SREİN | Texting ލ

By __sonsuzsiyah__

84.6K 8.3K 7.9K

İfrin'in devamıdır, 1. Kitap ile bağlantılıdır. ____________ Uyan. "Bu sadece kötü bir rüya." Uyan. "Bu ger... More

-Giriş-
‹|1|›
‹|2|›
‹|3|›
‹|4|›
‹|5|›
‹|6|›
‹|7|›
‹|8|›
‹|9|›
‹|10|›
‹|11|›
‹|12|›
‹|13|›
‹|14|›
‹|15|›
‹|16|›
‹|17|›
‹|18|›
‹|19|›
‹|20|›
‹|21|›
‹|22|›
‹|23|›
‹|24|›
‹|25|›
‹|26|›
‹|27|›
‹|28|›
‹|29|›
‹|30|›
‹|31|›
‹|32|›
‹|33|›
‹|34|›
‹|35|›
‹|36|›
‹|37|›
‹|38|›
‹|39|›
‹|40|›
‹|41|›
‹|42|›
‹|43|›
‹|44|›
‹|45|›
‹|46|›
‹|47|›
‹|48|›
‹|49|›
‹|50|›
‹|51|›
‹|52|›
‹|53|›
‹|54|›
‹|55|›
‹|56|›
‹|58|›
‹|59|›

‹|57|›

435 51 30
By __sonsuzsiyah__

SREİN
~elli yedinci bölüm~

Korku güçlü bir duyguydu. İnsanı geri çekilmeye iterdi çoğu zaman. Ancak nadir zamanlarda korku insanın asla yapmaya cesaret edemeyeceği şeyleri yapmasına neden olurdu.

Tıpkı şimdi olduğu gibi.

Bu izbe yere gelmesi tüm korkusuna rağmen ilerlemesinin nedeni şüphesiz  korkusuydu.

Yüksek tavandan sarkan büyük avizeler gözüne çarpan ilk detay oldu. Duvarları kaplayan raflarda ne olduğunu anlayamadığı birkaç cisim var olsa da genel olarak bomboştu. Rafların üzerindeki büyük kırık camlardan esen rüzgar rafların bazılarının üzerindeki örtülerin yavaşça saklanmasına neden oluyordu. Yerde tozla kaplanmış örtülere basmadan yıpranmış ahşap zeminin üzerinde ilerledi. Sessiz adımları büyük odanın sonundaki kapının ardından sızan cılız ışıkla durdu.

Karanlıkta daha fazla ileriye gitmek için telefonun fenerini kullandı. Bir zamanlar yaşayan yapı yıllar boyu bir başına bırakıldığı için çoktan canlılığını yitirmişti. Toz kokusu rutubet kokusuna karışıyor ilerledikçe Hilal'i daha çok boğuyordu. Bulunduğu giriş salonu fazlasıyla büyüktü. Arka tarafa doğru sırayla dizilmiş iki kanatlı büyük kapılar gözüne çarptı. Ses çıkarmadan ilerliyordu nedensizce. Kapıların çoğu ardına kadar açıktı. Tek tek tüm odalara bakmaya başladı. Kapalı olan kapılardan birine geldiğinde elini uzatıp kapının yıpranmış yüzeyine dokundu ve hafifçe itti. Kapı ağırca açılırken bir şekilde içeride bir şey bulacağını hissediyordu ve tüm benliği buradan koşarak kaçması için ona baskı yapıyordu.

Geri adım atmadı, girdiği bu oda da boştu. Odanın kapısında içeriye bakarken yabancının neden onu buraya sürüklediğini düşünüyordu. Bu esnada duyduğu cılız bir ses nefesinin kesilmesine neden olacak kadar büyük bir korkuyla odaya girmesine neden oldu. Ses yakından gelmişti, kapalı olan diğer kapının ardından. Burada yalnız olmadığı açıktı, peki o kapının ardında kimi bulacaktı.

Yabancının sözünden çıktığı için kendini güvende hissetmiyordu, tüm korkusunu besleyen paranoyasıydı aslında. Kaçamazdı... Kendini sakinleştirmeye çalıştı. 

Sonuçta o, bu hikayenin kurbanı değildi.

Bulunduğu odadan çıkıp sesin geldiği odanın kapısına yine sessizce ilerledi. Kapı kapalı olmasa da bulunduğu aralık içeriyi görmesine engel oluyordu. Kapıyı biraz daha aralayıp içeriye baktı. Bulunduğu oda büyük olmasa da odaya dağılmış masalara rağmen geniş başka bir odaydı burası.  Tozlu masalar ve kirli beyaz örtüler her yerdeydi. Oda bu haliyle bir dersliği andırıyordu.

Ama tüm bunlara fazla kafa yormadı çünkü bu izbe yere gelmesinin nedeni karşısında duruyordu. Gördüğü manzara karşısında donup kalmıştı. Kapıyı iten elini geri çekmemek için direndi. Ancak içeride bulunan iki kişi karşısında hissettiği tedirginlikle bunu başarmak hiç kolay değildi.

"Sonunda geldi." dedi yaşlı adam ruhsuz bakışlarını onları gizlice izleyen Hilal'e dikerek. Gözleri bir ölünün gözleri kadar boş bakıyordu. O bedenin içinde bir ruh olduğundan şüphe etmişti. Gözlerin odağında kim olsa aynı hissederdi muhtemelen. Adamın mimiksiz ifadesi sabırsız sözlerini yansıtmaktan çok uzaktı.

Hilal fark edildiği an kapıyı tamamen açtı ve içeriye doğru birkaç adım attı bu esnada yaşlı adamın sözleri üzerine Poyraz'ın dikkati de odaya giren Hilal'e kaydı.

"Hilal," dedi güçsüz bir sesle. "Hayır hayır... " Burada olması Poyraz'ı panikletmişti. Masalardan birine yasladığı bedenini kaldırıp kızın yanına geldi.  Ellerini kızın soğuktan buz gibi olan kollarını tutarak tedirginlikle konuştu. "İyi misin?
Beni buraya çağırmanı o mu istedi?"

Poyraz'ın sorusu üzerine Hilal gözlerini nihayet yaşlı adamdan çekmişti. "Ben mi?" diye mırıldandı. Ardından evde yaşadıkları aklına geldiğinde yabancının telefonunu tek bir neden için almadığını anladı.

Hilal her şeyden habersiz gibiydi. Yaşlı adamı burada gördüğüne en az Poyraz kadar şaşırmış görünüyordu. Poyraz onu buraya Hilal'in çağırdığını düşününce durumun garipliği onu iyice rahatsız etti. "Hilal..." Poyraz sakin kalmaya çalışarak dağılmış haldeki kıza tekrar seslendi. " Bu adamı tanıdın değil mi?" Yaşlı adamla kızın arasında durmaya özen gösteriyordu. Bir kalkan gibi, kendini kullanıyordu.

Hilal yaşlı adama baktı ve başını salladı. Onu nasıl tanımazdı. Günlerce onun resimlerine bakmıştı. Günlerce onun bu hikayenin neresinde olduğunu sorgulamıştı. Sonra da yok saymıştı. Taa ki şimdi Oğuz Asil'i karşısında görene dek...

Poyraz devam etti. "Sana saldırıya uğradığımı yazdıktan sonra bana buranın konumunu attın. Öncesinde Kaan aradı ve Rıza Öncünün Oğuz'u ihbar ettiğini söyledi. Bizi öldüreceğini söyleyince başına bir şey geldi sandım. Dakikalar önce geldiğimden beri seni arıyorum."

Hilal geriye doğru adımladı. "Bizi mi öldürecek?"

Ancak Poyraz cevap vermeden Oğuz konuştu. "Daha fazla beklemeye gerek yok." dedi vaktin geldiğini düşünerek. Az sonra yapacakları için en ufak bir tereddüt hissetmiyordu.

Poyraz Hilal'i arkasına çekerek yaşlı adama döndü, "Böyle olması gerekmiyor, polis birazdan burada olacak. Öldürürsen... Sıyrılamazsın. Bana bir kişinin öleceğini söyledin, Hilal'i bırak gitsin." dedi tereddütsüzce. Kaan'a zaten haber vermişti, bir an önce gelmelerini umuyordu.

Hilal o anda  yaşlı adamın elindeki silahı gördü. Dehşete kapılmıştı. Her şeyin bittiğini düşündü. Yolun sonuna gelmişti. Yaptığı tek hatanın sonucu böylesine ölümcüldü.

Oğuz keyifle güldü. İkilinin onun önünde yaşadığı tüm korkuya verdiği bir tepki değildi bu ancak karşısındaki iki genç öyle sanmıştı. Güldüğünde yaşına göre daha yaşlı duran suratı daha da çirkinleşti. Tepkilerinin tuhaflığı Hilal'i fazlasıyla ürkütüyordu. Oğuz kendinde değilmiş gibiydi. Gözlerindeki boş bakışa eşlik eden uyumsuz mimikler anlamsızdı.
" Biliyorum." diye mırıldandı güçsüz sesiyle. "Bol şans."

Hilal adamın şans dileyerek onlarla dalga geçtiğini sandı. Elini Poyraz'ın eline kenetleyip, kapıya koşma şanslarını tarttığı sırada Oğuz'un silahı kendi başına dayadığını gördüğünde tüm telaşı yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Poyraz da ondan farklı değildi.

Oğuz ikiliye boş gözlerle bakmaya devam ederken tek bir tereddüt emaresi göstermeden tetiğe bastı. Ayakta duran bedeni yere yıkılırken çıkan tok sesle Hilal'in çığlığı birbirine karıştı.

Tehlikeli bir oyundu bu, ölümün araç olarak kullanıldığı ve kazananın büyük kayıplar yaşadığı. Birileri ölecekti ama bunun bilincinde olması, karşılaştığı ilk cesede soğukkanlı bir şekilde tepki vermesine yetmemişti.

Önemsememesi gerekirdi, hissetmek onun için bile şaşırtıcıydı... Tüm olanlardan sonra önündeki sorunlardan birinin temizlediğini görmek onu rahatlatmalıydı belki de.

Ama yaşadığı ve hissettikleri her şeyin tam tersiydi ve bu büyük bir sorundu.

Sorunun kendisi Hilal'di esasında. Yabancıyı doğru tercih yaptığına inandıracak kadar iyi bir oyuncuydu. İstediği sevginin kırıntısına sahip olsa her şeyden vazgeçecek kadar ileriye gidebileceğini kim tahmin edebilirdi ki?

Yabancının yetersiz kaldığı nokta tam olarak buydu. Hilal'i anladığını sanıyordu.

Diğer taraftan Hilal'in bilmediği pek çok şey vardı. Yabancıyı koruduğunu düşündüğü Oğuz kendini gözlerinin önünde vurarak öldürmüştü. Yabancının istediğini yapmadığı için bedel ödeyeceğini sanıyordu fakat bu yaşananlar ödülden farksızdı.

Poyraz yakındaki tozlu sandalyeye bıraktı kendini karşısındaki kanlı manzaraya bakarken konuştu. "Bebek... Eline nasıl geçti?" diye sordu durgun bir edayla. Tüm bu yaşananlar karşısında artık sorularına yanıt almalıydı.

Hilal yaşadığı şoktan hala tam kurtulamamıştı. Bakışlarını zorlukla cesetten ayırdı Poyraz' dönerken. Poyraz ona bu güne kadar bakmadığını bir güvensizlikle bakarken içinde bir yerde pişmanlık duygusu benliğini rahatsız etti.

Yalan söylemeliydi. O an kendini düşünmekten ziyade önceliği Poyraz'ı güvenli uzaklığa geri itmekti.

"Kapıda buldum."

Poyraz sorularına devam etti. "Beni buraya çağırmanı kim istedi? "

"Ben aslında..." Normalde kolayca söyleyeceği yalanlar boğazına dizilirken bir türlü gerçekçi bir üslup takınamıyordu. Nitekim Poyraz, bunu kolayca fark etti.

"Bana yalan mı söylüyorsun?" diye sordu bu sefer de. Ardından derin bir nefes aldı. "Görüyorum Hilal. Gördüklerim aklımı kötü ihtimallerle dolduruyor. Bana bu güne kadar yalan söylediysen de önemli değil. Şu an her şeyi görmezden geleceğim. Yeter ki şimdi doğruyu anlat..."

Bu güne kadar yalanlarla kendinden uzaklaştıramadığı adamın suskunluğu yüzünden ondan gideceğini o an fark etti Hilal. Konuşmak her şeyi anlatmak istedi ama susmak için de iyi nedenleri vardı. Poyraz olayın iç yüzünde oynanan kanlı oyundan bihaberdi.

Konuşmanın ortasında Hilal'in ardındaki kapı gürültüyle açıldı." Yalan söylediği doğru. " dedi Kaan içeriye girerken. Oğuz Asil'in soğumakta olan cesedine yaklaştı ve nabzına bakıp öldüğüne emin oldu.

Ne Hilal ne de Poyraz aralarındaki konuşmanın etkisiyle Kaan'ın Oğuz'u ölü bulduğuna şaşırmadığına dikkat etmedi. İşin gerçeği Kaan, Hilal odalara bakmaya başladığı anda zaten oraya gelmişti. Cesedin başından kalkıp ikiliye döndü. "İyi misiniz?"

Poyraz, "İyiyiz," diye yanıtlarken Hilal sesini çıkarmadı.  Gözleri Kaan'ın üzerinde az önceki sözlerinin devamını bekliyordu. Kaan başını yere eğmiş arkadaşına kısa bir bakış atıp üzerine kenetlenmiş gözlere baktı. Hilal Kaan'ın yüzündeki öfkeyi sadece o an bariz bir şekilde görebildi ama bu yalnızca birkaç saniye sürdü.

" Bir süredir Oğuz'un tehtidi altındaydı muhtemelen." diye devam etti Kaan. "Neyseki her şey bitti."

Hilal konuşacak gücü ancak bulabilmişti, "Bitti mi?" diye sormadan edemedi. Kulaklarına dolan bu kelime absürt bir şaka gibiydi.

"Her şeyin ardındaki kişi öldü, tabii ki her şey bitti."

Her şeyin başındaki kişi... Hilal konuştuğu kişinin Oğuz olma ihtimalini düşünürken Poyraz, "Kendini vurdu..." diye mırıldandı. Hala yaşananların üzerinde bıraktığı etkiden kurtulmamıştı. "Cinayetlerin sebebi ne biliyor musunuz?" diye sordu arkadaşına. Bu esnada odaya binaya gittikçe yaklaşan polislerin araçlarından yayılan siren sesleri gelmeye başladı. Çok geçmeden birkaç tanesi odaya girip Oğuz'un cesedine yöneldi.

"Sana onun bu cinayetlerle temizlik yaptığını söylemiştim. Tan ailesi ilk değildi ama kaç aile ellerinde can verdi henüz belli değil. Adamlarından birkaçı gözaltına alındı. Yakında anlaşılır."

Hilal "Neden tek başına geldi? Buraya gelip bizim karşımızda niye kendini vurdu? Tüm bu olanlar fazlasıyla garip." dedi düşüncelerini açık ederek.

"Bakış açısı.." dedi Kaan geçiştirmek ister gibi. "Oğuz gibi güçlü birini yakalamak pek kolay değil ve o da bunun farkında olarak kendini göstermekte bir sakınca görmemiş olmalı. İstediği gibi at koşturmaya devam edeceğini sandı ama yapılan ihbarın ardından adamlarından biri gelip her şeyi anlattı. Öğrendiğimize göre asıl amacı sizi kaçmak için kullanmaktı, kaçış yolunu öğrenip önlem aldığımız an köşeye sıkıştı.  Biz adım adım ona yaklaşırken siz artık işine yaramayacaktınız."

" Sağol Kaan, " dedi Poyraz," Desteğin olmasa belki de çoktan ölmüştük. "

" Neyseki bana haber verdin, "dedi Kaan ciddiyetle. Çünkü Poyraz direkt polise gitseydi burada bulacağı Oğuz yerine Poyraz'ın cesedi olacaktı. Tabii o an bunu açıkça söyleyemedi. Her şey olması gerektiği şekilde ilerlemişti." Geç oldu sizi evlerinize bırakalım yarın ifade verirsiniz."

Poyraz ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Çıkmadan önce, Hilal'e kaçamak bir bakış atsa da öylece yanından geçip dışarıya çıktı. Hilal onun bu hareketi karşısında içinde oluşan buruklukla geride kalmıştı.

Kaan, Hilal ile birlikte geniş giriş salonuna çıkarken Poyraz'ın uzaklaşmasını fırsat bilip sakladığı nefretini ifadesine yansıttı. "Onu daha fazla kandırma. "

Söz konusu başkaları olduğunda maskesini suratına geçirmek pek de zor değildi. Ancak Kaan onun takındığı masumiyet maskesinin sahte olduğunu çoktan anlamıştı. Hilal onun bir şeyler öğrendiğini odada yüzüne baktığı an anlasa da öğrendiklerinin ne boyutta olduğunu kestiremiyordu. Yine de sırrını saklamaya gönüllü olduğundan sesini çıkarmadı.

Korunun önündeki araçlara ulaştıklarında  Hilal polis eşliğinde eve dönmek istemedi. "Abim evden çıktığımı anladığında çıldırmıştır. Polisle gidersem ortalık karışır, ben kendim dönerim."

Kaan, etraftaki kargaşaya bakarken
"Kendi aracımla gelmiştim, ben bırakırım seni. " dedi.

Hilal isteksiz olsa da karşı çıkmadı," Tamam, "demekle yetindi. Kaan aracına giderken peşinden gideceği sırada Poyraz önüne geçip ona sıkıca sarıldı. İlk anda şaşırsa da Poyraz'ın sarılışına karşılık vermesi uzun sürmedi. Bir süre öyle kalırlarken Poyraz sadece Hilal'in duyacağı şekilde konuştu." Umarım iyi bir nedenin vardır."

Hilal Poyraz'ın görmeyeceğini bildiğinden, hafifçe gülümsedi. "Yalanların iyi bir nedeni olmaz Poyraz."

"Kendimi kandırmak benim seçimim. Kaan'a evinize geldiğimde seni gördüğüm halden bahsetmeyeceğim ya da aklımda dolanan şüphelerden. Senden uzak duracağım çünkü senin bana gelip gelmeyeceğini görmek sana verdiğim son şans olacak Hilal. Kendine iyi bak."

Poyraz o anda kendini geri çekip hızla kendi aracına ilerledi. Arabaya bindiğinde bebeğin bıraktığı yerde olmadığını fark etmesi uzun sürmemişti.

<><><><><>

Oğuz Asil bir kurban mı?  Ölmeden önce Hilal'e ne için şans diledi?

Sizce yabancı başından beri Oğuz muydu?

Her şey bitti mi?  Oğuz tüm sırrının ortaya çıkacağını anladığı için mi kendini vurdu?

<><><><><><><>

|9|10|27|10|

SONSUZSİYAH

Continue Reading

You'll Also Like

1.6M 95.4K 37
O gün sadece dikkatimi çeken o oyuncağı almak istemiştim. Başıma bunların gelebileceğini kim bilebilirdi ki? [KİTABIMIN BENZERİNİN YAPILMASINI ASLA İ...
44.2K 817 17
Genç kız mafya kocasından her gün. Şiddet görerek güne uyanıyordu mafya kocası hiç mi bıkmıyordu ona vurunca hiç mi vicdanı sızlamıyordu hiç mii ha...
18.6K 350 137
Anonim olarak yazılmış, açıklanması zor, paranormal hikayeler. 'Onlar' yaşanmış gerçek cin hikayeleri kitabımla alakası yoktur. Başınızdan geçen 'Ci...
616K 21.2K 37
Bir cinin insana aşık olmasıyla başlayan korkunç olaylar gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilerek yazılmıştır.