18.Bölüm

2K 113 11
                                    


"Az önce gördüğüm şeyi bana açıklayacak mısın?" Titreyen ellerimle salonun kapısında, Jayden'ın tam karşısında dikilirken durumu kurtarmanın bir yolunun olmadığını biliyordum. İyimser olmaya çalışmanın bir manası yoktu. Yüzüm Harry'nin boynuna gömülüyken ve onun dudakları tenime öpücükler kondururken orospu çocuğu röntgenciler gibi ikimizi gözetlemişti.

Asıl sorun bundan sonra ne yapacağımdı. Henüz Harry'ye olan hislerimin ne olduğuna karar verememişken Jayden'la bu konuda yüzleşmek zorunda kalmam hiç adil değildi.

"Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum." Harry'ye karşı bir dakika bile öfkeli kalamazken beş yıllık sevgilime böyle kin tutmam fazla mantıksızdı.

"Ne dedin sen?" Jayden, pencerenin önündeki tekli koltuktan kalkarak bana doğru yürüdü. Sıktığı yumruklarından dolayı eklem yerleri neredeyse bembeyaz gözüküyor, gerilmiş çene hattı hafifçe seğiriyor ve gözleri alev alev yanıyordu ama onu suçlayamıyordum.

"Dedim ki," Elimdeki anahtarı vestiyere gelişigüzel fırlatarak derin bir nefes aldım. Cesarete ihtiyacım vardı. "Arkadaşlarımla vakit geçirmek için senden izin almam gerekmiyor."

Sırtımı dikleştirip burnumu hafifçe yukarı kaldırarak konuştum. En azından deniyordum.

"Arkadaşların?" Gürültülü bir kahkaha patlattı. "Arkadaşlarının boynunu emmek gibi bir huyun mu var?" Eğer onu tanımasaydım kahkahasının samimi, ettiği lafların eşek şakası olduğunu falan zannedebilirdim ama öyle olmadığının farkındaydım.

"Öyle bir şey yapmıyordum. Benimle bu şekilde konuşamazsın." Nabzım kulaklarımda atarken hala sakin bir şekilde konuşabildiğime şaşırıyordum.

"Seninle nasıl istersem öyle konuşurum!" Dibime kadar gelip, yaslı durduğum kapının kenarına bir yumruk patlattı. Boğazımdan minik bir çığlık kopmasına engel olamadan gözlerimi sımsıkı kapattım. Tüm bunlar oluyor olamazdı.

"O küçük bokla arkamdan iş çevirip bunu fark etmeyeceğimi mi sandın?" Yumruğu hala kapının kenarına dayalıyken yüzümün hizasına doğru eğilip bağırdı. Shelby ve Julia neredeydi?

"Bana cevap ver!" Ağzından saçılan tükürükler rastgele yüzüme iniyor ve nefesi resmen midemi bulandırıyordu. Öfkesinden nefret ediyordum. Onunla kavga etmekten nefret ediyordum. Sürekli diken üstünde olmaktan nefret ediyordum.

"Ne cevap vermemi istiyorsun?" Bağırmaya çalıştım ama fena halde çatlayan sesim beni yarı yolda bıraktı. Karşısında bu kadar güçsüz hissetmekten bıkmıştım ama hiçbir şey yapamıyordum.

"Hadi şuradan başlayalım." Psikopat gibi gülerek çenesini sıvazladı. "Ne zamandır altına yatıyorsun?" Bu sözü bardağı taşıran son damla oldu.

"Neden bana hep bu gözle bakıyorsun?!" Ciğerlerimin yettiğince bağırarak iki elimi göğsüne dayayıp onu var gücümle ittirdim. "Neden bana hep bu muameleyi ediyorsun? Mutsuz olduğumu göremiyor musun?" Kendimi kaybetmiş gibi göğsüne olan darbelerimi tekrarlayarak devam ettim.

"Beni boğuyorsun! Sana bunu daha önce hiç söylemiş miydim? Senin yanında bunalıyorum! Kendim gibi hissedemiyorum!" Ağlamamak için dişlerimi sertçe alt dudağıma geçirdim. Zaten acınası bir haldeydim, işin içine gözyaşlarımı karıştırmakla kendimi daha da dibe çekmek istemiyordum.

"Bu kadar mı?" Sakin bir sesle sordu ve bir an duraksadım. "Sorunlarını bana söylemek yerine çocuğun biriyle kırıştırmayı mı tercih ettin?"

"Sorunlarımın sebebi sensin! Sorunlarımın sebebi ilişkimiz! Bunu göremiyor musun sen?" Harry'den çocuk diye bahsetmesine fena bozulmuştum.

"O çocuk dediğin beni anlıyor, beni dinliyor, bana yardımcı oluyor. Onun altına yattığım falan yok. Az önce fazla duygusallaşıp biraz samimice kucaklaştıysak ne olmuş? Biz arkadaşız!" Tamam, yalan değildi değil mi?

Free • (Harry Styles)Where stories live. Discover now