TOPRAK (Düzenlenecek)

Autorstwa EANGEL12

3.3M 194K 37.4K

Üsteğmen GÖKÇEN TOPRAK, Çok zor şartlara karşı vermiş olduğu mücadelede hayatı yenmiş bir kadın... Bu buruk k... Więcej

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm, 1. Kısım
30. Bölüm, 2. Kısım
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
Karakter tanıtımları
Karakter Tanıtımları 2
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
ÖZEL BÖLÜM 🍁
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
Yeni Kurgu Tanıtımı
57. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
FİNAL...
FİNAL 2🌱

58. Bölüm

26.1K 1.7K 507
Autorstwa EANGEL12

Keyifli okumalar🌸

"Hamile?" Diyen Kuzey, gözleri dolarak bana dönmüştü. Gözlerinden bir damla yaş aktığını gördüm.  Şaşkınlıktan ben de gözlerimi sonuna kadar açmış, kocama bakıyordum. Kalbim öyle kuvvetli çarpıyordu ki, istemsiz elim karnıma gittiğinde bakışlarımı göbeğime çevirdim.

"BABA OLUYORUUM!" Diye aniden bağıran Kuzey'le yerimden adeta sıçramıştım. Hızla üstüme gelen adam, bir anda beni sedyeden kaldırıp kucağına alıp döndürmeye başladı. Şaşkınlıktan hâlâ gözlerimi kırpıştırıp duruyordum. Kuzey kulağımın dibinde 'Allaah' diyerek bağırdığında kahkaha atmaya başladım.

"Seni öyle çok seviyorum ki..." dediğinde ikimiz de kahkahalarla dönmeye devam ediyorduk. Öyle çok duyguyu aynı anda yaşıyordum ki, bu asla tarif edilemezdi.

"Komutanııım" diyerek odaya dalan Kuzey'in timinden birkaç asker ve Aslı'yı göz ucuyla gördüğümde hâlâ dönmeye devam ediyordum. 'Allah beee' diye bağırmaya devam edip yanağımı sürekli öpen adamı kendimden uzaklaştıramıyor, doktorun sırıtması, diğer askerlerin şok olmuş bir yüzle bize bakması ise cabasıydı.

"Komutanım aman yeter" diye araya giren doktorla, Kuzey ne yaptığını yeni fark etmiş gibi beni bir anda durdurup yere indirip sedyeye oturttu. Korku dolu gözlerle bakarken ayaklarımı da tutup sedyeye koymayı ihmal etmemişti. Ben ise onun bu haline gülümseyip, gelen bulantıyı durdurmaya çalışıyordum.

"Gökçen iyi misin güzelim çok özür dilerim ben bir hayvanım" diyen Kuzey'le, timi daha da şok olmuş bir şekilde komutanlarına bakıyorlardı. Adamın bu hallerini görmedikleri için ne olduğunu anlayamamışlardı. Kuzey öyle bir bağırmıştı ki, daha çok askerin gelmediğine dua etmiştim.

"Baba oluyorum lan beeen" diye askerlerine dönerek bağıran Kuzey'le, herkes neler olduğunu anlamış tebessüm etmeye başlamışlardı. Aslı hızlıca yanıma gelerek bana sarıldı ve tebrik etti. Aslı bana sarılırken, Kuzey onu hafif ittirerek çok yaklaşmasını engellemişti. Onun bu haline içimden kahkahalar atmak gelse de, kızgın bir yüzle bakıp geri Aslı'ya sarılmıştım. Diğerleri de hızla gelerek uzaktan tebrik edince, revirin kapısı bir anda açılıp Anıl elinde silahla içeriye daldı.

"Nerde o komutanım yettim" dediğinde sanki bir düşman arıyormuşcasına silahı etrafa tutuyordu. Kuzey'in şartelleri anında atarak 'ANIL!' Diye gürledi. Arkasından Selman, Ece ve Mehmet abide girip etrafa kısaca göz attılar. Revirde bizi görünce onlar rahatladı ama salak Anıl hâlâ etrafa silahı doğrultmuş, olmayan birini arıyordu. Kuzey ilerleyerek Anıl'ın yanına gitti ve ensesine sağlam bir tokat attı.

"Çek şu silahı Gökçen'in üzerinden, sizi bana parayla mı veriyorlar lan!" Dediğinde Anıl silahı indirmiş ensesini ovalıyordu.

"Öyle bağırınca bir şey oldu sandım Komutanım" dediğinde Anıl'ın bu masum cevabına bir an içimden ağlamak geldi. Lan bana ne oluyordu yaa.

"Neler oldu komutanım?" Diyen Mehmet abiye gülümseyip "hamileyim abi" dedim.

"Allaaah, dayı oluyorum laaan" diye üzerime doğru koşan Anıl'ı, hâlâ yanında duran Kuzey yine ensesinden yakalayıp durdurmuştu.

"Bana bak dikkatli sarıl" diye uyarırken, Anıl tutuşundan kurtulmuş yanıma gelerek bana sarılmıştı bile. Gerçekten dikkatli sarıldığında kahkaha atarak karşılık vermiştim. Anıl'dan ayrıldığımda, Ece ve Selman ile de sarılmıştım. Hepsinin gözleri dolmuştu. En son Mehmet abiye bakarak artık kendime daha fazla engel olamadan ağlamaya başladım. Yüzüm gülüyordu ama gözlerim şelale gibi akıyordu. Mehmet abi hızla yanıma gelerek bana sımsıkı sarıldığında, Kuzey devreye girmemişti. Bir süre sarılı kalıp ayrıldığımızda, Mehmet abi hızla gözlerini kaçırarak onu görmemi engelledi.

"Tebrik ederim kardeşim" dediğinde, şu an resmiyet tamamen aramızdan kalkmıştı.

"Teşekkür ederim abi" diyerek diğerlerine de baktım. Kuzey'in doktorla bir şeyler konuştuğunu göz ucuyla gördüm. Doktor bir şeyler söylüyor, Kuzey kafa sallıyordu. Sonra telefonunu çıkartıp arama yaptı ve arama bitince hızla yanıma geldi.

"Hadi güzelim gidiyoruz"

"Nereye Kuzey daha mesai bitmedi!"

"İzinlisin hadi hastaneye gidiyoruz. Randevu aldım kadın doğumdan" dediğinde tebessüm ederek kafamı salladım. Bizimkilerle vedalaşıp bahçeye çıktık.

Bahçede, Poyraz abim ve Tuba'yı içtima alanında dövüşürken görünce nedense hiç şaşırmadım. Bu ikisi tamamen aynıydı. Etrafları askerlerden yuvarlak oluşturulmuş, askerler onları izliyordu. Tuba, abime üst üste yumruk indiriyordu. Hiç acımıyordu vicdansız. Alparslan abim bugün izinliydi. Dedesi ve babaannesi geleceği için onları karşılamaya gidecekti. Aslında dedemiz ve babaannemiz desem daha doğru olur ama bizim pek bir samimiyetimiz yoktu.

"Kuzey abimlere haber verelim"

"Boşver şimdi onu yapışır peşimize kerkenez" dediğinde kınarcasına Kuzey'e baktım.

"Saçmalama Kuzey hadi" diyerek onu dövüş alanına çekiştirdim. Abim yerde, Tuba üstünde yumruk manyağı yapıyordu canım abimi.

"Tuba!" Diye seslendiğimde, Tuba vurmaya ara vererek sanki normal bir şey yapıyormuş gibi bana baktı. Kocaman açtığım gözlerimle, ağzı burnu kan içinde olan abime bakıyordum. Tuba'nın çekilmesiyle, abim kendini yana atarak ağzındaki kanı tükürüp kahkaha atmaya başladı. Ne haliniz varsa görün!

"Abim bir şey mi oldu tuhaf bakıyorsun?" Diye sorduğunda ise ben de iyice kayış koptu.

"Yok abi bir şey siz devam edin biz hastaneye gidiyoruz" nedense bir alınganlık gelmişti üstüme. Ben onun için endişeleniyorum o gülüyor manyak. Kuzey ise Poyraz'ın bu haliyle oldukça eğleniyor gibi duruyordu.

"Ne hastanesi?" Diye sordu Tuba. Bizim gelmemizle ve maçın bitmesiyle kalabalık asker grubu da dağılmıştı.

"Önemli değil hamileyim ondan gideceğiz" diyerek tek omzumu kaldırıp indirdim. Kuzey'i çekiştirip yürümeye başladık. Arkamızda kalan abimlerde hiç ses yoktu. Yürüdük, yürüdük, otoparka yaklaştığımızda arkamızda bir bağırış koptu.

"Dayı oluyoruuum Tubaaa" diye bağıran abimin sesi tüm karargahta inlemişti.

"Ben baba oluyorum oğlum dayı da neymiş" diye mırıldanan Kuzey'e gülümseyip durduk. Çünkü abim arkamızdan koşarak bizim yanımıza geliyordu. Arkamı döndüğümde abim son hızla bize koşuyor, arkasında Tuba ağlayarak bize doğru yürüyor, en arkada ise yine Anıl koşuyordu.

"Beklee" diyerek koşup bana sımsıkı sarıldı abim.

"Tebrik ederim seni çok seviyorum Gökçen. Allah sağlıkla kucağımıza almayı nasip etsin. Hadi hemen gidelim de minik Poyraz'a bir bakalım"

"Ne diyorsun lan sen çocuk benim çocuğum!" Diye araya girdi Kuzey.

"Eee ne demişler çocuk dayıya çekermiş abicim. Dayı kim, ben" diyerek gülen abimle ben de gülümsedim.

"Göktuğ'u ve Alparslan'ı unutma! Ayrıca ben varken sana çekmez git kendi çocuğunu yap" onların kavgasına bakmayı kesip arkada gelen Tuba'ya baktım. Anıl bağırışı duyunca koşmuş, yine bebek haberi olduğunu anlayıp geri dönmeye başlamıştı. Ya bu Anıl'ı gerçekten çok seviyordum.

"Tebrik ederim güzellik, senden çok iyi anne olacak" diyen Tuba gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. Onu ağlarken sadece bir sefer görmüştüm o da arkadaşımız, can dostumuz Melih'in tabutunu taşıdığımızda. Tuba'ya sımsıkı sarılıp bir süre öyle kaldık.

"Hadi ama kim görümcesi hamile diye mutluluktan ağlar?" Dedim duygusallıktan çıkmak için. Tuba'dan ayrıldığımda sessiz olmam için gözleriyle beni uyarmıştı.

"Hadi gidelim randevumuz var size haber veririz"

"Evet biz de geliyoruz hadi arabaya" diyen abimle, Kuzey sabır çekmişti. Kuzey'e güzel güzel bakarak gülümseyince, tekrar sabır çekti ve "Hadi benim arabayla" dedi ve arabaya ilerledik.

🍁

"Ahh şimdi düşüp bayılacağım kızım tebrik ederim o kadar mutlu oldum ki anlatamam" Vildan anne bizi hastanenin bahçesinde karşılamıştı.

"Teşekkür ederim anne" diyerek sarılmasına karşılık verdim. Hâlâ şoktaydım. Anne olmak; elbette ki aklımda olan bir şeydi ancak ilerleyen hayatımda olur diye düşünüyordum. Önlemimi de almıştım elbette ama hayat her zaman sürprizlerle doluydu. Sanki bir rüyanın içinde gibi hissediyordum kendimi. Haberi aldığımdan beri aynı anda hem ağlayıp hem gülmeye başlamıştım. Kuzey'de heyecandan elini ayağını koyacak yer bulamamıştı. Arabayı bile kullanamamıştı yanımdan ayrılmamak için. Hep birlikte hastaneye girerek doktorun odasına ilerledik. Kuzey randevu aldığı için beklemeden direkt odaya girdik.

"Hoş geldiniz Sude ben buyurun lütfen" diye bizi karşılayan doktorla karşıdaki sandalyelere yan yana oturduk. Doktor kısa bir an kalabalığa bakarak şoka girdi çünkü karşısında 4 tane asker vardı. Tuba'yla abim antreman yaptığından; abimin üzerinde yeşil atleti, atletin önünde kan lekeleri vardı. Ayrıca dudağı patlamış ve yüzünde kızarıklıklar vardı. Tuba'nın da terden hâlâ ıslak duran atletiyle, ellerinde taze yaralar vardı. Ikisinin de saçı başı dağınık, sanki savaştan yeni çıkmış da bir doğuma gelelim demişler gibilerdi. Bir diğer sandalyede oturup ayağını sallayan Kuzey, her an birini öldürecekmiş gibi bakıyordu ama ben tanıdığım için o bakışların heyecandan olduğunu biliyordum. Bir de en son sandalyede oturmuş, gözleri dolu dolu etrafa bakan ben. Hep birlikte kadın doğum doktorunun odasında biraz tuhaf durduğumuzu kabul ediyorum. Ancak en tuhafi ise odaya ağlayarak giren ve doktorun tam karşısındaki sandalyeye oturup burnunu silen, hastanenin başhekimi Vildan anneydi. Kısacası  doktor kime bakacağını şaşırmıştı.

"Vildan hocam iyi misiniz?" Diye en sonunda konuşan doktor, endişeli bakışlarla ona bakıyordu.

"Sude hanım, kızım Gökçen hamileymiş o yüzden buradayız" diyerek burnunu tekrar temizleyen Vildan anneyle ben de duygulanıp gözyaşlarımı zorla geri gönderdim. Ayrıca 'gelinim' yerine 'kızım' diyerek beni tanıtması çok hoşuma gitmişti. Doktor anladığını belli eden bir ifadeyle gülümseyip Tuba ve bana baktı. Tuba ve abim şu an çok tehlikeli gözüküyorlardı.

"Ben hamileyim" diyerek doktorun bana bakmasını sağladım. Kurduğum cümlemle, Kuzey elimi tutmuştu.

"Bu haberi yeni öğrendiniz sanırım. Tebrik ederim Gökçen hanım. Lütfen şöyle uzanın bir kontrol edelim" dediğinde Kuzey ayağa kalkmıştı.

"Sanki sen hamilesin abicim kız uzanacak" diyen abime Kuzey kötü kötü bakarak elimi tuttu ve beni ayağa kaldırdı. Sedyeye yürüyüp uzandığımda, Doktor eline bir jel aldı ve yanıma yaklaştı.

"Lütfen göbeğinizi açar mısınız?" Dediğinde alttaki düğmelerimi açarak göbeğimi açığa çıkardım. Doktor jeli dökerek ultrason aletini göbeğime koydu ve karşısındaki ekrana bakmaya başladı. Herkesin ayağa kalkıp yanımıza geldiğini görerek tebessüm ettim. Vildan anne de heyecanla ekrana bakıyordu.

"Bakın işte şurada kese de oluşmuş, 8 haftalık bir embriyo" dediğinde kaşlarımı çattım. 8 haftadır hamile miydim yani? Ekrana baktığımda pek bir şey anlamamıştım ama Kuzey ve diğerleri ekrandaki bebeğe bakıp gülümsüyordu.

"8 hafta mı? Ama benim hiç gecikmem olmadı?" Dediğimde Doktor gülümseyerek klavyede bazı tuşlara basmaya başladı.

"Yerleşme kanaması olmalı Gökçen hanım. Siz onu diğer kanama sanmış olabilirsiniz. Kalp atışlarını dinlemek ister misiniz?"

"Evet lütfen" dediğimde yine bir şeyler yaptı ve odanın içini hızlı bir şekilde atan kalp atışları doldurdu.

"Neler oluyor? Çok hızlı atıyor" diye telaşa giren Kuzey'le ben de telaş yapmıştım.

"Merak etmeyin böyle olması gerekiyor. Gayet sağlıklı ve güçlü vuruşlar bunlar" diyen doktorla rahatlayıp vücudumu gevşettim.

"Buyurun bu bebeğinizin ilk resmi" diye Kuzey'e ultrason görüntüsünü uzattığında, göbeğimdeki aleti de çekip peçete vermişti. Tuba peçeteyi alarak göbeğimi silmeye başladı.

Kuzey fotoğrafı alarak bir öpücük kondurdu ve parlayan gözlerle bana baktı. Sedyeden kalkarken abim koluma destek olmuştu. Sanki 9 aylık hamileymişim gibi muamele yapmaları komik olsa da çok güzeldi.

"Size kullanmanız gereken bazı vitaminler yazacağım Gökçen hanım. Onları kullanın lütfen. 1 ay sonra tekrar kontrole bekliyorum" abim reçeteyi almıştı.

"Çok teşekkür ederiz doktor hanım. Kolay gelsin" diyerek kapıya yürüdüm. Diğerleriyle birlikte doktorun odasından çıkarak sohbet ede ede otoparka indik. Vildan anneyle vedalaşıp Kuzey'le eve döndük. Abimler taksi çevirip karargaha geri dönmüşlerdi.

Eve girer girmez Kuzey arkamdan belime sarılmıştı. Kulağımda nefesini hissettim. Kısık çıkan sesiyle kulağıma fısıldadı.

"Şimdi ikimizin bir bebeği mi olacak?"

Gülümseyerek kafamı salladım ve omuzuna yaslandım. Kuzey'in kalp atışları çok hızlıydı. Bir anda eğilip beni kucağına alarak yatak odamıza taşıdı. Yatağın üzerine beni nazikçe yatırarak banyoya ilerledi. Su sesini duydum. Birkaç dakika sonra odaya geri gelip tekrar beni kucağına aldı.

"Kuzey ne yapıyorsun kendim yürüyebilirim"

"Biliyorum ama ben taşımak istiyorum" diyerek banyoya kucağında girdim. Kuzey, küveti doldurmuştu. Beni yere indirdiginde eli üniformama gitti ve yavaş yavaş çıkartmaya başladı. Tüm kıyafetlerimi çıkarttığında küvete girmemde yardımcı oldu.

"Sen burada gevşe, ben yemek hazırlayacağım güzelim"

"Sipariş veririz sen de gel yanıma" dediğimde Kuzey'in dudağını ısırdığını görüp gülümsedim.

"Bunu ne kadar çok istesem de olmaz güzelim. Ne olduğunu bilmediğimiz şeyleri yemen yasak artık. Yemek istediğin bir şey var mı?" Arkama yaslanarak düşündüm. Aslında canım yiyecek hiçbir şey çekmiyordu.

"Valla ne olursa yerim Kuzey. Annem buzluğu doldurmuştu bir bak istersen pratik bir şeyler bulursun"

"Tamam, işin bittiğinde seslen sakın tek çıkma küvetten"

"Kuzey, hamileyim hasta değilim. Kendimi çıkarım abartma. Ayrıca doğum vaktine kadar çalışacağım biliyorsun değil mi?"

"Anlamadım? Öyle olur mu Gökçen sakıncalı değil mi?"

"Kendimi zorlamadan, operasyonlara katılmadan elbette ki çalışırım Kuzey. Antremanım içinde doktorla konuşuruz  yasak olan hareketleri yapmayız. Hem bir yerde okumuştum spor yapmak doğumu kolaylaştırıyormuş" Kuzey sanki dünyadaki en ilginç şeyi anlatıyormuşum gibi beni dinliyordu. Ondan çok güzel bir baba olacaktı.

"Doktora yarın bir daha gidip konuşuruz. Şimdi gidiyorum sen rahatına bak" diyerek banyodan çıktı. Gülümseyerek kafamı aşağıya kaydırıp suyun içine gömüldüm.

🍁

"Kuzey ne oluyor bu sesler de ne?" Diyerek sandalyemde dikleştim. Biri kapımızın önünde davul çalıyordu. Bir de zurna sesi vardı. Kuzey masadan kalktığında ben de peşinden kalkıp kapıya vardım. Kuzey kapıyı açtığında, annem ağlayarak içeri girdi.

"Anne!" Diyerek bana sarılmasına izin verdim. Dışarıya baktığımda, Vildan anne, Erdal baba, Gül, Göktuğ, abim ve Anıl vardı. Anıl ve Erdal baba karşılıklı oynuyorlardı. Gül de onlara alkış tutuyordu.

"Benim yavrumun yavrusu oluyor" diye feryat figan ağlıyordu annem. Benden ayrılıp bir anda Kuzey'e sarıldı. Onların bu haline gizlice gülümseyip dışarıdaki manzaraya baktım.

"Abla, abi tebrik ederim" diyerek Göktuğ'la da sarıldık. Göktuğ'un omuzuna elimi koyarak birlikte bahçeye çıktık. Erdal baba maşallah bizim düğünde bile böyle oynamamıştı. Anıl bu karede ne arıyor sorgulamadım bile ama Erdal babayla karşılıklı göbek atıyordu şu an. Gül'de dayanamayıp ortalarına geçti ve gerdan eğerek oynamaya başladı. Annem bir anda "oh ohhh" diye Gül'ün yanına geçerek kıvırmaya başlayınca daha fazla dayanamayarak kahkahayı bastım. Vildan anne de gülümseyerek onları izliyordu.

"Kızım, tebrik ederim" diye beni görünce yanıma geldi Erdal babam. Kuzey'den önce beni tebrik ederek sarılmıştı.

"Oğlum, aslanım seni de tebrik ederim. Yarın torumun hayrına kurban kestirip herkese dağıtacağım" diye Kuzey'e de sarıldı.

"Eee Poyraz oğlum darısı artık senin başına ama gel gör ki Göktuğ elini senden çabuk tutacağa benziyor" diye annem oynarken lafi koymuştu abime. Bir anda Gül'ün zılgıt çekmesi, Anıl'ın onu para yağmuruna tutması ve abimin sinirle gidip havadan bir parayı yakalayıp Anıl'ın ağzının içine sokması aynı anda olmuştu. Şoka girerek bakan zurnacı bile para toplamayı bırakıp tuhaf sahneye bakıyordu. 'Abi ekmeğimizi niye yedirdin şimdi' dercesine.

"Yut lan parayı" diyen abimin koluna Erdal baba girmişti bile. Gül korkuyla baksa da, Anıl itirazsız parayı birkaç kere çiğneyip yutarak Gül'e gülümseyince, Gül'ün surat ifadesi düzelmişti.

"Abi çok kötüsün" diyerek Göktuğ'un ve benim yanıma gelen Gül. Beni fark ederek bana sarılıp tebrik etmişti. Anıl ortamda olunca kızın aklı gidiyordu.

"Hadi hadi oynamaya devam hadiiii" diyen annem, Vildan annenin elinden tutup ortaya çekmişti. Karısının oynadığını gören Erdal baba ve Anıl da hemen ortama uymuştu. Gül ceylan gibi sekerek annemin yanına gidip oynamaya başlayınca abim, ben, Kuzey ve Göktuğ kalmıştık.

"E hadi madem" diyerek onları da çekiştirip ortaya getirdim. Şu an herkes ortadaydı. Her hareketimde Kuzey endişeyle karnıma bakıyordu. Anıl ve abim yer kavgası yapıyordu. Göktuğ ve Kuzey oynamadan sadece elini çırpıyordu. Annem ve Gül kalçalarını birbirlerine vuruyordu. Erdal baba Vildan anneye kur yaparak oynuyordu. Vildan anne de genç kız gibi kıkırdıyordu. Ayağıma bir şey dolanınca yere baktım. Yerde Anıl vardı. Roman havasında çıkardığı ceketiyle yerleri siliyor gibi yapıp oynuyordu.

Bir anda bahçenin kapısı açılınca, gelenlere bakmak için döndüm. Davulcu ve zurnacı da durmuştu. Kapıda Alparslan abim, Şükran hanım ve yanlarında babaannem ve dedem vardı. Hepsi şaşkınlıkla bize bakıyordu.  Alparslan şaşkınlıkla Kuzey'e baktı çünkü az önce annem onu en ortaya alıp alnına para yapıştırmaya çalışıyordu.

"Abi, Gökçen, Şükran Hanım, Komutanım" sesleri aynı anda çıktı. Herkes bir kelime söylemişti. Kendime gelerek ve birazda utanarak avuçlarımı eşofmanıma sildim.

"Hoş geldiniz abi, biz de bir haberi kutluyorduk" diyerek daha önce hastanede bir kere denk geldiğim babaannem ve dedeme baktım.

"Siz de hoş geldiniz, buyurun lütfen içeriye geçelim" diyerek onları karşıladım. Erdal baba davulculara para vererek onları uğurladı ve hep birlikte eve girdik.

🍁

Evlendiğimizden beri evimiz hiç bu kadar kalabalık olmamıştı. Herkes salonda oturmuş, annem ve Gül'ün yaptığı çayları içiyorduk. Ben çayı ilk elime aldığımda Kuzey telefonunu çıkartıp internette bir şeyler yapmış, sonra mutfağa giderek bana meyve suyu sıkıp getirmişti. Çayı da elimden almıştı. Herkesin içinde sesimi çıkaramayıp kaş göz yapmıştım ama o telefonun ekranındaki sayfada yazanı okutmuştu. Hamilikte çok çay tüketmek kansızlık yapar diyordu. Aman bir bardak çay içecektim alt tarafı. Bugün karargahta hakkını yeterince doldurmuşsundur diyerek konuyu kapatan Kuzey'le, meyve suyumu içerek kalabalığa baktım. Herkes bir sohbet halindeydi ama ortamda yabancı duran tek kişi Alparslan'dı. Ayağa kalkarak yanına ilerledim.

"Abi biraz gelir misin?" Dediğimde, çayını altlığına koyarak ayağa kalktı. Mutfağa girdiğimde, sandalyeye oturup bekledim.

Alparslan abim mutfağa girerek kapıyı ardından kapattı. Buraya gelmeden beni aramışlar ama ben cevap vermeyince Poyraz abimlere gitmek için yola çıkmışlar. Bizim evin önünden geçtikleri sıra, davul seslerini duyup burada durmuşlar. İçeriye ilk geldiklerinde gelişlerinin bu şekilde olduğunu söylemişlerdi

"Abi ben hamileyim" diyerek söze başladım. Alparslan abim hızla ayağa kalkarak gülümsedi.

"Gerçekten mi Gökçen?"

"Evet abi bugün öğrendik" abim bana sarılınca ben de karşılık verdim.

"Çok sevindim Allah sağlıkla kucağınıza almayı nasip etsin. O kutlama da o yüzdendi sanırım" dediğinde kafamı salladım.

"Amin abi. Seninle başka bir şey daha konuşmak istiyorum aslında. Şu Sinan meselesi" dediğimde abim sandalyeye tekrar oturmuştu.

"Gökçen o adam amcamın arkadaşı. Senin onunla bağın ne?"

"Gülân'ı yanına alırken benim Sare'yle büyümemem için ve Yavuz Pamuk denen teroriste satılmamam için beni başka bir aileyle karıştıran amcammış. Sinan, en baştan beri her şeyi biliyormuş. Beni korumak için amcama söz vermiş ama uzun yıllar görevlere çıktığı için bana ulaşamamış. Amcamın vefatıyla, hepimizi uzaktan izlemiş. Bana defalarca yardım etti ve hayatımı da kurtardı. Yaptığı her şeyi karşılıksız, amcama duyduğu vefa sebebiyle yaptı. Yani Sinan'la bağımız amcam sayesinde oluştu"

"Kim bu adam Gökçen? Bu kadar bilgiye erişmesi beni korkutuyor"

"Korkacağın türden bir iş yapmıyor abi. Sana söyleyebileceğim tek şey, devlete bağlı biri olduğu" dediğimde abim kafasını sallamıştı ama yinede endişeli bakıyordu. Bir süre sessizlikten sonra abimin sesini tekrar duydum.

"Babaannem ve dedem iyi insanlardır Gökçen. Buraya gelmek için ben ikna ettim onları. Sizden çekiniyorlardı. Özellikle sen ve Poyraz'dan"

"Onlarla bir sorunum yok abi. Sadece bu durumu biliyorsun karışık. En yakının ama hiç tanımıyorsun. Biz bile kardeşler olarak birbirimizi daha yeni tanımaya başladık. Sen ve ben bambaşka yerlerde büyüdük. Poyraz ve Göktuğ birlikteydi ama bizden ayrıydılar."

"5 öz kardeşten 3'ü askerlik mesleğini tercih etmişiz. Farklı şekillerde de büyüsek, tercihlerimiz aynı olmuş. Bu kader değilde ne?" Dediğinde gülümsemeye başladım. Gülân ve Göktuğ'da tasarım ve sanata ilgiliydi. Göktuğ'un mesleği zaten mimarlıktı.

"Sanırım çoğunluk amcamın genlerini alıp vatan yolunu seçmişiz. Anlattığına göre amcam seni eğitmeye çalışmış. Demek ki bu yolda yürümeni dilemiş. Şu an bizi bu halde görse çok gururlanırdı eminim."

"Belki de görüyordur" diyerek yukarıya baktı abim.

Abdullah babanın hataları ve Sare'nin hırslarının kurbanı olmuştuk. Abdullah babam düğünümden sonra inzivasına geri çekilmişti. Tüm hayatının yalanlar üzerine kurulu olduğunu ve Alparslan abimle Gülân'ın onun çocukları olduğunu öğrenmek ona çok ağır gelmişti.

"Belki de...  Gidelim hadi babaannenlere ayıp olmasın" diyerek ayağa kalktım. Alparslan abim de benimle birlikte kalktığında, mutfaktan çıktık.

🍁

Hava iyice karardığında misafirler hâlâ oturmaya devam ediyordu. Kadınlar olarak mutfağa girerek yiyecek bir şeyler hazırlamış ve servisi yapmıştık. Babaannem ve annem çok iyi anlaşmıştı. Dedem ile Kuzey iş ile ilgili sohbete dalmıştı. Bu sohbette Poyraz abim de onları dinliyor ama yorum yapmıyordu. Abim onlara çok soğuktu. Dedem konuşurken sürekli Poyraz abime bakarak anlatıyordu. Bizi merak ettikleri çok belliydi. Babaannem ise Göktuğ'un yanına oturmuş onunla sohbet ediyordu. Öğrendiğim kadarıyla babaannem de eskiden mimarlık mesleğini yapıyormuş. Göktuğ'la konuşacak ortak çok konuları vardı. Bir de kadının tüm fiziki özellikleri benim kopyamdı. Daha doğrusu ben onun kopyasıydım. Duruşu, bakışı, soğuk tavrı, çayını içme şeklimiz bile aşırı benziyordu. Arada göz göze gelip gözlerimi kaçırıyordum.

🍁

Misafirler gittiğinde Kuzey'le yalnız kalmıştık. Annemler giderken bulaşıkları hallettiği için yapacak bir iş kalmamıştı. Odaya çıktığımda kendimi çok yorgun ve uykusuz hissediyordum. Üstümü değiştirerek şort atlet takımımı giydim ve yatağa uzandım. Duştan çıkan Kuzey'in mis gibi kokusu odayı doldurduğunda gözlerimi gülümseyerek kapattım. Bir süre sonra Kuzey, arkama uzanıp bana sarıldı ve ellerini göbeğime koydu.

"Ben dünyanın en mutlu adamıyım. Size sahibim. Seni öyle çok seviyorum ki" diyerek enseme öpücük kondurdu.

"Biz de çok şanslıyız. Kuzey hâlâ inanamıyorum rüyada gibiyim. Herkesin nasıl sevindiğini gördün dimi?" hep yalnız büyüyen biri olarak bu ilgi bana çok duygusal hissettirmişti.

"Hak etmediğin bir ilgi değil bu Gökçen"

"İyi ki varsınız" diyerek kendimi uykunun kollarına bıraktım.

🍁

"Komutanım?"

"Selman?"

"Aşağıda bir kurye var. Size bir zarf getirmiş. Adamı göndermedim bekletiyorum"

Yine mi yaa?

"Tamam geliyorum" diyerek ayağa kalktım. Selman'la birlikte karargahın giriş kapısına ilerledik. Kapıdaki kuryenin sesini duydum.

"Asker abi benim ne günahım var şirkete gelmiş ben de getirdim. Valla benim sabıkam bile yok üniversite öğrencisiyim ben" diyordu.

"Araştırın Selman"

"Araştırmaya başladım bile komutanım birazdan bilgi gelir" dediğinde kuryenin görüş açısına girdim.

"Sen mi getirdin paketi?"

"Asker abla valla bana götür dediler getirdim. Bizim kargo şirketine geldi. Gönderenin ismi de üstünde yazıyor" dediğinde nöbetçi askerlere baktım. Kafa salladıklarında zarfı almak için yürüyecekken Selman yanıma geldi ve kulağıma eğildi.

"Kurye temiz komutanım. Orada çalışan bir öğrenci" kafamı sallayıp kuryeye doğru yürüdüm. Çocuk oldukça korkmuş gözüküyordu ama bu mektup işlerinden hep bir bit yeniği çıktığı için önlemimi de almalıydım.

"Kusura bakma genç, tedbirli olmamız gerektiğini anlarsın. Sen gidebilirsin" diyerek cebimden biraz para çıkartıp elimde tuttum. Gencin yanına tamamen yaklaşarak eline gizlice parayı sıkıştırıp gülümsedim. Kurye uzaklaşınca, zarfı aldım ve üstüne baktım.

Alıcı, Gökçen Atasoy
Mardin Askeriye

Gönderen, Dombi....

Ellerim titreyerek gönderen adına baktım. Bir yanlışlık olmalıydı. Hızlı adımlarla kimseye bir şey söylemeden bahçede bir banka attım kendimi. Önce dolan gözlerimi kırpıştırıp uzakta bana endişeyle bakan Selman'a elimle gelme işareti yaptım. Derin bir nefes alarak zarfı açtım.

Sevgili Gökçen. Biliyorum şu an çok şaşkınsın. Ben de öldüğünü bildiğim birinden mektup alsam senin kadar şaşkın olurdum. Gizemleri hiç sevmediğimi iyi bilirsin. Ancak hayat, neyi sevmiyorsan seni onunla sınarmış. Vatanım için her şey kabulüm biliyorsun. Sana açıklayamayacağım nedenlerim var. Ben hâlâ devletimiz nezdinde çalışıyorum bunu bilin. Sana güvendiğim için bu mektubu yazmaya cesaret ettim çünkü tehlikede olduğunuzu söylemem gerekiyordu. Fransız istihbaratı senin hayır cevabını kabul etmedi. Aynı teklifi Tuba'ya da yaptılar ve yine ret cevabı aldılar. Senin ve Tuba için ölüm emri çıkarttılar çünkü sizden korkuyorlar. Ben buradan elimden geleni yapmaya çalışacağım ama size çok uzağım. Hayalet yola çıktı ve size yardım edecek. O gelene kadar tedbirli olmanız adına bu mektubu yollamam gerekti.

Sizi çok özledim; anama ve bacıma iyi bakın. Lütfen bana kızmayın da kırılmayın da. Bu görevi kabul etmek zorundaydım beni anla. Şehit haberimle hepinizi çok üzdüğümü biliyorum ama karşınıza çıktığım gün gönlünüzü de alacağıma eminim. Sizi çok seviyorum. Lütfen okuduktan sonra bu mektubu yak.

Sevgilerle, Dombi....





❤️

Czytaj Dalej

To Też Polubisz

1.2K 112 17
HÜNGÜR HÜNGÜR AĞLAMAK İSTEYENLER İÇİN! İki haftada bir yeni bölüm geliyor. Bolca yorum yapıp oy verirseniz sizin de isteğiniz üzerine bölüm sayısını...
214K 11.5K 44
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
1.7M 48.2K 87
sse-sen uzak dur benden!! "Benden kaçışın yok" diyerek adamlarını üzerime saldı..
6.2K 512 16
Küçükken annesi ve babası tarafından psikolojik ve fiziksel şiddet gören Efnan , şiddet gördüğünde ise onu korumaya çalışan koruyu abisi vardı. Abisi...