14.Bölüm

2.2K 118 37
                                    

Kapıyı var güümle çarparak ufak evimizden içeri girdiğimde, Shelby ve Julia elbette beni bu kadar erken beklemiyordu. Sonuçta evden çıkmadan önce ümitlerimiz benim Harry'yle konuşmam ve aramızdaki sorunların hallolması yönündeydi.

"S?" Ben hışımla koridoru geçip merdivenlere yürürken Julia arkamda belirdi. Onlara ne cevap vereceğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. Olan biteni anlatmak kolaydı. Söyleyeceklerini tahmin etmek de öyle. Harry'ye küfredecekler, benim haklı olduğumu vurgulayacak ve Harry'ye tekrar söveceklerdi ama içimdeki küçük aptal parça bunun olmasını istemiyordu.

Harry muhtemelen hala o kızı yiyordu ama ben ona toz konduramıyordum.

"Sarah, onun yanına gittin değil mi?" Harika. O kadar çabuk dönmüştüm ki gidip gitmediğim sorgulanıyordu.

"Hıhı." Yüzümü onlara çevirmeden ve kafamı yerden kaldırmadan cevap verdim. Ağlamazdım değil mi? Ortada ağlayacak ne vardı? Harry benim hiçbir şeyim değildi ki.

"Yüzüme bak. Bu sefer odana kapanmıyorsun Sarah. Bizi salak yerine koyup mağarana dönmene izin vermiyorum." Shelby'nin sesi gerçekten çok sert ve kararlıydı. O anki savunmasızlığımla sözünü dinledim ve ikisiyle birlikte salona döndüm.

Aynen onların istediği gibi karşılarına oturup olan biteni anlattım. Julia ağladÃı. Shelby öfkesinden etrafa birkaç süs yastığı fırlattı. Jayden ve onunla olan ilişkimin bulunduğu nokta hakkında konuşuldu. Kafam dağıtıldı. Eski neşeli anılardan bahsedildi. Shelby'nin eski erkek arkadaşlarıyla dalga geçildi. Gecenin sonunda keyfim azıcık olsun yerine gelmişti.

Her şey iyiydi hoştu ama üzerimdekileri çıkarıp kendimi yatağıma attığımda gözümün önüne gelen son şey, yine o tanıdık bir çift yeşil gözdü.

*

"Juliaaaaaaa!" Uykum ne zamandan beri kapı ziline uyanacak kadar hafifleşmişti bilmiyordum.

"Sheeeeeelb!" Çatallaşmış sesimle asla uyanmayacaklarını bile bile ciyaklamayı kesip kalksam daha mı iyi olurdu?

"Lanet olsun!" Homurdanarak yerimden kalktım ve üstüme ince bir sabahlık geçirip kuş yuvasına dönmüş saçlarımı ellerimle yatıştırmaya çalıştım. Sarsak adımlarla merdivenleri inip kapının kilitlerini açmaya başladığımda saat 5.35'i gösteriyordu. Kim birinin evine bu saatte ziyarete gelirdi?

Kilitlerle uğraşmayı bitirip kapıyı araladığımda sorumun cevabı şişmiş gözler, karmakarışık saçlar ve bembeyaz bir suratla karşımda dikiliyordu işte.

"Günaydın." Kelimeler kendine has aksanıyla, sanki mümkünmüş gibi eskisinden de yavaş bir şekilde mükemmel dudaklarından döküldü.

"Günaydın?" Berbat görüntüsü beni hiç etkilememiş gibi nötr bir sesle cevap verdim. Her ne kadar onu kollarımla sarmak istesem de dün gece gördüklerimi unutamıyordum.

"Ben, dün gece... O kız... Niall dedi ki..." Kelimeleri feci şekilde yutarak konuşuyor ve başladığı tüm cümleleri eksik bırakıyordu. Elimi havaya kaldırarak susmasını işaret ettim.

"Ne geveliyorsun Harry? Sabahın köründe neden buradasın?" Acıyla yüzünü buruşturdu. En ufak bir sesin bile başının çatlarcasına ağrımasına neden olduğunu tahmin edebiliyordum.

"Niall dün gece bize geldiğini söyledi, ben, ben hiçbir şey hatırlamıyorum, üzgünüm." Aramızda bir sessizlik oldu.

"Girebilir miyim?" Derin bir nefes vererek tekrar konuituğunda sabahın soğuğunda hala kapıda durduğumuzu fark ettim. Gönülsüz davranmaya çalışarak gözlerimi devirdim ve geçmesi için kapıyı daha da araladım.

Free • (Harry Styles)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin