Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 96.9K 59.6K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

97. Bölüm : DENİZ

9.4K 337 155
By siredtohopeless

Deniz

Hastaneden çıkar çıkmaz ve eve girer girmez kendimi bir duşun altına atmıştım. Üç gün sonra taburcu olmuştum ve Alihan şu an Deniz'in başında nöbet tutuyordu, uyanmaması için. Bedenim eskisi gibi hissettirmese de, duş almaya erinmiyordum.

Bornozumu üzerime takıp ıslak saçlarımı havluya sardıktan sonra odamıza gittim ve gördüğüm görüntü ile duraksadım.

Alihan, bebek beşiğinin kenarına kollarını yaslamıştı ve uyuyan minik oğlumuzu izliyordu. Benim geldiğimi bile duymamıştı, o kadar büyük hayranlıkla oğlumuza bakıyordu ki, kısa bir anlığına gözlerim dolmuştu.

Ona yaklaştığımda kafasını kaldırıp bana baktı ve gülümsedi. "İyi misin?"

"İyiyim, biraz ağrım var sadece..." dediğimde beni yanına oturttu ve boynuma derin bir öpücük kondurdum. "Sen nasılsın?"

"Çok iyiyim..." dedi ve Deniz'e baktı. "Baksana şuna ya. Çok tatlı. Çok küçük, elimizde büyüyecek resmen."

Yüzümde büyük bir gülümseme ile bebeğime bakarken aynı zamanda Alihan'ın elini tuttum. "Henüz üç günlük. Büyüyünce nasıl olucak acaba..."

"Babası gibi yakışıklı olur kesin." dediğinde gülmeye başladım.

"Anasını unutma bence!"

"Nasıl unuturum?" dediğinde elini yanağımda hissettim. "Sarı güzelliğim, çok özledim seni..."

"Ben de seni çok özledim sevgilim..." diye mırıldandım ve elini tutup öptüm. "Bedenimin biraz daha dinlenmesi gerekiyor. Biraz düzelmem gerekiyor. Ama iyi hissettiğim ilk anda, sana öyle bir gece yaşatacağım ki..."

Sırıttı. "Bundan şüphem yok. Önceliğimiz bu minik bey yani..."

"Yani..." dedim onu onaylayarak ve oğlumuza bakakaldım. "Fakat bizim ateşimizi bu minik bey de engelleyemez gibime geliyor."

"Üç gün geçti fakat ben onu bir kez bile koluma almadım." dediğinde bu konuyu açacağını biliyordum. Ve evet, dürüst olmak gerekirse, kendi oğlunu bile eline almaması beni düşünme noktasına getirmişti. "Korkuyorum. Canını yakarım falan diye korkuyorum. Hazır değilim galiba..."

"Sevgilim, neden böyle hissediyorsun ki?"

"Bilmiyorum, sanki ona dokunduğum an kötü şeyler olucakmış gibi hissediyorum." dediğinde geçmişini kastettiğinin farkındaydım. "Daha minicik, Liya. Elime alırsam canını acıtırım belki. Elim hafif değil ki..."

Kolunu okşamaya başladım. "Alihan, geçmişini düşünüyorsun yine değil mi?"

"Katilim ben, Liya. Sayamadığım kadar can aldım, ellerim kan içinde. Bu ellerimle ona dokunmak doğru hissettirmiyor. Çok kötü hissediyorum. Böyle hissetmek elimde değil."

"Çok detaylı düşünüyorsun. Ona bakarsan bende mükemmel değilim? Bende öldürdüm. İkimizde mükemmel değiliz bu konuda. Ama bunları düşünmüyorum. Çünkü gereksiz detaylar bunlar?"

"Haklısın. Haklı olduğunu biliyorum. Yine de böyle hissetmekten başka şansım yok."

Bebeğimizin tatlı mırıldanmaları kulağımıza dolarken gülümsedim ve gözlerini açtığı anda, büyük bir heyecana girdim. Gözleri çok açık bir maviydi ve sonra koyulaşmaması için dua ediyordum.

"Uyandı..." dedi Alihan mutlulukla.

"Annem," diye seslendim oğluma ve minicik eline dokunduğumda ayaklarını hareket ettirmeye çalıştı. "Günaydın..."

O kadar sakin bir bebekti ki, bize öylece bakıyor ve hiç ağlamıyordu. Minnak elleri ile oynuyor ve tatlı tatlı sesler çıkarıyordu. Alihan gülerek bunu izlerken ben de hayranlıkla oğluma bakıyordum.

"Isırasım geliyor..." dedi Alihan ve gözlerini ondan olamadı. "Minnacık bu."

"Kucağına almak ister misin?" diye sorduğumda duraksadı. Benimle göz göze geldiğinde sertçe yutkundu ve kararsız olduğu her yanından belliydi. Fakat bunu istediği de aynı şekilde her yanından belliydi.

Minik bebeğimi ellerime aldığımda o kadar hafifti ki, sanki elimde bir tüy vardı. Alihan heyecanla kollarını açtığında gözlerine bakarak gülümsedim. "Korkma. Her şey yolunda, tamam mı?"

Deniz'i onun ellerine bıraktığımda dudakları aralandı ve aynı zamanda titremeye başladı. Oğlumuz babasının kucağında çok sakindi, dilini çıkarıp elleriyle oynayarak babasını minicik gözleriyle analiz ediyordu.

"Liya, çok hafif..."

"Kötü değilmiş, değil mi?"

"Bilmiyorum... Kollarımda tutarak canını yakarım diye korkuyorum. Sıkıyorsam onu?"

Elimi omzuna koydum ve gülmeye başladım. "Allah aşkına, Alihan! Sen babasısın ve zarif bir şekilde bebeğini kucağına alıyorsun. Bu tabii ki onun canını acıtmaz? Sevgini hissediyordur o."

"Öyle mi dersin?"

"Tabii ki sevgilim..."

Alihan oğlunu elinden bırakmadı ve sürekli onu izledi ve minik parmaklarına dokunarak sevgisini minicik bebeğimize hissettirmeye çalıştı. Bu hayatta en çok sevdiğim iki kişiyi böyle izlerken yüzümde sadece bir gülümseme vardı ve o gülümseme silinmiyordu dudaklarımdan.

———

"Efendim kocacığım?" diye çıktığım telefonun diğer ucunda oğlumun nasıl ağladığını duyuyordum. Yüzümdeki ve bedenimdeki terleri elimdeki havluya silerken duraksadım. "Niye ağlıyor benim oğlum?"

"Sanırım gazı var, Liya. Karnını ve sırtını ovalıyorum ve gazını çıkarmaya çalışıyorum ama çok ağlıyor, çok korkuyorum..."

"İki aylık oldu minik bey, bu çok normal. Panikleme, tamam mı? Ben şimdi spor salonundan çıkacağım ve hemen yanınıza geleceğim. Eğer daha iyi olmazsa doktora gideriz. Geliyorum şimdi."

"Tamam sevgilim, dikkat et." dedi ve telefonu kapattı. Hızlıca soyunma odasına gittiğimde terli bedenimi umursamadım ve üstüme günlük kiyafetlerimi geçirdim. Bu iki ay içinde altı kilo vermiştim ve bedenim aslında eski haline dönmüştü diyebilirdim.

Her neyse, spor salonundan tam çıkarken tanıdık bir yüzle karşılaştım.

Civan Karalı.

"Yenge!" diye şaşırdığında gülümsedim. "Selam. Sen de mi buraya yazıldın?"

"İki aydır burada çalışıyorum Civan, hayret seni hiç görmedim ama?" diye sorguladım.

"Her neyse, nasılsın? Bebek nasıl?"

"Alihan aradı, gazı varmış. Yanlarına gidiyorum şimdi. İyiyiz biz, ya sen?"

"Ben de iyiyim. Kız arkadaşımla bir eve taşındık ve hayatımızı bir düzene sokmaya çalışıyoruz. Ama iyiyiz biz de."

"Sevindim!" dedim içtenlikle.

"Sıpa büyüdü değil mi?"

Otuz iki diş gülümsedim. "Evet! Alihan'a o kadar benziyor ki... Aynı babası!"

Civan kahkaha atmaya başladı. "Maviş maviş gözleri sana çekmiş ama."

"Eh, orası da bana çeksin çocuğumun! Ben doğurdum yani."

Civan sayemde kahkahalara gömülürken ondan bir zamanlar nefret ettiğimi unutmuş gibiydim. Aslında özünde iyi bir çocuktu ama, babası onu hep bozmuştu...

"Her neyse, ben kaçar. Kendine iyi bak!"

"Sen de öyle!" dediğinde hızlı adımlarla salondan çıktım ve arabama binip gazladım. Eve vardığımda garajımıza park ettim ve aceleyle içeri girdim.

Salona girdiğimde kocamın kucağında uyuyakalmış oğlumla karşılaştım. Alihan'da aynı şekilde uyuyordu, ikisi de ritimli bir şekilde nefes alıp veriyordu ve tatlı nefes alışverişleri odayı sarmıştı.

Alihan beni duymuş olmalıydı ki gözlerini açtı ve beni gördüğü gibi gülümsedi. Ona bir öpücük attığımda Deniz'i yavaşça kucağından alıp yukarı çıktım. Arkamdan geldi o da. Odamızdaki beşiğe yatırdım oğlumu ve üzerini iyice örttüm.

Kocama döndüğümde bana sarılmıştı. Ben de sıkıca sarıldım ona ve mis kokusunu içime çektim. Odanın kapısını iyice açık bıraktık ve bebek telsizini yanımıza alarak aşağıya indik.

"Sen de uyusaydın istiyorsan?"

"Yok, öyle içim gitmiş sadece..." dedi. "Deniz de daha demin uyuyakaldı, umarım uyanmaz veya ağrıları kötüleşmez. O ağladıkça benim canım yandı..."

Gülümsedim. "Senin o minik baba yüreğini yerim?"

"Yesene." dedi ve göz kırptı.

"Çok terliyim, duşa girip yanına gelsem olur mu?" diye sorduğumda dudağını büzdü. "Ama çok terledim, Alihan. Kokuyorum kesin..."

"Çabuk gir ve çık."

"Tamam."

"Liya?"

"Efendim?" dedim ve ona döndüm tekrar.

"Sadece su tut bedenine. Aromalı duş jeli falan sürme tenine." dediğinde gözlerinden ne kadar azgın olduğu belliydi.

"Niye ki?" diye sordum masum masum.

"Çünkü seni biraz sonra yalayacağım için, ağzımın içinde tatmak istediğim tek şey senin öz tadın olucak. Anlaşıldı mı?"

Başımı uslu uslu salladığımda arkamı dönüp aşağı kattaki banyoya ilerledim. Duru su ile bedenimdeki teri temizledim ve havluyu bedenime sardım. Saçlarımı yukarıdan topuz yaptım ve böylece banyodan çıkıp salona ilerledim tekrar.

Telefonundan başını kaldırdı ve yüzünde bir sırıtma meydana geldi. Alt dudağımı dişleyerek yanına ilerledim ve oturdum. Nedenini bilmediğim bir şekilde ona bakmıyordum, çekiniyordum.

Dudaklarını omuzumda hissettiğimde gözlerimi kapattım. Sıcak nefesi bedenime çarparak beni deli ederken sertçe yutkundum. Elini belimde hissettiğimde beni çenemden tutarak göz göze gelmemizi sağladı. "Seni çok özledim sevgilim."

İçten bir şekilde gülümsediğimde gülümsememe uzun bir öpücük kondurdu. Ellerimi ensesine sardım ve derin bir öpüşmenin içine sürükledim ikimizi de. Bir elim bacağına inip iç bacağına doğru giderken onu eli havlumun önünü tutup açmıştı.

Belimden tutarak beni altına yatırdı ve çırılçıplak kalan bedenime baktı. Her bir zerremi uzunca incelerken bacağıma dokundu ve etimi sıktı. Öncesinden daha da balık etliydim ama Alihan buna aşıktı, bu sebepten dolayı bedenime bakmaya doyamıyordu şu an.

Kafasını memelerime gömdü ve dilini dolgunluğumda gezdirdi. Uclarını deli gibi emmeye başladığında ciddi ciddi sütümü de emmişti. Ben bundan rahatsız olarak omzuna vurdum ve kafasını memelerimden ayırdım. "Unutmuşum... Hayır, Alihan. Bunu istemiyorum. Sütümü emmeni istemiyorum..."

"Oğlumuzun neden bu kadar büyük açlıkla memeni emdiğini şimdi anlıyorum... Tadın müthiş." dedi ve yanağıma uzun bir öpücük kondurdu. Öpücükleri ile boynuma indi ve nefesini değdirerek büyük öpücükler kondurdu tenime.

İsmini sessizce inlerken parmakları kadınlığıma indi ve beni okşamaya başladı. Altı aydır dokunuşunu orada hissetmemiştim, birden hissetmemle derin bir inleme bahşettim ve kollarımı boynuna sardım.

"Durma..." diye yalvardım gözlerimle. Dudaklarıma yapıştı ve o kadar ıslak davrandı ki, ağzımın etrafı ıpıslaktı ama ben bu durumdan biraz bile şikayetçi değildim. Dilimi ağzına alıp emmeye başladığında inliyordum. Öpücükleri ile karnıma kadar indiğinde bacaklarımı otomatikçe araladım.

Burnunu o noktama sürttüğünde kasmıştım kendimi. Elini karnıma koydu ve göz göze gelmemizi sağladı. "Sakin ol... Bu kadar mı özledin beni?"

"Hmhm..." diye mırıldandım.

"Kokunu özlemişim küçüğüm..." dediğinde nefesini hissettim oramda. Öpücükleri ile oramı daha da ıslattığında o başlamadan bile inliyordum. Bacaklarımı aralamıştım ama bu ona yetmemişti ki, iki parmağı ile oramı çok daha da araladı ve dili ile anında oramı yaladı.

Aşağıdan yukarıya kadar dilini sürdü orama ve bunu tekrarladı. Sonra da oramı ağzına alıp deli gibi emdi, oramı ağzında tutarak dili ile vuruşlar uyguladı klitorisime ve gözlerime baktı. Sikeyim, kölem gibi bakıyordu gözlerime.

"Alihan..." diye inledim ismini ve bunu çoğu kes tekrarladım. Sessiz olmaya özen gösteriyordum çünkü oğlum şimdi uyanırsa onu affetmezdim!

Dilini ıslak girişime sürdüğünde ağzımı kapattım ve iniltilerimi seslendirdim. Parmağı ile klitorisimi okşarken dilini içime soktu ve içimde hareket ettirdi. "Allahım... Alihan, evet evet evet!"

Beni dili ile becermeye başladığında parmağı da hızlanıyordu. Nefes alışverişlerim hızlandı ve titremeye başladı. Uzun süredir bu kadar iyi hissetmemiştim ve kocam bana şu an cenneti hediye etmişti. Ellerimle saçlarını okşadım ve ıslak ağzının sıcaklığını oramda hissetmenin mutluluğu ile gülümsedim.

Kendimi ona sürtmeye başladığımda gözleri gülümsedi. Saçından tutarak kafasını sabit tuttum ve ıslaklığımı ağzına deli gibi sürtmeye başladım. Başımı arkaya atarak titreyerek inledim ve Alihan'ın ağzını iyice ıslattım.

Yaklaşık on dakika sürdü bu, beni deli gibi yaladı ve tadıma doyamadı, çok daha görgüsüzce davrandı ve bakışlarıyla ne kadar hoşuna gittiğini bana anlattı.

"Alihan, bebeğim becer beni..." diye yalvardığımda gözlerimiz buluştu. Alihan'ın kafasını oramdan çektiğimde ağzının ne kadar kızardığını ve ıslandığını görmüştüm. Kocam dizlerinin üzerine yükseldiğinde üzerindeki tişörtünden kurtuldu. Muhteşem kaslarını gördüğümde kalkıp bedenini öpmek istedim ama Alihan bana izin vermedi.

Eşofmanını dizlerine kadar indirdiğinde boxerini de indirdi ve erkekliğini zonklayan kadınlığımın üzerine koydu. Üzerime eğildi ve dudaklarıma yapıştığında onu deli gibi öpmeye başladım. Tam o an içime girdiğinde ağzının içine inledim. Ellerini başımın her iki yana koyarak onlara dayandı ve kendisini bana ittirirken beni izledi.

Memelerimin nasıl sallandığını izledi ve gözlerime bakarak zevkini benimle paylaştı. İkimizde inliyorduk. Ellerimi sırtına gezdirmeye başladım ama bakışlarımı bir an olsun onun güzel gözlerinden çekmedim.

"Canını yakıyor muyum?" diye sordu.

"Hayır..." diye başımı salladım iki yana. "Nazik davranıyorsun bana... Nazik davranma bana, Alihan. Hızlan ve sertleş, hadi!"

Dediğimi yaptığında dünyalar benim oldu. Alnını alnıma yasladığında ikimizde gözlerimizi aynı anda kapattık ve ağzımızdan alıp verdiğimiz nefeslerimiz birbirine çarptı. Elimi bedenlerimizin arasına sızdırdım ve klitorisimi okşamaya başladım. İki zevk noktamdan da tatmin edilirken inlemelerim çoğaldı ve yüzümdeki gülümseme büyüdü.

"Çok iyisin sevgilim..." diye inlediğimde dudaklarımız birbirine değiyordu. Dilimi dudaklarına sürttüğümde öpüşmeye başladık. Boşta kalan elimi ensesine koyup onu faha da kendine çektim sanki mümkünmüş gibi.

Alihan'ın hızlanan nefeslerinden ve seslenen iniltilerinden fark ettim ki, boşalacaktı. Kocamın orgazm olurken ki seksi yüz ifadesini izlerken benim de kadınlığım deli gibi sızladı ve tam o an, birlikte boşalmıştık. İçime dolan sıcak sıvısı bana o kadar güzel bir doluluk hissi vermişti ki gülmeye başlamıştım.

Doğruldu ve bacaklarımın arasında dizlerinin üstüne durdu yine. Terli vücudu ile o kadar seksi görünüyordu ki, tırnaklarımı kemirirken sırıtıyordum. O da bacaklarımı okşamaya başladığında ikimizde şımarmıştık.

"Çok güzeldi..." dedikten sonra kirli bir kahkaha atmaya başlamıştım. "Özlemişim..."

"Hmhm..." diyerek onayladı ve benim gibi sırıtmaya devam etti. Boxerini ve eşofmanını tekrar yukarı çekti ve yerdeki tişörtünü aldı. "Uykum var. Yatacağım, geliyor musun?"

Elimi ona uzattığımda güldü ve elimi iteklediğinde beni kucağına aldı. Odamıza girdiğimizde beni yatağa yatıracaktı ki yapmamasını söyledim. Beni yere bıraktığında yanağına bir öpücük kondurdum ve kapının arkasındaki sabahlığı giydim çıplak bedenimin üzerinde. İkimizde yatağımıza yattığımızda kafamı onun göğüsüne koydum.

"İyi geceler sevgilim..." dedim.

"İyi geceler küçüğüm..."

———

Leyla'nın ağzından........

"Uzay?"

Gözlerimi açtığımda bir hastane odasındaydım. Kaşlarımı çatıp Uzay'ın yatağımın yanında oturduğunu gördüm. Elimi avuçlarının arasına aldığında gülümsedi. "Leyla? İyi misin?"

"Uzay, ne oldu bana?"

"Bilmiyorum... Ben de anlamadım? Mutfakta yemek yaparken birden bayıldın..."

"Doktorlar bir şey demedi mi?"

"Hayır. Sanırım bir açıklamaları vardır?"

"İyi hissediyorum? Neden bayıldığımı bilmiyorum bile..."

Odaya doktor girdiğinde yattığım yerden sorunsuzca doğruldum. "Doktor bey? Ben neden buradayım?"

"Bedeniniz çok fazla stres altındaydı. Ayrıca da, açlıktan ve yorgunluktan bayılmışsınız. Bunları yapmamalısınız Leyla hanım, bilmeniz gerekir ki bu bebeğinize zarar verebilir?"

Son duyduğum cümle ile beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Ağzım aralanırken gözlerim dolmuştu. Bakışlarımı bedenime indirip elimi karnıma koydum. "B-bebek mi?"

"Bilmiyor muydunuz?" diye sordu doktor bey. "Bebeğiniz bir aylık."

Bakışlarım anında Uzay'ı bulduğunda o da en az benim kadar şaşkındı. İkimizde şok içinde bakışırken içimdeki korku çok fazla büyümüştü. Elim karnımda durmaya devam ederken doktora baktım.

Ben hamile miydim?

"Hayırlı olsun." dedi doktor bey. "Çıkabilirsiniz, bir şey yiyip bebeğinize iyi bakın. İyi günler."

Doktor odadan çıkar çıkmaz aramızda öyle büyük bir sessizlik oluştu ki, Uzay'ın yüzüne bile bakamadım ama emindim ki, o benim yüzüme bakıyordu. Gözümden bir yaş akıp gittiğinde elimde elini hissettim.

"Leyla, sen hamilesin..." dediğinde sesindeki mutluluk kalbime bir çizik attı. "İnanamıyorum... Bir bebeğimiz mi olucak?"

Konuşmadım.

"İyi misin?"

"İyiyim." dedim sadece ve ayaklandım. Elimden tutarak beni odamdan çıkardı ve hastane işlemlerini halletti. Ben sesimi çıkarmadan öyle yürüyordum fakat Uzay susmuyordu. Sürekli bebekten bahsediyordu ve mutluluğunu bana gösteriyordu.

Daha fazla dayanamadığımda elini bıraktım. "Uzay, ben kendimi pek iyi hissetmiyorum. Biraz yalnız kalsam iyi olucak."

"Leyla, bir şey yediğinden emin olmak zorundayım."

"Liya ile buluşacağım." dedim. "Onunla yerim. Tamam mı?"

Bir şey demesine izin vermeden yürümeye başladım. Hastane Liya'ların evine uzak değildi ve gitmek istediğim tek yer şu anlığına orasıydı. Yaklaşık on beş dakika sonra evlerine vardım ve yürürken aklımda sadece bebeğim vardı.

Kapıya vurduğumda kısa süre sonra Liya açmıştı ve elinde Deniz vardı. Dudaklarımda anında bir gülümseme meydana gelirken ellerimi ona uzattım. "Deniz! Merhaba teyzem..."

"Gel." dedi Liya ve beni içeri aldı. İçeri girer girmez minik adamı elime aldım ve öpücüklere boğdum. Beni gördüğünde heyecanlanmıştı.

Deniz çok sakin ve olumlu bir bebekti. Hırçın değildi, hemen ağlamazdı ve insanlar görmeye bayılırdı. Beni de çok severdi ayrıca!

"Alihan yok mu?" diye sordum.

"Yok, işte ama gelicek. Aç mısın?"

"Vallah, hayır desem yalan olur. Ama seninle konuşmam gereken bir şey var Liya ve..." Anlatırken gözlerim anında yine dolmuştu ve elimdeki bebeğe sardım kollarımı teselli amacına. "Ve nasıl tepki vereceğini bilmiyorum..."

Deniz'i elimden alıp oyuncak beşiğine koyduğunda eline oyuncaklar verdi ve oğlunun alnına bir öpücük kondurduktan sonra bana döndü. "Dinliyorum? Korkutuyorsun beni şu an, kötü bir şey yoktur umarım?"

"Liya, ben..."

"Sen? Sen ne?"

Elim otomatikçe yine karnıma gittiğinde ağlamaya başladım. Liya'ya baktığımda merak ve korku içerisinde bana bakıyordu ve devamını getirmemi bekliyordu.

"Ben hamileyim..."

Çatılı kaşları düz bir çizgi halini alırken Deniz ağlamaya başlamıştı. Şoktan çıkıp oğlunu kucağına alıp memesini ağzına verdiğinde bakışlarını benden çekmiyordu. Utanıp başımı eğdiğimde konuşmasını bekledim.

"Leyla... Bu muhteşem bir haber diyeceğim de, gözüme pek mutlu görünmüyorsun?"

"Ben anne olamam..." dedim ve yüzümdeki yaşları silmeye başladım. "Ben anne olabilecek bir kadın değilim. Ve işin en kötü yanı... Uzay o kadar mutlu oldu ki..."

Bebeğinin sırtını okşayarak onu tutarken bana baktı ve mutlu bakışları anında yok oldu. Ellerimi başıma koyup ağlamaya devam ettiğimde Liya bir süre sustu. Ne diyeceğini bilemiyordu ve ben bunu oldukça anlıyordum.

"Bebeği aldıracaksın yani?" diye sordu bana. "Tek çaren bu yani?"

"Öyle görünüyor..."

Ağlamam şiddetlenmeye başladığında Liya boşta kalan eliyle bacağımı okşamaya başladı. "Henüz bir aylık... Ben ona zarar vermek istemiyorum ama başka da seçimim yok. Beni anlıyorsun, değil mi?"

Şefkatle gülümsedi. "Geçtiğin yerden ben de geçmiştim bir zamanlar... Seni elbette anlıyorum?"

"Çok çaresizim, Liya..."

Kapı kilitinin anahtarla çevrilmesiyle gözyaşlarımı sildim ve içeri giren Alihan'a baktım. Şaşkınca bu halimize baktı. "Hoşgeldin, Leyla. Ne oldu? Ne bu haliniz?"

Alihan karısının yanına oturdu ve Deniz'i eline aldığında oğlunun kokusunu derince içine çekip yanağına öpücükler kondurdu. Liya'nın da dudağına bir öpücük bıraktığında ikisi de aynı anda bana döndü. "Leyla? Ne oldu kız sana?"

"İyiyim ya... İşin nasıl geçti? Sen nasılsın?"

"Leyla? Ne oldu diye sordum? Sen bu haldeyken kendi hakkımda konuşmayacağım. Söyle, ne oldu?"

Histerikçe güldüm. "Alihan, ben hamileyim."

Gözleri faltaşı gibi açılırken dudaklarında büyük bir gülümseme meydana geldi. "Kızım, bu muhteşem bir haber!" dedi ve sevinçle karısına döndü sonra. Liya'nın bakışları ile durumu anlamış olacaktı ki gülümsemesi yavaşça soldu ve bana döndü. "Ama senin için değil galiba..."

"Ben Emre'nin bebeğini karnımda taşımak isterken, Uzay'ın bebeğini getiremem dünyaya..." dediğimde bunun aslında ne kadar bencil olduğunun farkına vardım. Bunu demem kadar yanlış bir şey yoktu.

Alihan kaşlarını derince çatarken aynı zamanda oğlunun kucağında sallıyordu. Liya bir şey demedi.

"Seni gerçeklere sürüklemek zorundayım, Leyla? Bu dediğin ne alaka? Sen Uzay ile yaşıyorsun, onunla yatıyorsun, onunla mutlusun, onunla yaşlanıyorsun! Aklın hala Emre'deyken mi? Bu yaptığın sence de doğru mu?"

"Alihan, bu kadar çabuk mu unuttun sen Emre'yi?"

Ağzı açık kaldığında Liya elini Alihan'ın bacağına koydu. Galiba onu kızdırmıştım... "Leyla, sen ne saçmalıyorsun ya?"

Sesi çok çıkmıştı ve Liya tam o an aramıza girmişti. "Gençler, bu işin sonu hayır değil. İkinizde susun!"

"Liya, karışma." dedi Alihan. "Leyla, bunun unutmakla falan alakası yok! Benim yaptığım tek şey kabullenmek! On sene oldu abi, on sene! Bu on senede hiç mi kabullenemedin Emre'nin öldüğünü? Uzay ile birlikteyken onu düşünmen ne kadar normal? Kusura bakma ama, bu düpedüz aldatmaya giriyor!"

"Alihan, ağzından çıkanları kulağın duysun! Herkes senin gibi soğukkanlı değil! Herkes senin gibi güçlü de değil! Saçma salak suçlamalar da bulunma bana."

Gülmeye başladı. "Yanlış veya kötü bir şey demedim. Sen ne istediğini daha kendin bile bilmiyorsun ki? Uzay'a umut veriyorsun ama istediğin o değil, haksız mıyım?"

"Alihan, sevgilim ileri gitme!"

"Bana mı diyorsun, Liya?"

"Kafası karışık ve durumu şu an iyi değil, görüyorsun kızı... Yapma."

"Siz konuşmaya devam edin, ben Deniz'le yukarıdayım." deyip yukarı çıktı. Liya şaşkınca arkasından bakakalırken ağlamaya başlamıştım tekrardan.

Ayağa kalkıp elimi tuttu ve beni peşinden sürükledi. Mutfağa gittiğinde yaptığı pilav ve eti tabağıma koydu ve kendisine de bir tabak koydu. Telefonunu çıkarıp bir mesaj yazdığında Alihan'a yazdığı belliydi. Oflayarak telefonunu tezgaha bırakıp yanıma oturdu ve ikimizde sessizce yemeğe başladık.

"Uzay ile konuşacağım bugün..." dedim ve su içtim. "Her şeyi açık açık diyeceğim. Dürüst olmak zorundayım."

"Doğru olanı yapıyorsun..."

"Gider mi sence?" diye sordum. "Hangi adam, çocuk yapamayacağı bir kadının yanında durur ki? Onunla sevgili bile değiliz ki. Bunu konuşmayı yaptıktan sonra giderse?"

Elimi tuttu. "Uzay seni seviyor. Gideceğini sanmıyorum."

Sustum. Sessizce yemeğimi yerken Uzay ne yemiştir diye düşünüyordum. Bu düşünce içimi acıtırken yutkundum. Buradan çıkarken Liya'ya ona bir paket yapsın diye rica edecektim.

———

"Alihan?"

Odamıza girdiğimde Deniz ile yatağımızda yatan kocamı gördüm. Gözleri açıktı ve bebeğimi izliyordu, minik eline dokunuyor ve ona yaklaşarak kokusunu alıyordu. Beni gördüğünde yutkundu ve boğazını temizledi.

"Konuşabilir miyiz?" diye sordum fısıldayarak.

"Ne hakkında?" diye sordu o da.

"Banyoya gel." dedim ve ebeveyn banyomuza doğru yol aldım. Kısa süre sonra Alihan içeri girdiğinde kapıyı kapattım ve kalçamı musluğun fayansına dayadım. "Ciddi ciddi sinirli misin?"

Gözlerini devirdi. "Bunun için mi çağırdın beni?"

"Evet?"

"Her seferinde suçlu ben oluyorum, değil mi?" diye sorduğunda kaşlarımı çattım. "O yüzden de zaten ilk beni susturdun."

"Konu uzamasın diye seni susturdum çünkü sen o an laftan anlardın ve anladın da! Leyla bugün kendisinde değildi, çok durgundu ve mahvolmuştu! Bunu biraz anlamanı istedim senden sadece."

Kollarını birbirine sararak sırtını duşa kabine yasladı. "Dediklerimin hepsi doğruydu, lafımdan dönmeyeceğim."

"Bunu istemiyorum senden zaten." dediğimde derin bir nefes verdim. "Benlik bir sorun yok. Bence sen de bana kızmayı bırak artık, hadi gel yemek yiyelim."

"Deniz?" diye sordu hemen.

"Bebek telsizi var?" dedim hayretle. "Ağlayınca duyacağız onu. Çok mu endişelisin sen oğlun için?"

Başını salladı. "Tabii ki endişeliyim? Dediğin gibi, oğlum o. Ve ben paranoyak bir insanım..."

"Öylesin. Neyse hadi..."

Odaya geri döndüğümüzde Alihan yatağın üzerine eğildi ve oğlunun alnına küçük bir öpücük kondurdu. Gülümseyerek bu görseli izlediğimde burnunu boynuna koyup kokladı bebeğimizi. "Şunun tatlı nefeslerini duyuyor musun ya?"

"Duymaz olur muyum?"

Bebeğimi şu an öpücüklere boğmak istesem de yapmadım, sonuçta bir bebekti o ve şu an uyuması kadar rahat bir şey yoktu!

Ve ben burada yaklaşık yarım saat kadar kocamı bekledim, çünkü oğlunun kokusuna ve tatlı nefes alışveriş seslerine doyamamıştı...












Bölüm Sonu •

Hello! Nasılsınız?

Umarım bölümü beğenmişsinizdir!

Artık demenin vakti geldi, Mahkumiyet 100. Bölümünde final yapıyor. Yani çok ama çok az kaldı ve ben ağlamak üzereyim! Fakat son konuşmayı şimdi değil, final de yapacağım!

Sizi seviyorum, kendinize iyi bakın! ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

4.3M 96.9K 103
❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Senden vazgeçtiğ...
7.7K 199 13
Kıvılcım Ve Ömer baharlarını yaşarken bir gecede hayatları sonbahara döner ve hiç bidaha güneşi görmemek üzere kapanır defterleri.ömerin hayatı değiş...
15K 1.1K 19
Her Türk asker doğardı. Lakin sadece bazılarının yaşamı asker olarak son bulurdu. Onlar vurulduklarında değil, unutulduklarında ölenlerdi. Onlar şanl...
354K 13.9K 68
(Tamamlandı) 26 yıl önce karışan hayatlar. Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi. Arslanların prenses kızı Naz aslı...