Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.7M 105K 63.7K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

89. Bölüm : İMKANSIZ

17.1K 479 299
By siredtohopeless

Özledim sizi. <3
Yorumlarda kavuşalım!!!

İmkansız

Alihan ve Leyla karşımda oturuyor bana bakıyorlardı. Heyecanlı heyecanlı Uzay'ın gelmesini bekliyordum, artık eğlenme vaktiydi. Leyla bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı ama sesini çıkarmıyordu. Kocam ise bana sinsi sinsi bakıyor beni süzüyordu.

Kısa süre sonra zil çaldı ve kapının ardında Uzay'ı gördüm. Ona sıkıca sarılırken o da beni sarmıştı ve saçlarımı seviyordu. Onu o kadar özlemiştim ki, kelimelere dökemezdim.

Kolundan tutarak onu bahçeye götürdüğümde Leyla'nın ağzı açıldı. Uzay da şaşkınlıkla ortama bakarken çabuk toparlandı ve Alihan'ı selamladı.
"Selam."

"Hoşgeldin." dedi Alihan düz ve umursamaz bir tonda.

"Hoşbuldum." dedi Uzay.

"Selam, sen ne yapıyorsun burada?" diye soran Leyla'ya yönelik gülümsedi Uzay. "Beklemiyordum..."

"Ben de davetliydim."

"Cidden mi?"

"Evet, hepimiz bir ortamda olalım istedim." dediğimde yerime oturdum. Uzay yanımda yerini alırken gülümseyerek ona baktım. "Hem Uzay'ı çok özledim. Dördümüz aslında çok iyi takılabiliriz."

Yanağımdan uzun bir makas aldı Uzay ve saçlarımı kısaca okşadı. "Ben de seni özledim küçük cadı. Üzüyor mu Alihan seni?"

"Yoo, beni gerçekten çok mutlu ediyor." dediğimde gülümsedi. Alihan gözlerini devirerek bizi izlerken eline uzanıp sıkıca tuttum. "Birlikte cidden mutluyuz. Nasıl olamayız ki?"

"Çok hak ediyorsunuz zaten..." diyen Leyla'ya baktım. Yüzündeki gülümseme çok içtendi. "Umarım hep böyle mutlu olursunuz."

"Ley!" diye kızdım ona. "Sen mutlu değilsen ben de mutlu olamam."

"Mutluyum sarı bebek, nereden çıkarıyorsun mutsuz olduğumu?" diye sorguladığında Uzay suskundu. "Sen mutluysan ben daha ne isterim ki?"

Onun da elini tuttuğumda hem kocama hem de en iyi arkadaşıma baktım. "İyi ki varsınız."

"Sen iyi ki varsın."

"Acıktım." diyen kocama bakarken güldüm. Aslında ortamı biraz dağıtmaya çalışıyor gibiydi. Ayağa kalkıp herkese göz attım.

"Herkese bir tabak koyuyorum?"

Hepsi kafa sallarken Alihan bana yardım etmeye geldi. İkimiz mutfağa girdiğimizde bana baktı. "Sence bir gün birlikte olurlar mı?"

"Sevgili anlamında mı?"

"Evet." dedi. "Leyla'yı böyle görmek beni geriyor. Neredeyse dokuz senedir Emre'yi sevdiği için kalbini kapatamaz. Kabullenmek istemiyor ama o yaşadıkları cinsellik illa bir gün aşka dönüşecek."

"Onu da anlıyorum ama."

"O zaten." diyen kocama baktım. "Aklım onda takılı. Çok yükleniyor kendisine, olgunlaşıyor ve artık cidden kendisini düşünmesi gerekiyor. Çok zaman geçti, demesi zor da olsa artık Emre'yi geride bırakmalı."

"Haklısın ama bunu ondan beklemek de doğru olmaz." dedim ve belimi tezgaha yasladım. "Uzay'ı sevmiyor. Aşk anlamında sevmiyor, onun dışında ona gerçekten değer veriyor. Bu bir gün aşka dönüşür mü bilemeyiz."

"Aralarını yapmak istiyorum." dediğinde gülümsedim. Bana yemekleri koymamda yardım ettiğinde onu izledim. "Mutlu olmasını gerçekten istiyorum."

"Peki ya Uzay? O mutlu olsun diye yapmıyor musun?" diye sorduğumda gülümsedi.

"Uzay ile ilgilenmiyorum." dedi. "O da benimle ilgilenmiyor. Kardeşini gözlerinin önünde öldürdüm, benimle aynı ortamda durması bile saygı duyulası."

"Bir kardeşini korurken diğer kardeşini kaybetti," dediğimde yutkundu. "Emre'yi hiç tanıyamamış olması çok üzücü, gerçekten nasıl hissediyor tahmin bile edemiyorum. Hala nasıl böyle içten davranabiliyor?"

"Güçlü birisi," dedi Alihan. "Gerçekten güçlü, ben olsam yapamazdım. İçime kapanırdım, yaptım da."

"Güçsüz değilsin Alihan, sadece başkasın. Her insan farklı, herkes acıyı başka türlü kabul eder. Sen güçlü olmasaydın bir daha asla sevemezdin. Ama seviyorsun, beni çok seviyorsun. Harika birisisin."

"Harika birisi falan değilim, Liya." derken alayla gülümsüyordu. "Nereden çıkarıyorsun bunları? Kaç can aldım bilmiyorum çünkü sayısı çok fazla. Lütfen, bu kadar masum görme beni."

"Kimse masum değil Alihan, ben bile değilim. Ayrıca ben de öldürdüm." derken yutkunamadığımı fark ettim. "Kötülük yaptın evet ama kötü birisi değilsin, anla şunu."

"Bu konuyu konuşmayacağım seninle, her seferinde beni koruyacaksın çünkü." dediğinde iki tabağı eline aldı. "Bunları onlara vereceğim, bizim yemeğimizi koyup getirir misin?"

"Getiririm." dedim.

Kafa sallayarak önden gittiğinde ben de ikimizin yemeklerini tabağa koydum. Köftenin yanına patates kızartmıştım ve pilav yapmıştım. Alihan ile benim tabağımı da alıp bahçeye çıktığımda Alihan içeceklerden bardaklara dolduruyordu.

"Zahmet oldu, teşekkür ederiz." diye teşekkür etti Uzay bize. Alihan bir şey demeyince ben samimiyetle gülümsedim.

Hepimiz masaya oturduğumuzda hep beraber yemeye başladık. Leyla, hızlı hızlı ve iştahlı yiyince ona bakarken gülümsedim. Uzay da aynı şekilde ona gülerken Leyla çok tatlı görünüyordu. Yemeğe olan düşkünlüğü çok tatlıydı ve sanki biraz kilo almış gibiydi.

"Dikkatli ye, boğazında kalmasın." dedi Uzay ilgiyle. Leyla dinlemeyip afiyetle yemeye devam ederken Alihan Leyla'ya gülüyordu. Leyla'nın bu tatlı halleri onu yemeye motive ediyormuş gibi yiyordu, sanki iştahlıydı.

Tabağını bitiren ilk kişi Leyla olunca etrafındaki tabaklara baktı. Uzay onu hala izlerken Leyla doymamıştı. Ayağa kalkıp tabağını aldığımda gülümsedi. "Neden çekiniyorsun kızım, manyak mısın? Ne kadar yemek istiyorsan ye. Bunda utanılacak bir şey yok."

Tatlıca gülümsedi. "Pardon, ver bana ben alırım."

"Gerek yok."

Leyla'ya ikinci tabağını doldurup ona götürdüğümde afiyetle yemeye başladı. Uzay tabağının yarısını bitirip arkasına yaslandığında kolasını kafasına dikti. Alihan ise normal hızında yiyor ve Leyla'yı dikizliyordu.

"Aç mı bırakıyorsun sen kendini?" diye sordu Uzay yiyen genç kadına. "Yavaş ol, boğazında kalıcak şimdi! Eğer yetmezse benim tabağımı da alabilirsin."

Leyla alkışladı. "Bu tabağı bitireyim de öyle bakarım!"

Alihan kısa ama sesli bir kahkaha bıraktı. Leyla mutlu mutlu yemeğini yerken Uzay onu izliyordu. Gözlerindeki sevgi cidden görülmeyecek gibi değildi, Leyla da görüyordu biliyordum.

Ben de tabağımı bitirdikten sonra arkama yaslanmıştım ve Alihan'a baktım. Dalgın görünüyordu ama yiyordu, Leyla'yı izledikçe iştahı açılıyordu ve gözleri parlıyordu. Onu izlediğimi fark etmiş olmalı ki bana baktı. Ona sıcak bir gülümseme hediye ettiğimde o da bana güzel bir gülümseme verdi.

Leyla ikinci tabağını bitirdiğinde karnını tutarak arkasına yaslandı. "Ellerinize sağlık bebişlerim, doydum ben!"

"Afiyet olsun." dedik hepimiz o da şirince güldü.

"Çok yedim ya, niye bu kadar yedim ki?" diye sorgularken Uzay yumuşak bir tonda konuştu.

"Çok yemedin, yiyebildiğin kadar yedin. Hala yemek istiyorsan ye, bunda bir sorun yok biliyorsun değil mi?"

Alihan ile bakıştığımızda ikimizde sırıtıyorduk.

"Sorun var ama neyse, konuşmayalım bunu." dedi Leyla aynı şekilde yumuşak bir tonda. "Tatlı var mı?"

Gülmeden edemedim. "Var ama şimdi değil, daha yeni yedin miden bulanır yoksa."

"Peki." dedi tatlı tatlı. Tatlı niyetine onu yiyebilirdim! "Hala dövüşmeyi öğreniyor musun?"

Duraksadım. Alihan bana bakarken ben de tedirgince cevap verdim. "Yok. Yani, ne için dövüşeyim ki artık? İhtiyacım yok."

"İhtiyacın olsun olmasın, bu önemli değil. Kaldığımız yerden devam edebiliriz, çabuk öğreniyorsun ve çoğu zamanda dövüşmek avantajlı." diyen Uzay'a baktığımda güldüm.

Ben cevap veremeden Alihan araya girdi. "Bir saniye? Kesinlikle senden daha iyi bir dövüşçüyüm ve ayrıca Liya benim karım? Ben varken, sen niye öğretiyorsun ki dövüşü?"

"Evli barklı adamsın, şu gereksiz kıskançlığını artık bir kenara atıp da karını yormaz mısın artık?" diyen Uzay sinirli görünüyordu. "Ne zaman büyüyeceksin, Alihan?"

"Emin ol, karım onu yormamı çok seviyor." dediğinde Alihan'ı boğmak istedim. Ettiği ima, edilecek ima değildi!  "Seni mi kıskanacağım? Tetikçi, benim buradaki tek sorunum senin her yere atlaman. Leyla'yı al ona dövüşmeyi öğret, bırak da karımla ben ilgileneyim ha?"

"Abartıyorsunuz gençler." dedi Leyla.

"Çekilmez birisisin." dedi Uzay.

"Bence çok çekiciyim, sen sadece zevksizsin." diyen Alihan göz kırparak arkasına yaslandı. Uzay alayla gülerken Leyla sırıtıyordu. Bende ikisine kafa sallıyordum. "Karıcığım, demeyecek misin bir şey?"

"İkinizde hala çocuksunuz, biraz büyüyün." dedim.

"Bence çocuk olmadığımı çok iyi biliyorsun ama neyse, açmayalım biz o konuları." diyen Alihan'ı öldürmek istedim. Ciddi ciddi öldürmek istedim!

"Lütfen bu cinsellik içeren laf sokmalarını yatak odanda yap, biz buraya takılmaya geldik." dedi Uzay. O da kaşınıyordu ama!

"Benim evim benim kurallarım? Seni kovmam da bana bakar yalnız."

"Ben izin vermiyorum Alihan, sırf sana bakmıyor kararlar?"

"Karım olmasaydı uçmuştun bile, neyse ki ben laf dinleyen bir kocayım."

"Sakin olur musunuz?" diye mırıldandı Leyla. "Cidden çok uykum geldi. Yemek tüm enerjimi söküp aldı, uyumak istiyorum."

"Evine git uyu." dedi Alihan.

"Kabasın!" diye kızdım ona.

"Sen bir sussana cidden, lafıma girip durma!" dedi saf bir sinirle.

"Sonra görüşürüz biz seninle Karalı!"

"Görüşelim." dedi Alihan imayla.

"Hep böyle azgın mısınızdır?" diye soran Leyla ile sırıttım. "Yorucu olmuyor mu? Bakın ben dinlerken bile yoruldum, uyuyabilirim şu an!" Esneyerek bakışlarını masaya çevirdi.

"Bunu senin demen biraz ironik..." diyen Uzay bizi şaşırttı. Leyla çok açık bir kadındı, sekse de düşkün olduğu belliydi. Yine de Uzay'ın bunu böyle açık bir şekilde söylemesi bizi şaşırttı.

"Sen niye konuşuyorsun ki şimdi?" dedi Leyla asice.

"Sorduğun soru çok saçma, umarım farkındasındır."

"Sinirimi bozma benim, uykum var!"

"Herkes herkesle kavga ediyor, tamam susun!" dedi Alihan. "Huzurlu huzurlu oturup konuşalım."

"Hala çiziyor musun?" diye sordu Leyla.

"Hayır, motivasyon bulamıyorum bu aralar. Hem bence artık evliliğime dikkat etmeliyim."

"Vay be." diye mırıldandı Leyla. "Seni bir gün böyle göreceğimi hiç düşünmezdim. Hanımcı bir Alihan, körkütük aşık ve gözleri parıldayan... Çok garip."

"Hep o depresif ve ruhsuz herif kalacak halim yoktu ya, çekilmiyordum zaten." dedi Alihan ve bana bakmadı. "Böylesi daha iyi, buna ihtiyacım olduğunu bile bilmiyordum."

"Aşk hakkında nasıl konuştuğunu bugüne kadar hatırlıyorum." diyen Uzay kısa bir kahkaha attı. "Cidden çocuk gibiydin... O kadar sinirlenirdin ki, yani cidden ne için?"

"Çünkü aşk benim gözümde saçma bir şeydi." diye açıkladı Alihan. "Bilmiyorum, hiçbir kadına veya bir erkeğe samimiyet hissetmedim. Cinsellik ne bile bilmiyordum. Masum bir inektim işte, kafam sadece derslerde olurdu."

"Öküzlük edip hep Emre'ye kızardın aşık olduğu için..." diye mırıldandı Leyla. "Ben de sana gıcık olup kavga ederdik, Emre de ortada kaldığı için ikimize de küsüp giderdi. Aramızda barışıp ikimizde gönlünü almaya çalışırdık. Çok da bezdirirdi bizi!"

Alihan içtenlikle gülerken güzelliğine öldüm. "Harbiden, çok zor bir ergendi. Ama çok seviyordum onunla uğraşmayı... Çok tatlıydı şerefsiz."

Leyla gülümsedi. "Öyleydi, sana çok düşkündü."

"Olmasaydı da sıçsaydım onun ağzına!" diye yükselen Alihan'a güldük, Uzay bile güldü. Uzay'a baktığımda gözlerinin sulu olduğunu gördüm. Eline uzanıp sıkıca tuttuğumda bana baktı ve gözyaşını akıttı. Öbürleri görmesin diye hızlıca sildiğinde içim parçalandı.

"Emre'den bahseder misiniz bana biraz?" diye sordu Uzay çekingen bir şekilde. "Sonuçta kardeşimdi ama ben onu hiç tanıyamadım."

Leyla telefonunu eline alıp bir süre fotoğraf aradı. Sonunda Emre'nin fotoğrafını bulduğunda telefonu Uzay'ın eline verdi. Bende inceledim fotoğrafı.

Emre'den habersiz çekilen bir fotoğraf olduğu kesindi. Altında bol bej bir pantolon, üzerinde uzun ve aynı şekilde bol kahverengi bir gömlek vardı. Fotoğrafta açık kahverengi saçlarını arkaya atıyordu ve konuşuyordu fakat Leyla yaramazlık yapmış ve sevgilisini çekmişti. Gün yüzü olduğu için yemyeşil gözleri belli oluyordu Emre'nin, gamzesi de ortaya çıkmıştı ve bebeksi yüzü meydandaydı.

"Bu Emre." dedi Leyla. "En sevdiğim fotoğrafı."

"Woah, Alihan'dan çok daha yakışıklıymış!" dedi Uzay. "Onu bir iki kez görmüştüm ama, unutmuşum. İnanılmaz yakışıklıymış."

"Benden yakışıklı bir adam yok bu dünyada?" dedi Alihan huysuzca. "Tabii ki Emre'den daha yakışıklıyım. Maskülen ve büyük olan benim, kadınlar kötü çocuklardan hoşlanırlar!"

Uzay güldü. "Emre senden kat be kat daha yakışıklıydı, gözleri yemyeşildi bir kere! En güzel göz rengi olabilir ve de gamzeleri var, tarzı da aşırı iyiydi. Karalı kardeşlerinden birini seçmek zorunda kalsaydım düşünmeden Emre'yi seçerdim."

"Düşünsen beni seçersin zaten. Ama sende o yetenek olmadığı için?" diye laf soktu Alihan. "Neyse ki popüler olan bendim."

"Hadi ya? Okulda senden nefret ediyorlardı bir kere, sürekli seninle uğraşırlardı ve kadınlar sana bakmazdı bile."

"Okuldan bahsetmiyorum zaten boş beyin, okuldan banane?" dedi Alihan. "Sosyal medyada, Emre benimle fotoğraflar paylaştığında yorumlarda bana herkesin dibi düşüyordu."

"Aman ne hoş." dedim sinirle.

"Babanızı sever miydi?" diye soran Uzay Alihan'a bakıyordu. Ali gereğinden fazla düşündü, beyninde neler dönüyordu bilmiyordum ama kendisi bile oldukça şaşkın gibiydi.

"Sanırım..." diye mırıldandı. "Büyüdüğünde, yani on yedi yaşındayken babamızla konuşmazdı. Yine de yemek yapınca fazladan yemek yapardı, babamızın doğum gününe hediyeler alır ve ona tamir işlerinde yardım ederdi. Babamız öldüğünde ben hiçbir duygu göstermediğim için bana yükselmişti. Kalpsiz ve kötü bir oğul olduğumu söylemişti. Babamızın bana yaptıklarını bilseydi onu gözünü kırpmadan öldürürdü, o yüzden asla demedim. Dişarıda gezerken bana bilerek çarpıp da küfür eden bir genci dövmüş birisi o, çok koruyucuydu bana karşı."

"Babanız ona bulaşmazdı yani?"

"Hayır, buna izin verir miydim sanıyorsun?" dedi Alihan. "Her şeye onun için katlandım zaten, eğer ona bulaşsaydı babamızı ben öldürürdüm. Emre normal bir hayat sürdürmeliydi, maalesef mümkün olmadı. Her şeyi boşuna yaptım yani..."

"Yapmadın, hiçbir şeyi boşa falan yapmadın. Abiliğin çok saygı duyulası, herkes bunu yapamazdı. Ben yapamazdım mesela... Çok iyi bir abiydin Alihan, ayrıca onun ölümü senin suçun değildi. Buradaki kötü abi bendim, onun sonunu yazan da benim."

"Kötü bir abi mi?" diye araya girdim. "Uzay, bilmiyordun? Emre'nin senin kardeşin olduğunu bilmiyordun?"

"Bilseydim ne yazardı, Liya?" diye yükseldi Uzay. "Bir bok yapamazdım. Balım'ı bile koruyamadım ben, babama karşı çıkamadım onun kölesi oldum."

"Kendine haksızlık yapma, Tetikçi." dedi Alihan beni şaşırtarak. "Buradaki kötü benim, sen değilsin. Hepimizin hatası oldu, sen bir kardeşini korumak için diğerini ölüme göndermek zorunda kaldın. Emre'yi tanısaydın iyi bir abi olurdun, Balım'a iyi bir abi oldun. Sonuçta hiçbir zaman babanın pisliklerini öğrenmedi ve güzel bir hayat sürdürdü? Senin sayende."

"Kapatalım bu konuları." dedi Leyla sessizce. "Huzursuz oluyorum. Artık tatlı yiyip tatlı konuşmalıyız bence!"

"Hak veriyorum! Ben tatlıları alıp geliyorum." dediğimde ayaklandım. Alihan da tabii ki arkamdan gelmişti. Onları yalnız bırakmak için fırsat kolluyorduk ikimizde.

Mutfağa girdiğimizde ilk işim ona sıkıca sarılmak oldu. Alihan şaşırsa da sıkı kollarını belime sardığında gülümsediğini hissettim. "Ne oldu güzelim?"

"Hiç, içimden geldi." Boynuna sıcak bir öpücük kondurduktan sonra ayrıldım. Yaptığım cheesecakeleri tabaklara koyarken Alihan beni izliyordu. Çalan kapı ile ikimizde şaşırırken Alihan kapıyı açmaya gitti. Duyduğum seslerle kaşlarımı çattım.

Gelen kişi Kaan'dı ve üstelik ağlıyordu.

"Abi..." diye seslendi Alihan'a.

"Kaan, ne oldu abim?" diye soran endişeli Alihan ile daha çok endişelenmeye başladım.

"A-abi özür dilerim ra-rahatsız ediyorsam ama seninle konuşmaya ihtiyacım var. Mesajlarıma bakmayınca sana geleyim dedim, müsait misin?" Ağladığı için kekeliyor ve hıçkırıyordu.

"Saçmalama, gir içeri çabuk." dedi Alihan ve ilk önce ağlayan çocuğu sıkıca kollarının arasına alıp güveniyle sarmaladı. Endişeyle yanlarına adımladığımda Kaan mahçupca bana baktı.

"Sonra görüşsek de olur, ya da ben gidip birkaç saat uyurum siz de keyfinize bakın-"

"Kaan!" diye kızdı Alihan. "Geç otur, ne oldu?" Kaan'ı salondaki koltuğa oturup ellerini sıkıca tuttu. Ben ise Kaan'a bir bardak su uzattım. "Korkutma beni, söyle bana hadi!"

"Deniz vardı ya..."

"Evet?"

"Ben travmamı es geçerek onu sevdim, onu gerçekten çok sevdim abi. Allah kahretsin ki ona aşık oldum! Ama... O... Abi o-"

"Sakin ol, yavaş yavaş anlat abiciğim." dedi Alihan onu dikkatle dinlerken.

"Abi Deniz'in başka bir kadından çocuğu olucak..." Duyduğum şeyle ben bile şoka girerken Alihan'ın yüzü şekilden şekile girdi. Kaan içli içli ağlarken Alihan onu kendisine çekerek kafasını öptü ve göğüsüne bastırdı. "O erkeklerden hoşlanmıyor..."

"Önce sakinleş ve bana her şeyi yavaş yavaş anlat, tamam mı?" diye mırıldandı Alihan. Kaan'a teselli vermek istercesine sırtını sıvazlıyor ve ona sıkıca sarılıyordu. "Ne demek bir çocuğu olucak?"

"Benimle yazışırken benimle sadece alay etmiş demek." dedi Kaan Alihan'dan çekilerek. "Benimle yazışırken ve bana içini dökerken geceleri başkalarını sikiyormuş demek. Bir aptal gibi kandım ona. Cidden, aklı başında olan birisi benimle yakınlaşmaz zaten."

"Eğer aklı başında olsaydı Deniz bunu yapmazdı, maalesef o sadece salak bir orospu çocuğu! Tamam birlikte değilsiniz, istediğini sikebilir ama sana umut verip de yapamaz bunu, sikerler adamı bak!"

"Test yaptıracaklarmış, Deniz çocuğun ondan olduğuna inanmıyor. Sürekli arayıp durdu beni, açmadım. Sikeyim onu, bana bunu neden yaptı?"

"Ya gerçekten yanlış anlaşılma olmuşsa?" diye sorguladı zeki kocam. "Deniz kötü bir çocuğa benzemiyordu, belki onu dinlemelisin?"

"Şu an olmaz," dedi Kaan sakinleşirken. "Kafamı dağıtmak istiyorum. Sonra belki konuşuruz."

Hepimizin beklemediği bir şekilde zil çaldığında Alihan ayaklandı. Şaşkınca kapıya bakarken tanımadığım bir yüz gördüm. Ali'nin yanına adımladığımda karşımda duran bir genç gördüm. Çok yakışıklı bir genç.

"Şey... Merhaba? Sen Alihan olmalısın galiba?" diye sorguladı. "Ben Deniz, Kaan'a ulaşamadım ve Snapchat'de konumu açıktı, öyle buldum burayı. Çok aradım ama buldum işte, rahatsızlık verdiysem cidden özür dilerim. Acilen onu görmek istiyorum. İçeride mi?"

Deniz...

O'ydu demek.

"O seni görmek istiyor mu emin değilim," dedi Alihan. "Aklı çok karışık henüz, boşuna gelmişsin."

"Lütfen beni içeriye al!" diye yükseltti sesini. "Çok önemli bir konu, Kaan'ı kaybetmek istemiyorum!"

Shipledim.

"Ona umut verip de başkalarını sikebiliyorsun ama? Neden yaptın? Kaan'ın daha zamana ihtiyacı var, seni içeriye almıyorum. Uza."

"Sikik sikik konuşma, sen ne biliyorsun ki?" diye yükselen Deniz'e hayran kaldım. Alihan'ın kötü bir gününe denk gelseydi şu an yaşıyor olmazdı. "Kaan'ı önemsediğim için buradayım, eğer gerçekten öyle olsaydı buraya gelmezdim? Onu kandırmadım, her şey gerçekti! Geçmişinde ne yaşadı bilmiyorum ama ona yakın olmamı istemiyor, ben tüm bunları kabul ederek ona değer verdim! Kapalı bir kutu, nasıl bir travması var bilmiyorum ama ben bekledim, açılmasını bekledim! Yalan söylemiyorum, onu cidden çok önemsiyorum işte!"

"Ya sendense o çocuk? O zaman ne yapacaksın? Şimdi Kaan'a umut verip de sonradan onu yine hayal kırıklığına uğratamazsın!"

"Ben eşcinselim, kimseyi sikmedim!" diye dellendi genç. "Kaan'ı buraya çağır o zaman, cidden onu görmek zorundayım! Geçmişinde yaşadıklarına rağmen bana böyle değer vermesini karşılıksız bırakamam, bana açılana kadar da bekleyeceğim. Ona olan saygım sonsuz!"

Alihan bana baktığında yüzümde bir gülümseme vardı. Açıkçası bu gencin yalan söylediğini düşünmüyordum, Kaan'a verdiği değer yaşlı olan gözlerinden anlaşılıyordu.

"Lütfen!" dedi bir kez daha. "Onu görmek zorundayım Alihan, lütfen!"

"Gel." dedi Alihan ve kapıdan çekildi. Deniz bize kocaman bir gülümseme hediye edip içeri koştu. Alihan ile arkasından gittiğimizde salona girdik. Kaan onu gördüğünde şaşkına uğradı, kızarık gözlerini kaçırdı bizden.

"Kaan," dedi Alihan. "Ben aldım onu içeri. Bak ben aldıysam kesinlikle bir şeylere ikna oldum demektir, ona göre davran olur mu? Sakinleş."

Kaan uslu uslu kafasını salladığında Alihan Deniz'e yaklaşıp bir şeyler dedi. Genç yutkunurken yavaşça salona girdi, Alihan ise benim kolumdan tutup beni bahçeye çıkardı. Uzay ve Leyla'ya durumu açıkladıktan sonra ikimiz yine mutfağa geçtik, buradan mükemmel bir şekilde konuşulanlar duyuluyordu.

"Mesajlarında dediklerini bir de yüzüme demeye geldiysen boşuna geldin yalnız," diyen Kaan çok asabiydi ama sesindeki agresiflik de gözardı edilecek değildi. "Zamanımı harcıyorsun şu an."

"Sikeyim, sen beni hiç mi dinlemiyorsun?"

"Yoo, hiç dinlemiyorum."

"Bak, sana değer vermiyor olsaydım şu an burada olmazdım. Götümü yırtıyorum bana inanman için, kimseyle ilişkiye girmedim seninle konuştuğumdan beri!"

"Telefonundaki mesajlar neydi o zaman?"

"Mesajlara cevap bile vermedim, Kaan! O kız benim saplantılı eski sevgilim, bana bu boku attığından eminim!"

"Adı üstünde eski sevgilin!" dedi Kaan yükselerek. "Ayrıca bir kadın! Bunca zaman beni kandırdın, ayrılmanızın üzerinden bir sene bile geçmedi, nasıl olur da birden erkeklere ilgi duyarsın? Nasıl bir geçmişin var bilmiyorum sanma, sana zerre güvenmiyorum!"

"Kendin diyorsun Kaan, geçmişim! Geçip gitti ve ayrıca ben değiştim! Allah aşkına, eski sevgilimden neden ayrıldım sanıyorsun?"

"Ne bileyim ben?"

"Çünkü ona karşı bir bok hissetmiyordum! Neden mi ayrıldım? Çünkü ben eşçinselim, şimdiye kadar biseksüel olduğumu sanıyordum ama değilmişim!"

"Varlığın bile blöf, Deniz. O zaman neden sevgili oldunuz lan? Birden mi eşçinsel oldun? Yalanlarınla beni sakın kandırmaya çalışma, kanmam çünkü! Git kendine yeni bir oyuncak bul."

"Güven sorunların var ya, bir gün sonunu yazacak. Saatlerce seni aradım sana ulaşabileyim diye. Durumu açıklayınca barışırız sanmıştım, yanılmışım!" Deniz'in kırgın çıkan ses tonuna üzülmüştüm. "Yazık, hala büyüyememişsin."

"Benim hakkımda bir bok bilmiyorsan kes sesini ve konuşma."

"Bilmiyorum çünkü hiçbir zaman anlatmadın!" diye bağırdı Deniz. "Hep bekledim! Kendini hazır hissetmen için çok şey feda ettim ve hep bekledim, güvenini kazanmaya çalıştım. Ne lan bu? Devlet sırrı mı taşıyorsun? Ananı babanı sikip öldürdün de mi attın, ne? Katil misin? Git Allah aşkına, kandırma beni."

Deniz aslında haklıydı fakat bunu bilmiyordu.

Kaan uzun süre sustu ama sesinden gülümsediği anlaşılıyordu. "Bilsen şaşırırdın... Beni hiç tanımıyorsun, bence böylesi daha iyi. Sandığın kadar temiz biri değilim. Hakkımda cidden bir bok bilmiyorsun!"

"Anlat o zaman!" dedi Deniz sertçe. "Ha? Seni tanımama ve yaşamama izin ver! O zaman belki çok daha kolaylaşır durumumuz?"

"Kolaylaşmasını istemiyorum Deniz, cidden zorlamak istemiyorum artık bir şeyleri." dedi Kaan.

"Bak-"

"Lütfen dokunma!" dedi Kaan hızlıca ve sesindeki korkuyu sanki buraya kadar duymuştum. İçten içe kendimi berbat hissederken Alihan endişelenmişti. "İnsanlarla fiziksel temasa geçmeyi sevmiyorum, lütfen bana dokunma."

"Tamam özür dilerim, niyetim kötü değildi..."

"Biliyorum, sadece... Lütfen ben izin vermeden bana dokunma. Bazen korkutuyor çünkü."

"Geçmişinde ne yaşadın gerçekten bilmiyorum ama sana zorla asla zarar vermem veya dokunmam, bundan şüphen olmasın. Korkma, benden korkma en azından." 

"Senden korkmuyorum," dedi Kaan soğukça. "Sadece kimseye güvenmiyorum, Deniz. Dokunuşlardan hoşlanmıyorum, nokta."

"Tamam sorun yok, beklerim. Şimdi seni rahat bırakıyorum, lütfen düşün taşın ve bana yaz. Testlerin sonucu geldiğinde mutlaka sana haber vereceğim, babası ben değilim. Onunla hiç yatmadım, nasıl çocuğu benden olsun ki?"

"Çocuk senden de olabilir, Deniz. Neden umrumda olsun ki?"

"Gözlerin ağlamaktan şişmiş lan, niye umursamıyormuşsun gibi yapıyorsun?" diye yükseldi Deniz. "Çok umursuyorsun Kaan ve ikimizde nedenini çok iyi biliyoruz!"

"Neymiş nedeni lan? Yoksa bir gerizekalı gibi sana aşık olduğumu mu düşünüyorsun?" Deniz sustuğunda Kaan histerik bir kahkaha attı. "Erkeklerden hoşlandığımı nereden çıkardın ki?"

"Eşcinsel olduğunu biliyorum, Kaan."

"Öyle mi?"

"Bakışların seni ele veriyor ve ayrıca okuduğun kitapların konusu sadece LGBTQ. Unutmamak gerek ki en sevdiğin dizinin başrolleri eşcinsel. Giydiğim pantolonlardan belli olan penisime attığın bakışlarda görülmeyecek gibi değil."

"Allah aşkına, ağzından sadece bok mu çıkar senin?" dedi Kaan kabaca. "Olmayan bir şeye nasıl bakarım ki? Baktığım diziler ve kitapların içeriği cinsel yönelimimi belirlemek zorunda değil?"

"Olmayan bir şey mi?"

"Evet, bir sikin olduğunu düşünmüyorum."

"Şüphe duyuyorsun yani?

"Kesinlikle."

"Dokun ve gör." deyince Alihan'ın gözleri büyüdü.

"Kaybol buradan Deniz, azdıysan git siktir götünü birilerine ama beni şimdilik sadece rahat bırak."

"Sikilen taraf olmadığımdan emin olabilirsin." dedi Deniz.

"Bana ne bundan? Seks hayatın beni zerre ilgilendirmiyor!"

"O yüzden mi bu kadar çıldırıp ağladın?"

"Deniz, kimi sikmek istiyorsan sik ama bana bulaşma. Böyle şeyler için kafam uygun değil, kendi halimde yaşayan bir aptalım sadece. Yaşadıklarım seni ve beni de aşar."

"Aşmasına izin vermem, seni daha yakından tanımak istiyorum. Neden izin vermiyorsun ki?"

"Sana her şeyi anlatacağım, sadece şimdi değil. Lütfen uzamasın bu iş daha fazla, git hadi."

"Peki."

Alihan ile içeriye adımladığımızda Deniz samimiyetle gülümsedi. "Teşekkür ederim içeri aldığınız için, bu iyiliğinizi unutmayacağım."

"Sorun değil koçum, kapıyı göstereyim gel." dedi Alihan ve kolunu omzuna sarıp Deniz'i kapıdan geçirdi. Kaan yorgunca kendisini koltuğa attığında tekli koltuğa geçtim. Alihan çok geçmeden yanımıza geldi ve aynı şekilde karşımda duran tekli koltuğa geçti.

"Orospu Kaan," dediğinde beni gülme tuttu. "Biraz daha beklesek adam seni ayakta sikecekti. Ne oluyoruz?"

"Beni kimse sikemez abiciğim, siken ben olurum." dedi Kaan yorgunca. "Ayrıca ben orospu değilim."

"Ha, seme benim diyorsun yani?"

"Ne?"

"Siken taraf sensin yani?"

"Muhakkak." dedi Kaan gözlerini kapattığında.

"Sana ettiği imalar beni bile heyecanlandırdı lan, nasıl böyle rahatsın sen?"

"Cinsellik neredeyse ben orada olmam."

"Hadi lan oradan, göte bak. Adamı sanki arzulamıyormuşsun gibi davranma, çok fena aşıksın sen buna. Efendi çocuk, sevdim."

"Annemin bana yaptıklarını hala unutamamışken ben kimseyle yatmam abi. Eşcinsel olmam doğru değil."

"Neden doğru değil?"

"Normal değil bu..."

"Ne?" Kaan sustu. "Yapma bunu sakın. Annenin sana öğrettiği şeyi kafana sokmuşsun, çıkar onu. Eğer çıkarmazsan travmanı da yenemezsin. Annenin yaptığı yanlış bunu biliyorsun zaten, dedikleri de yanlış. Sakın onu dinlemek gibi bir delilik yapma."

"Abi neden iki tane cinsiyet var?"

"Bak beni deli etme çocuk! Aşkın veya seksin cinsiyeti olmaz, kiminle ne bok yediğin beni ilgilendirmez. Beni ilgilendiren şey senin mutluluğun kardeşim, sen sadece iyi ol istiyorum. O çocukla mutlu olabilirsin, ona aşıksın."

"Korkuyorum işte, lütfen gelme üstüme abi!" derken sesi içine kaçmıştı. Ağlayacaktı.

"Korkma diyorum sana, korkun her şeyi mahvedecek sadece. Çık onun karşısına ve her şeyi itiraf et, onunla ne yapmak istiyorsan onu yap. Bu hayatın kuralları yok, sevmenin de kuralları yok! Sadece mutlu olman gerekiyor, bunu sağlamak sadece senin elinde ama ben sana yardım edeceğim. Beni dinle sadece, olur mu?"

"Ne diyorsun yani? Ne yapmalıyım?"

"Onu karşına alıp insan gibi konuşacaksın. İstediklerinden kaçmak için hayat çok kısa, ölüm yanı başında. Her şeyi söyleyeceksin ve onun tepkisini ölçeceksin. Dikkatlı olman gerekiyor yine de, herkese güven olmaz biliyorsun."

"Bence her şeyi itiraf ettikten sonra onu kendine çekip dudaklarına yapışmalısın. Onu tutkuyla öp, ıslak olsun ki etkisi daha büyük olsun. Ateşli olsun." Kaan'a göz kırptığımda çocuk resmen utancından yerin dibine girecekti.

"Bak sen?" diye mırıldandı Alihan beni kınayarak. "Böyle mi örnek olunur hayatım?"

"Yoksa nasıl olunur hayatım?" diye karşılık verdim. "Bence çok güzel örnek oluyorum. Öpüşmeleri şart, ikisi de arzuluyor bunu."

"Nereden biliyorsunuz arzuladığımı?" diye sorguladı Kaan. "Yani, haksız değilsiniz. Ama nereden anladınız ki bunu?"

"Gözler." dedi Alihan sadece.

"Gözler." dedim bende.

"Gözlerimi sikeyim, sürekli beni ele veriyorlar!" dedi Kaan isyanla. Ben gülerken Alihan da sırıtıyordu. "Yani bilmiyorum, korkuyorum biraz. Cinsellik ne tam olarak bilmiyorum. Yani, küçük yaşta az biraz öğrendim a-"

"O cinsellik değildi Kaan, tecavüzdü." diyen Alihan'a yönelik sustu Kaan. "Annen sana işkence etti ve seni cezalandırdı. Artık korkmana gerek yok çünkü o kadın yok. Deniz sana yardım edebilir, edecek de."

"Cinselliği arzuladığımı nereden anlayabilirim?"

"Şimdi şöyle," dedim ve oturduğum yerden doğruldum. "Ona bakarken çok yakışıklı veya güzel olduğunu düşünüyor musun?"

"Düşünüyorum."

"Sana yakınlaştığında fark etmeden nefesini tutup tedirginleşiyor musun?"

"Evet..." diye mırıldandı Kaan.

"Sana dokunduğunda tenin karıncalanıyor ve bu karıncalanma kasıklarına doğru yol alıyor mu?"

"Evet..."

"Ona baktığında aklında ahlaksız sahneler dönüyor mu? Seks yaptığınızı hayal ediyor musun?"

Kaan ensesini kaşımaya başladığında sertçe yutkundu. "Şey..."

"Açık konuşabilirsin, Kaan. Hepimiz yetişkin insanlarız ve bunlar çok normal?" dedi Alihan iyi niyetle.

"Evet, öyle sahneleri hayal ediyorum..."

"Hayırlı olsun o zaman, Deniz'i deli gibi arzuluyorsun." dedim ve mutlulukla arkama yaslandım. "Bence fazlasıyla tatlısınız, shipledim sizi."

"O ne demek?" diye sordu Kaan.

"Yani sizi çok yakıştırıyor." dedi Alihan.

"Ama hazır hissetmiyorum kendimi? Bu bir engel mi?"

"Hayır canım, kesinlikle değil! Devamı kendiliğinden geliyor zaten, sadece zamana bırakmalısın. Konuşmak istiyorsan da biz buradayız, senin geçtiğin yerlerden ben de geçtim ve bak şimdi neredeyim? Eğer konuşmaya ihtiyacın varsa benimle istediğin zaman konuşabilirsin."

"Olur." dedi Kaan ve bana bir gülümseme hediye etti. Açıkcası mutlu olmuştum çünkü Alihan'dan intikam alabilmek için onu esir aldığım günü unutmuyordum, canını çok yakmıştım.

"Yalnız sen iyice bir uke gibi davranıyorsun?" dedi Alihan. "Bu gidişle sikilen taraf olucaksın."

"Bu seni ilgilendirmez."

"Senin dilin uzamış, abinim ben senin! Benimle konuşurken kelimelerini seçeceksin."

"Ya sikerim ya da sikilirim, zevk veriyorsa aynısına çıkmıyor mu zaten? Bu seni niye rahatsız etti ki?"

"Şaka yapıyordum sik kafalı!"

"Anladım..."

"Bok anlıyorsun." dedi Alihan. "Şimdi ne yapıyorsun?"

"Düşünüyorum. Dediklerinizi yapacak kadar cesur muyum bilmiyorum."

"Olursun." dedi Alihan.

"Şey, ben de gideyim artık. Siz rahat rahat oturun, gelip rahatsız ettim."

"Saçmalama, gel katıl bize." dedim güleryüzümle.

"Teşekkür ederim ama kafam bunun için yeterince rahat değil."

"O zaman geç odalardan birine, burada kalıyorsun bugün. Bırakmıyorum seni bir yere. Duş alıp yat, geleceğim sonra yanına ben." dedi Alihan.

"İyi peki." dedi Kaan ve ayaklandı. Onun ayaklanması ile bizde ayaklandığımızda Kaan abisinin yanına gidip kollarına girdi. "Çok teşekkür ederim abi, iyi ki varsın."

Alihan sevgiyle karşılık verip Kaan'ın başına bir öpücük kondurdu. Ondan ayrılıp saçlarını karıştırdı. "Ne demek."

Bana doğru gelmeye başladığında bana sarılacağını düşünmemiştim. Kollarını açıp bana tatlı tatlı sordu, kıramadım ve sarılışına sevgiyle karşılık verdim. "Sağ ol yenge."

"Teşekkürlük bir durum yok." Ona yaklaşıp kulağına fısıldadım. "Geçtiğin yerlerden bende geçtim, eğer kafan karışırsa bana gel. Ateşli tavsiyelerimle durumunu kurtarırım."

"Eyvallah." dedi Kaan gülümseyerek. "Kaçtım ben, abi senin üstlerinden alırım tamam mı? Duşa gireceğim şimdi."

"Kendi evinmiş gibi davran canım." dedi Alihan. Kaan merdivenlere yönelip gözümüzden kaybolurken Alihan yanımda duruyordu. Tatlıca gülümsedim. "Demek Kaan'ın geçtiği yerlerden sende geçtin?"

"Elbette." dedim ve kollarımı beline sararak ona aşağıdan baktım.

"En başından beri beni gördükçe kalbindeki kelebekler kasıklarına iniyordu demek?"

"Evet," dedim. "Hani ilk başlarda birlikte uyumuştuk ya? Ben korkmuştum gök gürültüsünden ve yanına gelmiştim. İşte o zamandan beri aklımda hep çok acayip sahnelerimiz oluştu."

Yanağıma ıslak bir öpücük kondurdu. "Kötü anılarımızın hepsinin silinmesini sağlayacağım. Tamam mı?"

"Hayır, kalsınlar." dedim. "Onlar bizi biz yaptı, oldukça yardım ettiler ilişkimize. Her şeyi bırakıp sadece birlikte yaşayıp gidelim..."

"Olur bebeğim, öyle yapalım. Hadi gel tatlıları alıp Uzay ve Leyla'nın yanına gidelim."

"Gerek yok." dedi ikisi arkamızda dururken. "Siz geçin, biraz da biz hizmet edelim. Oturun rahatınıza bakın, biz getiririz birazdan."

"Olur." dedi Alihan ve beni bahçeye götürdü ve biz herkesten habersiz atıştık ve sonrasında ateşli bir öpüşme sergiledik.

———

Leyla'nın ağzından....

Uzay ile birlikte mutfağa giriş yaptığımızda onu görmezden gelmeye çalışıyordum. Bahçede, ve hatta Alihan ve Liya ile masada otururken bana alttan alttan bacağı ile dokunup beni zor bir duruma sürüklemişti. Nefesini yakınımda hissediyordum, bu akıl sağlığıma iyi gelmiyordu.

Gerçekten çok çabuk azabilen birisiydim...

"Beni neden görmezden geliyorsun?" diye sorduğunda elim ayağım birbirine girdi. "Eğleniyorduk daha demin hep birlikte?"

"Sen eğleniyordun aptal!" diye kızdım ona. "Hassas noktalarıma neden dokunup durdun alttan alttan? Beni çıldırtmaya mı çalışıyorsun?"

"Evet, hedefim o." dedi beni tezgaha sıkıştırdığında. "Çıldırsana."

"Uzay, böyle şeyler için vaktim yok!" diyerek onu ittirdim. "Kendine çeki düzen ver, Alihan ve Liya bekliyor bizi."

"Hayır, ikisi bahçede yiyişiyorlar." diyen Uzay'a kaşlarımı çattım. "Onları kopyalayabiliriz mesela, niye böyle nazlanıyorsun ki?"

"Uzay, ne diyorsun?" diye şoka girdim. "Allah aşkına, azgın mısın? Burada olmaz, onların mutfağındayız ve ayrıca yalnız değiliz."

"Tek engeller bunlar yani? İnkar etmiyorsun benimle yatmak istediğini?"

"Hayır, neden inkar edeyim ki? İstediklerimden kaçmam Uzay, bunu bilmen gerekirdi? Sadece burada olmaz."

"Aksiyonu sevmez misin küçük şeytan?" diye seslendiğinde gülümsemek istedim. Bana öyle seslenmesi tuhaf bir şekilde hoşuma gidiyordu. "Ne olur yani burada yapsak?"

"Sınırları aşıyorsun yalnız, akıllı dursan biraz?" dediğimde dudaklarını yaladı.

"Bana hemen burada ve şimdi ağız işi vermeni istiyorum." dediğinde ağzım aralandı. Şeytani bir şekilde gülümserken kontrolü kaybetmiş gibiydim. "Ne oldu? Bir şaşırdın sanki?"

"Kafayı mı yedin?"

"Hayır, fakat yemek istediğim bir şey var..." dediğinde yaptığı imayı hemen anladım. Alt dudağımı ısırırken Uzay benden bir atak bekliyor gibiydi. "Ee, ne diyorsun?"

"Sikeyim..." diye fısıldadım, bunu duymuş olamazdı.

"Dizlerinin üstüne çök." dediğinde emir vermesinde çok çekici bir tını vardı. Nedense içimdeki ses onu dinlemem gerektiğini fısıldıyordu bana. Gözlerine bakarak yavaşça dizlerimin üstüne çöktükten sonra ona alttan bakıyordum. Yüzündeki seksi sırıtışla pantolonunun düğmesini ve fermuarını açtı.

İç çamaşırının içinden çıkardığı aletine bakmadım, gözlerim hala ondaydı. Elini saçıma daldırıp yüzümü aletine yasladı. "Bekletilmeyi sevmiyorum."

Ağzımı açıp başını ağzıma alacaktım ki baş parmağını ağzıma verdi. "Çabuk gelmemi sağla küçük şeytan, aksi takdirde Liya veya Alihan içeri dalıp bu halimizi görebilir. Bu sana bağlı, ne kadar iyi olursan o kadar çabuk boşalırım."

Parmağını ağzımdan çıkardığında ellerim kucağımda duruyordu. Ağzımı açtığımda doluluğunu hissettim. Bu hissi o kadar özlemiştim ki, şuracıkta ağlayabilirdim. Tadını yavaş yavaş duyumsarken sessiz bir inilti yükseldi boğazımdan.

Onu emmeye başlarken Uzay saçlarımı tuttu rahatsız ettikleri için. Ne kadar da düşünceliydi öyle!

"Salyaların akmayacak, burası yabancı bir mutfak. Hızlı ol!" Hızlandım. Aletini büyük istekle deli gibi emerken keyfimi belli eden iniltiler sergiliyordum. Uzay kendisini ağzıma ittirmeye başladığında ağzımın daha da ıslandığını hissediyordum. "Canın acıyor mu?"

Kafamı olumsuzca salladım.

Tam tamına beş dakika sonra Uzay ağzıma gelmişti. Bu beş dakika içerisinde onu emdim, ağzıma vuruşlar yapmasına izin verdim, ellerimle onu okşadım ve ağzımın sızlamasını sağladım. Dudaklarım şişmişti ve gözyaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Uzay yavaşça çökerken gözümün hizasındaydı. Ağzımın kenarından akan salyamla karışık katı sıvısını sildi ve parmağını yaladı. "Fena değilmişim..."

"Bizi çağırıyorlar." diye mırıldandım sessizce.

Yanağıma sıcak bir öpücük kondurduğunda küçük bir kız çocuğu gibi sevindim. "Temizlenip gel küçük şeytan, sakın böyle çıkma onların karşısına. Ben önden gidiyorum."

Dediğini yaptım. Ağzımı çalkalayıp ellerimi yıkadım ve saçlarıma çeki düzen verdim. Makyajımı da tazeleyip bahçeye indiğimde tatlıyı yemek için beni bekliyorlardı.

"Sonunda," diye mızıldandı Alihan. "Artık yiyebiliriz."

Masaya oturduğumda gergindim. Liya'nın gözleri üstümdeydi ve bakışları imalıydı. Uzay bir şey olmamış gibi tatlısını yerken ondan nasıl intikam alırım diye düşündüm.

"Ağladın mı?"

"Ne alaka kızım?" diye cevap verdim Liya'ya. Susması gerekiyordu yoksa ağlayabilirdim!

"Bilmem, yorgun görünüyorsun."

"Mutfakta ne yaptınız siz?" diye soran Alihan kalbimin durmasına sebep oluyordu neredeyse.

"Siz burada ne yaptıysanız onu yaptık."

Biz öpüşmedik ki... Aslında Uzay'ı deli gibi öpmek istiyordum ama o benimle öpüşmüyordu. Benden iğreniyor muydu yoksa?

"Öpüştünüz?"

"Evet." dedim.

"Afiyet olsun." diyen Alihan ile kahkaha patlattı Liya. Karı koca gülmeye başlarken Uzay'a sinsi bakışlar attım. "Siz tam olarak ne oluyorsunuz şimdi?"

"Sevgili değiliz." dedi Uzay.

"Arkadaş da sayılmayız." dedim bende.

"Biriniz aşık ama." dedi Alihan.

"Diğeri de çaresiz." dedi Liya.

Haklıydık.

"Yavaştan kalkacağım ben." dedi Uzay, tatlısını da bitirmişti. Sessizce ona bakarken onun daha yeni ki sertliği kaybolmuştu. Sessizdi ve düşünceliydi, sanırım üzgündü? Onun için üzülürken masadan kalktı. "Bugün için teşekkür ederim."

"Nereye?" diye sordu Liya.

"Mekana gideceğim, gidecek başka yerim yok." dedi Uzay sessiz bir tonda.

Liya ayağa kalkıp Uzay'ın elini tuttu. "Burada kalabilirsin, bunu biliyorsun değil mi? Sen oralarda sabahlarken ben iyi hissetmiyorum, lütfen burada kalmayı kabul et."

Uzay'ın gözleri Alihan'ın üzerinde gezinirken Alihan onlara bakmıyordu ve bu durumdan hoşnut değildi. "Sorun yok Li, endişelenme benim için."

Liya Uzay'ı kendisine çekerek sarıp sarmaladı. "Tabii ki endişelenirim aptal! Bana sürekli yaz, aklım kalıyor biliyorsun..."

Uzay, Alihan'ın varlığını hiç umursamadan Liya'nın saçına bir öpücük kondurdu. Alihan'ın ifadesinden anlaşılıyordu kıskançlığı ama Liya'yı üzmemek adına ağzını açmıyordu. Bende ayağa kalktığımda Uzay beni şaşırtarak yanağıma küçük bir öpücük kondurdu. "Görüşürüz." dedi küskün bir ifadeyle.

"Görüşürüz, Alihan." dedi Uzay ama karşılık almadı. Sinirlenen Liya kocasına bakarken Alihan kimseye bakmıyordu. Uzay'ı kapıdan geçirttikten sonra yanımıza geldi ama konuşmadı.

Çok sessizdik.

Böyle geçti aramız.

———

Leyla gittikten sonra sıcak bir duşa girmiştim. Alihan'a biraz kızgındım, Uzay'ı hala kıskandığına ve surat yaptığına inanamıyordum. Çocuk gibi bazı şeyleri çok abartıyordu ve böylelike aramıza soğukluk giriyordu.

Bornozumu giyip saçlarımın ıslaklığını havlu ile aldıktan sonra banyodan çıkıp yanına gittim. Aşağıda, salonda keyifsizce televizyondaki oynayan diziye bakıyordu. Yanına oturduğumda bana baktı ama konuşmadı.

"Sıkılıyorsun sanırım?"

"Yorgunum sadece." dediğinde elimi omzuna koyarak etini sıktım. Bunu yaptığım an gözleri kapandı.

"İstiyorsan git bir duş al, rahatlarsın." dedim.

"Yorgunum, uyuyacağım." dedi.

"İyi misin? Bir sorun mu var?" diye sorduğumda başını olumsuzca salladı.

"Benim için endişelenme, sana bu soruyu sorması gereken kişi benim?" diyen Alihan'a yönelik sustum. Uykulu olduğu için erkeksi sesi beni derinden etkiliyordu. "Eğlendin mi bugün? Eğlendiysen her gün yapalım bunu."

"Eğlendim, her gün onu yapmamıza gerek yok çünkü ben seninle oldukça zaten eğlenip mutlu oluyorum." dedim. "Sen eğlendin mi?"

"Eğlendim. Seni öyle mutlu görünce daha da mutlu oldum."

"Uzay'ın burada kalmasını istemedin, o bunu anladı." dediğimde Alihan bu romantik ortamı bozduğum için gözlerini devirip elimi üzerinden çekti. "Ali, dinle!"

"Kalmasını istemedim, anlamasını istediğim için öyle davrandım zaten." dediğinde birden ayaklandı. "Uzay hakkında konuşmak için geldiysen gidiyorum, cidden uykum var."

"Alihan, yapma şunu."

"Ya ne yapıyorum ki?" diye sinirlendi. "Gelmişsin yine o heriften bahsediyorsun bana! Şu an havamda değilim, cidden sadece uyumak istiyorum."

"Emre hakkında konuştunuz ve çok iyi anlaştınız bugün, atışmalarınız nefretten değildi." dedim. "Neden ona bir şans vermiyorsun? İyi anlaşabilirsiniz, eskisi gibi dost olabilirsiniz."

Alayla güldü ama gözleri bana şokla bakıyordu. "Eskisi gibi dost mu? Cidden, hiç mi anlamıyorsun beni?"

"Alihan? Ne alaka?"

"Şu siktiğimin konusunu kapat, uyumaya gidiyorum başka bir şey daha var mı?" diye sorduğunda küskünce başımı iki yana salladım. "Unuttuğun bir şey?" Olumsuzca karşıladım. "İyi."

Yukarıya çıktığında kırgın olduğunu anladım. Gözlerimi devirip arkasından çıktım, böyle uyumamalıydık. Ben çıkana kadar o yatakta oturuyor parmaklarını kıtlatıyordu. Garip bir huyuydu, yatmadan önce hep parmaklarının hepsini kıtlatması gerekiyordu.

"Ne unuttuğumu biliyorum." dediğimde bana baktı. Yatağa oturup yanağına uzun bir öpücük kondurdum. "İyi geceler öpücüğünü unuttum, üzgünüm seni kırdığım için."

Konuşmadı.

Kucağına oturduğumda bornozumun altında hiçbir şey olmadığını fark etti. Göz göze geldiğimizde ellerimi boynuna koydum. "Biraz abartmış olabilirim, haklısın seni de anlamam gerekiyor. Bugün ona karşı yumuşadın sandım sadece, öyle değilmiş..."

Konuşmadı.

"Umarım bir gün birbirinizi tekrardan seversiniz, bana kızma bunun için uğraşıyorum diye. Küs yatmayalım, olur mu?"

Yutkundu ve kafasını usluca salladı.

Ellerimi yanaklarına koyup dudaklarına kapandım. Bahçedeki öpüşmemiz gibi değildi bu, çok fazla duygulu ve tutkuluydu. Alihan gerçekten yorgun olmalıydı ki dudaklarını benimki kadar kıpırdatmıyordu. Islanan dudaklarımız ayrıldığında gülümsedi. "Demek yaptığım surat işe yaradı?"

"Pisliksin..." diye mırıldandığımda küçük bir kahkaha attı. Kollarını belime sardı ve bakışlarıyla göğüsümü süzdü. Gerdanım gözüküyordu, memelerim hiçbir şekilde gözükmüyordu fakat Alihan onları şimdi görebilmek için can atıyor gibiydi.

"Sorun yok güzelim, asıl ben seni kırdıysam özür dilerim." dediğinde başımı iki yana salladım. "Uyuyalım mı?"

"Benim uykum yok, sen uyu." dedim ve yataktan kalktım. "Üstümü giyip biraz film izleyeceğim aşağıda, sonra gelsem yanına?"

"Olur." dedi. Bornozumu çıkarıp pijamalarımı giydim ve son kez yanağına bir öpücük kondurdum. "İyi geceler."

"İyi geceler." dedi gülümseyerek. Telefonumu alıp aşağıya indim ve ilk önce kendime bir kahve yaptım. Bilgisayarımı açıp iş aramaya başladım.

Alihan'a biraz yalan söylemiş olabilirim ama yarın bu konu hakkında konuşacaktım, artık iş bulmamız şarttı. Televizyondaki dizinin sesi kulaklarıma dolarken moda tasarımcı sayfalarında geziniyor ve kağıda not alıyordum.

Kahve içmeme rağmen uykum çok fazla basıyordu. Yutkunarak bilgisayarı kapatıp kenara koydum ve koltukta büzülüp kaldım.

———

Sabah karısını yanında bulamayan Alihan Karalı kötü bir güne başlamış gibiydi. Liya'sız başlayan her sabah kötüydü, gözlerini açtığında ilk onu görmek istiyordu. İçini endişe sararken yataktan hızla kalkıp odadan çıktı. Merdivenlerden indiğinde yüz ifadesi şekilden şekild girdi.

Liya üstünü örtmeden koltuğun üzerinde uyuyup kalmıştı. Alihan yavaşça karısının yanına adımlayıp yere oturdu ve uyuyan güzelliği izledi. Boynu tutulmuş olmalıydı, böyle yatılır mıydı?

Saçlarını okşayarak onu izledi bir süre. Uyanması gerekiyordu, bir yerleri ağrıyor olmalıydı. Başına küçük bir öpücük kondurdu ve sabır etti. Karısını yavaş yavaş, sevgiyle uyandırmak istiyordu. Burnuna küçük bir öpücük kondurdu. Daha sonra dudağına. Ali kıkırdamaya başlarken Liya kaşlarını çatmıştı.

"Çok inatçısın! Uyansan ne olur yani?" diye mırıldandı Alihan tatlı tatlı mızmızlanan karısını izlerken. Liya yavaşça gözlerini açtığında Alihan sevgiyle saçlarını okşamaya devam ediyordu. "Günaydın güzelliğim."

"Ali?" diye mırıldandı çatallı sesiyle. Boğazını temizleyerek yavaşça doğruldu fakat ağzından çıkan inleme Alihan'ın endişelenmesine neden oldu.

"Salak mısın, burada yatılır mı? Niye yanıma gelmedin?" diye sorduğunda karısının boynunu okşamaya başladı nazikçe. "Çok mu acıyor?"

"Sakin ol, tutulmuş sadece." Gözlerini ovalayan Liya etrafına baktı. "Gece iş aradığım için uyuyakalmışım burada. Sensiz uyuduğum için çok kötü uyudum."

"Yağ yakma!" diye kızan kocasına güldü. Alihan minik bir öpücük kondurdu karısının yanağına. "İş arıyorsun demek?"

"Evet, moda ile ilgili çok iyi şeyler buldum." dedi Liya oturur pozisyonuna geldiğinde. "Modellik bile buldum ama liseden mezuniyetim yeterli olur mu bilemiyorum, onun dışında da bilmiyorum."

"Her ne yaparsan yap arkanda olduğumu biliyorsun değil mi?" dediğinde Liya kocaman gülümsedi. "Ayrıca tek çalışan sen olmayacaksın. Bende bir türlü bir şey yapacağım, birlikte bakarız tamam mı?"

"Olur." dedi Liya. "Hadi gel, kahvaltı hazırlayalım Kaan uyanmadan."

"Tamam."

———

Leyla'nın ağzından.....

Uzay'a bakıyordum. Yalnızca localardan birinde oturuyor içki içiyordu. Üzgün görünüyordu. Yanına gitmek istiyordum, ona sarılmak istiyordum ama cesaret bulamıyordum. Sürekli kolundaki saate bakıp duruyordu. Sebebini anlamak için tek bir yolum vardı, onu takip edecektim çünkü Uzay şu an kalkıp koridora yönelmişti.

Hızlıca arkasından gittim fakat beni sesli müziğin sayesinde duymuyordu. Ne bok yediğini çok iyi biliyordum, ot satın alıyordu. Karşısında bir kadın vardı, ona poşeti uzattığında Uzay parayı uzattı. Güzel kadın kanımı fokurdatacak bir şekilde Uzay'a sokulup yanağına derin bir öpücük bıraktı ve oradan ayrıldı.

Hızlıca Uzay'ın yanına vardığımda bana bakmasını sağladım ve baktığı an yüzüne bir tokat attım. Yakalarından tutup onu duvara ittim ve elindeki poşeti aldım. "Hala mı bu boku yiyorsun?"

"Sen bana vurdun mu az önce?" diye sordu şaşkınlıkla.

"Yok, deden vurdu!" diye sinirlendim. "Bırakmadın mı? Hala mı? Uzay, ne yapmam gerekiyor seni vazgeçirebilmem için?"

"Sana ne oluyor ki cidden?" diye sorguladı sakince. "Benim meselem bu. Bu neyin siniri? Kadın beni öptüğü için mi? Beni kaç kadın öpüyor senin haberin var mı?"

"İğrençleşme, kes şunu!" Sertçe ittirdim onu duvara. "Bugün mutfakta sana sakso çekmişken böyle konuşamazsın! Bu kadar iğrenç olma!"

"İğrenç mi? Aramızdakinin sadece seks olduğunu söyledin kaç defa, hala da bunu söylüyorsun! Ne yapmamı bekliyorsun ki? Bana sakso çektin çünkü istedin, ben de istedim. Bunu duygusala bağlıyorsun, o zaman neden bana bir şans vermiyorsun?"

"Neyin şansı? Seninle çıkacağımı falan mı sanıyorsun?" Başımı iki yana salladım. "Beni severken başkasına dokunamazsın, istemiyorum. Aramızda küçük da olsa bir şey var, böyle bir şey söz konusuyken kimseye yaklaşamazsın! Ben yapıyor muyum? Yapmıyorum, çünkü bu saygısızlık!"

"Bencilsin."

"Ben burada seni düşünüyorum." diye bağırdım. Ona tekrar tokat atacakken elimi yakaladı. "Yeter, çıldırtma beni! Sana zarar gelmesin diye uğraşıyorum, en büyük zarar benim! Senden uzak duruyorum bunu da beğenmiyorsun. Yine de buradayım! Sikeceğim ama, gerçekten ne istiyorsun benden?"

"Bir daha bana vurmaya kalkışma." dedi sadece.

Akan gözyaşlarıma hakim olamadığım için kendimden nefret ettim. Başımı çevirip saklanmaya çalıştım ama o bunu fark etti. Kollarını bana saracakken onu sertçe yine ittirdim. Kaçıncı duvara çarpışıydı bilmiyorum ama beter olsundu.

"Asıl sen beni hiç anlamıyorsun..." diye mırıldandım. "Her şeye rağmen burada olmama rağmen bana yükleniyorsun. Aramızdaki şeyi fark etmiyorum sanıyorsun ama en çok ben ediyorum, geceleri uyuyamıyorum bile çünkü ne istediğimi bilmiyorum! Kafam allak bullakken ben seninle duygusallığa geçemem, bana zaman bile tanımıyorsun. Ben bencil değilim, seni düşünüyorum. Sana zarar vermekten sıkıldım sadece ve bir şeyleri değiştirmeye çalışıyorum. Burada gelmişsin başka kadınlarla öpüştüğünü anlatıyorsun bana! Biz eşit olmalıyız!"

"Ne yani, gidip başka erkeklerle mi gözümün önünde öpüşeceksin?"

"Fena bir fikir değil, o zaman ne hissettiğimi anlardın!" diye bağırdım yine. "Sadece zamana ihtiyacım var bunun nesini anlamıyorsun? Sana değer verdiğim ortada değil mi? Ölüceksin diye saatlerce ağladım ben, çok korkmuştum!"

Sustu.

Gözlerim dolarken sinirden çıldırmamaya çalışıyordum. Ona olan saygımdan hiç başkalarıyla öpüşmeyi ya da sevişmeyi arzulamamıştım, zaten içimden de gelmemişti. O bunu siklememişti bile, ona çok kızgındım.

"Ne kadar sürdü bu üçlü öpüşmeniz?" diye sordum zayıf çıkan sesimle.

"İki dakika falan, uzun değildi."

Atabildiğim en sert tokadı attım ona. Ağzının içi kanamaya başlamıştı, dudaklarına bulaştığından görebiliyordum. Gözyaşlarımı sildiğimde gitmeye yeltendim ama o beni bırakmadı. "Özür dilerim, gerçekten özür dilerim."

"Bir boku değiştirmez! Dudaklarına baktıkça onları öpme isteğim kat be kat artıyor, fakat başkalarına değdiği düşüncesi midemi sadece bulandırıyor! Öpüşmek benim için hep özel bir şey oldu, seninle öpüşmeyi fazla seviyordum ama artık istemiyorum. Benden başkasına dokunan o dudaklarını istemiyorum!"

"Kendimde değildim, Leyla!" dediğinde güldüm. "Kendimde olsaydım yapmazdım ama aklımda sadece sen vardın, zaten içtiğim boklar yüzünden kafam yerinde değildi!"

"Bende sarhoş oldum ama hiç erkeklerle öpüşmeyi arzulamadım!" diye tısladım. "Bizim aramızdaki fark da bu! Sen midesiz piçin tekisin, beni unutmak için her boku yapıyorsun ama unutamayacaksın gerizekalı!"

"Hislerine karşılık alamamak ne kadar boktan bir duygu sen biliyor musun ya?" dedi bu sefer. "Asla alamayacağım şeyleri istemek, olmayacak şeyleri hayal etmek ve bundan dolayı kafayı yemek nasıl bir his haberin yok!"

"Deniyorum en azından! Daha bir sene öncesinde senden nefret ediyordum, şimdi ise sana hayvan gibi değer veriyorum! Benim durumum zor değil mi?"

"İkimizde zor zamanlar geçiriyoruz gerizekalı, o zaman neden birlikte değiliz? Neden yan yana olmuyoruz, sorun çünkü bu! Ben aptallık yapıp seni arkamda bıraktım, suçlusu benim evet ama yine de koyuyor işte!"

"Senin de kafan karışık..." diye mırıldandım ve alnımı okşadım. "Gidiyorum ben. Gidecek bir yerin olmazsa kapım açık, bir şey yoksa gidiyorum?"

"Git..." diye mırıldandı Uzay.

"Gidiyorum." Arkamı dönüp çıkışa doğru yürüdüğümde bok gibi hissediyordum. Cidden, kötüydüm. Eve gidip uyumak istiyordum veya kafamı dağıtmak istiyordum. Uzay aklımdan çıkmıyordu, artık çıkmalıydı.

Artık bir şeylerin farkına varmak istiyordum.

Onu sevebilirdim.

Belki böyle her şey daha kolay olurdu?

Uzay'ı sevmek kulağa çok kötü gelmiyordu.

Fakat ben çok beceriksizdim.

Sevmeyi beceremeyen aptalın tekiydim.

Bunu değiştirmeye çalışacağım.






• Bölüm Sonu •

Merhaba güzellerim!

Yeni bölüm gelene kadar beklettiğim için üzgünüm, okuldan dolayı çok yoğunum ve motivasyonum biraz düşük, ama toparlanıp geleceğim umarım bir gün :)

Bölümü hiç beğenmedim, umarım siz beğenmişsinizdir. :( 💕

Final sandığımızdan daha yakın, olaylar biraz fazla ilerleyecek ama merak etmeyin, keyifli olmasını sağlayacağım. Daha 10-15 bölümlük bir yolumuz var :)

Bölümleri uzun tutabilmek için Kaan ve Deniz'in hikayesini biraz da olsa bölümlere katmayı düşünüyorum, fakat çok fazla olmayacak. İstiyor musunuz? :)

Bakalım bundan sonra Alihan&Liya çiftimizi neler bekliyor :))

Bir dahaki bölüme görüşmek üzere, sizi çok seviyorum <3

Continue Reading

You'll Also Like

9K 2.7K 21
MİRAS Onun adı Kaan Demirel... Zehir gibi yakışıklılığıyla, sonu bitmek bilmeyen parasıyla ve ailesinin piyasayı kasıp kavuran saltanatıyla, namını v...
385K 16.1K 38
17 yıl sonra öldü diye bildikleri kızlarını bulan bi aile Önyargılı bi abiler ve Kavgacı bi kızın hikayesi
163K 11.5K 66
Babasının intikamını almak için yola çıkan genç bir kadın, bu yolda herkesin adını ağzına almaktan çekindiği Zehir'in zaafı olursa ne olur? Bir kadı...
6.5K 269 24
Yıllardır rüyalarında gördüğü arkası dönük kadını arayan bir iş adamla ve babasının borcu yüzünden başına gelmeyen kalmayan dövüş kulübü ustası olan...