinden  sonra  eve  gitmek  için eşyalarımı  hazırladım  ve  arkadaşlarımla  vedalaşıp  sınıftan  çıktım  . Dersin  ilgi  çekiciliğinden  olsa  gerek  dikkatimi  dersin  hocasına  öylesine  vermişim ki  dışarı da  yağmur  yağdığını  ancak  okul  kapısından  dışarı  çıktığımda  anladım .

            Yağan  yağmur  bahar  aylarında  sıklıkla  rastladığımız  adına  " Ahmak ıslatan "  denen  türdendi .

          Kısa  bir  zaman  önce   "  Ahmak  ıslatan "  ismi  dikkatimi  çekmiş  ve  bu  yağmura  neden  böyle  bir  isim  verildiğini  araştırmıştım .  Anlatılana  göre  bu  yağmur da  damlalar  ince  olduğu  ve  yoğun  bir  yağış  sergilemediği  için  kişi  yağmur  yağdığını  gördüğü  halde  ıslanmayacağını  düşünerek  yanına  şemsiyesini  almayı  düşünmezmiş  . Ancak  gideceği  yere  ulaştığında  sırılsıklam  olduğunu  gördüğünde  yağmurun  göründüğünün  aksine  bir  yoğunluğu  ve  etkiye  sahip  olduğunu  anlarmış . İşte  kişiyi  yanılgıya  düşürüp  ahmak  yerine  koyduğu  için  adına  "  Ahmak  ıslatan  " denmiş .

        Okulun  dışına  çıkıp  otobüs  durağına  giderken  bütün   bunları  düşünüyordum , yağmurun  türünü de  biliyordum  ama  bu  bilgi  bana  hiç bir  yarar  sağlamıyordu . Çünkü  yanıma  şemsiyemi  almamıştım . Yol  aldığım  süre  boyunca  ve  durakta  beklediğim  süre  içinde  tam  bir  ahmak  gibi  ıslanmıştım .

      Kıyafetim ıslaklıktan  üstüme  yapışmış , saçlarım  yağmur  suyunu  sindire  sindire  içine  çekmişti .  Otobüs  durağında ki  bazı  öğrenciler  otostop  yaparak  kendilerini  yağmurdan  kurtarmanın  telaşı  içindeydiler . Bu  manzara  bana  bir kaç  ay  önce ki  yoğun  kar  yağışının  olduğu  bir  günü  hatırlattı .

           Karın  dizlerimize  kadar  geldiği  yağışın  soğuk  havayla  harmanlandığı  bir  gündü . Yine  bazı  öğrenciler  otostop  çekip  gidecekleri  yere  bir an  önce  gitmeye  çalışıyorlardı . Bütün  bunlar  yaşanırken  arkamda  otobüs  bekleyen  , asi  ruhlu  oldukları  kendi  aralarında ki  konuşmalardan  rahatlıkla  anlaşılan  bir  grup  öğrenci  de  otostop  çekenleri  eleştirip  güzel  ve  rahat  bir  araba  için  fazlasıyla  ezildiklerini  söyleyip  yaptıkları  hareketi  tasvip  etmediklerini  belirtiyorlardı .

       
       Kar  yağışı  durmuş  yerini  ayaza  çalan  soğuk  havaya  bırakmıştı . Malum  İstanbul  trafiği  ve  hava  koşullarının  elverişsizliği   sebebiyle  otobüs  gelmesi  gereken  vakitten  neredeyse  yarım  saat  kadar  gecikti . Arkamdaki  asi  grupta  kıpırdanmalar  başladı  . İçlerinde ki  en  zayıf  halka  dayanamayıp  otostop  pozisyonu  aldı . Bu  hali  görünce  ben  dayanamayıp  konuştum .

       "  Hani  otostop  çekenleri  eleştiriyordunuz ?  Hani  prensipliydiniz ? "

   İçlerinden  kısa  boylu , kısa  saçlı ,makyajsız  yüze  sahip  sevimli  kız , soğuktan  kızarmış  ve  bu  durum  onu  daha  sevimli  kılmış  ifadesiyle  çenesi  titreyerek

       "  Vallahi  benim  prensiplerim  bile  üşüdü " dedi

   Bu  cevap  benim  çok  hoşuma  gitmişti . Şimdi  yağmurun  altında  yavaş  yavaş  iliklerime  kadar  ıslanırken  acaba  bende  otostop  çeksem mi  diye  düşünmeye  başladım .  Keza  benimde  prensiplerim  bile  ıslanmıştı .

          Okul  çıkışının  yoğunluğu  yavaş  yavaş  dağılırken  yağmurda  şiddetini  artırmıştı  . Artık  neredeyse  bardaktan  boşalırcasına  formunu  almaya  başlamıştı .

      Otobüsün  gelmesinden  umudumu  kesmiş  bitkin  bir  şekilde  beklerken  tam  önümde  kırmızı  spor  bir  araba  durdu . Kısa  bir  süre  sonra da  arabanın  bana  bakan  ön  camı  aşağıya  indi . Ben  bu  manzaradan  kendimi  çıkarmak  için  bir  adım  geri  çekildim . Ama  arabanın  şoför  koltuğunda ki  kişi  cama  doğru  eğilerek

         "  Atla , seni  gideceğin  yere  götüreyim " dedi

   Bana  doğru  konuşan  kişiyi  görünce  istemsizce  sinirlendim . Bu  zat  Mert  beyefendiydi .

          Arabanın  camı  açık  benden  cevap  beklerken  sabırsızlandığı  mimiklerinden  belli  oluyordu .

         "  Hayır  teşekkür  ederim . Birazdan  otobüs  gelir . "  dedim

        "  Ama  sen  otobüs  gelene  kadar  fazlasıyla  ıslanmış  olursun . Hem  ben  sana  borçluyum . İzin  verde  borcumu  ödeyeyim "

          Bu  ne  saçmalıyordu ?  Ne  borcu ?  Ne  ödemesiydi  ?

      "  Ne  borcu  , o da  nereden  çıktı  şimdi ? "

       Sabırsızlığı  sesine  yansımış  şekilde  konuştu

      "  Bana  ve  arkadaşlarıma  çay  ısmarlamıştın .  Bunun  altında  kalamam  seni  gideceğin  yere  götüreyim  ödeşelim "

        "  Buna  hiç  gerek  yok  teşekkür  ederim . Ben  kendim  giderim " dedim .

    Söylediklerimi  o kadar  net  bir  konuşma  tarzıyla  söylemiştim ki  daha  fazla  ısrar  edemezdi  herhalde  bu  sözler  üzerine .  Düşündüklerimde  yanılmamıştım . Penceresini  kapatmadan  önce 

           "  Peki  sen  bilirsin " dedi .

      Camını  kapattı , gürültülü  bir  şekilde  gaza  basarak  yanımdan  uzaklaştı .

    Otobüste  bayağı  gecikmişti  artık . Başımı  önüme  eğmiş  ıslanan  ayakkabılarıma  bakarken  eve  gider  gitmez  sıcak  bir  duş  almanın  hayalini  kuruyordum .

           Tam  o  sıra da  önümde  siyah  spor  bir  araba  , yerde ki  suları  , sanki  az  ıslanmışım  gibi  üstüme  sıçratarak  durdu .  Bu  sefer ki  araba  ben  pahalıyım  hem de  çok  pahalıyım  diye  bas  bas  bağırıyordu .

       Arabanın  şoför  koltuğu  açıldı  ve  içinden  bütün  kendini  beğenmişliği  ile  Gönen  Beyefendi  indi .

        Biri  herhalde  bana  şaka  yapıyordu . Bu  adamda  nerden  çıkmıştı  şimdi ? Önce  Mert  sonra  Gönen  kesin  şakaydı  bütün  bunlar .

       Gönen  indikten  sonra  eğilip  arabanın  içinden  aldığı  siyah  erkek  şemsiyesini  açarak  bana  doğru  yaklaştı .

        Şemsiyeyi  benim  başıma  doğru  tutarak  yanımda  durdu . Sonra  şemsiyeyi  biraz  daha  kaldırıp  uzun  boyunun  elverdiği  ölçüde  eğilerek  kendiside    altına  girdi .

        Bir  süre  hiç  bir  şey  söylemeden  birbirimize  baktık . Suskunluğumuzu  ilk  Gönen  bozdu

     "  Hadi " dedi

   Ben  hiç  bir  şey  söylemeyince  o  devam  etti

    "  Hadi  seni  gideceğin  yere  götüreyim " dedi

   Otobüsten  umudunu  kesmiş , beklemekten  sıkılmış  insanlarda  yavaş  yavaş  gidecekleri  yerlere  ulaşmanın  başka  yollarını  aramak  için  duraktan  ayrılırken  ben , Gönen  ve  yağmur  vereceğim  kararı  bekliyordu . Ben  ne  yapacağım  konusunda  karasızdım  ama  yağmur  bütün  kararlılığı  ile  yağıyordu .


      Not :  Yorumlar   ve  oylar  için  şimdiden  teşekkür  ederim . Erken  bir  bölüm  yayınlayarak  sizlere  sürpriz  yaptım . Keyifli  okumalar .

Continue Reading

You'll Also Like

385K 21.4K 34
Bir söz ne kadar kıymetli olabilir ? Ela gözlü Hicran ile gamzeli Gökhan birbirine ahitle bağlanır. Kaderin neler getireceğinden bihaber iken kendile...
6.1K 1K 26
Sevgili okuyucularım. Sizlerin gönlüne girebilmek için ne yaptım bilmiyorum ama İnstegramdan toplanıp buralara kadar benim için geldiniz. Şimdi öncel...
959K 10.6K 11
Hayat bana borcun var... Mutluluk... Huzur... Sadakat... Sevgi... Bir Aşk borcun var... Hayat,bana bir "HAYAT"borcun var...
1.3M 66.8K 63
KURGUM REKLAM PANOSU DEĞİLDİR!! Yepyeni bir hayattı benimkisi. Acılarımın üstüne bir çizgi çekip yeni bir hayata ilk adımımı atmıştım ama ne var ki...