Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 97.3K 59.8K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

86. Bölüm : YAŞAM

17.5K 515 381
By siredtohopeless

Yorumlarda buluşalım güzellerim!!!

Yaşam

Küçük ve beyaz duvarlarla kaplı olan odadaki sessizliğe bakarak kafam çok sesliydi. Küvetteki suyun huzur dolu sesi içimdeki savaşa hiç uymuyordu. Suyun temizliği, kirlenen ellerime ve içime hiç ama hiç uymuyordu. Ben bu dünyaya artık uymuyordum.

Banyoya girenin Alihan olduğunu bildiğim için kafamı kaldırıp gelen kişiye bakmadım bile. Küvetin içinde bacaklarımı kendime çekmiş kollarımı dizlerime sarmıştım. Yere bakıyordum ve oldukça halsizdim.

Dizlerinin üzerine çökerek benimle aynı hizaya geldiğinde işaret parmağı ile çenemi kaldırdı ve kafamı kendisine çevirdi. Ona baktığım an gözlerim dolduğu için bakışlarımı derhal kaçırdım.

Nasıl olduğumu sormasın diye hızlıca bir soru sordum. "Uzay nasıl? Uyanmadı mı hala?"

"Hayır," dediğinde boğazıma koca bir yumru oturdu. "Uyanacağından emin değil doktorlar. Kimse değil. Ve bana sorarsan, Uzay bunu atlatamayacak."

"Atlatacak," dedim titreyen sesimle. "Ne kadar pişman olduğumu söyleyemeden giderse-"

"İki kere vurdum onu, Liya." dedi Alihan baskınca. "Bir kurşun göğüsüne, kalbinin yakınına saplanmış. Diğerisi karnına. Yaşayacağına inanmıyorum."

"En azından yalan söyleyebilirsin bana," derken gözlerim dolu doluydu. Onu bulanık görüyordum. "Yaşayacak diyebilirsin."

"Bunu yapmak istemiyorum, sana yalan söylemek istemiyorum." dedi Alihan. "Bu daha büyük bir kötülük."

Sustum.

Sırtını küvete yaslayarak bana arkasını döndü. Elini diktiği dizine yasladı ve diğer eliyle alnını kaşıdı. Gözyaşlarım akarken sadece Uzay'ı görüp ona sıkıca sarılmak istiyordum. Onu kaybedemezdim.

"Ural dediği her şeyde haklıydı, bunu biliyorsun değil mi?" diyen Alihan ile gözlerimi yumdum. Hayır, bu konuşmayı yapmak istemiyordum. "Onun varlığından haberim vardı ama ben gözümü sadece Uzay'a kilitlemiştim. U'nun Uzay olduğuna inanmak istedim sadece."

"Neden sustun?" derken dişlerimi sıkıyordum. Bu konu da ona o kadar kızgındım ki, onu öldürebilirdim. "Neden bana anlatmadın? Neden Uzay'ın kötü bir ikizi vardır dediğimde bana deli muamelesi yaptın? Niye lan, niye?"

"Çünkü Ural'ın çoktan ölüp gittiğini düşünmüştüm!" diye yükseldi ama hiçbir şekilde bakışmıyorduk çünkü onun arkası dönüktü. "Uzay'ın bir ikizinin olduğunu ve o ikizin kayıp olduğunu biliyordum ama kötü olduğunu ve intikam istediğini bilmiyordum! Ölüp gitti sanmıştım! Tüm oklar Uzay'ı gösterdi benim için!"

"Nasıl böyle hırslı olabilirsin?" diye mırıldandım gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken. "Bu hırsın sadece Uzay'ı değil, seni de öldürüyordu! Nasıl bana bunları anlatmadan içeriye girdin, Ali?"

"Kötü birisi olduğumu ne zaman kabulleneceksin?" diye patladı bir anda ve ayağa kalktı. Kızarık gözleri beni bulduğunda sinirliydi ama dokunsam da ağlayacak gibiydi. "Uzay'ı hedef almak istedim sadece ve yaptım! Yaşayabileceğini de sanmıyorum, Liya! Uzay öldüğünde, sence biz mutlu olabilecek miyiz? Hayır, benden nefret edeceksin."

"Uzay bu kadar nefreti asla hak etmedi," diye mırıldanırken küçük bir bebek gibi ağlıyordum. "En sonuna kadar sadık kaldı ve senin ona yaptığın her şeye göz yumdu. Şimdi Uzay uyansa ve ona seni sorsam, hala seni çok sevdiğini söyleyecek bana..."

"Ağlama, çok ağladın onun için. İstemiyorum, ağlamanı istemiyorum. Lütfen sil gözlerini." derken bana bakamıyordu bile.

"Hala nasıl böyle konuşuyorsun, Alihan?" diye sorarken şok içerisindeydim. "Uzay'a karşı hissettiğin o nefretin ne zaman bitecek? Onu öldürüyordun!"

"Onu bana karşı savunma!"

"Sana karşı savunmuyorum, sadece bu öfken beni artık çok yoruyor. Uzay'ı artık affetmelisin, o kötü birisi değil. Aksine, gördüğüm en iyi insanlardan birisi. Bunları hak etmiyor!"

"Kötü olan benim çünkü, değil mi?"

"Çocuk gibi kavga etmek istemiyorum bu konu yüzünden. Hayatımın en boktan gününü geçirdim Alihan, inan bana seninle kavga etmek istemiyorum." derken gözyaşlarımı silmeye çalışıyordum. "Aksine, sana çok ihtiyacım var."

"Liya..." diye mırıldandı Alihan ve dizlerinin üstüne çöktü fakat kısa bir an ağzından bir inilti kaçtı. Sonuçta bacağını kurşun sıyırmıştı. "Bebeğim, benim yüzümden geldiğin şu hale bak?"

"Kirlendim diye sevmeyecek misin beni yoksa?" diye sorarken gözlerim patlak patlaktı ve dudaklarım titriyordu. Onun da gözleri sulanmaya başladığında ellerini yüzüme koyarak kafamı sabit tuttu ve sarı saçlarıma uzun bir öpücük kondurdu.

"Bir daha asla böyle bir şey duymayacağım ağzından." diye uyardı beni. Tekrar göz göze geldiğimizde kendisini çok zor tutuyor gibiydi. "Unuttun mu? Seni her gün daha çok seveceğim, sanki bu mümkünmüş gibi... Liya, ben kirin ta kendisiyim. Sen beni her şeyimle kabul etmişken, nasıl olur da ben bunu yapmam? Sen gözümde hala tertemizsin ve küçük bir bebek gibi masumsun..."

"Alihan..."

"Benim yüzümden katil oldun," derken gözyaşlarıyla o güzel yüzünü ıslattı. Benden ayrıldığında kafasını eğdi ve bir süre öylece durdu. Biliyordum, sessizce ağladığını ve yumruğunu sıktığını biliyordum. "Benim yüzümden sen de bir can aldın ve bu hissi asla yaşama diye seni hep korumaya çalıştım ama beceremedim işte."

"Senin yüzünden katil olmadım, Alihan!" diye kızdım. "Senin için katil oldum ve bundan gram pişman değilim..."

"Ama acı çekiyorsun." dediğinde ayaklandı ve yine arkasını döndü ama biliyordum ağlıyordu. En çok canımı yakan buydu. "Benim yüzümden sen iki insan öldürdün ve bunun vebalini hayatının sonuna kadar taşımak zorundasın. Allah kahretsin, katil olmanı önlemek için elimden geleni yaptım."

"Senin suçun değildi, öldürmeye beni kimse zorlamadı, Alihan!" Sinirlenmeye başlıyordum. "O iki şerefsizi ben öldürmek istedim, ben öldürdüm!"

"İyi bok yedin, Liya!" diye yükseltti sesini. Bana döndüğünde yüzü, dudakları ve gözleri kızarmıştı. Ne zaman biraz bile ağlasa her yeri kızarıp şişiyordu. "Birisini öldürmek güzel bir şey mi sandın? Ural gibi bir piçi öldürdün ama yine de suçluluk duygusu çekeceksin! İçten içe mahvolucaksın ve bunun benim yüzümden olması beni bitiriyor işte!"

"Seni kurtarmak için yaptım!" diye bağırdığımda Alihan yutkundu. Bağırmamı beklemediği için sustu karşımda. "Gerizekalı herif, senin için yaptım! Senin yüzünden değil! Sen ölme diye ben bu dünyayı yıkarım, duydun mu? Söz konusu sen isen, ben kimseyi tanımam."

Ellerime baktığımda suyun kanı temizlemediğini gördüm. Lifi elime aldığımda Alihan eliyle durdurdu beni. Tekrar dizlerinin üzerine çöktü ve lifi eline aldı. Küvetteki suyun boşalmasını sağladıktan sonra lifle göğüsüme sıçrayan ve kuruyan kanı temizlemişti. Bunu hareketsizce izlerken berbat hissediyordum.

Ellerimi sağ elinde tutarak köpüklü lifle iyice temizledi, tüm kirleri çıkarmak istercesine lifi sürttü bedenime.

Ama kanlar içime aktığı sürece beni temizleyemeyecekti.

Duş başlığını alıp ılık su ayarladı ve yukarıdan topladığım saçlarımı açtı ve ıslatmaya başladı. Tüm dikkatini sarı saçlarıma vermişti. Parmaklarıyla kafama bir masaj yaparken inlemek istedim ama bu durumda doğru olmadığını düşünüyordum.

"İyi hissediyorsun değil mi bunu yaptığımda?" diye sorduğunda aklım başka yerlere kayıyordu. Bacaklarımı birbirine bastırdım ama o bunun farkına elbette vardı. İki elini de saçlarıma gömüp kafama zevk veren bir masaj uyguladı.

"Çok..." diye mırıldandığımda sesimde erotik bir tını vardı. Kahretsin!

Şampuanı alıp saç diplerime iyice yedirdi ve saçlarımı köpükledi. Kafamdaki masajına beş dakika kadar devam ettiğinde artık saçlarımı ve tüm bedenimi yıkamaya başladı. Göğüsümü, sırtımı, karnımı ve kollarımı bitirdikten sonra özel bölgelerime inecekti ki buna izin vermedim.

"Sadece yıkanmanda yardım etmek istiyorum," diye mırıldandı gözlerimin içine bakarak. "Cinsel anlamda değil."

"İstemiyorum." dedim sadece. Bu cevap ona yetti. Ayağa kalktı ve odayı işaret etti.

"Odadayım, gelirsin."

"Gelirim." dedim soğukça.

Banyodan çıkıp odamıza girdiğinde evimizdeki anılarımız beni mahvediyordu. Bir zamanlar çok mutluyduk oysa ki...

———

Saçlarımı kurutup pijamalık şort takımımı giymiştim ve odaya dönmüştüm. Alihan yatağın içinde telefonu ile ilgileniyordu fakat saçı başı nedense dağınıktı. Gözleri ölü ölü bakıyordu telefona ve oldukça yorgun duruyordu.

Yatağın içine girdiğimde yandan ona baktım. Telefonundan saçma bir oyun oynuyordu fakat kollarındaki damarları ellerine de ev sahipliği yaparken kocaman yutkundum.

O damarları...

Oturarak arkama yaslandığımda oyunu nasıl oynadığını izledim. Erkeksi kokusu burnumu esir alırken ellerinin bedenimde ne güzel olduğunu düşündüm. Elleri, benim için yapılmış gibiydi.

O cenneti yaşattıran cehennem görünümlü elleri. Benden başka herkese cehennemi yaşattıran bu kirli, seksi eller. Bu güzel elleri, beni delirtmeye yeterdi.

"Elin oyunlara çok yatışkın..." diye mırıldandım fakat Alihan cevap vermedi. "Çok yakışıyor. Ama..." dedikten sonra bir elini aldım ve bacaklarımın arasına koyarak bacaklarımı birbirine bastırdım. "Ellerin en çok bedenime yakışıyor."

"Liya, oyun oynuyorum!" diye kızdı ve elini kurtarıp telefonuyla oynamaya devam etti. Sinirime gitmeye devam ediyordu ve artık çıldırıyordum!

Elindeki telefonu alıp komodinin üzerine attığımda Alihan ismimi sinirle hırladı. Bir bacağımı bedeninin üzerinden geçirdim ve kucağına yerleştim. Kasıklarının sıcaklığını pijamalık şortumun üzerinden hissediyordum. "Oyun mu daha önemli yoksa ben mi daha önemliyim?"

"Liya, sırası değil şu an."

"Ne?"

"Sikmenin, Liya! Şu an sikmenin sırası değil. Yorgunum ve ayrıca hiç modumda değilim. Sırf düşüncelerinden kaçmak istiyorsun diye benimle cinsellik yaşamak istiyorsun, bu doğru bir çözüm değil."

"Sikmek mi?" diye sorguladım. "Ne zamandan beri böyle iğrenç kelimeler kullanıyorduk, Alihan? Ne bu sinir?"

"Sinirli değilim, sadece hiç modumda değilim. Hiçbir şey için. Bok gibi bir gündü, sadece uyumak istiyorum."

"Seks yapmak istediğimi kim söyledi?" diye mırıldandım ve eminim bu tonum onu tahrik ediyordu. Yutkunduğunda ellerimi göğüsüne yasladım. "Öpüşelim."

"Öpüşmek?"

Elimi ensesine sarıp kafamı yana yatırarak dudaklarına yapıştım. Gözlerimi kapattığımda karşılık bekliyordum ama o karşılığı almamıştım, tam bu sebepten dolayı hırslandım ve öpüşüm çok daha çılgınlaştı.

Alihan kendisini dudaklarımdan kurtardığında sertçe yutkundu. "Liya, dur."

"Ne?"

"İleri gitmek istemiyorum."

"Gitmeyeceğiz." dedim. "Lütfen karşılık ver bana. Dudaklarımı dudaklarınla ısıt. Olmaz mı, Ali?"

Ellerini belime koyduğunda derin bir nefes verdi bu sefer dudağıma yapışan oydu. Çok naif davranıyordu ama ben bunu istemiyordum. Çok daha sert ve ıslak bir öpüşme istediğimi belli etmek istercesine dudaklarını ezip dilimi ağzına ittirdim.

Alihan bu uyarımı anlayıp o da dilini hareket ettirdi. Dillerimiz birbirine girerken gözümden akan yaşı hissettim ama buna anlam veremedim. Dudaklarıyla dudaklarımı örttüğünde gözyaşımı sildim. Kendimi kucağına bastırırken Alihan mızmızlandı.

Dişlerimi dudağına geçirerek hiç nazik davranmadım ve alt dudağını vahşi bir hayvan gibi ısırarak çekiştirdim. Alihan'ın inlemesi acıdığını belli ederken dudağını sildim fakat ısırdığım noktadaki kanı görünce dilimi dudaklarımdan geçirdim.

Kanın tadı.

"Aklını mı kaybettin?" diye sordu gözlerindeki acı hoşuma giderken. Dudaklarımda bir sırıtış olurken alt dudağındaki biriken kanı istediğimi fark ettim. Elimi çenesine sardığımda dilimi alt dudağına sürerek kanı yaladım ve Alihan bu hareketime karşı şok olmuştu. "Li, ne yap-"

Alt dudağını ağzıma alarak emmeye başladım ve tüm kanını tattım. Dilimle dudaklarını temizlemeye başladığımda Alihan'ın nefesleri hızlanıyor ve sesleniyordu.

Dilimle boynuna indiğimde teninde öpülmedik ve emilmedik yer bırakmadan teninin tadını aldım. Boynunu da ıslattıktan sonra beyaz tişörtünü kaldırdım ve karın kaslarını önüme serdim.

"Liya..."

İşaret parmağımı dudağına bastırdığımda sustu. Dilimi kaslarına sürttüğümde göğüsünün ucuna kadar çıktım ve onu ağzıma alıp emmeye başladım. Dilimi ucuna vurarak ellerimle karın kaslarını okşadım ve böylelikle onu çileden çıkarıyordum.

Parmağımı ağzına ittirdiğimde Alihan parmağımı emmeye başladı. İkinci parmağımı da ağzına verdiğimde onları sonuna kadar ağzına ittirdiğimde Alihan'ın ağzından bir öğürme duydum. Kafamı ona çevirdiğimde sulanan gözlerini gördüm.

İronikçe gülümsedim. "Aptal amatör... Ağzında iki parmakla mı öğürmeye başlıyorsun?"

Tekrar parmaklarımın tümünü ağzına ittirdiğimde gözlerinin kızardığını ve sulandığını gördüm. Küçük bir kahkaha attım. "Böyle altımda kıvranmanı görmek beni ıslatıyor."

Parmaklarımı ağzından çıkardığında kendim ağzıma alıp emmeye başladım. Göğüslerimi erkeklik bölgesine bastırmaya başlarken tam modumuza girmiştik ki çalan telefon ile yerimden sıçramış gibiydim.

Komodinin üzerinde duran telefonuna uzandım hızlıca ve Leyla'nın arayışını saniyesinde kabul ettim. Umutla onu dinlerken öyle bir cümle söyledi ki, gülümsemem yüzümde güller açtı. "Hemen geliyorum."

Alihan'ın üzerinden bir çırpıda indiğimde üzerime bir hırka giydim. "Ne oluyor?"

"Uzay yavaş yavaş kendisine geliyormuş. Doktorlar bu gece uyanacağının ihtimalini verdiler. Yanında olmalıyım, gözlerini açtığında elini tutmalıyım."

"Bu yüzündeki gülümseme sırf onun için mi?" diye sorduğunda gülümsememi soldurdu. Yumruğumu sıkarken ona kırgınca baktım. "Benimleyken ölü bir ruh gibiydin, Uzay'ı duydun diye bak nasıl mutlusun..."

"Lütfen bana şu an ciddi olmadığını söyle." dediğimde bakışlarını kaçırdı. Dokunsam ağlayacak gibiydi. "Ne bu şimdi? Alihan, kendinle sorunun ne bilmiyorum ama o sorunun sinirini benden çıkarma. Duydun mu?"

Ayağa kalktığında karşıma durdu. "Niye hala buradasın? Uzay uyanır, kaçırma."

"Kıskanıyorsun, inanamıyorum cidden kıskanıyorsun! Şu durumda bile böyle bir çocukluğu yapıyorsun ya, sana diyecek bir sözüm yok!"

"Ne duruyorsun gitsene o zaman!" diye konuştu sinirle. Gerçekten dokunsam ağlayacak gibiydi, sorununu tam olarak çözemiyordum. "Ben kimim ki? Uzay'ın yanına git!"

"Onu vuran sendin!" diye bağırdığımda irkildi fakat siniri daha baskın olduğu için o da bana bağırdı. "Bana sakın bir daha bağırma!"

"Onu vuran sendin, Alihan! Uzay, sonuna kadar sana karşı sadık kaldı! Şu gereksiz aptal kıskançlığın yüzünden yaptığına bak. Senin cidden sorunun var. Kendinle!"

"İyi o zaman, umarım Uzay ölür." dediğinde gözlerim doldu. "Keşke tüm mermileri üzerine boşaltsaydım. Umuyorum ki, geberip gider o küçük hastane odasında. Umarım!"

Gözyaşlarım aktıktan sonra geriye adımladım ve şok içerisinde karşımdaki adama baktım. "İğrençsin." diyebildim sadece. Ondan sonra ağlayarak evi terk ettim ve arabama binip uzaklaştım oradan.

———

"Neden böyle bir şey der ki?" diye sorguladım kendi kendime. "Uzay'ı kurtarmak isteyen o'ydu. Birden bire yine ne oldu?"

"Alihan'ı anlamak zor..." diye mırıldandı Leyla. "Maskesini taktı yine fakat bu maske neyin nesi anlamıyorum. Göreceğiz..."

"Dört saat geçti, Uzay'ın uyanacağını sanmıyorum." diye konuştum. "Eve gitmek istemiyorum. Burada kalalım mı?"

"Ben kalacağım zaten, Uzay'ı yalnız bırakmak istemiyorum. Ama evine gitsen sen? Rahat rahat uyusan yatağında? Onunla konuşmak zorunda değilsin."

"Sen yalnız kalma?"

"Koray gelecek birazdan, onunla kalacağım." dedi Leyla. "Sen de kalk git hadi. Eve gidince de takılmayın birbirinize."

"Ne takılacağım o manyağa?" dedim.

"Ben sana her şeyi haber edeceğim, aklın kalmasın tamam mı?" dediğinde saçımı öptü. "Bir sorun olursa ara beni, konuşuruz. Zaten uyumuyorum, okey?"

"Okey." deyip yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. "Seviyorum seni."

"Ben de seni!" dedi gülümseyerek. Hastaneden çıkıp arabama bindim ve düşünceli düşünceli eve sürdüm. Vardığımda arabamı park ettim ve anahtarla içeri girdim. Çok sessizdi.

Odamıza çıktığımda yatakta uzanan Alihan ile karşılaştım. Derin bir uyku uyuyordu, düzenli nefes alışverişlerinden anladım bunu. Yatağa ilerleyip kendi tarafıma yattığımda ona sırtımı döndüm ve yorgan ile üstümü örttüm.

Gözlerimi kapattım.

———

Alihan, duyduğu seslerle gözlerini aralamak zorunda kaldı ve uyku serseminden dolayı olayın farkına varamadı. Yalnız olduğunu sanıyordu ama değildi, yanında karısı yatıyordu ve üstelik ağlayarak bir şeyler sayıklıyordu.

Gözlerini ovalayan genç adam doğruldu ve karısının yüzüne bakmaya çalıştı. Oda o kadar karanlıktı ki bir şey göremedi. Onu yavaşça kendisine çektiğinde önünde düşen terli saçlarını arkaya attı. "Liya, sakin ol bebeğim."

Liya titriyor ve ağlıyordu. Alihan sıcak bedeniyle karısının küçük bedenini ısıtmaya çalışırken saçlarını öptü. "Uyan güzelim, kabus görüyorsun. Ama korkma, ben yanındayım."

"Ali..." diye fısıldadı.

"Burdayım, burdayım..." dedi Alihan sakince. Tam o an Liya sıçrayarak uyandı ve nefes nefese kalmış bir vaziyette hareket etmeye çalıştı fakat Alihan onu sıkıca sardığı için beceremedi. "İyi misin, Li?"

Liya Alihan'ın bedenini geri ittirdi ve yorganı üzerinden attı. Nefes nefese kalmıştı ve gördüğü kabus dünyasını altüst etmişti. "Neden itiyorsun beni?"

Konuşmadı.

Liya şu an kesinlikle kendisinde değildi.

"Kabusunda ne gördün? İsmimi inleyip durdun, çok endişelendim. Anlat bana."

"Kabusum hakkında konuşacak modumda değilim..." diye mırıldandı Liya çatallanan sesiyle. "İyiyim."

Alihan elini kaldırıp Liya'nın yanağını okşadı ve ona sarılmak istedi ki Liya geri çekildi. Kaçmak istercesine ayağa kalktı ve yerde duran hırkasını giydi. Genç adam dişlerini sıkarak sinirini çıkarmaya çalıştı ama böyle çıkmayacaktı.

"Neden sana dokunmama izin vermiyorsun?"

Kadın konuşmadı.

"Çok endişelenmiştim, sadece sana sarılmak istedim. Neden kaçıyorsun? Neden beni kendinden itiyorsun, Liya? İyi değil miyiz?"

Yine konuşmadı.

"Bana cevap ver!" diye bağıran Alihan Liya'nın sıçramasına sebep oldu. "Niye böyle davranıyorsun bana?"

"Beni rahat bırak, Alihan." dedi Liya titreyerek. Gördüğü kabusun etkisinden çıkamıyordu. Tüm bedeni bir titreme içine girerken ağlamaya başladı. Alihan yataktan kalkıp sevgilisinin dibinde bittiğinde onu kollarının arasına aldı.

"Sakin ol," dedi. Liya'ya sıkıca sarıldı. Zor zamanlar geçirdiği için alttan almaya çalışıyordu. "Özür dilerim sevgilim, bağırmak istememiştim. Ben buradayım."

"A-Alihan, ölüyordun..." diye ağlıyordu Liya ve kollarını sıkıca sardı kocasının beline. "Rüyamda b-ben seni ö-öldürüyordum."

Alihan gülümsedi. "Sadece bir kabustu. Yanındayım ve asla gitmiyorum."

"Gittin," diye fısıldadı Liya sakinleşmeye çalışırken. "Yine gideceksin, değil mi? Yine bırakacaksın beni..."

"Gitmek için bir sebebim yok," dedi. "Hiçbir şeye mecbur değilim artık. İkimizde özgürüz ve artık istediğimiz hayatı yaşamaya ihtiyacımız var. Sence bunu hak etmiyor muyuz?"

Liya tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki çalan telefon bu anı bozdu. Alihan'dan ayrıldığında telefonunu eline aldı ve Leyla'nın aramasını cevapladı.

"Uyandı mı?"

Kısa bir sessizlikten sonra Liya'nın yüzünde kocaman bir gülümseme oldu. "Tamam, hemen geliyorum!"

"Gidiyor musun?" diye sordu Alihan uykulu gözleriyle. "Uzay uyanmış mı?"

"Evet, yanına gideceğim." dedi Liya ve üstüne bir hırka giydi. Yaz gecesiydi, çok soğuk değildi. "Sen uyu, gecikmeden gelirim ben."

"Ben de geliyorum seninle." dedi ama fazlasıyla moralsizdi. İkisi de konuşmadan çıktı ve hastaneye doğru yol aldılar.

———

Leyla'nın ağzından.....

Uzay'ın bilinçsizce yattığı odanın karşısındaki sandalyede oturuyor ve sessizce duvarı izliyordum. Uyandığında ona sıkıca sarılmak ve ağlamak istiyordum. Ural varken Uzay neden ortadan kaybolmuştu, Ural ona ne yapmıştı bilmiyordum ve öğrenmek istiyordum.

Koray yanımdan ayrılmıştı, bir işi çıkmıştı ve şu an yalnızca oturuyor ve Uzay'u bekliyordum. Gözüme biraz bile uyku girmemişti. Onu görmek istiyordum.

Hemşire onun odasına girdiğinde içeri bakmaya çalıştım ama bir şey görmemiştim. Oflayarak arkama yaslandığımda çok uykumun olduğunu fark ettim ama Uzay gözünü açmadan ben gözümü kapatmayacaktım.

Bunu ona borçluydum.

Hemşire odadan çıktığında yüzünde bir tebessüm vardı. Bana baktığında ben de ayağa kalktım. "Her şey yolunda mı?"

"Hasta uyandı." dediğinde dudaklarım hızla kıvrıldı ve mutlulukla gülümsedim. "Doktora haber vereceğim. Odaya girdiğimde bir ismi sayıkladı, o kişi sizseniz içeriye girebilirsiniz."

"Leyla mı dedi?"

"Leyla'ydı, evet." dediğinde gözlerim yandı. "Siz içeri geçin, ben doktora haber vereceğim. Doktor geldikten sonra çıkmanızı rica edeceğim ama?"

"Sorun yok, onu görmek istiyorum sadece." dedim.

"Geçin lütfen." dedi hemşire ve yanımdan ayrıldı. Karşımdaki kapıya bakarken derin bir nefes alıp verdim. Girecek kadar cesur muydum ki?

İlk önce telefonumu çıkarıp Liya ile kısa bir telefon görüşmesi yaptım. Ona haber verip gelmesi gerektiğini söyledim. Daha sonra telefonu kapatıp cebime koyduğumda derin bir nefes verdim. Kapı kulpunu indirip kapıyı ittirdiğimde kalbim güm güm attı fakat ayaklarım hızlıydı. Gözlerimi yerden kaldırdığımda yatakta yatan Uzay'a baktım. Gözleri kapalıydı fakat kapının sesini duyduğunda gözlerini tekrar açmıştı.

Çok yorgun duruyordu.

Yutkunarak yanındaki yatağa adımladım ve koltuğa oturdum. Gözleri benimkiyle buluştuğunda öylece baktı, sanki bir boşluğa bakıyor gibiydi. Titreyen elimi koluna koyduğumda Uzay yutkundu.

"Hey, ağrın var mı?" diye sorduğumda kaşlarını çattı. "Uyandığına çok sevindim. Konuşmak zorunda değilsin, çok yorulmanı istemiyorum. Gözlerini açtın ya, bu yeter."

"Öldü mü?" diye konuştuğunda sesi o kadar çatallı çıkmıştı ki, neredeyse ne dediğini anlayamamıştım.

"Ne?"

"Ural." dedi Uzay bana bakmadan. "Bitti mi her şey?"

"Öldü." dedim.

"Alihan mı yaptı?"

"Hayır, Liya öldürdü onu."

Bana baktı. İrkilmişti ve gözleri büyümüştü. "Ne? Ne demek Liya öldürdü?"

"Liya, Ural'ı öldürdü." dedim. "Alihan seni vurduktan sonra bacağından vurulunca yere kapaklandı. Sonra bir adam geldi, boynuna bir şey enjekte ettikten sonra Alihan bilincini kaybetti. Ben onu vurdum ama ölmedi. Alihan'ın bir saati kalmıştı yoksa ölecekti. Liya Ural'ın gözlerini deşti, topuklusunun sivri ucunu boynuna soktu ve en sonunda onu yakarak öldürdü. Benim vurduğum adamı da öldürdü. Son anda kollarıma koştu sonra bina patladı."

"Nerede Liya?" diye sordu Uzay. "Onu görmek istiyorum. O iyi mi? Neden burada değil?"

"Yolda, geliyor. Aslında beklemek istiyordu, seni yalnız bırakmak istemiyordu ama Alihan ile araları biraz kritik, onunla kalsın dedim. Ben buradaydım, hiç ayrılmadım yanından."

"Sen mi?"

"Evet, hiç gitmedim ve hiç uyumadım. Sen uyanınca uyurum diye düşündüm."

Uzay sustu.

"Seni kaybedeceğim diye ödüm koptu." derken gözlerim yine sulanıyordu. "Seni de kaybetmek istemiyordum ve iyi ki öyle bir şey olmadı."

"Kaybetmedin."

"İyi ki..."

"Tek bir soru soracağım ve sen bana dürüstçe cevap vereceksin." dediğinde ne soracağını tahmin edebiliyordum. Sustum ve konuşmasını bekledim. "Benim U olduğuma inandın mı?"

Dudaklarımda cansız bir tebessüm yer bulurken Uzay'ın gözleri beni buldu ama ben ona bakamadım bu sefer. "İnanmayan tek kişi Liya'ydı. Alihan ve ben, senin U olduğuna inandık. Evet, U olduğuna inandım ve bundan çok pişmanım."

Kolunu elimden çektiğinde elim boşluğa düştü. Sertçe yutkunurken ona baktım fakat o şu an bana bakmıyordu. Kuru olan dudaklarını diliyle ıslattı ve ben yokmuşum gibi davrandı.

Doktor odaya girdiğinde ikimizde suspus olduk. Uzay'ı kontrol etti ve ona birkaç soru sormaya başladı. Benden çıkmamı rica ettiklerinde son kez Uzay'a baktığımda o doktora bakıyordu. Eğilip alnından öpmek istedim.

Bana bakmıyordu sonuçta.

"Sonra geleceğim yanına. İyi dinlen, olur mu?" diye sorduğumda Uzay'ın gözleri beni buldu. Gözleri gidiyordu yorgunluktan. Bir şey demedi. Benden kesinlikle nefret ediyordu.

Elimi ona uzatıp elini tutacaktım ki yine çekildi. Durumun farkına varan doktor ve hemşireler odadan çıktılar. Bize biraz daha zaman verdiklerinden emindim.

Gerek yoktu.

Tam çıkacaktım ki kapı hızla açıldığında geriye doğru adımladım. Liya görüş açıma girdiğinde arkasındaki Alihan'ı da gördüm. Liya'ya baktığımda göz altlarının çöktüğünü ve burnunun kızarık olduğunu gördüm.

Mahvolmuştu.

Aptal sarışınımı böyle görmek beni de parçalıyordu.

Beklemeden Uzay'ın yanına adımladı hızlıca ve ona zarar vermemeye dikkat ederek ellerini nazikçe omuzlarına koydu. "Gel buraya." diyen Uzay yaralarını umursamadan doğruldu ve Liya'yı kollarının arasına aldı.

"Yavaş ol, uzan geri." diyen Liya Uzay'ı tekrar yerine yatırdığında Uzay zorlanmıştı. Yaraları hala iyileşmemişken kalkması aptallıktan başka bir şey değildi. "Nasılsın? Çok acıyor mu yaraların?"

"Beni bırak şimdi, sen nasılsın?" diye soran Uzay'ın gözlerindeki endişe kalbime battı. Benden gerçekten nefret ediyor muydu? "Özür dilerim, onu öldürmesi gereken en son kişi sendin. Bizden biri olmamalıydın, bunu önlemeliydim."

Alihan varken, Uzay neden bunu önlemek istiyordu ki?

"Bunlar önemsiz şu an, sen iyisin değil mi?"

Yanımda bir beden hissettiğimde omzumda bir el hissettim. Soluma döndüğümde Alihan'ı gördüm. En az benim kadar bitik ve moralsiz görünüyordu. Nasıl olduğumu sormadı çünkü biliyordu nasıl hissettiğimi. Beni kendisine çektiğinde sıkıca sarıldı ama gözleri Liya ve Uzay'ın üstündeydi.

"Her şey yoluna girecek, sen üzülme tamam mı?" diye fısıldadı kulağıma. Kollarımı onun bedenine sıkıca sardığımda onu ne kadar çok sevdiğimi yeni yeni anlıyordum sanki. Yavaş yavaş birbirimizden ayrıldığımızda Alihan omzumu okşuyordu. İkimiz de şu an değer verdiğimiz insanları öylece izliyorduk, kendimizi yabancı hissediyorduk.

Uzay ve Liya el ele tutuşmuş konuşuyorlardı, Uzay'ın ona ilgili tavırları ve iyi davranışını izledikçe ağlama isteğim yükseliyordu. Liya, kısa bir an bize baktı. Alihan ile aralarında anlamlı bir bakışma gerçekleşti ama aralarında bir sorun olduğu kesindi.

Gözlerimin dolduğunu fark ettiğimde patlayacağımı anladım. Alihan'ın kolunu nazikçe ittirdiğimde kısık bir sesle konuştum. "Ben lavaboya gidiyorum."

Koşar adımlarla oradan çıktığımda lavaboya girdim. Ellerimi lavabonun fayansına dayadıktan sonra içimde tuttuğum gözyaşlarımı saldım. Omuzlarım sarsıla sarsıla ağlamaya başladığımda sesim çıkmasın diye elimi ağzıma bastırdım.

Ona sadece sarılmak istemiştim.

Elini tutmak istemiştim.

Yaşadığı için ona ne kadar minnettar olduğumu söylemek istemiştim.

Ama Uzay beni sadece görmezden gelmişti.

———

Alihan, Leyla odadan çıktıktan sonra daha fazla orada kalmak istemedi. Odadan çıktığında karşıdaki sandalyelere oturdu ve yeri izledi. Karısının zor zamanlar geçirdiğini biliyordu fakat sadece başka bir adam yüzünden görmezden gelinmesi onu çok kırmıştı.

Ona iyi hissettirmek istiyordu ama Liya onunla değil, Uzay ile iyi hissetmişti.

Birbirine sardığı kolları ve yere eğdiği asık suratıyla şu an annesine küsmüş küçük bir çocuğa benziyordu.

Odanın kapısı açıldığında Liya etrafına bakındı. Leyla'yı göremeyince içini endişe sarmıştı. "Leyla dönmedi mi daha?"

"Görebildiğin gibi?" dedi Alihan karısının yüzüne bakmadan. Liya Alihan'ın yanına adımladığında yanına oturdu ve elini saçlarına gömecekti ki Alihan geriye çekildi.

Liya'nın eli havada kalırken Alihan sertçe yutkundu. "Sırf Uzay uyandı diye benimle ilgilenmek zorunda değilsin. O uyanmasaydı varlığımı bile hissetmeyecektin, Liya."

"Alihan, ne diyorsun sen?"

Alihan Karalı dolan gözlerini saklamak adına kafasını çevirdi. "Uzay uyandığında canlandın, Liya. Benim sarf ettiğim çabalarımı görmezden geldin, benimle konuşmadın ve beni de görmezden geldin. Beni görmen için Uzay'ın uyanması mı gerekiyordu?"

"Hayır, hayır tabii ki öyle değil. Alihan sen benim her şeyimsin. Küçük bir kavga etmiştik ve kendimde değildim, seni nasıl görmezden gelirim?"

"Yalnız kalmak istiyorum, sen Uzay'ın yanına git." dedi Alihan ve kırılan kalbiyle ayağa kalktı. Gözlerini sildiğinde karısının gözlerine baktı. "Umarım artık sadece başkaları sayesinde varmazsın varlığımın farkına."

"Alihan, yapma böyle sevgilim-"

"Görüşürüz." dediğinde çıkışa doğru yürüdü. Alihan dişarıda sigarasını içerken Liya içeride sessizce ağlıyordu. Kocasını bu kadar kırdığına inanamıyordu, farkında bile değildi.

———

Saat gece üçtü. Liya evde duş alırken, Leyla ve Alihan hastanedeydi ve birbirlerine destek çıkıyordu. Leyla koltukların birisine uzanmış ve uyuyakalmıştı. Alihan üzerindeki hırkasını çıkarıp onun üzerine örttüğünde üstünde sadece bir tişört kalmıştı. Hastane soğuktu ama Alihan kendisinden önce hep sevdiklerini düşünürdü.

Ses çıkarmadan Uzay'ın odasına yöneldiğinde etrafına bakındı ve kimse görmeden odaya girdi. Küçük bir ışık odayı biraz olsa aydınlatsa da oda karanlıktı. Koltuğa adımladığında yavaşça oturdu ve Uzay'ın uyuyan bedenine baktı.

Yüzünde cansız bir tebessüm canlanırken Uzay ile yaşadığı tüm anlar geçti gözlerinin önünden. İlk tanışmaları, yakın oldukları zamanı hatırladı. Uzay onu hep dinler ve tavsiyeler verirdi, Alihan'ı sadıklığı ve çılgınlığı ile mutlu ederdi, beraber çoğu zaman çiğköfte dürümü yerlerdi, Alihan onunla zaman geçirirken babasını ve karanlık hayatını unuturdu.

Yüzündeki tebessüm büyürken kötü anlar geldi aklına. Uzay'ın ihanetini öğrendiğinde döktüğü gözyaşlarını hatırlıyordu. Çok acı vermişlerdi Alihan'a. Çok koymuştu ona. Uzay, Alihan için bir dosttan bile öte olmuşken Uzay tarafından böyle bir darbe yemek onu mahvetmişti.

Şimdiye dek düşman gibi kalmışlardı.

Fakat artık en sona varmışlardı.

Bunun bir son bulması gerekmiyor muydu?

"Sen ve ben, biz o kadar çok şey yaşamışız ki, Uzay." dedi Alihan yere bakarken. "Ne çok seviyorduk birbirimizi on sene önce. Birbirimiz için hem ölür hem öldürürdük. Ben en çok sana güvenirdim, zor zamanlar geçirdiğimde sana yaslanırdım ve sen beni güldürmenin bir yolunu bulurdun. Bu hale gelmiş olmamız... Hala inanamıyorum, biliyor musun?"

"Sana karşı hissettiğim öfke ve nefret yedi bitirdi beni. O kadar çok öldürmek istedim ki seni, o kadar çok dua ettim ki ölmen için. Ama seni vurduğumda, içimde çok garip bir his oluştu. Korktum. Kalbim çok hızlı atmaya başladı. U, sen ol istedim. Çok hırslıydım. Hırsım yüzümden az daha ölüyordun."

"Liya, seni çok seviyor. Hayvan gibi kıskanıyorum bunu. Seninle böyle ilgilenip beni unutması, çok kırdı kalbimi. Leyla, o da perişan halde. Neden bize böyle davranıyorsunuz?"

Cevabı yoktu bu sorunun.

"Eski günleri hatırladım. Sana hep böyle anlatırdım sorunlarımı, sen hep dinlerdin beni. Tavsiyelerini verirdin, elini omzuma koyup her şeyin düzeleceğini söylerdin. Ben de inanırdım sana. Bir saf gibi inanıp güvenmiştim sana. İhanetini öğrendiğimde dünyam başıma yıkılmış gibiydi çünkü sana verdiğim değer normal bir boyutta değildi. Güvenmek ne unuttum ondan sonra..."

Uzay'a baktı.

"Yaşadığımız her şeye rağmen hayatta kalmana çok sevindim, Tetikçi." dedi Alihan kısılan sesiyle. "Ölmediğin için gerçekten mutluyum, ister inan ister inanma. Seni öldürmediğim için çok mutluyum. Eğer ölümün benim elimden olsaydı sonsuza dek suçluluk duygusu çekerdim. Şimdi çekiyorsam, sen ölünce ne olurdu benden?"

"Ayağa kalkınca görüşürüz, Uzay." dedikten sonra ayaklandı Alihan. "Bir an önce iyileş ve karımı bana geri ver."

Odadan çıktığında koltukta uyuyan Leyla'ya baktı. Ona doğru adımlayıp onu uyandırmadan kucağına aldı. Hastaneden çıktıklarında onu arabanın arka koltuklarına yatırdı. Evine doğru yol aldı sonra.






Leyla'yı misafir odaya yatıran Alihan üstünü sıkıca örttü kadının. Uyurken çok hüzünlü görünüyordu ve bu Alihan'ı üzüyordu. Elini sıkıca tutup gülümsedi. "Her şey düzelecek, Ley. Uzay seni böyle üzmeye devam ederse bu sefer onu gerçekten öldüreceğim."

Eğilip saçlarına küçük bir öpücük kondurdu kız kardeşi gibi gördüğü kadının. Arkasını dönüp odadan çıkacaktı ki duraksadı çünkü onları izleyen bir adet Liya vardı. Duştan çıktığı için saçları nemliydi ve üstünde bornozu vardı.

Alihan burnunu çekerek Liya'nın yanından geçip gitti. Liya sessizce ışığı kapayıp kapıyı örttükten sonra Ali'nin peşinden gitti. Odalarına girdiklerinde Alihan dolaptan rahat bir şeyler seçiyordu.

Liya dolabın önünde durduğunda Alihan'ın kollarının arasındaydı. "Naz mı yapacaksın böyle?"

Alihan konuşmadan Liya'yı canını yakmadan yavaşça kenara itti ve gri eşofmanıyla uzun siyah tişörtünü seçti. Arkasını dönüp soyunmaya başladığında gri eşofmanını giydi ve yatağa koyduğu tişörtü de alacaktı ama yok olduğunu gördü.

"Liya..." diye tısladı Alihan dişlerinin arasından. "Ver o tişörtü bana."

"Vermezsem?" diye sordu Liya. "Konuşacaksın benimle!"

Alihan Liya'nın üstüne yürüyüp tişörtü almaya çalıştı ki Liya tişörtü bornozunun içine sakladı. Karısının bornozunun yakasından tutarak onu kendisine çektiğinde Liya şımarıkça gülümsedi. "Bırak şu siktiğimin oyunlarını ve o tişörtü bana ver!"

"Alsana."

"Sikmişim tişörtü, senin olsun! Sanki bana tişört yok amına koyayım?"

Liya kocasını kolundan tutarak sertçe yatağa ittiğinde Alihan'ın düşmekten başka şansı yoktu. Öfkeli kadın kocasının üstüne çıktığında kasıklarına oturdu ve kollarını yatağa bastırdı. "Konuşacağız. Bana kırgın olmanı istemiyorum."

"Liya, bırak beni!" diye hırladı Alihan. "Kötü şeyler olur!"

"Çıplak kadınlığımı çıplak kasığında hissediyorsun diye kuduyorsun sadece, başka açıklaması yok." dedi Liya. "Konuş benimle, Alihan. Zor zamanlar geçiriyoruz, neden sırtımızı dönüyoruz birbirimize?"

"Sen döndün, Liya!" diye yükseltti Alihan sesini. Sesi kısılmaya başladığında içinden lanet okudu, ağlamak istemiyordu. "Küçük bir kavga yaşadık diye bana sırtını döndün, benimle konuşmadın, beni görmezden geldin! Uzay için... Sonra Uzay uyandı, o odada onunla o kadar ilgilendin ki... Bir kere dönüp bakmadın bana. Varlığım ne zaman aklına geldi? Uzay uyandığında! Daha önce neredeydin?"

"Ben seni görmezden gelmedim!" diye bağırdı Liya ve Alihan birden bağırmasına şaşırsa da bir şey demedi. "Sikik sikik şeyler uyduruyorsun kafanda, Ali! Uzay hastanedeydi ve ben onun için çok endişelendim çünkü Uzay'a hayvan gibi değer veriyorum! Bunu kabullenemiyorsun çünkü çok kıskançsın, üzgünüm ama bunu değiştiremezsin. Değişmesini de istemiyorum çünkü Uzay'ın benden başka kimsesi yok, anlıyor musun?"

"Bir daha o sesini bana karşı yükseltirsen-"

"Ne yaparsın?" diye yükselttim sesimi. "Kimsin sen de sesimi yükseltemeyeceğim? Nasıl seni görmezden geldiğimi düşünürsün ya? Sen yoksan ben de yokum, Alihan. Sen ölseydin orada, ben de gelirdim arkandan..."

Beni yatağın diğer tarafına ittiğinde üstüme çıktı ve yatağa sert bir yumruk attı. "Kocanım ben senin! Sesini yükseltme ve insan gibi konuş, ben de bağırmıyorum!"

"Uzay ile kendini nasıl karşılaştırırsın? Bu kadar mı çaresizsin, Alihan? Benim bildiğim Alihan Karalı bunu siklemezdi, kendisini üstün görür ve karısına destek çıkardı. Hiçbirisini yapmadın, Alihan."

"Sen yaptın mı?" diye sorduğunda Liya sadece yutkundu. "Leyla da var! Uzay ama nedense Leyla'yı görmezden geliyor ve kızla tek bir kelime bile konuşmuyor! Seninle niye yapıyor bunu? Leyla'nın suçu ne?"

"Leyla'ya çok kırgın çünkü Uzay'ın U olduğuna inandı. Anlamıyor musun, Alihan? Uzay Leyla'yı deli gibi seviyor. Tabii ki bu konuda ona daha da kırgın olucak. Onu sevdiği için daha çok koydu o gerçek ona. Leyla'yı görmezden gelmesi doğru değil ama belli ki düşünmeye ihtiyacı var. Ben inanmadım, içimde bir yerlerde Uzay'a güvendim ve Ural'ın varlığını hissettim. Uzay'ın yanında olmalıyım! Ayrıca orada ne yaşadı bilmiyoruz. Ona ne yaptılar bilmiyoruz. Ural, Uzaymış gibi yaşarken Uzay'a neler yaptı bir bok bilmiyoruz!"

"Bilmek de istemiyorum, Liya!" dedi Alihan karısının üzerinden kalktı. "Ben karımı istiyorum sadece, o Tetikçi'nin dölü neden umrumda olsun?"

"Uzay'ı ne zaman affedeceksin?" diye sorduğumda gözlerim dolmuştu.

"Onun için mi ağlayacaksın karşımda, Liya?" diye sorduğunda gözleri büyüdü. "Sen kendin için bile ağlamamışken o herif için neden ağlıyorsun ya? Biraz olsun kendini düşün, lütfen!"

Liya sırtını duvara yasladığında bitik bir durumda olduğunu anladı. Alihan, ona destek çıkacağına daha fazla üstüne gidiyordu ve bunu kaldıramıyordu. Kafasını eğip omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başladığında saçlarını arkaya attı. "Anlamıyorsun değil mi?"

"Neyi?" diye sordu Alihan sessizce.

"Küçük Liya'nın ölü olduğunu..." diye mırıldandığımda ağlamaktan kızarmış suratımla ona bakıyordum. Hıçkırık tutmuştu beni ve ben onun karşısında küçük bir çocuk gibi ağlıyordum. "Benim ölü olduğumu... fark etmedin, değil mi? İçimde nasıl fırtınaların koptuğunu bilmiyorsun. Alihan, ben katil oldum."

Hayır.

Bu konuyu şu an konuşmak iyi olmayacaktı.

Alihan her an ağlayacak durumda olduğu için kafasını çevirdi ve gözlerini yumdu.

"Seni vuran adamı da ben öldürdüm. Araştırdım onu, Alihan. Zor olmadı, Serkan bana yardım etti. İki tane küçük kızı var ve karısı ölmüş. Ç-çok tatlılardı biliyor musun?" Liya kafasını eğerek ağlamaya devam ettiğinde Alihan'ın gözyaşları acıyla aktı.

"Liya..."

"Ural'ı öldürmek istedim ve yaptım da. İlk başta çok iyi hissettirmişti ama şimdi neden kendimi böyle iğrenç hissediyorum? O adam, Tuncay... Kızlarına ne olucak? Ben o küçük kızları yetim bıraktım, Alihan."

"Lütfen konuşma, lütfen sus." dedi Alihan dudakları titrerken. Oturup hıçkıra hıçkıra ağlamak istese de karısı için güçlü durması gerekiyordu. "Lütfen..."

"Ellerime baktıkça kan görüyorum, Alihan. Kendimi aynada gördükçe ne kadar çirkin ve kirli olduğumu görüyorum. Eski Liya'yı hatırlıyorum, o saf ve iyi niyetli küçük kızı... Bir seri katiline aşık olabilecek bir kız değildi. Sen çok değiştirdin beni, Ali. Hayatın beni çok değiştirdi ve ben bunu seviyorum. Şimdi olduğum kadını da seviyorum ama o küçük kız, o küçük Liya bunu asla yapmazdı. O asla birisini öldüremezdi..."

Alihan yere çöktü ve ağlayan sevgilisinin ellerini tuttu. Kendisi de ağlıyordu fakat sessizce, içinden içinden ağlıyordu. "Sen hala benim küçük kızımsın, Li. Sen hala benim aptal sarışınımsın. Küçüğümsün. Benim masum sevgilimsin." Dudakları titremeye devam ederken gözyaşları bir sel gibi aktı. "Bunu asla yaşamamalıydın. Bir insanı öldürmek nasıl hissettiriyor, bunu bilmemeliydin. Seni korumalıydım ama beceremedim bebeğim, çok özür dilerim."

"Senin suçun değildi," dediğinde kocasının yüzünü avuçlayarak kafasını göğüsünde saklamak istercesine sardı onu. "Hiçbir şey senin suçun değildi, Ali. Ben istedim. Bunları ben istedim tamam mı?"

"İstemedin." dedi Alihan ve kafasını kaldırıp güzel karısının yüzünü avuçladı. "İstediğini sandın ve öfkene yenik düştün. Liya, ben de şu an yaşadıklarını yaşadım. İlk öldürdüğüm kişi için ister istemez suçluluk duygusu çekmiştim. Haftalarca kabusumda beni nasıl öldürdüğünü gördüm. Kendimi kaybetmiştim ama Emre yanımdaydı, ona tutundum ve o bunu bilmeden beni iyileştirmişti."

"İyi hissedeceğim sanmıştım, Alihan." dedi Liya hıçkırdığında. "Hissettim de en başta. Sonra ellerime baktığımda kendimi tanıyamadım. Bir kişiyi değil, iki insanı birden öldürdüm. Ben soğukkanlılıkla birisini öldürecek bir kadın değildim, ben çok değiştim."

Alihan kafasını eğerek sessizce ağladı Liya'nın bu dediklerine. Sarsılan omuzları ve burnunu çekişi ağladığını zaten belli ederken Liya kocasının yüzünü kaldırıp güçlü bir tebessüm kondurdu yüzüne.

"Lütfen ağlama." dedi Liya kendisi de ağlarken. "Sen ağlama, Alihan. Seni böyle görmek bana çok daha acı veriyor. İyi olacağım ben, sen bana cenneti tekrardan vereceksin ve biz mutlu olacağız. Sen iyileştireceksin beni, tamam mı?"

Liya Alihan'ın gözyaşlarını sildikten sonra alnına uzun bir öpücük kondurdu. Kısa süre içinde kendisini onun kucağında bulduğunda ona sıkıca sarıldı. İkisi de yatağa yattığında Alihan dolaba yöneldi ve Liya'ya kiyafet seçti.

"Alihan gel," diye mızmızlandı. "Bornoz ile kalacağım, üstümü giymek için fazla yorgunum. Sarılıp uyuyalım sadece, olur mu?"

"Olmaz, hasta olursun. Ben giydiririm üstünü hemen." Liya bir şey demedi. Alihan eline geçeni alıp karısına doğru yürüdü. Gözlerine bakmadan bornozuna uzanıp çıkardığında Liya üşümesin diye hızlı davranarak çoraplarını giydirdi.

"Alihan, ben çoraplarla yatamam!"

"Yatacaksın, çok soğuk ve ayrıca tenin bumbuz. Üşüyorsun işte, ne diye uzatıyorsun ki?" Liya sustu. Alihan karısının iç çamaşırını da ona giydirdiğinde atlete uzandı. Liya'nın uyurken sütyen takmadığını bildiği için atletini de giydirdi ve en sona kazağı giydirdi. Saçlarındaki havluyu bıraktı. "İstediğin bir şey var mı?"

"Sen eksiksin." dedi Liya mavi gözleriyle. Kocasının elini tutup uzun bir öpücük kondurdu. "Gel..."

Alihan yatağa yatıp üşüyen küçüğünü kollarının arasına alıp alnına iki öpücük kondurdu. "Hadi uyu bir tanem, tüm kötü şeyleri unut. Kollarımdasın, tamam mı? Ben buradayım."

"Seni seviyorum." dedi Liya.

"Ben de seni seviyorum küçüğüm." dedi Alihan ve onu daha sıkı sardı. "Güzel uykular."

"Sana da."

———

Leyla'nın ağzından.....

Bir hafta geçmişti.

Koca bir hafta geçmişti ve Uzay tam bugün hastaneden serbest bırakılıyordu. Daha çok erkendi ve ben Uzay ile yalnız kalmak istediğim için sabahtan gitmiştim oraya. Kaldığı odaya gittiğimde kapının açık olduğunu gördüm. Koşar adımlarla odaya girdiğimde Uzay'ın eşyalarını topladığını gördüm.

Omzunun üzerinden bana döndüğünde beni gördüğüne mutlu değildi.

"Gittin sandım," dedim ve derin bir nefes verdim. "Sana yetişemedim sandım, iyi ki erken gelmişim..."

"Neden ki?" diye sordu Uzay.

"Ne?" diye sordum ben de karşılık olarak.

"Neden gelmek istedin?"

"Çünkü seninle yalnız kalmak istiyorum, Uzay." dedim ve yutkundum. Bana böyle bakmasına alışkın değildim. "Daha ne kadar devam edecek bu böyle?"

"Neyden bahsediyorsun?"

"Beni görmezden gelmen, Uzay!" dedim sinirlerim tepeme çıktığında. Çantasıyla uğraşmaktan dikkati ben de bile değildi. Yanına gidip çantasını elime alıp arkama attım. "Bırak şimdi şu çantayı ve benimle konuş!"

"Konuşacak neyimiz kaldı?" diye sordu bana. Çok bitik görünüyordu. Gözleri kızarıktı ve dudakları kuruydu. Ona yakışmıyordu.

"Senin için deli gibi endişelendim, Tetikçi!" diye tısladım sesim titrerken. "Seni kaybetmekten deli gibi korktum. Bana böyle mi davranıyorsun gerçekten?"

"Nasıl davranmalıyım?"

"Uzay, benim Leyla! Böyle yaparak beni çok üzüyorsun! Buraya sana ne kadar değer verdiğimi söylemeye geldim ve senin yaptığına bak."

"Aramızda bir şey olmuş gibi konuşuyorsun!" diye hırladı Uzay dişlerinin arasından. "Aramızdaki sadece seksti! Hiçbir zaman daha fazlası olmadı Leyla, senin için de öyleydi! Bana kölenmişim gibi davrandığın zamanları ne çabuk unuttun? Ben unutmadım oysaki! Ne değerinden bahsediyorsun?"

Beni...

Beni çok kırıyordu.

Ve ona bu gücü verdiğime inanamıyordum.

"Değer mi?" diye sordu Uzay ve gözlerinin dolduğunu gördüm. "Sen benim duygularıma asla değer vermedin ki... Bana da değer vermedin... Hiçbir zaman iki insan gibi oturup konuşmadık ki, sadece seks yaptık. Seks yaparken bile beni görmezden gelirdin, kendi dünyanda olurdun. Ben böyle hissederken sen neredeydin peki, Leyla? Sen hiç düşündün mü beni?"

"Duygularını fark etmedim, senin için de sadece seks olduğunu düşündüm." derken gözlerim yanıyordu. "Sana değer veriyorum Uzay ama hiçbir zaman seksten ötesi olmayacak, üzgünüm."

"Bundan sonra o bile olmayacak," dediğinde kaşlarımı çattım. "Artık hiç görüşmeyelim, böylesi daha iyi olucak."

"Ciddi misin şu anda?"

Uzay cansız bir gülümseme bahşetti. "Şaka yapar gibi bir halim mi var?"

"Senin U olduğuna inanmaktan başka bir şansım yoktu! Tüm oklar seni gösterdi Uzay, ayrıca ortadan kaybolmuştun ve Ural mükemmel bir derece de senmiş gibi davranıyordu. Tabii ki inanacaktım, başka ne yapabilirdim? Bunun yüzünden mi bitiryorsun her şeyi?"

"Keşke o delikte geberip gitseydim," derken bakışları başka bir yerdeydi ve sesi içine kaçmıştı. "Keşke gerçekten Alihan beni öldürseydi."

"Neden böyle konuşuyorsun?" diye sorduğumda gözyaşlarım akmıştı.

"Daha ne için yaşıyorum ki, Leyla?" diye sorduğunda ağladığını fark ettim. Onun ağlamasını istemiyordum, onu ağlarken görmek bana acı veriyordu. "Savaş bitti, Ural öldü... Kimsem yok? Hiç kimsem yok, yapayalnızım ve mutsuzum."

"Ben varım."

"Artık yoksun." derken göz göze geldik. Ağlıyordu. Çok, çok üzgündü. "Yeni bir hayata başlamalıyız ikimiz de. Alamayacağım şeyleri istemekten yoruldum, sürekli imkansızı zorluyorum."

"Nasıl yeni bir hayat?"

"Yeni hayatımda sadece alkolik bir keş olmak istiyorum. Bardan çıkmayan, sürekli kavga eden, kaçak dövüşçülük yapan, kara yollarla para kazanan, her gece başka kadınlarla eğlenen pis birisi olmak istiyorum. Her gece dişarıda kalıp dişarıda donmak istiyorum belki?"

"Bunlardan hiçbirisini istemiyorsun." dedim. "Beni istediğinin farkındayım. Beni her şeyimle istiyorsun çünkü bana aşıksın, Uzay. Çok pis vuruldun bana. Ve bundan nefret ediyorsun."

"Sana aşık falan değilim!" dedi sesini yükselterek. "Ben senin gibi birisine aşık falan olamam, Leyla!"

"Nasılmışım ki ben?" diye sordum korka korka.

"Bencilsin," dedi Uzay yüzündeki aşağılayıcı ifadeyle. "Hem de fazlasıyla bencilsin ve bu bencilliğin insanlara zarar veriyor. Burnu havadasın, insanlara üstten bakan ve onları kontrol etmeyi seven birisisin. Sadece senin istediğin olsun istiyorsun, insanların hisleri umrunda değil. Sadık da değilsin. Acımasızsın, Leyla."

Başımı eğerek dudaklarımı kemirdim ve ağzıma gelen kanın tadıyla durmadım ve dudaklarımı daha büyük bir hırçınlıkla parçaladım. Gözyaşlarım dur bilmeden akarken Uzay'ın bakışlarını üzerimde hissettim. Beni böylesine kötü birisi sandığını bilmiyordum ve ona kendimi böyle gösterdiğim için pişmandım.

Sahi, ben bu kadar mı iğrençtim?

Bu kadar kötü birisi miydim?

"Senin gibi birisini sevemem ben..." diye fısıldarken sadece kendisini kandırıyordu çünkü beni seviyordu. "Bana iyi gelmiyorsun. Sürekli beni kırıyorsun."

"Özür dilerim." dedim ve kafamı kaldırıp ona baktım. Gözleri dudaklarıma indiğinde kısa bir an korktuğunu gördüm. Anlaşılan dudaklarımı ısıra ısıra kanatmıştım. Ama önemli değildi. "Sana böyle hissettirdiğim için ve bu kadar boktan bir insan olduğum için özür dilerim."

"Bence bu mesafe ikimize de iyi gelecek." dedi Uzay ve yaşlı gözlerini sildi. "Bütün yaşadıklarımızı unut, biz hiçbir zaman anlaşmamışız gibi yaşayalım. Gerçi ne yaşadık ki? Sadece seks yaptık, başka bir bok olmadı aramızda..."

Sustum.

"Her şeye bir son verelim. Yine de teşekkür ederim sana, seninle iyi hissettiğim çok anılarım oldu. Yersiz bir iltifat ama çok iyi seks yapabiliyorsun, benden sonrakiler eminim çok daha şanslı olucaklar. Belki bir gün gerçekten mutlu olabilirsin, Leyla."

"Senden sonrası olmayacak." dedim titreyen sesimle. "Sen olmayan herkesten iğreniyorum, neden tanımadığım adamların tenine dokunmak isteyeyim ki?"

"Ama benim hayatımda senden sonrası olucak." dediğinde dişlerimi sıktım. Ne diyecektim ki? Bir şey demeye hakkım mı vardı? Onun hayatıydı ve o benim hiçbir şeyim değildi, kıskanmaya veya sinirlenmeye bile hakkım yoktu. "Seks hayatımın açılmasına sebep olduğun için de teşekkür ederim."

"Rica etmiyorum." dedim dürüstçe.

"Peki." dedi umursamaz bir tebessümle. "Umarım artık görüşmeyiz, sana itaat etmek istemiyorum. Kalpsiz olmak istiyorum, artık kırılan değil kıran olmak istiyorum. Hayat çok daha kolay böylelikle. Bir bok hissetmeden..."

"Başarılar." dedim kuru kuru.

"Teşekkürler." dedi kuru kuru. Çantasını sırtına taktığında kapıya doğru yürüdü. Kapının önünde durduğumda ölü gözleriyle baktı bana.

"Hayatını mahvederek unutamayacaksın beni, Uzay. Böyle yaparak vazgeçemeyeceksin benden. Aksine, böyle yaparak daha çok aşık olucaksın bana. Yokluğum seni bitirecek. Bunu yapman doğru değil, daha çok üzeceksin kendini."

"Sana aşık değilim, basmıyor mu şu kafan?" dediğinde parmağı ile kafama birkaç kez bastırdı. "Sürekli dikkati kendine çekmeye çalışıyorsun, dünya senin etrafında dönüyor sanıyorsun ama dönmüyor, Leyla! Şu kendinden büyük egon senin sonun olucak, inan bana."

"Yeni hayatında mutlu olursun umarım, Uzay." derken gözlerim dopdoluydu yine. "Benden daha iyi kadınlarla tanışırsın umarım. Ve umarım onlar seni mutlu ederler çünkü sen mutlu olmayı gerçekten çok hak ediyorsun. Umarım istediğin gibi yaşarsın, çok çok umarım..."

"Ho-Hoşçakal." diye kekeledi Uzay ve dolan gözlerini saklamak istercesine kafasını eğdi. Beni nazikçe kenara ittiğinde kapıyı açıp odadan çıktı ve akan gözyaşlarını sinirle silip hastaneden çıktı.

Yatağa oturup elimi ağzıma bastırarak ve Uzay'ın dediklerini sürekli bozuk bir plak gibi kulağımda duydum, sürekli. Bu kadar kötü birisi olduğuma inanamıyordum ve Uzay'ın gitmesini hazmedemiyordum da.

Sevdiğim herkes ellerimden kayıp gidiyordu ve bunun suçlusu da sadece bendim.

———

Alihan Karalı, Uzay Tetikçi'nin Erostica bar'da takıldığını bildiği için birkaç gündür akşamları orada takılıyor ve onu gözetliyordu. Uzay'ın yaptığı tek şey sarhoş olana kadar içip sonradan ortadan kaybolmaktı. On dakika kadar ortada gözükmedikten sonra geliyor ve kadınların ona yılışmasına izin veriyordu.

Liya'nın mesajlarına baktığında sıkıntılı bir nefes verdi.

Sarı güzelliğim💛

Ali?

Neden evde değilsin?

Ne yapıyorsun?

Eve gelince konuşalım mı?

Bir saate kadar geleceğim tamam mı?

Meraklanma ama Erostica'dayım

Geldiğimde konuşalım

Sensiz uyumak istemiyorum

Acele et olur mu?

Seni seviyorum

Ben de seni seviyorum💛

Uzay'ın tekrardan kalkıp gittiğini gördüğünde bu sefer onu takibe almayı düşündü. Hızlı adımlarla çıkışa doğru adımlarken Uzay daha da hızlanıyordu. Alihan dişarı çıktığında etrafına bakındı fakat sonra beklemediği bir şey oldu.

Arkadan birisi boynuna çakı dayamıştı. Uzay elini Alihan'ın saçlarına sardığında kafasını arkaya yatırarak çakıyı daha da bastırdı boynuna. "Karalı? Beni niye takip ediyorsun?"

Alihan ellerini yukarıya kaldırdığında yutkundu. "Sakin ol Uzay, indir o çakıyı."

Uzay Alihan'ı dinleyerek tehlikeli aleti indirdi fakat bu sefer onu döndürerek duvara itti. Alihan'ın boynuna yapışırken Alihan dişlerini sıkmaya başladı. "Niye takip ediyorsun diye sordum!"

"Sadece seni ve nasıl yaşadığını kontrol etmek istedim, kötü bir niyetim yok." dedi Alihan ve Uzay'ın öfkeli haline bakarken şok oldu. Uzay ona daha önce hiç böyle bakmamıştı ve gözleri oldukça kızarıktı. Çok değişik halleri vardı ve bu halleri ona eski Alihan'ı hatırlatıyordu.

Yirmi bir yaşındaki Alihan'ı, esrarkeş olan ve barlardan çıkmayan bir tür jigoloyu hatırlatıyordu.

"Ot çekiyorsun, değil mi?" diye sordu Alihan ve Uzay'ın kızarık gözlerine bakarken arkaya kaydıklarını gördü. Uzay gülmeye başladığında Alihan durumun ciddiyetini yeni fark ediyor gibiydi. "Siktir, Tetikçi... Sen bu hallere düşecek bir adam mıydın?"

"Beni öldürmeliydin, Alihan." diye mırıldanan Uzay'ın sesi içine kaçmıştı tekrardan. Dolan gözlerini Alihan bile gördü ve anlamadığı bir şekilde duygulandı. "Her gün keşke ölseydim demekten yoruldum... Bu yaşadığım hayat ne ki? Hayatın eğlencesi nerede, Karalı? Her şey bitti ama ben neden hala mutlu değilim?"

"İstediğini alsan bile mutlu olamayacaksın çünkü hayat bu, Tetikçi." dedi Alihan ruhsuzca. "Bir insan her zaman daha fazlasına muhtaçtır."

"Ben Leyla'ya aşık oldum..." diye mırıldandığında Alihan yutkunarak onu dinledi. Uzay sırtını duvara yasladığında gözlerinin akmasına izin verdi. "Asla birlikte olamayacağım bir kadına aşık oldum. Beni kullanan bir kadına aşık oldum..."

Alihan susmaya karar verdi.

"Ona aşık olacağımı hiç düşünmedim Karalı, biliyor musun?" diye konuştu Uzay yüzündeki acılı tebessümle. "Leyla, o burnu havadaki küstah kadına aşık olacağımı hiç düşünmemiştim. İmkansızı zorluyorum çünkü o asla beni sevmeyecek."

Alihan hala susuyordu.

"Ölmek istiyorum, Alihan." diye mırıldandı Uzay çatallı çıkan sesiyle. "Sessizce gitmek istiyorum. Kimse fark etmez zaten..."

"Leyla fark eder," dedi Alihan emincesine. "Senin için çok endişelendi ve üstelik sen uyanana kadar hiç ayrılmadı yanından, çok ağladı..."

Uzay gülümsedi. "Ona hayranım, her ne kadar beni kırsa da ona hayranım..."

"Aşk tam olarak bu, Tetikçi." dedi Alihan sırtını duvara yaslarken. "Bir yandan nefret edersin ama diğer yandan ölümüne seversin. Kendinle savaşırsın en çok, en çok kendini yok edersin. Gerçi ne anlatıyorum ki, bu duyguyu bir keresinde tatmıştın."

"Hayır, asla alamayacağın bir kişiye aşık olmanın nasıl bir duygu olduğunu bilmiyordum. İlayda'da öyle değildi, birbirimizden hoşlanmıştık ve ikimizin de gönlü vardı. Leyla'da öyle değil... O çok kaba birisi, çok soğuk ve acımasız bana karşı. Onun için sadece yatakta değerim var, onun dışında ben bir hiçim onun için."

"Leyla öyle birisi değil," dedi Ali bastıra bastıra. "Onun kalbi çok yumuşak, çok samimi ve deli dolu bir kadın. Yıllardır tanıyorum ben o cadıyı, büyüdüğünü söyleyemem. Emre'yi kaybettiğimizden beri içindeki çocuğu öldürmüş gibi. Anlamalısın Uzay, Emre'nin ölümünde senin de bir parmağın var. Seninle yatması bile büyük bir adım, çok büyük bir adım onun için."

"Onu çok seviyor olmalısın..."

"Hiç olmayan bir kız kardeşim gibi..." diye mırıldandı Alihan yüzündeki saçma gülümsemeyle. "Tabii ki çok seviyorum onu. Kardeşimin emaneti o bana."

"Sevilmeyecek gibi değil, kötü birisi değil ama çok soğuk birisi. Bilmiyorum, onunla çok eğlenebiliyor insan ama bazen çok kırıcı."

"Sana değer veriyor ve tam bu yüzden böyle davranıyor çünkü bu gerçek ona ağır geliyor." dedi Alihan. Uzay'a yaklaştığında Uzay kızarmış gözlerini Alihan'a dikti. "Bir an önce şu kılıktan çık, Uzay. Hiç yakışmamış sana. Sen kara yollarla para kazanabilecek tehlikeli bir esrarkeş olacak değilsin. Kendine çeki düzen ver, hayatın çok daha iyi olabilir. Unutma, Leyla senden gitmedi. Sen ondan gittin. Tamam mı?"

"Kaybol, Karalı." dedi Uzay sertçe. "Senin gibi ucuz olan tavsiyelerini kendine sakla. Onlara ihtiyacım yok."

"Bu pisliğe bulaştığın için pişman olucaksın, Uzay." dedi Alihan. Başka bir şey demeyerek kapıya uzanıp kendisine çekti ve tam çıkıp gidiyordu ki kapının önündeki beden irkilmesine sebep oldu.

Tutku.

Ezher'in sevdiği kadın Tutku, Alihan'ın karşısında duruyordu. İkisi de birbirine şaşkınlıkla bakarken Uzay boş boş onları seyrediyordu.

Alihan ve Tutku,

İkisi de birbirinden kaçarak yaşamışlardı.

Ve artık yüzleşme zamanıydı.










• Bölüm Sonu •

Hello! Nasılsınız? Umarım çok bekletmemişimdir, bu sefer daha uzun bir bölümle geleyim dedim! :)

Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarda belirtebilirsiniz!! 😉

Sizce Uzay böyle mi devam etmeli?

Leyla Uzay'ı sever mi?

Liya'nın durumu nasıl olucak?

Alihan ve Liya'nın arası biraz soğuk, sizce neler olucak?

Tutku ve Alihan'ın karşılaşması neler getirecek?

Görüşlerinizi yazabilirsin, okumaktan zevk alırım :) Sizi seviyorum, bir sonraki bölüme görüşmek üzere!! 🫶🏻

Continue Reading

You'll Also Like

565K 39.1K 36
"Bağırmasana be kadın kulağımın zarını patlattın!" Deyince kan beynime sıçradı! Sinirle gözlerimi açtım ve beni tutan kollara baktım "Sen de önüne ba...
1.5K 588 17
Bir kadın en fazla ne olabilir ki ? Diğer kadınlardan nasıl farklı olabilir ? Ne yapabilir ya da nelere karşı çıkabilir ? Ve bu kadın, inançları ve...
12.8K 785 20
Savcı Sevim İpek Karalar & Yüzbaşı Kadir Ateş Akarsu
5.5K 159 6
Bir şiirdeki en akılda kalıcı dizedir berceste. Uzun bir hikayenin en değerlisi, en önemlisi... Bu hikayede de IlCey'in hikayesinin değerli anlarını...