Parçalanmak. Çok fazla parçalanmak..

133 4 0
                                    


""Bölümü sevgili aslında çok çok sevgili olan İzel Dai'ye armağan etmek istiyorum. Bölümü okuduğunda sebebini anlıycaktır.""




Korkuyorum. O kadar şiddetli korkuyorum ki içimde umuda dair tek kırıntı kalmıyor. Hiç gerçek olmıycağını bile bile sana geliyorum. Zincirleri bileklerime, ayaklarıma bağlıyorum. Sana gelmeye çalışırken kan gölünün tam ortasında kalıyorum. Bileklerim, ayaklarım birer açık yara kalıyorlar. Bedenime en büyük ceza belki. Yine de tek dokunuş için bedenimi çürütüyorum. Tek adımlık mesafedeyken, o adımı atamıyorum. 

Costa'da otrumuş, turuncu defterime saçma sapan şeyler karalıyordum. İçimi dökmek her zaman bana iyi gelmiştir. Kimseye yüksek sesle söyliyemediklerimi bu turuncu küçük deftere işliyordum işte. İçimdekiler şu anlık bana biraz fazla geliyordu. O etrafımda olduğunda ortamda ki hava elektrik yükleniyormuş gibi oluyordu. Çok fazla yan yana gelmemeye çalışssamda başarılı olduğum söylenemezdi. Aslında deli gibi etrafında olmak istiyordum. Kırıntıları toplar gibi anılarıma onu katıyordum. Çünkü bu savaşa başlamadan yenildiğimi biliyordum. Kapıyı açıp bana seslenmesiyle rüyadan uyanır gibi ayıldım.

"-Jess, yeni aldığımız filtereleri bulamıyorum."

"-Geliyorum" 

Arkasından içeriye girdikten sonra tezgaha yöneldim hepsini oradaki çekmeceye koymuştum. Alttaki çekmeceye eğilip açtığımda hepsinin orda durduğunu gördüm ayağa kalkarken bağcıklarıma basıp düşüyordum ki, iki kolun beni yakaladığını hissettim. 

Gözlerine bakma

Bu anı hayatımın sonuna kadar yaşardım. Gözlerini hayatımın sonuna kadar yaşardım. Göz bağlantımızı hemen kesmezssem onu şuracıkta öpebilirdim.

"-Her zaman ki sakarlığım " dedim yarım ağız gülerek

"-İyi ki burdaydım hayatını kurtardım"

"- Gerçekten bu egoya sahip olmana sebep olacak ne olmuş olabilir" 

"-Olmaması için neden göremiyorum" dedi kibirli gülüşüyle.


Kapının açılmasını belirten çan sesini duyunca istemsiz olarak bakışlarımı kapıya çevirmiştim. Gördüklerim anında hayat enerjimin bitmesini sağladı. Kızıl kafanın bordo dar elbisesiyle bize gelen vücudunu yok sayıp tezgahı temizlemeye koyuldum. Yüksek topuklarının sesi yaklaştıkça daha da gerilmeye başlamıştım. Sevgiyle kucaklıştıklarını göz ucuyla görünce bir daha onlara bakmama kararı aldım. 

Korkttum. 

Kırılmaktan.

 İçimin acımasından korkttum. 

Kendimi işime devam etmeye zorlarken birlikte içerideki küçük masalardan en köşedekine geçttiklerini gördüm. 

Düşünme lütfen.. 

 Tezgahı temizlemeye devam ettim. Sonra 5 kere daha temizledim. Filtreleri değiştirdim. Kahveleri düzenledim. Bezleri temizleriyle değiştirdim. Kasanın yanında duran çikolataları yeniden düzenledim. Tam vitrinleri silecekken, kızıl kafanın vedalaşmak için onu öptüğünü gördüm. 

El ele tutuşuyorlar.

Bu görüntü canımı yakmamalıydı. Aramızda hiçbir şey yok. Ne o benim gizli aşığımdı ne ben onun. İçimde ki şey neydi peki. Neden beni bu kadar rahatsız ediyorlardı. Hem bakmak isteyip hem bakmamak istiyordum. Kesinlikle bugün gördüklerim benim için fazlaydı. Bedenimin yanında hissettiğim koku yanıma geldiğinin habercisiydi. Kafamı kaldırıp ona baktığımda filtreleri incelediğini gördüm.

"-Michael ben bugün erken çıkabilir miyim? Pek iyi hissetmiyorum" 

"-Neyin var?"

"-Birşey yok sadece biraz hasta hissediyorum."

"-Yapabilceğim birşey var mı?"

"-Teşekkür ederim" dedim düz bir şekilde. Çantamı tezgahın altından alıp, hızlı adımlarla Costa'dan çıktım.

Ne düşündüğümü bilmeden uzun bir süre yürüdüm. Burdan bir süre uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. 

Acilen.. 

Kızlarla olan gurbumuza girip onlara küçük bir teklif hazırladım.

*Hey,  Brenda ve Isabel geçen gün mesaj atmıştı. Grace'e süpriz doğum günü hazırlıyorlarmış. Beni çok özlemişler. Ve hepimizi davet ettiler.Costa'yı bırakamam diye düşünmüştüm. Ama bir süre oradan uzaklaşmam gerektiğine karar verdim. Kimler benimle?

yazıp gönder'e bastığımda mesajın anında iletildiğini gördüm. Eve doğru az yolum kalmıştı. Sahilden gitmeyi seviyordum. Hep sevdim. Rüzgarın hırçınlığı içimdekilerle karşılaştırılamazdı. Dalgaların sahile vurdukça beyaz köpüklere dönüşmesini izliyordum. Kendimi sahile vuran dalgalar gibi hissediyorum. Sürekli parçalanıp duruyorum. Yerden topladığım taşları denize attım. Bu sinirimin kendime olan öfkenin azalmasını sağlıyordu. 

Ağlamayı düşünüyorsun sanırım Jess..

İç sesimle olan savaşa hemen son vermezssem onu haklı çıkarıcağımı biliyordum.Bu sebeple evimin yoluna koyuldum. 5-6 dakika süren sinirli yolculuğum sonlanmıştı. Anahatarlarımı bulup kapıyı açtığımda merdivenleri hızla tırmanıp odamın kapısını sertçe kapattım. Kurduğum hayatım paramparça olamak üzereydi. Ben paramparça olmak üzereydim. Telefonumun titreşim sesiyle üstüne parlayan ekrana baktım.

ADRİANA

*SEN NEREYE BİZ ORAYA..

Mesajı beni gülümsetmişti.

*Saat 8'de tren istasyonunda..

yazıp mesajı gönderdim. Bu yolculuk umarım hepimize iyi gelirdi. Isabel'i aramaya karar verdim. Telefonun 2 çalıştan sonra açıldığını anladım.

"-Hey" dedim enerjik olmaya çalışan sesimle.

"-Hey, seni çok özledim. Nerelerdesin, iyi misin?" dedi sevecen ses tonuyla.

"-Pek iyi olduğum söylenemez. Bu sebeple kızlarıda alıp Grace'in doğum gününe geliyoruz.."

"-Tanrım sen ciddi misin!!! Seni o kadar çok özledim ki anlatamam. Grace'in hiç bir şeyden haberi yok sakın ona birşey söyleme. Kesinlikle çok eğlenicez. Sizi bekliyorum çabuk gelin" dedi nefes almadan.

"-8'de trene biniyoruz tatlım. 11 gibi orda oluruz. Akşam görüşürüz" diyip birbirimize veda ettikten sonra telefonu kapadık.

 Onları gerçekten çok özlemiştim. Dostluğumuz çok uzun senelere dayanıyordu. Isabel ve Brenda ev arkadaşıydılar. Grace tek başına kalıyordu. Onları boş olduğum zamanlarda görmeye giderdim. Deli gibi özlemiştim. Konuşmalarımızı, saatlerce gülüşmelerimizi.. Aslında hepimizin hayali bir gün birlikte yaşamaktı. Evet belki hepimiz ayrı bir tarafa savrulmuştuk ama arkadaşlığımızdan asla bir şeyler eksilmedi. Onları görmek bana iyi gelicekti. Sırt çantamı hazırlamaya koyuldum. Pek fazla bir şey almama gerek yoktu. Çok uzun kalamıycaktım. Michael'a tabi ki gerçekleri söylemiycektim. Çok hasta olduğumu ve evden çıkamadığımı, bu sebeple 2 gün bana izin vermesi gerektiğini söyliycektim. Vicdanım yalan söyliyceğim için asla sızlamadı. Çünkü kalbim paramparça olmuştu...

GeceWhere stories live. Discover now