LEYLA

By gizemmgurbuzz

63.3K 5.8K 2.3K

İskoçya'dan Osmanlıya uzanan destansı bir aşk... More

LEYLA
1 İsyan
2- Kaçış
3- Fersah fersah özgürlüğe...
4- Çaresiz bekleyiş...
5 - Beklenmeyen teklif
6 - Zor Karar
7 - Talih Kuşu
8 - Yolun Sonu
9 - Sürgün
10 - Burada Kurt benim!
11 - Misafir
12 - Aytuğ...Ben, gel, su...
13 - An bu an...
14 - Veda
15 - Yeni Düzen
16 - Vicdan
17 - Kibir ve Önyargı
18 - Güzel Ahlak
19-Ey sevgili hoşgeldin...
20 - Kaçak
21 - Kısas
22 - Toz kaçtı...
23 - Sultan Köşkü
24 - Helal edesin...
25 - LEYLA!
26 - Gelin Toyu
27 - Biçare...
28 - Sen Leyla ben Mecnun
29 - Kader...
30 - "Hadi İnşallah"
31 - İki kişi tek nefes "Hu"
32 - Vuslat
33
34 - Aşk yaptı
36 - Ar ederim!
37 Ben Allah
38
39 Nikah!
40 Yeniden...
41 Gelin
42 Haber
duyuru
43 Mektup...
44 Mecnun...
45 Tevbe
"الن تأتي" 46
47 Vuslat
48 Neredesin...
49 Münasip değil...
50 "Saadet-i Saniyem"
51 Hasret...
52. Bölüm
53 Mahkeme
54 Nasip et ya rab!
55 Ham ham!
56 Eğlence...
--Düğün--
58 Allaha emanet
59. Bölüm
60 Hoşçakalın
Final (1. Kısım)
Seri Sonu Finali
Teşekkür

35 - Kaşık!

884 93 29
By gizemmgurbuzz

Laia, babasının kuruyan elbiselerini eliyle güzelce düzleştirdikten sonra giyinmesi için bırakıp dışarı çıktı. İçinde bir hoş telaş vardı genç kızın. Anne babası ile Çolpan Hatun ve Tunahan Bey'in karşısına çıkacak olmak onda değişik duygulara sebep olmuştu. Sencer'e kestirdiği kuzunun etinin bir kısmını almış, kalanını durumu iyi olmayan ailelere vermesi için Yaman'a bırakmıştı. Bu yaptığı kavurma yeterince çoktu. Fazlasını da Aycan'a verecekti ki kız artık tek başına olmadığını sonra da yiyebileceklerini söyleyip tuzlamasını önermişti. Tuz ile çömleğe basıp soğuğa koyarsa duracak diyordu. Laia etin tadına bakıp dudak büktükten sonra içeri döndü. "Desdur var mı? "

"Laia? " Jenna dışarıdan anlamadığı şekilde seslenen kızına bağırdı.

"Müsait misiniz? " Laia başını iki yana salladı. Nece konuşacağını şaşırmıştı genç kız."

"Gel" Robert üstünü başını düzeltti. "Bunlar bizi şimdi ne için çağırıyor? Adetten erkek ayağına mı gideceğiz? "

"Çolpan Hatun bu klanın leydisi baba. Bizi yemeğe çağırdı çünkü sizleri görmek istiyormuş." Laia babasının anlayabileceği şekilde açıklamaya çalıştı.

"Lord Aytuğ'un annesi mi? "

"Evet anne."

Jenna, Aytuğ denince bakışlarını kaçıran kızına kaşlarını indirip kaldırdı. "Oraya böyle mi gideceksin Laia?" Kızı burada da çuval gibi şeylerle dolanıyordu anlaşılan."

"Ben hep böyle giyiniyorum beni tanıyorlar... "

"Elbisen yok mu Laia? Yoksa bu senin mi? " Jenna üzerindekine baktı. "Ben kuruyanlardan giyerim kızım. Bunu sen giy. Leydi yanına bu halde çıkılmaz!"

Laia annesini kırmak istemedi. Üzerindekini çıkarmasını hiç istemedi "b-benim elbisem var... K-kuruyor." diyiverdi. Elbise nerede kuruyordu bilmese de... "

"Git al Laia! Kurumuştur kızım."

"Tamam anne." Laia umutsuzca kafa sallayıp kendini dışarı attı. Ardından yürümeye koyuldu. Ne yapsa bilemedi genç kız. Bir müddet dolanması ardından Aycan'ı çadır kenarına su dökerken gördüğünde dudaklarını kemirerek yanına gitti.

"Leylam... Sen bey otağına gitmeyecek miydin? "

"He... Gidecü ben emme anam elbise giy dep inatlaşır... Bende yok... Benimki o giyecü... Ben çok üzdü ana. Giymecü dese... " Laia iç çekti.

"Aşk olsun Leylam ben neciyim burada... Sana kaç kere dedim kumaş al ben dikecü sana diye... Gelesin benim yeni elbiselerden vereyim sana."

Laia çekingen bir tavırla Aycan'a baktı. "Ben kumaş alacu bana çok elbise gerek."

"Dikeriz Leylam telaşlanmayasın... Hadi gel. "

Laia içeri girip kızın büyük çeyiz sandığı başına ilerledi. Aycan içini açıp yeni kadifelerden satenlerden çeyizlik kaftanlarını ona gösterdi.

"Hangisini beyenirsen al Leylam."

"Ben parlak sevmiyor." Laia parlak sarı yeşil kaftanlara baktı.

"O vakit... " Aycan elini alta götürdü. Oradan daha günlük lakin güzel koyu mavi bir kaftan çıkarttı. "Bunu giyesin Leylam. Bu çok parlamaz."

"Bana senin günde giyecü elbise gerek Aykız... Toya mı gidecü? "

"Olmaz. Bu yemek özeldir. Hem sen demedin mi anam güzel elbise sever diye. Kırmayasın anacığını hayde!"

Laia dudaklarını kemirerek koyu mavi gümüş işlemeli kaftanı alıp kendi çadırına doğru ilerlemeye koyuldu.

"Geç kalmasak!" Jenna üzerini ve saçını kontrol etti ardından Laia'nın verdiği şifonu ardından yaptığı topuz üzerine tokaladı.

Laia kafa sallayıp kaftanı açtı. İçinde saten beyaz bir iç elbise, gümüş iplikten örgülü kemeri bol bol inen kolları vardı. Genç kız kaşlarını kaldırdı.

"Bu da güzel bir elbise Laia... Hadi kızım yardım edeyim şu saçını tarayalım... "

Laia ses çıkarmadan kaftanı giydikten sonra annesinin önüne geçti. Annesi tasa aldığı su ile saçlarını tararken onların çok güzel uzadığından keyifle bahsetmekteydi.

"Yalnız otururken çok yere değiyor. Biraz kessek. Kirlenmesinler." Jenna kızının saçlarını öptü. "Ama çok değil."

"Kesmeyelim..." Laia yeniden dudaklarını kemirdi.

"Hı... Peki... " Jenna kaşlarını kaldırıp indirdi. Ucundaki ezikleri temizleriz daha canlı görünür öyleyse... Kadın kızının saçlarının bir parçasını keyifle örüp tepesinden taç yaptıktan sonra kalanını yeniden taradı.

"Onları topla anne yemeğe giriyor."

"Keselim işte"

"Olmaz."

"Ya... " Jenna gözlerini kırpıştırarak sırıttı. Ben erkeğim diye dolanan kızına kim olduğunu hatırlatan birisi çıkmıştı belli. O birisinin dede değil de çadır etrafında gezinen klan lordu olduğu ise su götürmezdi. Lakin ses etmeyecekti. Ne olacakları belli değildi ve Robert Abraham ile gitmek istiyordu.

"Laia annesine doğru döndü kadın eline aldığı öğütülmemiş kırmızı biberi yanaklarına ve dudaklarına sürttüğünde ise kaş çattı. " Yapma anne... O kadar değil." Genç kız eliyle dudaklarını sildi yanmıştı şimdiden.

"Çok güzel oldun Laia... Aynan nerede kızım?"

Laia küçük aynasını kenardan alıp kızaran yanakları ve yanmaktan koyulan dudaklarına baktı. Annesi saçlarını omzu üzerinden önüne attığında ise genç kız Aycan'ın verdiği başlıktan saten yazmayı çıkarıp uzattı. "Bunu ardıma tak anne. "

Jenna uzun örtüyü kızının ardına tokalayıp kafa salladı. Pekala kendi giydiklerinden epey farklı şeylerdi bunlar. Hiç bir yerleri açık değildi lakin buranın göreneği bu şekildeydi belli ki. Yine de güzeldi. Jenna şu an bulunduğu çadıra şöyle bir baktı. Şikayet etmeyecekti. Şükür ki hayattalardı. Şükür ki kızları iyiydi. Jenna herşeye razıydı.

"Hazır mısınız? " Robert içeri girip kemerine kamasını sıkıştıran kızına baştan ayağa göz süzdü. "Üzerini neden çıkarttın Laia? "

"B-ben annem... "

"Çünkü bir yemeğe davetliyiz" Jenna kocasına anlamsız bir mimik yaptı.

Robert kızının güzel parlak saçlarına allanmış yanaklarına ve renklenen dudaklarına bakıp başını iki yana salladı. Adam iki oğlu oluşuna alışıktı. Laia'yı hiç bir zaman genç bir kadın gibi görmemişti lakin şu an öyleydi. Güzel genç bir kadındı. Robert ise koca kıskanç bir adamdı. "Gel buraya!"

Laia babası yanına gidip uzattığı koluna girdi. Ardından kapıda papuçlarını geçirerek dışarı çıkıp otağa ilerlemeye koyuldu.

"Burada Lordlar köy içinde yaşıyorlar demek."

"Burada Allah'tan başkası karşısında eğilmek yok baba. Elbet Lord'a saygı var lakin bizdeki gibi değil köyden bir adam dilediğince Lord'u ile konuşuyor. Hep beraber yemek yiyebiliyorlar. "

"Buranın pederi kim Laia? "

"Peder değil şeyh var baba. Civarda kiliseler ve pederler de var dilerseniz sizi götürebilirim."

"Yakın zamanda gitmek isterim." Jenna kafa salladı.

"Bir ara beni buranın şeyhi ile görüştür Laia!" Robert kafa salladı. Sanıyordu ki onun artık kilise ile bir işi yoktu.

"Olur." Laia da iç geçirerek kafa salladı. "Fakih burada islamı anlatıp ibadet ettiriyor."

Robert kafa salladı. Fakih denen adamdan islama nasıl girebileceğini sorması gerekiyordu lakin kızı yanında bu işi yapamazdı. Laia'nın islam aleminde de ayaklanma çıkarmasını istemezdi.

Laia otağ kapısına geldiklerinde alpe hızlı bir bakış attı. "İçeri haber sen!"

"Gelin Leyla bacım. Sizi beklerler."

Laia babasının kolundan çıkıp annesinin yanına geçerek ona tutundu. Çadır kapısı açıldığında ise başını öne eğip yanaklarındaki havayı heyecan ile üfledi.

Aytuğ ayaklanarak gelenlere baktı. Laiası'nın alışılmışın dışında giydiği kaftanına içindeki güzelliğine karşın bakışlarını babasına çevirerek bu defa elini göğsüne koyup selam verdi.

"Kozu! " Laia elini dizine vurdu. Unuttum ben kozu! "

"Kızım? " Jenna gözlerini büyüterek boğazını temizledi.

"Gidip getirecü."

"Durasın Laia Hatun! " Aytuğ öne adımladı. "Bakıt! "

"Emret beyim! "

"Gidip Leyla Hatun'un çadırı-" Aytuğ kıza baktı. "Laia Hatun kazan nerededir?"

"Eşikte, ocakta." Laia gözlerini kırpıştırdı.

"Gidip kazanı getiresin!" Aytuğ alpine işaret edip önüne döndü.

"Hoşgelmişsiniz." Tunahan kızın heybetli babasına ve gözleri Maral kadar güzel anasına baktı.

"Hoşgeldiniz diyor."

"Hoşbulduk." Jenna eğilip reverans yaptı. Ardından kendi yaşlarındaki kadına ve yanında duran güzel kıza ve onlardan biraz daha genç kadına baktı.

"Hoşbulduk." Robert de hafifçe selam verdi. Ardından Abraham'a döndü. "Sen nasıl anlaşıyorsun bu insanlarla Abraham? "

"Bu genç beyler benim dilimi bilir Robert."

"Gelesin Jeyna Hatun! Oturasın!" Çolpan tedirgin görünen kadına el etti. "Leyla oturt kızım ananı atanı."

"Çolpan Hatun oturmanı söylüyor anne." Laia annesini karşılarında gösterilen yere yönlendirdi. Babası da hemen yanlarına geçti.

Çolpan, kadına ve Leyla'nın çokça benzediği iri yarı adama şöyle bir baktı. Evvela kızları ardından bu insanlar ne diye sürülmüş olsunlardı ki?Leyla da ayrı bir güzeldi. Çolpan'ın resim diye önüne koyup seyir edesi gelmişti. Kadın hafifçe kaşlarını kaldırarak bakışlarını Abraham ve adı her ne ise ağaya çeviren oğluna baktı.

Maral göz ucuyla Tunahan'a Laia'yı, ardından Aytuğ ağasını işaret ederek gülümsedi. Tuna kaş çatınca da iç geçirip önüne döndü. "Hadi inşallah... "

"Maral! "

Genç kız annesine göz kırpıştırıp bu defa Laia'ya baktı. "Ananın hali nasıldır Leyla Hatun? Elleri daha iyi mi? "

Jenna kızının çevirmesi ile ellerini kucağında bir etti. "İyi olduğunu söyle kızım!"

"Eyi. Börü ilaç yaptı."

"Ala... " Çolpan kafa salladı. Sor hele bir eksik var mıdır? "

"Yok" Laia kafa salladı. "Teşekkür biz."

"Neyi bekliyoruz? " Robert Abraham'a eğildi.

"Şeyh gelecek Robert."

Robert genç oğlanlara baktı. Biri daha açık renk Eathan kadardı. Aytuğ da Aodh kadar vardı. Adam bakışlarını düşürüp önündeki tabağa ve yiyeceklere baktı. Sofra nerede olsa sofraydı lakin Ian olmadan yediği her yemek adamın boğazındaydı. Kim bilir ne yapıyordu... Robert onun stresi kaldıramayan bünyesini düşündüğünde boğazında ona acı veren yumruyu güçlükle yutkundu.

Aytuğ garip sessizlik içinde bakışlarını evvela kısa bir an Laia'ya kaldırdı lakin ona bakmaya dayanamaz olmuştu. Hatun gözlerini kaldırıp onu yakaladığında ise elini sakalına sürüp anasından yana baktı. "Şeyhim gecikti ana! Bakış gerek mi? "

"Gelir oğul. Sabredesin!" Çolpan kafa salladı.

Laia da etrafa bakınırken kapının açılması ve önden Fakih'in arkadan Bakıt'ın kazan ile girmesi ile iç geçirdi. 
Herkes ayaklanmaya çalıştığında adam eliyle onlara oturmalarını işaret etti.

"Esselamı aleykum. Kusuruma bakmayasınız geciktim."

"Aleykum selam ve rahmetullah ve berekatüh."

"Estağfirullah şeyhim! Gelesin buyurasın!" Aytuğ kenara kayıp yanındaki boşluğu işaret etti.

"Şeyhim." Abraham ellerini önünde çapraz edip eğildi. "Şeref verdiniz."

"Hoşgeldiniz" Fakih adamı Arapça selamladı. Ardından kazanı bırakan Bakıt'a el etti. "Oturasın Bakıt Alp! Göz hakkını alasın!"

"Estağfirullah şeyhim. ben yediydim."

"Olmaz! Oturasın, yiyesin!"

"Otur Bakıt!" Aytuğ el etti.

"Masadaki yiyecekleri görüp ya canı istediyse diye şeyh askerin oturmasını istiyor." Laia, Keltçe konuşarak sessizce açıkladı.

Robert kendince gülümsedi. Ardından adamın aydınlık yüzüne baktı.

"Yabancılık çekmeyesin." Fakih adama ne diyeceğini bilemedi.

"Atı(adı) Robert." Laia kafa salladı.

"Ro-b... "

"Ro rot! "

"Rorot Ağa" Fakih kafa salladı.

Jenna gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı.

Laia ise dudaklarını dişleyerek gülümsedi.

"Bismillahirrahmanirrahim... Afiyet ola!" Aytuğ önündeki büyük ekmeği bölüp yanlarına uzattı.

Jenna bir müddet ekmeğin bölüme bölüne önüne gelişini izledi. Ardından yiyeceklere baktı. Beline sıkıştırdığı mendili kucağına serip servis için bekledi kadın.

"Maral, Leyla aş koyasınız!" Çolpan kızlara el etti.

Laia, Maral ile ayaklanıp tabaklara kendine yakın aşlardan koymaya koyuldu. Maral da çorbaları koyuyordu. Genç kız Aytuğ'un kendisine bakıp kazanı işaret etmesiyle belli belirsiz tebessüm ederek az birşey tabağın kenarına koyup uzattı.

"Kuş mu yemlersin hatun?" Aytuğ çenesini tutamadı.

"Ya hatun sen ağama kazanı veresin." Tuna kıza gülümsedi.

"Atana koyasın Leyla Hatun!"  Çolpan dilini şaklattı.

Jenna kızının ne diye hizmet ettiğini anlamasa da ses etmedi. Önüne konulan çorbayı kibarca yemeye koyuldu.

"De bak hele bu nasıl aş yemek!" Menekşe görümcesine eğildi.

"Beğenmedi herhal." Çolpan kadının kaşığı elinin ucuyla tutup küçük küçük ağzına götürüşünü izledi.

Jenna ise avuçlanan kaşığa hala anlam veremiyordu. Aynı şeyi kızının yaptığını ve kaşığı kendisine dik tutarak ağzına soktuğunu fark ettiğinde gözlerini büyüterek Laia'ya baktı. "Kızım kaşığı yemeyeceksin! Ayıp!"

Laia ağzındakini püskürtmemek için güçlükle yuttuktan sonra sırıttı. "Burada usul bu anne."

"Döndük mü başa leydi... Bak ben hep dopru yapıyormuşum." Robert kendince güldü. Ardından Abraham'ın eliyle pilava uzanışına baktı. "Daha iyisi de var... "

Jenna kaş çatarak gözlerini kırptı.

"Bir sorun mu var Leyla?"

"Yok... Anam kaşık düzgün ye der. " Laia sırıttı. "Kursağa sokma dep kızdı."

Aytuğ, hatunun kaşık tutuşunu başka hale getirmesi üzerine kaşlarını kaldırdı.

"Kültür başkacadır diyesin." Tunahan kaşığı biraz fazlaca ağzına sokup  güldü. "Biz böyle doyarız."

"Onlar böyle doyuyormuş." Laia başını iki yana salladı.

"Biz öyle kusuyoruz." Jenna iç geçirdi.

Robert gülecek oldu lakin avcunu ağzına sürtmekle yetindi.

Yemek ardından kadınlar başka bir odada şerbet ve tatlı yemek için geçtiklerinde Laia transa geçmiş bir halde çeviri yapmaktaydı. Çolpan Hatun annesi ile günlük şeylerden konuşmuş bu civarı anlatmıştı. Annesi de sakince kadına karşılık vermişti. Vakit epeyce ilerlediğinde ise kalkmışlardı.

"Anana pek memnun olduğumu söyle Leyla Hatun!"

"Tanıştığına memnun olduğunu söylüyor."

"Ben de." Jenna kadına gülümseyerek kafa salladı. "Misafirperverliklerine teşekkür ederim."

Laia cümleyi çevirmesi ardından odadan çıkıp kapıya yöneldi.

Postlarda oturmuş olan adamlar onlardan yöne baktıklarında ayaklandılar.

Robert dizlerini tutarak kalktı. Ne diye koltuk yoktu? Anlam veremiyordu adam. Lakin pek umursamamıştı. Fakih denen adamın anlattıklarını Abraham çevirirken dinlerken zaman öylece geçmişti. "Gitti biz."

Aytuğ adama gülümseyerek başıyla selam verdi "Yeriniz başım üstüne! "

"Senin başın üstüne yumruk gerek!" Robert oğlana gülümsedi.

Genç adam Laia'nın gülmesiyle bakışlarını ondan yöne çevirip güzel yüzüne baktı yeniden. Etrafta böyle dolanmasındı hatun. Aytuğ'un aklı çıkardı. O saçları ne oldu da birden dökülüvermişti. Aytuğ, Laia'nın babasının koluna girip çadırına yönelişini eli belinde izlemesi ardından kalkan şeyhini selamladı. "Sizi geçireyim şeyhim!" 

"Bu insanları nerede buldun Aytuğ Bey?"

"Laia Hatun onları Constantiniye'de arardı lakin yalnızca bakınırdı şeyhim. Bende Mahir'e etrafı bakınsın dediydim. Meğer oradalarmış... "

"Eyi ettin Aytuğ Bey... Leyla pek içlenirdi ana atasına..." Fakih kafa salladı. "Peki ya kimdirler? Ahali bilmek ister tedirgindir. "

"Bilirim şeyhim. Gelir ayak sorasım yoktu lakin öğrenirim." Aytuğ yanaklarındaki havayı üfledi.

"Tasalanmayasın Aytuğ bey! Leyla ne ise atası da öyle görünür. Yüzlerindeki mahçubiyet ve tedirginlik bizimkinden çoktur... "

"Öyle mi dersin şeyhim?" Aytuğ gözlerini düşürdü.

"Rabbim hayır etsin!" Fakih çadırından tarafa baktı. "Sağolasın ben imdi giderim."

"Allah rahatlık versin şeyhim."

"Müslümana rahatlık yoktur Aytuğ Bey."

Aytuğ şeyhine gülümseyerek selam vermesinin ardından geriye dönecekti ki  elindeki kazan ile otağdan çıkan Laia'yı gördüğünde gözlerini sıktı. Vakit bilmez dereye inerdi yine belli... Genç adam bir müddet yerinde yaylandı lakin peşine takılmadan da edemeyecekti.

Laia biraz temiz hava almak için kazanı bahane etmişti. Genç kız kendini çok fazla sıktığını düşündü.  Lakin yemek beklediğinden daha rahat geçmiş Çolpan Hatun da fazlaca soru sormak yerine sohbeti tercih etmişti. Belli ki sık boğaz etmek istememişlerdi. Laia tanımıştı bu insanları. Nezaketleri kaşık tutuşlarından değil , ruhlarından geliyordu. Genç kız saçlarını geriye ittirip elbisenin eteklerini toparlamaya uğraşarak kazana bir parça su alabilmek için eğildi. Bunun yağı kaynamadan sökülmezdi. Şurada kaynatıversindi. Bu sırada da düşünmeye devam ederdi. 

"Deli hatun!" Aytuğ dalgın görünen hatuna çokça yaklaşmış birden konuşmuştu. 

Laia ürkerek kazanı elinden saldı. Genç kız tutmak için eğilirken eteğine takılınca derede buluverdi kendini. 

"Leyla!" Aytuğ, hatun suya düşünce korkuyla çöküp  eğildi. Neyseki suyun burası sığ idi. "Gelesin hatun! Üşüyecen!" genç adam gülüşüne engel olamadı. 

"Seni dövecek ben!" Laia eğilip kazanın ucundan tuttu ardından kolundan çeken adamdan destek alıp kenara bastı. 

"Hayde çıkasın!" Aytuğ kazanı almak için elini uzattı. "Onu kaybetmeyesin!" dedi gülerken.

"He!" Laia adamın uzattığı elini tutup kendini yukarı çekerek kazanı kenara bıraktı ardından başını kaldırıp Aytuğ'a baktı. Genç kız aşağıda adamın elini tuttuğunu fark ettiğinde hissettiği sıcaklık ile parmaklarını sıktı lakin Aytuğ elini çekip ikisini de ardında birleştirdi. 

Genç adam avcuna değen parmaklardan sakınarak ellerini ardında birleştirdi. "Hakkını helal edesin hatun! Kazana uzandıydım." Aytuğ kadının ay ışığı altında yıldız gibi parlayan gözlerine ardından su damlacıklarının süzüldüğü çehresine ve ıslak saçlarına bakıp bir adım geriledi. "Bu işi edecek vakit mi bulamadın Leyla?"

"Ben bilemedi böyle mecnun gelecek arkaya!" Laia kaş çatarak yüzünü sıvazladı. Su da epey soğuktu. 

Aytuğ üzerindeki yarım kollu cübbeyi çıkarıp kadının omuzlarına serdi. "Mecnunun işi ne hatun... Leyla gördümü..." Aytuğ elini savurdu. "Durmaz takılır ardına!" genç adam kadının cübbeye sarındığını fark edince başını iki yana salladı. "Hayde çadırına gidesin Laia. Üşütmeyesin! Toparlayamazsın madem böyle entari de giymeyesin!"

"Sen beni suç yapıyor. sen düştü beni suya!" 

"Tövbe ben mi ittim hatun seni?"

"Sen ses yaptı ben korktu."

"Korkacaksan bu vakitte suya inmeyecen hatun! Senin işin nedir burada!" Aytuğ kadına kaş çattı.  "Atan bilir mi burada gezdiğini?" 

"He bilir!" Laia saçlarının suyunu sıktı. 

"Onları da savurmayasın ortada!" 

"Sen hem suç hem güç!" Laia adama sorar bakışlarla kafa salladı. "Bana emir emir! "

"Ben senin beyinim hatun!" Aytuğ bakışlarını kaçırdı. "Oba beyiyim!"

"Eyi dön obaya ver emir!" Genç kız kaş çattı. "Sen bana emir yasak!" Laia adam ile evvelden sakin güzel muhabbet ederken birden bire ne diye hep kavga eder olduklarına bir anlam veremiyordu. 

"Hayde Leyla! Hayde çadıra!" Aytuğ dilini şaklattı. Kadın eğilip kazanın ucundan tutarak onun karnına doğru sertçe ittirdiğinde hafifçe öksürerek kazanı tuttu. "Bunu yuğasın oba beyi!"

"Ben mi yuğacam kazanı hatun?!" 

"He! Ben çadıra gidecek bu pis mi kalacu? Ben anda(sonra) nasıl aş edecü Oba Bey'i?" Laia saçındaki örtüyü çekip iyice sıktı. "Yuğmacu sen. Ben sana aş yapmacu!"

"Bana yapmacu kime yapacu hatun!" Aytuğ kaş çattı. "De yür çadıra. Donarsın." Genç adam bakışlarını kadının güzel yüzünden ayırıp bir adım daha geriledi. 

"Atam bilir." Genç kız çenesini yukarı kaldırdı. 

Aytuğ ise diş gıcırdattığı ile kaldı. Laia diklenmekten vaz geçmeyerek uzaklaştığında genç adam önündeki kazana kaş çatarak yere bırakıp kendisi de çöktü ve yüzünü yıkadı.Deliriyor muydu Aytuğ? Bunun başka bir açıklaması olamazdı. "Sabır ya sabır!" 

---

Ertesi sabah

Aytuğ dehşete kapılmış bir ifadeyle gözlerini sonuna dek açıp olduğu yerde donup kalarak tavanı gözledi. Genç adam elini alnına götürüp terini silmesi ardından şu yatak içinde yerin dibine geçmek dileyerek hızla aldığı soluklarını dindirmeye çabaladı. Ardından dişlerini sıkarak doğrulup gözlerini ovaladı. O nasıl bir rüyaydı? Aytuğ insan içine çıksa yüzünden okunur diye korkardı. Genç adam dişlerini sıkarak Laia'nın yüzüne bir daha nasıl bakacağını düşünürken öte yandan Allah'a ne hesap verecek bilemez haldeydi. Aytuğun hali hal değildi. Genç adam hızlıca yerinden kalkıp yattığı döşeğe bir tekme savurması ardından ellerini beline dayayıp etrafına bakındı.

Çolpan, akşamdan kalanlar ile sabah aşını hazır ettirmiş, sofrada Aytuğ'u beklemekteydi. Oğlu başına taktığı kalpak ile odaya korkunç bir surat ifadesi ile girdiğinde kadın merakla tunaya baktı lakin o da dudak büzdü.

"Hayrolsun!" Çolpan kendince söylenerek önüne bakınmaya koyuldu.

"Bismillah." Aytuğ elindeki kaşığı evirip çevirerek önündeki tabağa baktı.

"Bir yere mi gidersin ağabey?" Tuna Aytuğ'un başındaki kalpağa bir anlam verememişti.

"He! Terbiyem eksiktir almaya giderim." Aytuğ kendince söylendi. Genç adam saçının yaşından ar ettiğinden iyice gizlemişti.

Çolpan dilini şaklatıp önündekinden yemeğe koyuldu. Böyle öfke saçarken okunulmazdı ona bildiğinden sustu kadın.

"Yemek pek keyifliydi. Leyla Hatun'un ana atası pek ağırbaşlı insanlar." Tuna kendince kafa salladı. "Hatun babasına pek benzer."

"Susasın Tuna!" Aytuğ kaş çattı.

"Sabah sabah tersinden mi kalktın ağam bu ne haldir kelam da mı edemeyecez! "

"Leyla'dan başka kelam yok mudur Tuna! "

"Tövbe estağfirullah! " Tuna kaş çatarak yemeğe odaklandı.

Aytuğ kendi ettiği şey yüzünden etrafa sataşmayı uygun bulmadığından sakinleşmeye çalışarak yemeğe odaklanmaya çalıştı lakin bazı şeyler gözü önüne geldiği vakit genç adam başını iki yana salladı. Gayrı başka da yol yoktu.

"Ay bismillah!" Çolpan oğlunun aniden doğrulup elindeki kaşığı kenardaki pilav çanağının içine var gücü ile dikip masanın ayağını da çökertip ayaklanmasıyla elini kalbine götürerek soluklandı. Kadın korku halini üzerinden attığında evvela orta yere dikilen kaşığa ardından küçük oğluna hayretle baktı.

"Ana... " Tunahan elini sakalına götürüp başını öne eğerek ağabeyinin ettiğinden kırılan masa ayağına bakıp güldü. "Aytuğ Bey'in sana diyeceği var herhal... Çabuk gidesin mazallah obanın orta yerine çığıracu bey!"

"Aman yarabbi! " Çolpan gözlerini irice açtı. Oğlan onun Aytuğ'u olmasa şu yaptığı hareket normal gelecekti lakin pek bir heves ile evlenmek istediğini göstermişti. Kadın elini ağzına kapatarak diğer odaya geçen oğlu ardından hayretle bakmayı sürdürdü.

---

Ne kadar eskidir bilmiyorum lakin eskiden kaşık pilav içine dikildi mi evlilik isteği beyan edilirmiş. Başka bir yolu var ise söyleyin değiştireyim.

Bu bölüm aslında diğerinin devamı olmalıydı ama böyle ayrı oldu... Neyse bakalım şimdi neler olacak...










Continue Reading

You'll Also Like

PAŞAM B×B By Einsames_Rosa

Historical Fiction

19.7K 1.2K 18
1496 yıllarında Osmanlı'nın en korkulan ve saygı duyulan paşası Cemal Paşa ve onun biricik oğlan kölesi Niko'nun aşkı ( kitap tarihten bağımsızdır)
97.4K 5.7K 23
"Senden değil, babama benden daha yakın olmandan hoşlanmazdım" dedim omuz silkerek kollarının arasında yüzüne dönerken. "Eğer" dedi kendi düşünceler...
SIZI By ؛

Spiritual

19K 1.9K 44
Varlıklı ve modern bir ailede büyümüş Hadra, İslam'ın yasakladığı şeylere her yaklaştığında kalbinde derin bir sızı hissetmektedir. Bu yüzden alkolde...
26.6K 78 1
Mavi gözlü adamın güzel kadını... Ciğerpâre: Ciğerimin köşesi demektir. "Peki ya sizin hiç fotoğrafını açıp, yüzünün en ince ayrıntısına kadar inc...