Kantinin sıcak ve samimi havasın da eğreti otu gibi duran zengin çocukları kendileri farkında olmasa da biz çok iyi farkındaydık ki onlar bizim kantinin parçası değildi . Uyumlu giyilmiş bir kıyafette cırtlak renkli çorap gibi uyumu bozuyorlardı .
İnsanın ister istemez bu uyumsuzluğa gözü kayıyordu . Gerçi benim onlara , özellikle Gönen isimli çocuğa bakışım pek göz kayması sayılmazdı . Bile isteye bakıyordum gözlerine . Tamam ! Ben bakıyordum ama o da bakışlarını çekmeden fütursuzca inceliyordu beni . Gözlerimizin birbirini bulduğu anlarda nefes borumdan diyaframıma doğru ılık bir şey aktı sanki . " Şey " diyorum çünkü bu yaşadığım hissin kelime karşılığı benim sözlük bilgimde yok . O akan " Şey " sebebiyle kalp atışlarımın da nefesimle uyumu bozuldu . Bu aptalca , adlandıramadığım duygu durumumdan kurtulmak için bakışlarımı bizim masada ki lerine çevirdim . Çevirmemle ikinci bir duygu karmaşası daha yaşadım . Arkadaşlarımın hepsi gözlerini bana dikmiş sözsüz bakışlarıyla meraklarını ortaya seriyorlardı . Ben de onlara onların bana baktığı gibi merakla bakıp
" Ne var , ne oluyor ? " dedim . Aynı zaman da da başımı sağa sola doğru sallayarak soru sorar anlamı verdim .
" Bunu sana sormalı " dedi Yasemin .
" Neyi " dedim çabucak
" Bu bakışları , bakarken ki ortamdan kopuşunu "
" Ne saçmalıyorsun sen Allah ' ını seversen Yasemin "
Hakikaten ne saçmalıyordu . Ne bakması , ne ortamdan kopması . Yakışıklı çocuktu baktım . Ne olmuş ? İlla ki bir anlamımı olmalı . Bunları kendime söylerken bile inanmıyordum ama bu düşüncelerimi arkadaşlarımla paylaşacak değildim .
Yasemin den önce Arın atıldı
" Karşı masaya öyle dikkatli ve başka bir aleme gitmiş gibi bakıyordun ki merak etmemizi sebep oldun "
Bu sözler üzerine benim bile adlandıramadığım duygu karmaşasını savunmanın hiç bir anlamı yoktu . Ama alttan da alamayacak bir karakterim olduğu için en iyi savunma saldırıdır deyip
" Sizin beni ve bakışlarımı incelemekten başka işiniz yok mu ? "
En can alıcı darbeyi Arın ' a vurup
" Hadi Arıncım çay alma sırası sen de " deyip en sevmediği işi onun omuzlarını yükleyerek bana karşı oluşturulmuş olan sorgulama ittifakına ağır bir darbe indirmeyi hedefledim . Arın çay alma lafını duyunca oflaya poflaya ve hatta
söylene söylene yerinden kalktı . O çay almaya gidince ittifakta dağıldı .
Şimdi konuyu değiştirmenin tam zamanıydı .
" Yıl sonu balosu orkestrası seçmeleriyle ilgili yeni bir şey duyan var mı aranızda ? "
Çok saçma soruydu biliyordum ama aklıma gelen ilk konu oydu . Sabah öğrenmiştik haberi iki saat içinde ne gibi bir gelişme olabilirdi . Ben bunları düşünürken Alize düşüncelerimi kelimelere döktü
" Sabahtan bu zamana ne gibi bir gelişme bekliyorsun ? "
Hah aldın mı cevabını kızım dedim kendi kendime
" Hiç belki birşeyler duymuşsunuzdur diye sordum "
Artık susmalıydım . Saçmalayarak dikkatlerin tekrar üstüme toplanmasını sağlayacaktım . O sıra da Arın çayları getirerek beni kurtardı . Çayımı alırken istemsizce de olsa bakışlarım karşı masaya kaydı . Kayması ile afallamam bir oldu Gönen beyefendi hiç çekinmeden direk gözlerimin içine bakıyordu . O çekinmiyordu ama ben çekindim ve hemen bakışlarımı elimde ki çay bardağına indirdim . Aceleyle içtiğim çay ve onun sıcaklığı sebebiyle hafifte olsa ağzım yandı . Ağzımda ki yanmaya aldırmayarak üfleye , üfleye bardağım da ki çayımı içip bitirdim . Sanki aklıma yeni bir şey gelmiş gibi ayağa kalkıp
" Arkadaşlar öğleden sonra ki dersle ilgili bazı eksiklerim var . Ben şimdi sınıfa gidiyorum onları tamamlamam lazım " gibisinden birşeyler geveledim .
Bizimkiler şaşkınca yüzüme baktılar . Ben daha fazla oyalanmadan masa da bulunan eşyalarımı toplayıp sınıfa gitmek için hareketlendim . Hiç istemediğim ve planlamadığım halde bakışlarım yine Gönen ' e kaydı . Ve yine bakışlarımız karşılaştı . Bu tuhaf duruma bir an önce son vermeliydim . Gözlerimi ondan telaşla çekerek apar topar kantinden çıkıp sınıfıma doğru yol aldım .
Neydi bu biraz önce yaşadıklarım ? Neden gözlerimi birkaç kelime konuştuğum , hatta birkaç kez gördüğüm adamdan alamıyordum . Ben istemiyordum ama bakışlarım istemesemde bana tamamen yabancı " Her anlamda yabancı " adama kayıyordu . Merak mıydı bu ? Eğer meraksa bıraksaydım kendimi merakımı tatmin edene kadar ona baksaydım . Ama bu merak değildi . Gözlerim cinayet işlemiş katilin kendisi istemese bile cinayet yerine gitmesi gibi tekrar tekrar Gönen ' i buluyordu . Düşünce yoğunluğundan dolayı ağırlaşmış başımı sağa sola esneterek rahatlatmaya çalıştım . Kafamı boşaltıp kendimi öğleden sonra ki derse hazırladım .
İki saat süren öğleden sonraki derslerin bitmesinden sonra eve gitmek için eşyalarımı hazırladım ve arkadaşlarımla vedalaşıp sınıftan çıktım . Dersin ilgi çekiciliğinden olsa gerek dikkatimi dersin hocasına öylesine vermişim ki dışarı da yağmur yağdığını ancak okul kapısından dışarı çıktığımda anladım .
Yağan yağmur bahar aylarında sıklıkla rastladığımız adına " Ahmak ıslatan " denen türdendi .
Kısa bir zaman önce " Ahmak ıslatan " ismi dikkatimi çekmiş ve bu yağmura neden böyle bir isim verildiğini araştırmıştım . Anlatılana göre bu yağmur da damlalar ince olduğu ve yoğun bir yağış sergilemediği için kişi yağmur yağdığını gördüğü halde ıslanmayacağını düşünerek yanına şemsiyesini almayı düşünmezmiş . Ancak gideceği yere ulaştığında sırılsıklam olduğunu gördüğünde yağmurun göründüğünün aksine bir yoğunluğu ve etkiye sahip olduğunu anlarmış . İşte kişiyi yanılgıya düşürüp ahmak yerine koyduğu için adına " Ahmak ıslatan " denmiş .
Okulun dışına çıkıp otobüs durağına giderken bütün bunları düşünüyordum , yağmurun türünü de biliyordum ama bu bilgi bana hiç bir yarar sağlamıyordu . Çünkü yanıma şemsiyemi almamıştım . Yol aldığım süre boyunca ve durakta beklediğim süre içinde tam bir ahmak gibi ıslanmıştım .
Kıyafetim ıslaklıktan üstüme yapışmış , saçlarım yağmur suyunu sindire sindire içine çekmişti . Otobüs durağında ki bazı öğrenciler otostop yaparak kendilerini yağmurdan kurtarmanın telaşı içindeydiler . Bu manzara bana bir kaç ay önce ki yoğun kar yağışının olduğu bir günü hatırlattı .
Karın dizlerimize kadar geldiği yağışın soğuk havayla harmanlandığı bir gündü . Yine bazı öğrenciler otostop çekip gidecekleri yere bir an önce gitmeye çalışıyorlardı . Bütün bunlar yaşanırken arkamda otobüs bekleyen , asi ruhlu oldukları kendi aralarında ki konuşmalardan rahatlıkla anlaşılan bir grup öğrenci de otostop çekenleri eleştirip güzel ve rahat bir araba için fazlasıyla ezildiklerini söyleyip yaptıkları hareketi tasvip etmediklerini belirtiyorlardı .
Kar yağışı durmuş yerini ayaza çalan soğuk havaya bırakmıştı . Malum İstanbul trafiği ve hava koşullarının elverişsizliği sebebiyle otobüs gelmesi gereken vakitten neredeyse yarım saat kadar gecikti . Arkamdaki asi grupta kıpırdanmalar başladı . İçlerinde ki en zayıf halka dayanamayıp otostop pozisyonu aldı . Bu hali görünce ben dayanamayıp konuştum .
" Hani otostop çekenleri eleştiriyordunuz ? Hani prensipliydiniz ? "
İçlerinden kısa boylu , kısa saçlı ,makyajsız yüze sahip sevimli kız , soğuktan kızarmış ve bu durum onu daha sevimli kılmış ifadesiyle çenesi titreyerek
" Vallahi benim prensiplerim bile üşüdü " dedi
Bu cevap benim çok hoşuma gitmişti . Şimdi yağmurun altında yavaş yavaş iliklerime kadar ıslanırken acaba bende otostop çeksem mi diye düşünmeye başladım . Keza benimde prensiplerim bile ıslanmıştı .
Okul çıkışının yoğunluğu yavaş yavaş dağılırken yağmurda şiddetini artırmıştı . Artık neredeyse bardaktan boşalırcasına formunu almaya başlamıştı .
Otobüsün gelmesinden umudumu kesmiş bitkin bir şekilde beklerken tam önümde kırmızı spor bir araba durdu . Kısa bir süre sonra da arabanın bana bakan ön camı aşağıya indi . Ben bu manzaradan kendimi çıkarmak için bir adım geri çekildim . Ama arabanın şoför koltuğunda ki kişi cama doğru eğilerek
" Atla , seni gideceğin yere götüreyim " dedi
Bana doğru konuşan kişiyi görünce istemsizce sinirlendim . Bu zat Mert beyefendiydi .
Arabanın camı açık benden cevap beklerken sabırsızlandığı mimiklerinden belli oluyordu .
" Hayır teşekkür ederim . Birazdan otobüs gelir . " dedim
" Ama sen otobüs gelene kadar fazlasıyla ıslanmış olursun . Hem ben sana borçluyum . İzin verde borcumu ödeyeyim "
Bu ne saçmalıyordu ? Ne borcu ? Ne ödemesiydi ?
" Ne borcu , o da nereden çıktı şimdi ? "
Sabırsızlığı sesine yansımış şekilde konuştu
" Bana ve arkadaşlarıma çay ısmarlamıştın . Bunun altında kalamam seni gideceğin yere götüreyim ödeşelim "
" Buna hiç gerek yok teşekkür ederim . Ben kendim giderim " dedim .
Söylediklerimi o kadar net bir konuşma tarzıyla söylemiştim ki daha fazla ısrar edemezdi herhalde bu sözler üzerine . Düşündüklerimde yanılmamıştım . Penceresini kapatmadan önce
" Peki sen bilirsin " dedi .
Camını kapattı , gürültülü bir şekilde gaza basarak yanımdan uzaklaştı .
Otobüste bayağı gecikmişti artık . Başımı önüme eğmiş ıslanan ayakkabılarıma bakarken eve gider gitmez sıcak bir duş almanın hayalini kuruyordum .
Tam o sıra da önümde siyah spor bir araba , yerde ki suları , sanki az ıslanmışım gibi üstüme sıçratarak durdu . Bu sefer ki araba ben pahalıyım hem de çok pahalıyım diye bas bas bağırıyordu .
Arabanın şoför koltuğu açıldı ve içinden bütün kendini beğenmişliği ile Gönen Beyefendi indi .
Biri herhalde bana şaka yapıyordu . Bu adamda nerden çıkmıştı şimdi ? Önce Mert sonra Gönen kesin şakaydı bütün bunlar .
Gönen indikten sonra eğilip arabanın içinden aldığı siyah erkek şemsiyesini açarak bana doğru yaklaştı .
Şemsiyeyi benim başıma doğru tutarak yanımda durdu . Sonra şemsiyeyi biraz daha kaldırıp uzun boyunun elverdiği ölçüde eğilerek kendiside altına girdi .
Bir süre hiç bir şey söylemeden birbirimize baktık . Suskunluğumuzu ilk Gönen bozdu
" Hadi " dedi
Ben hiç bir şey söylemeyince o devam etti
" Hadi seni gideceğin yere götüreyim " dedi
Otobüsten umudunu kesmiş , beklemekten sıkılmış insanlarda yavaş yavaş gidecekleri yerlere ulaşmanın başka yollarını aramak için duraktan ayrılırken ben , Gönen ve yağmur vereceğim kararı bekliyordu . Ben ne yapacağım konusunda karasızdım ama yağmur bütün kararlılığı ile yağıyordu .
Not : Yorumlar ve oylar için şimdiden teşekkür ederim . Erken bir bölüm yayınlayarak sizlere sürpriz yaptım . Keyifli okumalar .