30.Bölüm

1.5K 103 27
                                    

23 Temmuz 2010, 20.22 - 25 Mart 2015, 17.30.

4 Yıl, 8 Ay, 1 Gün, 21 Saat, 7 Dakika.

Evet, dramatik bir insanım napiiim.

--

Otobüslerin durağa varmasına kaç dakika kaldığını gösteren ışıklı ekranın önünde beklerken telefonumu arka cebimden çıkardım ve Harry'nin numarasını tuşladım. Eğer şanslıysam, Jayden'la ayrıldığımızı yumurtlamamayı başararak ona nasıl olduğunu sormayı planlıyordum.

"Sarah?" Tamam, telefonu açan kişi kesinlikle Harry değildi.

"Niall? Sen misin?" Harry'yi en son yatağında bıraktığımı ve bir ev arkadaşı olduğunu göz önünde bulundurursak seçenekler sınırlıydı. Üstelik o ağır ama inanılmaz şirin aksanı ayırt etmemek imkansızdı.

"Evet benim, Harry uyuyor. Ekranda adını görünce açtım." Duraksadı. "Sarah, bunu ona sen yapmış olamazsın değil mi?" Neyden bahsettiğini birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra anladım ve tereddütle sorduğu soruya dayanamayıp bir kahkaha patlattım.

"Sence yapmış olabilir miyim?" Bu konuyu bu kadar kısa sürede komik bulmaya başlayıp gülmenin uygunsuz olduğuna karar vererek sustum ve boğazımı temizledim. Her şeyden önce, nasıl olduğunu öğrenmek istiyordum. "Uyumadan önce onunla konuşabildin mi? Olay soğumadan gidip bu işin sorumlusuyla konuşmam gerekti. Onunla yeterince vakit ayıramadım." Önüme düşmüyor olsalar da saçlarımı tek elimle geriye itip yanağımın içini kemirmeye başladım. Bunun benim yüzümden olduğu düşüncesi yetmiyormuş gibi bir de durumuyla ilgilenememiş olmam sinirimi bozuyordu.

"Ben eve geldiğimde uzanıyordu. Bir şeyler içmeyi teklif ettim ama kabul etmedi, yüzünü de o zaman gördüm zaten. Şimdiyse bebekler gibi uyuyor." Gürültüyle kahkaha attı. "İsa aşkına bunu her kim yaptıysa sıkı vurmuş."

Sözleri göğsümün üstüne yüz tonluk bir ağırlık gibi çökerken bu sefer elimi dudaklarıma götürerek ince deriyi yolmaya başladım. "Tanrım, başından çekilir misin? Uyumaya çalışıyor, rahatsız edeceksin!" Kendime engel olamadan sesimi hafifçe yükselttiğimde daha çok gülmeye başladı. Ben çatık kaşlarım ve somurtuk suratımla dudağıma işkence çektirmeye devam ederken Niall'ınkinin üstünden kısık bir sesin konuştuğu duyuldu.

"Kusura bakma ama sevgilini uyandırdım sanırım!" Her ne kadar sinirlenmiş gibi davranmaya çalışsam da ona özel o sempatikliği karşısında dayanamayıp ben de sırıtmaya başladım. Açık sözlülüğü ve çok fazla düşünmeden aklındakileri pat diye söylemesi bayağı bir hoşuma gidiyordu. Eğer Harry'nin benim sevgilim olduğunu daha sık tekrar edecekse benimle sonsuza kadar konuşabilirdi.

"Siktir git Niall. Sa-" Telefonun ucunda değişen ses boğazını temizledi. "Sarah?" Onu duyuyor olmanın sevinciyle ciyaklamamaya çalışarak istem dışı bir şekilde elimi göğsüme bastırdım. Tanrım.

"Harry, iy-" Sesim normalden daha yüksek tonda çıkarken ona sanki ölüyormuş gibi davranmamam gerektiğini düşünüp sözümü yarı yolda değiştirdim. "Nasılsın? Aradığım için kusura bakma, telesekreter çıkmayınca çaldırmaya devam ettim, uyuduğunu bilmiyordum."

"Önemli değil." Yumuşakça güldü. Saçlarının arasından geçirdiği uzun parmaklarını, yüzündeki tatlı gülümsemeyi, o gülümsemenin ortaya çıkardığı sol taraftaki o derin gamzeyi hayal edebiliyordum ve lanet olsun, yanında olmak istiyordum. O yeni uyanmış şekilde yatağında uzanıyordu, muhtemelen teni sıcacıktı ve cennet gibi kokuyordu ama ben burada bir otobüs durağında pinekliyordum.

"Sevgilin olacak adamın yanında mıydın diye sorsam bana kızar mısın?" Ben bir süre cevap vermediğimde yavaş yavaş konuştu.

"Uhm, ee..." Jayden'dan ayrılmayı başarabildiğimi yüz yüzeyken öğrenmesinin daha adil olduğuna kanaat getirdim. Söylemek için doğru zamanı beklediğim şeylerin listesi giderek uzuyordu ve ben bundan hiç hoşnut değildim. "Onunlaydım, biraz... Tatsız bir görüşme oldu."

Free • (Harry Styles)Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz