UR SERİSİ ~ İNCİ.. (Karamel...

iNCiiL tarafından

14.8K 2K 2.1K

Gözlerindeki alışık olduğum soğukluğa inat konuşmaya çalıştım.. Sesin hiç titremedi bile, bakışlarına hüzün... Daha Fazla

1. Bölüm: ¶ BAŞLANGIÇ •••
2. Bölüm: ¶ AŞK KOKUSU•••
3.Bölüm: ¶BIÇAKLAR ÇEKİLDİ••
4.Bölüm: ¶KELEBEK ETKİSİ•••
5.Bölüm: ¶BAL KÖPÜĞÜ••
6.Bölüm: ¶AKINTIYA KAPIL••
7.Bölüm: ¶NEFES NEFESE••
8.Bölüm: ¶ANI YAŞA••
9. Bölüm: ¶KIRILAN KALP••
10. Bölüm: ¶DOĞDUĞUM GÜN••
11. Bölüm: ¶HUZUR KOLLARINDA••
12. Bölüm: ¶KOKUN TENİMDE••
13. Bölüm: ¶ÇARPIK UMUTLAR••
15.Bölüm: ¶ÇARPIK UMUTLAR••
16 Bölüm: ¶TARÇIN KOKUSU••
17.Bölüm: ¶ALEV ALEV ••
18.Bölüm: ¶KIRILAN KALP••
19. Bölüm: ¶YENİDEN••
20.Bölüm: ¶BİZ OLMAK••
21. Bölüm: ¶HASRETLE••
22.BÖLÜM: ¶SAVAŞ & AİLESİ••
23.Bölüm: ¶ GÜNÜMÜZ••
24. Bölüm: ¶AİLE YEMEĞİ••
25. Bölüm: ¶ SAVAŞ IN İNCİSİ••
26. Bölüm: ¶ BİRİ VAR••
27. BÖLÜM: BUNUN BİR BEDELİ VAR
28. Bölüm: ¶VEDALAR & BAŞLANGIÇLAR•••
29. Bölüm: ¶ SENDEN KALAN •••
30. Bölüm: ¶ MİNEL •••
31. Bölüm: ¶ ÇİMEN GÖZ •••
32. Bölüm: ¶İLK AŞKIM •••
33. Bölüm: ¶ DİLEKLERİMİZ ARTIK GÖKYÜZÜNDE •••
34. Bölüm: ¶ SÜRPRİZ •••
35. Bölüm: ¶ PARS •••
36. Bölüm: ¶ SONUN BAŞLANGICI •••
37. Bölüm: ¶ YOK OLUŞ •••
38. Bölüm: ¶ İTİRAF •••
39. Bölüm: ¶NİŞAN GÜNÜ•••
40. Bölüm: ¶ ZAMAN TÜNELİ•••
41. Bölüm: ¶ İSTANBUL •••
42. Bölüm: ¶ IŞIK DEMETİ •••
43. Bölüm: ¶ URAL •••
44. Bölüm: ¶ BALAYI- KLİNİK •••
45. Bölüm: ¶ İnci 45. Bölüm Giriş Sahnesi •••
45. Bölüm: ¶ KAN KOKUSU/ YARI FİNAL •••

14.Bölüm: ¶YÜREĞİMDESİN••

271 47 19
iNCiiL tarafından

"İnci! "

"Sarp! Burada ne işin var?"

Şok içindeydim. Ne yapacağımı şaşırdım, yüzü sorduğum soruyla buruştu, panikle kolundan tutup,

"Yanlış anlama! Şaşırdığım için öyle sordum, olanlardan sonra hiç konuşamadık ya. Neyse ki şimdi buradasın. "

"Tamam tamam panik olma hemen." Arkadaş olduğumuz zamanlardaki gibi saçlarımı karıştırıp devam etti.

" Ek yerleştirmeyle geldim, yine yerleşemem diye düşünüyordum ama şans işte. Nasıl süprizimi beğendin mi?."

"Yaaa Sarp harikasın, burada olmana o kadar sevindim ki, gel sana kahve ısmarlayım da kaçırdıklarını anlatayım."

Elimdeki defter yığınını kucaklayıp koluma girdi, özlemle bir kez daha sarıldım. Kolundan çekiştirip,

"Gel bu taraftan gidelim." Dedim

"Neden görmemi istemediğin biri mi var."

"Ne alakası var, bu taraf daha kısa."

"Hayır." Deyip elimi tuttu, az sonra arkadaşlarımın yanından el ele geçip biraz ilerileri deki boş masalardan birine oturduk, şok içinde bize bakan arkadaşlarıma bakamadım.

Sadece Savaşın kalkık kaşını gördüm, hepsinin çok şaşırdığıysa her hallerinden belliydi.

" Kaçırma gözlerini bak bakalım bana neler karıştırdın ben yokken, anlat çabuk."

"Hiç bir şey."

Bakışlarıyla Savaşların oturduğu masayı gösterip.

" Ha yeni arkadaşlar buldun bana ihtiyacın kalmadı."

" Saçmalama salak, sen benim tek arkadaşımsın."

"Anlat."

Konuyu çok uzatmadan son bi kaç günde savaşla yaşadıklarımızı hariç her şeyi anlattım.

"Yani senin yeni aşk adayların mı var."

"Bişey olacağından değil, baksana onlar çok farklı."

"Hala aynısın, biraz kendine güven şu okulda senden güzel kız var mı?"

Üzüntüyle omuzlarımı salladım.

"Masadaki Savaş olan mı?"

"Evet Atilla bugün gelmemiş."

"Hadi beni yeni arkadaşlarınla tanıştır."

Sorarcasına gözlerine baktım, konuşmama gerek kalmadan anlamıştı.

"Merak etme, sevgili olduğumuz kısımları söylemem. Biz hala en yakın iki arkadaşız."

Okulun son dönemi aramızda bazı şeyler arkadaşlık boyutundan çıkmıştı. Sevgiliyken yaşadığımız kıskançlık krizleri çekilmez hal alınca birbirimiz için doğru olmadığımıza karar verdik.

Yine de ikimizin arasındaki dostluğun ömürlük olduğunu biliyordum. Nede olsa çocukluk arkadaşıydık, geleceğimizi hep birlikte hayal ederdik.

Arkadaşlarımın yanına gittiğimizde hepsinin odağında biz vardık.

"Sarp, liseden sınıf arkadaşım. Biraz gecikti ama, sonunda beni yalnız bırakmayacak."

Sarp hepsiyle teker teker selamlaşıp konuşurken sıra Savaşa geldiğinde bana göz kırptı. Savaşsa pür dikkat ikimizi inceliyordu.

Susma sırası artık Savaşta gibiydi, herkes masadaki yeni yakışıklıya dikkat kesilmişti. Sadece masadakilerde değil yakınımızdan geçen her kız Sarpı inceliyordu, tabi kurnaz olanların farkında herkes gülücükler saçıyordu. Dayanamayıp yüzünü yüzüme çevirdim.

Mavi gözleri hala aynıydı, hatta gözlerinin altında aldıracağını söylediği gamzeleri bile duruyordu, kumral sakalları hala gür ve yumuşaktı, tek farkı saç modeliydi, evet doğruyu söylemek gerekirse saçları uzunken daha güzel görünüyordu.

Bronzlaşan tenini fark etmemle ne kadar kaslandığını da fark ettim. Sanki eskiye göre daha iriydi, görmediğim bir kaç ayda nasıl bu kadar kaslandığını anlayamadım. Onu bildim bileli çok yakışıklıydı ama itiraf etmeliyim şu an yakışıklılığının zirvesindeydi.

"Ne!"

"Ne yaptırdın kendine, doğruyu söyle bak anlarım."

Eliyle saçlarımı bozdu, beni dikkate dahi almadan masadakilerle olan sohbetine devam etti. Telefonunun çalmasıyla yanımızdan uzaklaştı.

"İnci! Bu ne böyle resmen afet, sanırım aşık oluyorum arkadaşlar beni tutun." Damladan gelen itirafa hepimiz güldük. Haklıydı çok çok yakışıklıydı ama abarttığı kadar değildi bence. Yada öyle miydi gerçekten.

"Sevgilisi var mı?"

"En son yoktu ama bi süredir görüşmüyorduk, o sürede hayatına birisi girmiş midir bilmiyorum"

Damla verdiğim yanıttan memnun bi şekilde gülümsedi. Tüm bu sohbetlerde Savaş bizim aramızda olan samimiyete takmış olacak ki,

"Neden görüşmeyi bıraktınız? Yoksa sana yanlış hareketi mi oldu?"

Omuzumu salladım.

" Ne yanlışı olacak canım, o benim en değerli arkadaşlarımdan biri, herkes gider ama o kalır."

Savaş iki kaşını alay eder gibi kaldırıp sahte sahte güldü.

" Bilmem arkadaş biraz fazla hareketli, olur olmadık yerde çok gereksiz samimiyetlerde bulunuyor, belki rahatsız olup uyarmışsındır diye düşündüm."

"Neden rahatsız olayım ki. Biz gayet normaliz."

Konuşmamız ilginçleşirken Sarpın dahil olmasıyla konuyu kapattık. Sinirle masaya telefona bıraktı. Barut fıçısı gibiydi meraktan çatlıyordum ama yanımızda başkaları olduğu için soramadım.

Neyse ki durumu sormama gerek kalmadan açıkladı.

" Sizin bildiğiniz güzel ev var mı ? Bugün bi ev için kontrat yapacaktım, ibne herif vaz geçti. Neymiş bekar erkek mişim."

"Sarp! çok ayıp."

"Sinirlendim bebeğim napayım, özür dilerim."

Yanağımdan öpüp aklınca gönlümü aldı.

Şimdilik misafirhanede kaldığını, yurtta kalmak istemediğini ve bir an önce eve çıkması gerektiğini anlattı, Neyse ki imdadına yetişen kişi Damla oldu.

" Ben sana ev bulmuş olabilirim, ama önce konuşma yapmam lazım, ev arkadaşı senin için sorun olmaz demi."

"Yani kafa dengi insanlarsa olmaz tabi ki de."

Kimin evinden bahsettiğini anlamam kısa sürdü Kaanların evindeki kendi odasından bahsediyordu, ailesi durumdan rahatsız olduğu için ayrı bir eve çıkmasını söylemiş, Damlada mecbur başka bir eve tamamen geçme kararı almıştı, hatta belki yurda bile geçebilir miş, duruma göre.

Kaan gelince Sarpla baş başa uzun uzun konuştular, tabi evini yabancıyla paylaşmak kolay bir şey değildi en sonunda gelip bana,

"Söyle bakalım, Sarp'a kefil misin?"

" Tabi ki de gözüm kapalı her şeyimi emanet ederim ona, zaten ikiniz çok iyi anlaşırsınız Atilla'yla samimiyet kurmaları biraz zaman alabilir ama onunla da sorun yaşayacağını düşünmüyorum."

Ben konuşurken Savaşın değişen yüz ifadesi ne yalan söyleyim keyfimi yerine getirmişti. Kıskanmak yok diyen oydu, sonuçlarına katlanacaktı. Gülümseyerek Sarpın elini tuttum, neyi amaçladığımı fark etmiş olacak ki kulağıma eğilip,

"Adamı çatlatacaksın, dur artık ilk günden milletle papaz etme beni." Fısıltılarına kıkırdayarak cevap verdim.

Akşama doğru Kaan la Sarp eve bakmak için anlaştılar, Sarp'ın yoğun ısları sonucunda mecbur bende onlara eşlik ettim. Her ne kadar Atilla'yla karşılaşmak için cesaretim olmasa da bir yer den başlamamız gerekiyordu, ne zamana kadar birbirimizden kaçacaktık böyle ?

Ben iç dünyamda Atilla'yı kırdığını düşünürken eve girdiğimde karşılaştığım manzara karşısında iç dünyamda yaşadığım üzüntüler için kendime kızdım.

Odasından tüm eve yayılan rahatsız edici seslerden oldukça utandım.

Sarp kolumdan tutup beni saniyeler içinde kapı dışarı ederken bir yandan da Kaanla konuştu.

"Kaan, köşedeki kafe de kahve içelim, acelesi yok zaten sonra bakarız."

"Aynen aynen ben sonra hallederim."

Bu iki yakışıklının kendileriyle hiç alakası olmayan bir durum için bu kadar mahcup olup beni sığdıracak yer bulamamalarına gülerek cevap verdim.

Utançtan kızaran yüzlerini kahvemi yudumlarken keyifle izledim.

"İnşallah anlaşırsınız, ikinizin de yakın olmasını çok isterim. Çok Amin."

Dualarıma gülüştüler, yaklaşık yarım saat sonra Atilla, Kaan'ı arayıp eve gelebileceğimizi söyledi. Burada kalıp onları beklemek istediğimi söylemiş olsam da Kaan kabul etmedi, artık sorun yokmuş.

Eve onların bir kaç adım gerisinden girdim, az önceki seslerin sahibi olan kızlar karşı karşıya gelmeye hazır değildim. Umduğum gibi olmadı, neyse ki kız çoktan gitmişti.

"Eh be Atilla ben sana demedim mi geliyoruz diye rezil ettin bizi. Ayıp oldu bari bugün yapma."

"Nerden biliyim hemen geleceğinizi, bide tutup İnciyi de getirmişsiniz."

Benden çok zavallı kızcağıza ayıp olmuştu, ne adı geçiyordu nede kimliği. Konuşanlar ne kadar haklıymış, Atilla için bir kaç gecelik kız arkadaş olmanın ne demek olduğunu bugün daha iyi anlamış oldum.

Aralarında geçen konuşmaya fikirlerini etkilememek için hiç dahil olmadım. Atilla biraz zorlamış olsa da en nihayetinde anlaştılar, Damlanın eşyaları bir kaç gün içinde çıkacaktı ardından Sarpın eşyalarını yerleştirecektik.

"Sarp lütfen duvarlardan birini bordoya boyayalım mı?"

"Hayır tabi ki de benim odam, senin oyun bahçen mi?"

Hiç ciddiye almadım bu dediklerini, neden olsa sonunda her zaman benim dediğimi yapardı.

Telefonumun çalmasıyla sohbetimizi yarıda bırakıp en yakındaki kapısını açık gördüğüm odaya girdim.

Atilla'nın odasına, arayan Savaştı,

" Caddenin başında seni bekliyorum. Geç kalma yarım saate gelmiş ol."

" Olmaz işim var, Sarpla alışverişe gideceğiz."

" İnci! Beni oraya getirtme yarım saate gel."

Cevap vermemi beklemeden telefonu yüzüme kapattı. Gözlerimi kapatıp sinirimin geçmesini bekledim, burnuma çalınan tanıdık kokuyla sinirim geçmesi bir oldu.

Atilla'nın kokusuydu bu.

Bahar kokusu

Ne kadar özlediğimi fark ettiğim bu kokuyu uzun uzun içime çektim. Derli toplu olan yatağına baktım, yeni serdiğini anladığım çarşaflarına dokundum. Az önce bu yatakta başka bi kızla yaşadıkları zihnimde belirirken kendimden utandım. Olanları kafamdan atmak için odadan çıkacakken kapıda Atillayla çarpıştım.

" Pardon telefon çalınca yakında diye girdim, bi daha olmaz özür dilerim."

"Sorun değil. istediğin zaman ihtiyacın olduğunda gelebilirsin.." saçlarını kaşıyıp.

" Çok saçma konuştum demi." Dedi

"Hayır tabi ki de değil. Aramızda sorun yok demi, sen benim için özelsin.."
Ne dediğimi ancak idrak edebildim.
" Ben öyle işte, Sarpın yanına gideyim."

Yanından sıyrılıp salona geçtim, artık sürekli yan yana olacaktık ve yaşananları tam anlamıyla unutmamız gerekiyordu. İçimden onunla ilgili olan tüm duyguları silmem gerekiyordu.

Buna kokusu da dahildi.

Yaklaşık on beş dakika sonra Savaşın telefon aramaları başladı, ben meşgule attıkça inatla aramaya devam ediyordu. Gerçekten buraya gelmezdi demi. Sarpın bendeki değişikliği fark etmesi uzun sürmedi.

"Ne bu böyle zır zır kim arıyor bu kadar."

"Kızlar biraz sıkıntı yaşamışlar onu anlatacaklar. Beni yurttan bekliyorlar. Aslında gitsem iyi olur kalanını sonra hallederiz."

"Saçmalama daha alışveriş yapacaktık, hem ne bu böyle demedin mi işim var diye. Her çağırdıklarında yanlarına mı gideceksin hemen? Senin özel hayatın yok mu? Beklesinler, yemek söyledik o kadar yeyip öyle gidersin."

O kadar sinirlenmiş ki daha fazla üsteleyemedim. Zaten Atilla ve Kaan aramızda geçen konuşmayı oldukça garipsemişlerdi. Kim bilir hakkımızda ne düşünüyorlardı.

Savaş daha fazla arayarak beni zor durumda bırakmasın diye çareyi telefonumu kapatmakta buldum. Telefon konuşmamız üzerinden kırk beş dakika geçmişti ve gelmedi, derin bir oh çektim. Tehdidine kanmadığım için kendimi tebrik etmeyi de ihmal etmedim.

Onlar evle ve Sarpın odasıyla ilgili yeni planlar yaparken kapı çaldı.

"Siz bölmeyin ben açarım, yemek siparişidir."

Kapıyı açtığımda başımdan aşağı kaynar sular boşaldı, gerçekten gelmişti, ne diyecekti? Ne yapacaktım?

Panikle kapıyı kapatmaya çalıştım. Gücüne yetişmek ne mümkün, kapıyı açıp beni dışarıya yanına çeki verdi. Kapıyı da kapattı. Şimdi ikimiz kapının dışında kalmıştık.

"Ben sana gel demedim mi? Onca adamın içinde ne işin var?"

"Sanane onlar benim arkadaşım."

"İnci! Benim sinirlerimi bozma, biri Atilla diğeri eski sevgilin. Ne yapmamı bekliyorsun oturup işinizin bitmesini mi bekleyim."

Sarpı anlamış mıydı? Olamaz.

"Sarp benim eski sevgilim falan değil. "

"Bana sakın bir daha yalan söyleme! Karşında salak yok senin insanların bakışlarından tanırım ben. Git eşyalarını getir gidiyoruz."

"Saçmalama ne deyip çıkıyım şimdi ? Sen git bi kaç saate gelirim ben."

Kapı açılınca yüzümüze merakla bakan üç erkekle burun buruna geldik.

"Sakarlık işte kapı üzerimize kapandı." gülerek ortamı yumuşatmaya çalışıyordum ama ne mümkün.

"Atilla anahtarımı evde unuttum benim yedek anahtarı versene."

Atilla dediğini sorgulamadan anahtarını verdi, şimdi dördünde bana bakıyordu. Savaşın bakışları o kadar korkutucuydu ki bir saçmalık yapacağı her halinden belliydi.

"Arkadaşım arayıp duruyor, sanırım sorunu çok büyük, ben yanına gideyim. Kalanları sonra hallederiz Sarp."

"Ben sana ne diyorum iki saat sonra gitsen arkadaşın ölmez. Hem tek başına nasıl gidicen bekle işte yarım saat sonra bırakırım seni."

Savaş sinirden kasıla yüz kaşlarını eliyle kapamaya çalışıyordu. Tam konuşmak için hamlede bulunacakken.

"Çocuk muyum ben, bi taksiye biner giderim. Merak etme balım gittiğimde ararım seni."

Yanağına kondurduğum kocaman öpücük biraz olsun Sarpı rahatlatmıştı. Ben içeriye eşyalarımı toplamaya girdiğimde Savaş çoktan evden çıkmıştı. Bir sürü özürler dileyerek evlerinden ayrıldım.

Arkamı kontrol ede ede sokağın başına , Savaşın beni beklediği yere gittim. Tam köşede duvara yaşlanmış sigara içiyordu. Siniri duvarı delip bana ulaşıyordu.

Beni gördüğünde yumuşayan bakışları bu kez oldukça öfkeli bakıyordu. Konuşmama müsade etmeden kolumdan tuttuğu gibi binalardan birine soktu beni.

"Savaş napıyorsun? Bırak kolumu, canım acıyor."

"Sus!"

Bu sinirine bir türlü anlam veremedim, o benim en yakınlarımla bile flört ederken sıkıntı yoktu, ben arkadaşlarımla vaki geçirirken mi sorun oluyordu. Elini kolumdan kurtarmak için debelenirken beni asansörlerden birinin içine soktu.

"Burası senin evin mi? Evleriniz bu kadar yakın mı? Neden söylemedin? Ya Sarp gördüyse?"

Tek kelime etmeden bakışlarıyla beni susturdu. Eve girene kadar ağzımı açıp başka bir kelime söyleyemedim. Kapıyı çarparak kapattı, ses büyün binanın koridorlarında yayılıp tekrar tekrar yankılanarak bize döndü.

"İnci! Sen ne yaptığının farkında mısın? Bir kere gittin orda kaldın neyse dedim sesimi çıkarmadım. Gittin Atilla'yla öpüştün birde büyün milletin içinde, ona da bir şey demedim. Aldın eski sevgilini getirdin burnumuzun dibine yerleştirin yetmezmiş gibi bide onla evcilik oynayacaksın bende oturup sizi mi izleyeceğim?"

Tam konuşmak için hamle yapmıştım ki,

"Sus! Onunla aranızdaki şeyi bitiriyorsun. Bu gün."

Artan öfkesini hayretle izlerken artık bende kendime hakim olamadım.

"Öpüştüğüm kişi Atilla evet buna ses çıkarmayan sensin! bu benim sorunum değil, ayrıca böyle olmamızı isteyende sendin. Bütün o popüleriteni kaybetmemek uğruna beni de böyle saçma sapan bi şeye ortak ettin. Şimdi karşıma geçip bana hesap falan soramazsın, madem bitmesi gereken bi şeyler var, senle benim aramdaki bu saçma sapan durum bitecek, Sarpla olan arkadaşlığımız değil."

Gülerek gözlerini ovuşturdu. Omuzlarımdan tutup yüzünü yüzümün dibine yanaştırdı.

"İnci, Bi kez daha söylemiycem ve senden ricada etmiyorum."

Yüzümü uzaklaştırmak yerine korkusuzca iyice dibine yanaştırdım, beni manipüle etmesine izin vermeyecektim.

"Hayır!"

Nefesi nefesimin üzerindeydi. Burnuma çalınan güzel kokusuna karşı koymaya çalıştım uzunca bir süre, gözlerimi doğruca gözlerine kenetledim, taki onun bakışları gözlerimden dudaklarıma inene kadar.

Yutkununca hareket eden minik adem elmasın izledim, oradan tekrar gözlerine çevirdim bakışlarımı.

Yavaşça kulağıma eğilip fısıldayarak,

"Beni gerçekten delirtiyorsun." dedi.

Heyecandan hızla inip çıkan göğüslerimi durdurabilmek için nefesimi tuttum.

Az önce hırsla baktığım bu gözlere şimdi utançtan bakamaz oldum. Boynuma kondurduğu öpücükten tüm vücuduma karıncalar yayıldı, kızaran yüzümü görmesin diye başımı çevirdim.

"Kendini çekme artık, sana karışmama müsaade et. Yoksa gerçekten divaneye dönücem."

Yapacaklarını kestiremediğim için bi kaç adım geriye gittim. O ise olduğu yerden beni izlemeye devam ediyordu. Tam zihnimde kurduğum kelimeleri cümleye dökecekken telefonumun sesiyle irkildim. Arayan Sarptı.

"Evet geldim şimdi yurda, evet konuşuyoruz biraz durumu kötü, evet iyiyim merak etme seni aramayı unutmuşum, tamam yarın yurdun önünden beklerim seni." telefonu kapattığımda Savaşın yüzüne bakmaya korktum.

"O herif seni yarın yurdundan almaya mı gelecek."

Başımı salladım sadece.

"Ara söyle istemiyorum de."

telefonu eline alıp tekrardan Sarpı aramak için hamle yaptığında öfkeyle telefonumu elinden çektim.

"saçmalama artık. O benim hem geçmişim hemde geleceğim, hayatıma karışamazsın sen, git kırıştırdığın aptal kızlara yaptır bunları."

Yaşadığım duygu değişimden tüm vücudum titriyordu, ne kadar çabalasam da ağlamaklı ses tonuma engel olmadım, gözlerim dolu dolu yere baktım. Az sonra dolup taşacak göz yaşlarımı görsü istemiyordum. Saçlarımla umutsuzca yüzümü kapadım.

Kollarını belime dolayıp bana sarıldığında göz pınarlarımda zorla tuttuğum yaşlar gözlerimden dökülüverdi. Kolları arasında hıçkırıklara boğularak ağladım uzunca bir süre. Hiç bir şey demeden ağlamamın bitmesini bekledi.

"İnci sana kimsenin dokunmasını istemiyorum, lütfen arana mesafe koy biraz. Canımlar bebeğimler ne çocuk musunuz? Artık genç kadınsın sen hareketlerine dikkat et."

İsyan etmek için dudaklarımı araladığımda parmaklarını kapatıp susturdu beni yine.

"Daha bitirmedim. Peki madem arkadaşlığını bitiremiyorsun, dediğim gibi mesafe olacak aranızda öyle evine girip çıkma yok sürekli, senle de ölçülü konuşacak, öyle sarılıp durmasın."

"Hayır."

Savaş derin derin nefesler alıp, "

"Allah'ım sen beni sınıyor musun, ne demek hayır. "

"Bak ben nerde nasıl davranılacağını bilecek yaşta olgunluktayım, rahatsız olduğun şeyleri tabi ki söyleyebilirsin, ama aramızda bir şey yokken bana karışma hakkına da sahip değilsin, ki öyle olmuş olsa bile bi yere kadar karışabilirsin, dediğin gibi ben özgür bir kadınım."

Alnını alnıma yaslayıp,

"Lanet olsun, eğer ki başka biri olmuş olsaydı uğraşmadım bile ne halin varsa gör derdim. Sen benim tüm dengemi bozdun. Şu halime bak, görmüyor musun senin için nasıl eridiğimi."

Dedikleri yüzümü kızartıken verecek cevap bulamadım, sadece kollarımı boynuna dolayıp sarılabildim.

"Bana evini gezdirmeyecek misin?"

Ellerimden tutup sırayla odaları gezdirdi, beyaz yeşil ağırlığında döşediği evi oldukça ferah ve moderndi, odalardan birini spor salonuna çevirmişti. Diğerindeyse Atilla'nın eşyaları olduğu gibi duruyordu, sıra kendi odasına geldiğinde,

"Göstermek zorunda değilsin. Alınmam."

Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum, kız arkadaşlarından birinin eşyasını bile görme ihtimalim vardı. Gülerek beni odaya soktu.

Diğer yerlerin aksine duvarlar siyah boyanmıştı, kap kalın siyah yere kadar uzanan perdelerden odanın içi neredeyse görünmüyordu, ışığı açmak zorunda kaldım .

Yatağında çarşafları darma dağınık duruyordu, çalışma masasının üzerindeyse tüm notları seriliydi, açık gardrobunun içi sırasıyla ütülü kıyafetleriyle dolup taşıyordu. Onun hem düzenli bi o kadarda düzensiz bu haline şaşırdım.

" Tabi kadın eli değmediği için biraz düzensiz ama napalım."

"Gayet düzenli, sen bide benim odamı gör."

"Yatağımın rahat olup olmadığını denemek ister misin?"

Bıyıklarının altından saklamaya çalıştığı gülüşünü görebiliyordum. Gülümseyerek omzuna vurdum.

"Deneyim bakalım rahatmıymış."

Verdiğim cevap yüzünde dalgalanırken şaşkınlıktan ağzı açık kaldı, yavaş adımlarla yatağına oturuşumu izledi. Botları mı çıkartıp yatağa uzandığımda yüzündeki şaşkınlık iyice yayıldı.

Çarşaflarını etrafına dolayıp kokusunu içime çektim, tarifini bi türlü yapamadığım bu koku ne kokusuydu?

Gözlerimi kapatıp ne olduğunu çözmeye çalışırken çıplak göğsü yüzüme değdi.

"Savaş(!) Şımarma hemen."

Beni dinlemedi. Öpücükleri dudaklarımda ta boynuma kadar yol izlerken bende nefesimi tuttum.

"İçine yine bişey giymedin demi. Ben sana böyle giyinme demedim mi."

"Hayır tabi ki de giydim. O gün ki elbiseyle giymemek gerektiği için öyleydi."

Utana sıkıla neden bunun açıklamasını yaptığımı bilemeden kas katı bekledim bir süre, başısı göğüslerime yaslayıp gözlerini kapattı.

Kollarımı boynuna sarıp koynumda uyumasına müsaade ettim. Elimden gelse yüreğini söker, kalbimin en derinlerinde saklardım.

Elimden gelen tek şey ona sıkı sıkıya sarılmaktı.



BÖLÜM SONU

†††††††

Eveeet yeni bölüm geldiii.
İnci ve Atillayı aynı ortamda hayal etmeyi özlemişim.

Tabii Savaşın İnciyi kıskandığını
görmek beni oldukça mutlu etti.

Sarp ve İncinin yeniden bir araya gelmesine ne diyorsunuz sizce gerçekten sadece arkadaşlarımı?

Cevabınızı yorumlara bekliyorum.

SEVGİYLE KALIN..

İNSTAGRAM ADRESİ: inci01

†††††††

Savaş &İnci

Savaşın Odası































Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

858K 33.9K 30
Soğuk parmaklarının arasında duran yüzüm yanarken ellerimle ceketinin ucunu kavramıştım. Dışarıdan biri görse birkaç dakika önce bağıra bağıra kavga...
48.9K 3.6K 12
❝Yaraları önce kanatırlar sonra öpücükler iyileştirir. ❞ Otuz üç yaşında basit bir terzi olan ama zorunluluktan bir fabrikada çalışan Gülendam, yaşad...
22.1M 891K 115
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
58.2K 1.3K 31
bir gün ansızın babam yanında onlarca siyah takım elbiseli adamlarla gelmişti ben okulu bitirmeyi planlarken o benimle evlilik planları kuruyordu ond...