prophecy - jaywon (Tamamlandı...

By parkjayenhaa

11.3K 1.4K 955

Kraliyette yıllardır konuşulan ve herkesin artık eski bir söylenti olduğunu düşündüğü bir kehanet... Kehanete... More

Giriş
#1
#2
#3
#4
#5
#6
#7
#8
#9
#10
#11
#12
#13
#14
#15
#16
#17
#18
#20
#21
#22
#23
#24
#25
#26 ~final~

#19

309 47 13
By parkjayenhaa

Beritten yasa boğulmuş, sokaklar dedikodu yapan insanlarla doluydu, muhafızlar ülkenin dört bir yanından Prenses Tiana'yı arıyorlardı. Gökte yakıcı güneş ülkeyi esir almıştı ve Jay Jungwon ile bahçede atın başında bekliyorlardı. Kral çoktan planını yapmıştı ve Jungwon'u da ikna edip vampirlerin yaşadığı yere gidecekti. Oraya görememek için çok diretti ama bunu yapmak zorunda kaldı, ne kadar tehlikeli olduğunu bile bile Jay'i vampir mağarasına götürecekti.
" Majesteleri hazırsanız yola çıkabiliriz."
Dedi muhafızlardan biri tok bir sesle. Jay muhafızlara baktı ve her şeyin gerçekten hazır olduğunu anladı ve " peki o halde yola çıkabiliriz."
Dedi ve atına döndü. Jungwon endişeliydi çünkü ne kadar tehlikeli bir şey yaptıklarının farkındaydı ve Jay'in kaybedebilirdi. Kuzenlerine yalan söylemişti, Jay aslında henüz gücünü o kadar iyi kullanabilen biri değildi ve eğer onlarla çatışırsa yenilebilirdi. Jay atına bindi ve iki muhafız atın üstünü düzelttiler. Jungwon Cedric'in yanındaydı ve oldukça endişeli gözüküyordu. Cedric Jungwon'un bu hallerinden iyice bıkmaya başlamıştı.
" Jungwon, sıra Tiana'ya geldi ve sakin onu kurtulması için güçlerini kullanmaya çalışma." Dedi Cedric kısık bir sesle Jungwon'a. Jungwon iyice aptallaşmış bir yüz ifadesiyle Cedric'e baktı. Cedric'in ondan sakladığı onca yalanı ve buna rağmen hâlen daha nasıl böyle rol yapabildiğine şaşırdı. Cedric'in onu sadece Kraliçe Helena'nın karnındaki çocuk tahta çıksın diye tüm kraliyet ailesini öldürtmek için kullanıyordu. Bunları bile bile Cedric'in yüzüne bakmak ona acı veriyordu. Jungwon ona artık cevap dahi vermek istemiyordu, sadece sustu ve onun yüzüne baktı avı dolu gözleriyle.
" Artık sana hiç güvenemiyorum evlat. Bu sabahki halini gördükten sonra sana olan tüm güvenimi altüst ettin."
Jungwon duydukları karşısında iyice sinirlenmişti. Asıl yalan söyleyen ve onu kullan kişi Cedric iken bu sözleri ona Cedric söylüyordu.
" Jay beni seviyor tamam mı, o beni mal olarak görmüyor. O benim tek sevgilim, tek aşkım, hatta ailem öldükten sonra bana mutluluk veren tek kişi."
" Delirdin mi sen, o senin aileni öldürenlerin soyundan geliyor. Ona nasıl bu kadar güvenirsin, nasıl olurda ona aşık olabilirsin?"
" Benim ailemi öldürenlerin soyundan gelen kişi Jay değil, Helena'nın karnındaki senin çocuğun o soydan geliyor. Tiana'yıda öldürdükten sonra sıra Helena ve o çocuğa gelecek Cedric. Sana söz ailemin intikamını alacağım. Herkes ölecek, o soydan gelen herkes ölecek. Hatta bu işe destek çıkan kişilerinde canını alacağım. O kişi sen dahi olsan."
Cedric ağzı kulaklarında bir şekilde Jungwon'u dinliyordu. Bunları nereden biliyordu ki? Bu şeyleri sır gibi saklıyordu ama şuanda Jungwon her şeyi anlatıyordu. Cedric'in iki ayağı bir papuca girmiş şekilde ellerini Jungwon'un omzuna koydu.
" Sen bunları nerden biliyorsun?"
" Nerden bildiğimin bir önemi yok. Bundan sonra ayağını denk al, Jay'in kılına dahi zarar verirsen doğmamış oğlunu ve yasak aşkını ölmüş bil!"
Cedric daha ne olduğunu hile idrak edemezken Jungwon ondan uzaklaşıp atına bindi ve atını tam da Jay'in atının yanına getirdi. Korkuyordu, Jay'i Cedric'den koruyabilirdi ama vampirlerden koruması com zordur. Onun girmesine engel olmalıydı. Jay'e baktı ve konuşmaya başladı.
" Jay lütfen beni dinle, orası gerçekten çok tehlikeli bir yer. Vampirleri bilmiyorsun, onlar gerçekten çok güçlü. Böyle abi bir kararla, hiçbir hazırlık yapmadan gidemeyiz."
Jungwon çok tedirgindi, Jay'i kaybetmek istemiyordu ama Jay'de Tiana'yı kaybetmek istemiyordu.
" Bir kişinin daha ölümünü kaldıramam Jungwon, artık onlar değil ben öldüreceğim. Artık ailemden kimse eksilmeyecek."
Jungwon ne söylesede kâfiydi artık çünkü Jay vazgeçmiyordu. Kız kardeşini ölüme terk etmeyecekti.
" Açın kapıyı, gidebiliriz artık!"
Jay kendinden emin ve tok bir sesle emir vermişti. Sesi Kral mertebesindeydi ve emirleri herkesi şaşırtıyordu. Krallıktaki herkes onu korkak ve ürkek bir prens olarak tanıdı ama o gitgide daha da korkusuz ve kendine güvenen birine dönüşüyordu.
Muhafızlar kapıyı açtılar ve Jay önde, Jungwon arkasında ve muhafızlar onların etrafında olmak üzere yola koyuldular. Jay ormanın ortasına gelince Jungwon'a seslendi.
" Evet Jungwon ormanın ortasındayız, şimdi nereye gitmeliyiz."
Jungwon atının üstünde yavaşça Jay'in yanına geldi ve başını eğerek konuşmaya başladı.
" Majesteleri emin misiniz? Bunun geri dönüşü yok."
Jungwon hâlen bir umut içerisinde Jay'i kararından vazgeçirmeye çalışıyordu çünkü orası çok tehlikeliydi. Oradakilerin Prenses Tiana'yı şuana kadar öldürmüş olacağını bile düşünüyordu çünkü bu şekilde karar vermişlerdi. Tiana'yı onlar Jay'i Jungwon öldürecekti. En azından Jungwon böyle düşünüyordu.
Yolu Jay'e göstererek kuzenlerine ihanet ettiği düşüncesi de onu daha da yoruyordu.
Jay Jungwon'un bu direnişini görüyordu ama kardeşini kurtarmaktan başka bir şey düşünemiyordu. Sert bir tonla konuşmaya başladı.
" Nereye gitmeliyiz dedim!"
Jungwon elinden bir şey gelmediğini anlamıştı artık ve doğru yolu eliyle işaret etti. Jay Jungwon'un işaret ettiği yola doğru atı Carmen'i sürmeye başlayacaktı ki Carmen bir anda durdu ve arkaya doğru iki adı gitti ve ön ayaklarını havaya kaldırdı. Jay Carmen'in bu yaptığı karşısında onun saçlarını iyice kavradı ve yere düşmemek için çekiştirmeye başladı. Carmen havaya doğru kişniyordu ve gözleri de bir anda kıpkırmızı olmuştu.
" Sakın ol, sakin ol!"
Jay kalın sesiyle Carmen'e emir verip onu sakinleştirmeye çalışıyordu ama Carmen gözü dönmüş bir şekilde bir o yana bir bu yana zıplıyordu. Jay düşmemek için iyice atına sarılmıştı ama buna bir son vermeliydi. Elini belindeki kılıcana attı ve kılıcını çekip Carmen'in başına tuttu.
" Sana dur dedim."
Dedi bağırarak ve Carmen kılıcın tenine düğmesiyle bir anda olduğu yerde durdu. Hiç kimse ne olduğunu anlamamıştı.
" Carmen, ne oldu sana, niye böyle yapıyorsun kızım."dedi Jay ve Carmen'in saçlarını okşamaya başladı.
Jungwon atını Jay'in yanına doğru sürdü.
" Majesteleri iyi misiniz?"
" İyiyim bir şeyim yok ama Carmen'in neden böyle yaptığını anlamadım. Normalde çok sakindir ve böyle yapmazdı. Baksana gözlerine, kıpkırmızı olmuş."
Jungwon tereddütle konuşmaya başladı.
" Majesteleri belki de bu bir işarettir. Yani Carmen belki de tehlikeyi hissetti ve oraya gitmemeniz için sizi uyarıyordur.". Jungwon halen daha bir umut içerisinde Jay'in fikrinden vazgeçirmeye çalışıyordu.
" Artık çok geç Jungwon, eğer burdan dönersem kendimi asla affetmem. Ne olursa olsun oraya gidip Tiana'yı kurtaracağım. "
Jay Jungwon'un gösterdiği yöne doğru atını sürmeye başladı. Artık her şeyi olacağına bırakmıştı, istediği tek şey kardeşini canlı olarak ele kurtarmaktı.

Jungwon yolu tarif ediyordu ve diğerleri de önünü takip ediyordu. Uzunca bir yolculuğun sonunda mağaraya ulaştımışlardı. Jungwon Jay'in yanına geldi ve biraz ileride ki mağarayı gösterdi.
" İşte orası."
Jay geriye döndü ve muhafızlarına baktı.
" Ben ve Jungwon oraya gideceğiz. Siz burda kalın. Eğer uzun bir süre geri dinmezsek sizde içeri girin."
Muhafızlar birbirine baktılar şaşkın şaşkın ve bir bir muhafız konuşmuş başladı.
" Affedin majesteleri ama sizi o vampirlerle nasıl yalnız bırakırız? "
" Ben kılıç büyücüsüyüm muhafız. Beni yemezler. İçeri kalabalık girersek Tiana'yı öldürebilirler. Siz burda bekleyin. Bu bir emirdir."
Son cümlesini sesli ve sert bir şekilde söylemişti. Askerler başlarını eğdi Kralın emrine itaat etmek zorunda kaldılar.
Jay Jungwon'a baktı ve kafasıyla mağarayı gösterdi.
" Hadi gidiyoruz."
Jungwon istemesede Jay'in peşinden mağaraya doğru gitti. Jungwon Jay'e baktı ve aklını kurcalayan o soruyu sordu.
" Neden askerlerin gelmesine izin vermedin?"
"Askerler o vampirleri senin kuzenin olduğunu öğrenirse kimliğin ifşa olur. "
Jungwon duydukları ile Jay'e daha da bağlanmıştı. Onu düşünüp hayatını böylesine riske atması ona kendini çok değerli hissettirmişti.
İkisi de mağaranın girişine gelince durdu. İçerisi görünmüyordu ve etrafta da kimse yoktu.
Jungwon iki elini ağzına getirdi ve bağırmaya başladı.
" Hanna, Danya, Tomis!
Heeyyyy, çocuklar ben geldim. Orda mısınız?"
Bir süre beklediler ama ses gelmedi. Jungwon tekrar bağırdı. " Tomis, Danya, Hanna beni duyuyor musunuz?"
İçeriden tek bir ses hile gelmemişti. Jungwon Jay'e döndü ve umutsuzca başını salladı.
" Belliki burda değiller."
" Aa- aaabbii, Jjaayyy aaabi."
Mağaranın içinden gelen sesle ikiside mağaraya yöneldi.
" Duydun mu o sesi?"
" Evet duydum ama kimin sesiydi ki, hiçbir şey anlaşılmıyordu."
" Tiana'nın sesiydi, Jay abi dedi. Kekeliyordu, bu onadan başkası olamazdı. Onun sesini nerde duysam tanırım. "
Jay atını mağaranın içine doğru sürmeye başladı. Jungwon onu duramadı çünkü çok hızlıydı. Jungwon hemen arkasından içeri girdi.
Jay içeri girince bir meselenin yanında elleri bağlı bir şekilde ağlayan kardeşini gördü.
" Ahh, Tiana. Buldum sonunda seni."
Jay hemen altında indi ve Tiana'ya doğru koşmaya başladı ki Jungwon'un sesiyle durdu.
" Jay dikkat et yukarı da!"
Jay Jungwon'un seslenişi ile durdu ve yukarı baktı. Jay baktığı an biri onu üstüne atladı ve ikisi de yerde yuvarlanmaya başladı. Jay bir taşı tütü ve durdu. Olduğu yerden başını kaldırıp üstüne atlayan adama baktı.
" Tomis ne yapıyorsun sen, uzak dur Kral'dan."
Jungwon'un konuşmasıyla ikisi de ona baktı.
" Tomis sana diyorum, delirdin mi uzak dur Jay'den."
" Ohhh, Jungwon sonunda tuzağıma düştün."
Jungwon 'tuzak' kelimesinden o kadar çok ürpermişti ki...
" Tuzak mı? Ne tuzağı?"
" Kralı ayağıma kadar getirdiğin için çok teşekkürler kuzen ama artık ona veda etmelisin. Her şeyi biliyorum. Üzgünüm."
Jungwon iyice tedirgin olmaya başlamıştı.
" Neyi biliyorsun?"
" Her şeyi öğrendim ondan...
Sevgiline veda et."
Jungwon içinden 'Cedric' diye geçirdi. Bunu ondan başka kimse yapamazdı. Tüm sırrını sadece o biliyordu.
Jungwon iyice korkmaya başladı ve bir elini Tomis'e doğru uzattı.
" Bak kuzen, bilmediğin şeyler var. Gel konuşalım."
" Konuşacak bir şey kalmadı. Seni kandırdığım için beni affet kuzen. "
Jungwon tam konuşacak iken Tomis hızla Jay'in yanına doğru koştu ve onu boğazından tutup duvara fırlattı. Jay duvara çarpıp set bir şekilde yere düştü. Jungwon Jay'i öyle görünce hızla Tomis'e doğru koştu ve onun bileğinden tuttu, onu geriye doğru fırlatmak istedi ama yapamadı. Gücü yetmiyordu ve Tomis bir milim bile hareket etmiyordu.
" Beni yenemezsin kuzen."
Tomis Jungwon'un kolundan tutup onu Tiana'nın olduğu yere fırlattı. Jungwon yerden kalmaya çalıştı ama kolundaki ani ağrıyla olduğu yerde kıvranmaya başladı. Tomis onun üst kolunu ikiye ayrılmıştı ve Jungwon kemiğinin parçalarını etinin arasından çıkmasının verdiği acıyla bağıra bağıra yerde kıvranıyordu.
Jay olduğu yerden izliyordu. Onu yenmek istiyordu ama gücü yetmiyordu ona. Atı Carmen'e baktı olduğu yerden Carmen gözlerini Jay'in gözüne dikip bakıyordu. Jay Carmen'in bakışlarında huzur buluyordu, ona güç veriyordu.
" Ne oldu Kral parçası gücün mü yetmiyor? Bugün burda hepinizin leşi çıkacak. Sonra da saraydan diğerlerinin leşi çıkacak."
Jay Tomis'i duyurdu ama aklı sadece Carmen'in kırmızı gözlerindeydi.
Tomis Jay'e doğru bakıp tehditler savururken içeri diğer vampirler de sırayla girdi. Hanna Jungwon'un yanına gitti ve orda durdu.
" Jungwon sana da yazık oldu ama ne yapalım ben hep böyleydim. Küçükkende seni sevmezdim ve sana çok kez ihanet ettim. Ne oldu da bana güvenmeyi tercih ettin? Yoksa bu aptal prens için mi? Onu kurtarmak için haaa? Bula bula kraliyetteki en güçsüz, en korkak prense mi aşık oldun? "
Tomis kahkahalarla gülerken Jungwon yerde acılar içinde kıvranıyordu. Ön kolu ortadan ikiye ayrılmıştı ve her yer kanlar dolmuştu, kemik parçaları etinin içinden çıkıyordu ve daha da kanıyordu kolu. Jay ise gözlerini Carmen'e dikmiş bakıyordu. Carmen'in gözlerinden kırmızı bir ışık çıkmaya başladı. Kimsenin göremediği, sadece Jay'in gördüğü bir ışıltı. Işık yerden Jay'in üstün geldi. Gözleriyle ışığı takip etti, ışık Jay'in kılıcının üstünde durdu ve Jay kılıcına baktı.
" Sen KILIÇ BÜYÜCÜSÜSÜN. Burada ki hiç kimse senden güçlü değil. Unutma bunu."
Jay kafasını kaldırdı va Carmen'e baktı. Onun konuşmasınu sadece o duyabiliyordu. Yıllardır onu hep doğru yola ileten bu ses şimdi ona gerçekleri hatırlatıyordu ve onu kurtarmaya çalışıyordu.
" Kalk, kardeşini ve sevgilini kurtar."
Jay Carmen'in sözleriyle kendine geldi.
Gözleriyle atına teşekkür ettikten sonra eliyle yerden destek aldı ve ayağa kalktı. İçindeki gücü hissediyordu. O kırmızı gözler ona güç vermişti.
" Son kez sevdiklerine bak."
Tomis küçük bir kahkaha attıktan sonra hızla Jay'e doğru koştu ve Jay'de aynı hızla kılıcını çekti ve ileri doğru kaldırdı. Tomis o hızla kılıcı fark etmedi ve kafası tek bir kılıç darbesiyle vücudundan ayrıldı. Tomis'in kafası Jay'in ön tarafına, vücudu arka tarafına düştü. Jay kılıcını yere doğru indirdi ve bakışlarını karşısında ona şaşkın ifadelerle bakan vampirlere çevirdi.
" Ben Kılıç büyücüsüyüm. Beni yenemzsiniz."

" Hayır, hayır, Tomis."
Diye bağırarak ağlamaya başladı Danya ve Jay'e doğru koşmaya başladı. Ona bir tekme atıp onu ileri doğru fırlattı. Jay kılıcını yere sapladı ve durmayı başarabildi. Kafasını kaldırıp gülümseyen bir güz ifadesiyle Gözyaşlarına boğulan Danya'nın yüzüne baktı.
" Seni otel bir süründüreceğim ki, seni öldürmem için bana yalvaracaksın, Kral!"
Jay sesli bir kahkaha attı olduğu yerde. O kadar içten bir kahkaha attı ki orda bulunan tüm vampirleri sinirlendirmeye yetmişti bu gülüş. Tek biri dışında. Jungwon vücudundaki feci ağrıyla, kolundaki acıyla, gözlerindeki kırmızılıkla olduğu yerden büyük bir işkence çekiyordu.
" Aaabbii, kkkorr - korkuyorum."
Dedi Tiana. Jay kardeşine ve masum gözlerine baktı.
" Kurtaracağım seni, bekle biraz."
Jay sözünü bitirir bitirmez Danya ona doğru hızlı bir hamle ile gelip ona tekme atmaya çalıştı ama Jay tek bir kılıç hareketiyle Danya'nın da kellesini vücudundan ayırmıştı. Danya'nın kafası yerde top gibi zıplayıp durduktan sonra tüm vampirler bir anda ona doğru saldırmaya başladı. Jay kılıcıyla adeta dans ederek hepsiyle dövüşmeye başladı. Kendisine hamle yapan tüm vampirlerin başlarını vücutlarından tek bir kılıç hareketiyle ayırıyordu.
Hanna Tiana'nın yanındaydı, onları izliyordu ve Jay'in gücünün büyüklüğünün farkına varmıştı. Yan tarafına dönüp yerde oturarak ağlayan Tiana'yı kolundan tutup kaldırdı ve götürmeye çalıştı. Jungwon Hanna'nın ne yapmaya çalıştığını anladı ve güçlükle diğer kolunu kaldırıp Hanna'nın ayak bileğini tuttu. Hanna ayağında bir el hissedince aşağı doğru kafasını eğip Jungwon'a baktı. Jungwon o kadar kötü durumdaydı ki, bir kolu kanlar içindeydi, dudakları mosmor, gözleri kıpkırmızı ve yaşlarla doluydu.
" Beni öldür Hanna, yalvarırım ona dokunma. Lütfen onu öldürme." Dedi yalvararak Hanna'ya. Hanna ayağıyla Jungwon'un elinden kurtuldu.
" Özür dilerim kuzen, seni kandırmak istemezdik ama ailemizin intikamını almalıyız. "
" Jay o soydan değil Hanna, o Beritten ailesinin evlat edindiği biri. Onun kanında Kral kanı yok. "
Hem Hanna hem de Tiana şok olmuş bir şekilde Jungwon'u dinledi. S
Tiana abisini bu durumu karşısında ne yapacağını bilemiyordu. Hiçbir şey düşünemiyordu?
" Jjaayy be- beee- benim abbbimm değil mi?" Dedi Tiana. Bu kelimeleri söylemek de o kadar zorlanıyordu ki... Konuşmadığı için değil, böylesine bir gerçeği ilk defa duymanın verdiği acıyla kalbi paramparça olmuştu.
" Lütfen Hanna, lütfen onu öldürme, Tiana'yı da rahat bırak lütfen. Bak konuşamıyor bile. Yalvarırım beni öldür istersen ama onlara dokunma lütfen."
" Artık çok geç Jungwon, beni affet."
Hanna Tiana'nın kolundan tuttu ve yürümeye başladı. Jungwon artık tamamen güçsüz düşen vücudu ile yere yapışmış bir vaziyette yarı açık gözleriyle onları izlemeye başladı.
Jay son kalan vampiri de tek bir hamle de başını vücudundan ayırarak öldürdü. Yerler ölü vampirlerin leşleriyke dolmuştu. Jay içindeki büyük bir ferahlıkla arkasını dönüp Tiana'nın olduğu yere doğru döndü ama sadece yerde yatan Jungwon'u gördü.
" Tiana, Tiana nerde Jungwon?"
Jungwon elini güçlükle kaldırıp kapının girişini gösterdi. Jay de eş zamanlı olarak Jungwon'un elinin gösterdiği yere baktı. Tiana dizlerinin üstüne çökmüş yerde duruyordu ve başında Hanna vardı.
" Hey, hey, dur sakın ona dokunma."
Hanna gözleriden akan yaşlarını elleriyle sildi ve bir eliyle Tiana'nın saçlarından tuttu.
" Kardeş acısı çekmenin zamanı geldi korkak Kral."
" Hayır yapma, sakın yapma. Eğer onu bırakırsan seni öldürmem. "
" Artık yaşamam için bir sebep kalmadı ama sen yaşayacaksın hem de acılar içinde."
Jay çaresizce onlara baktı. Jungwon yattığı yerden " Hanna beni öldür onun yerine." Diye tekrarlıyordu ama sesini kimseye duyuramıyordu.
" Abi seni seviyorum. " Dedi Tiana. İlk defa bu kadar net konuşmuştu. İlk defa zorlanmamıştı. Jay kardeşini yıllardır konuşmak için verdiği çabayı bildiği için bu anı görmek onu duygusal olarak çok etkilemişti. Jay yalvaran gözlerle Hanna'ya başladı.
" Ben teslim oluyorum, lütfen beni öldür."
" Yıllar önce ailemi gözlerimin önünde yaktınız, şimdi de kardeşimin kellesini aldın. Benim yaşadıklarımı anlayamazsın Kral Jay. Senin gibi vicdansız biri bunu bilemez ama bugün yaşayacaksın. Son kez bak kardeşine."
" Bak ne istersen veri-"
Jay sözünü bitiremeden Hanna tek bir hareketiyle Tiana'nın kafasını vücudundan ayrıldı. Parmaklarının arasında ki Tiana'nın saçlarıyla kellesini tutuyordu. Jay yaşlarla dolu gözleriyle Hanna'nın parmakları arasındaki kardeşinin kafasına bakıyordu.
" Artık acı çekme sırası sende."
Hanna elindeki kelleyi yere doğru atıp hızla mağaradan kaçtı ve orayı terk etti. Jay küçük adımlarla ileri doğru yürüdü ve kardeşinin parçalanmış cesedinin önünde eğildi ve oturdu. Hanna'nın kaçışını gördükten sonra muhafızlar hızla mağaraya girdiler ve yerde duran cesetleri gördüler. Hepsi de Prenses Tiana'nın cesedinin görene kadar ne olduğunu anlamamışlardı. Muhafızlar sırayla ağızlarını tutup ağlamaya başlamışlardı bile. Jungwon yattığı yerde açılar içinde hıçkırarak Prenses Tiana için ağlıyordu. Yine birinin ölümüne sepep olmuştu, yine Jay gözlerinin önünde mahvoluyordu. Ağladıkça ağzına yerden kum parçaları girip boğazına kaçıyordu. Jungwon öksürmeye başladı. Bir muhafız Jay'e doğru geldi ve konuşmaya başladı.
" Majesteleri ne oldu burda, kaçan vampirin peşinden gidelim mi?"
Jay kardeşinin cesedine bakmaya devam etti. Kendini tutuyordu ama artık daha fazla dayanamıyordu.
" Neden, neden Tiana? Ne istediler ondan? O daha konuşamıyordu bile. Küçücük bir kızdan ne istediler?"
Jay bağırarak hıçkırıklarla ağlıyordu. Muhafızlar dizlerinin üstüne çöküp kralın yasına saygılarını gözlerdiler.
" Yıllardır konuşmak için her şeyi yaptı ama bir türlü başaramadı. Bugün bu korkuyla ilk defa böyle konuştu. Hepsi benim yüzümden, her şey benim yüzümden. Neden ben değil de o öldü. "
Jay elleri ile yüzünü kapatıp hıçkırarak ağladı. Muhafızlar Krallarının bu hıçkırıkları, bu haykırışları karşısında daha da üzülüyorlardı. Bir muhafız hemen üstündeki pelerini çıkarıp Jay'e doğru yürüdü ve Prenses Tiana'nın cesedini bu pelerinle örttü. Jay ellerini yüzünden hiç ayırmadan ağlamaya devam ediyordu. Muhafız Prenses'in hem vücudunu hem de başını pelerinle sarıp cesedi kucağına aldı. Jay muhafızı onu götürmeye çalıştığını fark ettiği an ayağa kalktı, göz yaşların elleriyle sildi ve ona doğru bağırmaya başladı.
" Sen benden izinsiz nasıl onu alıp götürüyorsun?"
Muhafız Jay'e doğru döndü ve başını eğip konuşmaya başladı.
" Prensesimiz hepimiz için öldü. Hepimiz için canını feda etti. Onun yeri bu taş parçası değil, sarayın en güzel toprakları olmalı. "
Jay muhafızın söyledikleriyle kendini o kadar çok suçlu hissetti ki olduğu yerde kaldı ve boş boş onlara bakmaya başladı. Muhafız yan tarafında ki muhafızlara döndü ve" birinizi gidin Jungwon'u alın." Dedi. Bir muhafız hemen Jungwon'un olduğu yere doğru yürümeye başladı.
" Dur, siz gidin onu ben alırım."
Muhafızlar Jay'in emriye dışarı çıkmaya başladı. Jay muhafız söylemeyene kadar Jungwon'u tamamen unutmuştu. Jungwon onu kurtarmak için Tomis'e saldırmaya çalışmıştı ama Tomis onun kulunu kırmıştı. Arkasını döndü ve Jungwon'a doğru koştu ve onu yerde ağladığını gördü. Jay hemen Jungwon'un başının yanında yere oturdu ve elleriyle başını kaldırdı ve dizinin üstüne verdi. Jungwon sadece ağlıyordu ve aynı şeyleri tekrarlıyordu.
" Özür dilerim sevgilim, benim yüzümden oldu." Jay eliyle Jungwon'un gözyaşlarını sildi. " Özür dileme sevgilim, senin bir suçun yok. Sen buraya gelememem için bana çok yalvardın ama ben seni dinlemedim."
Jay eliyle Jungwon'un gözyaşlarını silmeye çalışıyordu ama kendisi de onun gibi ağlamaya başladı.
Jungwon " Ahhh," diye bağırmaya başladı. Kolu ağrıyordu ve acı içindeydi. Jay yerdeki kanları görünce hemen yüzüstü duran Jungwon'u ters çevirdi. Kolunun kırık kısmı hareket ettikçe Jungwon acı içinde kıvranmaya başladı. Bağırıyordu ve çığlıkları boş mağarada yankılanıyordu. Jay Jungwon'un kolunu öyle görünce gözlerine inanmadı. İlk defa bu kadar kötü bir kırık görmüştü ve Jungwon ona yardım etmek isterken yaralanmıştı. " Jungwon kolun kırılmış, nasıl oldu bu?"
" Tomis, yaptı." Jungwon sözünü bitirir bitirmez vücudundakk acıya dayanamayıp gözlerini kapattı ve baygın düştü. Jay Jungwon'un bir anda baygın görünce korkmaya başladı.
" Jungwon, ne oldu? Uyansana, az önce konuşuyordun, şimdi niye susuyorsun?"
Jay ne yapacağını bilmiyordu. Eğildi ve Jungwon'un nefes alıp almadığını kontrol etti. O kadar net bir şekilde duyuyordu ki nefes alış verişini o an içine kocaman bir rahatlama girdi.
Hemen Jungwon'u kucağına aldı ve koşmaya başladı. Muhafızları yanına doğru koşuyordu. Jay'in haykırışları tüm mağarada ve ormanda duyuluyordu onun bu umutsuz hâline tüm doğa şahit oluyordu. Jungwon'u kaybetmekten o kadar çok korkuyordu ki, onun yaşaması için her şeyi yapabilirdi.
" Jungwon, seni de Tiana gibi kaybetmeyeceğim. Ölmeyeceksin sevgilim, benimle yaşayacaksın."

Bölüm sonu aşkolarrrrrr ❤️
Eskidem merak ederdim hep, acaba bu yazarlar duygusal sahneleri yazarken üzülmüyor mu, ağlamıyor mu?, diye. Şimdi anlıyorum onları. Her satırı yazarken ağladım 😭😭

Beğenmeyi unutmayın ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

113K 6.2K 33
civciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirm...
703 104 5
hersey başıboş gezen seungminin otobüs durağında gordugu guzel gülüslü adamı gormesiyle başladı
3.6K 494 9
hâlâ galaksimdeki en parlak yıldızsın. heehoon