28.Bölüm

1.8K 111 36
                                    

“Harry, ellerini çek yüzünü göreyim.” Harry kısık inlemelerini kesip hala sırtüstü yatarken derin derin nefesler aldı ve ellerini indirdi. Karşılaştığım manzara düşündüğüm kadar berbat değildi ama sevdiğiniz birinin başına fena bir şey gelince aklınızda doğal olarak en kötü senaryo beliriyordu. Ortada kan fışkıran yaralar ya da darmadağın olmuş bir surat yoktu. Sadece sol elmacık kemiğinin köşesiyle sol kaşının ucu açılmıştı.

“Ayağa kalkabilir misin?” Dudaklarından dökülen belli belirsiz mırıltıları olumluya yorup ondan önce ayağa kalktım. Dizlerimin acısını görmezden gelmeye çalışıyordum ama ikisi de her hareketimde deli gibi sızlıyordu.

“Tuttum seni.” O homurdanarak yattığı yerden doğrulurken ellerinden çekerek kalkmasına yardımcı oldum. Canı çok acıyor muydu? Nasıl hissediyordu? Bana sinirli miydi? Neden boş boş bakıyordu?

“Hastaneye gideceğiz tamam mı? Harry, konuşabiliyor musun?”

“Beni evime götür Sarah.” İfadesiz bir suratla konuştuktan sonra dilini ağzının içinde dolandırıp yere birkaç damla kan tükürdü.

“Harry, başına darbe aldın… Seni bir doktora göstermeliyiz.”

“Başıma darbe aldım öyle mi?” Aniden bağırdığında refleks olarak elimi ağzıma örtüp sustum. “Sence bunun farkında değil miyim? Hastaneye falan gitmiyorum!” 

Aynı uyuşturucularını bulduğum zamanki gibi davranıyordu. Ama benim yüzümden iki yumruk ve bir diz yediğini düşünürsem onu anlayabiliyordum. Sinirli olmaya hakkı vardı. Sakinleştiğinde nasılsa bir yol bulunurdu.

“Tamam, tamam. Tamam eve gidiyoruz.” Temkinli hareketlerle koluna girdim ve sersemlemiş bedenini ön koltuğa oturtmak yerine arka koltuğa boylu boyunca yatırdım. Oraya buraya saçılmış birkaç parça kıyafeti top şekline getirip dikkatlice başının altına yastık niyetine yerleştirdikten sonra uzattığı anahtarı aldım. Bacaklarımın araba sürebilecek durumda olup olmadığından emin değildim ama bunu elbette ki Harry’ye söylemeyecektim.

 On beş, belki de yirmi dakikalık yolculuğumuz boyunca yanaklarımın içini kemirip yola konsantre olmaya çalıştım. Fazla iyi bir sürücü değildim, zaten ehliyetim de yoktu ve başımıza daha büyük bir kaza çıkarmayı ya da Harry’nin arabasına zarar verip iyice tepesini attırmayı istediğim söylenemezdi.

Sonunda Harry ve Niall’ın küçük evinin önüne dikkatlice park ettiğimde Harry benim yardımıma ihtiyaç duymadan yattığı yerden kalkıp arabadan indi ve ağır adımlarla kapıya yürüyüp arka cebinden çıkardığı anahtarlarla kapıyı açtı. Yüzünü görebildiğim birkaç saniyelik zaman diliminde fark ettiğim kadarıyla yanağı hafifçe şişmişti. Bunu benden gizlemeye çalışması sinirimi bozuyordu.

“Niall evde değil.” Ayakkabılarını çıkarıp rastgele bir yerlere fırlattığında ben de hareketlerini tekrarladım.

“İyi. Şimdi banyoya gel de şu kesikleri temizleyelim.” Tutması için elimi uzatarak gözlerinin içine baktım. Düşüncelerini okuyabilmeyi, hissettiklerini hissedebilmeyi her şeyden çok isterdim.

Büyük elleri benimkileri kavradığında sıcak bir şekilde gülümsedim. Her ne derse desin, ne kadar inkar ederse etsin başına gelenler benim yüzümdendi ve bana kızgın olması, sinirini benden çıkarması gayet doğaldı. Sadece ondan vazgeçmemem gerekiyordu. Onu kendimden uzaklaştırmaya çalıştığım zaman beni siktir edip hayatına devam etmemişti. Şimdi de benim biraz çabalamam lazımdı.

“Pamuğunuz var mı?” Banyo kapısını aralayıp hantallaşmış vücudunu da peşimden çekiştirirken sordum.

“Huh?”

Free • (Harry Styles)Where stories live. Discover now