Evlenmeden OLMAZ

By mericern

767K 43.1K 4.4K

Ömrü boyunca ufacık detayları bile planlayan, titizlik hastası, aşırı mantıkçı, duygusuz deyim yerindeyse rob... More

Özel Bölüm
1. Bölüm KARMA (Part 2)
2. Bölüm Kızmızı Tırnaklı Kız ve Bebek Yüzlü Kurt
3. Bölüm Dert Ortağı (Part 1)
3. Bölüm Dert Ortağı ( Part 2)
4. Bölüm Pişmanlık
5.Bölüm Darmadağın
6. Bölüm Kulübedeki Misafir
7. Bölüm Kelepçeli
8. Bölüm Ece Tipi Depresyon
9. Bölüm Felekten Bir Gece
10. Bölüm Koca Avı
11. Bölüm Bücür Hırsız
12. Bölüm Lanetli Elbise
13. Bölüm Seksi İç Ses
Özel Bölüm
14. Bölüm Trans Yağ
15. Bölüm 3:0
16. Bölüm Tekerlek meselesi
17. Bölüm Çıplak Ayak
18. Bölüm Baskın
19. Bölüm 37.5
20. Bölüm Allah Korusun
21. Bölüm Come Back Jack...
22. Bölüm Ece are you ok?Are you ok?
23. Bölüm Hello Kitty
24. Bölüm Ejderhalı prens
25. Bölüm Yatırtepe
26. bölüm Çelimsiz VIP
27. Bölüm Tazmanya Canavarı
28. bölüm Yalnız Kalplerde Atarlar
29.Bölüm Temel Reis
30. Bölüm Çapraz Sorgu
31. Bölüm Telve
32. Bölüm Yımırta yirmin?
33. Bölüm Yavru Kanguru
34. Bölüm V.I.P mahkum
35. Bölüm Kırılma Noktası
36. Bölüm Minyonların Savaşı
37. Bölüm Mumya
38. Bölüm Dedeye Sahip Çıkalım;)
39. Bölüm Dedecik gittiiiii, gitti, gitti, gitti.
40. Bölüm Fosilzade Part 1
40. Bölüm Fosilzade Part 2
41. Bölüm Müstakbel Kayındedeciğim
42. Bölüm Bim Bam Bom

1. Bölüm KARMA (part 1)

50.2K 1.3K 219
By mericern

"Tıpkı Sindirella'nın elbisesi gibi bu elbise senin için yaratıldı .Buradaki tek fark sihirli bir değnek yerine benim parmaklarımın mucizeyi yaratması." dedi Songül Ece'ye imrenerek bakarak.

Aynadaki yansımasına bakıp gülümsedi Ece. Bedenini saran dantel işlemeli beyaz elbise üzerine tam oturmuştu.Etek uçlarına serpiştirilen minik inciler boynundan asla çıkarmadığı kolyesiyle mükemmel bir uyum içersindeydi. Dağınık şekilde yandan örülü saçları ve hafif makyajı mahalle kuaförüne gittiğini bağırmayacak kadar sade bu akşam gidecekleri restoranda parlamasına yetecek kadar şıktı.

"Yani bir peri anne olmayabilirim ama ilerde çocuklarınız olursa içlerinden birinin adını Songül koymanız gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta vefa sadece bir semt adı değil." dedi Songül suratında heyecanlı bir bakışla.

"Bu iğrençti."  Elbisesini inceleyen bakışlarını yaklaşık bir saattir hak ettiği iltifatı bekleyen arkadaşına çevirdi Ece. Gözleri yatağının üstüne tünemiş dudaklarını büzmüş onu süzen Songül'e değdiğinde,

"Kurtarıcımsın, bu elbise gerçekten mükemmel. Hatta buna elbise demek hakaret sayılır. Bu bir, bu bir..." an be an gururdan kabaran çakma peri annesine gülümseyerek "...sanat eseri." dedi Ece. Duyduklarının verdiği rahatlamayla yatağa uzanan Songül'e arkasını dönüp çantasını hazırlamaya başladı.

Sıradan biri bu konuşmalarını duysa abarttığını düşünebilir dalga geçebilirdi. Ama söz konusu Ece olunca üzerine uyan elbise bulmak hiçde kolay değildi. Aldığı çoğu kıyafet ya üzerine çok bol gelir yada içine sığmak adına kadınlara işkence çektirmek için yaratılmış korselerden birini giymek zorunda kalırdı. Sıradan bir kızdı Ece. Ortalama bir Türk Kızı. Koyu kahve saçları ne insanda dokunma istediği yaratacak kadar kıvırcık nede rüzgarda asilce salınacak kadar düzdü. Boyu çoğu mankenin bacak boyuna eşit olmasına rağmen o herzaman bunu saklamanın bir yolunu bulurdu. Hayatı boyunca asla biraz daha ye kopacaksın gibi bir cümleyi işitmemiş ama asla kilolu olmamıştı. Yazları tüm gücüyle diyete girer kışları hakettiği saltanatı yaşardı. Filmlerde ki gibi çok zengin bir hayata sahip değildi. İki katlı eski ahşap bir evde çocukluk arkadaşı Ege ile, maaşı yettiği ölçüde lüks yaşıyordu. Hal böyle olunca an be an daha da hayran kaldığı elbisesi onun için bu gece yaşayacağı masala bir davetiyeydi.

"Ben arabayı hazırlayayım."

Songül arabayı hazırlamak için giderken o kendini izlemekle meşguldü. Her şeyi yanına aldığından emin olunca son bir kez aynada kendine baktı. Üzerindeki mini elbiseyi çekiştirirken "Gelinliğe beş kala."diye mırıldandı Ece.
Görünüşü evlenmeyi düşünmeyen bir adamı bile nikah masasına oturtabilirdi.Yatağın üzerinde duran pudra rengi trençkotunu üzerine geçirirken yüzüğü gördüğünde nasıl tepki vermesi gerektiğini düşünüyordu.

Furkan ile üniversiteden arkadaşlardı ve iki senedir düzeyli bir ilişkileri vardı. Genç adam evlenmek için başarılı olması gerektiğini söylemiş, bir kaç ay önce avukat olarak Ece'nin çalıştığı şirkette işe girmişti. Üstelik bir süredir çok fazla tuhaf davranıyordu, sanki söylemesi gereken bir şeyler olan utangaç bir çocuk gibi. Bunu sadece Ece değil birlikte yaşadığı Ege ve en yakın arkadaşı Songül'de hissetmişti.Tüm bu işaretler yetmezmiş gibi İstanbul'un en pahalı restoranlarından birinde bu geceye özel olarak yer ayırtmıştı Furkan. Alın size evlenme teklifi sinyalleri.

"Bu bir yüzük mü? İnanmıyorum." Üç katı açılmış gözlerle aynada ki yansımasına baktı Ece.

"Çok abartılı oldu bu. Siz kızlar gerçekten yüzük görünce Gollum'e bağlıyorsunuz." diyerek elbisesini trençkotunun arkasına saklamaya çalışan kıza yaklaştı Ege kahkaha atarak. "El alem ne der meselesi galiba.Yine arka bahçeden kaçmayı mı planlıyorsun?"

"Komik değilsin Ege." Duvarda asılı saati gösteren Ece,"Bu saatte bu kıyafetlerle Songül'ün annesine yakalanırsam Rize'dekiler koydukları kuralları çiğnediğimi hatta kocaya kaçtığımı falan düşünebilirler." dedi. Songül hoş bir kızdı. Güler yüzlü ve eğlenceli bir tipti. Kimsenin cesaret edemeyeceği şeylere hiç düşünmeden kalkışır ve mutlaka başarılı olurdu. Ece'nin aksine kısa sayılmayacak bir boyu ve çekici bir dış görünüşü vardı. Her zaman şık ve trendlere uygun giyinirdi. Oturdukları mahallede ki çoğu gencin kalbini çalacak kadar güzel , komik kişiliğiyle herkesle arkadaş olabilecek kadar şanslı görünse de aşırı yalnızdı. Tüm artı özelliklerini silen koca bir eksiyle dünyaya gelmişti. Annesi Ayşen teyze.

Mahalledeki genç kızların hatta delikanlıların bile korkulu rüyasıydı Ayşen teyze. Genç yaşta kendi değimiyle serserinin birine aşık olmuş ve baba evini terk etmişti. Kaçtığı adam evli çıkınca karnında bebeği kendi ayaklarının üzerinde durmanın yolunu bulmuştu. Bulmuştu bulmasına ama yaşadıkları onda büyük bir güven sorunu yaşatmıştı.Dış dünya çok tehlikeliydi ve belki de bu yüzden iki insanın sevgili olması ona göre çok yanlıştı.

Ayşen teyze için anahtar kelime her zaman evlenmeden olmaz olmuştu. Genç kızlar ailelerinin dizlerinin dibinden ayrılmamalı ve yine aileleri onlar için mükemmel eşi bulana kadar uslu durmalılardı. Bu konuda girdikleri hareretli bir tartışmada aşksız evliliğin olmayacağını söylediğinde nikahta keramet vardır cevabını almıştı Ece. Değil onun şuan yaptığı gibi bu saatte dışarı çıkmak bir işte çalışmak bile yasaktı Songül'e. Annesinin terzi dükkanında kokoş sosyetiklere elbise diker sadece ve sadece Ece ile görüşebilirdi. Ayşen teyzenin ona olan güveni Ece'nin göğsünü kabartsa da akşam vakti üzerinde kısacık bir elbiseyle dışarı çıktığını görse gözünün yaşına bakmayacağına emindi.

Ayşen teyzenin dedikodu yeteneği ışık hızıyla yarışırdı. Genç kız mahalleyi terkedemeden yayladakiler hakkında ültümatom çıkarabilirdi. Zaten üniversiteyi bitirdiği günden beri ince bir ip üzerinde özgürlüğü için savaş vermekle meşguldü. " Dedem geri dönmem için elinden geleni yapıyor. Son bir aydır hiç olmadığı kadar üstüme geliyorlar." Evlenmek için bir neden daha diye düşündü Ece. Kim bilir belki de en büyük neden buydu. Aile baskısından kurtulmak... Furkan modern bir çocuktu ve özgürlüğünün anahtarı olabilirdi.

İstanbul'da kendi ayaklarının üzerinde durabileceğini burada kalmak istediğini söylediğinde annesinin "Damadıma seni teslim edene kadar olmaz, şuan tapun bende." sözleriyle şaşkına uğramıştı Ece. İstediği gibi yaşamak için verdiği savaşta hep aynı cümlelere çarpıyordu. Evlenmeden olmaz, kız kısmı onu koruyup kollayacak bir eşe ihtiyaç duyar, tek başına uzun süre yalnız yaşarsan bu kız aile terbiyesi almamış derler başıma kalırsın. Ve benzeri.

Ahhh! Birde kız kurusu var diye düşündü. Annesinin arkadaşlarının çocukları için en çok kullandığı kelime buydu. Sonuçta söz konusu Türkiye olunca her yirmisini geçmiş kız potansiyel bir kız kurusuydu. Hele birde otuzunu geçmişse Allah yardımcısı olsun. Altın günlerinin, pazar dönüşü ayak üstü dedikodunun hatta belkide Mit'in en önemli malzemesi bu kızlardı.

"Falancanın kızı evde kaldı. Bu gidişle ailesinin kucağına ölmeden bir torun veremeyecek." Arkadaşlarının hakkında konuştuklarından olacak, bahsi geçen bu anne utancından dışarı çıkamadığını ima ede ede kızının başının etini yerdi. Sanki sokak köşelerinde sahibinden temiz eş adayı satılırcasına "Hala mı biri yok?" diye sorardı. "Kız kurusu olmakta bu kadar kararlı mısın? Bende artık bir torun istiyorum." Belki de kırkını geçmiş her sağlıklı Türk kadınına dağıtılan ilahi bir sözlük vardı ve tüm bu evde kalma kavramı genç kızların başına oradan musallat oluyordu.

"Gittikçe ilginçleşiyorsun. Kaç santim onlar yirmi falan mı? Bacak boyun kadar topuklularla yürüyebilicek misin? " dedi Ege.

Alışveriş marketi poşetine sokuşturduğu topuklularıyla dalga geçen Ege'yi arkada bırakıp koşarak dışarıya çıktı Ece. İlk işi hemen yanlarındaki binanın ışıklarını kontrol etmek oldu. Üç katlı bina gece kadar karanlık olsa da buna güvenemezdi. Sonuçta Ayşen teyze gibiler karanlıkta da görebilirdi. Söz konusu dedikodu olunca mahalleli teyzelerin gözleri kapalı bile her şeyi sezebileceğinden emindi. 

Montunun yere değmesine engel olarak  çömeldi. Usta adımlarla iki bahçeyi ayıran duvarın dibine kadar ilerledi. Yan bahçede huysuzlanan Vitamin orada olduğunu tüm dünyaya ilan etmek için havlamaya başladığında çantasına sakladığı ödül büsküvilerini fırlattı. Geç kaldığını bağırırcasına açılan bahçe ışıkları yerinde sıçramasına neden olmuştu. Sırtını sarmaşık yapraklarıyla örtülü duvara dahada dayayıp üzerinin kirlenmemesi için dua etti.

"Biri mi var orada kızım?"

"Uyuyan yılanı uyandırdım işte..."diye panikledi. Rüşvetle sakinleşen Vitamin kulübesine çekilirken Ece görünmemek adına neredeyse yerde sürünerek duvarın önünde ilerliyordu. Uykusundan uyanan Ayşen teyze Songül'ü eve çağırmak için yada yiyecek bir şeyler getirmek için onların evine gidebilirdi. Ama Ege evdeydi. Her şeyin çaresine bakabilir onlar için güzel bir yalan uydurabilirdi. Arkadaşlar birbirleri için yalan söyler, insanları kandırır, dayak yer hatta çiğ tavuk bile yerdi. Üstelik genç kız söylediği seçeneklerden hiçbirini abartı olsun diye söylememişti, sonuncusunu bile.

"Hadi ama! Elbisem..." Tırmandığı dev duvardan atlayıp zemine ayak bastığında kendiyle gurur duyuyordu. İki metre duvarı aşarken elbisesi belki de bir kaç ay sonra giyeceği gelinlik kadar beyaz kalmıştı. Kısacık boyuyla mükemmel işler başarmıştı. "Ben olsam bende benimle evlenirdim. İmkansızı becermekte üzerime yok valla. Ece olmak böyle bir şey"

"Ehh! Maşallah, maşallah Ece..."

"Fatih!"

Karanlık sokağın ortasında dikilip minik elleriyle kendi başını okşayan Ece'ye baktı gülümseyerek polis memuru. "Her ne kadar duvardan neden atladığını anlamasam da, imkansızı başarmakta üstüne olmadığını söyleyebilirim." dedi komiser Fatih.

"Dimi ama..." Yanına gelen adama baktı bıkkın bir şekilde Ece. Tamam evden kaçmak devlet meselesi sayılmazdı ama gizlice bir şeyler yaparken polise yakalanmak iyi hissettirmemişti. Zaten az önce Ege'ye komedi malzemesi olmuştu. Şimdide mahallede ki karakolda çalışan baş komiser yardımcısı Fatih'e katlanmak zorundaydı. "Bu saatte dışarıda ne yapıyorsun Fatih?"

"Ben bir polis memuruyum. Ne yapıyor olabilirim tabi ki suçluları kovalıyorum."

Sokağı bir ucundan diğerine kolaçan ederken " Bu soruyu asıl benim sana sormam gerek. Bu saatte dışarıda tek başına ne yapıyor sun." dedi polis memuru. "Senin gibi güzel biri için bu saatte dışarısı çok tehlikeli."

"Saat çok geç değil. Sadece hava biraz erken kararıyor artık." diye açıkladı Ece. Minik çantasında duran telefonunu çıkarıp saate baktı. Annesinden gelen onlarca cevapsız aramayı görmezden gelip "Aslında seninle burada sohbet etmeyi ben de çok isterdim ama şey, ben biraz geciktim de. Eğer ayıp olmaz ise gitmeliyim." diye mırıldandı Ece.

"Pardon, düşünemedim." Gitmesini bekleyen kıza mahcup bir şekilde gülümsedi Fatih. "Bu arada çok güzel olmuşsun." Dediklerimi anlamadın mı dercesine gözlerinin içine bakan kızın omzuna dokunup "Görüşürüz, yani inşallah." Diye mırıldandı komiser.

"Neden olmasın, tabi görüşürüz." Arka sokaklardan birine girip gözden kaybolan polisin ardından baktı bıkkın bir şekilde Ece.

"Bir an hiç gitmeyecek sandım."

"Anneciiiiim..."Bir süre önce çıktığı bahçeden gelen sese döndü korkuyla Ece. Uzun çam ağacının dalları arasında şebek bir suratla ona el sallayan Jin'i gördüğünde "Sen ne yapıyorsun orada." dedi.

"Az önce annenin aramalarını görmezden gelen sen değil miydin? O ne öyle, benden korkunca kız gibi. Anneciğim...Hiç yakışıyormu sana Ece?"

"Ben zaten kızım." Sinirle kollarını bir birine doladı Ece. "Yine ne yaptın çocukcağıza Jin? Seni arıyor değil mi?" Gözleri metrelerce yüksekten aşağı atlayan adama odaklı "Yuh artık ya!" dedi Ece.

"Asıl sana yuh. Bu duvar senin için Çin Seddi'n den farksız.Valla bir an kendimi tutamayıp seni alkışlayacaktım." dedi Jin.

"Bu sefer ne yaptın Jin? "

"Çok bir şey değil."Üzerine düşen tozları sirkeledi Jin alayla. "Gece gece tatlı krizi tuttu. Canım şöyle bol fıstıklı bir baklava çekti. Bende gidip atıştırayım dedim."

"Pijamalar ile?"

"Neden olmasın?" dedi Jin alaylı bir şekilde.

"Canın tatlı çekti diye Fatih'in evine mi girdin? Bir düşünelim geçen sefer bahanen neydi?Ahh! hatırladım. Temiz kıyafetin kalmamıştı." Büzdüğü dudaklarıyla sevimli gözükmeye çalışan gencin göğsüne yumruk attı Ece. Jin mahalle deki dövüş akademisinde hocalık yapıyordu. Sadece Asya'lı olması bu ünvanı kazanmasına yeterli olmuştu.  Boş zamanlarinda eğlence  olsun diye Fatih'in evine girer canı ne çekerse çalardı. Asıl mesleği hırsızlık olan Jin için savunma sanatları hocalığı sadece bir hobiydi. "Bu kadar uğraşma bu çocukla. Senin yüzünden delirecek. Canın baklava çektiyse gidip iki sokak aşağıda ki tatlıcıdan alsaydın ya!"

"Öyle deme bu daha lezzetli Ece. Songül olarak hak verdim ben."

"Ama çüş..." Mavi kaplumbağasının içinde parmaklarını yalamak suretiyle payına düşen baklavaları yiyen arkadaşına baktı Ece "Sende mi Songül? Hem sen beni arka sokakta beklemiyecek miydin? "

"Bekliyordum.Sonra Jin geldi, bunları verdi." Tabakta dizili baklavalardan birini camdan dışarı çıkmak suretiyle Ece'ye uzatmış yemesini bekliyordu Songül.. "Baktım gelmiyorsun bende dedim kesin anneme yakalandı Ece."

Tahminlerinde haklı olup olmadığını merak eden Songül'ü camdan içeri itip "Yakalanmadım." dedi Ece. "Hadi gidelim." Arabanın önünden turlayıp yolcu kapısını araladı.

"Ece!"

Karanlıkta yeniden beliren Fatih'e bakıp iç çekti. Genç polis memuru neredeyse koşar adımlarla yanlarına gelirken pijamalı Jin kayıplara karışmıştı. "Efendim Fatih."

"Ben sana bir şey söylemek istemiştim de."dedi Fatih. Sürücü koltuğunda büyük bir iştahla baklava yiyen Songül'e baktı şaskın bir şekilde polis memuru "Ah Songül sende mi buradaydın?Ne yiyorsun baklava mı? Bu gün bizde de akşam yemeğinde baklava vardı."

"Tesadüf." Diye mırıldandı Songül.

"Öyle valla...Tuttuğun tabak bile bizimkilere o kadar benziyor ki..."

"Ne diyebilirim, uyumluyuz Fatih.." Songül dalga geçerek gülerken Fatih Ece'ye birşey söylemeye çalışıyordu.
"Söylemek istediğin bir şey vardı." Minnettar bir şekilde Songül'ün ikram ettiği baklavayı yiyen Fatih'e baktı Ece. Arkadaşının kurnaz gülüşünü fark etmeyen adam defalarca teşekkür ederken bir gün tüm bunlar için çarpılacaklarını düşündü. Fatih saf bir çocuktu. Neredeyse yedi kuşak polis olan ailenin tek umuduydu. Babası mahallenin karakolunda baş komiserdi. İbrahim amca gurur duyduğu evladının lezzetliymiş nidalarıyla evinden çalınan tatlıyı yediğini görse intihar ederdi.

" Randevuma geciktim Fatih."

"Benim fikrim değildi.Yani annemin seni istemeye geleceğini bilmiyordum. En azından bu sefer masumum." Dedi Fatih utanarak.

"Önemli değil."Kibarca gülümseyip arabaya bindi Ece. Yeniden camdan sarkan Songül'ü tüm gücüyle içeriye çekerken " Gidelim artık." dedi.Ön koltukta topuklularını giyinirken mahalleli kadınlara yakalanmamış olmanın keyfini yaşıyordu.Tamam kısa sürede evli biri olacak olsa da şuan için söz hakkı ailesindeydi. Dedikoducu Ayşen'e yakalanmak Rize'de yaylada inek otlatmak anlamına gelebilirdi. Üniversiteyi bunun için bitirmemişti.

"O topuklular biraz yüksek değil mi?"

"Sen ne zaman arabaya bindin " Arka koltukta uzanan Jin'e baktı şaşkın şaşkın Ece. Gözleri sokak lambasının önünde gitmelerini bekleyen Fatih'e döndüğünde olan biteni anlamıştı. "Arabaya mı saklandın?"

"Bana da ayran versene, akşam akşam biraz baydı beni baklava. Ece sende yemelisin bence..."Parmaklarını yalayan Songül yavaşça arabayı çalıştırdı. Arkalarından el sallayan polis memuru karanlıkta kayboldu. Olanlara anlam veremeyen Ece kocaman açtığı gözlerle onları izlerken "Önce Jin'i kungfu kursuna atalım."dedi Songül. "Sonra seni baş göz edicez inşallah..."

 

 Bölüm hakkında düşünce ve görüşlerinizi söylerseniz sevinirim. Okuma sayısı arttıkça bölümler daha sık gelecektir. Yorum ve beğenilerinizi sakınmayın...  

Continue Reading

You'll Also Like

145K 6.4K 37
KLASİK BİR GERÇEK AİLE/ABİ KİTABI (Küfür yok) Berbat bir hayat yaşayan İlgi başka bir kızla karıştığını öğrenirse ve tek kız olursa ne olur?
250K 14.6K 27
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...
293K 15.9K 42
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
66K 2.3K 20
deli dolu bir asistan doktor, kendinden ve ciddiyetinden asla taviz vermeyen asker...