Gece'nin Mavisi

By Edasogutlu

739K 53.4K 14.9K

Selin Yılmaz üniversiteden mezun olduğunda, hayatında çok büyük bir değişiklik yaratacak haberi babasından öğ... More

BÖLÜM 1 - Dikkatsiz
Bölüm 2 - Buz Mavisi
Bölüm 3 - Düğün
Bölüm 4 - Yağmur
Bölüm 5 - Yunan Tanrısı
Bölüm 6 - Geceden Kaçamazsın
Bölüm 7 - Sır
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 9 - 'O Kız' Olmak ya da Olmamak
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 10 - Kontrolü Kaybetme
Bölüm 11 - Yeniden Karanlık
Gelecek Bölümden
Bölüm 12 - Yalnız Hatıran Kaldı
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 13 - Bu Yıldızlı Gökler Ne Zaman Başladı Dönmeye?
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 14 - Teslim
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 15 - MAVİ
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 16 - Bize Ait
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 17 - Hilal
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 18 - Yalanlar & Gerçek Sanılanlar
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 19 - Bir Vurgun Bu Sevda
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 20 - Bir Dakika
Bölüm 21 - Yeniden
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 22 - Arkadaşım, Dostum, Sevdiğim
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 23 - Beni Yak, Kendini Yak
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 24 - Mavi Gece
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 25 - En Sevdiklerin...
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 26 - Seyret Perişan Halimi
*Gelecek Bölümden*
Bölüm 27 - "İntikam, bebeğim.."
Bölüm 28 - Hayalet
Bölüm 29 - Mart'ın 17'si
Gelecek Bölümden..
Bölüm 30 - Sezon Finali
Gelecek Sezondan..
Bölüm 31 - Selin
Bölüm 32 - Son Perde | Part I
Gelecek Bölümden..
Bölüm 33 - Son Perde | Part II
Gelecek Bölümden
Bölüm 34 - Yüzleşme
BÖLÜM 35 - MASAL

Bölüm 8 - Kül

18.5K 1.2K 190
By Edasogutlu

Derin nefesler alıp verirken göğsü ritmik bir şekilde inip kalkıyor. Öfkesini kontrol altına almaya çalıştığını anladığım zaman, yanlış bir şey yapmaması için ona doğru bir adım atıyorum. Fakat ilk adımı attığım saniyede öne atılır Mehmet'in yakasından tuttuğu çocuğun üzerine yürüyor.
"Hayır!"
Koşarak Cemil'i tutup, olabildiğince zapt etmeye çalışıyorum. Ama kollarımı geniş bedenine dolamakta bile başarılı sayılmam.
"Cemil, dur!"
"Abi!"
Cemil çocuğun yakasından tutuyor ve kafa atıyor.
Tiz bir çığlık atıyorum ve olabildiğince Cemil'i kendi tarafıma çekiyorum.
"Mehmet! Görmüyor musun nasıl öfkeli götür onu buradan!!"
Ben ona bağırana kadar, Mehmet olaya dahil olmuyor.
Sonra garip bir şekilde emrime itaat ediyor, yerde kanayan burnunu tutan çocuğu kaldırıp ittiriyor ve bizden uzaklaştırıyor.
Ayşe köşeye geçip, ağlamaya başlıyor. Zapt edemeyeceğimi anlayacağım Cemil'in önüne geçiyorum.
"Cemil! SAKİN OL!"
Beni duymuyormuş gibi giden Mehmet ve çocuğun arkasından öfke ile bakıyor. Bir yandan da onun üzerindeki ellerimden kurtulmaya çalışıyor.
Ayşe'nin ağlaması şiddetlendiği zaman, Cemil'in dikkatini çekiyor.
"Bana yalan söyledin!"
Ayşe'nin üzerine doğru yürüyen Cemil'in hemen önüne geçip onu durduruyorum.
"Cemil dur - yapma!"
"Ben bir şey yapmadım!" diye bağırıyor Ayşe ağlaması şiddetlenirken.
Bir yandan Cemil'i zapt etmeye çalışırken, diğer yandan Ayşe'nin beni dinlemesini sağlıyorum.
"Ayşe çık yukarı, ben yanına geleceğim sonra."
Ayşe, "Ben bir şey yapmadım" diye tekrar ederek koşar adım merdivenlerden yukarı çıkıyor. 
Cemil'in omuzlarından tutuyorum.
"Sakin ol.. Gel içeri geçelim"
Öfke ile söylenmeye devam ederken onu kendi evine kadar sürüklüyorum.
Eve girdiğimiz zaman, bakışları üzerimde geziniyor. Kısa şortuma normalinden daha uzun süre göz attığında aniden bağırıyor.
"Sen de Mehmet'in karşısına böyle mi çıktın? SİZ BENİ KATİL Mİ EDECEKSİNİZ?!"
Korkuyla yerimden sıçrıyorum. Sonra dişlerimi sıkıyorum.
"Sakin ol diyorum sana! Ayşe'yi dinlemedin bile.."
Hırsla odada gezinmeye başlıyor.
"Mehmet'i duymadın herhalde! Çocukla aynı evden çıkmışlar diyorum! Bunun açıklanacak nesi var? Bırakacaktın ben o çocuğu öldürecektim! "
Biraz daha ona yaklaşıyorum.
"Ya olayın iç yüzünü bilmiyoruz ki.. Ayşe genç bir kız, üstelik bir şey yapmadım diyor sana! Dinlesene kardeşini! Mehmet'in lafına inanıp hemen köpürüyosun.."
"Sen biliyor muydun o çocuğun yanına gidecegini? Birlikte bana yalan mı söylüyordunuz?"
Sakin kalabilmek için derin bir nefes alıp veriyorum.
"Hayır tabii ki bilmiyodum! Ama bilsem de söylemezdim şu haline bak!"
Öldürücü bakışlarını bana dikiyor.
Konuşmaya devam ediyorum.
"Şimdi sakin olacaksın ve Ayşe ile konuşacağız. Daha büyük hatalar yapmaması için."
"Daha ne büyük hatasından bahsediyorsun? Çocukla aynı evden çıkmış diyorum!"
Artık ben de sakin kalamıyorum.
"Hay delircem ya! Mehmet gelmeden önce biz ne yapıyorduk Cemil? He?"
Duraksıyor ama öfkesi azalmıyor.
"O farklı.."
"Nesi farklı söyler misin? Benim sana saldıracak bir abim yok diye mi farklı? Ya da ben Nino'nun ima ettiği gibi bir kızım diye mi?"
Odağı Ayşe olayından çıkıp bana yöneliyor.
"Selin.. Saçmalama!"
"Asıl sen saçmalama! Şu haline bak ya.. Ben bu Cemil'i tanımıyorum bile."
Bana doğru bir adım atıyor.
"Ben buyum ama. Beni tanımamışsın sen demek ki."
Tek kaşımı kaldırıp, kafamı hızlı hızlı sallıyorum.
"Öyle mi? O zaman yeni Cemil'e diyorum ki, kardeşi benim yanımda kalacak. Ve Cemil kendine gelip, doğru düşünebilene kadar da benim evime girmeyecek."
Kapıya doğru yöneliyorum.
"Selin!"
Onu duymazdan gelerek, kapıyı sertçe arkamdan kapatıyorum.

Az önceki gerilimi sistemimden atmak için derin nefesler alıp veriyorum ve hâlâ ağlamaya devam eden Ayşe'nin ardından evime giriyorum.
"Tamam, ağlama artık.."
Yanına oturuyorum.
"Anlat bana neler oldu. Ama yalan söyleme, seni abine karşı sadece ben koruyabilirim."
Yüzünü ıslatan gözyaşlarını elinin tersi ile silmeye başlıyor.
"O çocuk.. Uğur.. "
Yutkunuyor.
"Erkek arkadaşın mı?"
Başını hızla sağa sola sallıyor.
"Değil."
Saçlarımı arkaya atıyorum.
"Mehmet sizi neden evden çıkarken gördü o zaman?"
Çekiniyor.
"Bana güvenebilirsin Ayşe. Biliyorsun."
Parmaklarını parmaklarından geçiriyor.
"Uğur bana kafayı taktı. Yani, eskiden biraz konuşmuşluğumuz var. Ama ben hareketlerinden rahatsız olmaya başlayınca bitirmek istedim. O da yapıştı yakama, aylardır her hareketimi takip ediyor. En son aileme söylemekle tehdit etti beni. Ben dün zaten arkadaşımda kaldım. Ama Uğur ile konuşup, ona peşimi bırakmasını söyleyecektim. Yine beni istediğini söyledi, ben tam pes edip evden çıktım ki.."
Sözünü ben tamamlıyorum;
"Mehmet sizi gördü."
Başını hızla sallıyor.
"Ben senin cezaevinde bir sevdiğin var sanıyodum."
Bunu söylediğim zaman yeni kuruyan gözleri yeniden yaşlanıyor.
"Selin, ben hâlâ onu seviyorum zaten.  Ama o hapse girince, onu unutabilirim sandım. O yüzden şans vermiştim bu Uğur denen çocuğa.."
Ayşe sözünü bitirir bitirmez, kapı çarpma sesi duyuyoruz. Yerimden kalkıp pencereden dışarı bakıyorum.
Cemil sinirle evden çıkıp uzaklaşıyor.
"Bir şey yapacak" diyorum pencereden ayrılıp koşarak odama girdiğimde. Altıma hızla bir pantolon geçiriyorum.
"Ayşe sen burda kal"
Cevabını beklemeden koşar adım evden çıkıyorum.
Cemil'in gözden kaybolduğunu görünce, daha da hızlı koşuyorum.
"OF CEMİL OOF!"
Tepedeki güneş, koşarken terleyen tenimi yakıyor.
Nefes nefese kaldığım sırada onu kahvenin köşesinde Mehmet ile konuşurken buluyorum.
Beni ilk fark eden Mehmet oluyor ve şaşkınca bana bakıyor.
Mehmet'in bakışları ondan ayrılıp bana odaklanınca, Cemil de arkasını dönüyor ve beni gördüğü zaman yüz ifadesi anında değişiyor.
"Ne işin var burda?"
Kaba davranışı için ona gocunmuyorum. Kas kafalı olduğu için sinirliyim sadece.
"Ayşe ile konuştum" diyorum yanlarına vardığımda. Bunu dedikten sonra, koşarken kaybettiğim nefes düzenimi geri kazanmaya çalışıyorum.
Kardeşinin ismini duyunca, aniden Mehmet'e dönüyor.
"Nerde o çocuk Mehmet?!"
Gözlerimi deviriyorum.
"Cemil bir dinler misin?!"
Bakışları yeniden beni buluyor.
"Her şeyin açıklaması var. Ve siz-" derken parmağım ikisi arasında gidip geliyor "her şeyi yanlış anlamışsınız."
Cemil'in kaşları çatılıyor.
"Öyle mi? Neymiş?" diyor Mehmet.
Meraklı halleri beni rahatsız ediyor.
"Cemil, evde konuşalım mı bu konuyu? Ayşe'nin yanında."
Mehmet onu dışladığım için anında bozuluyor.
Cemil başını sallıyor ve Mehmet'in omzuna dokunduktan sonra yürümeye başlıyor. Peşinden gidiyorum.
"Selin, tekrar kusura bakma sabah rahatsız ettiğim için. Bir ara yeniden görüşelim!"
Ardımdan seslenen Mehmet'e dönüp; sahte bir tebessüm gönderiyorum.
"Yürü." diyor Cemil sessizce.
Toparlanıyorum. Ve durmaksızın yürüyen Cemil'in yanından yürüyorum.

Eve gidene kadar nerdeyse hiç konuşmuyoruz. Bir ara, tam eve girmeden önce göğsünden tutup önüne geçiyorum.
"Sakin olacaksın ve anlayışlı davranacaksın."
"Ona da ben karar vereyim Selin.."
"Hayır, ben karar verdim bile."
Derin bir nefes alıyor. Önünden çekiliyorum ve eve girmesine müsaade ediyorum.
Ayşe abisini görünce toparlanıyor.
"Ayşe, bana anlattıklarını şimdi de abine anlat hadi canım."
Cemil, Ayşe'nin karşısındaki küçük koltuğa çöküyor.
Ben de Cemil'in oturduğu koltuğun başlığına oturuyorum. Saçımı kulağımın arkasına atıyorum ve ilk kez dinliyormuş gibi Ayşe'yi dinliyorum.
Çekinse de bana anlattıklarını abisine de anlatıyor. Sözleri bitince, derin bir sessizlik oluyor. Sessizliği ben bozuyorum.
"Gördün mü bak, en başından bize anlatsaydın bu kadar aksiyona gerek kalmayacaktı."
Sessizlik devam ediyor. Kendimi salak gibi hissediyorum. Sonra benim biraz alçağımda kalan Cemil'e dönüyorum.
"Bir şey söyleyecek misin?"
Dudaklarını birbirine bastırıyor, düşünmek için gözlerini odada gezdiriyor.
"Uğur ile görüştüğünü bilmiyordum. Hayal kırıklığına uğradım Ayşe."
Ellerimle yüzümü kapatıyorum.
"Ay içim şişti!"
İkisi de bana bakıyor.
"Ayşe 20 yaşında genç bir kız Cemil! Bilmem farkında misin?"
Cemil boğazını temizliyor.
"Ben Mehmet'in seni benim kapımın önüne getirmesine daha çok kızdım. O neydi öyle? Beni onun karşısında küçük düşürdün ve bana yalan söyledin."
Ayşe elleri ile yüzünü kapatıyor ve hıçkırıyor.
Derin bir nefes verip yanına gidiyorum. Kollarımı ona sarıyorum.
"Tamam canım, yeter artık ağlama. Oldu bitti, bir daha bize dürüst olacaksın bu kadar basit."
Ayşe burnunu çekiyor ve ona uzattığım mendil ile gözyaşlarını siliyor.
"Hadi bir yerlere gidelim bugün. Keyfin yerine gelsin, arkadaşını da çağır.."
"İstemiyorum.."
Cemil dikkatle bizi izlemeyi sürdürüyor.
"Hadi dedim bak, benim ricam. Hiç denize gitmedim bu yaz, denize gidelim mi kız kıza?"
Ayşe çekinerek abisine bakıyor.
"Sen Cemil'i boşver. Ben kız kıza gidiyoruz dedim, o da izin verecek elbette."
Cemil gözlerini deviriyor.
Ayşe'yi ikna ettiğim zaman, arkadaşına haber verip hazırlanmak için aşağıya iniyor.

Ayşe evden çıktığı zaman baş başa kalıyoruz.
Bu sefer ilk konuşan o oluyor.
"Demek kız kıza denize gideceksiniz. Bir teklif bile almadım?"
Omuz silkiyorum.
"Kız kıza çünkü. Sen bugün yeterince erkek olduğunu ispatladın."
"Sabahtan bahsetmiyorsun herhalde.."
Gözlerim aniden açılıyor ve yanaklarıma sıcaklık yayılıyor.
"Gerizekalısın Cemil."
Kısık bir kahkaha atıyor ve yerinde doğruluyor.
"Gelmemi istemediğine emin misin?"
Tek kaşımı kaldırıyorum.
"Sinirin geçti herhalde senin. Uğur denen çocuğun da peşine düşmek yok. Halledilecekse, birlikte halledeceğiz."
Kaşlarını çatıyor.
"Duydun mu beni?"
Alt dudağını dişliyor.
"Ben sana ne soruyorum, sen bana hâlâ öğüt veriyorsun.."
Sırıtıyorum. Ellerimi omzuna yerleştirip ona yaklaşıyorum.
Kulağına eğildiğim sırada eli belimi buluyor.
"E hak ediyorsun" diyorum yavaşça.
Sırıtan yüzüm anında asılıyor ve geri çekiliyorum. Büyük beklentileri olan Cemil'in gözlerindeki hayal kırıklığını görüyorum.
Sonra kapıyı açıp, çıkmasını bekliyorum.
"Ben hâlâ eski Cemil'in gelmesini bekliyorum."
Kelimeleri özenle seçip söylüyorum. Tartışmanın bittiğini anlıyor ve derin bir nefes verip bana son bir bakış atıyor. Ardından evimden çıkıyor.
Dudaklarımı kemiriyorum. Tüm keyfim kaçıyor.

*

"Selin, sen gelmiyor musun?"
Kafamdaki şapkayı çıkarıyorum.
"Gelirim birazdan, siz eğlenmenize bakın!" diye bağırıyorum kendini denizin soğuk sularına bırakan Ayşe ve  arkadaşı Pınar'ı seyrederken plaj çantamı karıştırmaya başlıyorum.
Bu sıcakta nasıl olur da insanlar denize gelmez, bunu düşünmekle kafamı meşgul ediyorum.
Plajda bizden başka hiçkimsenin olmaması, beni burası hakkında en çok şaşırtan şey oluyor.
Çantamdan güneş kremimi çıkarttığım sırada, sıcaklık belimi kavrıyor. Yerimden sıçrıyorum.
Sonra, saçları güneşin altında altın sarısına dönmüş Cemil ile göz göze geliyorum. Gözleri, güne zıt bir buz maviliğine bürünmüş. Onu ilk gördüğüm andaki haline benziyor adeta..
"Korkuttum mu?" diyor afacan bir çocuk gibi. Kaşlarımı çatıyorum.
"Bir kere de normal gel Cemil ya. Bak bir kere diyorum."
Omuz silkiyor ve denizde eğlenen Ayşe ve Pınar'a bakıyor.
"Tamam söz bir dahakine normal geleceğim."
Muhteşem gülümsemesi karşısında gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırıyorum.
"Güneş kremi mi sürecektin? Dur yardım edeyim."
Kremi kavradığı zaman elini tutuyorum.
"Cıvıklık yapmasana ya, Ayşe ve Pınar burada."
"Ya ne olacak kızım? Alt tarafı krem. Yardıma ihtiyacın var, yardım ediyorum."
Bunu söylerken sağ kaşının seyirmesi hakkında değil roman, ciltlerce destan yazabilirim.
"İyi,peki" diyorum. Saçlarımı tek omzumda topluyorum.
Sadece özel anlarda değil, yan yana geçtiğimizde bile vücudumuz birbirine temas ediyorsa, benim hücrelerim tek tek yanıyor. Şimdi ellerinin nazikçe omurga hizamda hareket ediyor oluşu, içinde olduğum durumu daha da zorlaştırıyor. 
Elleri, tıpkı sabah yaptığı gibi belimdeki gamzede durup oyalanıyor. Derin nefes alıyorum.
Benimle oyun oynuyor ve benim bundan nasıl etkilendiğimi görmek hoşuna gidiyor. Yavaş elleri belimden ayrılıp, yeniden omuzlarımı buluyor.
Siyah bikini üstümün ipleri ile oynamaya başladığında, söküp atacak sanıyorum.
Sonra düşündüğüm şeyin ne kadar mantıksız  olduğunu yeniden düşünüp kendime, iradesizliğime kızıyorum.
İnanılmaz sıcak havada bile içim ürperiyor. Kafamı hafifçe ona doğru çeviriyorum. Benim ne duruma geldiğimi anladığını ve bunun ona zevk verdiğini anlıyorum. Gülüşü harikulade bir şekilde çekici hâl alıyor. Eğer Ayşe ve Pınar olmasa, hemen burada bana sahip olması için ona yalvarabilirdim. 
Sanki düşüncelerimi okuma gibi bir yeteneği varmış gibi bakıyor bana.
Onun yanındayken, hep uzağında kalmanın ne kadar katlanılmaz bir his olduğunu düşünüyorum.
"Aa abi?"
Ayşe'nin sesi ile kendime geliyorum ve bakışlarımı çeviriyorum. Sırtımdaki sıcaklık hissi yok olduğu zaman, beni de sahildeki kumlara gömsünler istiyorum.
"Sen de mi geldin?" diyor, gülümseyerek.
Boğazımı temizleyerek toparlanıyorum ve ayağa kalkıyorum.
"Nasılsınız diye bakayım dedim.." diyor Cemil.
"Hadi ben de denize gireyim bari. Geliyor musunuz?"
Ayşe benden önce koşarak arkadaşının yanına gidiyor. Ben de geri geri yürüyerek denize giriyorum.
"Gelmiyor musun?"
Dudak büzüyor. Sonra üzerindeki turkuvaz gömleğin düğmelerini çözmeye başlıyor.
Bismillahirrahmanirrahim.
Arkamı dönüp daha hızlı adımlarla yürüyorum ve birden kendimi denizin içine atıyorum.
Nefesim kesilene kadar yüzüyorum ve su yüzüne çıktığım zaman, çoktan Ayşe'nin hizasını geçmiş olduğumu görüyorum.
Yüzümdeki tuzlu suyu elimle savururken, Cemil de oldukça yakınımda beliriyor. Kafasını hızla sallıyor ve üzerindeki tuzlu su bana doğru sıçrıyor.
"Ya!" diye söyleniyorum tatlı tatlı. Gözlerimi tuzlu su ihtimaline karşı kapatıyorum.
"İyi yüzüyorsun" diyor, koyulaşan saçlarını geri atarken.
Tek kaşımı kaldırıyorum ve bilmişçe sırıtıyorum.
"Çok iyi bir yüzme kursuna gitmiştim. Ama senin de benden aşağı kalır bir yanın yok."
Tıpkı benim bilmişliğimi taklit ediyor.
Gülümsüyorum. Bu sırada bacağıma süngerimsi sert bir şey dokunuyor. Çığlık atarak yerimde zıplamaya başlıyorum.
"Bir şey var suyun içinde bacağıma değdi!!"
Cemil beni sakinleştirmeye çalışırken, diğerlerinin de dikkatini çekiyoruz.
"Balıktır Selincim, sakin ol."
"Ay hayır başka bir şey ayy! Ben yüzemem artık burda!!"
Ne yapacağımı merak ediyormuş gibi bana bakıyorlar.
Korkudan kaskatı kesiliyorum.
"Ama bir adım daha atamam! Cemil yardım etsene!!"
Cemil sersemleyerek kendine geliyor.
"Tamam, denizden çıkarayım seni."
Kucağına almak için hamle yaptığı sırada Pınar ve Ayşe ile göz göze geliyorum.
"Beni sırtına alır mısın?"
Bundan daha mantıklı bir karar düşünemiyorum o an.. En azından kucaktaki samimiyet yok..
"Tamam hadi bakalım"
Arkasını dönüyor, kollarımı boynuna doluyorum ve yerimden zıplayarak sırtına çıkıyorum. Düşmemek için bacaklarımı da ona sardığım sırada, az önce bacağıma değen şey aklıma geliyor ve kısık bir "ıyyy!" nidası ile ürperiyorum.
"Hep seni buluyor böyle şeyler.." diyor Cemil denizde ilerlemeye başlarken.
"Ya, ne yapayım? Şanssız biriyim işte."
"Karşılık verme bak atarım yine suya" derken ani bir hamle yapıyor, korkuyla daha çok ona yapışıyorum.
"Yapma!!"
Kahkaha atıyor. İstemsizce kahkahasına eşlik ediyorum.
"Güldüğüme bakma. Ben hâlâ sana kızgınım" derken toparlanıyorum.
"Hem sırtımızda taşıyalım, hem de affedilmeyelim.."
"Kas gücü olarak benden güçlü olman seni haklı yapmıyor."
Derin bir nefes alıyor.
"Ayrıca taşıyacaksın tabii ki, işin ne? Oh olsun sana."
Bunu söylerken ensesine bir öpücük kondurma isteği uyanıyor içimde. Ama kendimi dizginliyorum.
Kumsala çıktığımızda hafifçe beni sırtından indiriyor.
Sonra yanıma çöküyor.
Uzun süre beni süzmeye başladığı zaman ellerim karıncalanmaya başlıyor.
"Biliyor musun," diyor hâlâ denizde olan kız kardeşi ve Pınar'a göz atarken. Sonra keskin bakışları bana odaklanıyor.
"Bu sabah Mehmet bizi bölmeseydi, biz hâlâ o odada olurduk."

*

Bir şeyi yapmam gerektiğinde, kendimde sürekli onu hatırlatma ihtiyacı hissederim. Nitekim Cemil'in artık daha da zorlayıcı gelen çekimine karşı koymak için de aynı şeyi yapmaya çalışıyorum.
Sakin ol Selin.
Sen ne kazanovaların canını yaktın.
İrade senin göbek adın.
Şimdi de arabanın klimasını açarken, bakışlarımı olabildiğince arabamı kullanan Cemil'den uzak tutmamın sebebi bu.
Ayşe ve Pınar arka koltukta yorgun argın oturuyorlar. Nemli saçlarımı tek omzuma attığım zaman, Cemil ile göz göze geliyoruz.
"Annemle konuştum" diyor sakince bakışlarını yola çevirirken.
"Ben de babamı aradım. Sizinkiler bizdeymiş."
Kafasını sallıyor.
"Baban da bizimkileri alıp gelecekmiş, öyle mi?"
"Aynen. İki güne burda olurlar herhalde."
Aramızda geçen ve gayet normal duran bu konuşmanın içinde binbir türlü duyguyu, siz anlatsam da anlamazsınız.
Babamın çok fazla kalmayacağını ve onu çok özlediğimi biliyorum. Ama zaten uzağında kalmaya bile katlanamadığım Cemil ile mesafeme dikkat etmem gerektiğine eminim. 
Klimadan arabaya yayılan hava ile tenimdeki yanma hissi rahatlıyor.
Biz tam evin önüne geldiğimiz zaman, kollarını göğsünde birleştirmiş ve bize tip tip bakan Nino'yu fark ediyoruz.
Arabadan ilk inen ben oluyorum. Kavgamızdan beri yüzünü görmediğim Nino'ya ters ters bakarak evime giriyorum.
Koşar adım merdivenleri çıkıp, perdenin arkasından aşağıyı dikizleme operasyonuma başlıyorum. 
Ayşe bir köşede arkadaşı ile vedalaşıyor, sonra eve giriyor. Nino yalnız kaldığında, birkaç adım atıp Cemil'e yaklaşıyor.
Nefesimi tutuyorum. Aralarında bir şeyler konuşuyolar ama malesef anlamıyorum. Dudak okuma işinde ee berbatım! Arzu olsa o şimdiye her şeyi anlardı.
Bir süre bir şeyler konuşuyorlar. Cemil arada sanki benim izlediğimi biliyor gibi yukarı bakış atıyor.
Nino, parmak uçlarında yükselip Cemil'in yanağına öpücük kondurduğu zaman dişlerimi sıkıyorum. Anlaşılan o bakımsız saçlarını iyi yolmamışım ben bu k-
"Selin.."
Ayşe'nin sesi ile kendime geliyorum. Beni suç üstü yakaladığı için de panikleyip perdeyi düzeltiyorum.
"Şey, perdeleri kapatıyorum da ben.."
Gülümsüyor.
"Abim ve Nino'yu izlediğini biliyorum."
Kaşlarımı çatıyorum.
"Beni salak mı sanıyorsunuz? Bakışlarınızdan anlaşılmıyor mu sanıyorsunuz? Ya da abimin sana olan düşkünlüğünden?"
Dudaklarım kuruyor, ellerim terlemeye başlıyor.
"Hayatında kimseye eyvallah etmeyen abimi, senin yanında görünce emin oldum."
Omuz silkiyorum ve yanına oturuyorum.
"O kadar belli mi ediyoruz?"
"Eh. Biraz. Ama merak etme herkes anlamaz. Ben ikinizi de çocukluktan tanıdığım için anlıyorum."
Dudaklarımı ıslatıyorum.
"Kızdın mı bana? Bize?"
Ciddi bir şekilde duruyor.
"Abim Nino ile aşk evliliği yapmayacaktı ki.. Biz onu boşuna zorladık, aşık da olur sandık. Ama ben Nino'ya ve sana bakışını bizzat gördüm. Seni gerçekten seviyor olmalı."
Sözleri içimde ölen bazı duyguları yeniden filizlendiriyor.
"Abime destek ol Selin. Çok zor zamanlar geçiriyor. Hele ki yarın onun için çok garip bir gün.."
Kaşlarım çatılıyor.
"Ne var ki yarın?"
İçli bir nefes alıyor.

*

Saat 12ye geldiği zaman, tüm akşam yanımıza gelmemiş Cemil'e bakma kararı alıyorum.
Nino ile konuştuklarını merak ediyorum ama bu konuyu açıp açmamakta kararsızım.
Ayşe'yi bu gece bende kalması için ikna ettim ve erkenden uykuya daldı.  Benim de canım sıkıldığı için Cemil'in kapısını çalıyorum.
Biraz gecikse de kapısını açıyor. Yüz ifadesinden modunun çok düşük olduğunu anlıyorum.  Yavaşça araladığı kapıdan içeri giriyorum.
"Sen iyi misin?"
"İyiyim iyiyim.."
Sözlerine elbette ki inanmıyorum. Elinden tutuyorum.
"Nino canını sıkacak bir şey mi söyledi?"
Bakışları boşlukta sabitleniyor. Öfkeden hemen önceki evre olduğunu biliyorum. Nitekim öyle de oluyor.
"Sürekli bu evlilik işini düşünüyorum Selin. İçinden nasıl çıkarım diye düşünüyorum, ama sonuç ailemi mağdur etmek."
Evlilik muhabbetinin açılması benim de moralimi bozuyor.
"Hayatımda gerçekten istediğim bir şeye sahip oldum ya ben. Tek isteğim, seni sonsuza dek kollarımın arasında tutabilmekti. Ama ben bunu bile başaramıyorum."
"Kendini üzüyorsun böyle düşünerek.."
Ellerini omuzlarıma yerleştiriyor.
"Ben yemin ederim ki bugün sana söylediklerimde, senin bana söylediklerini düşünmedim. Asla senin hakkında böyle sığ düşünmem."
Bakışlarımı kaldırıp dikkatli dikkatli ona bakıyorum.
"Evet çok öfkelendim. Ama tüm öfkem Uğur'aydı. Sevgisinden emin olmadığım birine karşı nasıl sakin kalabilirdim ki?"
Yanağımdan okşuyor.
"Ama ben kendimi biliyorum.. Seni ne kadar sevdiğimi, seni korumak için neler yapabileceğimi biliyorum.. Yani sana aynı şey olmadığını söylerken, aklımda sadece bu vardı."
Hüzünle ve ona duyduğum yoğun sevgi ile kalbimin ağırlaştığını hissediyorum.
Ciddi ciddi bana bakıyor. Gülümseyip parmak ucunda yükseliyorum. Yanağına öpücük kondururken kulağına eğiliyorum.
"Doğum günün kutlu olsun, Cemil."
Hafifçe geri çekiliyor. Yüzüne bambaşka duygular yansıyor.
"Biliyor muydun?"
Omuz silkiyorum.
"Ayşe söyledi bugün."
Hafifçe başını sallıyor. Kolunu sıvazlıyorum.
"Senin için ne kadar zor bir gün olduğunu da biliyorum."
Cemil'in babasının onun doğum gününde vefat ettiğini, Ayşe söylemeden önce biliyordum elbet. Ama bu bilginin bana hayatımın en ağır duygularını yaşayacağını asla bilemezdim.
Yere inen bakışlarını görmek için hafifçe çenesini tutuyorum. Gözleri kızarmış ve dolu dolu olmuş. Bu halini görünce anında ben de gözyaşlarımı serbest bırakıyorum.
"İnsan doğum gününde ağlar mı?" diyorum zorlukla.
Saçlarımı düzeltiyor. Alnıma öpücük bırakıyor.
"Ağlama sakın. Senin ağlamaya dayanamam ben."
Hızla gözümdeki yaşları savuşturuyorum. Kollarımı beline sarıp, göğsüne yapışıyorum.
"O zaman sen de üzülme. Sakın üzülme."
Kolları, onun yanında küçük kalan bedenimde geziniyor. Bir süre öylece duruyorum. Dakikalar sonra, sanki kafamda ampul yanmış gibi geri çekiliyorum.
"Beni seviyorsun Cemil."
Delici bakışları yüzümde sabitleniyor. Yavaş bir hareketle hafifçe başını sallıyor.
Gözlerimi kırpıştırıyorum. Yerimden yükselip, sıcacık dudaklarına öpücük konduruyorum.
Öpücüğü derinleştiren taraf o  oluyor. Bir eli belimi kavrarken diğer eli ile yanağımı tatlı tatlı okşamaya devam ediyor.
"Beni bırakmayacaksın" diyorum nefes nefese ve kollarımı sıkıca boynuna sarıyorum.
Beni tuttuğu gibi ayaklarım yerden kesiliyor. Ellerimi tshirtünün altında bile hissedilen sırt kaslarında sabitliyorum.
Beni odasına getirdiğini anladığım zaman tek eliyle sertçe kapısını kapatıyor.
Eli kalçamı narin dokunuşları ile okşadığı zaman tepeden tırnağa ona hissettiğim arzu ile dolduğumu anlıyorum.
Sırtım onun yumuşak yatağının zeminine değiyor. Onu üzerime çekmem de kısa sürüyor. Parmaklarımı saçlarında gezdiriyorum.
"Emin misin?" diyor burnu, alnıma sürterken.
Alt dudağımı emiyorum.
"İstiyorum" diye yanıt veriyorum sesim fısıltıya dönüşürken.
Üzerindeki tshirtten kurtulmasına yardım ediyorum. Çıplak göğsü, göğsüme değiyor.
Elleri askılı badimin içerisinden girip tenime dokunduğun zaman iç çekiyorum.
Büyük bir açıklıkla yeniden uzanıyorum dudaklarına. Bu sefer öpücüğümüz kesilmeden beni üzerimden kurtarmaya çalıştığını anlıyorum. Kırmızı rengindeki askılı badim odasının köşesine fırlatılırken, aceleci elleri siyah sutyenimin askısını indiriyor.
Dudakları boynuma sürtünüyor. Olduğum yerde, onun hemen altında kasılıyorum ve bacaklarımı kendime doğru çekiyorum.
Tırnaklarım, kasılmalarıma eşlik eden sırt kaslarına batıyor. Boğazından kısık bir hırıltı yükseliyor.
Üzerindeki kıyafetlerinden kurtulmaya başladığı zaman gözlerimi kapatıp derin nefesler alıyorum. Kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyor.
"Selin.."
İsmimi, dudakları dudaklarımın hemen yanındayken söylüyor. Büyük bir istekle, büyük bir ihtiyaçla..
Sırtımı hafifçe yerinden doğrultup, sutyenimi çıkarıyorum ve az önceki gibi kenara fırlatıyorum.
Yüzümü, sanki daha önce hiç görmemiş gibi dakikalarca inceliyor.
Saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırıyor.
Yeniden dudakları benimle buluştuğu zaman, vücudum alev alıyor zannediyorum. Kafam yastığa değip, onu yeniden kendi üzerime çektiğim zaman, ateşinin beni çoktan kül ettiğini anlıyorum.

Bölüm Sonu.

Doğum günüm, Cemil için de özel olsun istedim. Cemil ve Selin'in en özel günü.

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Görüşmek üzere.

Continue Reading

You'll Also Like

78.3K 3.7K 36
Klâsik gerçek aile kurgusuna benzer ama daha olası bir kurgudur; Kızımız eski ailesinden gördüğü baskılar sonucu 18 yaşında ayrı bir eve taşınır ora...
200K 8.6K 30
siz: askerim biçim biçim siz: ölürüm asker için siz: teröristler bana düşmandır siz: asker sevdiğim için Siz: çevik asker giderken siz: teröristler ç...
341K 27.2K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
943K 56.1K 72
"Hiç bir aile karesinde yerim yokmuş ki benim" Ben Buse. Buse Yalın olarak doğmuştum ve şimdi Buse Gamzeli olarak ölecektim. Bu ruhu ölmüş, bedeni ya...