Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna...

By _beyzanurcgrmn_

1.8M 96.3K 46.2K

"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer... More

1.Bölüm:'Benim Hikayem'
2.Bölüm:'Cellat'
3.Bölüm:'Anka'
4.Bölüm: 'Ödeştik'
5.Bölüm:'Gülüşüne Hapsoldum'
6.Bölüm:'Vatanım'
7.Bölüm 'Ruh Hastası'
8.Bölüm 'Korkmadık, Savaştık'
9.Bölüm: 'Biz Bir Aileyiz'
10.Bölüm
11.Bölüm: 'Kardeşim'
12.Bölüm:'Gün Doğmadan'
13.Bölüm: 'Canım Feda'
14.Bölüm:'Sarı Civciv'
15.Bölüm:'Sevda'
16.Bölüm:'Melek'
17.Bölüm:'Eyvallah'
18.Bölüm:'Bozkurt'un Kızı'
19.Bölüm:'Söz'
20.Bölüm:'Yavru Kurt'
21.Bölüm:'Vatan Uğruna'
22.Bölüm:'Zeytinli Poğaçam'
23.Bölüm:'Asena Plus'
24.Bölüm:'Sevdaya Tutulmak'
25.Bölüm:'Güney'
26.Bölüm:'Tek Güzel Anım'
27.Bölüm:'Sevdiğim Adam'
28.Bölüm:'İlaç Gibisin'
29.Bölüm:'Sakın Açma'
30.Bölüm:'İlk Darbe'
31.Bölüm:'Mucize'
32.Bölüm:'Hangimiz Sevmedik'
33.Bölüm:'Sevmedim'
34.Bölüm:'Kara Sevda'
35.Bölüm:'Onuncu Koğuştaki Güzel'
36.Bölüm:'Affetme'
37.Bölüm:'Zalım Geceler'
38.Bölüm:'Kendini Sev'
39.Bölüm:'Gitme'
40.Yavru Kurt & Güzel Gözlü Çocuk
41.Bölüm:'İkizim'
42.Bölüm:'Son Nefesime Kadar'
43.Bölüm:'Mr. & Mrs. Voland'
44.Bölüm:'Sevdiğim Kadına'
45.Bölüm:'Sen Benimsin Ben Seninim'
46.Bölüm:'Şiir Gibisin'
47.Bölüm:'Sınırsız'
48.Bölüm:'Aşk Saçmalamaktır'
49.Bölüm:'Sert Adamlar Sert Oynar'
50.Bölüm:'Sadece Sana Deliyim'
52.Bölüm:'Veda'
53.Bölüm:'Bekleyeceğim'
54.Bölüm:'Uyuyan Devi Uyandırdınız'
55.Bölüm:'Gönlüm Hep Seni Arıyor'
56.Bölüm:'Ah Be Asena'm'
57.Bölüm:'Dünya Ellerimde'
58.Bölüm:'Benim Sevgilim'
59.Bölüm:'Sevene Zor'
60.Bölüm:'Suç Makinesi'
61.Bölüm:'Anne'
62.Bölüm:'I Said Yes'
63.Bölüm'Senin Uğruna'
64.Bölüm:'Ben Kimim'
65.Bölüm:'Kalbi Güzel Adam'
66.Bölüm:'İyi ki'
67.Bölüm:'Periler De Postal Giyer'
68.Bölüm:'Emanet'
69.Bölüm:'Biz Evde Yokuz'
70.Bölüm:'Karıcığım'
71.Bölüm:'Hoş Geldin'
72.Bölüm:'Öp ve Geçsin'
73.Bölüm:'Çılgın Mother'
74.Bölüm:'Vatanım Sensin'
75.Bölüm:'BKK'
76.Bölüm:'Bizim Hikayemiz' (Final)
Özel Bölüm (1)
Özel Bölüm (2)

51.Bölüm:'Maskeli Beşler'

21K 1.1K 393
By _beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim.

Bu aralar hiç keyfim yok. Umay'a bulaştırmak istemiyorum. Dünya Ellerimde'nin 52 ve 53. bölümlerini de yayımladıktan sonra biraz ara vereceğim. Belki o sırada yazarım.

51.Bölüm: Maskeli Beşler

🔫🔫

Üzerimdeki beyaz elbise ile papatyaların arasından geçiyordum. Ellerimi papatyalara dokundurdum. Mis gibi kokuyorlardı.

"Asena?"

Omuzumun üzerinden arkama baktım. Poyraz gülümseyerek bana bakıyordu. Üzerinde beyaz kazak ve siyah kot pantolon vardı.

"Gel sevgilim."

Gülümsedim. Omuz silktim. "Biraz daha burada kalmak istiyorum." dedim. "Geç olmadan gel sevgilim." dedi. Eğilip papatyayı kopardım. Kulağımın arkasına sıkıştırıp Poyraz'a doğru ilerledim. "Çabuk ol sevgilim." Hızlı adımlar atmaya başladım. Ayağım taşa takılınca dengemi zor koruyabildim. Saçlarımı arkaya savurdum.

Etrafıma göz gezdirince kaşlarımı çattım. Papatyalar yok olmuştu. Güneş bir anda yerini fırtınalı bir havaya bırakmıştı. Bakışlarımı sevdiğim adama çevirdim. Karşımdaki görüntü kalbimin hızlanmasına neden olmuştu. Poyraz'ın beyaz kazağına kan bulaşmıştı.

"Po-Poyraz!"

Koşmaya başladım. Bir türlü yaklaşamıyordum. Dizlerinin üzerine çöktü. Hâlâ gülümsüyordu. Daha hızlı koştum. Birden aramızda demir parmaklık oluştu. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Demir parmaklıklara tutundum.

"Asena."

İtmeye çalışıyordum ama olmuyordu. Kocaman arsada demir parmaklık vardı. Poyraz'a ulaşacağım tüm yollar kapanmıştı. Yüzü gözü kan içinde olmuştu. "Dayan, lütfen. Seni kurtaracağım." Demiri tekmeliyordum. Benim buradan çıkmam gerek.

"Asena?"

"Seni seviyorum Yavru Kurt." dedi. Ağzından kanlar akıyordu. "Poyraz..." Sesim çok güçsüz çıkmıştı. "Senin sesinden, sevildiğimi hiç duymadım." Elimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. "Seni seviyorum. Çok seviyorum." Bir tepki vermedi.

"Asena?!"

Maskeli biri Poyraz'a yaklaştı. Kahverengi gözlerini görebilmiştim. Elindeki silahı Poyraz'ın başına dayadı. "Hayır... Hayır!" Bir yol aradım. Oraya gitmenin bir yolunu aradım ama yoktu. "Yapma!"

Maskeli adam tetiği çekince yüzüme kan fışkırdı. İrkilmiştim. Poyraz yere yığıldı.

"Poyraz!"

Aradaki demir parmaklıklar kaybolmuştu. Koşarak Poyraz'a ulaştım. Başını dizlerime yatırdım. Ellerim kan olmuştu. "Poyraz, uyan." Eğilip kulağımı kalbine yasladım. Atmıyordu. "Poyraz, hayır."

"Poyraz!"

Nefes nefese kalmış bir halde gözlerimi etrafımda gezdirdim. Burası benim odamdı. "Asena?" Yutkundum. Gözlerimi yanımda oturan adama çevirdim. "Po-Poyraz..." Kollarımı beline dolayıp hıçkıra hıçkıra ağladım.

"Sakin ol. Sadece bir rüyaydı." dedi. "Poyraz..." Saçlarım arasına dudaklarını bastırdı. "Poyraz..." Bir elini dizlerimin arkasına yerleştirip beni kucağına çekti. Tişörtünü sıkıca tutmuştum. "Poyraz..." Dudaklarım arasından başka bir kelime dökülmüyordu.

"Yanındayım senin." dedi, yumuşacık bir sesle. "Ölme." Sesim cılız çıkmıştı. Ellerini yanaklarıma yaslayıp yüzümü yüzüyle aynı hizaya getirdi. "Kötü bir rüya gördün ama geçti. Bak ben yanındayım. Derin bir nefes alıp ver." Başımı iki yana salladım. Siyah tişörtüne, yüzüne baktım. Kan yoktu.

"Gerçek gibiydi." dedim. Baş parmaklarıyla gözyaşlarımı sildi. "Ama değil. Bir rüyaydı." dedi. Rüya... Kollarımı boynuna dolayıp başımı omuzuna yasladım. "Su getirmeme izin verir misin?" Daha sıkı tutundum. "Korkuyorum." Bacaklarımı iki yana açıp ayağa kalktı. Beline doladım. Mutfağa gidiyorduk.

Suyun sesi gelmişti. Tezgahın üzerine oturttu beni. "İç biraz hadi." Kollarımı gevşettim. Suyu içince tekrar kollarımı doladım. Mutfaktan çıkıp tekrar odama girdik. Yatağın üzerine oturdu. Örtüyü üzerime örtüp kollarını belime doladı. Hâlâ kucağından inmemiştim.

"Batu ile yeni tanıştığımız zamanlarda bana çok yaklaşmıyordu. Sonradan itiraf etti. Benden korkuyormuş. Neyse. Ben, Mert, Oğuzhan ve Batu; birgün bir kafeye gittik. İzinliydik. Batu, her zamanki gibi, eski sevgililerini anlatıyordu. Yanımıza bir adam yaklaştı. Böyle iri yarı bir şeydi. Hepimizi toplasan o adam kadar ederdi. Batu'nun yakasından tuttuğu gibi havaya kaldırdı. Bildiğin ayakları havadaydı. Eski sevgilisinin abisiymiş. Batu'yu adamın elinden ben aldım. Bizim salak yüzünden yumruk ta yedim. Ama adamın hâli daha kötüydü. O günden sonra Batu bana yanaşmaya başladı. Karargaha geçince Batu'yu dövdüm ama."

Dudağımın kenarı kıvrıldı. "Faydasız, işsiz." dedim. "Bu ilk arızasıydı. Bir defasında aşiret kızı ile sevgili olmuştu ama nasıl aşiret varya. Bizim mal herif ayrılmak istemiş. Kız da ailesine söylemiş. Batu'ya da demişler ya evlenirsin ya ölürsün diye. Yine bana koştu. Zor oldu ama hallettik." dedi. Kıkırdadım. "Bıraksaydınız ya. Belki aklı başına gelirdi." dedim. "Sülük gibi yapıştı. Başka çarem yoktu." dedi.

Başımı omuzundan kaldırıp yüzüne baktım. Kafamı dağıtmaya çalışmıştı. Başarmıştı ama anlattıklarıyla değil, kokusu ve bizzat kalp atışı ile.

"Ne zaman uyandın?" diye sordum. "Yarım saat oldu." dedi. Komodinin üzerindeki dijital saate baktım. Epeyi uyumuşuz. Biraz eğilip başımı göğüsüne koydum. Kalbinin sesini duyuyordum. Gülümsedim. Atıyordu.

"Bir dilek hakkın olsaydı, neyi dilerdin?" dedim. Çenesini başıma dayadı. "Geçmişi değiştirmeyi dilerdim." Saçlarımı bir arada toplayıp yanağımı okşadı. "Sen ne dilerdin?" Gözlerimi ela gözlere çevirdim, başımı kaldırmadan. "Geçmişe gitmeyi dilerdim. O sabah sizin eve gelmezdim. Kendi evimde oturur senin gelmeni beklerdim." dedim.

Baş parmağı dudaklarım üzerinde gezindi. "İkinci dilek hakkım seni öpmek olurdu." Dil çıkarıp başımı eğdim. "Çok beklersin." dedim. "Hep bekliyorum ben zaten. Ama biliyor musun? Beni öpen sen olacaksın. Bekliyorum o günü." dedi. "Rüyanda mı gördün?" dedim. "Rüyamda yeşillerin içinde gördüm seni." dedi. Göğüsüne vurdum. "Sapık." Güldü.

"Daha iyi misin?" dedi. Başımı olumlu anlamda salladım. "Anlatmak ister misin?" Başımı omuzuna yaslayıp daha sıkı tutundum. "Hayır. Unutmak istiyorum." Saçlarımı okşadı. Elimi kalbinin üzerine koydum. Kalp atışını hissetmek istiyordum.

Yeni bir travma oluştu. Hayırlı olsun.

"Tişörtümü çıkarayım istersen, öyle dokun." dedi Poyraz. Kaşlarımı çatıp geri çekildim. "Neye?" dedim. "Göğüs kaslarıma." dedi. Elimi hızlıca çektim. Güldü. "Kasma bu kadar. Rahat ol. Bak ben kasıyor muyum?" Bunu sen istedin?

Kollarıma boynuna dolayıp biraz daha yaklaştım. "Rahat olayım yani, öyle mi?" dedim, kulağına fısıldayarak. "Hı hı." dedi, eğlendiğini belli eder gibi. Başımı eğip dudaklarımı boynuna bastırdım. Kasılmıştı. Gülümseyerek geri çekildim. Adem elması hareket ediyordu. "Kasma bu kadar. Rahat ol. Bak ben kasıyor muyum?" dedim, onu taklit ederek. Derin bir nefes alıp verdi.

"Kaşınıyorsun." dedi. Omuz silkip kucağından indim. Sırtımı yatak başlığına yasladım. "İntikamımı alacağım Asena Hanım." Gülümsedim. "O günü bekliyor olacağım Poyraz Bey." dedim. Bakışlarını üzerimde hissedince ona döndüm.

"Ne oldu?"

Eli elimi kavradı. Dudaklarını tersine bastırıp gülümsedi.

"Poyraz'ı atıp direkt Bey mi, desen?"

Göz devirip elimi elinden çektim.

"Bu bir evlenme teklifi mi?" diye sordum. Başını aşağı yukarı salladı. "Cevabım hayır." Önüne dönüp başını eğdi. Ciddi anlamda üzülmüştü.

"Ben henüz gencim." Bence öyle yani. "Otuz olmama az kaldı. Bir çocuğum olmasını istiyorum. Ve çocuğumun annesinin de senin olmanı istiyorum. Kız da olsa, erkek te olsa sana benzesin. Senin gibi zeki ve iyi kalpli olsunlar. Diğer huylarını almasınlar. Düşünsene evde iki tane Asena oluyor. İki keçi yani. Yersiniz beni."

Kalbimin hızlanmasına neden olan cümle aynı zamanda gülümsetmişti de.

"Aşk olsun. Ne olmuş yani evde minik minik Asena'lar da olsa?" dedim. "Güzel olur. Hem de çok güzel olur." dedi. İkimiz de nefes alıp aynı anda verdik.

Yaklaşık altı dakika boyunca boş boş karşıya baktık. Sessizliği bozan Poyraz olmuştu. "Karnın ağrıyor mu, hâlâ?" Karnıma dokundum. "Çok değil. İyiyim. İyi geldin bana, her şeyinle." Gözlerimi boş duvardan çekip Poyraz'a çevirdim. Gülümsüyordu.

"Nasıl başarıyorsun?" diye sordu, ciddi bir şekilde.

"Neyi?" dedim. Anlamamıştım.

"Her defasında sana daha çok bağlanmamı. Dudakların arasından çıkan her sözün, kalbimin deli gibi atmasına sebep oluşunu." dedi. Gülümsedim.

"Sen bana deli gibi aşıksın." dedim.

"Ben sana deli gibi aşığım." dedi.

Bugün kalbim ve aklım beraberlerdi. İlk defa zıtlaşmıyorlardı. Sıcak su torbasını elime aldım. Soğumuştu. "Yeni su ısıtayım hemen." dedi Poyraz, su torbasını elimden alarak. "Peki. Ben lavaboya gideceğim." dedim. Romantik bir an nasıl bozulur? Tam olarak ilk örneği benim. "Peki." dedi.

Lavaboya girip işimi hallettim. Ellerimi yıkayıp aynadaki yansımama baktım. Dolaptan saç tokası alıp saçlarımı topuz yaptım. Poyraz yatağın ucuna oturmuş beni bekliyordu. Elinde danone vardı. Bensiz yiyordu. Yanına oturup ağzımı açtım. Bir kaşık dolusu aldı ve ağzıma verdi. Altta kalanları da sıyırıp kendisi yedi. "Yirmi dört tane aldım. İstediğin zaman yiyebilirsin." Düşünceli Seri Katil Kılıklı'm.

"Yapmak istediğin bir şey var mı?" diye sordu. "Maske yapalım mı? Sonra da sen bana makyaj yaparsın." dedim. "Ne maskesi?" dedi. "Cilt maskesi. Birbirimize yapalım." dedim. "Bende mi, yapacağım?" dedi. "Evet." Masum masum baktım. "Ne gerek var? Sen yap, ben seni izlerim." Dudaklarımı büzdüm. "Poyraz..." Sesim minik bir çocuk gibi çıkmıştı.

"Kalbimin çıkmaz sokağısın. Senden başka yol yok."

Kabul etti diye yorumladım. Ellerimi birbirine vurup ayağa kalktım. Elinden tutup banyoya çektim. Halinden asla memnun değildi. Yüzümü ıslattım. Poyraz'a baktım. Eğilip yüzüne su çarptı. Dolaptan iki maske çıkarıp birini açtım. "Biraz eğilir misin?" Eğilmek yerine beni kucağına almıştı. Bacaklarımı beline dolayıp maskeyi dikkatli bir şekilde yüzüne yapıştırdım. Sırıtarak düzeltiyordum. "Başka bir şey yapsak, bu kadar mutlu olmazsın." dedi. "Evet." dedim.

Yere inip kendi maskemi taktım. Aynadaki yansımadan Poyraz'a bakıp kıkırdadım. "Senin cildin zaten noksansız. Gerek var mıydı, böyle şeylere?" dedi. "Olsun. Maskeden sonra Ela'nın Amerika'dan gönderdiği serumları ve kremleri kullanacağız. Cildimiz bebek poposu gibi olacak." dedim. Yüzünü buruşturunca maske de buruşmuştu. Elimle tekrar düzelttim. Banyodan çıktık. Evin zili çaldı. "Ben bakarım." deyip kapıya yöneldim.

Batu, Oğuzhan ve Mert gelmişti. Yüzüme garip garip bakıp eve girdiler. "Evde canımız sıkıldı." dedi Batu. "Birlikte çok eğleneceğiz." dedim. Poyraz'ın oturma odasına girmesiyle başta Batu sonra da diğerleri kahkaha atmaya başladı. Poyraz hiçbir şekilde bozulmamıştı.

Poyraz'ın bu huyunu seviyordum. Benim istediğim bir şeyi yapınca asla şikayet etmiyordu. Ve utanmıyordu.

"Size de yapalım." deyince gülüşmeler anında kesildi. Ama Poyraz'ın gülüşü boy göstermişti. "Benim evde işim var." dedi Oğuzhan, ayağa kalkarak. "Ben zaten çok yorgunum, uyuyacağım." dedi Mert. "Benim buluşmam vardı." dedi Batu, son olarak. "Siz onları benim külahıma anlatın. Maske yapacağım size de." dedim. "Boşuna bitirme." dedi Batu. "Yok yok, sorun değil. Ela her ay gönderiyor." dedim. "Ben yapmam." dedi Oğuzhan. Poyraz'a baktım.

"Poyraz..."

Masum ve çocuksu sesim, Poyraz için yeterliydi. "Sen maskeleri getir. Ben ikna ederim onları." Gülümseyip odama kaçtım. Maskeleri ve su spreyini alıp oturma odasına  geri döndüm.

"Benden başla." dedi Batu. Sırıttım. Elimdekileri Poyraz'a verdim. Batu'nun suratına su sıkıp maskenin paketini açtım. "Daha çok yakışıklı olacaksın. Kızlar sana dönüp beş defa bakacak." Batu'nun zayıf noktası. Havalı havalı geriye doğru yaslandı. "Kendimi sizin ellerinize bırakıyorum, Asena Hanım." Kıkırdayıp maskeyi güzelce yapıştırdım.

Oğuzhan'a geçmiştim. "Bu aralar çok somurtkansın. Beni üzüyorsun. İstemiyorsan yapmam." Elimi tutup gülümsedi. "Seni üzdüğüm için özür dilerim. Yapabilirsin." Gülümseyip suratına su sıktım. Maskeyi de yerleştirip Mert'in karşısına geçtim.

'Ela bakımlı erkeklere bayılır. Ve sana bir kez daha aşık olacak." dedim. Gözleri parladı. "Her gün yapalım, baldızım."

Çok iyi rol yapıyorum. Beni direkt Hollywood'a alsınlar. Ben harcanıyorum.

Mert'in işini de halledip karşılarına geçtim. Çok komik görünüyorlardı. "Fotoğraf çekelim." dedim. "Yok artık." dedi Batu. Gözlerimi Poyraz'a çevirdim. "Poyraz..." Bu adam kesinlikle bana aşık. Arka cebinden telefonunu çıkardı. "Çekiyoruz. Çekmek istemeyen olursa köşeye geçsin. Cellat olarak onunla bizzat ilgileneceğim." Poyraz'ın teklifinden sonra hepsi ayaklanmış fotoğraf çekmek için hazırlanmıştı.

Poyraz beni kolunun altına altı. Batu kafasını aşağıdan gösteriyordu. Oğuzhan hemen yanımdaydı. Mert'te Oğuzhan'ın omuzuna yaslanmıştı. Poyraz bir kaç tane çekti. "Hemen gruba at." dedim. "Sadece bizim olduğumuz bir grup yok." dedi Oğuzhan. "Ben hallederim." dedi Poyraz.

Koltuğun köşesinde oturup bacaklarımı kendime çektim. Karnım ağrıyordu. "Ben çay suyu koyup geleyim." dedi ev sahibi, Poyraz.

"Neyi var benim Kenafir'imin?" dedi Batu. "Biraz ağrılarım var." dedim. "Masaj yapmamı ister misin?" dedi. "Yok." deyip gülümsedim. Poyraz, elinde sıcak su torbasıyla geldi. Elinden alıp karnımın biraz aşağısına yasladım. Tekrar oturma odasından çıkıp bu defa çorap ve örtü ile gelmişti. Çorapları elime vermeyip kendisi giydirdi. Örtüyü etrafıma sarıp beni iyice kapattı. Telefonumu arka cebinden çıkarıp elime verdi.

"Teşekkür ederim." dedim, gülümseyerek.

"Görevim." dedi, gülümseyerek.

Başımı koltuğun sırt kısmına yasladım. "Bugün çok iyisin. Başımıza taş yağacak." dedi Oğuzhan. "Ben her zaman iyiyim. Hem bir de sinirlenince karnım ağrıyor. Yarın eski halime dönerim." dedim. "Böyle iyiydi." dedi Mert. Telefonumun kilidini açıp gelen bildirime dokundum.

SKK "Maskeli Beşler" grubunu oluşturdu

Maskeli Beşler... Gülümsedim. Kesinlikle bize uygun bir isim.

Aradan on dakika geçince hepsinin maskesini çıkarıp birer damla serum damlatmıştım. Pahalı malzemeler, fazlasını kullanamam. Poyraz ve Batu çay hazırlığı yapıyorlardı. Tek tek hepsinin yüzüne baktım. "Parlıyorsunuz." dedim, gülerek. "Ben zaten önceden de parlıyordum." dedi Batu. "Aynen, kesin öyle." dedim, alay eder gibi.

Poyraz yanıma oturup elime çikolatalı pastayı verdi. Bugün beni mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu. Aslında her zamanki haliydi.

"Bugün siz hayırdır?" dedi Batu. "Her zamanki halimiz." dedim. "Pek inandırıcı gelmedi." dedi Oğuzhan. Elimdeki tabağı Poyraz'a verdim. "Neden yemedin?" dedi. "Canım istemiyor. Sonra yerim." dedim. "Başka bir şey ister misin?" diye sordu. "Danonelerin içine dondurma çubuğu koyup buzluğa at. Dondurma hali çok güzel." dedim. "Hava soğuk." deyince dudaklarımı büzdüm. "Asena'm yapma böyle. İyileş söz bir sürü yapacağım. Ama şimdi yiyemezsin." Elimi tutmuştu. "Peki." Kulağımı kalbine yasladım. Sesi çok güzeldi.

Gözlerim Batu'ya takıldı. İrice açtığı gözleri üzerimizde geziniyordu. Geri çekilip elimi de aldım. Biraz yana kayıp başımı koltuğun koluna yasladım. Gözlerimi yumdum. İçimdeki kötü his neden geçmiyordu?

"Asena neden ağlıyorsun?" dedi Mert. Ağlıyor muydum? Gözlerimi açtım. Batu karşımda çöküp elimi tuttu. "Makyaj da yapalım mı, birbirimize?" dedi. Başımı iki yana salladım.

"Çok kötü bir rüya gördüm. Canım acıyor." dedim. "Rüya işte adı üstünde. Üzme kendini." dedi Oğuzhan. "Geç kaldım. Kurtaramadım onu." dedim. "Asena'm bak ben yanındayım." dedi Poyraz. Beni kaldırıp kolları arasına aldı. Mert diğer yanıma oturup başımı okşadı.

"Şımartıp durmayın beni. Sonra tepenizden inmem." dedim. "Senin her zaman başımın üzerinde yerin var. Hiç inme." dedi Poyraz. "Bizimde." dedi Mert, herkes adına. "İyi ki varsınız. Hepinizi çok seviyorum. Hiç ayrılmayalım." dedim.

Umarım hiçbir zaman ayrılmazdık. Hep böyle mutlu ve güzel anlar yaşardık.

🐺

Güzel birgünün ardından güne daha iyi uyanmıştım. Beni asla yalnız bırakmıyorlardı. Özellikle de Poyraz. O zaten bambaşka bir detay.

Dün beraber bir sürü şey yapmıştık. Karın ağrımdan dolayı çok fazla hareket edemezsem de yine de çok eğlenmiştim. Bugün çok daha iyiydim. Hazırlanıp Deniz'i evinden almaya gidecektim. Beraber alışveriş yapacaktık. Dün akşam öyle kararlaştırdık. İkindi vakitlerinde de Poyraz ile doktor randevumuz vardı.

Siyah kot pantolon üzerine koyu yeşil bir kazak giydim. Saçlarımı tarayıp açık bıraktım. Beyaz kabanımı giyip beyaz beremi taktım. Bence harika görünüyorum. Silahımı belimdeki kılıfa koymuştum. Telefonumu çantama atıp evden çıktım. Kapıyı kilitleyip merdivenlere yöneldim.

Her ne kadar Poyraz da bizimle gelmek istese de karşı çıkmıştım. Kız kıza takılmak istiyorum. Alışverişten sonra bize katılabilirdi.

Deniz'in evine gelince kornaya bastım. Tam zamanında gelmiş olmalıyım. Çünkü apartmandan yeni çıkmıştı. Ön koltuğa yerleşip kollarını boynuma doladı. Gülümseyerek karşılık verdim. "Günaydın Asena abla." dedi. "Günaydın tatlım." dedim. Emniyet kemerini takınca arabayı çalıştırdım. "Dün abim hasta olduğunu söylemişti. Şu an nasılsın?" dedi. "Abin biraz abarttı. İyiyim." dedim. "Konu sen olunca abartması normal." Bence değil.

Telefonumun melodisi arabayı doldurdu. Güney arıyordu. Aramayı kabul ettim. "Kıvırcığım?" diyerek giriş yapmıştı. "Efendim." dedim. "Sana uğrayacaktım. Evdesin değil mi?" dedi. "Yok hayır. Deniz ile alışveriş merkezine gidiyoruz." dedim. "Ben de size katılayım." dedi. "Olur. Görüşürüz." Telefonu kapattım.

Kız kıza takılacaktınız sanki.

Sen araya girme.

Göz ucuyla Deniz'e baktım. Saçlarını düzeltiyordu. Dudağımın kenarı yukarı doğru kıvrıldı. "Kimseye söylemeyeceğim. Aramızda kalacak. Benden çekinmene gerek yok." dedim. "Anlamadım?" dedi. "Güney'den hoşlanıyor musun?" İlk birkaç dakika ses gelmedi. Gözlerimi yoldan ayırıp Deniz'e baktım. Şaşkın gözlerle bana bakıyordu. Gülümsedim. "Benim yanımda rahat ol, lütfen." Alt dudağını ısırıp saçını kulağının arkasına sıkıştırdı.

"Bilmiyorum." dedi. "Onu görünce heyecanlanıyorum ama hoşlantı mı, bilmiyorum. Staj zamanlarında bana çok yardımcı oldu. Çok iyi bir insan. Kendi hislerimden emin değilim." Bacağındaki eline uzanıp tuttum. "Yalnız kaldığın bir zamanda bunu kalbine sor." Elimin tersini okşayıp gülümsedi.

Alışveriş merkezine varınca arabayı park edip indim. "Bu kadar güzel olmanız haksızlık." Güney'in sesiyle arkama döndüm. "Batu ile beraber yaranmak için çalışıyor musunuz?" dedim. Gözlerini kısıp ters ters baktı. "Sana demedim. Deniz'e söyledim." dedi. İnanmayan gözlerle baktım. Deniz'e yaklaşıp her iki yanağından öptü. Bu defa geri çekilmemişti. "Seni Poyraz'a söyleyeceğim." dedim. "Bu Poyraz'dan bıktım." deyip ilerledi.

Deniz'e göz kırptım. Beraber giriş yaptık. X-ray cihazından geçerken çok ses çıktı. Güvenlik görevlisi bana baktı. Arka cebimden askeri kimliğimi çıkarıp gösterdim.  Kaşları havalandı. Gülümseyip geçtim.

"Adam dondu." dedi Deniz. "Alıştım ben." dedim. "Ben de alıştım." dedi Güney. Önce birkaç parça kıyafet alıp sonrasında yemek yemeye karar vermiştik.

Güney ve Deniz bir adım önümde ilerliyorlardı. Karşıdan gelen yirmi beş yaş üstü iki erkek gülümseyerek bizim olduğumuz yöne bakıyorlardı. Bunu Güney de farketmiş olmalıydı ki kolunu Deniz'in omuzuna atmıştı. Güney beni şaşırtıyordu.

"Gözlerinizi bu bölgeden siz mi alacaksınız, yoksa bizzat ben neşter ile alayım mı?" Benim yanımda kalarak bir şeyler öğrenmiş. Çok gururluyum. Bir şey söylemeden başlarını eğip uzaklaştılar. Deniz sessiz kaldı. Önlerine geçip ilk mağazaya girdim.

Etrafa dağılıp kıyafetleri incelemeye başladık. Güney elinde kırmızı bir elbiseyle yanıma geldi. "Bu nasıl?" dedi. Elbiseyi baştan sona inceledim. Dar kesim, mini bir elbiseydi. "Deniz'e yakışır." deyip elinden aldım. "Deno!" Deniz, gülümseyerek bana baktı. "Hadi bunu dene." Elimden alıp elbiseyi süzdü. "Çok güzel." dedi. Çantasını elinden aldım. Kabine doğru ilerledi.

"Güney?" Hemen kardeşimin yanına koşmuştum. "Ağzından iyi bir şey çıkmayacak diye düşünüyorum." dedi. Dil çıkarıp koluna girdim. "Hayırdır? Deniz'i korumalar falan." dedim. Kolunu benden kurtarıp iki adım uzaklaştı. "Nasıl baktıklarını görmedin mi? Ortada yanlış anlaşılacak bir durum yok. Kim olsa aynısını yapardım?" dedi. "Sen onu benim külahıma anlat." deyip yanından uzaklaştım. "Kıvırcık saçlarını yoldurtma bana." deyince omuzumun üzerinden Güney'e baktım. "Dene istersen." Gülümseyip diğer tarafa gitti.

Kabinin önünde Deniz'i bekliyordum. Ve çıktı. Saçlarını arkaya atıp etrafında döndü. "Fazla mı yakıştı?" dedim. Gülümsedi. Aynanın karşısına geçti. "Galiba elbiseye aşık oldum." dedi. Birileri de sanki... Güney ile göz göze gelince gözlerini kaçırdı.

Deniz aynanın karşında durup fotoğrafını çekti. Bir dakika sonra telefonu çaldı. Koşar adımlarla telefonu bana verdi. Arama ekranında Abim yazıyordu. "Seni aradı." dedim. "Ben abime elbiseyi çekip gönderdim. Sen açmalısın. Ben de o sırada kıyafetlerimi değiştiririm." deyip kaçtı. Aramayı kabul ettim.

"Çok uzun o biraz daha kısası yok muydu?" dedi Poyraz, telefonu açar açmaz.

"Ben de öyle düşünüyorum. Biraz daha kısasını alalım." dedim.

"Asena?" Beni beklemiyordu.

"Poyraz." dedim, yumuşacık bir sesle.

"Sesine kapılıp gitmeyeceğim. O elbiseyi hiç beğenmedim." Gülümsedim. Deli şey.

"Senin beğenmemen önemli değil. Sonuçta sen giymeyeceksin." Çok zekiyim.

"Ah benim laf sokmayı seven sevdiğim. Lütfen kardeşime ilet; beğenmedim ve onaylamıyorum." Ah benim odun Zeytinli Poğaçam.

"Biz beğendik ve alıyoruz." dedim.

"Asena-" Cümlesini yarıda kestim.

"Lafımın üstüne laf istemiyorum, Poyraz." Konu kapanmıştır.

Güney telefonu elimden aldı. "Ben de hiç beğenmedim." Sana ne oluyor bakışları atıp telefonu aldım.

"Güney yanınızda mı?" Poyraz birazdan buraya ışınlanacaktı.

"Aradı. Gelebilir miyim, dedi. Ve geldi." Tek kaşının havada olduğuna eminim.

"Hani kız kıza takılacaktınız. Güney kız da benim mi haberim yok." Kıkırdadım.

"Tamam hadi kalk gel. Bir yerlerini yırtacaksın şimdi."

"Teklif etmeseydin de gelecektim."

Telefonu kapattım. Deniz çıkmıştı. Telefonu ve çantasını uzatıp elbiseyi aldım. "Başka bir mağazaya girelim." deyip kasaya yöneldim. "Asena abla, abim beğenmediğini söyledi." dedi üzgün bir şekilde. "Kıskançlığından yapıyor o. Biz alıyoruz." dedim. Kartımı kasiyere verdim. "Ben öderdim." dedi. "Yanında ben, Batu, Güney ve abin olduğu zaman paranı cebinden asla çıkarmayacaksın." Elbiseyi alıp eline verdim. Gülümsedi. Mağazadan çıktık.

Silah sesi tüm alışveriş merkezinde yankılanırken insanlar çığlık atmaya başladı. Deniz ve Güney'i arkama aldım. "Senin beni koruyor gibi görünmen dışardan çok saçma görünüyor. Geç arkama." dedi Güney. "Boş konuşmayı bırak." dedim.

Aksiyon yaşamasaydım hatrım kalırdı.

"Yat yere yat." dedi eli silahlı şahıs. "Herkesi buraya toplayın!" Deniz'in elinden, Güney'inden kolundan tutup bir sonraki mağazanın önünde oturttum. Önce her şeyi bilmem gerekirdi, bir şeyler yapabilmem için. Sivillerin canını tehlikeye atamazdım.

Etrafımda göz gezdirdim. Rehinelerden birinin eli tetikte gibiydi. "Şimdi değil." dedim, sadece onun duyacağı bir şekilde. Bana döndü. Soran gözlerle bakıyordu. "Askerim ben." Elini arkasından çekmişti. "Polisim ben de. Eşim hamile." dedi. Yanındaki karnı burnunda kadına baktım. Gülümsedim. "Korkmayın olur mu? Yanımda doktor ve hemşire var. Sakin olun. Çıkaracağız sizi buradan." dedim. Korkuyordu.

"Ne konuşuyorsunuz siz?" Başımı kaldırıp ilerdeki pislik insana baktım. Başımı sağa çevirip baktım. Başımı sola çevirip baktım. "Sadece dört kişiyle mi, alışverişi soymaya geldiniz?" dedim. "Bizi salak mı sandın? Girişte iki kişi, üst katta da üç kişi var." Başımı eğip gülümsedim. Süzme salak.

Buradakilerle beraber on kişi. Halledilir. "Niye bizi inceleyip duruyorsun?" dedi salak olan. "Çok yakışıklı geldin gözüme." dedim. Gülümsedi. "Sen de çok güzelsin." dedi. Başlarındaki adam salak olanın kafasına yapıştırınca benimle göz kontağını kesti. "Biz şu köşeye geçiyoruz." deyip Güney ve Deniz ile polis memurunun yanına doğru ilerledik. "Rahatına bak tatlım." dedi salak. "Çıkışta biz görüşelim." Nezarethanede.

Yere düşmüş gibi yapıp kulağımı kulaklığı taktım. "Bu yerler de çok kaygan ya." Saçımı düzeltip beremi aşağı indirdim. "Biraz ses çıkartmanız gerek." dedim, fısıldayarak. "Ben bağırabilirim." dedi, polisin eşi. "Yanlışlıkla ıkınma. Çocuk gelmesin." dedim. Güldü. Muzaffer amcayı arayıp telefonu tekrardan çantama koydum. "Şimdi!"

Hamile kadın sancıları varmış gibi bağırmaya başlamıştı. Muzaffer amca da o sırada telefonu açtı. "Asena, kızım nasılsın?" Belalı. "Konuşacak çok zamanım yok. Rüya Plaza'dayız. On kişi var. Soyguna gelmiş gibiler. İki kişi girişte. Biz ikinci kattayız. Başımızda beş kişi var. Üst katta da üç kişi varmış. Kuyumcular o katta. Çok sayıda sivil var." Kadınla uzaktan konuşuyormuş gibi görünüyordum. "Hemen çıkıyoruz. Sakın tek başına bir şey yapmaya kalkışma."

Konuşma bitince hamile kadın sustu. Karnına dokundum. Masaj yapıyordum. "Ben Asena, birazdan burada olacaklar. En güvenli şekilde çıkmamız için bizim de bir şeyler yapmamız gerekiyor." dedim. "Fırat benim adım. Eşim Gül." dedi polis. "Güney ben sana silah kullanmayı öğretmiştim. Botumun içinde bir silahım daha var. Onu sana vereceğim. Sadece kendini korumak için kullanacaksın. Deniz ve Gül, siz uzak duracaksınız. Bizden de. Çantamdaki metal kaplı ruj var. Aslında o kesici bir alet. Onu al. Sizi canımdan önce koruyacağım ama olurda ters giden bir durum olursa önüne gelene saplarsın. Fırat, ben söylemeden yerinden çıkmak yok." Herkes beni onaylamıştı.

Deniz ve Gül'ü kalabalığın içine gönderdik. Biz en sondaydık. "Biz de yardım etmek istiyoruz." dedi önümüzdeki genç. Yanında iki arkadaşı vardı. Yirmi bir yaşlarında olmalıydılar. Etrafıma bakındım. Spor eşyaları satan bir dükkan hemen arkamızdaydı. "Oraya girmemiz gerek." Soygunculardan esmer olanı bize doğru geldi. "Ne konuşuyorsunuz siz?" dedi. "Arkadaşın astımı var. Onu sakinleştirmeye çalışıyorum." dedim. "Niye, doktor musun sen?" dedi. Gülümsedim. "Doğru bildin. Zeki olan erkeklere bayılırım." dedim. Kaşları havalandı. Salak olan arkadaşını gösterdim. O da ters ters bize bakıyordu. "O biraz salak galiba ama sen çok zekisin. Başları senin olman gerekirdi." Vücudunu dikleştirdi. Göz kırpıp yanımızdan uzaklaştı. Salak olan ile küçük çaplı tartışma yaşayacaklardı birazdan. Başladılar bile.

"Şeytana pabucunu ters giydirirsin be abla." dedi gençlerden ortadaki. Sonra hava atarım. "Beni iyi dinleyin. Sen nefes alamıyormuş gibi davranacaksın. Sen de ayağa kalkıp etrafta ilacını aramış gibi davranacaksın. Sonra arkamızdaki mağazada düşme ihtimali olduğunu söyleyip oraya gireceksin. Birkaç raket ve top alıp kapıya yaklaştır. Gerisini biz hallederiz. Ama çok çabuk olman gerekiyor." dedim. "Emredersiniz komutanım." dedi üçü de aynı anda sessizce.

Söylediğim gibi oldu. Bir olay olunca salak olan bize yaklaşmıştı. Konuşarak onu oyalamış rüya dört işini halletmişti.

"Rüya bir, şimdi ne yapıyoruz." dedi rüya beş. "Benden bir emir çıkana kadar sessiz kalın." dedim. "Ya Allah aşkına bu ne ya? Rüya ne alaka abi?" dedi Güney. Yani rüya üç. "Alışveriş merkezinin adı işte." dedim. Yüzünü buruşturup önüne döndü. "Bence eğlenceli." dedi rüya iki Fırat.

"İkinci planı yapıyoruz. Şu salak ve esmer olanı birbirine düşürüp buraya çekeceğiz. Rüya dört, beş, altı; o ikisini raketlerle halledip silahlarını alın. Rüya iki ve üç; hepimize bir adam düşüyor. Öne yaklaşacağız. Sivillerden uzakta yapmak hepimizin işine yarar. Polis sirenlerini duyduğumuz gibi hızlıca öne geçeceğiz. Bayıltmayı tercih etmenizi öneririm ama zorluk çıkarırlarsa bacağına sıkın. Biz onları halleder halletmez tüm sivilleri sakin bir şekilde mağazaya toplayın. Yukarıda da siviller olmalı ve onların canlarını tehlikeye atamayız." dedim. "Çok heyecanlandım." dedi rüya altı.

"Öyleyse operasyon başlasın."

🐺

"Ben sana emniyetin önünden geçme dedikçe sen gidip olaylara bulaşıyorsun." Göz devirmemek için büyük uğraşlar verdim. "Bir de altı kişilik tim kurmuşsun." Gülümsedim. "Rüya Timi. Bence çok güzel." Muzaffer amca kaşlarını çattı.

"Benim ne suçum var? Sadece alışveriş yapmak istedim. Sizi bekleyebilirdik evet ama Deniz ve Gül oradaydı. Sivillerin canını tehlikeye atmak istemedim. Ve kimsenin burnu bile kanamadı." dedim.

"Haklısın kızım ama-" Muzaffer amcanın lafını böldüm.

"Ben her zaman haklıyım. Göbek adım haklıdır." dedim havalı bir şekilde.

Muzaffer amca benden umudu kesip Fırat'a döndü. "Bizim kız, deli... Tamam da ya sen?" Deli olduğum doğrudur. "Eşim oradaydı, amirim. Bebeğimize bir şey olmasını göze alamazdım." O da haklı. "Ben arada bir buraya uğruyorum. Seni hiç göremedim." dedim. "Ben saha da görev yapıyorum." dedi Fırat. Başımı aşağı yukarı salladım. Karşımda oturan adamla göz göze gelmemek için başımı çok hızlı diğer tarafa döndürdüm.

"Tamam siz ikiniz eğitimlisin, Güney'e silah vermek ve Deniz kızıma kesici alet vermekte neyin nesi?" Bıkkın bir şekilde nefes alıp verdim.

"Birinci görevim onları korumaktı. Ama ters giden bir durumda kendilerini savunsun diye ben verdim." Yine haklıyım.

"Ayaklı cephanelik misin, sen?" Bir ayaklı cephanelik olmadığım kalmıştı. Sessiz kaldım.

"Poyraz al şu kızı gözümün önünden." Omuz silkip ayağa kalktım. "Alt tarafı soyguncuyu üçüncü kattan aşağı attım diye bunları yapıyorsun değil mi? Kırıcısın Muzaffer amca." Yüzüme, gerçek misin der gibi bakıyordu. Gülümseyip öpücük attım.

Yarım saattir bizi dinleyen Gül'ün yanına gittim. Elimi karnına koyup okşadım. "Yeğenime iyi bakın." dedim. Gülümseyip elimi tuttu. "Teşekkür ederim." dedi.

"Bir daha gelme demeyeceğim. Ben gelme dedikçe sen ne yapıp ne edip geliyorsun. Çay içmeye beklerim. Senin algıların tersini gerçekleştirdiği için belki gelmezsin." Muzaffer amca gerçekten kırıcı. "Kolay gelsin." dedi Poyraz ve çıktık.

"Beni de eve bıraksanıza." dedi Güney. "Senin araban dışarda değil miydi?" dedim. "Polis memurlarından rica ettim, sanayiye bıraktılar. Birkaç sorunu vardı zaten." dedi Güney. "Bize geçelim." dedim. "Beni de eve bırakırsanız mutlu olurum." dedi Deniz. "Sizin ne işiniz var küçük hanım?" dedi Poyraz. "Birkaç küçük iş. Ben sonra gelirim." dedi Deniz. "Ben Deniz'i de alıp öyle gelirim." dedi Güney. "Peki." dedim.

Sürücü koltuğuna yerleştim. Poyraz ön koltukta oturmuştu. Deniz ve Güney ise arkaya yerleştiler. "İyisin değil mi?" dedi Poyraz, milyonuncu kez. "İyi olduğumu söylemiştim." dedim.

"Abi, Asena ablayı görmeliydin. Adamın suratına bir vurdu, uçtu resmen." dedi Deniz, heyecanlı bir şekilde. Göz ucuyla Poyraz'a baktım. Biz bi' eve gidelim bakışları atıyordu. Gülümseyip önüme döndüm.

Önce Deniz'i sonra da Güney'i eve bıraktım. Poyraz ile baş başa kalmıştık. "Ne diyeceğimi bilmiyorum." Evde başlarız diye düşünmüştüm. "Ya sana bir şey olsaydı?" dedi sorar gibi. "Deniz ve Güney yanımdaydı. Onları korumak zorundaydım." Kaşlarını çattı. "Bir kere kendini düşünmeyi deneyebilir misin? Hiçkimseyi değil, sadece kendini." dedi. "Ben kendimi düşünmeyi Burak şehit olduğunda bıraktım. Bir kez daha birini kaybedersem dayanabileceğimi düşünmüyorum. Kendimi tehlikeye atacak bir şey yapmam. Hem Burak uzun bir ömrümün olduğunu söyledi. Bana bir şey olmaz yani. Endişelenme." dedim.

"Bazen öyle şeyler söylüyorsun ki lafı ağzıma tıkıyorsun. Ne yapacağım ben senin keçi hâlinle?" dedi. "İstediğini yapabilirsin." dedim. "Emin misin?" dedi gülümseyerek. "Vazgeçtim." deyince gülmeye başladı.

Güney ile evimiz arasında çok bir şey olmadığından çabucak gelmiştik. "Ben üzerimi değiştireyim, sonra yola çıkarız." dedim. "Ne yolu?" dedi. "Soner ile konuşmaya gidecektik ya." dedim. "Ben onu unutmuşum. Adam da akıl mı bırakıyorsun?" Göz devirip kapımı açtım. Poyraz da benimle beraber gelmişti. Montunu ve botlarını çıkardı. Ev benim değil onun sanki. Odama doğru ilerledim. Kuyruğum da benimleydi.

Üzerindeki kazağı çıkarmaya yeltenince gözlerim irice açıldı. Elimi uzatıp kazağı aşağı indirmek isterken fazla yüklenmiş olmalıyım ki yırtılmıştı. "Ne yapıyorsun?!" dedim. "Asıl sen ne yaptın?" dedi. "Ne istiyorsan dedim de bunu kastetmemiştim." dedim. Kahkaha attı. Birkaç dakika sürdü.

"Ah benim deli sevdiğim. Sana bir şey gösterecektim." deyip kazağı çıkardı. Sol göğüsünde durdu gözlerim. Kaşlarım havalandı.

Anka dövmesi yapmıştı, kalbinin üzerine. Bir kanadının altına da A.A.K yazdırmıştı.

"Beğendin mi?" dedi. "Neden yaptın?" dedim. "Beni Anka ile korkutmaya çalışıyorsun sürekli. Ona da aşık olduğumu bil diye yaptım. Ve tabii ki adının yanına soyadımı da ekleyeceğimi belirtmiştim. Gerçeği olana kadar bununla idare edeceğiz." Parmaklarımı dövmenin üzerinde gezdirdim.

Benim de kalbimde senin izin var, Poyraz. Asla geçmeyecek bir iz.

"Ben üzerimi değiştireceğim." dedim. Banyoya doğru ilerledim. "Tamam. Ben de hemen gelirim." dedi.

Banyoya girdim. Kapıyı kapatıp sırtımı dayadım. Dış kapının sesi gelmişti. Kısa bir süre boş duvarı izleyip doğruldum. Elimi yüzümü yıkayıp çıktım. Kot pantolon ve elime geçen ilk kazağı üzerime geçirip saçlarımı at kuyruğu yaptım. Kapı açıldı.

"Hazır mısın?" dedi Poyraz. "Evet." dedim. Silahımı bacağıma yerleştirecekken Poyraz odaya girdi. Üzerinde beyaz kazak ve siyah pantolon vardı. Rüyamda gördüğüm kıyafetleriydi. Elimden düşen silah ile kendime gelebilmiştim.

"Asena?!" Poyraz her iki kolumdan tutup beni yatağa oturttu. "İyi misin?" Üzerini inceliyordum. Sadece rüya. Evet, sadece rüya.

Sessiz kaldım. İyi değildim. İyiyim diyerek yalan söyleyemezdim ama doğruyu da söyleyemezdim. "Uzan sen, ben yiyecek bir şeyler alıp geleyim." dedi. "Gidelim." deyip ayağa kalktım. Yerdeki silahı alıp belime yerleştirdim. Üzerime şişme montumu aldım. Botlarımı da giyip çıktım. Poyraz evden çıkıp kapıyı kilitledi. Beraber aşağı indik. Arabaya bindik.

"Dünden beri iyi değilsin. Rol yapmayı bırak." dedi Poyraz. Çok mu belli oluyor? "Soner nasıl biri?" diye sordum. Kısa bir süre sadece yüzüme baktı. "Doktorum diye beni kandıran bir deli." Gülümsedim. "Birbirinizi bulmuşsunuz işte." Poyraz gülümsemedi.

Yolculuğumuzun geri kalanı sessiz geçti. Arabayı park edip indim. Poyraz ile beraber bir apartmana girip ikinci katına çıktık. Klinik buradaydı. Bizi mini etekli bir kadın karşıladı.

"Hoşgeldiniz Poyraz Bey, Soner Bey sizi bekliyordu." dedi, büyük bir beğeniyle Poyraz'ı süzerek. Gözlerimi kısıp kadına baktım.

"Asena, sen bekle beni burada." dedi Poyraz. "Tamam." dedim. Biraz ilerleyip karşıdaki odaya girdi.

"Bir şey ister misiniz?" dedi sekreter.

"Gözlerini, sevdiğim adamın üzerinden çekmeni istiyorum." dedim.

Gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Yanakları kızardı. Bir şey demeden masasına geçti. Terbiyesiz!

On dakika boyunca ayakta bekledim. Poyraz ve Soner olduğunu düşündüğüm adamla odadan çıktılar. "Ben seni burada bekliyor olacağım." dedi Poyraz. "Şu sekreter ile aynı yerde bulunmanı istemiyorum. Ve buna izin de vermeyeceğim." dedim. "Anlamadım?" dedi. "Seni burada yalnız bırakmayacağım demek istiyorum." dedim. "Bir sorun mu var?" dedi Soner. "Sekreterin Poyraz'ı süzüyor." dedim. Sekreter kişisi konuşmak için harekete geçince elimi havaya kaldırdım. Hemen ardından başımı ona doğru çevirdim. "Savunacak bir şeyin yok. Sus!" Poyraz elimi tutup başımı kendine çevirdi. "Sakin olur musun?" dedi. "Sana bakmasını istemiyorum. Ben içeriye girersem sana bakacak. Girmeyeceğim." dedim. "Sen çık. Ben kapatırım." dedi Soner. Sekreter şahıs, çantasını ve kabanını alıp çıktı.

"Keçisin. Bunu bir kez daha kanıtladın." dedi Poyraz. Omuz silktim. Soner ile göz göze geldik. Zihnimi inceliyor gibiydi. Dudağımın kenarı kıvrıldı. "Boşuna uğraşmayın. Ben izin verdiğim kadarıyla beni anlayabilirsiniz." deyip odasına doğru ilerledim. "Kulaklarım iyi duyuyor, odaya topuklu insanlar girmesin lütfen."

Soner odaya girip kapıyı kapattı. Elini uzattı. "Soner." Elini sıktım. "Asena." Elimi geri çekip oturdum. Hadi bakalım başlıyoruz.

"Nasılsın?" diye sordu. "İyiyim desem yalan olacak ama çok kötü de değilim. Tam bir bilinmezliğin ortasındayım." dedim. "Poyraz'ın anlattığı gibisin. Dürüst, sinirli ve inatçı." dedi Soner. "Poyraz sürekli benden mi bahsetti?" dedim. "Evet. Her geldiğinde kendinden çok senden bahsetti." dedi. Silik bir gülümseme oluştu yüzümde. "İyileşir değil mi?" diye sordum. "İyileşecek. Kısacık zamanda bile çok yol gitti." dedi. "Sevindim." dedim.

"Poyraz seni çok seviyor. Görünüşe bakılırsa sen de onu seviyorsun. Neden ona bir şans vermiyorsun? İkinizin de yaralarını sarabilir." Yüzümdeki yalancı gülümseme yok olmuştu. Sessiz kaldım.

"Poyraz kolay şeyler yaşamadı. Travmaları dolayısıyla çevresine de zarar verdi. Sevdiği kadına zarar verdi. Hâlâ atlatmış değil. Pişman olduğu çok şey var. Onunla konuşmalısın." Cevap vermedim. Ağzımı açarsam iyi şeyler söyleyebileceğimi düşünmüyorum.

"İçine atma lütfen. Benimle paylaş." dedi. Gülerek gözlerimi Soner'e çevirdim. "Beni sadece ben anlarım. Siz eksik kalın." deyip ayağa kalktım. "Gidiyor musunuz?" dedi. "Gitmezsem iyi şeyler olmayacak." dedim ve odadan çıktım. Poyraz'ın yanından geçip çıkışa yöneldim.

"Asena bekle."

Ağlamaktan nefret ediyorum. Poyraz'ı affet demek kolay ama benim için ne kadar zor olduğunu bilen yok. Neden biri de çıkıp beni anlamayı denemiyor?

Arabaya bindim. Poyraz yanıma oturdu. "Lütfen konuşmayalım." deyip arabayı çalıştırdım. Eve varıncaya kadar ben sustum, Poyraz sustu.

Arabayı park ettim. Arabadan indim. Apartmana girip evimin olduğu kata çıktım. Poyraz kapıyı açtı. Eve girdim. Arkamdan girdi. Sessizliği artık bozdu.

"Ne oldu?" dedi. "Bu aralar iyi değilim." dedim. "Özür dilerim. Seni oraya götürmemeliydim." dedi. "Bana anlat. Ben seni dinlerim." Gözlerimden iki damla yaş arka arkaya boynuma inmişti.

"Etrafımdaki insanlar beni yoruyor. Senin beni sevdiğini söyleyip sana bir şans vermemi istiyorlar. Bunu bende biliyorum. Ama beni neden anlamak istemiyorlar? Ben korkuyorum. Anlıyor musun, korkuyorum. Biri de çıkıp demiyor, Asena'nın düşmeye ihtiyacı var. Belki biraz yalnız kalsa iyi olacak. Ama herkes üstüme geliyor. Benim de canım yanıyor. Benim kalbim de kırıklarla dolu. Kimsenin akıl vermesine ihtiyacım yok benim. Sadece yalnız kalmak istiyorum ben."

Poyraz ellerini kollarıma uzatacakken geri çekildim. "Sonra konuşalım, Poyraz. Ben seni suçlamıyorum ama yalnız kalmak istiyorum." dedim. Bir süre yüzüme baktı. Belki bir şey söylememi bekliyordu. Ama ben sustum. Gitti.

Evin içinde bir o yana bir bu yana gezdim bir süre. Kalbim sızlıyordu. Fiziksel bir acı hissediyordum. Sol göğüsüme baskı uyguladım acı geçsin diye ama olmadı. Benim Poyraz'a ihtiyacım vardı.

Evden çıkıp karşı dairenin kapısını çaldım. Kapıyı Mert açtı. "Poyraz..." diyebildim sadece. "En son seninle beraberdi. Eve hiç gelmedi." dedi. Elim kalbime baskı uygulamaya devam ediyordu. Telefonumu çıkarıp Poyraz'ı aradım. Kapanmadan hemen önce açmıştı.

"Poyraz, neredesin?"

Beş saniye boyunca ses gelmedi.

"Anka?"

Telefonun diğer ucundaki Poyraz değildi.

"Sen kimsin? Poyraz nerede?"

Karşıdaki gülmüştü.

"Yılmaz, ben. Tanıyamadın mı? Sevdiklerini senden alacağımı söylemiştim. İlk olarak sevgilinle başlamak istedim. Sana bu acıyı en güzel şekilde yaşatacağım. Sadece benden haber bekle."

___________

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz sahne?

Sizce sonraki bölümlerde neler olacak?

Bir sonraki bölümle ilgili alıntı ve fotoğraflar paylaşacağım. İnstagram hesabımı takip edebilirsiniz. _beyzanurcgrmn_

Wattpad'ten de altı paylaşacağım. Buradan da takip edin, lütfen.

Hoşçakalın.

🐺🤞💞

Continue Reading

You'll Also Like

5.6K 985 20
Bir dergide iyi bir konumda editör olarak çalışan Şafak derginin iki ay sonraki sayısı için belirlenen konu üzerine araştırma yapıp yazı yazmak üzeri...
3.8K 212 5
Yüzünü kaplayan , geçmişin izleri. Evinde yankılanan şehit haberi, Her geceki gururun ve uykusuzluğunun sebebi. Geçmişte yüzleşemediğin acının önüne...
1.6K 119 7
Yeşili deniz, ah bir görseniz... Yüzü derya, hani aşk derler ya. ~ O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmay...
1.1M 71.4K 65
İlk yalancının ilk yalanı, toprağa düştüğü andan itibaren, yatsıdan sonra yanan mum ona bebek gibi bakacaktı. Yalanın tohumu büyüyecek ve çiçek açaca...