Huzur

79 4 0
                                    


Arabaya bindiğimizden beri daha da sinirli hissediyordum. Sürekli susması bende onu yumruklama hissi uyandırıyordu. Sanki ben yokmuşum gibi davranıyordu. Evet belki beni ilgilendirmezdi ama beni sürüklediği için küçük bir bilgilendirmeyi hak ediyordum. Sıkkın bir şekilde etrafıma bakındığımdan şehirden epeyce uzaklaştığımızı fark ettim.İnat edip hiç bir şey sormadım. Müzik sistemini açtım, bu sessizlikten oldukça sıkılmıştım. Camdan dışarıya göz gezdirirken bir takım evlerin olduğu bir yere döndü. Yan yana dizilmiş 7-8 ev vardı. Baştan 4. de durmuştuk. Ev dışardan oldukça büyük gözüküyordu. Beyaz renklerden oluşan boyası zengin bir hava katmıştı. Bahçe yeşilin en güzel tonlarıyla süslenmişti. Bakımlı olduğu her halinden belliydi.Büyük parmaklıklardan oluşan kapının önünde durduğumuzda açmasını bekledim. Arkasında ki küçük demir parçasını hareket ettirdiğinde kapı açılmıştı.Beyaz kapıya doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladığında mecburen kendi adımlarımı hızlandırdım. Anahtarlarını kapıya soktuğunda içeriye geçmem için bekledi. İçeriye girdiğimde loş ışık bana kendimi rahat hissettirmişti. Beyaz, rahat koltuk takımları 3 basamak alttaydı. Sol tarafta mutfağın bir kısmı gözüküyordu. Oldukça toplu olduğu dikkatimden kaçmamıştı. 

"-Ne içersin?" dediğinde irkildim.

"-Şarap varsa şarap alabilirim"

"-Beyaz,kırmızı" dedi yorgun ses tonuyla. Kendimi bana kötü hissettirmişti.

"-Kırmızı lütfen"

"-Geç otur. Birazdan dönerim" dediğinde kravatını söküp gömleğinin düğmesini açmıştı. Birkaç basamağı inip, beyaz koltuklara ilerledim. Oturduğumda koltukların içene gömülmem hoşuma gitmişti. 

Burda saatlerce uyuyabilirim.. 

Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde sehpanın üzerinde ki fotoğrafa bakakaldım. Kızıl kafayla birbirlerine sarıldıkları bir fotoğraftı. Oldukça mutlu gözüküyorlardı. Michael'ın yüzünde böyle bir gülümsemeyi hiç görmemiştim. Gerçek bir gülümse. Bana hiç göstermediği gerçek gülümsemesi. Arkalarında sahil vardı. Onlara eşlik eden gökyüzü oldukça güzel gözüküyordu. Sanki bir aşk filminden öylece alınmış bir kare gibi duruyordu. Benim hiç sahip olamıycağım o güzel kare.

"-Neden ağlıyorsun?" dedi beni korkutarak. 

Ağlıyor muydum? Parmaklarımı yanağıma götürdüğümde akan bir damlayı yolda yakalamıştım.

"-Hiç sadece burası ailemle yaşadığım eve çok benziyor" dedim ellerime bakarken.

 Yalan söylediğimde insanların gözlerine bakamazdım. Yanıma oturup elindeki kadehi bana uzattı.

"-Onları özlüyorsun sanırım"

"-Evden ayrı kaldığım hergün onları özledim" dedim kadehimden bir yudum alırken.

"-Bazen gitmek gerekiyor" dedi gözlerimin içine bakarken. Ne demek istemişti. Sanki çok başka birşeyi kastediyordu.

"-Bugün neden ordan ayrıldık?" dediğimde gözlerini hızla benden çekti. Sertleşen ifadesi beni korkutmuştu. Aslında hiç böyle biri değildi. 

"-Çünkü öyle gerekti" 

Bana anlatmamasının sebebi neydi? 

Aptal..

"-En azından bu kadarını hak ettiğimi düşünmüştüm. Tabi ki bana hiçbir şey anlatmak zorunda değilsin. Ama bu gece için hazırlandım. Kızlarla olan pizza gecemizi iptal ettim. Keşke etmeseydim" dedikten sonra kadehimi kafama diktim. Delici gözleriyle beni süzüyordu. Ona sinirliydim. Oldukça fazla..

GeceOnde histórias criam vida. Descubra agora