Sessizlik

72 3 0
                                    


Emily

Kusmaktan nefret ederim. Hele ki onun önünde kusmaktan daha çok nefret etmiştim. Belki birazda kendimden nefret ediyorum. Gerçekten daha küçük düştüğüm bir an olmamıştı sanırım. Saçlarım klozete yapışmış durumdaydı. Tepemde dikilip bana bakarken daha da sinirlendim. Orospu çocuğu..

Kızların sesleri kulağıma ulaşınca biraz daha rahatladım çünkü bu durumdan beni kurtarmaları gerekiyordu. Rachel'ın bağıran sesi bana yaklaştığında göz ucuyla sola baktım.

"-Çekil şurdan" diyip Dennis'i ittiğinde içimden kahkaha attım saçlarımı tuttuğunda kusmama kaldığım yerden devam ediyordum. Bir süre hayatımıza böyle devam ettik. Güzel şeyler düşünmeye çalıştım. 

Çiçekler,böcekler,gökyüzü.. 

Kusmam bittiğinde banyonun tabanına yığıldım. Rachel ve Dennis şaşkınlıkla bana bakıyordu. Yüzlerinde ki şey endişe miydi? Öyle olmalıydı..

"-İyi misin?" dediğinde Rachel baş parmağımı havaya kaldırıp gülmeye başlamıştım.

 Sanırım bu gelen histeri kriziydi. Dennis yere eğilip kolumdan beni kaldırmaya çalıştı. Biraz kendimi toparlayıp ayağa kalktığımda her şeyin yeterince kötü olduğunu düşündüm. Eve gitmek istiyordum.

"-Eve gitmek istiyorum" dedim cızırtılı sesimle

"-Sizi bırakabilirim isterseniz" dediğinde Dennis ona dönmüştüm. 

"-Neden? Çok mu üzüldün" 

"-Hayır sadece yardım etmek istedim." dediğinde arkasını dönmüştü. Rachel'ın onu durduğunu gördüm. Bu kız ne bok yapıyordu?

"-Bizi bıraksan gerçekten iyi olur? Çünkü hepimizin kafası taşşak gibi" dediğinde gözlerimi kısarak ona bakmıştım. Dennis'e ihtiyacım yoktu. Hiç bir zaman da ihtiyacım olmıycaktı. Belki biraz aşık olabilirim. 

Ama bu neyi değiştirir ki?

^^^^^^

Jess

Kafamda fillerin seviştiği doğruydu. Dün hepimiz oldukça çok içmiştik. Emily sarhoş olmuştu. Gecenin geri kalanında onunla uğraştık. Gerçekten işin en zor kısmı onu ayıltmaya çalışmaktı. Çünkü ısrarla hayata, kendine ve Dennise saatlerce küfürler savurmuştu.En son onu yatağına yatırdığımızda hepimiz ölüyorduk. Biraz daha yatakta dün geceyi düşünmeye devam edersem kusucaktım.

Götünü kaldırma zamanı Jess geç kalıcaksın.. 

Bacaklarımı pikenin dışına çıkardığımda içimden 10' a kadar saydım. Banyoya gittiğimde gerçekten bok gibi gözüyordum. 5 saat uyuduğumu göz önünde bulundurursak göz altlarımda ki halkalar tam olması gerektiği gibi gözüküyordu. Yüzümü yıkadıktan sonra dolabımın önüne oturup kıyafet yumağının içinden kotumu ve siyah tişörtümü çıkardım. 10 dakika içinde hazırdım. Üzerime yağmurluğumu giydikten sonra sokağa adımımı atmıştım. Aylak aylak yürürken huzurlu hissediyordum. Sulara basa çıka Costa'ya ulaşmıştım sonunda. Anahtarları çantamdan çıkarıp kapıyı açmıştım. Işıkları yaktıktan sonra müzik sistemine ulaştım. James Vincent McMorrow'dan Wicked Game şarkısını açtım. Derinlerde bir şeyleri uyandırdığı kesindi. Camdan dışarıya bakışlarımı çevirdiğimde derin bir nefes aldım. Hissettiğim yalnızlığın keşke bir çaresi olsaydı. Michael yada bir başkası hiçbir zaman bunu dindirmiycekti. Sonsuz mutluluk yoktu. Sonsuz aşk yoktu. Sonsuza dair hiç bir şey bizim hayatımızda yoktu. Düşüncelerimden kurtulmak için belli belirsiz kafamı sallamıştım. Herşeyin üstesinden geliceğine inandığım için kahvemi yapmaya koyuldum. Kapımızdaki küçük çanlar ötüğünde istemsiz olarak kafamı kapıya çevirdim. Gördüğüm yüze inanamıyarak baktım. Onu görmeyeli sadece yeşil gözleri değişmemişti. Çocuksu bakışları hemen gözlerimi buldu.Ne kadar da büyümüştü. İçimde bir şeyler kırıldı tam o anda. Onu görmediğim 5 yıl, kaçırdığım onca şey. İlk aşkı, ilk partisi her şey gözümün önünden geçti.

GeceDonde viven las historias. Descúbrelo ahora