Kaybedenlerin Umudu..(Klaroli...

By bekleyenkiz

96.5K 4.5K 699

Elena ve Caroline kaybettiklerinin acısıyla yeni bir hayata başlamak zorunda kalırlar. Klaus yaşadığı şehrin... More

Kaybedenlerin Umudu..
Hikayemle ilgili açıklama..
Merhaba Caroline..
Bizim Olayımız
New Orleans
Gerçekler Acıdır..
Sarışın Hazine..
Savunmasız..
Aile Gücü
Zaman..
Yıldızların Hikayesi
Teşekkür Ederim..
Korkular..
Yolculuk..
Kararlar..
Fırtına..
Sonsuzluk..
Şimşekler..
Detaylar..
Rüya..
Arafta Kalan..
Yıkımın Başlangıcı..
Cevaplar..
Son Karar..
Gerçek Rüyalar..
Cenaze..
Dolunay..
Duyuru..
Küçük Mutluluk..
İki Kırık Kalp..
Orman ve Yıldızlar..
Masalın Kahramanları..
Duyuru..

Güzel Sonlar

2K 106 19
By bekleyenkiz

1 Yıl Sonra

Caroline Forbes

Her şey normale döndüğünden beri yaşantımıza devam ediyorduk,normal derken öyle sessiz ,sakin,kimsenin ölmediği bir hayat hayal etme yanılgısına düşmemek gerek. Bazı zamanlar ortalık karışıyor bazı zamanlar herkes birbirinden nefret ediyordu,tek fark artık Mikaelson ailesi parçalanmayı bırakmış,bir bütün olarak hareket etmeyi öğrenmeye çalışıyordu. Hope babasıyla annesi fikir ayrılıkları yaşadığında ortayı bulmaya çalışan tek kişi oluyordu. Çünkü diğerleri genelde bir tarafı tutar onun arkasında olduğunu belli eden hareketler yapardı. Ne mutlu ki hiç bir zaman birbirlerini öldürmeyi düşünmediler veya Klaus kimseyi tabutlara tıkmayı düşünmedi. Ben Caroline Forbes bu kavgalarla ilgilenemeyecek bir ruh haline bürünmenin öncesinde genelde Klaus'u sakinleştirme görevimi yerine getirip kenara çekiliyordum. Rebekah ve Stefan dünyayı gezme sevdaları yüzünden aylarca şehrimize uğramıyordu ama biliyordum ki bir telefonla ikisi de burda olurdu. Hatta Rebekah bize gittiği yerlerden fotoğraflar yolluyor ve bizim hayalimizi yaşadıkları için gizliden dalga geçiyordu. Elena ve Damon herkesten uzak bir şehre yerleşip çılgınlıklar yapıyorlardı,genelde bitmek bilmeyen enerjileriyle partilerde gezip gençliklerini(!) yaşıyorlardı. Davina ve Marcel aşk hayatlarını en gizli kapaklı yaşayan çiftimizdi. Kimse onların nerde nasıl buluştuğunu bilmiyordu,hatta dışarda el ele tutuştukları zamanlar bile enderdi. Ama Hope onların çift olduğunu Davina'nın ağzından duyduğunu söylediğinden beri onları göz hapsine almıştım. Kol ve Bonnie hala inatla birbirlerine çekildiklerini kabullenmeyip tuhaf bir ilişki içindelerdi. Ve bu kötü şey başımıza gelmeden önce Bonnie ve ben Kol hakkında dedikodu yapmayı gerçekten çok seviyorduk. Şimdi hastanede bipleyen makineler arasındaki narin bedene bakarken Bonnie diğer yanımda serum kaplı eli nazikçe tutuyordu. Annem yaklaşık beş aydır kanserle mücadele ediyordu. İlk fenalaştığında Klaus onun buraya gelmesi için uğraşmıştı,hastalığını uzunca bir süre benden saklamıştı ve artık son evresine girmişti. Doktorlar sadece kalan ömrünü acısız geçirmesi için bu makinelere bağlamıştı. Ümit kalmadığını öğrendiğim ilk an yapmak istediğim tek şey ona kanımı vermek oldu ama Klaus beni bu yoldan geri döndürdü. Gözyaşları içinde anlatıp odada deli gibi dönerken beni durdurmuştu.

"Caroline bu dediğinin işe yaramayacağını ikimizde biliyoruz."

"Ama denemeliyiz Klaus o benim annem,onun ölmesini öylece izlememi bekleme benden!"

"Bir dakika sadece düşün bunu hiç duyduk mu ? Vampir kanının böyle bir işe yarayabildiğini hiç duydun mu?"
Bir anlığına dediğini düşündüm,ben bu kısa hayatımda böyle bir şey duymasam normal bir şeydi ama Klaus, o bile bilmiyorsa böyle bir şey yok demekti. Yine de denemek zorundaydım.

"Denemek zorundayız anla beni Klaus lütfen kanını ver ona."

Klaus sanki beni rüyadan uyandırmak istermiş gibi hafif bir şekilde salladı elleri iki kolumu kavrar şekilde dururken gözlerime odaklandı.
"Caroline seni anlıyorum sakındığım kanım veya başka bir şey değil sonuçlarını bilmediğin bir şeyi yaparak ya onun kalan ömrünü de kısaltırsan bunun suçluluğu seni yıkar geçer ben buna izin vermem!"

"Ama onu kurtarabilme şansımızda var."

"Caroline böyle bir şey olsa duyardım inan bana bu bizi aşan bir durum."

"O zaman o zaman Hope bir şeyler yapabilir ondan rica etsem bir şeyler bulabilir değil mi ?"

Kafamdan seçenekleri geçirirken Klaus sabrı kalmamış gibi ellerini benden çekti şimdi tıpkı biraz önce benim yaptığım gibi odanın içinde geziyordu,Bonnie koltuğa sinmiş donmuş gözlerle yeri inceliyordu. Odanın sessizliğini bozan tek şey makine bipleriydi.

"Şu an mantıklı düşünemiyorsun Caroline ne konuşursak konuşalım anlamıyorsun,acın seni ele geçiriyor."

Artık sabrım kalmamıştı ağlamaktan yanan gözlerimi umursamadan bağırdım.

"O BENİM ANNEM ANLAMIYOR MUSUNUZ?"

İkisi de bir anlığına bana bakıp sanki hiç konuşmamışım gibi davrandılar cevap hiç beklemediğim bir yerden geldi.
"Ve annen kaderinin ona biçtiği hayatı yaşamak istiyor."

Fısıltıyla söylemiş olmasına rağmen sesindeki acıyı duymuştum,hızlı adımlarla onun yanına oturdum.
"Özür dilerim seni uyandırmak istemedim ben sadece-"
Lafımı yorgunca kesti.
"Anneni yaşatmak için doğal olmayan yollara başvurmaktan bahsediyordun,biliyorum hepsini duydum ve inan bana Care bunların hiçbirini istemiyorum. Tek istediğim son anıma kadar seninle kaybettiğim zamanı telafi etmek."

"Anne böyle konuşma,seni bırakmak istemiyorum daha çok erken,sensizliğe hazır değilim."

Küçük bir kız gibi onun kırılgan bedenine sarılıp ağlamaya başladım. Hıçkırık sesleri odayı doldururken kapıdan birinin çıktığını duydum,geri dönüp bakamayacak kadar kötüydüm.

"En sonunda mutlaka veda etmem gerekecekti sana kızım."

Güçlü çıkarmaya zorladığı sesiyle konuşmuştu annem.

"Daha değil senin ölmene izin vermeyeceğim."

Kendine bakmam için çenemden tutup yüzümü kaldırdı,ağlamamak için derin bir nefes alıp açıklamaya başladı.

"Care,bunları ilk ve son defa seninle konuşacağım. Çünkü bir daha bunu yapabileceğim zamanım olur mu bilmiyorum. Seni ilk kucağıma verdiklerinde güzelliğin karşısında dilim tutulmuştu,senin ışıldayan gözlerin benim için hep destek kaynağı oldu,ne zaman kendimi çıkmazda hissetsem hep senin varlığına tutundum,başımızdan geçen onca kötü olayda her zaman senin mutluluğun için uğraştım,tam bir anne olamadım sana biliyorum ama ne olursa olsun seni ne kadar sevdiğimi hep bilmeni istiyorum,hayatımın en kötü gününde senin cenazene geldiğim gün bunları sana söyleyemediğimi bilmek beni bitiriyordu. Hiçbir zaman sana olan sevgimi açık açık söylemedim ama şimdi tam zamanı gibi duruyor. Seninle gurur duyuyorum Caroline,böylesine güçlü ve harika bir insanın annesi olmak benim hayatımdaki her şeyden daha önemliydi,senin nasıl büyüdüğünü gördüm,artık kendi yoluna girdin ve yeni aileni sağlam adımlarla kuruyorsun. Ölümün ne kadar ani ve istek dışı olduğunu benden daha iyi biliyorsun ve bilmeni istediğim şeylerden biri de kendi ölümüm Caroline. Ben insan olarak doğdum ve bu dünyadan insan olarak ayrılmak istiyorum,doğal olmayan hiçbir tedaviyi istemiyorum,bana verilmiş hayat burada bitecekse buna karşı çıkmak istemiyorum. Senden tek isteğim bu kalan son zamanlarımda yanımda olman. Kaybettiğimiz zamanları telafi etmek istiyorum,bir anne ile kız neleri paylaşırsa onları paylaşmak istiyorum,her şeyi unutup sadece bunu yaşayalım istiyorum. Eh ölüm geldiğinde seni geri kalan ailene emanet edip huzurlu bir şekilde gözlerimi kapatmak istiyorum."

O uzun konuşmadan sonra annemin yanında zaman geçirip son isteklerini yerine getirmek için çaba harcıyordum. Klaus her sabah yanımıza uğrayıp anneme güzel kokan çiçeklerden getiriyordu,onun böyle yapmasını annemin ona olan önyargılarının iyice azalmasına sebep oluyordu,bunu gözlerinden görebiliyordum. Bir gün yine böyle uğradığı bir sabah beni kahve almam için odadan postalamıştı annem. Sağlığı günden güne kötüye giderken uyanık olduğu zamanlarda onun yanından pek ayrılmak istemiyordum ama kesin bakan gözler yüzünden hızlıca kahve alıp geri geldim. Klaus ile konuşmalarına kulak misafiri olamadan duramamıştım.

"Dediklerini yaptırmakta özel bir yeteneğin olmalı Liz."

"Anneliğe inatçılık etki etmiyor bunu kullanıyorum sadece."

Kısa bir sessizlik olduğunda Klaus tekrardan konuştu.

"Benimle özel konuşmak istedin değil mi?"

"Uzun süredir bunu düşünüyordum ne kadar zamanım kaldı bilmiyorken riske girmek istemedim."

"Bana olan nefretini kusmayacaksın umarım."

İkisinin zayıf gülüşleri kulağıma doldu,Klaus'un burda olduğumu anlamaması için nefes bile almıyordum.

"Bir ara bunu da düşündüm ama bu benimle mezara gidecek konuların başında geliyor. Asıl konuşmak istediğim konu tabii ki kızım."

Klaus tepki vermeyince annem devam etti.

"Biliyorsun ben gittikten sonra kötü bir düşüş yaşayacak bunu engellemek için elimden pek bir şey gelmeyecek ne yazık ki, ama sen onun yanında olacaksın, çünkü onun yalnız olması fikri beni iyi hissettirmiyor."

"O hep benimle olacak hiç yalnız kalmayacak."

"Biliyorum Klaus ve bunu yapmayı hiç bırakma,onu sana emanet ediyorum ne olursa olsun zararsız bir şekilde atlatmasına yardım et,seni seviyor eh belli ki sende onu seviyorsun. Ne kadar güçlü görünürse görünsün hala içinde küçük bir kız çocuğu kadar narin."

Gözümden akan yaşları sessizce silerken hıçkırmamak için kendimi zorladım.

"Bana söz vermeni istiyorum bu söylediklerimi yapacağına dair söz istiyorum senden."

Klaus duraklamadan konuşmuştu.

"Liz söz veriyorum Caroline hep benimle mutlu olacak."

Annem derin bir nefes alıp devam etti.

"Umarım sözünü tutarsın aksi durumda kızımı üzersen bir yolunu bulup seni rahatsız etmek için geri gelirim."

Şimdi ikisi de kasvetli havanın dağılmasından dolayı gülüyorlardı,bir iki dakika daha bekledikten sonra sanki onları duymamış gibi odaya süzülmüştüm. Klaus'un bakışlarından pek bir şey okunmasa da annemin gülen yüzü içimi rahatlatmıştı.

Geçmiş zamanları hatırlarken hala farkında olmadan annemin zayıflamış elini okşuyordum. Bonnie beni düş dünyamdan çıkarmak için omzuma dokunduğunda korkuyla irkildim.

"Care beni dinlemiyor musun?"

Ona boş gözlerle baktığımda gözlerini devirdi.
"Üzgünüm dalmışım ne diyordun?"

"Artık hepsine söylemeliyiz,ona veda etmeye hakları var."

Gözyaşlarım benden habersiz süzülürken derin bir nefes aldım. Annemin gerçekten son zamanlarıydı çok fazla uyanık kalamıyor ve kaldığı zamanlarda da çok acı çekiyordu. Hiçbiri annemin hasta olduğunu bilmiyordu hepsinin mutlu hayatlarını uzatabildiğim kadar uzatmak istemiştim ama şimdi kaçınılmaz son beni yıkmadan önce bütün arkadaşlarıma veda etmeleri için haber vermem lazımdı.
"Haklısın bu anneme de iyi gelecektir,Damon ve o garip bir şekilde dostlar değil mi?"

Zoraki bir gülümsemeyle annemin elini öptüm.

"İstiyorsan ben yapabilirim."

Titrekçe nefesimi bırakırken daha fazla ağlamamak için kendimi kastım.
"Bunu yapabileceğime inanmıyorum Bonnie lütfen sen yap."

Bonnie kafasını sallayıp beni kolları arasına aldı,odadan çıkarken telefonu tuşlama seslerini duyuyordum. Konuşmaları duymamak için makine seslerine odaklandım. Geri geldiğinde çatallaşmış sesiyle açıklama yaptı.

"Elena ve Damon akşama kadar burda olacaklar,Stefan ve Rebekah yarına burdalar."

Kafamı sakince salladığımda benim yanımdaki yerini aldı. Ve iki çiftte söz verdikleri zamanlarda gelmişlerdi. Elena ile dakikalarca sarılı bir şekilde ağlamıştık,bana daha önce haber vermedim diye kızarken bir süre sonra kızmaya bir son verip teselli sözleriyle dolduruyordu kulaklarımı. İki gün sonra biraz hava almak için Klaus'un zorlamasıyla dışarı çıkmıştık. Merdivenlere oturduğumuzda eski zamanlardaki gibi beni kolları arasına aldı. Uzun süredir düşündüğüm şeyi söylemeden önce güç almak için derin bir nefes aldım.

"Klaus.."

"Efendim aşkım.."

Söyleyeceğim şey gerçekten benim için dile dökülmesi zor bir şey ama buna hazır olduğumu her zerremde hissedebiliyordum.
"Evlen benimle."

Kaşlarıyla hayretle kalkarken cümlesi dudaklarından döküldü.

"Sen ne dedin?"

"Duydun işte evlen benimle,bugün burda daha fazla zaman kaybetmeden evlen."

"Care bunu öylesine yapmayı gerçekten istiyor musun? Aylarca planladığın bir düğün hayalin değil miydi?"

Bazı zamanlar bunu ona ben kendim söylüyordum ama annemin hastalığından beri ne düğün düşünecek kadar halim var ne de hevesim.

"Boşver her şeyi ben sadece annemin görmesini istiyorum. Hem bu yüzük uzun süredir parmağımda Bay Mikaelson"

Hatırlatma amacıyla parmağımdaki yüzüğü gözünün önünde salladım.

"Seninle evlenmek benim için bir onur Bayan Forbes istediğiniz an sizinle sonsuz ömrümü paylaşmaya yemin edebilirim."

Kalkıp önümde diz çöküp elimi öptü,her şeyi unutup onunla gülmek bana iyi geliyordu.

"Tamam bugün halledelim bunu,annemin daha ne kadar zamanı kaldı bilmiyoruz."

Klaus tekrar beni kollarına aldığında yine o sessiz destek dakikalarını paylaşmaya başladık.

"Akşama hastane odasında yapılabilecek en güzel düğünü gerçekleştireceğiz aşkım."
"Sen ve sevdiklerim olduğu sürece detaylar pekte önemli değil."

Saçlarımın arasına öpücükler bırakırken bir süre daha öyle kaldık ama annemin yanına dönme isteğim fazlalaştığında beni kolunun altına alıp odaya bıraktı.-Akşam yemek saatine kadar ortada kızlardan eser yoktu,hiçbiri Rebekah bile odaya uğramamıştı ve ben bunun sebebinin melez sevgilim olduğundan şüpheleniyordum. En sonunda Elena ve Bonnie içeri girdiğinde annem yemeğini yemeyi çoktan bırakmıştı.

"Nereye kayboldunuz?"

Elena elindeki çantadan beyaz sade bir elbise çıkardığında onlara gözlerimi devirdim.

"Siz ciddi olamazsınız!"

"Neler oluyor?"

Annem merakla bizi izlerken sormuştu.

"Bu bir sır,şimdi Care uslu bir kız olup bu elbiseyi giyiyorsun."

Oflayarak giyiniyor bir yandan da söyleniyordum,üstümdeki elbisenin diğer renkleri onların üstündeydi.

"Ee şimdi ne yapıyoruz?"

"Biz doktorlarla konuştuk anneni özel alana götüreceğiz ve sende uygun bir şekilde oraya geleceksin. Alaric kapının önünde seni bekliyor."

Bonnie annemin yatağının tekerleklerini açarken bir yandan konuşmuş ve odadan çıkmışlardı. Elena en sonunda duvağa benzeyen şeyi kafama geçirmişti. Geri çekilip eserini mutlu gözlerle izlerken dayanamayıp sarıldı.

"Ben gidiyorum Care lütfen yüzündeki o limon yemiş bakışı değiş. Bu senin en mutlu günün olacak."

"Teşekkür ederim Elena,her ne yaptıysanız."
"Şşt ağlama konuşması yapmamıza gerek yok,sadece mutlu ol yeter."

Elena havadan öpücük atıp odadan çıktı,derin nefesler alıp bende ondan çok kısa zaman sonra odadan çıktım. Gerçekten Alaric takım elbise giymiş beni bekliyordu.

"Hazır mısınız gelin hanım,size ben eşlik edeceğim."

Kafamı sallarken koluma girmişti,geçen az sayıdaki insan ne yaptığımızı biliyor gibi sırıtan yüzleriyle bizi izliyordu.

"İnsanlar bakıp gülüyor ,resmen dalga konusu olduk."

"Onlar gülüyor çünkü bu pek rastlanır bir şey değil ama kabul et tamamen hayallerinden farklı."

"Tamda istediğim şeyler var bu düğünde sevdiklerim,sevdiğim adam ve beyaz elbise içindeki ben."

İkimiz gülerken yarım açık kapıdan girmem için Alaric yardım etti,içeri girdiğimiz an patlayan konfetilerle etraf karışık görüntüye bulanmıştı. Tanıdığım herkes burdaydı ve hepsi şu an alkışlarla beni metal hastane aletleriyle yapılmış platformda gülen gözlerle bekleyen adamla evlenmemi kutluyorlardı. Alaric beni Klaus'a teslim ederken yatağında ışıldayan gözlerle bizi izleyen anneme baktım,gerçekten de onun şu bakışları her şeye değerdi. Karşımdaki adam kesinlikle benden daha iyi durumdaydı,son derece karizmatik olmasına sebep olan takım elbisesiyle ve gülümseyen yüzüyle bana aşkın ne demek olduğunu hatırlatıyordu. Damon boğazını temizleyip öne çıkarken gözlerimi devirdim.

"Gerçekten Damon mu?"

"Benden daha iyisini bulamazdın Barbie."

Odada gülüşmeler yükselirken Damon elleriyle susturdu.

"Şimdi ikisinden biri burdan kaçmadan şu nikahı kıymak istiyorum."

Klişe sözler Klaus'un o ninni gibi gelen sesiyle benim kalbimi yerinden çıkartacak kadar heyecanlandırıyordu. Bende titreyen sesimle yeminimi tekrarlarken Hope bir adım öne çıkarak babasına yüzükleri verdi. Ona göz kırpmayı akıl ettiğimde kıkırdayarak yerine geçti. Hafiften sarsılan elimi nazikçe tutup ne zaman aldığını bilmediğim yüzüğü geçirirken bende aynısını yaptım.

"Gelini öpebilirsin."

Tutkulu bir öpücüğün ortasında kendimizi kaybederken etraftaki alkışları hayal meyal hatırlıyordum. Klaus geri çekilip yaramaz bakışlar atarken daha fazlasını istememesi için tehditkar bakışlar atmaya başladım. Anneme yeniden baktığımda hem alkışlayıp hem ağlıyordu. Gidip ona sarıldığımda kulağıma iyice yaklaşıp kısık bir sesle konuştu.

"Küçük kızımın düğününü gördüğüme göre bu hayattan daha ne isteyebilirim ki. Mutlu ol Care her zaman ne olursa olsun o güzel gülümsemen yüzünden eksik olmasın kızım."

İlk dans edildikten sonra çiçeği kızlara doğru attığımda Hayley kapmıştı. O Elijah ile bakışırken Hope hala kıkırdıyordu. Klaus beni belimden tutup kendine çektiğinde beklentiyle sordu.

"Yapabildiğimiz en iyisini yaptık beğendin mi düğünümüzü."

"Her saniyesine bayıldım son aşkım,seni seviyorum."

"Bende seni seviyorum sonsuz aşkım,karıcığım,Bayan Mikaelson"

3.Kişinin Gözünden

Düğünden sonra Caroline annesinin daha da kötüleştiğini doktorlar söylemeden de anlayabiliyordu,iyice kilo vermiş yemek yiyemiyor olmuştu. Ama Liz Forbes hiçbir zaman şikayet etmeyip gülücüklerle geçiriyordu ömrünün kalan günlerini. Ziyaretine gelen herkes bir daha onu göremezmiş gibi son vedalarını ediyor ve öyle gidiyordu. Damon ile veda ederken oldukça gözyaşı dökmüşlerdi,hatta Damon ona en iyi viskisini getirmiş doktorlardan gizlice içirmişti. Liz genç kızlar gibi ortak olduğu bu suçla birlikte son kez eski günlerine dönmüştü. Ve hiç istenmeyen son, bir hafta sonra bir gece vakti geldi. Liz Forbes uykusunda hayata veda ederken ölümü hiç korkmadan karşılamıştı. Geride bıraktığı kızını doğru kişilere emanet etmenin huzuruyla aniden terkedivermişti bu dünyayı. Caroline Forbes annesiz ilk zamanlarında tökezlese de her zaman onu tutacak birilerini bulmuştu yanında,en çokta artık kocası olan Klaus'u. Ona kırılacak bir bebek gibi davranıyor ve en ufak hareketini izliyordu, Caroline biliyordu ki eğer o olmasaydı insanlığını kapatma seçeneğini düşünürdü. Ama fikri ilk düşündüğünde bile kendine saçma gelmişti bunu Klaus'a yapamazdı,ailesine yapamazdı. Klaus Caroline'in uzun zamandan sonra ilk gülümsemesini gördüğünde kalbindeki baskı yavaş yavaş azalmaya başlamıştı,onun mutlu olması için elinden geleni yapıyordu. Onun gülen yüzüne,bitmeyen neşesine aylarca hasret kaldıktan sonra bu gülümseme ilaç gibi gelmişti. Şu an aile yemeğinde gülen gözlerle buluştuğunda kız ona biraz daha sokuldu.
"Teşekkür ederim Klaus her şey için,sen olmasaydın çoktan pes etmiştim."

Kızın yere değen bakışlarıyla buluşmak için eliyle çenesini kavradı.

"Teşekkür ederim hayatımı daha iyi bir yere çevirdiğin için son aşkım,beni daha iyi biri olmaya ikna ettiğin için,sen olmasaydın bazı şeylere bu kadar istekli olmazdım."

Caroline dolu gözlerinin akmaması için derin derin nefesler alıp gözlerini kapattı,Klaus onun dudaklarına uzandığında acısını unutturmak istercesine derin bir tutkuyla öpüyordu.

Masalın kahramanları normal hayatlarını yaşamaya döndüklerinde daha mutlu olmak için ellerinden geleni yaptılar,hepsi ertelenemeyecek sona gelmeden önce bütün isteklerini gerçekleştirmek için daha hırsla çabaladı ve kaybedilen zamanları telafi etmek için harekete geçtiler.

Stefan-Rebekah çifti hastalık yüzünden kesilen dünyayı gezme işine geri döndüler, Rebekah hala onlarla uğraşmak için gittiği her yerden kartpostal atıyordu. Özellikle Klaus'un kartpostalları incelerken hep ince bir gülümseme yüzünde olurdu.

Elena-Damon çifti büyük bir şehre yerleşip ordaki normal insanların koşuşturması içinde kendilerine yer edindiler. Elena tıp eğitimi alırken,Damon kendine en uygun şeyi yapıp bir bar açtı. Bütün içkileri kendisi içmemeyi öğrenene kadar oldukça zor zamanlar geçirmişlerdi.

Alaric Jeremy ile aynı kasabaya yerleşip ordaki lisede öğretmenliğe başlamıştı,bu onun için en iyi yol gibi duruyordu. En sıradan hayat onun olsa da en mutlusu da o gibi duruyordu.

Kol-Bonnie çifti en sonunda birbirlerini kabullenip bol çalkantılı,fikir ayrılıklarının olduğu ama tutkunun en zirve olduğu bir ilişkiye başlamışlardı.

Elijah-Hayley çifti küçük bir törenle evlenip ilişkilerini zirveye taşımışlardı,Hayley sürüsüyle ilgilenmek için onlarla birlikte yaşamak zorunda kalsada Elijah hiç şikayet etmeden onunla kalmıştı.

Davina-Marcel hala gizli bir şekilde yaşıyorlardı ilişkilerini. Kimse onları rahatsız etmek istemiyor ve hiçbir şey bilmiyor gibi devam ediyorlardı.

Camille ise bildiğiniz gibi her işe burnunu sokmaya devam ederken Hayley ve Caroline onunla uğraşmaya bayılıyordu.

Hope ise babasıyla birlikte harika işler başarıyordu,cadıları kontrol altına aldığından beri şehirde daha az insan ölüyor daha az kavga çıkıyordu. Ve Klaus'un ona bakışlarını gören herkes nasıl gururlandığını anlayabiliyordu.
Küçük Hope kaybeden onlarca insanın umudu olarak hayattaki rolünü devam ettiriyordu. Ne mutlu ki artık o kaybedenlerin her biri ayrı mutlu hayatlarına dönmüş ve kaybetmenin izlerini siliyordu..







Kaybedenlerin Umudu kitabının son bölümünü yazıp burda bitiriyorum,hikayeme gösterdiğiniz ve hala göstermekte olduğunuz her güzel tepki için teşekkür ediyorum.

İyi ki varsınız,sizler sayesinde yeni hikaye yazma cesaretini gösterip yeni insanlarla tanışıyorum sizler sayesinde bir şeyler yazıp kendi sıkıcı hayatımdan uzaklaştım. Her şey için çok teşekkür ediyorum tekrardan umarım başka bir Klaroline hikayesinde daha birlikte oluruz.

Huzurlu günler sevgili okuyucularım kendinize iyi bakın..

Continue Reading

You'll Also Like

396K 36.3K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
6.5K 981 121
Ey Avnî! Sevgilinin sana ram olacağını sanma Sen İstanbul padişahısın o Galata'nın şahıdır
11.6K 540 14
Bu hikaye temelinde Süsen ve Ömer olmak üzere Kardeşlerim dizisinin belli bir bölümden sonraki başka bir versiyonu olarak yazılmaya başlanmıştır. Mü...
4.4K 499 16
sen beni unutmaya calışırsın kalbin unutmaz kalbini yerinden sökersin sana kalbimi veririm ben ölürüm ama sen kalbinde beni yaşatmaya devam edersin