prophecy - jaywon (Tamamlandı...

By parkjayenhaa

10.9K 1.4K 935

Kraliyette yıllardır konuşulan ve herkesin artık eski bir söylenti olduğunu düşündüğü bir kehanet... Kehanete... More

Giriş
#1
#2
#3
#4
#6
#7
#8
#9
#10
#11
#12
#13
#14
#15
#16
#17
#18
#19
#20
#21
#22
#23
#24
#25
#26 ~final~

#5

412 55 84
By parkjayenhaa

Prenses ölmüş.
Prenses Prens'i kurtarmak için ölmüş.
Pres ölmeliydi.
Yanındaki koruma tek başına Prens'i kurtarmış.
Prenses Prensesi korumak için önüne atlamış.
Bu nasıl Prens, daha ablasını bile koruyamıyor.
Prens bir gün Kral olucak ve ülkeyi mahvedecek.
Prenses çok genç yaşta öldü.

Prensesi cenazesinde sonra kasabada herkesin dilinde bu sözler vardı. Halk Prens'ten nefret ediyordu, ona olan bu nefret çığ gibi büyüyordu. Tüm Beritten halkı Prenses Clarce'ın ölümünün tek suçlusunu Prens Jay olarak görüyordu. Ama halkı bilmediği, sadece Jungwon'un bildiği bir sır vardı. Prensesin asıl katili Jungwon'du. O ilacı prense içirmesydi prens Prensesi kurtarabilirdi. O adamları
tek hamlesiyle yere indirebilirdi ama o yapmadı. Öylece presesin ölümünü izledi. Jay'in prensesin ölümünü izlemesini izledi. Onun mahvoluşunu izledi. Bu ona acı veriyordu ama yine de bunu yaptı. Yapmak zorundaydı. Çünkü kendine verdiği sözü unutamıyordu.

Kral ölücek, kraliçe ölücek, prensesler ölücek, hemde Prens'in gözleri önünden . Tıpkı jungwon'un ailesinin gözleri önünde öldürüldüğü gibi . Ve en son Prens ölücek.

Prenses ölmüştü. Hemde Prens'in gözleri önünde. Jungwon'un planı bozulmadan işlemişti. Sonu acıydı ama plan gerçekleşiyordu. Bu sadece ilk adımdı. Prens aşık olduğu o kahverengi gözlerin sahibi yüzünden daha çok acı çekecekti.

...

Jungwon elinde yemek tepsisiyle Prens'in kapısının önünde durdu. Prensesin ölümün üstünden 2 hafta geçmişti ve haftaya Prens'in kılıç kuşanma töreni olacaktı. Prens artık 18 yaşına giriyordu ve kral olmasına çok az bir zaman kalmıştı. Ama kendini toparlamıyordu. Aklı hala kız kardeşimin ölümündeydi çünkü Clarce'ın ölümünden kendini suçlu biliyordu.

" İçeri girebilir miyim?" dedi Jungwon kapıyı tıklattıktan sonra.

" Girebilirsin."

Jungwon elinde yemek tepsisiyle içeri girdi. Prens yine taşları oyup değişik takılar yapıyordu. Küçüklüğünden beri bir şeyler tasarlamayı seviyordu, incilerle, kristallerle, zümrütlerle mükemmel tasarımlar yapıyordu.

" Yemeğinizi Prensim."

" Tepsiyi bırak yanıma gel."

"Peki efendim."

Jungwon tespiyi bıraktı ve prensin karşısındaki sandalyeye oturdu.

" Efend-"

" Daha kaç defa tekrar etmeliyim. Yanlızken bana Jay de."

" Ama efedim siz benim Presimsiniz, nasıl size isminizle seslenirim."

" Prensin olarak emrediyorum o halde. "

" Peki efendim... Yani peki Jay."

" Elini uzat.

" Elimi mi? Şey efen- Jay, sebebinin öğrenebilir miyim?"

" Güven bana, uzat parmağını."

Jungwon elini Jay'e uzattı ve prens parlak taşla yaptığı ve kız kardeşinin ölümünden beri günlerdir bitirmek için uykusuz kaldığı yüzüğü Jungwon'un işaret parmağına taktı.

" Bu nadir Jay?"

" Yüzük. Senintaki taktığını hiç görmedim bu yüzden özellikle sana bir yüzük yapmak istedim."

" Ben takılardan pek anlamam. İlk defa bu sarayda görüyorum. Yani küçükken annemin parmağında gördüğümü hatırlıyorum ama yıllar önce olduğu için pek aklıma gelmiyor."

" Benim yanımdaysan alışmalısın. "

" Ama Jay neden günlerdir şekil verdiğin bu yüzüğü bana veriyorsun?"

" Bu yüzüğü Clarce için yapıyordum aslında ama o gitti. Çok uzaklara gitti. Annem büyükannem ölünce bana onun bir yıldız olduğunu söylemişti. Clarce da bir yıldız olmuştur. "

" Clarce için yaptığınız bu yüzüğü keşke annenize hediye etseydiniz."

" Bu yüzüğü hak eden tek kişi sensin Jungwon. "

" Ama ja-"

" Babam tek bir gözyaşı bile dökmedi Clarce'ın arkasından. Annem ise bana 'Prensesi bile koruyamıyorsun, nasıl ülke koruyacaksın.' dedi. Annemin bu sözünden sonra hep Clarce'ın ölümünden kendimi sorumlu tuttum. "

" Sizin bir sucunuz yok."

" Ama insanlar öyle düşünmüyor Jungwon. İnsanlar benim tarihteki en güçsüz Prens olduğumu söylüyor. Annem benim bir katil olduğumu düşünüyorum. "

" Jay sen katil değilsin. Sen çok iyi bir prenssin. O gün belkide güçsüz düştün o yüzden bayılıp kaldın."

" Evet ve bunun birinin bana bilinçli olarak yaptığını düşünüyorum. O gece yediğim şey yüzünden zaten kas ağrılarım vardı ve kız kardeşimi bile koruyamadım."

" Yediğiniz bir şey mi?"

" Evet yediğim şeylerin içine ilaç koymuş olmalılar beni daha rahat kaçırabilmek için. "

" Kim böyle bir şey yapmaya cesaret edebilir ki?"

" Belli ki birileri cesaret etmiş. İşte sırf bu yüzden seni her şeyimden sorumlu kişi yaptım. "

Jungwon iç çekti ve gözlerindeki hafif korkuyla prense baktı. Prens ona bu kadar çok mu güveniyor du?

" Her seyinizden mi ? Ama bana yemeğimi sen getir artık demiştiniz?"

" İnsnaların senin benim için bu kadar önemli olduğunu ve güvendiğim tek kişi olduğunu bilmelerini istemiyorum. "

Jungwon kalp atışlarını hissediyordu. Prensin ağzından çıkan her kelimede daha çok heyecanlanıyordu.

" Sana bir şey olmasına izin veremem."

" Ama bana neden bu kadar çok güveniyorsunhz efendim? Ben sizin bir hizmetkarınızım sadece"

" Sadece hizmetkâr değilsin."

Jungwon eğmiş olduğu başını kaldırdı ve Jay'in gözlerine baktı,

" Sen benim içimdeki gücü ortaya çıkarabilen tek kişisin."

" Efendim?"

" Fazla soru sorma ve ayrıca az önce sana ne dedim, başbaşayken sadece Jay diyeceksin."

"Peki Jay ve teşekkür ederim yüzük için."

" Ne demek, ayrıca yüzük sana çok yakıştı. Sanki doğuştan bir asillik var sende. "

Jungwon bu iltifat karşısında sırıtmaya başladı.

" Ben sizi yanlız bırakayım sizde dinlenin. Yarın çalışmamız lazım. Biliyorsunuz kılıç kuşanma töreninize az kaldı ve bir sürü krallıkta Prens ve Prenses gelicek sizi izlemek için. Sıkı çalışmalıyız."

" Ahhh, biliyorum. Ama sana söz kılıç töreninde halk beni çok sevecek. Herkes yeteneklerimi görecek ve benim hakkımda ki düşünceleri değişecek."

" Umarım öyle olur. Sizin isteyipte başaramadığınız bir şey yok."

Jungwon prense selam verip odadan çıkmak için kapıyı açtı.

" Jungwon!"

" Buyrun "

" Siz değil."

Jungwon anlamamıştı. Kaşlarını hafifçe kasıp prense baktı.

" Siz değil sen diyeceksin. "

Jungwon prensin bu samimiyeti karşısında çok mutlu oluyordu. Günler sonra onun yüzünün gülmesi Jungwon'un hoşuna gidiyordu.

" Peki Jay."

Jungwon yüzündeki sırıtışı gizleyemeden kapıdan çıktı. Prensin ona karşı olan bu samimiyetini çok sevmişti. Çünkü birbirlerine karşı aynı fuygulair hissediyordu ve Jungwon Jay'in bu samimiyeti ve sevgiyi böyle dışa vurmasındam çok memnundu. Jungwon koridorda yürürken "Jungwon." sesiyle beraber etrafına bakındı. Bu Cedric'di. Hem Kralın hemde kraliçenin en yakınında olan tek kişiydi.

" Buraya gel. "

Cedric Won'u kimsenin onları göremeyeceği bir odaya çağırdı ve Jungwon'da hemen odaya geçti.

" Cedric sana kaç defa söyleyeceğim beni olur olmadık çağırma. Sen kralın en yakınındaki adamsın beni senin yanında görürlerse ne düşünürler."

" Tamam genç adam sakin ol. Anlat bakalım Jay ne dedi?"

" Güzel şeyler söyledi hatta bana şu yüzük müdür nedir, onu bile verdi."

" Yüzük mü? Vay pislik, ben kaç defa ondan yüzük istedim ama sürekli yapacak vaktim yok diyordu ama sana yapacak vakti varmış. Bu çocuk benden nefret ediyor ama neden?"

" Neden acaba?"

" Bak benim ona yaptıklarım hep onun iyiliği içindi."

" Kralın yanında onun hakkında söylediklerini unuttun mu? Onun güçsüz bir prens olduğunu söyledi. Eskiden de bunu onun yüzüne sürekli söylüyormuşsun."

" Bunun için niye nefret ediyor ki benden ben onun ailesi gibiyim."

" Ailesi gibi misin? Ona her sinirlendiğinde onu korkunç yerelere götürüp kötü şeyler yapıyorsun ve bu olayları küçük bir büyüyle onun rüya olduğunu sanmasın sağlıyorsun. Ne kadar da iyi bir aile üyesisin."

" O hak ediyor ama."

" O daha çocuk. Büyüklerini yanlış zamnada yanlış kişilere uyguluyorsun."

" Sen kimin tarafındasın? Senin üstünde çok emeğim var unuttun mu? "

" Hayır tabiki de unutmadım. Neyse kapatalım şu konuları. Diğer Krallıklardaki prensler ne zaman geleceklerdi."

" Kılıç kuşanma törenine tam 7 gün kaldı 4 gün sonra gelmeye başlarlar. "

" 2 gün sonra."

" Prens'in gözüne iyice gir. Senden hiçbir zaman kuşku duymasın, tıpkı kral ve kraliçenin gözü kapalı bana güvendikleri gibi."

" Merak etme prens beni sevdi. Öyle kolay kolay bırakmaz."

" İyi, sen git o zaman yakalanmadan."

" Tamam , bu arada Cedric..."

" N'oldu?"

" Beni her zaman desteklediğin için sağol."

" Tabiki de destekleyeceğim. Buyucuker ve vampirler asırlardır dost. Senin arkadaki direk benim. Prens'in yıkılışını beraber izleyeceğiz. Beritten'ın yıkılışını ikimiz beraber izleyeceğiz. Ailenin intikamını alacağız."

Jungwon Cedric'in söyledikleriyle gülümsedi ve odadan çıktı. Onun herkesten sakladığı surlardan biri de Cedric'di. O ölümsüzlüğü bulmuş bir büyücüydü ve ailesinin en yakın arkadaşlarından biriydi. Büyücülerin ve vampirlerin yakıldığı dönemde uzaklara kaçmıştı. Jungwon ile kaçmıştı. Jungwon o ağaç kavuğundan çıkıp ailesinin küllerine başlarken onu yakalanmaktan son anda kurtarmıştı. Ona büyüler öğretmişti, güçlerini kullanmayı öğretmişti. En önemlisi de kan görünce sakin olmayı öğretmişti. Jungwon şuan ki bütün yeteneklerini Cedric'e borçluydu. Onun sözünden asla çıkmıyordu çünkü ona güveniyordu.

4 gün sonra

" Jungwon bu kılıç neden keskin değil. Sana dün demedim mi?"

" Aslında antrenman yaparken bazen gücünüzü kontrol edemeyip beni yaralıyorsunuz. "

" Seni ne zaman yaralandım?"

" Tahta çubuklarla olan antrenmanda kulağıma vurmuştunuz, kılıçlarla olan antrenmanda bacağımda ve kolumda kesikler oluşturdunuz ve dün az daha kılıçla kellemi alıyordunuz."

" Bunları ben mi yaptım? "

" Yok dede-..."

" Ne?"

" Evet siz yaptınız."

" Hiç farkında değilim. Daha dikkatli olurum. Neyse biz antrenmana başlayalım."

" Peki o halde bugün kılıç dansında yaptığınız bir yanlışı söyleyeceğim."

" Yaptığım yanlış mı? Sen ne yapıyorsan 4 gündür senin yaptığının aynısını yapıyorum."

" Peki o halde dansı önce ben yapacağım sonra siz yapacaksınız."

" Yap bakalım."

Jungwon eline aldığı iki kılıçla önce dairler çizdi, sonra kılıçlarla tekmeler atıp aynı zamanda dönmeye başladı. Kılıcı sanki yıllardır kılıç kullanan bir kılıç ustası gibi kullanıyordu. Onun için kılıç kullanmayı öğrenmek birkaç saatini almıştı. Cedric'in ona öğrettiği her şeyi kısa bir zamanda bir usta gibi yapmayı başarmıştı çünkü o bir vampirdi. Öğrenme hızı ve kapasitesi çok fazlaydı. Jungwon kılıçlarla olan dansını bitirip kılıçları Prense uzattı.

" Sıra sizde."

Jay de kılıçları alıp dansı yapmaya başladı, hareketleri Jungwon kadar keskin olmasada hiç yanlış yapmadan tüm dansı yaptı ve Jungwon'a baktı.

" Evet yaptığım şeyin neresi yanlış."

" Son kısmı."

" Son kısım mı? İyide sen ne yapıyorsa aynısını yaptım. İç dönüş den sonra tahta çubuğun etrafında 3 tekmeli dönüş ve en sonda kılıçları aynı yönde tahta çubuğa sapladım."

"Evet en son kısma kadar doğru yaptınız ama çubukları sağladığınız kısım yanlış Prensim."

" Kılıçları salladığım kısım mı?"

" Evet efendim. Kılıçları sağdan saplıyorsunuz. "

" Bunu dansın sağı solu mu vardı?"

" Evet efendim. Eğer performansı sağdan bitirip tahta çubuğun sağ tarftan keserseniz halkın size güveni olmaz. Çünkü bu dansı siz öğreten kişiyi iyi izlemediğiniz anlamına gelir. Çubuklar soldan kesilir. Çünkü kalbimiz soldadır ve çubuğu soldan kestiğiniz an tüm ülkeyi kabinizle yönetip adaletli olacağınız göstermiş olursunuz."

" Vay be, ne anlam yüklemişler basit bir dansa. "

" Öyle demeyin efendim çünkü bu dansı tüm krallıkları önünde yaktığınız an böyle hissetmeyeceksiniz ."

" Görücez bakalım. Bu arada ben sana bana ikimiz birlikteyken ' Eendim yada siz demeyeceksin demedim mi?"

" Üzgünüm efendim, alışkanlık olmuş."

" Belli, ama unut o alışkanlığı artık."

" Majesteleri Kral Leonardo hazretleri."

Gelen sesle berber ikiside konuşmayı bırakıp Kralın geldiği yöne baktılar. Kral ve Cedric yanlarına geliyordu.

" Jay."

" Baba."

"Nasıl gidiyor çalışmalar?"

" Gayet güzel gidiyor baba. Jungwon çok güzel eğitiyor beni."

" Hmm. Jungwon gün geçtikçe daha da çok gözüme giriyorsun."

" Kral hazretlerine ve Prens'e layık biri olmaya çalışıyorum efendim."

" Böyle devam et. Jay'in kılıç kuşanma töreni çok iyi olmalı, tek bir hata dahi istemiyorum."

"Peki majesteleri."

" Jay bugünlük antrenmanı kısa kesin. Bugün Karya Krallığından Prens Jorge ve Prenses Cara geliyor. "

" İyide baba neden onlar için antrenmanımı bölüyorum ki. Akşam yemekte görürüm onları. "

" Olmaz! Onları bizzat karşılamanı istiyorum. Özellikle de Prenses Cara'yı. Çünkü ikiniz hakkında güzle şeyler düşünüyorum."

" İkimiz hakkında derken?"

" Hem ikiniz hemde iki krallık için güzel şeyler düşünüyorum."

" Ne gibi şeyler?"

" Artık reşit oluyorsun Jay, olgun bir Prens olduğunu göstermen lazım. Bunun için güçlü bir Krallık olan Karya Krallığının prensesi ile izdivacına karar verdim."

"İzdivaç mı? " , "Bu da nerden çıktı şimdi. Prens evlenirse ona nasıl daha yakın olabilirim?" diye geçirdi içinden Jungwon. Prensin evlenmesi onun tüm planlarını bozardı. Kesinlikle buna engele olmalıydı.

" Benim izdivacıma karar vermeden önce bana sorabilirdin baba."

" Senin izdivacın için kimseyle konuşmama gerek yok oğlum. Sen benim istediğim kişiyle , benim istediğim zaman evlenebilirsin."

Prens duydukları karşında şaşkınlığını gizleyemiyordu. Babası gün geçtikçe Jay'in her şeyine karışıyordu ama bu onun için çok fazlaydı. Sevmediği biriyle evlenemezdi.

" Hayır, evlenmeyeceğim. Tanımadığım biriyle sırf sen krallığını daha geniş bir alana taşıyacaksın diye evlenmeyeceğim."

" Haddini aşıyorsun Jay. Ben her şeyden önce senin Kralınım. Benim söylediklerime karşı mi geliyorsun?"

Jay'in gözleri kıpkırmızı olmuştu ama babasının yanında ağlamayacaktı. Onun yanında bir güçsüz gibi duramazdı.

" Hayır baba yanılıyorsun. Sen benim Kralım olmaktan öte benim babamsın. "

" Jay, sesini kes."

" Bir baba neden böyle şeyler düşünüyor ki? Oğlunu neden kendi çıkarları için kullanıyor?"

" Jay!"

Prens bağırmıştı Jay'e. Kendi oğluna bağırmıştı. Yıllardır oğlunu düşünen ve onu her kötülükten koruyan Kral oğluna bağırmıştı. İktidarlık iç güdüsü Kralı öylesine içine çekmişti ki artık eskisi gibi değildi.

" Sana ne diyorsam onu yapacaksın."

" Beni İyi dinle Kral Leonardo!
Ben senin kölen değilim ve bana emir veremezsin."

" Sen artık iyice haddini aştı Jay. Cara ile evleneceksin ve buna hiç kimse, hiçbir şey engel olmayacak."

" Bunu yapamazsın. "

" Yapamaz mıyım? İzle de gör."

Jay babasını bu hâline ilk defa şahit oluyordu.

" Muhafızlar Prens'i arkamdan getirin."

Kral sarayın girişine doğru yürümeye başladı ve muhafızlarda Jay'in kolundan tuttu.

" Kendim yürüyeceğim. Bırakın kolumu."

" Emredersiniz Prens hazretleri."

Kral önde, Prens arkasında ve en arkada Jungwon Karya Krallığının Presesin karşılamaya gittiler. Biraz bekledikten sonra presesin atlı arabası geldi.

" Jay tek bir yanlışında kendini zindanda bulursun. Oğlum demem tüm işkence aletlerini üzerinde denerim."

Jay babasını bu şekilde evlilikten geri çevirmeyi başaramayacağını anlamıştı. Şu an onun için en iyi karar Kralın sözünü dinlemekti.

" Şimdi git ve prensesin arabadan inmesine yardım et ve elini öp."

Jay babasına bu işi zorla yaptığını belli eden bir bakış artıp arabaya doğru yürüdü. Prenses arabanın kapısının perdesini araladı ve arabanın merdivenlerden inmeye başladı.

Tüm saray prensese odaklanmıştı çünkü güzelliği tüm sarayı kaplamıştı. Herkes prensese odaklanmıştı. O sırada Cedric kimsenin fark etmediği bir şey fark etti. Prenses etrafa pembe bir ışık saçıyordu. Bu büyüydü. Muhtemlen herkesin ona odaklanması ve sevmesi için yapıyordu. Özellikle de Prens Jay'in ona aşık olması için büyü kullanıyordu.

" Jungwon sakın Prensesin gözlerine bakma." dedi Cedric jungwon'a.

" Neden bakmayayım ki? Çok güzle bir prensesmiş."

" O güzel değil sadece büyü kullanıyor. Gözlerinden pembe bir hava çıkıyor. Prensesin gözlerine bakan herkes ona hayran kalıyor ve özellikle Jay şuan ona aşık olmuştur muhtemlen. "

" Ne? İyide ben neden görmüyorum bu pembe havayı? "

" Çünkü büyücü olan sen değil benim. Bir büyücünün görünmezlik iksiri kullanarak yaptığı bir büyüyü dahi görebilirim ben."

Jungwon şimdi her şeyi daha iyi anlıyordu. Prensesin gözlerine bakmayı bırakıp Jay'e baktı. Jay prensesin merdivenden inmesine yardım ediyordu.

" Beritten'a hoşgeldiniz Presesim." dedi büyünün etkisiyle hayran kaldığı Prenses Cara'ya.

Jungwon Prensin Prensese olan bu ilgisinden çok rahatsız olmuştu. Bu planının mahvolması için olan bir rahatsızlık değildi. Tamamen kıskançlıktı. Prens'in başka birini elini tutup öpmesini ve gözlerine aşık bir şekilde bakmasını kıskanıyordu.

" Ne yapıp edip bu evliliği engellemeliyim. "

Bölüm sonu aşkolar

Yorumlarda bulunmayı unutmayın

Beğenilerinizi de eksik etmeyiniz

Continue Reading

You'll Also Like

2.1K 367 9
sen benim güneşimsin ve ben güneşime hasret kaldım. Park Sunghoon x Sim Jaeyun [minific, letters, angst]
22 By m

Fanfiction

72.9K 6.9K 20
görüldü atmasan artık?
1.6K 252 18
Belli sebeplerden dolayı Seungmin'in Amerika'ya gitmesiyle çok sevdiği sevgilisi Minho ile yolları ayrılır. İki yıllık özlemden sonra Minho'nun Ameri...
162K 17K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...