TOPRAK (Düzenlenecek)

Bởi EANGEL12

3.3M 194K 37.4K

Üsteğmen GÖKÇEN TOPRAK, Çok zor şartlara karşı vermiş olduğu mücadelede hayatı yenmiş bir kadın... Bu buruk k... Xem Thêm

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm, 1. Kısım
30. Bölüm, 2. Kısım
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
Karakter tanıtımları
Karakter Tanıtımları 2
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
ÖZEL BÖLÜM 🍁
47. Bölüm
48. Bölüm
49. Bölüm
50. Bölüm
51. Bölüm
52. Bölüm
53. Bölüm
54. Bölüm
55. Bölüm
56. Bölüm
Yeni Kurgu Tanıtımı
57. Bölüm
58. Bölüm
59. Bölüm
60. Bölüm
61. Bölüm
62. Bölüm
FİNAL...
FİNAL 2🌱

19. Bölüm

59.7K 3.6K 485
Bởi EANGEL12

KUZEY'DEN

Albay'dan görev emri gelince timimle helikoptere binmiştik. Ali, Mustafa, Kaan, Samet ve Aslı. Timimle birlikte tayinimiz çıkıp Mardin'e gelmiştik. Timim genel itibariyle çok ciddiydi. Gereksiz asla konuşmazlar ve çoğu şeye de gülmezlerdi. Yine yüzlerinde aynı ciddiyetle helikopterde ilerliyorduk. Niko denen terör yardakçısının son görüldüğü yere yaklaştığımızda, inişe geçtik.

İniş yapıldıktan sonra çevreyi güvenliğe alıp ilerlemeye başladık. Burada hiçbir şey yoktu. Bomboştu.
İlerleme emri verdim, bir tepeydi burası. Aşağıda ise koca bir hiçlik. Bu sessizlik can sıkıcıydı. Biz burada bir kamp beklerken, boş arazi görmek neye işaretti bilmiyordum. Keskin nişancı Aslı'ya görüş var mı diye sordum. Olumsuz yanıtını alınca hep beraber aşağıya indik. Aşağıda dikkatle ilerlerken, Kaan'ın mayına basmasıyla durmak zorunda kaldık.

"Kahretsin mayın. Mustafa mayınla ilgilen. Aslı, Ali, Samet gözünüzü dört açın herkes dikkatli olsun" dedim ve bende Mustafa'yla birlikte, Kaan'ı mayından kurtarmaya çalıştık. Tam işimizi bitirmiştik ki etrafta bizimkileri göremeyince kulaklıktan onlara konuştum. Cevap vermediklerinde ise bir aksilik olduğunu anlayıp, Mustafa ve Kaan ile birlikte etrafı incelemeye başladık. Tuzak olduğunu o an anlamıştım ama artık çok geçti. Zaten kısa süre sonra da etrafımız 30 kadar adam ile sarıldı. Etraf düzlük olduğu için de çatışmaya giremedik.

Bizi yer altında bir kampa götürmüşlerdi. Kampın girişini görünce nasıl olur da burayı fark edemedik diye kendime çok kızdım. Koridor boyunca ilerledik ve hücre gibi bir odaya getirdiler. Timimin geri kalanı da burada zincirlerle bağlamışlardı.

Mustafa, Kaan ve beni de timimin yanına bağlayıp, tekme tokat bize girişti 5 şerefsiz. Uzun bir süre sonra yorulmuş olacaklar ki bizi o hâlde bırakıp gittiler. Hemen hasar kontrolü için bizimkilere baktım. Ancak suratlarında büyük bir mahcubiyet vardı. Aslında asıl mahçup olan bendim. Ben bu timin komutanı olarak o kamp girişini fark etmem gerekiyordu.

Birkaç saat sonra başka bir şerefsiz grubu geldi. Yine dayağa başladılar.

"Deli kim konuşun?" Diye sordu bir şerefsiz. Deli dedikleri adamın kim olduğunu bilmiyordum ama bilsem de ağzımı açmazdım zaten. "Deli kim?" Diye sorarak uzun bir süre daha vurdular. Şerefsizlerden biri Aslı'ya daha çok yükleniyordu. Kadın diye onu daha zayıf gördüler büyük ihtimal ama bilmedikleri, içimizde en dayanıklımız Aslı'ydı.

Adamlardan biri Aslı'yı taciz etmeye kalktığında, tüm timim ve ben aynı anda hırlayıp zincirleri çekiştirdik. Aynı adam bana yaklaşıp "uslu olun kopekler" dediği an ona öyle bir kafa attım ki adam yere düşüp bayıldı. İnşallah gebermiştir diye düşünerek sırıttım. Diğer adamların ise gözlerinde anlık korkuyu görmek keyfimi yerine getirmişti. Adamlar Aslı'yı rahat bırakıp, hepsi aynı anda bana vurmaya başladı. Bir süre daha vurduktan sonra, kapı sert bir şekilde açılıp içeriye terör kampındaki Suna girdi.

Onunla göz göze gelince şaşkınlıktan kaşlarını kaldırdı. Adamlar Suna'yı görünce vurmayı kesmişti. Suna şerefsizi yavaş yavaş yanıma yaklaştı ve çenemden tutup kafamı kaldırdı. Yüzüm gözüm kan içindeydi ama ben sırıtıyordum.

"Vay vay vay Sercan Açık, tekrar karşılaştık. Hangi tarafın hainisin acaba?" Diye sordu. Sertçe yüzümü kenara çekerek, çenemdeki elini düşürdüm.

"Anlaşıldı nerenin haini olduğun. Ama istersen bizim tarafımıza geçerek paraya para demezsin. Bizimle savaş aşkım" dediğinde timimden alaylı gülme sesleri geldi. Bu kadın bana aşkım mı demişti. Gerçekten kafayı yemiş olmalıydı.

"Senden sonra karını aradık ama bulamadık. Korkudan kesin bir deliğe saklanmıştır. Ama biliyor musun çok yazık oldu. Kamp ben ayrılır ayrılmaz patladı ve karım dediğin o korkak kadın havaya uçtu aşkım. Seninle ikimiz çok güzel şeyler yapabiliriz." Son cümleyi söylediğinde elini omuzlarımda gezdirmeye başladı. Şu an gerçekten midem bulanıyordu.

"Seni öldüreceğim biliyorsun değil mi?"
Diye sordum.

Suna iğrenç bir kahkaha attı ve elini omzumdan çekti. Şerefsizlere bakıp konuştu.

"Bu kadar dayak yeter bugün" dedi. Bana tekrar bakarak gülümsedi ve kapıyı açıp çıktı. Adamlar da yerdeki baygın adamı çekiştirerek dışarıya çıkarıp,  bizi yalnız bıraktılar.

"Merak etmeyin aslanlarım dayanın kurtulacağız buradan. Albay bizle iletişime geçemeyince yardım gönderir yakında. Siz sadece onlar gelene kadar dayanın" dedim timime.

"Dayanırız komutanım merak etmeyin ve kusura bakmayın çok kalabalıklardı. Etrafımızı sardıklarında karşılık vermemek zorunda kaldık."

"Olsun koçum biz de aynı şekilde yakalandık. Buradan çıkacağız Allah'ın izniyle" dedim Ali'ye.

Buraya geldik geleli 15 saat geçmişti. Evet sayıyordum. Şerefsizler arada gelip dayak atıp, Aslı'ya pis imalar yapıyorlardı. Ama Aslı'nın ellerini çözmeye de korkuyorlardı. Öyle bir bakıyordu ki aslan kardeşim, onunla bir kere daha gurur duymuştum. Bir süre sonra kapı tekrar açıldı. Artık çocukların dayak yemeye hâlleri kalmamıştı. Bir an önce bizimkilerin gelmesi gerekiyordu. 3 adam ile Suna şerefsizi gelmişti. Suna bana iğrenç bir şekilde tekrar gülümsedi ve adamlara işaret verdi. Suna'nın işaretiyle adamların hepsi bu sefer benim üstüme çullandı. Timim deli gibi bağırıyordu. Bir süre tekme tokat atarak beni daha da güçsüz bıraktılar. Yavaş yavaş bilincimin kapandığını hissediyordum ama kendimi kaybetmemeye çalışıyordum. Adamlar tekrar bana giriştiklerinde daha fazla dayanamadım. Artık gerisi karanlıktı.

Gözlerimi açtığımda timim yanımda yoktu. Beni başka bir odaya getirmişlerdi. Ellerimi ve ayaklarımı yine zincirlemişlerdi. Bir süre sonra kapı açılıp içeriye Suna girdi.

"Bak aşkım anlaşalım." Dedi bana doğru yürüyerek.

"Deli komutan kim? Bana onun ismini ver ben de sana dünyaları vereyim seni mutlu edeyim he ne dersin?" Diye sordu. Bu mahluk salakmıydı acaba?

Deli komutan diye birisini duymamıştım. Zaten Mardin'e yeni gelmiştim. Kimdi ki bu adam? Kimse eğer onu gördüğüm yerde tebrik edecektim. Bu şerefsizler ondan çok korkuyordu.

"Bu bilgiyi vereceğimi sana düşündüren ne? Ayrıca Deli'nin kim olduğunu bildiğimi sana düşündüren ne?" Diye sordum gülerek. Suna bana biraz daha yaklaştı ve iğrenç nefesini suratıma çarparak konuşmaya başladı.

"Bence Deli komutan sensin, haydi itiraf et" dedi.

Hakikaten nefesi iğrenç kokuyordu. Yüzümü buruşturmaya başladım. Suna bu hareketimle bana tokat attı.

"Bana cevap ver sen olduğunu biliyorum. Sercan Açık'ın yerine geçen asker sendin. Deli komutan Sercan'ı öldürdü. Onun öldürüldüğü, askeriyede bile saklanıyordu. Aysu benim kardeşimdi onu da sen yakalattın. Her şey senin yüzünden. Sercan'ın öldürüldüğünü, bir tek onu öldüren biliyordu. O sensin!" Diye bağırmaya ve ağzından tükürükler saçmaya başladı.

Bir dakika bir dakika, ne?

Gökçen, Gökçen, Gökçen...

Bu kız neden her defasında beni dumura uğratıyordu ki?

Her geçen gün, her öğrendiğim bilgiyle, ben bu kızı daha çok tanımak için, aşırı istek doğuyordu içimde.

Deli komutan, Gökçen'di demek. İstemsiz yine gülmeye başladım. Gökçen ismi, artık düşüncesi bile beni gülümsetir olmuştu. Şu an kaç tane kemiğim kırık bilmiyordum ama umurumda değildi. Deli gibi gülmek istiyordum.

Benim sırıttığımı gören Suna, sinirlenmiş olacak ki tekrar bir tokat patlattı. Umurumda değildi şu an.

Suna, elini bacak arama getirdi ve hafif sıkmaya başladı. Bu kadını gerçekten öldürecektim. Anında gülmem kesildi tabii.

"Çok yakışıklısın Sercan, benim ol bana bildiklerini söyle. Ben de seni memnun edeyim. Bak hâlâ çok geç değil. Kampta lider olursun, senin gibi bir erkeğe burada ihtiyaç var."

Anında suratına tükürdüm Suna'nın. O da aynı anda elindeki aletimi tüm gücüyle sıktı. Bağırmaya başladım ki o anda silah sesleri gelmeye başladı. Tam zamanında...

Silah sesleri bu koridordan geliyordu. Bizimkiler demekki çoktandır sızmışlardı içeriye. İnşallah timim iyidir diye düşünüyordum ki Suna bir silah çıkartıp kafama tuttu ve kapıdan girecek kişiyi beklemeye başladı.

Bir süre sonra kapı açıldı ve önce bir silah ardından Gökçen'i gördüm.

Ateşin rengi yeşil olur muydu? Gökçen'in gözleri ateş gibiydi...

Hızlıca beni kontrol etti ama canım çok yanıyordu ve bilincim kapanacak gibiydi. Ben de Gökçen'i inceledim. Görebildiğim kadarıyla bacağından ve sol kolundan yaralıydı. İnşallah başka yaraları yoktur diye düşünürken, Suna ile arasında bazı konuşmalar geçti. Odağımı konuşmaya verememiştim.

Öksürmeye başladım. Ağzımdan kan geliyordu. Aynı anda Gökçen'in de dikkati dağıldı sanırım çünkü göz göze geldik ve silah sesi ile Gökçen'in karın kısmındaki kıyafet kırmızıya boyandı.

Gözümden istemsiz yaş akmaya başladı. Hayır onu kaybedemezdim. Son bir güçle ayağa kalkmaya çalıştım ama bir silah sesi daha duydum. Yanımda bir hareketlilik olunca, Suna'nın geberdigini anladım.

Şu an sanki dünya durmuştu. Gökçen ile hâlâ göz gözeydik. O yeşillerindeki ateş, yavaş yavaş sönüyor gibiydi.

Bağırıyordum ama kendi sesimi duymuyordum.

Kapıda hareketlilik oldu ve içeri askerler girdiğinde, Gökçen gözlerini kapattı...

MEHMET'TEN

Gökçen komutanımın emri ile bulduğumuz timi kamptan çıkartmıştık. Çok şükür ağır yaraları yoktu. Birkaç kırık kemikle kurtulmuşlardı. Anıl dışarıda yaralılara pansuman yaparken, silah sesleri duyup Gökçen komutanımla iletişim kurmaya çalıştık.

Sonunda sesini duyduk ve bize geri "Geri çekilin" emri verdi. Ancak hayatımda ilk defa emre karşı gelerek, kampa geri daldım. Selman'da arkamdan geliyordu. Hızlıca seslere ilerledik ama bir süre sonra tüm sesler durunca, korku tüm iliklerime işledi. Artık hayatımda değer verdiğim birini daha kaybetmeyi kaldıramazdım.

Koridora girdiğimizde yerde yatan leşleri görüp, korkarak Gökçen komutanımı aradım. Onu göremeyince derin bir nefes verdim ve Selman'la sessizce ilerlemeye devam ettik. Koridorun sonundaki odada, ardı ardına 2 tane silah sesi gelince hızlıca odaya koştuk.

Karşımda gördüğüm manzarayla adeta yıkıldım. Gökçen komutanım vurulmuştu. Sesimizi duyduğu an kendini yere bırakıp, dizleri üzerine çöktü. Selman'da yerde yatan terörist kadına yönelmişti.

Komutanımın karnına baskı uygulayarak kan çıkışını birazda olsa kesmeye çalıştım. Selman'da Kuzey komutanımı çözmeye çalışıyordu, o da baygındı. Selman bir yandan telaşlı gözlerle de, Gökçen komutanı kontrol ediyordu.

"Suskundan tüm time, Gökçen komutan ağır yaralı. Helikoptere acil iniş emri verin. Kuzey komutanı da bulduk. Onun da bilinci kapalı ve yaralı." Diye kulaklıktan bizimkilere seslendim. Gökçen'i kollarıma alarak ayağa kalktım. Selman'da Kuzey komutanı sırtına almıştı. Koridorda hızlıca  ilerlemeye başladık.

Çıkışa geldiğimizde, bizimkiler de telaşla yanımıza gelip, dışarı çıkmamızda yardımcı oldular. Helikopter sesini duydum. Anıl hemen ilk müdahaleyi yapmaya başladı ama suratı çok telaşlıydı.

"Anıl durumu ne komutanın?" Diye sordu Görkem abi. Anıl sıkıntılı bir nefes verdi.

"Komutanım çok kritik. Acil ameliyata girmesi lazım. 4 yerinde kurşun yarası var. En kötüsü karnındaki. " Diyerek yaralara bastırmaya başladı.

"Abi çok yarası var elim yetmiyor. Bacağına ve sağ koluna biri bastırsın öyle taşıyalım" diye ağlayarak konuştu Anıl. Ece'de aynı anda hıçkırarak ağlamaya başladı. Kuzey'in timindeki sıhhiyeci de Kuzey'e yönelmişti.

"Binbaşı ne durumda?" Diye sordum.

"Hayati tehlikesi yok" diyen asker, Anıl'a yaklaşarak ona yardım etmeye başladı. O sırada da helikopter inince sedye getirdiler ve Gökçen'i helikoptere taşıdık.

Yaralıları öncelik olarak bindirip yola çıktık. Geride kalanlar için tekrar helikopter istemiştik. Helikopter hızlıca hastaneye gidiyordu. Anıl sürekli Gökçen'in nabzını kontrol ediyor ve ağlıyordu.

"Komutanım dayanamayacak hastaneye kadar" diyip ağlamaya başladı. Sinirden benim de gözlerim dolmuştu. Hayır dayanacaktı, bizi bırakamazdı. Dayanmak zorundaydı...

Helikopter sonunda hastane çatısına inmişti. Önceden haber verdiğimiz için doktorlar ve sedye ile bir ekip bekliyordu. Hemen Gökçen'i sedye ile götürmeye başladılar.

Doktorlardan bir kadın Gökçen'i görünce "Gökçen" diye bağırıp gözyaşı akıttı. Bu duruma şaşırmıştım. Kadın daha sonra helikopterden çıkan binbaşıyı görünce ağlaması daha da şiddetlendi ve "Oğlum Kuzey'im" diye bağırınca annesi olduğunu anladım.

Anlamadığım ise Gökçen'i nereden tanıdığıydı.

Ben ve Anıl hızlıca Gökçen'in peşinden doktorlarla birlikte ilerledik. Ameliyathaneye almışlardı.

Ameliyathanenin kapısının önünde, dizlerimin üzerine çöktüm. Omzumda Anıl'ın elini hissederek kafamı ona çevirdim.

"Abi biliyorsun o çok güçlüdür. Allah'ımın da izniyle hayata tutunacak Gökçen komutan ya o, biliyorsun delidir. Bizi asla bırakmaz."

Anıl bunları sanki bana değil de kendini inandırmak için söylüyormuş gibiydi. Yaraları çok kötüydü, nabzı neredeyse hissedilmiyordu bile. Teni buz gibiydi.

Gökçen'i kollarımın arasında tuttuğumda, karım Sevde geldi aklıma. O da kalleşçe vurulduğunda bu şekilde kollarıma almıştım. Karım 7 aylık hamileydi ve bir oğlumuz olacaktı. Hastaneye yetiştirdiğimde, doktorlar karımın öldüğünü ama oğlumun yaşama şimdilik tutunduğunu ve yoğun bakıma alındığını söylemişti.

Ama meleğim, annesiz yapamadı ve annesinin yanına gitti...

Yeniden dilim lâl olmuştu. Anıl'a cevap vermedim, veremedim...

Ben bu sefer kaldıramazdım.

Ben artık bu kadar güçlü değildim. Gökçen benim öz kardeşim gibiydi. Ailem yoktu, Yetimhanede büyümüştüm. Önce Sevde, sonra timim bana aile olmuştu. O 5 aslan, benim her şeyimdi...



❤️


Đọc tiếp

Bạn Cũng Sẽ Thích

234 127 122
KONUSU: Uluç çoğu düşmanını yok ettikten sonra ortaya "Drakula" lakaplı birisi çıkar.Drakula lakaplı Fedor Stepanov bir rus (Federal Güvenlik Servisi...
2.6K 131 9
Esselamun aleyküm arkadaşlar amacım doğru ve sahih bilgilerle size İslama dair bilmediğinız güzel hikayeler sözler bilgiler yayımlamak bu kitapta ki...
1.3M 79.6K 39
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...
28.8K 2.6K 36
"Ellerini uzattı tutayım diye ama tutamadım, yapamazdım. Olmaz dedim, elini geri çekti başını eğerek. -Elimi veremem ama burası senin dedim elimle k...