Gümüş Kaşık (TAMAMLANDI)

By fusyaleopar

599K 42.7K 1.4K

Hayat herkese adil davranmaz . Bazıları hayatlarını yaşayabilmek için çalışmak zorundayken Bazıları... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13.Bölüm
14 . Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
37 .Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
41.Bölüm
42.Bölüm
43.Bölüm
44.Bölüm
45.Bölüm
46.Bölüm
47.Bölüm
48.Bölüm
49.Bölüm
50.Bölüm
FİNAL

4. Bölüm

17.7K 1.2K 62
By fusyaleopar

     Üniversiteye  başladığımdan  beri  üç tane de  muhtelif  yaşlarda  öğrenciye  özel  ders  vermekteyim  .  Annem  her  ne  kadar  bunu  yapmama  gerek  olmadığını  söylese de  ben  biliyorum ki  büyük  şehirde  yaşamak  ve  hele ki  üniversitede  öğrenci  okutmak  çok  zor .  Özel  ders  olayını  hem  ekonomik  olarak  ufakta  olsa anneme  değil  ama  kendime  katkıda  bulunmak  için  hem  de  ileri de  iyi  bir  orkestra da  yer  edinemezsem  müzik  öğretmeni  olarak  sürdürme  ihtimalim  olan  geleceğime  ön hazırlık  olarak  yapıyorum .  Kendime  yaptığım  ekonomik  katkı  dolaylı  olarak  annemi de  rahatlatıyor . Kazandığım  para  sayesin de  ondan   daha  az  para tırtıklıyorum . Bu da  beni  psikolojik  olarak  rahatlatıyor  kendimi  anneme  daha  az  yük  olmuş  hissediyorum . Yine de  yükün  büyük  kısmı  canım  annemin  üstünde

      
         Her  zaman ki  gibi  güne  yine  erken  başlamış  ,  iki  yatak  odalı  şirin  evimizin  bana   ait  olan  yatak  odasın  da  yeni  bir  bahar  gününe  uyanmıştım .  Gözlerimi  açmamla  pusu da  bekleyen  sabah  güneşi  coşkulu  ışığı  ile  önce  gözlerimi  sonra  beynimi  uyandırdı   . Yatakta  yatıp  oyalanmayı  sevmediğim  için güneşin  bana  gönderdiği  kalk  ikazını  dinleyip  yataktan  kalktım . Odamın  kapısını  açıp  küçük  evin  küçük  banyosuna  doğru  ilerlerken  mutfaktan da  annemin  kahvaltıyı  hazırladığının  belirtisi  olan  çatal , bıçak , kaşık  sesleri  geliyordu . Kısa  bir  an  bu  sesleri  dinleyip  kendi  kendime  gülümsedim . Bir  ev  ancak  mutfaktan  sesler  geliyorsa  gerçek  anlam da  evdir . Mutfaktan  gelen  ses  ve  kokular  insanın  yalnız  olmadığının  hayatını  paylaştığı  birilerinin  olduğunun  ve  bu sebepten  dolayı  çok  şanslı  sayılması  gerektiğinin  göstergesidir .  İçimi  huzurla  kaplayan  bu  düşünceyle  banyoya  doğru  ilerledim . Ellerimi  yüzümü  bol  soğuk  suyla  iyice  yıkayarak  kendimi  yeni  güne  taptaze  bir  şekilde  hazırlayarak  banyodan  çıktım .

      Tekrar  odama  girip  yatağımın  karşısında  bulunan  ve  odamı  gözle  görülür  bir  şekilde  daraltan  kıyafet  dolabımın  karşısına  geçtim . Ne  giyeceğime  dair  çok  fazla  düşünmeme  gerek  yoktu .  Genel  olarak  tercihlerim  soğuk  günler de  kalın  jean  pantolon  ve  üzerine  kazak , sıcak  günler de  ise  ince  jean  pantolon  ve  üzerine  ona  uygun  tişört  yada  gömlek . Bahar  ayı  olması  sebebiyle  tişört  mü ?  gömlek mi ? Diye  üç  saniye  düşündükten  sonra  Nil  yeşili  kalın  keten  kumaştan  gömleğimi  giymeye  karar  verdim . Kıyafet  dolabımın  çaprazında  bulunan  ve  kendi  başına  tamamen özgür  olan  yerden  başlayıp  benim  boyumu  biraz  aşan  eski  usül  gümüşe  öykünen  ahşap  varaklı  aynamın  önünde  durup  son  kontrollerimi  yaptım . Aynanın  benden  biraz  uzun  olması  aynanın  kısalığından  değil  benim  boyumun  ülke  ortalamasından     biraz  daha uzun  olmasından  dolayıydı .

    
        Oldum  olası  ayna  karşısında  oyalanmayı  sevmişimdir .  Yine  ayna  karşısında  oyalanıyor  bir  yandan da  kendimi  inceliyordum .  Çıkık  elmacık  kemiklerim , uzun  kirpikli  iri  kahverengi  gözlerim , bal  rengine  çalan  omuzlarımdan  aşağıya  dökülen  gür  kumral  saçlarım  ve  zayıf  denilecek  kadar  ince  vücudumla  fena  sayılmazdım . Annem  bu  düşündüklerimi  sakın  duymasın  ona  göre  ben  dünya  güzeliyim . Ee  tabii  öyle  düşünecek  annem  sonuçta .  Ben  bu  düşüncelerle  hem  kendimi  inceleyip hem de  günlük  makyajımı  yaparken  içerden  annemin ;

   
       "  Şebnem  kahvaltı  hazır , hadi  kızım  sofraya "  diye  seslendiğini  duydum . 

  Onun  sesiyle  hareketlerimi  biraz  daha  hızlandırıp  hazırlığımı  tamamladım .  Odam dan  çıkıp  mutfağa  doğru  ilerlerken  yüksek  sesle

        "  Günaydın  anne  " dedim  ve  o  da  bana 

      "  Günaydın " der  demez  ekledim

     "  Anne  bir gün , yalnız  birgün  uyuyup  kalsan da  ben  senden  önce  kalkıp  kahvaltıyı  hazırlasam .  Bazen  bana  bu  fırsatı  vermemek  için  geceleri  uyumadığını  düşünüyorum "

    Annem  bu  sözlerime  gülüp

   "  Deli  kız  bunu da  nereden  çıkardın .  Bu  bir  alışkanlık  gece  uyusamda , uyumasam da  ben  her  zaman  aynı  saatte  uyanırım "

   "  Desene  bu  konuda  seni  yenmemin  imkanı  yok "

   "  Neden  benden  erken  kalkıp  kahvaltı  hazırlamak  istiyorsun ki ? Sen de  kendi  çocuklarına  hazırlarsın  ilerde .  Bırak da anne  gibi  anne  olayım  ve  evladımın  kahvaltısını  hazırlayayım "

     Bu  sözleri  üzerine  hiç  bir  şey  söylemedim .  Anladığım  kadarı  ile  annem  bu  durumdan  fazlasıyla  memnun du . Aslında  ben de  memnundum  kim  olmaz ki  kim  ilgi  görmekten  şikayetçi  olurdu ki . Benim ki  şikayet  değil de  annemi  biraz da  olsa  rahat  ettirme  düşüncesiydi . O da  bunu  istemediğine  göre  yapılacak  tek  bir  şey  vardı  sevgimi  ve  minnettarlığımı  göstermek  için  yanağına  kocaman  bir  öpücük  koymak . Ben de  aynen  onu  yaptım  ve  kahvaltıya  geçtim .

     Günlük  sakin , az  konuşmalı  bol  ısrarlı  kahvaltı  faslından  sonra  . Annem  yemem  için  her daim  ısrar  etmiştir . Son  hazırlıklarımı da  tamamlayıp  kemanımı , sırt  çantamı  alıp  okulun  yolunu  tuttum .

         Kiraz  çiçeklerinin  yerini  yavaş  yavaş  leylaklar  almaya  başlamıştı .  Leylak  ağacı  benim  için  çok  özeldir . Ben  ortaokul da  okurken , bizim  çok  geveze  ve  bize  hemen  her gün  gelen  bir  komşumuz  vardı . Kadın  çok  sıkıcı  biriydi  ama  iyi  niyetliydi . Annem  ve  babam  öğretmen  olduğu  için  bizim  evde  her  zaman  kitap  okunur  ve  evin  bir  köşesi  kütüphane  olarak  işlev  görürdü . Kadıncağız  bize  gele gide  az çok  yaşam  şeklimizi  kavramış  olacak ki  birgün  elinde  bir kaç  kitapla  çıkageldi . Kitaplar  oldukça  eski , yaprakları  sararmış  ve  yıpranmıştı .  Hepsini  hevesle  karıştırırken  onun  mütemadiyen  işleyen  çenesini de  duymazdan  geliyordum  .İçlerinden  bir  kitap  ilgimi  çekti  oracıkta  hemen  okumaya  başladım . Aşk  kitabıydı  . Annem  fark edip  elimden  almasın  diye   çabucak  okudum . Çabuk  okumama  sebep  kitabın  büyükçe  bir  kısmının  eksik   ve  yırtık  olmasıydı .   Hatta  kitabın  kapağı  bile  yoktu . Peki  beni  o kitaba  ne  çekmişti ? Bunu  tam olarak  bilmiyorum  ama  sanırım  eksik  olmasından  dolayı  daima  o  yarım  kitapla  ilgili  merakta  kalacağım  hissi  çekmiş  olabilirdi . Aradan  geçen  onca  zamandan  sonra  bile  sarı  sayfalı  yarım  kitabı  düşünebiliyorsam  , geçmişte  kalan   zaman da beni  kendine  çekmesi  ve  okutması  anlaşılabilir  bir  durum  olarak  görülebilir .
         Her  neyse  işte  o  kitap da ki  kadın  kahramanın  leylak  çiçeğine  karşı  özel  bir  ilgisi  vardı . Yazarın  anlattığına  göre  kadın  her zaman  leylak  kokar . Leylak  mevsimin de  yanın da  yamacın da  leylak  bulundurur . Mevsim  değilse  kolonyasını  kullanırdı . Hatta  kıyafetleri  bile  leylak  rengiydi . Ya  kitaptan  çok  etkilendiğimden , yada  ergenliğe  yeni  geçtiğim  o zamanlar da  kadın  olma  hevesimden  olsa  gerek  bende  o kadın  gibi  leylak  çiçeğine  düşkün  oluverdim .  Hatta  bu  düşkünlüğümü de  sıkça  dile  getirdim . Leylakların  açtığı  dönemler  okul  döneminin de  en  gevşek  zamanları  olduğu  için  herkes  elinde  oradan  , buradan  kopardığı  leylak  çiçekleyiyle  dolanır . Çoğu  çocuk   ve  az  miktar  da  gençte  sevdiği  öğretmenlere  bu  çiçekleri  verirlerdi .

       Tabii  benim  annem  ve  babam da  öğretmen  olduğu  için  bu  furyadan  fazlasıyla  nasiplenirlerdi . Rahmetli  babam  benim  söylediklerimden  leylakları  sevdiğimi  zannettiği  için  kendine  gelen  bütün  leylakları  bana  getirirdi .

         Aslında  küçükken  tamamen  kitap  kahramanına  benzemek  adına  leylakları  sevme  hevesim  babamın  bana  leylak  getirmesi  sebebiyle  gerçeğe  dönüşmüştü  . Onun  bana  sevdiğimi  düşündüğü  şeyi  verirken ki  mutluluğu , benimse  düşünülüp  kıymet  verildiğimi  biliyor  olmam  genç  kızlığa  adım  atarken ki  en  değerli  zamanlarımdı .

       Leylak  çiçeği  bana ,   çok  az  baharı  , biraz  çocukluğumu  en  çokta  babamı  hatırlatır . Bir  leylak  mevsiminde  kaybettiğim  babamı , her  leylak  mevsimin de , her  leylak  çiçeğin de  hatırlayıp  sevgiyle  anıyorum .

          Okul  kapısına  geldiğim de  bir  hafta  önce  kemanımı  yerlerden  topladığım  olayı  anımsadım . Zengin  tayfası  kendilerini  o  gün  iki  kez  gösterdikten  sonra  bir  daha  ortalıkta  görünmedi   .  Bunu  şimdi  düşünüyor  olmam  onları  görememekten  dolayı  üzüntüye  düştüğümden  değil . Sadece  daha  önce  varlığını  bile  bilmediğim  tiplerin  bir  anda  ortaya  çıkıp  yoğun  bir  şekilde  görünmesi  sonrasında da  hiç  var  olmamış  gibi  ortadan  kaybolmalarıydı . Bu  saçma  düşüncelerin  beni  bir yerlere ulaştırmayacağına  kanaat  getirerek  gereksiz  yere  beynimi  meşgul  etmesinler  diye  düşünceleri  kafamdan  kovup  ders  öncesi  olağan  kantin  ziyareti  için  kantinin  yolunu  tuttum .

        Her  zaman ki  kalabalığın  için  de  bizimkilerin  oturduğu  masayı  gözlerimle  araştırdım , bulduğumda da onların  olduğu  tarafa  doğru  yürümeye  başladım .  Bizimkiler  hararetli  bir  sohbet  içindeydiler.

      "  Herkese  günaydın "  diyerek  gelmiş  olduğumu  belittim .

    Onlarda  bana  dönerek  yüzlerin de  samimi  gülümsemeleriyle 

    "  Günaydın "  dediler .

    "  Ne  konuşuyordunuz  böyle  hararetli ? "

    " Okul  sonu  balosun da  acaba  bizim de  çalmamıza  hocalarımız  izin  verir mi ?  Onu  konuşuyorduk "  dedi  Alize

     Ben  heyecanla  atıldım

   " Böyle  bir  ihtimal mi  var ? "

     "   Evet  var  "  dedi  Arın

   "  Nasıl  yani  ? " dedim  şaşkın  çıkan  sesimle

    "  Şöyle ki "  diye  açıklamaya  başladı  Yasemin

      "  Bu  sene  hocalar  bir  değişiklik  yapıp  her sene  olduğu  gibi  son  sınıflar  yerine  her  sınıftan  iyi  olduğunu  düşündükleri  öğrencilerden  oluşturacakları  orkestra  kurmaya  karar  vermişler "

        "  Peki  buna  sebep  neymiş  ve  siz  bütün  bunları  nereden  biliyorsunuz ? "

       "  Sebebini  bilmiyoruz  ama  haberi  duyuru  panosundan  gördük "  dedi  Arın

      Bunun  üstüne.

     "  Bekleyelim  ve  görelim  " dedim

     Ders  öncesi  birer  çay  içtikten  sonra  sınıflara  dağıldık . İki  saatlik  kesintisiz  dersten  sonra  ebedi  buluşma  yerimiz  olan  kantinde  bizim  ekiple  tekrar  buluştuk .  Sabah  ki  konunun  üstünden  yeniden   geçerken  sabah ki  düşündüğüm  kişiler  kantin  kapısında  vücut  buldular . Zengin  tayfasının  kantine  girdiğini  görünce  önce  gözlerime  inanamadım . Sonra da  keşke  başka  birşey  düşünseydim  görünüşe  bakılırsa  gerçekleşme  ihtimali  varmış  diye  düşündüm . Benim  onların  olduğu  tarafa  olan  bakışlarımı  onlar  fark etmeden  derhal  önüme  çevirdim . Arın da  neredeyse  benimle  eş  zamanlı  olarak  onları  gördü  ve  konuşmaya  başladı

  
    "  Şebnem  bak  senin kiler  gelmiş  " dedi

   Ben  söylediklerine  önem  vermiyormuş  edasıyla

   "  Nereden  benimkiler  oluyormuş ? "

   Tiplerin  farkına  varan  Alize  ve  Yasemin de  konuşmaya  katılarak  Arın ' a  destek  verdiler . Hatta  Yasemin  daha da  ileri  giderek

    " Neredeyse  bir  senedir  buradayız  bu  tipleri  son  on  gün  içinde  ikinci  görüşümüz . Daha  öncesinde  hiç  görmediğimizi  , senin  varlığını  tesbit  ettikten  sonra  iki  kez  gördüğümüzü  hesaba  katarsak  onların  buraya  takılmasıyla  senin  bir  ilgin  olduğunu  düşünebiliriz  . Doğrusu  onlardan  birinin  sana  kafayı  takmış  olabileceği  üzerinde  duruyorum "

    Bu  sözler  üzerine  sinirlendim

   " Saçmalama  Yasemin  nereden  çıkarıyorsun  bunları " dedim  hırsla

Benim  sinirlenmemi  hiçe  sayan  Arın  büyük  bir  coşkuyla  konuşmaya  başladı

   "  Madem  bu  tiplerle  sıklıkla  karşılaşacağız . O zaman  adlarını  öğrenelim "

  Yasemin  derin  bir  nefes  alarak

    "  Ben  öğrendim " dedi

  İçimizde ki  en meraklı  kişi  olan  Arın

   "  Neymiş  söylesene  adları  ? " diye  sordu

Yasemin de

  "  Mert , Sarp , Can   Ve  Gönen "  dedi

   "  Üniversitenin  sahibinin  oğlu  Gönen di  değil mi  yani  diğerlerinden  açık  ara  daha zengin  olan   " dedi  düşünceli  çıkan  sesiyle  Alize .

   Ben  artık  bu  sohbetten  sıkılmış  bir  şekilde  son  günlerin  kitaplarda  en  çok  kullanılan  moda  tabiriyle  gözlerimi  devirerek

   "  Adam  o kadar  zengin ki  ismi  bile  iki  hece , diğerlerinin ki  tek  hece . Orada bile  öbürlerine  fark  atmış "

   Ben  bunu  söyler  söylemez  bizimkiler  kahkahalarla  gülmeye  başladılar . Sesleri  yüksek  çıkmış  olacak ki  zengin  tayfası  üyeleri  bizim  masaya  doğru  baktılar. Nerden  mi  biliyorum  çünkü  bende  biraz  önce ki  konuşmayı  yaparken  onlara  bakıyordum . İçlerinden  ismi  Gönen  olanla   göz  göze  geldik  ve  bir  süre  öylece  kaldık .

 

       Not :  Umarım  beğenirsiniz  yorum  yazıp , oy  verirseniz  çok  mutlu  olurum .

Continue Reading

You'll Also Like

5.6K 410 64
Bir aşk düşün uçurumun kenarında; Bir yanı boşlukta, bir yanı sonsuzlukta...
389K 24.1K 62
Sarışın ve mavi gözlü güzel kadın her zaman derin derin bakardı. Ta ki...
360K 12.8K 41
'' Vazgeçebilir misin kalbim ? Atmana sebep olan, kavgalı olan akılla seni dost yapan, hüznü senden uzaklaştıran, mutluluğunun tek kaynağı olan yaşam...
3.5K 369 44
Amerika da okurken aşık olduğu adamın peşinden büyük umutlarla Türkiye'ye gelen bir kadın. Başta herşey mükemmel ilerlerken,zamanla kadın adamın onu...