Gece

Door zamanmakinesi5991

4.4K 85 2

Süper kahraman değilim. Aşk adamı hiç değilim. İşin kötüsü normal olmayı asla beceremiyorum.. Belki sebebi be... Meer

Günaydın
Kahverengi
Hormonlar
Neden ben?
Şansımdan bahsetmiş miydim?
İçki sağlığa cidden zararlı mı?
Kötü şakalar...
Tango
Kahve içmekten hoşlanırım.
Korku
Kim yağmurda ıslanmak ister?
Parçalanmak. Çok fazla parçalanmak..
Tek gecelik mutluluk
Hayaller ve Aile
Hamburger
Benimle gel
Huzur
Mısır Gevreği
Sessizlik
Sen bu aile için hiç bir şeysin..
Give me love
Sonsuza kadar
2 ay
Mc Donald's
Siyah

Sana zarar veremem

142 3 0
Door zamanmakinesi5991


7.30 gibi tren istasyonuna vardığımda kızların gelmesini bekliyordum. Kulağımda çalan müziğe ayağımla ritim tutmaya başladım. Bugün olan şeyleri kafamdan uzaklaştırmaya yardım ettiği kesindi.

 Yine götünden atıyorsun Jess..

Evet tabi ki götümden atıyorum. El ele oldukları sahne gerçekten gözümün önünden gitmiyordu. İçimdekileri kimseye itiraf edememek beni gerçekten zorluyor. Her sabah artık işe giderken giydiğim şeylere özenmeye çalışıyorum. Yada sürekli onu dikizliyorum. Bunları neden yaptığıma dair en ufak bir fikrim yok. Onu ve sevgilisini el ele gördüğümde neden bu kadar parçalandığımı da bilmiyorum..Biliyorum ama kabul edemem. Bu işin sonu yok. 

Savaşamam.. 

Bu savaşa girersem paramparça olurum. 

Şimdi de paramparçasın.. 

Bu savaşa girersem ve bigün giderse dayanamam. 

Şu anda da yanında değil..

Sevgilisi var. 

Pes mi ediceksin?

Pes edicem. Sanırım son düşüncem iç sesimi susturmaya yetmişti. Hayatım boyunca herşeyle savaştım. Önüme çıkan herşey için savaştım. Özgürlüğüm için, yaşayabilmek için. Çalıştım, psikolojik açıdan savaş verdim. Ama şu an pes edicem. Çünkü daha önce kırılmaktan hiç bu kadar korkmamıştım.Çünkü hiç böyle hissetmemiştim. Saçma sapan düşüncelerimi bölen Adriana'nın neşeli sesi oldu

"-Hazır mıyız!" diye bağırdı.

"-Bu kadar enerjim olduğunu sanmıyorum." dedim yarım bir gülüşle. 

"-Seni özledik." dedi Emily

"-Bende sizi özledim kızlar hadi gidip biletlerimizi alalım." dedim yürümeye başalayarak. Bilet gişelerine geldiğimizde makineden biletlerimizi almaya başlamıştık. İşimiz kısa sürmüştü.

"-Sigara içelim mi?" dedim. Bu soruyu Adriana'ya yöneltmiştim. Emily arada sırada içerdi.

"-Harika" dedi enerjik ses tonuyla. 

Bügun neden bu kadar enerji dolu olduğunun sebebini bilmiyordum. Genelde depresif bir ekiptik. Çünkü hayattaki şanssızlığımız artık kanıtlanmıştı. Yürümeye devam ederken onu inceledim. Kısa sarı saçları, yeşil gözleriyle mükemmel bir uyum içersindeydi. Mutlu enerjisi onu daha canlı göstermişti. 

"-Neden bu kadar mutlusun?" dedim gözlerimi kısarak..

"-O kadar belli ettim mi?"

"-Evet resmen mutluluk saçıyorsun beyinsiz"

"-Çocukluk arkadaşım olan Christian'nı hatırlıyor musun?" dedi gözleri parlayarak.

Bütün ekibin aşık olması çok iyi oldu gerçekten...

"-Evet"

"-Birkaç haftadır konuşuyoruz ve neden bu kadar gerildiğimi heycanlandığımı bilmiyorum ama bana gerçekten iyi geliyor" dedi sonlara doğru kısılan ses tonuyla..

"-Buluştunuz mu hiç! Eğer benim haberim olmadıysa gerçekten ağzına sıçıcam haberin olsun." dedim gözlerimden gerçekten ateş çıkararak.

"-Buluşmuş olabiliriz.. Lütfen kızma söyliyemedim çünkü böyle hissetmemi size nasıl açıklıycağımı bilemedim. O kadar önemsememiştim başlarda o yüzden anlatmadım. Ama şu sıralar gerçekten önemli" dedi umut dolu ses tonuyla.

"-Karşılıklı bir şeylerden bahsediyoruz sanırım"

"-Jess, böyle şeylere hiç inanmam. Ama bu bambaşka birşeydi. Buluşmaya gitmeden önce kustum çünkü çok heycanlandım." dedi sessizce.

"-Siktir!" diyip kahkahayı patlattım.

 Gerçekten bunu yapmış olamazdı. Gülüşümü biraz abartmış olabilirim çünkü etrafımızda ki birkaç kişi bize dönüp bakmışlardı. 

"-Kes sesini beyinsiz" diyip kollarımdan trene doğru beni çekiştirmeye başladı. 

Aşk belki de böyle birşeydi. Kusumukla ilgisi olan küçük bir hastalık gibi. Bunları düşünürken ikisininde omzuna kollarımı atmıştım. Saçma sapan birşeylerden konuşup gülüşüyorduk. 

Sizi çok seviyorum.. 

"-Costa'dan uzaklaşman gerektiğini söylemişsin. Bunun sebebi şu yakışıklı patronun mu?"

"Yakışıklı patronları severim" diye hemen orataya lafını koymuştu Adriana. Bu lafı beni istemsiz güldürdü.

"-Yakışıklı patronlar başınızı belaya sokabilir." dedim kafamı cama çevirerek.

"-Jess,belki de anlatmak seni rahatlatır" dedi Emily şefkatli sesiyle. 

Derin bir nefes aldım. O kelimeleri söyliyebilicek miydim? Bilmiyorum. Ağzımı açtım, kapadım. Kızlar ellerini ellerimin üstüne koydu. 

Yapabilirsin..

"-Onu görmek istemiyorum. Bunun sebebi onu çok görmek istemem. Bakışlarını size anlatamam. Bana baktığında dünyanın durduğunu hissediyorum. O gözler için giriceğim savaşı kaybediceğimi biliyorum. Onu kaybetmeye dayanamam, bu duyguları kaybetmeye dayanamam. Korkuyorum. Yaşıycaklarımdan, şu an bana yaşattıklarından. Bigün giderse toparlanamamaktan. Bugün sevgilisi Costa'ya geldi. Bakamadım. Baktığımda görüceğim şeylerden çok korkttum. Kırılmaktan çok korkttum. El ele gördüğümde onları, sanki biri kalbime bir bıçak sapladı. Yeryüzünden kaybolmak istedim.  " dediğimde ağladığımı fark edememiştim. 

"-Bu hisleri hissetmen çok normal. Bunun için savaşmalasın. Kendi hislerin için. Çünkü bigün zaman geçtiğinde ve o gerçekten gittiğinde keşke diyebilirsin. Kaybediceğimi bile bile keşke deneseydim diyebilirsin. Bende Dennis için bunu yapıcam.  Yapmak zorundayım. Yapmak zorundasın. Biz başka türlü yaşayamayız." dedi Emily gözlerini benden ayırmayarak.

"-Üzülmesek ne anlamı var mutluluğun. Bırak üzül,kırıl. Ben sana çok mutlu olucaksın diyemem. Seni çok sevicek diyemem. Ama savaştığında çok daha güçlü hissediceksin. Kötü bitse bile huzurlu hissediceksin. Çünkü elinden geleni yapmış olucaksın Jess" dedi Adriana. 

"-Kafam çok karışık.. Bu tatilde dönünce napıcağıma karar vericem. Ya Costa'yı bırakıcam, ya da devam edicem" dedim.

"-Ne karar verirsen ver burdayız" dedi Adriana. Onlar benim ailemdi. Ben ölene kadarda öyle kalıcaklardı. Minettar bir şekilde ikisine de gülümsedim. 

^^^^

11'İ biraz geçe trenden indik. Saat geç olduğu için istasyonda tek tük insanlar vardı. Burayı hep huzurlu bulmuşumdur. Etrafı incelerken üzerime birşey atladı. 

Tanrım! 

"-Hey napıyorsun?!" dedim arkamı dönerek. 

Isabel tam karşımda duruyordu. Saçları onu görmeyeli baya uzamıştı. Kahve saçları ve kahve gözleriyle gözüme her zamankinden sempatik gelmişti. Onu çok uzun zamandır görmüyordum. Kollarımı açarak kocaman sardım onu..

"-Üzerime atlarken bir daha düşünmeni tavsiye ediyorum. Sana zarar verebilirdim sevgilim." dedim gülerek.

"-Seni çok özledim sevgilim" dedi aynı sıcaklıkta. 

Biribirimize sevgilim diyoruz evet(Erkeklere ihtiyacımız yok)

 Arkasında Brenda'nın beklediğini gördüm. Kocaman bir şekilde sarıldık..

"-Çok uzun zaman oldu ha?" dedi benden ayrılırken.

"-Ama sanki dün ayrılmışız gibi. Hiçbir şey değişmemiş gibi" dedim sırıtarak.

"-Hoşgeldiniz kızlar " dedi Brenda ve hepsinin kucaklaşmasını izledim. Daha önceden bu iki arkadaş grubumu tanıştırmıştım. Brenda, Isabel ve Grace benim yanıma geldiklerinde birlikte baya eğlendiğimizi söyliyebilirim. Şu an kendimi evimde gibi hissediyordum işte.. 

"-Bütün dedikoduları duymak için sabırsızlanıyorum." dedim Breanda'nın arabasına doğru yürürken

"-Sana anlatacağımız o kadar çok şey var ki duyunca felç olacaksın." dedi Isabel.

"-Hey böyle söyleyip kesemezssin" dedim bağırarak..

"-Artık yeni bir ev arkadaşımız var " dedi Brenda. Hop orda durun bundan neden haberim yoktu? Grace onlara mı taşınmıştı.

"-Kim?" dedim bağırarak.

"-Gidince görürsün" dediler ikisi birbirine bakıp gülerek.

Burda ne boklar dönüyordu..

"-Peki çocuklar bana hiç birşey söylemeyin. Peki doğum gününde napıyoruz ?"

"-Herşeyi ayarladım. Bütün arkadaşlarının haberi var. Çok büyük bir parti olucak. Aslında konseptli diyebiliriz. Maske zorunluluğu.. Buda işin içine eğlence katıyor. Partinin olucağı yeri görünce dilini yutucaksın çünkü muhteşem.."

"-Arkadaşlar bunun için yanımızda uygun kıyafetlerin olduğunu sanmıyorum" dedi Adriana gülerek..

"-Kızlar kıyafet işini hiç merak etmeyin yarın herşeyi halledicez. Bize güvenin" dedi Isabel. Brenda'nın arabayı park etmek için yavaşladığını anladım. Yaklaşık 2 dakika sonra park etmişti. Eve doğru yürürken nasıl bir sürprizle karşılaşıcağımı çok merak ediyordum. Isabel ve Brenda'nın arkada gülüşmesi beni daha da meraklandırıyordu. Isabel kapıyı açmak için öne geçtiğinde nefesimi tuttum. Kapı açıldığıda Sufle'nin miyavlıyarak yanımıza geldiğini gördüm. Arkasından erkek bir sesin ona bağırdığını duyunca süprizin ne olduğunuu daha da merak ettim.. Bize yaklaşan adım sesleri merakımı iyice körüklemişti..

"-Sufle içeri gir" dedi önümüzde ki çocuk.

 Eğer Isabel ve Brenda bu çocukla aynı evde yaşıyorsa cidden onların ağzına sıçıcaktım. Çocuk kelimenin tam anlamıyla muazzam bir parçaydı. 

Orospular..

Çocuk elleriyle saçlarını karıştırarak bu kadar kızı aynı anda görmenin şaşkınlığını yaşadı sanırım.

"-Selam ben Jess" dedim elimi uzatarak.

"-Ezra" dedi tanrı gülüşüyle. 

Adriana ve Emily'nin ağızlarının 5 karış açık olduğunu görüp sırıttım. Çocuğun yanından geçerek eve girdiğimde gerçekten yorulduğumu anlamıştım.  Kendime çoktan yorgunluk sigarası sarmaya başlamıştım. 

"-Aç mısınız kızlar?" dedi Ezra. 

Tanrım bu çocuk melek miydi?

"Aç değiliz teşekkürler " dedim sevecen gülüşümle.

"-O zaman ben yatıyorum yarın görüşürüz " 

Gitmesini beklerken resmen dudağımı dişliyordum.

"-Burda ne boklar dönüyor. En son sizi bıraktığımda evinizde böyle taş bir çocuk yoktu" dedim sigaramı yakarak.

"-Kendisi yeni taşındı. Şu sıralar paraya ihtiyacımız vardı. Masrafları karşılamak için odalardan birini kiraya vermeyi düşündük ve gerçekten çok iyi oldu. Aynı okulda okuyoruz." dedi Isabel

"-Peki çocuk kimin ?" dedim kaşlarımı kaldırarak. 

"-Sanırım hiç kimsenin çünkü sevgilisi var" dedi Brenda dudaklarını büzerek.

"-Bu sorun olmamalı " dedi Emily.

"-Asla " diyip Adriana ona katılınca gülümsedim.

"-Yarın için onuda davet ettim ve istediği kadar arkadaşını getirebilceğini söyledim" dedi Isabel.

"-Umarım arkadaşlarıda onun kadar yakışıklıdır" dedim sırıtarak.

"-Çok yakında öğrenicez" dedi Brenda..

Biraz daha sohbet ettikten sonra herkes yataklarına dağılmıştı. Michael'a mesaj atıcaktım. Daha işe gelmiyceğimi haber vermemiştim

*İyi geceler

yazıp göndere bastım. Belki de uyumuştu. Keşke daha erken mesaj atsaydım. 

Beyinsiz Jess.. 

Tam kendime söverken telefonun titrediğini hissettim.

*İyi geceler iyi misin? 

*Pek iyi olduğum söylenemez. 2 gün izin alabilir miyim? Yataktan yada evden çıkabilceğimi sanmıyorum.

yazıp göndere bastım. Anında cevap gelmesi beni oldukça şaşırttı.

*Hastaneye gidelim. İlaçlar sayesinde daha iyi hissedersin. Tabi ki bu halde Costa'ya gelmiyceksin. Birşeye ihtiyacın olduğunda da bana söyliyebilirsin.

Siktir.. 

İşte şu an vicdanım sızlayabilir.

*Teşekkür ederim. Zaten şu an arkadaşım yanımda kendisi bana olduça iyi bir şekilde bakıyor. Görüşürüz..

yazıp gönderdim. 

Sen gerçekten kötü bir insansın Jess.. 

İç sesimle tartışmak için gerçekten enerjim yoktu. Yavaş yavaş uykunun derinliklerine çekildim. Yarın uzun bir gün olucaktı..

^^^^^

Çim kokusu o kadar güzeldi ki. Güneşin tenimde bıraktığı sıcaklık yaşadığımı iliklerime kadar hissettiriyordu. 

Nefes al.. 

Gözlerimi açtım. Çok yüksekteydim. Şehri ayaklarımın altında göremiycek kadar. Cennet gibi belki de. Gökyüzüne diktim gözlerimi. Rüzgarın saçlarımı dağıtmasına izin verdim. Ellerimle dokunduğum her çim daha da parlaklaşıyordu. Üzerimde uçuşan elbiseme baktım. Ayaklarım serin toprağa değiyordu.

  Neden burdayım.. 

Ciğerlerime dolan koku bütün bunlardan daha güzeldi. Arkamdaydı. Hissedebiliyordum. Ona döndüm. Üzerinde uçuşan gömleği sanki elbisemle eş dikilmişti. Güneşin teninde dalgalanmasını izledim. Gözleri gözlerime kilitlendiğinde, sanki hava titreşti ve asılı kaldı. Rüzgarın uçuşturduğu yapraklar hava da asılı kalmıştı. Gölgeler hareket etmiyordu. Yaklaştım. Aramızda mesafe azaldıkça zaman bulutu ortadan kayboldu. Elimi yanağına koyduğumda, güneş soldu. Anlamadan etrafıma bakındım. Gözlerine döndüğümde ellerini belime yerleştirdi. Rüzgar şiddetlenmeye başlamıştı. Kollarımı boynuna doladım. Yağmur yağmaya başladı. Gözleri dudaklarıma indi. Şimşekler gökyüzünü doldurdu. Dudaklarıma yaklaştı..

Sana zarar veremem..

dedi. Bir anda ellerimin arasından kaybolmuştu. Fırtınanın ortasında kalmıştım. Yüzüme yapışan saçlarım önümü görmeme engel oluyordu. Karanlık çok karanlıktı. Gök gürültüsünün kulaklarımı patlatmasıyla bağırdım. Çok fazla bağırdım..

Uyan..

Jess, uyan

Jess uyan burdayım

Bedenimi sarsan kollar beni karanlığın içinden çekip almıştı. Gözlerimi kırpıştırıp karşımda ki silüete bakmaya çalıştım. 

Emily?

"Noldu?" dedim gözlerimi kırpıştırırak.

"-Bağırmaya başladın Jess. Sırılsıklamsın sana su getiricem bekle" dedi ve hızlı adımlarla gitti. Gördüğüm şeyin rüya olduğuna inanmak şu an daha kolay geliyordu. Uyanık olmak çok güzel. Üzerimdeki tişörtümü çıkardım ve koltuğa attım. Sırılsıklam olmuştu..

"-Hey iç bakalım" dedi Emily korku dolu gözlerle. Bütün bardağı alıp kafama dikmem 2 dakikamı almıştı.

"-İyi misin?"

"-İyiyim sadece kabustu." dedim. 

Sadece kabus..

"-Jess gerçekten rüyanda ne gördüysen bilmiyorum ama bir yerine birşey oldu sandım öylesine bağırıyordun." dedi Emily yüzümü inceleyerek.

"-Seni korkutmak istemedim." dememle Isabel'in odaya dalması bir oldu. Üzerine giydiği kısa tişörtü ve kotu ona hoş bir hava katmıştı.

"-Alışveriş zamanı kızlar!" diye kulağımızın dibinde bağırdı.

 Pikemi kafama çekmek zorundaydım. Bu sefer pike açıldığında karşılaştığım yüz Brenda'nındı. Çoktan hazırlanmıştı. Kirpiklerine sürdüğü rimel gözlerini daha belirgin hale getirmişti. Yırtık kotuyla seksi gözüktüğünü söyliyebilirim. Gülümsedim.

"-Kalkma zamanı Jess çünkü hiç birimiz Adriana'yı uyandıramıyoruz" dedi sırıtarak.

"-O iş bende" diyip odasına doğru koşmaya başladım. 

İçeriye girdiğimde öküz gibi yattığını söyliyebilirim. Kolları iki yana açılmıştı. Ağzı açıktı. Bu görüntüyü kafama kazıdım ilk önce.

1. Kural 

Camı aç

İçeriye soğuk hava dolunca pikesini üzerine çekmesini sinsice izledim.

2. Kural

Ayakları açıkta kalınca gıdıkla

Hafifçe ayaklarını gıdıklamaya başladım. Anlayamadığım bir dilde homurtular çıkarıp, söyleniyordu. En sonunda gıdıklama seviyesini arttırınca ayılmış olacak ki

"-Sikicem yeter!" diye bağırdı öfkeyle. Kahkahamı bastırmaya çalışssam da başarılı olamadım.

"-15 dakika içinde hazır ol uykucu!" diye bağırdım. Kızların odada sigara içtiğini gördüm. 

"-Giyinip geliyorum" diye bağırdım önlerinden geçerken.

Sırt çantamdan bordo pantolonumu ve siyah düz kısa tişörtümü çıkardım. Giyindikten sonra hafif makyaj yaptıktan sonra hazırdım. Mutfaga gidip ilk iş kendime kahvemi yaptım. 

Enfes.. 

Odaya gittiğimde kızlar konuşuyorlardı.

"-Alışverişe nereye gidiyoruz bakalım?" dedim.

"-Şehirde bunun için inanılmaz bir mağaza var. İhtiyaç duyduğunuz herşeyi ordan kiralıycaz. Biz 3 gün önce Brendayla gidip kiraladık." dedi Isabel.

"-Eski tarz şeyler" diyip göz kırptı Brenda.

"-Grace için hediye mi merak etmiyor musunuz?" dedim ilgilerini çekmeye çalışarak.

"-Ne!" diye bağırdılar hepsi aynı anda.

"-Süpriz" dedim.

"-Orospu" diye bağırdı Emily. 

Hareket çekmekle yetindim. Sigaramı içerken Adriana nihayet aramıza katılabilmişti. Arabaya atlayıp şehire doğru yola koyulduk. Yolculuğumuz tam tamına 25 dakika sürmüştü. Dükkanın o kadar büyük bir girişi vardı ki baktığınızda buram buram eski kokuyordu. Bu hayatta eski şeylere hep bayılmışımdır. O yüzden buraya ilk görüşte aşık oldum. Kesinlikle çok eski zamanlarda yaşamalıydım. İçeriye girince kabarık bir sürü elbise bizi karşıladı. Ahşaptan yerde eski tarz ayakkabıları görünce heycanlanmıştım. İlerde ki maskeler gözüme çarpınca oraya doğru ilerledim. Aralarında sadece bir tanesi ilgimi çekmişti. Sade, ama çarpıcıydı. Sessiz, ama aslında bağırıyordu. Kesinlikle buydu. Geriye kalan herşeyi ona göre seçicektim. Kızların yaşlı bir kadınla konuştuğunu görünce oraya doğru ilerledim. Beyaz saçlarıyla oldukça sevimli gözüküyordu.

"-Merhabalar hoşgeldiniz" dedi yumuşak ses tonuyla.

"-Merhaba" dedim onun kadar kibar olmaya çalışarak.

 Emily ve Adriana'nın seçimine yardım ediyordum. Adriana'nın gögüslerine uygun bir kıyafet bulamıycağımızı düşünmeye başlamışken tatlı kadın onun için bir elbise çıkardı. Giyindiğinde o kadar yakışmıştı ki. Elbisenin tam siyah olduğu söylenemezdi. Lacivert gibiydi tüllerin arasındaki açık renkli kumaşlar ona hem tehlikeli hem masum bir hava katıyordu.

"-Bayıldım. Kesinlikle bu." diye şakıdım.

"-Benimde oyum bu elbiseden" diye elini kaldırdı Emily. O sırada arkasında ki elbise ilgimi çekmişti. Koyu kırmızı elbise sanki bana fısıldamıştı. Eteklerinde ki siyah taşlar sanki elbisenin alev aldığı hissini yaratıyordu. 

"-Kızlar ben bunu denemiyorum. Alıyorum" dedim. Hepsi gelip elbiseyi inceledikten sonra onay vermişti. Emily için seçtiğimiz koyu mor elbise beyaz tenini daha da ortaya çıkarmıştı. Maskeleri de aldıktan sonra tatlı kadına veda edip eve koyulmaya başladık. Akşam için hazırlanmalıydık. Bakalım başımıza neler gelecekti?

Ga verder met lezen

Dit interesseert je vast

4.6M 342K 58
"Bu kitap babası tarafından sevilmeyen ve hiç bir zaman sevilmeyeceğini düşünen kızlara ithafen yazılmıştır..." (Haziran-Temmuz ayları arasında kitap...
1.1M 31K 84
Cinsel içerik, şiddet vb olaylar içeriyor çok sık olmamak kaydıyla lütfen bunu bilerek okuyun!! Kendini bulunduğu durumdan kurtarmakla beraber ona...
667K 19.2K 26
(Cinsel içerikli sahneler, yaş farkı ve daddy isuess içermektedir.) Ölü çocukluklar yaşamaya devam eden ölü insanlar doğurur... Kapak @-necirvan a ai...
292K 1.2K 12
Her bölümde farklı bir seks hikayesi olacaktır. ona göre okuyunuz