Mahkumiyet (+18)

By siredtohopeless

4.3M 97.3K 59.8K

❗️Kitap ağır cinsellik ve vahşet içerir❗️ ... "Söz verebilir misin, Liya?" "Sana söz veriyorum, seni sevmekte... More

1. Bölüm : TUTSAK
2. Bölüm : KURTARICI
3. Bölüm : KAÇIŞ
4. Bölüm : MEKAN
5. Bölüm : KIRIK
6. Bölüm : BANA AİTSİN
7. Bölüm : KORKU
8. Bölüm : KARIŞIKLIK
9. Bölüm : SİYAH ŞEHVET
10. Bölüm : TEHDİT
11. Bölüm : DURDURULMAZ
12. Bölüm : YANLIŞ
13. Bölüm : HİSLER
14. Bölüm : ADALET
15. Bölüm : İTİRAF
16. Bölüm : GEÇMİŞTE KALAN
17. Bölüm : KISKANÇLIK
18. Bölüm : KATİL
19. Bölüm : HATA
20. Bölüm : ÇARESİZ
21. Bölüm : KAYIP
22. Bölüm : KÖRDÜĞÜM
23. Bölüm : ONSUZ
24. Bölüm : YENİDEN
25. Bölüm : YARALAR
26. Bölüm : TAKAS
27. Bölüm : ÖZÜR
28. Bölüm : ALEV
29. Bölüm : BEKLENİLMEYEN
30. Bölüm : İHANET
31. Bölüm : DELİK
32. Bölüm : ÇÖKÜŞ
33. Bölüm : ACI
34. Bölüm : GEÇ
35. Bölüm : ZAMANIN SORUSU
36. Bölüm : ÖZGÜRLÜK
37. Bölüm : EKSİK
38. Bölüm : TESLİM
39. Bölüm : KÜVET
40. Bölüm : DEĞİŞİM
41. Bölüm : İKİ BEDEN BİR RUH
42. Bölüm : LANET
43. Bölüm : MAZİNİN BIRAKTIĞI YARA İZİ
44. Bölüm : ALKAN
45. Bölüm : YENİ
46. Bölüm : OYUN
47. Bölüm : ÇOCUK
48. Bölüm : BİTİK
49. Bölüm : RÜVEYDA
50. Bölüm : YÜK
51. Bölüm : KÜÇÜK
52. Bölüm : ANLAYIŞ
53. Bölüm : MASKELİ BALO
54. Bölüm : ÖLÜM TANRISI
55. Bölüm : KİR
56. Bölüm : ŞİKAYET
57. Bölüm : HİSSETMEK
58. Bölüm : BURUK SEVİNÇLER
59. Bölüm : DİŞİ ASLAN
60. Bölüm : GÜCÜN DÖNÜŞÜ
61. Bölüm : SEVDALI RUHLARIN TENLERLE DANSI
62. Bölüm : KARŞI KARŞIYA
63. Bölüm : UNUTULAN GERÇEK
64. Bölüm : DUYGULAR
65. Bölüm : KOYU FANTAZİLER
66. Bölüm : CİVAN
67. Bölüm : İTALYA
68. Bölüm : ANNE
69. Bölüm : DEĞER
70. Bölüm : KARDEŞ
71. Bölüm : EV
29. OCAK 1994
72. Bölüm : YENİ HİSLER
73. Bölüm : SANAT ESERİ
74. Bölüm : YAKIŞ
75. Bölüm : BİLİNMEMEZLİK
76. Bölüm : DÖNÜM NOKTASI
77. Bölüm : DÜŞMAN
78. Bölüm : TEHLİKE
79. Bölüm : KÖTÜ İNSANLAR
80. Bölüm : UZAK
81. Bölüm : ZARAR
82. Bölüm : İKİ YÜZLÜ
21. TEMMUZ 1999
83. Bölüm : SARSILMA
84. Bölüm : YAKLAŞAN SON
86. Bölüm : YAŞAM
87. Bölüm : ODAK
88. Bölüm : DÜZEN
89. Bölüm : İMKANSIZ
90. Bölüm : GELİŞME
91. Bölüm : KAYBOLAN BENLIK
92. Bölüm : BARIŞ
93. Bölüm : UMUT
94. Bölüm : HAZIRLIK
95. Bölüm : YARDIM
96. Bölüm : MİNİK
97. Bölüm : DENİZ
98. Bölüm : İHBAR
99. Bölüm : 16. EKİM
100. Bölüm : FINAL
Yeni Kurgu: SESSİZ

85. Bölüm : KAZANIŞ VE MAĞLUBIYET

15.4K 482 313
By siredtohopeless

Merhaba güzellerim, uzun zaman sonra yorumlarda buluşalım mı? ❤️

Kazanış ve Mağlubiyet

Bu sessiz, kara bulutlarla çevrilmiş olan günün ortasındaydık ve gözlerimizin önünde akıp giden doğayı izlerken aslında hem çok dalgın hem de çok uyanıktım. Arabayı kullanan bendim, Alihan ise yanımdaki koltukta oturuyordu ve kollarını birbirine sarmıştı. Kafasını camdan tarafa çevirmişti ve gözleri akıp giden yolu izliyordu.

Radyoda, Velet'in 'Aşk sadece anlayana' şarkısı çalıyordu.

1 saat önce

"Rafet!" diye seslendi Alihan, biz birlikte merdivenlerden inerken. Yılmaz'ı tuttuğumuz aynı deponun diğer tarafının bodrumundaydık ve gördüğüm görüntüyle gözlerim büyüdü.

Görüntülü aramada görünen kızdı bu. Yılmaz'ın kızıydı. Ya da ben öyle sanıyordum, bilmiyordum.

Tek fark vardı ki, kızın başı kanıyordu ve ağlıyordu.

"Buyur abi?" dedi Rafet çekingen bir şekilde. Alihan karşısına dikildiğinde kısa bir an kıza baktı ve yumruklarını sıkarak gözlerini Rafet'in mavi gözlerine dikti.

"Aferin," dedi ve elini adamın omzuna koydu. "İyi iş çıkarmışsın."

Kaşlarım çatılırken hiç beklemediğim bir şey oldu.

Alihan, cebindeki susturucu taktığı silahı adamın başına yaslayarak tetiği çekti. Adamın cesedi ayaklarının ucuna serilirken ben şoktaydım fakat Alihan fazlasıyla rahattı.

"Kızı sadece korkut demiştim." dedi kendi kendine. Kıza döndüğünde kızın gözleri gidiyordu. Alihan, yanda duran temiz peçeteyi kızın başına bastırdı ve kafasını sabit tuttu. "Hey, uyanık kal."

"Plan işe yaradı mı?" diye sordu kız ve ben bir şoka daha uğradım. Alihan kızın elini kolunu çözdüğünde beklemediğim anda ona sarıldı. Ne oluyordu ya?

"Yaradı, U'nun nerede olduğunu çok iyi biliyorum fakat plansız gidecek kadar salak bir adam da değilim." dedi. "Biraz bekleyebilir, hemen gitmeyeceğim."

"Yılmaz, Ecem olduğuma inandı mı?"

"Evet."

Kız alayla gülmeye başladığında Alihan'da gülümsüyordu. Sonra bana döndü. Şaşkın olduğumu gördüğünde elini uzattı. Uzattığı eline baktığımda elini çekingence tuttum ve kıza baktım.

"Bu Yılmaz'ın kızı değil bebeğim," dedi bana. "Bu, uzun zamandır tanıdığım zeki bir çalışanım. Kaan ile sıkı bir şekilde birlikte çalışıyor. Tesadüfe bak ki, Yılmaz'ın kızına çok benziyor."

"Memnun oldum." dedim gülümsememle. "Canın çok acıyor mu?"

"Hayır, alışkınım." dedi samimi bir gülümsemeyle. "İsmini çok duydum, Liya. Gerçekte çok daha güzelmişsin."

"Teşekkür ederim, sen daha güzelsin ama!" dedim minnetle.

"Yasemin, benimle gelmeni istiyorum." dedi Alihan. "Kaan da orada olucak fakat içeri girmeyeceksiniz."

"Ne?" diye sordu. "Nasıl yani?"

Sonra Alihan planını anlatmaya başladı. Fakat ben bu planı hiç beğenmemiştim. Kafamın içinde kendi planlarım dönüp duruyordu ama onları icraata döker miydim, bilmiyordum...

Şimdi

"Kaan'ın evi burada mı?" diye sorduğumda Alihan başını salladı. Arabayı durdurdum ve tedirgince tırnaklarımı ısırmaya başladım. Kaan'ı görmekten biraz korkuyordum. Ona işkence ettiğimden beri hiç görüşmemiştik ve açıkçası benden korktuğunu düşünüyordum.

Arabanın kapısı açıldığında arka tarafa bindiğini anladım. Alihan alnını okşamayı bırakıp arkaya baktı. Kaan üzerine giydiği siyah kamuflaj üstüyle Yasemin'in yanına oturdu. Yasemin'in elinde büyük bir tablet vardı ve o tablet, Alihan'ın göğüsüne yerleştirdiğimiz küçük kameraya bağlıydı fakat henüz açık değildi.

Hepimiz siyah kamuflaj bir üst giymiştik ve yeleklerimizde üstümüzdeydi çünkü korkarım ki, hepimiz bir zamandan sonra içeri girecektik fakat şovu Alihan başlatacaktı.

Hakkıydı.

"Her şey tamam mı?" diye sordu Alihan.

"Yes." dedi Kaan.

"Şimdiden uyarıyorum, Kaan. Orada herhangi bir kahramanlık yapmanı istemiyorum. İnan bana orada bir kardeşimi daha kaybetmek istemiyorum. İşler istemediğimiz gibi gitmese de bir bok olmayacak, ölen yine de U olucak. Tamam mıyız?"

"Neden uyarı yapmaya gerek duydun abi?" diye sordu Kaan masum masum.

"Küçükleri uyarmak gerekir, Kaan." dedi Alihan sakince. "Uyarımı yaptım. Eğer dediğimden çıkarsan seni pişman ederim, bunu biliyorsun değil mi canım?"

"Bilmez miyim?"

"Aferin, ne güzel söz dinliyorsun sen öyle?"

"Şımarma!" dedi Kaan huysuzca.

"Abine emir verme!" dedi Alihan gözlerini belirterek.

"Moralsizken hiç çekilmiyorsun bunu biliyor musun?" dedi Kaan gözlerini devirerek.

"Sen o gözlerini bana devirmedin, değil mi?" dedi Alihan yerinde doğrulurken. Kaan'ı öldürecek gibiydi.

"Hayır, kendime devirdim!" derken gözlerini deviriyordu. "Bak böyle işte!"

Alihan sertçe Kaan'ın bacağına vurduğunda Kaan acıdan sıçradı. "Bana bak bücür, almayayım şimdi ayaklarımın altına! Şurada iki saat kaldı, bu iki saatten sonra her şey bitecek. Sonra burnumdan getir, olur mu?"

"Zevkle!" dedi Kaan gıcıkça.

Cidden küçük bir çocuk gibiydi.

Ona hiç bakmıyordum veya hiç konuşmuyordum çünkü benden hoşlanmadığını düşünüyordum. Ayrıca vicdanım rahat değildi. Bütün bunlar bittiğinde ondan özür dilemek istiyordum.

Cesaretimi toparlamam gerekiyordu.

Her şeyin başladığı yere yakınlaşıyorduk ve ben tedirgin hissetmekten başka bir şey yapamıyordum. Alihan gözlerini kapatmış neler düşünüyordu bilmiyordum ama gücünü toparlaması iyiydi.

Gördüğüm büyük bina tenimin diken diken olmasına sebep olduğunda Alihan geldiğimizi hissetmiş gibi gözlerini açtı. O an göz göze geldik ve ben derin bir nefes verdim. Arabayı ağaçların olduğu yere, kırık dökük binanın uzağına park ettiğimde kemerimi çözdüm.

Her şeyin başladığı yere gelmiştik.

16. Ekim 2015, Emre'nin öldüğü o cehenneme geri dönmüştük.

"Alihan, biraz konuşalım mı dişarıda?" diye sorduğumda şaşkındı ama bu teklifimi kabul etti. İkimizde arabadan indiğimizde arabadan biraz uzaklaştık ve o bana meraklı gözleriyle bakarken ben çok tedirgindim.

"Ne oldu?" diye sorduğunda ellerine uzandım. Dolan gözlerimi hızlıca kırpıştırdığımda güm güm atan kalbime hakim olamıyordum. Gözlerine baktığımda Alihan öylece beni izliyordu. "Bebeğim?"

"Oradan sağ salim çıkacağına dair söz vereceksin bana, Karalı!" dedim birden yüksek bir sesle. "Eğer bu ellerinin sıcaklığını çıktığında hissedemezsem-"

Ellerini yüzüme koyup beni "Şşş!" yaparak susturduğunda sertçe yutkundum. "Bu dediklerine kendin bile inanmıyorsun, değil mi? Sana geri döneceğimi adın gibi biliyorsun. Öfkem bana tutunduğunda ne kadar güçlü bir adam olduğumu biliyorsun."

"Korkuyorum, anla işte beni. Eğer içeride zorlanacak olursan hemen koşacağım, bunu aklına kazıyarak içeri gir. Şimdi sakın karşı çıkmaya çalışma! O eski, küçük ve kırılgan aptal kız değilim. Dövüşebilen, öfkeli ve güçlü bir kadınım. Sen içeri gireceksin Karalı, ama ben de arkandan geleceğim."

Yüzünde sadece bir tebessüm vardı. Benimle gurur duyan bir tebessüm. Beni sevdiğini gösteren güçlü bir tebessüm.

"Bugün biz kazanacağız, merak etme. Oradan çıktığımda belki hemen her şey eskisine dönmeyecek ama aşacağız her şeyi ve günün birinde mutlu olacağız. Sana söz veriyorum, tamam mı?" dedi.

"Bazı sözlerini tutmadın..."

"Bu söz ama hayatımızın sözü, bunu bir oyuna çevirmem sarı güzelim. Tamam mı? Zaman kaybetmemeliyiz, gideceğim ama çok geçmeden geri geleceğim ve sen burada beni bekleyeceksin. Plan dediğim gibi olucak, duydun mu?"

"Duymadıysam?"

"Liya..."

Dolu gözlerimle gülümseyerek ellerimi yanaklarına yasladım ve onu kendime çekerek yumuşak dudaklarını dudaklarıma yasladım. Küçük bir öpücükten sonra kollarımı sıkıca boynuna sardım. "Sana güveniyorum Ali, kazanacağımıza inanıyorum."

Boynuma bir öpücük kondurduktan sonra saçlarını okşadım. Alihan benden ayrıldığında gülümsedi. "İçeriden izle beni, tamam mı? Kaos yaratacağım. Biliyorsun, çok severim..."

"Biliyorum, bilmez miyim?" dediğimde yüzümde arsız bir gülümseme oldu. "Her alanda kaos yaratmayı seven bir adamsın..."

"Şu durumda bile mi, Li?" diye sordu Alihan şaşkınca.

Güldüm. "Azgın bir kadın olduğumu tam olarak ne zaman kabulleneceksin, Ali?"

"Böyle bir şeyi nasıl kabullenmem ki? İşime gelir, bunu da biliyorsun." dedikten sonra göz kırptı. "Buradan çıkınca ne kadar azgın olduğunu bana göstereceksin, tamam mı?"

Gülümseyerek başımı salladım fakat çok geçmeden yine ciddiliğime büründüm çünkü şu an ki durumumuz hayat meselesiydi.

"Kendine dikkat et, seni izleyeceğim ve bir şeyler ters gittiğinde yanına geleceğim. Beni, bundan sonraki hayatımızı düşünerek gir oraya. Yaşadığımız tüm zorlukları sen oradan çıktığında halledeceğiz ve ben buna inanıyorum. Sadece sen oradan çık, başka bir şey istemiyorum."

"Kaybetmeyeceğim, Li. Bunu ikimizde çok iyi biliyoruz." dedi. Elimi dudaklarına götürüp uzunca öptükten sonra arkasındaki binaya baktı. "Dokuz sene önce de oradaydım ve mağlubiyetle çıktım. Ama çok şey değişti, çok şey kazandım ve kaybettiklerimin yükü neredeyse yok oldu. Bugün oraya girip kazanacağım ve öyle çıkacağım. Buna inan."

"İnanıyorum." dedim.

Gülümsedi ve arabanın bagajına yöneldi. İçinden iki tane büyük tüfek çıkardığında kollarımı birbirine sardım. Yüzündeki gülümsemeyle yanımdan geçip gidecekti ki durdu. İki eliyle de tetiğinden tuttuğu tüfekleri kavrayarak bana döndü.

"Gir içeri, izle beni."

"Ali..."

"Veda konuşması yapmıyoruz, yapmayacağız da. En fazla bir saat sonra geri döneceğim. Sen de uslu uslu arabada beni bekle çünkü çıktığımda seni yoracağım. Her anlamda..."

Sustum.

"Görüşürüz." diyerek arkasını döndü, sanki şu an hayatının düşmanını öldürmeye gitmiyormuş gibi. Arkasından bakakalırken Alihan git gide uzaklaştı ve o uzaklaştıkça, içimdeki kötü his bana çok daha yaklaşıyordu.

———

Liya, Yasemin'in yanına arabada oturmuş, tabletten Alihan'ın göğüsünde olan küçük kameradan neler olacağını izliyordu. Sevgilisine olan güveni tamdı fakat yine de ona bir şey olmasından korkuyordu ve içindeki o kötü his, hala vardı.

Alihan Karalı, yıllar önce yine o binanın önünde durdu ve kısa bir sonra orayı izleyip ciğerlerine derin nefesler çekti. İçerisini ve hatta kardeşinin hangi noktada öldüğünü adı gibi hatırlıyordu ve içeri girince bütün bunları gördüğünde ne yapacaktı, bilmiyordu.

"Giriyorum." diye fısıldadı yavaşça. Yerleştirdikleri küçük kameranın içinde dinleme cihazı olduğu için arabadakiler Alihan'ın ne dediğini çok iyi anlıyorlardı. "Liya," diye seslendiğinde sevdiği kadın kulaklarını iyice açıp dinledi. "Seviyorum seni."

Liya gülümseyerek içinden bu sözcüğü karşıladı.
Alihan bunu hissetmiş gibi binaya doğru adımladı ve iki tüfeği elleriyle sıkı sıkı tutarak emin adımlarını daha da hızlandırdı.

Binanın bir kapısı olmadığı için Alihan karanlığın içine adımladığını sandı ama tam o an ışıklar açıldı ama ortada adamlar yoktu. Sağ elindeki tüfeği kaldırıp havaya ateş ettiğinde ıslık çaldı. "Ben geldim!"

Alihan arkasından gelen sesleri duyduğunda arkasını döndü ve beş adamla karşılaştı. Tüfeklerinin ikisini de kaldırıp hiç merhamet göstermeden hepsini taradı ve bedenlerini delik deşik ederek cesetlerini yere serdi. "Ne şimdi bu?"

Çok sessizdi.

"Uzay!" diye bağırdı Alihan. "Geldim, niye hala saklanıyorsun? Korkma, bir şey yapmayacağım sana. Henüz! On iki sene boyunca hiç tanışamadık, çık karşıma da adam akıllı tanışalım artık."

Ses gelmeyince Alihan alayla sırıttı ve dilini dudaklarından geçirdi.

"Korkak!" diye bağırdı.

Adımlarını konuşturarak üst kata yöneldi. Birkaç merdiveni koşarak çıktığında ne ile karşılaşacağını biliyordu. Bu görüntüyü beklemediği için aniden durdu ve buz gibi kesildi.

Dokuz sene önce, Emrehan'ın öldüğü noktada, tam o nokta da siyah bir leke vardı. O siyah leke Emrehan'ın kuruyan ve hatta çürüyen kanından başka bir şey değildi.

Yere yapışan ayaklarını zor olsa da güçlükle kaldırdı ve o noktaya yürüdü. Yavaşça yere çöktüğünde o noktayı ve kan izini iyice analiz etti ve çok daha öfke, nefret ve güç kazandı.

"Sikeyim, bu hiç iyi değil işte!" derken Liya arabada fenalık geçirecek gibiydi. Yasemin, kocası için korkan kadına bakarken endişeliydi. Eline uzanıp sıkıca tuttu.

"Sakin ol lütfen. Alihan'ı neredeyse bir senedir tanıyorum ve inan bana, kaybedecek birisi değil. O noktada neden duruyor biliyor musun? Dokuz sene önceki Alihan'ın acısını ve öfkesini hissetmek için. Daha çok güç toplamaya çalışıyor. Endişelenmen kadar normal bir şey yok ama ben inanıyorum ki Alihan oradan kocaman bir gülümsemeyle çıkacak."

"Yasemin, çok korkuyorum." diye fısıldarken paniğe giriyordu genç kız ve nefesleri titriyordu. "Ya bir şey olursa?"

"Olmayacak!" diye bastırdı Yasemin. Kaan Liya'nın bu halini izlerken içten içe endişeleniyordu ama Liya'nın ona işkence ettiği günü de unutamadığı için çok suskundu. "İyi hissetmiyorsan izlemen iyi olmayacak..."

"Hayır, izleyeceğim." dedi Liya ve sakinleşebilmek için derin nefesler alıp verdi. Alihan'ın sözlerine inanıyordu. O yüzden sakinleşmesi gerekiyordu.

Alihan parmaklarını siyah noktaya sürttüğünde yüzünde acılı bir tebessüm oluştu ama o tebessümün içinde o kadar öfke ve güçlülük vardı ki kardeşinin ölü olduğu gerçeğine çoktan alışmıştı.

Yavaşça ayaklandığında önünde duran birkaç takım adamı gördü. Altı adamdı ve hepsinin yüzünde bir maske vardı. Birisi Alihan'ın üzerine koştuğunda Alihan tüfeğiyle erkeklik organına sert bir darbe vurduğunda kafasına sert bir darbe vurarak onu bayılttı fakat bu ona yetmedi ve adamın bedenini kurşunlarla delik deşik etti.

Diğer adamların hepsi birden üstüne geldiğinde Alihan eğilip birisine ateş etti, diğerinin ayağına tekme atarak yere düşürdü ve tüfeğiyle boynunu kırdı. Kalan üç kişiyi hiç uğraşmayarak tüfeklerinin kurşunlarıyla öldürdüğünde soluklandı.

"Leyla?" Liya arabanın camında duran bedene bakarken şok geçirdi. Tek başına değildi, sol tarafında Koray, sağ tarafında Efekan vardı. Mavi gözleri titreyen kadın arabadan indi ve arkadaşına baktı. "Senin ne işin var burada? Allah aşkına, ne yapıyorsunuz hepiniz burada?"

"Şerefsizlik yapıp bizden gizli gelmek de ne demek, Liya'cığım? Alihan nerede, siz burada ne yapıyorsunuz?"

Sustu.

"İçeride mi?" diye sordu. "Liya, yalnız mı içeride? Kahretsin, neden bizsiz işlere kalkışıyorsunuz? En azından haber verir insan!"

"Leyla, sakin ol! Kimseye bir şey olmayacak, Alihan içeride ve sapasağlam, elinde U'nun kellesiyle bize dönecek. Ona güveniyorum, bunu sen de yapmalısın."

"Onu son kez görmek istiyorum." dedi Leyla ama kastı Alihan değil, Uzay'dı. "Ölümünde bir katkım olsun istiyorum, onu süründürmek istiyorum!"

"Biliyorum ama içeri girmen kimsenin işini kolaylaştırmaz, Leyla. Lütfen, arabaya geçin kameradan birlikte olup biteni izleyelim. Alihan tehlikeye girerse zaten içeri koşan ilk kişi ben olacağım, siz de arkamdan gelirsiniz. Tamam mı?"

Efekan ve Koray, ses çıkarmayarak Liya'nın teklifini onayladılar ve hep beraber arabaya geçip görüntüyü izlediler ve kendilerini hazırda tuttular.

Alihan binanın sonuna kadar yürümüştü fakat bomboştu. Kimseyi görmüyordu. Bu olay canını sıkıyordu fakat yaşamak istediği için sabırlı davranması gerekiyordu. O aslında sabırlı bir adam değildi ama Liya için sabırlı olmak zorundaydı.

Arkasından bir ses duyan Alihan Karalı, iki elinde de tuttuğu tüfekleri hazırda tuttu ve arkasını döndüğünde görmek istediği kişiyi gördü.

Uzay Tetikçi, nedense kızarık gözleriyle ve yırtık pırtık, kanla lekelenmiş olan üstüyle Alihan Karalı'nın uzağında duruyordu. Alihan üst katın en dibinde dururken, Uzay da diğer dibinde duruyordu.

Leyla, bu adamı görmesiyle gözleri doldu. Kendisi itiraf etmeyi sevmese bile, Uzay'a bir zamandan sonra değer vermeye başlamıştı. Ona güvenmişti ve onu bir kişiliği için sevmeye başlamıştı.

Fakat sandığı biri gibi çıkmamıştı Uzay.

Liya için de aynısı geçerliydi.

Liya için Uzay bir arkadaş, bir abi olmuştu. En zor zamanlarında hep Uzay'ı bulurdu yanında. Uzay hep onu korur, kollar ve severdi. Hepsinin şov olduğu Liya'ya deli gibi koyuyordu.

Kendi elleriyle Uzay'ı öldürmek istiyordu.

Alihan Karalı, bir elindeki tüfeği kaldırarak Uzay'a doğrulttu ve beklemeden tetiği çekti. İki kere.

O iki kurşun Uzay'ın göğüsüne ve karnına isabet etmişti.

Leyla ve Liya tam o an el ele tutuştuğunda ikisi de dolu gözlerle ekrana bakıyorlardı. Ne yani, bu kadar kolay mı bitmişti her şey?

Bitmemişti...

Alihan, Uzay'ın bedeninin yere serilmesini izlediğinde tam Uzay'ın arkasında bir şey gördü. Gözlerini kırpıştırmaya başladı. O noktaya daha dikkatle baktığında siyah giyinimli bir adam gördü. Yapılı vücudu, siyah dar kiyafeti ve ağzındaki maskesi ile sadece gözlerini görüyordu.

O gözleri...

O gözleri neden bu kadar tanıdık geliyordu?

Adam gülmeye başladığında Alihan o ses tonunu bir ışık hızında yine tanıdı. Tam o an, bu anın bir şaka olmasını diledi çünkü olan biteni anlayan Alihan Karalı, öylece kanlar içinde yerde yatan Uzay Tetikçi'ye bakıyordu.

Çünkü U, Uzay Tetikçi değildi.

"Sanırım artık gerçekten tanışmanın vakti geldi, Alihan Karalı." diyen adamın ses tonu Uzay'ın ses tonuna fazlasıyla benziyordu. Maskesini yüzünden çıkardığında Alihan sertçe yutkundu. Bu karşısında duran adamın kim olduğunu çok iyi biliyordu. "Ben Ural, daha doğrusu Ural Tetikçi."

Alihan suskundu.

"Kim olduğumu çok iyi biliyorsun değil mi?" diye konuşan Ural, siyah botlarıyla biraz öne yürüdü fakat aralarındaki mesafe hala çok büyüktü. "Peki neden hiç aklına gelmedim, Karalı?"

Alihan'ın gözleri yerde yatan Uzay'a döndüğünde gözlerinin arkaya kaydığını görüyordu fakat şokun etkisinden çıkamadığı için öylece konuşan adamı dinliyordu.

"Hayır, aklına geldim. Ama sen Uzay Tetikçi'yi, yani zavallı abimi gözüne kilitledin. U, o olsun istiyordun çünkü Uzay'ı yok etmek için bir sebep arıyordun. Sevdiğin kadın için, o senden nefret etmesin diye Uzay'a atmak için bir suç arıyordun ve işte, fırsat eline geçmişti ve sen bunu tabii ki de değerlendirdin. Ama gel gör ki U, Uzay değildi. Bendim!"

Ural haklıydı.

Ve bunu herkes biliyordu.

"Sevdiğin kadın, seni seven kadın... Liya Arsalan Karalı... İçinizde akıllı olan tek kadın o'ydu. Başından beri Uzay'a güvenmişti, başından beri hep doğru yoldaydı ama sen Karalı, sen onu durdurdun çünkü sen Uzay'ı istiyordun. Diğer hiçbir şey umrunda değildi, şu siktiğimin inatçılığın ve hırsın olmasaydı, biz burada olmazdık. Bunun farkında mısın?"

"Liya'yı dinlemeliydiniz, hepiniz... Başından beri haklıydı. 'Uzay değildir, Uzay'ın kötü bir ikizi olabilir' derken o kadına saçmalıyormuş gibi davrandınız ama her ne kadar klişe olsa da, o bunu hissetmişti. Sen böylesine zeki ve güzel bir kadını neden hak ettin, Karalı?"

Alihan titreyen dudaklarını birbirine bastırarak zaman kaybetmedi ve Uzay'ın yanına koştu. Yaralarına bastırırken içindeki nereden geldiğini bilmediği suçluluk duygusuna lanetler okudu. "Tanışmak mı istiyorsun, Tetikçi?" diye sorguladı Alihan ilk kez konuşarak fakat gözleri sadece Uzay'daydı. "Tanışalım ama önce Uzay'ı buradan çıkarıp dişarıdaki adamlarımın onu hasteneye götürmesine göz yumacaksın."

Ural aynı şekilde Alihan gibi diz çöktü ve ikisi de bu sefer yakından bakışırken Uzay can çekişiyor ve hayatta kalmaya çalışıyordu.

"Ben bu hayatımı mahveden piçin yaşamasına göz yumacak değilim." dedi Ural Tetikçi. "Uzay öldükten sonra beni öldüreceksin çünkü ben onun ölümünü izleyeceğim."

Sessizlik.

Fakat araba sessiz değildi.

"Liya, sikeyim bir şey yapmamız lazım!" diye heyecanlanan Leyla şoka giren Liya'yı silkeliyordu fakat Liya duyduklarına ve gördüklerine ne inanabiliyordu, ne de anlam yükleyebiliyordu. "Kızım kendine gel!"

Leyla başka yol bulamadığı için Liya'nın suratına sert bir tokat yapıştırdı. Başı savrulan Liya önüne düşen saçlarıyla az da olsa kendine gelirken göğüsü şiddetle inip kalkıyordu. Leyla onu kendisine çevirip gözlerini gözlerine dikmişti. "Liya, içeri girmemiz lazım!"

"Ha-Hayır, bu mantıklı değil şu anda!"

"Uzay ölücek!" diye bağıran Leyla ile ancak kendine gelebilen Liya arabadakilere baktı. Kimsenin mantıklı bir planı yoktu. Fakat Alihan Karalı'nın vardı.

"Peki öyleyse, her şeyi başından anlatacaksın." dedi Alihan ve ayaklandı. Ural da ayaklanırken ikisi bakışıyordu. "En başından her şeyi, tüm hikayeni ve tüm hayatını anlatacaksın. Anlat!"

"Hikayemi mi bilmek istiyorsun?" diye sorguladı Ural, siniri baş gösterirken.

"Hem de her şeyi..." diye mırıldandı Alihan. İçten içe Uzay'ın dayanması için dualar ettiği doğruydu. Ural'ı sinirine hapis ederek onu alt edecekti ve planı işleyecekti, emindi çünkü Liya'nın gözünün karalığına inanıyordu.

"Karının doğru tahminlerine göre, Uzay benden birkaç dakika büyük olan ikizim. Annem bize doğum verdiğinde ters giden bir şey varmış. Benmişim. Doktorlar benim sakat olduğumu söylemişler ve hala öyleyim." Ural sağ elini cebinden çıkararak parmaklarının olmadığını Alihan'a gösterdi. "Nasıl bir aile olduğumuzu biliyorsun, Karalı. Daha güçlü olan ikiz bu ailenin başına geçecekti. Ve bu ben değildim, bu piçti!"

Alihan sadece sustu ve sabır etti. Doğru zamanı bulduğu anda tüm bu olanlara bir son verecekti.

"Dedem, Yücel Tetikçi o gece beni öldürmeleri için doktorlara para vermiş. Küçücük bir bebeği öldürtmek istedi fakat tuttuğu doktorlar düşmanlarının adamlarından başka kimse değillerdi. O doktorlar beni öldürmeyip onların ailesine aldı. Ben orada büyüdüm ve onlar bana tüm hikayemi anlattılar. Tam o an anladım ki, hayatımı benden çalan herkesi öldürmek zorundaydım."

"Uzay, istediğim her şeyi almıştı. Babamın istediklerini yerine getirmeyen, insanlığına sığınan korkak ibnenin tekiydi. Babam, biz yeni doğmuşken dedemin yaptıklarına karşı savunmasız kaldığı için her gün ağlamıştı. Benim için ağlamıştı. Babam beni seviyordu, onu hiç tanımama rağmen ben de babamı seviyordum. Benim yaşadığımı bilse bu aptalı beraber öldürüp ben babamın her istediğini yapardım. Fakat bu piçin beceriksizliği yüzünden babam öldü. Onu sen öldürdün, Karalı..."

"Ve ne kadar zevk aldım anlatamam..." diye mırıldandı Alihan yüzündeki sırıtmayla.

"Babamın öldüğünü öğrendiğimde senin hapise girdiğini duydum. Sonra hayatını araştırdım, seni araştırdım. Babam, senin kardeşini öldürmüş. Sen de intikam diye ortalıklarda gezinerek köpek olmuşsun. Ama en güzel partı, Liya'yı bulduğum o andı. Onu araştırdım ve her şeyi öğrendim. Gerçekten, o kadar güzel ve temiz bir kadın ki, sana aşık olacak kadar aptal olması beni açıkçası üzdü."

"Sınırını aşma istersen, çakma Tetikçi?"

Ural iğrenç bir şekilde gülümsedi. "Sen onu hak etmedin, Karalı. Onu seven ben olmalıydım. Onu öpen ben olmalıydım. Onu koruyan ben olmalıydım. Onu siken de ben olmalıydım." Alihan Karalı dilini ısırmaya başladı. Sakin olması gerekiyordu. "Leyla Alverdi... Onu da seven ve siken ben olmalıydım. Siz yanınızda olan kadınları hiç hak etmediniz..."

"Ve yine de senin istediğin her şeyi biz aldık." dedi Alihan dilini dudaklarından geçirdiğinde. "Bunu bilmek nasıl hissettiriyor?"

"Hırsını bırakıp karını dinleseydin belki Ezher şu an ölü olmayacaktı." dediğinde Alihan gözlerinin karardığını hissetti. "Tıpkı zamanında Emre'yi öldürdüğün gibi... Şu allahın belası hırsın olmasaydı, seni seven masum insanlar ölmüş ölmezdi. Bunun farkında mısın?"

"Kimsesizlikten deliren akılsız piçin tekisin, Ural Tetikçi. Yapayalnızsın, babanı istedin ama başka her şey gibi ben aldım onu elinden. Söylesene, bundan sonraki planın ne? Diyelim ki beni öldürmeyi başardın, sevdiklerimi ve sevmediklerimi herkesi öldürdün... Ne yapacaksın? Senden ne olucak?"

Ural sustu bu sefer.

Alihan gülmeye başladığında elindeki tüfekleri uzağa fırlattı ve kollarını iki yana açtı. "Bana o kadar takıntılıydın, beni deli gibi istiyordun, al işte buradayım Tetikçi. Benimle istediğin her şeyi yapabilirsin."

"Ne kadar aptal sanıyorsun beni?"

"Benim sevdiklerime zarar verip de yaptıklarından sıyrılacağını sanacak kadar aptalsın." dedi Alihan. "Ölmekten korkan birisi sandın beni. Ölmekten korksaydım sence en başından beri bu dünyaya ayak basar mıydım?"

"Her şeyi Uzay başlattı ama olan her şey senin yüzünden oldu!" derken Ural'ın sesi titriyordu. Sinirden gözleri patlak patlaktı ve dikkati oldukça dağınıktı. Liya Arsalan Karalı ise bu fırsatı gördüğü gibi kaptı.

"Babama kavuşmak istiyordum. Her ne kadar kötü birisi olsa da onunla birlikte olup da savaşmak istiyordum. Kız kardeşime bu piç abilik yapamadı. Ben sadece bana yapılanları geri ödettim ve Uzay ölmeyi çoktan hak etti. Ve şuan, ayaklarımın ucunda geberiyor olduğu gerçeği beni çok tatmin ediyor."

Ural beline sıkıştırdığı silahı çıkarıp Alihan'a doğrulttuğunda Alihan öylece durdu.

"Şimdi sıra sende, Karalı."

Bacağına giren ani acıyla dizlerinin üstüne düştüğünde bacağını sıyıran şeyin bir mermi olduğunu anladı. Kafasını kaldırıp Ural'a bakacakken tanıdık bir bedene rast geldi ve gözleri daha önce hiç böyle bir duygu değişimi geçirmemişti.

Siyah kamuflaj kiyafeti mükemmel bir derece de sarmıştı Liya'nın o güzel bedenini ve Alihan'ın gördüğü tek şey Liya'nın dik duruşu, bacakları ve kalçalarıydı. İki elindeki silahı ile yere çöken Ural'ın başında dikiliyor ve silahı alnına doğru tutuyordu.

Alihan Karalı dizlerinin üstüne düşmüştü fakat gördüğü görüntü yüzünden bu durumdan hiç şikayetçi değildi. Karısının kalçalarını izlerken sırtının dimdik ve omuzlarının güçlü durduğunu çok iyi görüyordu.

"Biliyordum," diye konuştu Liya sıkı nefeslerinin arasından. "İçimde bir yerlerde senin gibi bir piçin varlığını hissediyordum. Sonunda karşı karşıyayız."

Ural sırıtıyordu. "Sana ne kadar hayran olduğumu biliyor musun?" İğrenç bir şekilde dilini dudaklarının üzerinden geçirdiğinde Liya'nın bedenini süzüyordu. "O silahla öldür beni."

"Bana tapıyorsun sen..." diye mırıldandı Liya sırıtarak. "Merak etme, çok eğleneceğiz birlikte. Ama önce burayı biraz temizlememiz gerekiyor, değil mi?"

Efekan, Koray ve Leyla, hepsi ellerindeki silahları ile içeri dalmış Uzay'ın dibinde bitmişlerdi. Ural ise Liya'nın öfke saçan gözlerine bakarken Alihan Uzay'ı nasıl götürdüklerini izledi. "Hey, Efekan!"

Efekan Alihan'a döndüğünde Alihan bacağındaki kurşun yarasına bastırarak ter döküyordu. "Acele edin. Ne olursa olsun Uzay'ın yaşaması gerekiyor, tamam mı?"

Leyla öylece duruyor gözyaşlarının içinde Ural'a bakıyordu. Elindeki silahı sıkarak dişlerini de sıkıyordu. Efekan ve Koray ona çoğu kez seslense de dinlemedi ve Liya ile Ural'ın yanına adımladı. Liya korkuyla Leyla'ya bakarken Leyla sadece Ural'a bakıyordu.

"Bu da diğer bir ateş parçası..." diye mırıldandı Ural Leyla'yı iğrenç bir şekilde süzerken. "Sizinle hep üçlü yapmak istemiştim biliyor musunuz? Ama siz hep sizi hak etmeyen adamlara gittiniz."

"Ben de burdayım, siz Uzay'ı götürün ve beni her şeyden haberdar edin, tamam mı?" dedi Leyla. "Bakmayın bana öyle! Hadi Koray, gidin buradan!"

"Dikkat edin kendinize, olur mu?" diye mırıldandı Efekan. Onun üzerine Koray, "Bu piçi bizim yerimize de gebertin." dedi. Hepsi kafa sallarken Efekan ve Koray hızlıca oradan çıkıp geldikleri arabaya binip uzaklaştılar.

"Tek üçümüz kaldık sanırım?" diye mırıldandı Ural.

"Bir yere adamlarını saklamadıysan evet, sadece biziz." dedi Liya ve Ural'a uzattığı silahı daha sıkı kavradı. Alihan öylece dizlerinin üzerine çökmüş duruyordu. Çok kan kaybettiğini hissediyordu ama ölmeyeceğinden de emindi.

Leyla elini Ural'ın saçlarına daldırıp kafasını sabit tuttu ve elindeki silahla yüzüne sert bir darbe geçirdi. Ural'ın burnundan akan kanlar Leyla'nın eline bulaşsa bile bunu umursamadı. Liya dizini bu sefer Ural'ın burnuna vurduğunda kötü adam yere serildi.

"Tanrım, böylesine iki seksi kadın tarafından öldürülmek ne güzel bir hediye böyle? Bunu hak edecek ne yaptım acaba?"

Liya onu yakalarından tutarak kaldırdı ve yerde diz çökmesini sağladı. Silahı bu sefer kafasına bastırarak tısladı. "Seni öldüreceğim."

"Alihan Karalı beni öldürürsen senin yüzüne bakar mı sanıyorsun?"

"Buradaki herkes senin ölümüne bir baharat katacak. Alihan seni öldürecek, öldürmeyecek demedim ki?"

"Ben dedim ama." dedi Ural ve iğrenç bir kahkaha atmaya başladı. Liya arkasından gelen gürültüyle korkuyla döndü ve Alihan'ın bilinçsiz olduğunu gördü. İki el silah sesi binada yankılanırken Alihan'ın arkasında duran adam kanlar içinde yere serildi.

"Alihan!" diye çığlık atarak öne atıldı Liya. Gözleri giden Alihan'ın ağzından inlemeler duyuluyordu. Boynundaki ize baktığında kıpkırmızı olduğunu gördü.

Leyla az önce iki kere vurduğu adamın yanına adımladı ve elindeki iğneyi söküp aldı. Bu iğnenin ucunu Ural'ın boynuna sokup çıkararak derisini deştikten sonra bağırdı. "Ne lan bu?"

"Alihan Karalı'nın bedeni şu an için zayıf düşecek fakat ona enjekte edilen madde bir saat içinde bedeninden çıkmazsa ölücek." diyen Ural pis pis gülerken Liya gözyaşlarını tutamadı. "Yani önerim şu ki, sen Liya Arsalan Karalı, beni öldürmek zorundasın."

"Seni-"

"Yapamayacağından adım gibi eminim." dedi Ural. "Sen kimseyi incitemezsin... Değil mi? Sen kimseyi öldüremezsin. Ve tam bu sebepten dolayı Alihan ölücek. Sen kimseyi öldüremezsin, Alihan için bile öldüremezsin. Öldürürsen de onun seninle asla konuşmayacağını biliyorsun. Değil mi?"

Liya ayağa kalkıp topuklu ayakkabının ucunu Ural'ın organına bastırdığında silahı fırlattı ve çakısını çıkarıp Ural'ın gözüne batırdığında Leyla sıçradı.

Ural acılar içinde bağırırken Liya Ural'ın her iki gözünü çakısıyla deşerek ona inanılmaz bir acı yaşatıyordu. "Liya, dur!" dedi Leyla ve onu Ural'dan uzaklaştırdı. Yüzüne sıçrayan kanı umursamadı Liya, durmak istemiyordu.

"Ona zarar vermeyecektin!" dedi hırladı Liya elleri titrerken. "Alihan'a dokunmayacaktın. Gerçekten yapamaz mıyım sanıyorsun? Seni öldüremez miyim sanıyorsun orospu çocuğu?"

"Beni öldürürsen Alihan seni affeder mi sanıyorsun ha?" diye sorguladı Ural nefes nefese, acıdan bağırırken. "Söylesene Arsalan! Yoksa Karalı mı demeliyim?"

Liya Leyla'yı tüm gücüyle ittiğinde Leyla yere kapaklandı fakat gücünü hemen toparlayarak Alihan'ın yanına eğildi. Tam tamına baygın değildi, gözleri açıktı fakat nefesleri zor alıyor gibiydi. "Alihan, çıkaracağız seni buradan. Bekle biraz, tamam mı?"

Liya, topuklu ayakkabısının sivri ucunu ikinci kez bile düşünmeden yerde yatan Ural'ın boynuna sapladı. Ayağını çevirerek etini daha fazla deşerken ayaklarının ucunda can çekişen bu pisliği izlemek ona zevk veriyordu.

"Sen benim en değerlime zarar verdin, Ural..." diye mırıldandı Liya ölüm kokan sesiyle. "Bunu bir kez değil, çok kez yaptın. Çoğu kez aramızdaki soğukluğa sebep oldun, Beren'i öldürdün, Ezher'i öldürdün, Alihan'ın beni terk etmesine neden oldun... Onu mahvettin sen! Sen, benim etrafımda hep gülen sevgilimi, hiçbir şeyden korkmayan kocamı, yemek yerken gözleri parlayan her şeyimi aldın benden. Onu, tanımadığım birine dönüştürdün. Söyle, neden öldüremeyecekmişim seni?"

Leyla, arkadaşının şiddetle ağladığını fark ettiğinde gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Yavaşça ayaklanıp arkasına durduğunda elini omzuna koydu. "Liya, kuzum lütfen sakin ol..."

Ural'ın akan gözyaşları ve acılı gözleri Liya'yı tatmin ederken hala çok acı hissediyordu yaralı kadın. Sevgilisinin intikamını almak ona düşüyordu o halde.

Liya Arsalan Karalı'nın, Alihan Karalı için yapamayacağı bir şey yoktu.

Onun için ölürdü.

Ve onun için öldürürdü.

"Çok bile yaşadın, artık ölmelisin!" dedi Liya ve elindeki silah boşa gitmesin diye bir kurşunu Ural'ın özel bölgesine ateş etti. Topuğunu boynunun içinden çıkardığında Ural kıvranıyordu. Liya, hemen kenarda duran benzini gördüğünde beklemeden yerde yardımsızca yatan Ural'ın üzerine döktü.

"Leyla, Alihan'ı hemen çıkar buradan!" dedi Liya benzini boşaltırken.

"Ne? Liya, pişman olacağın bir şey yapma!" dedi Leyla aceleyle. "Onu gerçekten öldürebilecek misin?"

Liya öfkesine sahip çıkamayarak Leyla'ya doğru böğürmeye başladı. "Sikeyim, sen de saçma sapan konuşup durma! Hayatımızı mahveden bir piçin yaşamasına ve kocamın ölmesine izin veremem, anlıyor musun? Senin vurduğun piç ile birlikte onların ölümünü izledikten sonra geleceğim!"

"Liya..."

"Abi!" diye bağıran Kaan içeri girdiğinde yerde yatan Alihan'ı gördüğünde yanına koştu. Gözleri hala açık olan Alihan neler olduğunu anlamasa da, uyumamak için çok çaba sarf ediyordu.

"Alihan'ı alıp git dedim sana!" diye kükredi Liya. "Kaan! Alihan'ı alıp çıkarın buradan, birazdan geleceğim. Bekleyin beni!"

"Alihan abi böyle bir şeyi demedi, bu planda yoktu!" dedi Kaan. "Sen mi öldüreceksin bunları? Abim bunu affetmez, bunun farkındasındır umarım."

"Sıçacağım sana da abine de, yeter be! Alihan şu an yok ve emirleri ben veriyorum, anladın mı? Eğer acele etmezsek ölücek ve Alihan ölürse ben bu dünyada yaşayan tek bir varlık bırakmam! Bunları halledip geleceğim diyorum size! Gidin!"

"Başka çaremiz yok, Kaan. Alihan ölücek, acele etmemiz lazım..."

"Abim bunu affetmeyecek!" dedi Kaan dişlerini sıkarak. "Ama bu benim sorunum değil sonuçta, Arsalan!"

Leyla ve Kaan istemeye istemeye Liya'yı burada yalnız bırakıp Alihan ile birlikte çıktılar. Liya son kez sevgilisinin çaresiz gözlerine bakarak nefretinin dozunu aldı. Leyla'nın iki kere ateş ettiği adam hala hayattaydı ve Liya, Leyla katil olmasın diye bu adamın da ölümünü taşımaya kabuldü.

İkisinin de üzerine benzini boşalttıktan sonra büyük kutuyu bir köşeye attı ve cebinden çakmağı çıkardı. Boynu ve gözleri deşilen Ural acıyla inlerken Liya ona üstten baktı.

"İddiasına varırım ki, bunu yapacağımı hiç hesaba katmadın, değil mi?" diye mırıldandı kadınsı, kötülük kokan sesiyle. "Zeki olsaydın, baştan bulaşmazdın bu işlere. Ne yalan söyleyim, Alihan değil de, seni ben öldüreceğim için daha mutluyum."

"Seni hasta orospu!"

"Öyleyim." dedi Liya sırıtarak. "Aklını kaybetmiş olan bir orospuyum. Ama sen de artık bir ölüsün, Ural. Her oyunun bir sonu ve kaybedeni vardır. Her şeyin bittiği yerdeyiz. Son sözün var mı?"

"Seni kabuslarında yalnız bırakmayacağım, geceleri yalnız olmayacaksın güzellik. Cehennemde görüşürüz."

"Cehennemde de görüşsek, orada da seni öldüreceğimden emin ol. Cehennem derken, orada yanacaksın ama korkma. Ben seni şimdi alıştıra alıştıra oraya göndereceğim, tamam mı?"

"Siktiğimin kaltağı, seni baştan öldürmeliydim!" diye bağırdı Ural.

"Evet, sanırım gerçekten öyle yapmalıydın." dedikten sonra ikinci kez bile düşünmeden çakmağı düşürdü Liya. Topuklu ayakkabısının çıkardığı gürültülü sesiyle çıkışa doğru yöneldi fakat önce Ural'ın çığlıklarını sonuna kadar dinleyecek, ölümünü izleyecekti.

Her iki beden de cayır cayır yanmaya başlarken Liya'nın yüzünde teklikeli bir ifade vardı. Çok tatmin oluyordu, Ural'ın deli gibi bağırıp yandığını izlerken sadece kahkaha atmak istiyordu. Yanda duran tüpleri gördüğünde burdan gitmesi gerektiğini anladı.

Ural'ın bedeni tanınmaz hale geldiğinde bağırışları da susuyordu. Liya eserine son kez bakarak merdivenleri hızla indi ve binadan koşarak uzaklaştı. Dişarıda bekleyen Leyla'nın kollarına koştuğunda büyük bir patlama gerçekleşti.

Liya ve Leyla, sarılarak yere kapaklandıklarında ikisi de darbe almışlardı. Alihan arabada uyanık kalmak için savaşırken olup biteni anlayabilmişti. Ve bu iyi olmamıştı.

———

Etraftaki aydınlık gözüme girerken bedenimin nasıl yorgun bittiğini tüm iliklerime hissediyordum. Hastane koridorun soğuk yerinde yapayalnızdım ve az önce yıkadığım kanın hala tenimde izler bıraktığını hissediyordum. Üstümde siyah kamuflaj üstüne rağmen üşüyordum ve kimse yanımda değildi.

Alihan neredeydi, bilmiyordum.

Nereye gittiğini de soramamıştım.

Geceydi. Ural'ın ölümünden beş saat geçmişti ve Alihan yaşıyordu, hatta turp gibiydi. Uyandığı an hastaneyi terk etmişti ve nerede ne yapıyordu hiçbir fikrim yoktu.

Uzay'ın arkamdaki odada canı için savaştığını düşündükçe gözlerim doluyordu. Tüm olanlar psikolojime işlemişti, kolay kolay unutacağımı sanmıyordum. Uzay'a eskisi gibi davranamayacağımı, bakamacağımı biliyordum.

Kendime eskisi gibi davranmayacağımı da biliyordum. Kendimi tanıyamıyordum. Küçük Liya'yı böylesine soğukkanlılıkla öldürdüğüme inanamıyordum.

Özür dilerim anne,
ben de bir katil oldum...

Gözümden bir damla akarken ellerime baktım. Çiçek açan, ışıldayan ellerim artık iğrenç bir şekilde kan kokuyordu ve artık çok karanlık geliyorlardı bana. Temiz sandığım ellerim bana artık çok kirli gözüküyordu.

Kollarımı birbirine sarıp gözyaşlarımı yuttum ve derin nefesler alıp vererek Uzay'ın iyileşmesi için dua ediyordum. Leyla'yı gördüğümde lavabodan çıkıp geldiğini anladım.

Yanıma yere oturduğunda gözlerim yanıyordu. Gözleri ve yüzü kızarık olan Leyla'nın da ağladığı her yanından belliydi. Bana yandan baktığını hissedebiliyordum ama ona dönmek istemiyordum.

"Kazandık mı?" diye soran Leyla ile göğüsüme bir ağırlık çöktü. "Yoksa kaybettik mi? Bu nasıl bir son böyle, Liya?"

Bilmiyordum.

"Çok acıyor..." diye fısıldadığında ağladığını anladım. "Uzay şu an içeride hayatıyla savaşırken ben burada bir şey yapamıyorum. Çok üzülmüştür, çok acı çekmiştir onu suçladığımızı öğrendiğinde... Uzay olduğuna nasıl inanabildik, Liya?"

"İçimden bir ses hep fısıldadı bana U, Uzay değil diye... Keşke elimden daha fazlası gelseydi de o içimdeki sesin doğru olduğunu herkese kanıtlayabilseydim. Bütün bunlar olmazdı..."

"Kendini suçlayamazsın, Liya." diye konuştu Leyla baskınca. "Suçların hepsini sen üstlenemezsin-"

"Leyla, ben katil oldum!" diye patladım aniden. Gözyaşlarım akarken ellerimden iğrendim ve yumruklarımı sıkarak yere vurdum. Ağlamam şiddetlenip seslenirken Leyla beni kendisine çekerek sıkıca sarılıp saçlarımı öptü. "Allah kahretsin, iyi hissedeceğim sanmıştım!"

"Tabii ki iyi hissetmeyeceksin bebeğim..." derken benimle birlikte ağlıyordu. "Ama üstesinden geleceğiz hep birlikte. Söz veriyorum sana."

"Alihan nerede?" diye sorarken acıyla ağlıyordum. "Ona ihtiyacım varken neden gitti?"

"Buradayım." Duyduğum ses ile ağlamam duruldu ve duyduğum sesle aniden ayaklandım.

Alihan, kirlenmiş üstüyle başıyla ve yırtık pırtık kiyafetleriyle bana bakıyordu. Saçları darmadağınıktı ve gözleri kızarıktı. Yorgun olduğu her yanından belliydi ama her şeye rağmen yüzünde güçlü bir tebessüm vardı.

Leyla, fark ettirmeden yanımızdan sıyrılıp gitmişti ve Alihan zaman kaybetmeyerek üzerime gelip beni kendisine çekti ve sıkıca sarıldı. Ellerimi beline dolarken dudakları saçlarımdaydı ve sıcaklığı bana güven verdi.

"Alihan..." Gözyaşlarım akmaya başladığına göğüsüm sarsıldı ve o bunu fark ederek daha sıkı sardı beni. "Benimlesin."

"Seninleyim sevgilim," dediğinde boynumu kokluyordu. "Sonsuza kadar seninleyim."

"Alihan, ben artık temiz değilim." derken ağlıyordum. Benden ayrıldığında ellerimi aldı ve onları inceledi. Elimdeki kanı incelerken hiç iğrenmeden ellerimi tuttu ve onlarca öpücük kondurdu.

"Güzel karım," derken soğuk ellerimi sıcak elleriyle sarmıştı. "O masum bakan gözlerin varken sen sonsuza dek temiz kalacaksın." Elini kaldırıp göğüsüme bastırdığında kalbime dokundu. "Bu kalbin oldukça sen asla kirlenemeyeceksin."

"Özür dilerim." dedim.

Bir şey demedi.

Bana çok kızgındı fakat teselliye ihtiyacım olduğunu bildiği için şu an için susuyordu.

Ellerimi boynuna koyarak dudaklarına yapıştığımda Alihan bana naif bir şekilde karşılık verdi. Ben onun dudaklarını tutkuyla ve sevgiyle emerken o çok yavaş ve duyguluydu. Uzun bir öpüşmenin ardından dudaklarımız ayrıldı fakat hala dip dibeydik.

"Kazandık mı?" diye sordum.

"Hem kazandık hem de kaybettik," dedi Alihan. "Bu kadar çok insan kaybettik, kazandık diyemeyiz. Bu büyük bir haksızlık olur. Mağlubiyetle karışık olan bir kazanç bu..."

"Peki ya biz?" diye sorduğumda derince soluklandı. "Biz kazandık mı?"

"Bilmiyorum, Liya..." diye mırıldandığında bana kızgın olduğunu çok iyi hissediyorum. "Bunu zaman gösterecek bize..."

"Seni seviyorum Karalı," dedim gözlerim dolarken. "Her şeye rağmen..."

"Ben de seni seviyorum." dediğinde sesi katılaşıyordu. Kolları belimi sararken tekrardan birbirimize sarıldık ve bu sefer hiç ayrılmak istemedik.

Sanki ardımızda koca bir cehennemi bırakmıştık ve bizim cennetimiz yeni başlıyor gibiydi.

Alihan ve Liya'nın hikayesi belki de şimdiden itibaren başlıyordu.

Belki de...







• Bölüm Sonu •

Hey! Öncelikle uzun süre bölüm gelmediği için özür dilemek istiyorum. Motivasyonum düşüktü ve bölüm hiç içime sinmedi ama sizin için attım, fazla beklemeyin diye.

Bölümleri artık geciktirmemeye çalışacağım. Başaramazsam da, umuyorum ki bana anlayış gösterirsiniz. <3

Bölüm içinize sindi mi? Düşüncelerinizi buraya bırakın!!! :)

Sizce Uzay ölücek mi?

Ural'ın varlığını hissediyor muydunuz?

Liya'nın katil olması LiyAli'de nasıl bir etki bırakır?

Leyla ve Uzay arasında neler gelişecek?

Uzay diğerlerini affedebilecek mi?

Alihan'ın Uzay'a karşı davranışları değişir mi sanıyorsunuz?

Uzun süre soru sormadığın için yine soru sorayım dedim :)))

Sizi çok seviyorum, kendinize iyi bakın! Bir sonraki bölüme görüşürüz! ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

5.3K 232 23
' Ellerim boynundan ensesindeki saçlarına kaydı. Sanki şuan hem bu dünyadaki en doğru yerdeydim hem de en yanlış yerde. İki duygu o kadar büyüktü ki...
1.7K 113 16
Aniden değişti her şey! Dünya büyükler için durdu ve çocukların kendi başlarının çaresine bakmaları gerekti! Tehlike ise içlerindeydi! Korkularında! ...
357K 14.2K 68
(Tamamlandı) 26 yıl önce karışan hayatlar. Ailesinin göz bebeği Naz ve ailesini kabul etmeyen Almiranın hikayesi. Arslanların prenses kızı Naz aslı...
7.8K 199 13
Kıvılcım Ve Ömer baharlarını yaşarken bir gecede hayatları sonbahara döner ve hiç bidaha güneşi görmemek üzere kapanır defterleri.ömerin hayatı değiş...