Free • (Harry Styles)

By holystylesx

86.8K 4.7K 1.7K

She had demons with her. He became hell to find a place for her demons. More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11.Bölüm
12.Bölüm
13.Bölüm
14.Bölüm
15.Bölüm
16.Bölüm
17.Bölüm
18.Bölüm
19.Bölüm
20.Bölüm
21.Bölüm
22.Bölüm
23.Bölüm
24.Bölüm
25.Bölüm
26.Bölüm
27.Bölüm
28.Bölüm
29.Bölüm
30.Bölüm
31.Bölüm
32.Bölüm
33.Bölüm
34.Bölüm
35.Bölüm
36.Bölüm
38.Bölüm
39.Bölüm
40.Bölüm
knock knock

37.Bölüm

1.8K 101 72
By holystylesx

Saat BAYAĞI bir geç, yazdıklarım bir anlam ifade etmiyorsa kb :'/

***

"Yastıklar ve battaniyeler dolabın en üst rafında. Çarşaf ve yastık kılıfları da çekmecenin en alt gözünde." Harry korkutucu derecede düz bir ses tonuyla konuştuktan sonra kendini çift kişilik yatağına, örtüleri açmadan yüz üstü attığında, ne yapacağımı bilemez halde odanın ortasında kalakaldım. Aşağıdaki sorunla gerçekten ben mi ilgilenecektim? Hani cidden, eski sevgilisiyle uğraşma işini benim üstüme mi yıkıyordu?

"Onu eve kabul etmek zorunda değilsin Harry. Eğer kendini ona karşı borçlu falan hissediyorsan..." Gürültüyle nefes verip çekmecenin önünde çömeldim ve birkaç çeşit nevresim arasından elime gelen ilkini çıkardım.

"Sağ taraftaki sert yastığı verirsen iyi olur. Emma alçak yastıkta yatamaz. Kıyafetlerimden de birkaç tane ayarlarsan-"

"Harry. Bu kadar düşünceli olma. Lütfen." Sertçe sözünü kestim. Beni hiç düşünmeden tersleyebilirken eski sevgilisinin alçak yastıkta uyuyup uyuyamamasını umursamasına gerçekten içerliyordum. "Burada kalmasına izin verdiğin için oturup şükretmeli. Sen neleri düşünüyorsun!"

"Sarah, aramızda olan biteni bilmiyorsun."

"Seni aldattığını biliyorum Harry. Hislerinle oynadığını biliyorum. Seni aptal yerine koyduğunu biliyorum." Söylediği yastığı dolaptan hışımla çekip yere attım. Hemen yanından bir tane de pike bulup onu da yastığın yanına ekledim. O kadını deli gibi kıskanıyordum. Harry'yi kendisine böyle aşık edebildiği, ardından onun kalbini kırdığı için, birlikte geçirdiğimiz sakin, huzurlu ve samimi anı bir anda mahvettiği için ondan nefret ediyordum.

"Sarah. Sadece... Söylediklerimi ona ver, olur mu?" Sesi o kadar kırgın ve üzgün çıkıyordu ki bir an, söylediklerimle hata yapıp yapmadığımı düşünmek zorunda kaldım. Ama yaptığım bir hataydıysa bile pişman değildim. Eğer bunları ona birinin düzenli olarak hatırlatması gerekiyorsa bunu seve seve yapabilirdim.

Harry başka ses çıkarmadan elini yanağının altına yerleştirip bana arkasını döndüğünde öfkeyle soluyarak çıkardığım eşyaları yerden kucaklayıp aldım. Ne düşündüğünü, beyninin şu an nasıl işlediğini anlayamıyordum ve bu beni delirtiyordu.

Kucağımdakileri yatağın ayakucuna koyup gönülsüzce bir tişört ve bir eşofman altı seçtikten sonra her şeyi bir araya getirip kendimi odasından dışarı attım. Onunla ne yapacağımı bilmiyordum.

"Teşekkür ederim." Merdivenden inip salona adımımı attığım an, bu kadar yakından gelmesini beklemediğimden Emma'nın sesiyle irkildim. Bu eve tekrar kabul edilmesinin şaşırtıcı bir durum olduğunu bildiğinin farkındaydım ama hazır Harry ortalıkta yokken gerçek yüzünü gösterebilirdi değil mi? Neden hala nazik davranmakla meşguldü?

"Benden biraz uzaklaşırsan memnun olacağım. Beni ürkütüyorsun." Gözlerimi devirerek kucağımdakileri tekli koltuğun üstüne bıraktım. Böyle çirkeflik ettiğim için derinlerde bir yerlerde kötü hissediyordum ama daha az umursayamazdım. Emma, gözlerinin kaçırarak birkaç adım gerilediğinde onu baştan aşağı inceledim.

"Kaç yaşındasın?" Benden kesinlikle büyük duruyordu. Harry bu kadını nerden bulmuştu?

"Yirmi altı." Bir süre durakladıktan sonra tuhaf bir şekilde çekici olan kahverengi gözlerini benimkilere dikti. Vay canına, cidden büyüktü. Üstelik kendisine artistlik yapmama falan da izin de veriyordu? Yani şimdilik. "Onun sevgilisi misin?"

"Sayende, değilim." Huysuz huysuz homurdandım ve o hala ayaktayken ikili koltuğa oturdum. Madem işler benim istediğim gibi gitmiyordu, ben de içinde bulunduğum durumdan en iyi şekilde yararlanmaya bakacaktım. O yüzden hiç düşünmeden, aklıma gelen ilk soruyu yumurtladım.

"Sen gerizekalı falan mısın?" Tamam, konuya çok mu ani giriş yapmıştım?

"Anlayamadım?" Elindeki boş bardağı bırakmak için mutfağa yürürken olduğu yerde durdu. Biz yukarıdayken su falan içmiş olmalıydı.

"Karşıma oturur musun lütfen?" Huh. Başlıyorduk. "Gecenin bir vakti aniden kapımızda bitivermen zaten yeterince tuhaf değilmiş gibi evin içinde sinsi sinsi dolanıp durma." Kapımız? Gerçekten çoğul mu konuşmuştum?

"Sen... Sen burada mı yaşıyorsun?" Sorusuna verebileceğim en dürüst cevap pek de işime gelmediğinden sustum ve kaşlarımı çattım. Foyamın bu kadar kolay ortaya çıkabileceği bir konuda yalan söylemeyi gözüm yemiyordu.

"Önce ben bir soru sordum. Ona bunu nasıl yapabilirsin? Aniden karşısına çıkıp onu sevdiğini söylemek... Sırf-"

"Kim olduğunu ya da nereden çıktığını bilmiyorum... Sarah." Nevresim yığınının üstünden Harry'nin eşofman altını alıp yüzünde, ne olduğunu çözemediğim tuhaf bir ifadeyle beni baştan aşağı süzdü. "Onun beni nasıl sevdiğini bilmiyorsun. Bana tapardı o. Aramızdaki ilişki nasıldı hiçbir fikrin yok. Onun gözünden düştüğümü, onun artık senin olduğunu fala zannediyorsan düşündüğümden daha da safsın."

Sesindeki acılığı, keskinliği, zehri sanki fiziksel bir şekilde hissedebiliyordum. Ağzından çıkan her bir ses dalgası suratıma adeta bir tokat gibi çarpıyordu.

"Onu neden aldattın? Ona sahipken neden... Neden-" Bu durum için kullanılabilecek uygun sözcük neydi? Harry'den 'O' diye bahsetmek neden bu kadar tuhaf geliyordu?

"Neden bir başkasını mı istedim?" Dişlerimi birbirine kenetleyip kafamı salladım. "Sıkılmıştım. Tek bir adama sadık kalmak... Bazılarımız bunu yapamıyor." Yüzümü buruşturup öğürmemek için yanaklarımın içini dişledim. "Harry bunu biliyordu. Bunun eninde sonunda başına geleceğinin farkındaydı. Şimdiyse bana sadece... Kızgın. Kafası karışık. Karar vermesi gereken zaman geldiğinde seni bana tercih eder mi sanıyorsun?"

Sözlerini bitirdiğinde odaya tuhaf bir sessizlik hakim oldu. Aklımın yarısı onun haklı olduğunu onaylasa da diğer yarısı Harry'yle birlikte yaşadıklarımızı bir bir gözümün önüne getiriyordu. Emma, kızgın ve kafası karışık kısmında haklı olabilirdi ama gözlerimle gördüğüm, bizzat yaşadığım, ruhumun en derinlerinde hissettiğim şeyler sahte olamazdı.

Harry berbat bir oyuncuydu.

"Bu söylediklerine kendin bile inanmıyorsun." Burnumdan alayla nefes verdikten sonra ayağa kalktım. Ona baktıkça bile kendimi bir tuhaf hissediyordum. Harry'yi gerçek manada tanıyan, onunla somut geçmişi olan bir kadınla karşı karşıya kalmak beni geriyordu.

Harry bana bir şekilde değer veriyordu. Beni umursuyordu. Bunu gözlerime baktığında, beni öptüğünde görebiliyordum. Emma sadece bana kötü hissettirmeye, beni sindirmeye falan çalışıyor olmalıydı ama buna izin vermeyecektim. Bundan daha iyisini yapabilirdim.

Mesela o burada, salonda kös kös otururken Harry'nin odasına çıkıp...

Emma'nın yoğun ve delici bakışlarına aldırmadan iki koltuğun arasından geçtim ve yeterince kendinden emin olduğunu umduğum adımlarımla merdivenleri tırmandım. Harry'nin odasının kapısına geldiğimde hiç tereddüt etmeden içeri girdim.

"Harry?" Yatakta hala hareketsizce öylece uzanan bedenine doğru seslendim. Cevap vermediğinde ayakucuna yürüdüm. "Hey." Gözleri açıktı, parmakları yatak örtüsünü mıncıklamakla meşguldü ama yine, boş bakıyordu. Bu bakışı hiç mi hiç sevmiyordum.

"Hey, küs müyüz?" Tek dizimi yatağa koydum ve sonrasında emekleyerek yanına kadar ulaştım. Arkasına geçmeden önce, suratına düşen saçlarını elimle geriye doğru tarayıp güzel suratını ortaya çıkardım. Ağlıyor olmasını falan beklemiyordum ama ifadesinin bu kadar sakin olması da beni açıkçası şaşırtıyordu. "Konuş benimle Harry."

Elimin tersini, onu incitmekten korkarak üstte kalan yanağında dolaştırdım. Onu sadece kendime istemem, onu sevmem, onu önemsemem çok mu yanlıştı? Eski sevgilisi hemen aşağı kattayken onu bu kadar arzulamam?

"Seslerinizi duydum."

"Uh, Ha-"

"Emma şeytan gibidir." Sözümü kestiğinde bir süre şaşkınlıkla duraksadım. "Aklınla oynar. Seni manipüle eder. Onu dinlemedin değil mi Sarah?" Sözleri içimi tarifi imkansız bir mutlulukla doldurdu. Bu söylediği... Güzel bir şeydi değil mi?

"Dinlemeli miyim Harry?" Usulca yanına uzandım ve arkasından kolumu beline doladım, tek bacağımı yavaşça bacaklarının arasına ittirdim. Büyük kaşık. Resmen, büyük kaşık olmuştum.

"Onu hala sevdiğimi düşünüyor değil mi?" Derin bir nefes verdikten sonra ensesindeki saçları kenara iteledim ve dudaklarımı uzun sayılabilecek bir süre tenine bastırdım.

"Öyle de denebilir."

"Bu doğru değil."

Hm.

"Beni üzmemek için böyle söylemek zorunda değilsin Harry. Eğer hala ona karşı bir şeyler hissediyorsan buna engel olamam. Yalanlar yerine acı gerçeği duymayı tercih ederim." Sözlerim bittiğinde göbeğinde gevşekçe duran elimi geniş avucunun içine hapsedip sıktı.

"Yalan söylemiyorum." Bir anda hareketlenerek kollarımın arasında döndü. Kaşları çatıktı. "Duymayı istediğin o iki kelimeyi söyleyebilmeyi çok isterdim."

"N-Neyden bahsediyorsun?"

"Aptal değilim Sarah. Söylemiyorsun ama ben hissedebiliyorum." Tüm bedenim rüzgara tutulmuş bir yaprak gibi titrerken gözlerimi kapatıp kesik bir nefes verdim. "Tam burada." Bedenlerimizin arasında boş duran elimi alıp tekrar göğsünün sol tarafına bastırdığında dudaklarımdan cılız bir ses yükselmesine engel olamadım. Korkuyordum. Çok, çok korkuyordum. Lanet olası, onu sevdiğimi biliyordu işte. Sıçmıştım. Artık geri dönüşü yoktu. Ben söyleyememiştim ama biliyordu.

"H-Harry. Lütfen."

"Lütfen, ne?"

"Bu çok... Yoğun." Sesim utanç verici derecede titriyordu. Vücudumun kontrolü adeta benden çıkmıştı.

"Biliyorum, öyle, değil mi?" Sıcacık elini nazikçe belime koydu ve beni kendine çekerek bedenlerimizin arasındaki mesafeyi en aza indirdi. Nefesi dudaklarıma çarpıp geçiyordu. "Sarah."
"Efend-im." Yüzümü ona doğru kaldırmadan cevap verdiğimde işaret parmağını çenemin altına yerleştirdi ve az, bir baskı uygulayarak kafamı yukarı kaldırıp gözlerimizi buluşturdu. Soluk renkli irisleri alev almış gibiydi.

"Bana iyi hissettirir misin?" Kulağa oldukça basit gelen sorusu üzerine iç organlarım adeta yer değiştirdi. Kast ettiğini düşündüğüm şeyi mi istiyordu? Duyguları bu kadar karışıkken, eski sevgilisi bir kat aşağıdayken, bizi kolaylıkla duyabilecekken benimle sevişmek mi istiyordu? Ona hayır diyemezdim ki?

"Harry ben... Um..." İtiraz etmeme fırsat bırakmadan dudaklarımız arasındaki birkaç santimlik boşluğu kapattı ve tek elini yüzümün üstüne örttü.

"Bana tüm bunları unutturur musun?" Dudaklarının konuşmak için benden ayrılırken çıkarttığı ses tüm bedenimin istekle titremesine neden oldu. "Bunu ancak sen yapabilirsin."

Cevabımı beklemeden beni tekrar öptü. Elleri, bulunduğumuz pozisyonun imkan verdiği kadar saçlarımda, sırtımda, belimde, kalçalarımda geziyordu. Nefesi hızlanmış, dudaklarının hareketi biraz öncekine göre sertleşmişti. O, adeta bütün vücudunu öpücüğün içine katarken benim de bir şeyler yapmam, onu sevdiğimi ona somut bir şekilde kanıtlamam gerekiyordu. Tişörtünün yakasını sıkıca kavrayıp onu üstüme çektiğimde fazla direnmeden istediğimi yaptı ve yuvarlanarak üstüme çıktı. Ona dokunmak böyle daha kolaydı.

"Ugh." Eli kazağımın içinden girip sutyenimi hırsla yukarı ittirerek göğsümü kavradığında istemsizce inledim ve ben de onun tişörtünün uçlarını çekiştirmeye başladım. Tenim tenine değsin, vücudunun sıcaklığı benimkiyle birleşsin istiyordum. "Çıkart."

Çok hızlı nefes alıp vermekten kurumuş boğazımla konuştum ve hemen ardından tişörtünü zarif bir hareketle üstünden sıyırmasını izledim. Bunun ikinci kez olduğuna, onunla tekrar sevişeceğime, onu tekrar içimde hissedebileceğime inanmakta güçlük çekiyordum.

Beni soyma yolunda bir eylemde bulunmasını beklerken bir anda üstümden kalkıp sırtüstü yana devrilmesiyle şaşkın şaşkın suratına baktım.

"Çık."

Oh. Tamam.

Dediğini ikiletmeden tek bacağımı gövdesinin üstünden geçirip sert karnının üstüne oturdum ve ellerimi, iki kırlangıçtan başlayarak gövdesi boyunca teninin üstünde gezdirdim.

"Bu, yeni?"

"Seversin diye düşündüm." Yüzünde salak bir sırıtışla konuştuğunda alt dudağımı dişlerimin arasına çekip var gücümle ısırdım. Tabi ki severdim, sevmez olur muydum hiç?

Mükemmel biçimli gövdesini süzmeyi kesip kazağımı hızla çıkardım ve ellerimi arkama götürüp sutyenimi kolaylıkla çözdüm. Karşısında, aynı onun gibi belimden üstü çıplak kaldığımda öne doğru eğildim, kalçamı dışarı doğru çıkarıp rahat bir pozisyon bulduktan sonra dudaklarımı boynunda gezdirmeye başladım. Buradaki tenin sıcaklığını, atan nabzının huzur veren ritmini daha iyi hissedebiliyor, dilimin ince deriye her darbesinde teninin tuzlu tadını alabiliyordum.

Bir şekilde güçlü hissediyordum. Emma'nın muhtemelen buraya gelirken kurduğu planı bozuyor olmanın verdiği mutlulukla dolup taşıyordum. Umduğunun aksine Harry'yi tekrar kazanamamış olduğunu, şimdiyse aşağıda uyuz uyuz otururken benim Harry'nin kollarında, güvende olduğumu bilmek beni daha da şevklendiriyordu.

"Bebeğim, çıkar şunu." Kullandığı kelime üzerine hareketlerimi durdurup titrek ama derin bir nefesi üstüme çektim ve pantolonumun kemer halkalarına dolanmış parmaklarının pantolonumu indirmesini bekledim. Lanet olası skinny kotu giymeden önce bir kez daha düşünmeliydim.

"Harry, sakin ol." Titrek parmakları, kumaş aşağı inmediğinde kemer halkalarından kurtularak geri tepti ve Harry'nin boğazından öfkeli bir homurtu yükseldi.

"Sakin olamam!" Bağırır gibi fısıldadığında yana doğru çekildim. Bir süre uğraştıktan sonra kendi kot pantolonumdan kurtuldum ve tekrardan sol üst bacağına yerleşmeden önce Harry'nin kotunun düğmesini açıp fermuarı indirdim, ufak bir mücadelenin ardından onunkini de odanın bir köşesine fırlattım.

"Şu an benden nefret ediyor musun?" Karnının üstünden biraz aşağı kaydığımda kalçama baskı yapan sertliğini hissederek gözlerimi yumdum.

"Senden neden nefret edeyim?"

"Emma'yı aştığımı kanıtlamaya çalışmak için seninle seviştiğim için, belki?" Sözleri karşısında duraksadım. Cidden, kulağa geldiği kadar kötü bir durum değildi.

"Eski sevgilini aştığını kanıtlamaya çalışman beni mutlu eder Harry." Göğsünden destek alarak kalçalarımı ileri geri sürtmeye başladım.

"Siktir." Gözlerini sıkıca yumup kafasını geriye doğru attı. Hala üzerimizde duran iç çamaşırlarımız istediğim etkiyi bırakmamda biraz engel olsa da o, gayet belirgin bir şekilde oradaydı. Fark etmemek mümkün değildi.

Vücudunu sımsıkı saran boxerını çıkarmak için üstünden yükseldiğimde hoşnutsuzlukla bir şeyler mırıldandı ama onu benden ayıran son kumaş parçası da ortadan kalktığında rahatlayarak gürültüyle nefes verdi.

"Bu şekilde devam ediyor muyuz Harry?" Son anda karar değiştirip beni tekrar altına falan alıp tüm hevesimi kursağımda bırakmasını istemediğimden son bir kez sordum ve olumlu anlamda kafasını salladığında kendi iç çamaşırımdan da kurtuldum.

"Ediyoruz, sikeyim, sen ne istersen. Devam et, bir şeyler yap." Vücudumu yukarı doğru çekip iki bacağımın arasındaki üst bacağına oturdum ve benimkine kıyasla oldukça geniş bedeninin üstünde sağa doğru kaydım. Parmaklarımı nazikçe sertliğinin etrafına sardığımda tepki vermesini bile beklemeden dudaklarımızı birleştirdim. Elimi giderek hızlanan hareketlerle aşağı yukarı oynatırken yatakta üstünde benimle birlikte doğrulmasıyla bir anda durdum.

"Durma." Oturur pozisyona geçmesiyle aynı hizaya gelen bedenlerimizin arasında en ufak bir boşluk yoktu. Onun teninin bittiği yerden benimki başlıyordu, bedeninin sıcaklığı, boğazından yükselen minik iniltilerle ürperen bedenimi olabilecek en güzel şekilde ısıtıyordu ve bu, dünya üzerindeki en güzel şey olsa gerekti.

Elimin giderek sarsaklaşan hareketlerini sona erdiren, bacaklarımın arasında hissettiğim parmakları oldu. İlk iki parmağını beni uyarmadan içime ittiğinde göz kapaklarım düştü, dizlerimin bağı çözüldü ve kucağına çöküverdim. Yalnızca iki parmağının üzerimde böyle bir etkiye yol açmasından utanmıyordum bile. Yalnızca, daha fazlasını istiyordum.

"Harry, lütfen. Daha fazla. Lütfen." Ne dediğimi pek de bilmeden aklıma geleni sıraladığımda parmaklarının içimde kıvrılıp yukarıya doğru baskı uygulamasıyla tuhaf bir cikleme sesiyle var gücümle omuzlarına tutundum.

"Kendini tutma. Bağır." Kıvrık parmakları en doğru hızdaki hareketlerini sürdürürken konuştu. "Seni duysun. Sana ne kadar iyi hissettirdiğimi bilsin." Dudakları kulağımın altındaki ince deriyi emerken isteğini kafamda tarttım. Ne iş üzerinde olduğumuzu Emma'nın da bilmesini istemesini anlayabiliyordum. Bunu ben de istiyordum ama uygulamaya gelince tereddüt ediyordum.

"Ah." Kendimi test ederek sıktığım boğazımı serbest bıraktım ve yüksek sesli bir iniltinin kopmasına izin verdim. Harry'nin boştaki eli belimi acıtacak kadar sıktığında ellerimi uzun saçlarına gömdüm ve canımın istediği gibi asıldım.

"Siktir, siktir, Sarah-" Son hareketim üzerine telaşla parmaklarını içimden çekip vücutlarımızı aynı hizaya getirdiğinde beklentiyle nefesimi tuttum. Vücudumun girişinde, sıcak ve sert, onu hissedebiliyordum.

"Yalvarmam mı gerekiyor Harry?" Sıktığım dişlerimin arasından tısladım ve herhangi bir temas için kendimi ona bir kez daha sürttüm.

"Aslında bu hoşuma giderdi." O salak gamzeler sırıtışıyla belirdiğinde kaşlarımı çattım.

"Seni aptal, kendini beğenm-" Sözlerim, kalçalarının yukarı doğru hareketiyle yarıda kesilirken ciğerlerimdeki havanın bir anda boşalmasıyla boğazımdan pek de gurur duymadığım bir ses yükseldi. Tanrım, buna alışabilecek miydim hiç?

"Ne diyordun?" Elleri belimi kavrayıp beni aşağı çekerken gözlerimi sıkı sıkı yumdum ve zevkten bayılmamak için çabaladım. Tıpkı izlediğim bir videonun görüntü kalitesini artırmak gibi, tenlerimizi ayıran bir prezervatifin varlığı olmadan onu daha iyi hissediyordum, içimde atan nabzını, organının üstündeki her bir girinti çıkıntıyı... Onları koyduğu çekmece bizden en fazla bir metre uzaktayken neden kullanmamıştık bilmiyordum ama Harry sorun etmiyorsa ben de duruma ayak uydurabilirdim.

"Hareket et," Vücudumun ona alışması için gereken birkaç saniye boyunca süren sessizliği çatallaşmış ses bozduğunda iki elimle onu yatağa sırtüstü itip ritmik bir şekilde üstünde hareket etmeye başladım. Dünyanın en güzel görüntüsüne karar vermek için erken davranmıştım çünkü yastığa dağılmış uzun saçlarıyla, hafifçe pembeleşmiş yüzü, boynu ve göğsüyle, ince bir ter tabakasıyla kaplanmış vücuduyla, zevkle çarpılmış ifadesiyle gördüğüm en mükemmel, en inanılmaz yaratıktı.

Emma avucunu yalayabilirdi.

Bu şekilde hareket etmeye fazla alışkın olmayan bacaklarım yorgunluktan sızlıyordu ama yakındım. Çok yakındım ve durmak istemiyordum. Bu his bitsin istemiyordum. Onu bırakmak istemiyordum.

"Harry, Tanrım, ah Tanrım, Harr-" Birkaç gel gitten sonra vücudum sonunda orgazmın keskin dalgalarıyla sarsılıp kontrolsüzce titremeye başladığında Harry, ben bunu yaşarken içimde olmasının verdiği hisle yüksek sesle inledi ve belimde duran ellerinden birini çözerek yatağın üstüne bir tane patlattı. Kendi ağzımdan ne çıkıp çıkmadığı konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu ve Emma'nın bunları duymaması için sağır olması falan lazımdı.

"Biraz daha, bebeğim, birazcık daha." Bedenim jelleşmişçesine uzun gövdesinin üstüne yığıldığında Harry daha fazla beklemeden kollarını bana sardı ve içimden çıkmadan vücutlarımızı alt üst etti. Hassaslaştığımın ve herhangi sert bir davranışının canımı yakacağının farkındaydı. Bu yüzden ağır ağır, üzerimde gelgitlerini sürdürdü. Kalçalarının birkaç düzensiz hareketinden sonra bedeni üstümde kaskatı kesildi ve tam zamanında içimden çıkarak, hala adımı sayıklarken, elinin birkaç keskin hareketiyle karnımın üstüne boşaldı.

Dünyada bu görüntüye şahit olan çok az sayıda insan vardı ve bu... Olağanüstüydü.

Her ne kadar kelimelere dökülmese de, Harry, benimdi. Bunu iliklerime kadar hissedebiliyordum.

"Hasiktir." Titrek bir şekilde kahkaha attıktan sonra yanıma devrildi ve yatağın bir köşesinden tişörtünü bulup karnımdakileri sildi.

"Aynı şekilde." Tişörtü tekrar bir kenara fırlattıktan sonra dudaklarını dudaklarıma bastırdı ve bir süre öylece, hareket etmeden durdu. Aynı anda insanı çıldırtabilecek kadar seksi ve inanılmaz derecede tatlıydı ve buna ayak uydurmak göründüğünden daha zordu.

"Bunu yaptığıma inanamıyorum, kendimle gurur duyuyorum." Kendini tekrar yatağa sırtüstü bırakarak ağır ağır konuştu.

"Neyi, bebeğim?" Yan dönüp bir elimle başımı destekledim ve diğer elimi karnına gevşekçe bıraktım.

"Emma. Sanırım... Onu tamamen geride bırakmak için onu son bir kez görmem gerekiyormuş." Güldü. "O aşağıda salonumda oturuyor. Ve... İstediğim sensin. Sen buradasın. Yatağımdasın. Benim gibi kokuyorsun."

"Seni seviyorum Harry."

Dilim benden izin almadan kelimeleri yuvarlarken gözlerinin içine baktım. Gözlerimi hiç ayırmadım çünkü söylediklerimi kast ediyordum. Pişman değildim. Ne onu sevdiğim için, ne de bunu ona söylediğim için. Aksine, üstümden bir ton yük kalkmış gibi hissediyordum. Söylemiştim. Nihayet söylemiştim ve şimdi kuşlar kadar özgürdüm. Artık saklaycak bir şeyim yoktu. Her şey ortadaydı.

"Sarah... Ben..." Yüzünde ne olduğunu çözemediğim bir ifadeyle konuşmaya başladığında sözünü kestim.

"Cevap vermek zorunda değilsin. Kendini mecbur hissetmeni istemiyorum Harry. Bana karşı boş olmadığını biliyorum ve bu şimdilik bana yetiyor. Ne zaman..." Tek elimle yüzünü avuçladım. "Doğru zamanın ne zaman olduğuna karar ver yeter. Ben, sanırım beklerim."

Yeşil irisleri adeta ışıl ışıl parlarken gülümsedi ve burnumun ucuna minik bir öpücük bıraktı.

"Teşekkür ederim Sarah." Güçlü kolları bedenimi onunkine son bir sarılma için kendine çekmeden önce son sözleri bunlar oldu.

***

4:20AM idk what possessed me.

Continue Reading

You'll Also Like

30.1K 1.8K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
197K 8.1K 37
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
349K 32.2K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
16.4K 633 25
Bu kitap Yabani dizisinin 28. bölümünden sonra ASLAZ cephesinde yaşanan olayları konu aldığım bir kitaptır. Görmek istediğimiz fakat tüm beklentileri...