Dünya Ellerimde 'Vatan Uğruna...

By _beyzanurcgrmn_

1.8M 96.3K 46.1K

"Çocukken yanağıma kondurduğun öpücük sayesinde tüm acılarım geçmişti. Şimdi ben senin kalbinden öpsem geçer... More

1.Bölüm:'Benim Hikayem'
2.Bölüm:'Cellat'
3.Bölüm:'Anka'
4.Bölüm: 'Ödeştik'
5.Bölüm:'Gülüşüne Hapsoldum'
6.Bölüm:'Vatanım'
7.Bölüm 'Ruh Hastası'
8.Bölüm 'Korkmadık, Savaştık'
9.Bölüm: 'Biz Bir Aileyiz'
10.Bölüm
11.Bölüm: 'Kardeşim'
12.Bölüm:'Gün Doğmadan'
13.Bölüm: 'Canım Feda'
14.Bölüm:'Sarı Civciv'
15.Bölüm:'Sevda'
16.Bölüm:'Melek'
17.Bölüm:'Eyvallah'
18.Bölüm:'Bozkurt'un Kızı'
19.Bölüm:'Söz'
20.Bölüm:'Yavru Kurt'
21.Bölüm:'Vatan Uğruna'
22.Bölüm:'Zeytinli Poğaçam'
23.Bölüm:'Asena Plus'
24.Bölüm:'Sevdaya Tutulmak'
25.Bölüm:'Güney'
26.Bölüm:'Tek Güzel Anım'
27.Bölüm:'Sevdiğim Adam'
28.Bölüm:'İlaç Gibisin'
29.Bölüm:'Sakın Açma'
30.Bölüm:'İlk Darbe'
31.Bölüm:'Mucize'
32.Bölüm:'Hangimiz Sevmedik'
33.Bölüm:'Sevmedim'
34.Bölüm:'Kara Sevda'
35.Bölüm:'Onuncu Koğuştaki Güzel'
36.Bölüm:'Affetme'
37.Bölüm:'Zalım Geceler'
38.Bölüm:'Kendini Sev'
39.Bölüm:'Gitme'
40.Yavru Kurt & Güzel Gözlü Çocuk
41.Bölüm:'İkizim'
42.Bölüm:'Son Nefesime Kadar'
43.Bölüm:'Mr. & Mrs. Voland'
44.Bölüm:'Sevdiğim Kadına'
45.Bölüm:'Sen Benimsin Ben Seninim'
46.Bölüm:'Şiir Gibisin'
47.Bölüm:'Sınırsız'
48.Bölüm:'Aşk Saçmalamaktır'
49.Bölüm:'Sert Adamlar Sert Oynar'
51.Bölüm:'Maskeli Beşler'
52.Bölüm:'Veda'
53.Bölüm:'Bekleyeceğim'
54.Bölüm:'Uyuyan Devi Uyandırdınız'
55.Bölüm:'Gönlüm Hep Seni Arıyor'
56.Bölüm:'Ah Be Asena'm'
57.Bölüm:'Dünya Ellerimde'
58.Bölüm:'Benim Sevgilim'
59.Bölüm:'Sevene Zor'
60.Bölüm:'Suç Makinesi'
61.Bölüm:'Anne'
62.Bölüm:'I Said Yes'
63.Bölüm'Senin Uğruna'
64.Bölüm:'Ben Kimim'
65.Bölüm:'Kalbi Güzel Adam'
66.Bölüm:'İyi ki'
67.Bölüm:'Periler De Postal Giyer'
68.Bölüm:'Emanet'
69.Bölüm:'Biz Evde Yokuz'
70.Bölüm:'Karıcığım'
71.Bölüm:'Hoş Geldin'
72.Bölüm:'Öp ve Geçsin'
73.Bölüm:'Çılgın Mother'
74.Bölüm:'Vatanım Sensin'
75.Bölüm:'BKK'
76.Bölüm:'Bizim Hikayemiz' (Final)
Özel Bölüm (1)
Özel Bölüm (2)

50.Bölüm:'Sadece Sana Deliyim'

20.1K 1.2K 522
By _beyzanurcgrmn_

İyi okumalar dilerim.

Sahur bölümü olsun.

(Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayalım. Tüm bölümlerin vote sayısını beş yüzün üzerine çıkarırsak sevinirim. Sınır koymak istemem.)

50.Bölüm: Sadece Sana Deliyim

🔫🔫

Rüya ve gerçek arasındaki fark nedir? Bunun cevabını bilmeme şu an çok ihtiyacım vardı. Rüyadayken bir insan fiziksel bir acı hissetmezdi. Evet, bu doğru.

"Batu, kolumu çimdiklesene."

Söylediğimi yapmıştı.

"Etimi kopardın, aptal."

Ne yazık ki; bir acı hissetmiştim. Ruhumun çekildiğini hissediyordum. Ayağa kalkıp Poyraz'ın kolundan çekiştirdim.

"Şakanın sırası mı, üsteğmenim?" dedim. Kolundaki elimi indirip avuçlarımızı birbirine yasladı. Şu an babamın karşısında el ele tutuşuyorduk.

NE?!

Bana bir şeyler oluyor.

Elimi çekmeye çalışsam da Poyraz izin vermiyordu. "Şaka yaptığım yok. Ben Asena'yı seviyorum. Üzerimde çok emeğiniz var, sizden saklamak istemedim. Gelip geçici bir heves değil, ben ona aşığım."

İmdat!

"Poyraz sus." Sesim çıkmış mıydı? Babam kahkaha attı. Neşeli bir kahkaha değildi. Ayağa kalkıp Poyraz'ın karşında dikildi. Ellerimize baktı. Hızlıca ve sertçe çekmiştim. "Saçmalıyor." dedim. Babam bana bakmıyordu.

"Saçmalık gibi görebilirsiniz ama değil. Ben Asena'yı ilk gördüğüm andan beri, altı yaşımdan itibaren, seviyorum. Rabbim izin verir yaşamaya devam edersem de sevmeye devam edeceğim." Poyraz'ın artık susması ve burayı terk etmesi gerekiyordu.

Babam, Poyraz'ın üzerine yürüyeceği sırada araya Okan amcam girdi. "Ben seni uyarmıştım. Kızımdan uzak durmanı sana söylemiştim." dedi babam, şaşırtıcı bir şekilde sakin bir sesle. "Ondan uzak kalmak imkansız." dedi Poyraz.

"Bana laf ebeliği yapmayı kes!" Bozkurt artık kükrüyordu. Ömer amcam da babamı tutuyordu. Anne nerdesin?

"Baba, lütfen." dedim. "Asena, sen dışarı çık." dedi babam. Neden? Kan görmemi mi istemiyordu? "Yiğit sakin ol." dedi Okan amcam. Babam amcalarımı iki yana itip Poyraz'ın yakasına yapıştı.

"Seni öldürürüm!"

Sonrası bende karanlık.

🐺

Başımdaki ağrıyla gözlerimi aralamıştım. Gözüme ilk takılan kolumdaki serum olmuştu. "Asena?" dedi Batu. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Bugün asla iyi değildim.

"Kaç ölü var?" dedim. Batu gülümsedi. "Ölü yok." dedi. "Asena abla, nasıl hissediyorsun?" dedi Deniz. "Bilmiyorum." dedim. "Kan değerlerin düşmüş. Tansiyonun da birden düşünce bayılmışsın." dedi Deniz. Bence korkudan o. Hıçkıra hıçkıra ağlamama az kaldı.

"Ben abime haber vereyim." Deniz çıkmak üzereydi. "Abin yaşıyor mu?" dedim. Gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı. Arkasını dönüp gitti.

Batu, gözyaşlarımı silip alnımı öptü. Revirde başka kimse yoktu. "Bebeğim neden ağlıyorsun?" Dudaklarım büzülmüştü.

"Yoğun bakımda mı? Çok mu kötü durumu? Kan kaybı çok var mı? Kan grubumuz aynı değil. Kim ona kanını verecek? Hangi hastaneye yatırdılar? Ben niye buradayım?" Artık ciddi anlamda ağlıyordum.

"Sakin ol. Şu an sapasağlam dışarıda." dedi Batu. "Nasıl?" diye sordum. "Sen bayıldıktan sonra direkt buraya getirdik. Kartal, Bozkurt'a kızdı. Galiba Bozkurt acıdı damatlarına. Saat yirmi iki otuz'a kadar atletle dışarıda koşacaklar." Kaşlarımı çattım. Kolumu kaldırıp saate baktım.

"On beş saat boyunca koşacak mı?" dedim. "Yalnız değil. Mert ile beraber koşacak." dedi. "Ama hava soğuk." dedim.

"Bozkurt; ya ölüm, ya zülüm der gibi baktı. Onlar da ikinci seçeneği seçti." dedi.

Doğrulacakken Batu engel oldu. "Senin dinlenmen gerekiyor. Bu aralar hiç dikkat etmiyorsun kendine." dedi. Umursamayıp ayağa kalktım. Serum askısını yanıma alıp çıktım. Dışarı ayak bastığımda Poyraz ve Mert'i hemen fark etmiştim.

Askeri atlet vardı üstlerinde. Ellerinde piyade tüfeği ile koşuyorlardı. Deniz yanıma geldi. "Asena abla neden kalktın?" dedi. "Babam nerede?" diye sordum. "Senin odanda." dedi Batu.

Serum askısını sürükleyerek alay binasına ilerledim. Poyraz beni farkedince kaşlarını çattı. Gözleri pencereleri taradı. "Niye kalktın?" Dişlerimi sıkıyordum. "Hayatımda senin kadar aptal bir insan tanımadım." deyip alay binasına girdim.

Batu arkamdaydı. Odamın kapısını açıp girdim. Babam beni görünce ayağa kalktı. Kapıyı kapatıp babama yaklaştım. Kolları arasına aldı beni. "Özür dilerim." dedi. Saçlarım üzerine birkaç defa dudaklarını bastırdı.

"Baba on beş saat ne? Öldürmek mi istiyorsun?" dedim. "Bayılmasaydın, kısa yoldan halledecektim ama bununla idare edeceğiz." Kolları arasından çıkmama izin vermemişti. "Seni korkuttuğum için özür dilerim. Sana dışarı çıkmanı söylemiştim." Babam asla geri adım atmıyordu. Okan amcam kolumdan tutup çekti. Koltukta oturtup yanıma oturdu. Amcamın göğüsüne başımı koymuştum.

"Kan değerlerin düşmüş. Niye dikkat etmiyorsun? Zayıflamışsında." dedi Okan amcam. "Bilerek mi bayıldın, doğru söyle kız?" dedi Ömer amcam. "Okan amca." dedim, beni savunması için. "Kızımı rahat bırakın." dedi Okan amcam.

Babam ve Ömer amcam sandalyeleri önüme çekip oturdular. Ömer amcam sağ ayağını, sol bacağının üzerine atmıştı. "Bak ben size demiştim. Bu çocuk fena demiştim, büyüyünce gelir bizim kızı ister demiştim." Ömer amcam, yangına körükle gidiyordu. Babam göz devirip arkasına yaslandı.

"Biri der; yedi yıl bekledim. Diğeri der; yirmi üç yıl bekledim. Sapıklar. Cesarete bak ya! Bir de utanmadan karşıma çıkıp söylüyorlar. Bıraksaydınız da onları uçursaydım şu tepeden aşağı. Bak ben söylüyorum Asena, benim gönlüm yok." Başımı Okan amcamın göğüsünden kaldırdım. "Olmayacak zaten baba." dedim. Babam şaşırmıştı.

"Sen de onu seviyor musun?" diye sordu babam.

Sustum.

"Asena, bir soru sordum."

Neydi birinci kural; dilin değil, gözlerin konuşsun. Ben anlarım. Babam da beni anlayacak mıydı?

"Mert ve Ela'ya karışma, baba. Ela çok mutlu." dedim. Ömer amcam elini uzatıp elimi elleri arasına aldı. "Güzel kızım, konu şu an sizsiniz." Başımı iki yana salladım. "Konu, hiçbir zaman biz olamayacak. Çünkü biz diye bir şey yok amca." Gözlerim babama değdi. Kaşlarını çatmıştı.

"Bir şey mi yaptı o sana?" Keşke bir şey olsaydı. Ama ben babama da yalan söyleyemem ki.

"Uzak durmak istedi. Biraz fazla itti galiba. Artık istesem de yakınlaşamıyorum." dedim.

Gözlerim babam ve amcalarım üzerinde gezindi. Kalp yaramı anlatacak son üç kişi bile değiller. Poyraz'ın hanesine daha fazla eksi yazdırmadan konu kapansa iyi olacaktı.

"Seni bu halde görüpte nasıl yerimde durayım şimdi ben?" dedi babam. "Poyraz hayattan yeterince darbe aldı zaten, siz eksik kalın." Babam, Okan amcamı kaldırıp kendisi oturdu. Sıkıca sarıldı.

"Ben asla çocuklarıma el kaldırmadım. Poyraz da benim oğlum sayılır. Severim onu ama konu sen olunca her şeyi yaparım. Orada olmasaydın başka şeyler olabilirdi. Karışmayacağım ona ama senden uzak dursun. Ben Akif ile dünür olmak istemiyorum." Kıyamet kopacak. "Baba öyle bir şey yok zaten." dedim.

"Akif'in yeğenin oğlu Rüzgar, neden sana yenge diyor?" diye sordu. "Çocuk işte." Yaktın beni Rüzgar. "Akif'te annene, ortada hiçbir şey yokken yenge diyordu. Şimdi dört çocuğumuz var." Omuz silktim. "Dört çocuk bana fazla." Ne diyorsun sen Asena? "Anlamadım?" dedi babam. "Şaka yaptım." dedim.

Babam omuzlarımdan tutup yüzüme baktı. "Her şeyi bir tarafa bırakalım. Ben kötü bir baba değilim. Seni üzecek bir şey asla yapmam. Sen de onu seviyorsun değil mi?" Acaba ben bayılınca kafam sert bir yere mi çarptı? "Baba, bunun cevabı önemli değil. Olmayacak. Mert çok iyi bir insan. Ben araştırdım. Ela da onu seviyor ve gerçekten mutlu." Babam sıkıntılı bir nefes alıp verdi.

"Güzel kızım ben buraya Mert'i yargılamaya gelmedim. Sadece Ela'nın babası olarak konuşmaya geldim. Engel olmam. Siz kararlarınızı verecek yaştanız. Rütbesi yükselecekti, ben takmak istedim. Mert, benim kızımın hayatını kurtardı. Bilmiyor bunu ama ona bir can borcum var. Poyraz'ı da asla yalnız bırakmadı. Mert'i tanıyorum ben. Benden korkmaları hoşuma gidiyor."

Babam Mert ve Ela'ya olumlu bakmıştı.

"Poyraz'ı seviyorsun ama neden istemiyorsun?" diye sordum. Gözlerini kaçırdı. "Psikolojik sorunlar yaşadığı için mi? Biliyor musun baba, bu yüzden beni itti. Bana zarar vermekten korktuğu için. Aynı şeyi düşünüyormuşsunuz. Ama yanlış düşünüyorsunuz. Ben böyle daha çok zarar görüyorum. Şu an tedavi görüyor. Iyileşecek. Ama ben olmayacağım. İkiniz de mutlu olabilirsiniz. İstediğinizi başardınız."

Ayağa kalkıp kapıya yöneldim. "Kızım yapma böyle." dedi babam. Omuzumun üzerinden babama baktım. "İllaki duymak istiyorsan söyleyeyim baba; kızın, kalbinin celladını çok sevdi." Hâlâ da seviyor.

🐺

Mekanın penceresinden dışarıyı seyrediyordum. Daha doğrusu Poyraz'ı. "Sen bayılmasaydın, ben bayılacaktım." dedi Batu. Dudağımın kenarı kıvrıldı. "Neden?" diye sordum. "Bozkurt nasıl baktı görmedin mi? İyi ki bana aşık değilsin." dedi Batu. "Sana neden aşık olsun?" dedi Oğuzhan.

"Ben Bozkurt'un kızı olduğunu anlar anlamaz senden ayrılırdım. Bu dışardaki mallar Bozkurt'un karşında aşkı ilan ediyorlar. Ama bir şey söyleyeyim mi, çok etkilendim. Şahsen ben kadın olsam ve benim için böyle bir şey yapsa ben bir kez daha aşık olur, direkt nikahı basardım." Burnun kıvırdım. "İyi ki kadın değilsin Batu." dedi Oğuzhan. Kesinlikle.

"Bozkurt ile ne konuştunuz?" dedi Batu. "Eğer bayılmasaydım babam gerçekten öldürürmüş. Şansa bak." dedim. "Bir an senin hamile olduğunu düşündüm. Dedim her şey ortaya çıkacak ve Bozkurt namus diyerekten Cellat'ı asacak." Vahşet bir görüntüyü izliyor gibi Batu'ya baktım. "Seni Bakırköy'e yatırmak lazım. Ağzından çıkanları lütfen kulağın duysun. Yemin ederim bir daha bana hamile diye hitap edecek olursan saçlarını cımbızla tek tek yolarım." dedim. Birkaç adım gerileyip benden uzaklaştı.

Kapı açılınca gelene bakmak için döndüm. Ömer amcamdı. Batu ve Oğuzhan, esas duruşa geçmiştiler. "Rahat." dedi amcam. Yanıma gelip elimden tuttu. Koltukta oturup beni yanına oturttu. Kollarını etrafımda sardı. "Seninle bi' hasret gideremedik." Kollarımı amcamın beline doladım. "Beni kovdular." Gülümsedim. "Ciddi bir şey konuşacaklarmış. Beni istemediler." Amcamı daha sıkı sardım. "Boşver amca. Ben senin yanındayım." Başımdan öptü.

"Oturun." dedi amcam. Batu ve Oğuzhan ikilettirmeden oturdular. "Akasya'yı neden getirmedin?" dedim. "Cezalı o." dedi amcam. "Neden? Görevdeydim diye konuşamadım." dedim. "Anası ve teyzesi kılıklı. Tek başına koca bir fabrikaya dalmış." Kıkırdadım. Canım kuzenim. "Bence ben ve Akasya ikiz olmalıydık." Burnumu çekmişti amcam.

"Kızınız da mı asker?" diye sordu Batu. Amcam göz ucuyla Batu'ya baktı. "Siz Kurt Timi olarak bizim kızlardan uzak durun." dedi amcam. Kahkaha attım. Amcam ters ters bakmasa gülmeye devam ederdim. "Akasya, polis. Bozkurt Timi'nin kızlarının hepsi anne mesleği yapıyor." dedim. "Eşiniz polis mi? Çok örnek olunası bir ailesiniz." dedi Batu. Ömer amcam hâlâ iyi olmayan bakışlarla Batu'ya bakıyordu.

"Amca! Batu seni çok seviyor. Lütfen bakma öyle." Amcamın tek kaşı havalandı. "Neden beni seviyormuşsun? Herkes beni sever ama sen niye seviyorsun?" Havalı yönümü kesinlikle amcamdan almış olmalıyım. "Hep sizi örnek aldım, komutanım. Bu mesleğe sizin adınızı, şânınızı duyarak girdim." Allah Allah.

"Allah Allah." Ben kesinlikle amcamın yeğeniyim. "Sevdim seni çocuk, afferin." Batu, amcamdan aldığı tebrik ile çok mutlu olmuştu. Amcam bakışlarını Oğuzhan'a değdirdi. "Sen de beni sever misin?" Oğuzhan gülümsedi. "Sizi sevmeyen ölsün komutanım." dedi Oğuzhan. Amcam havalı bir şekilde saçlarını arkaya itti.

"Amca ya." Amcamın yanağından öpüp güldüm. "Sana aşığım amca." Ömer amcam başıma dudaklarını bastırdı.

"Bende." dedi. "Ben de kendime aşığım."

Yüzümü amcamın göğüsüne gömüp gülmeye başladım. Amcamın olduğu yerde üzülmem imkansızdı.

Amcam, gençlik anılarını anlatmaya başladı. Ayağa kalkıp pencereye yaklaştım. Babam oradaydı. Poyraz ve Mert'i izliyordu. "Amca?" dedim. "Söyle küçük cadı." dedi amcam. "Ben bayılmasaydım, babam gerçekten de bir şey yapar mıydı?" Arkama dönmüyordum. "Öldürmezdi ama Cellat'ın estetiğe ihtiyacı olabilirdi. Babanın kolay kolay sinirlenmediğini bilirsin." Göz devirdim. "Babam her şeye sinirleniyor amca. Mesela birazdan Poyraz, buraya bakacak. Babam da bana baktığını görünce sinirlenecek." dedim.

Gelecekten geliyorsun sen, değil mi?

Poyraz başını yerden kaldırıp bulunduğum pencereye baktı. Gülümsedi. Hemen ardından babamın gözleri de beni bulmuştu. Kaşlarını çatıp önüne döndü.

"Cellat! Önüne bak."

Bozkurt'un kükremesi buraya kadar ulaşmıştı. Başımı iki yana sallayıp koltuklara geçtim. "Baba-kız aynısınız. İkiniz de aynı özellikleri taşıdığınız için sürekli inatlaşıyorsunuz. Birinizin sakin olması gerekiyor." dedi amcam. "Her zaman geri çekilen ben oluyorum. Bir defa da babam olsun." dedim.

"Bu gece, Yılbaşı gecesi. Bir planınız var mı, komutanım?" dedi Batu. "Gece yarısından sonra yola çıkacağız." dedi amcam. "Kalmayacak mısınız?" dedim. "İşlerimiz var kızım." Dudaklarımı büzüp bakışlarımı başka yöne çevirdim. Amcam ayağa kalkıp pencereye yöneldi. "Bozkurt, kızın seni çok özlemiş." Amcamın bu hallerine alışık olduğumdan sesimi çıkarmadım.

İki dakika sonra babam ve Okan amcam gelmişti. Okan amcamın elinde yemek paketleri vardı. Batu ve Oğuzhan ayağa kalktı, Okan amcamın işaretiyle tekrar oturdular. Babam yanıma oturup kolunu omuzuma attı. Yine burnundan soluyordu.

"Neyi var, yaşlı kurtun?" dedi Ömer amcam, Okan amcama. "Poyraz'a sinirlendi." dedi Okan amcam. "Neden?" dedim. "Gelmiş yanıma diyor ki; Asena'nın bir şeyler yemesi gerekiyor. Sanki ben düşünemiyorum. Elimde kalacak." dedi babam. "Kötü bir şey dememiş ki." dedi Ömer amcam. "Sorun da o. Adam dört dörtlük. Bahane arıyor ama bulamıyor." dedi Okan amcam, gülerek.

Babama göz ucuyla baktım. Göz göze gelince gülümsedi. Babam asla bana kıyamıyordu. Alnımdan öptü. "Hadi bir şeyler ye." dedi babam. Okan amcam elindeki paketleri babama verdi. Babam içinden dürüm çıkardı. İki tane ayran vardı. "Fazladan mı ayran istediniz?" dedi Ömer amcam. "Asena komutanım, dürümünü her zaman iki ayran ile beraber bitirir." dedi Batu. "Poyraz sipariş etti." dedi Okan amcam. Babam kaşlarını çatmıştı. Dürümün üzerindeki kağıdı sıyırıp elime verdi. "Hepsini bitir."

Babam, Poyraz'ı kıskanıyordu.

Başımı eğip gülümsedim. Poyraz ile bir geleceğimiz olsaydı eğlenceli olabilirdi.

"Cellat başka ne biliyor, kızım hakkında?" Babam sorusunu Batu ve Oğuzhan'a sormuştu. Birbirlerine bakıp bana döndüler. Babam birazdan çıldıracak. "Her şeyi." dedi Oğuzhan. "Sevdiği, sevmediği... Korktuğu... Duygularını... Çayı kaç yudumda içtiğini bile." dedi Batu. Babamın yüzü daha sinirli bir hâle bürünmüştü. Önüme dönüp dürümden koca bir parça ısırdım. Babam sessiz kaldı. Ömer amcam ve Okan amcam yüzlerini gizlemişlerdi. Muhtemelen gülümsemelerini saklamak içindir. "Fırtına, Casper; siz biraz dışarı çıkın hadi." dedi Ömer amcam. Asker selamı verip gittiler.

"Gerçekten biliyor mu?" diye sordu Okan amcam. Başımı aşağı yukarı salladım. "Babasından daha iyi bilemez." Babam kendini teselli etmeye çalışıyordu. "Şifresi de tanıştığımız günü yapmış de düşüp bayılayım." dedi Ömer amcam. "Benim de parmak izimle açılıyor." dedim. Bunu ne zaman yaptığını bilmiyorum ama bir defa yanlışlıkla parmağımı yaslamıştım ve açılmıştı. "Evlenince senin soyadını da alsın tam olsun." dedi Ömer amcam. Gülmemek için yanaklarımı sıktım. "Yok artık." dedi babam. "Vermem ben kızımı kimseye." Bundan hepimiz eminiz.

Kısa bir süre sonra babam kendi kendine konuşmaya başladı. "Kızımı ve karımı etkilemiş olabilir ama beni asla." Amcalarım gülmeye başladı. "Çocuk seninle evlenmek istemiyor zaten. Seni niye etkilesin?" dedi Okan amcam. Babam bana baktı. "Benimle alay ediyorlar." Kıkırdadım. Elimdeki dürümü masaya bıraktım. Kollarımı iki yana açınca babam sarılmıştı.

"Dinleme kimseyi babacığım. Kızın seninle beraber yaşlanacak." deyip sırtını sıvazlıyordum. "Sevindim." dedi babam. Ailemizdeki en olgun kişinin Buğra olduğuna yemin edebilirim.

🐺

Saat akşam on olunca üniformamı çıkarıp kıyafetlerimi giymiştim. Bunca saattir babam asla yumuşamamış ve Mert ile Poyraz koşmaya devam etmişti. Alay binasından çıktım. İlerde koşmaya devam eden ikiliye baktım. Hâlleri içler acısıydı. Poyraz beni farkedince içten bir şekilde gülümseyip göz kırptı.

"Asla vazgeçmeyeceksin değil mi?" dedim, dudaklarımı oynatarak. Kendi kendime söylemiş olsam da dudaklarımı okuyabilmişti. "Asla! Vazgeçersem kalbim dursun." Önümden geçerken söylemişti.

"Asena?" Babamın sesiyle arkama döndüm. "Baba, bitirsen mi artık? Düşüp bayılacaklar birazdan." dedim. "Yarım saat daha dayanabilirler. Hadi biz eve gidelim." Başımı iki yana sallayıp ilerledim. Babamın ilerlemediğini farkedince arkama döndüm. Ellerini arkada birleştirmiş Poyraz ve Mert'i inceliyordu. Başını dikleştirdi.

"Aral ailesine hoş geldiniz gençler. Her gün burnunuzdan getireceğim."

Poyraz ve Mert, esas duruşa geçtiler.

"Sağol!"

İkisi de salak. Hemde süzme salak.

"Bu bir kabulleniş mi baba?" dedim. Babam kolunu omuzuma atıp beni çevirdi. Çıkışa doğru ilerliyorduk.

"Ne demişler; dostunu yakın tut, düşmanını daha yakın. Sevinip dursunlar. Bozkurt'u onlara çok güzel bir şekilde tanıtacağım."

Bu bir başlangıç mıydı?

Eve varıncaya kadar konuşmamıştım. Amcamlar, babamla alay ediyorlardı sürekli. Babam da onları rütbesiyle tehdit ediyordu. Klasik Bozkurt Timi.

Eve girince odama yönelip üzerimi değiştirdim. Odamın kapısı tıklatıldı. "Girebilir miyim, kızım?" Üzerime hırkamı aldım. "Girebilirsin baba." Kapı açıldı ve babam gülümseyerek girdi. Birkaç adımda yanıma gelip beni kolları arasına aldı. "Benim küçük cadım." Babam saçlarımı okşayıp öptü. "Mis kokulu bebeğim." Geri çekilip hırkamı sıyırdı. "Pansumanını değiştirdin mi?" Başımı aşağı yukarı salladım. "Deniz, çıkmadan önce değiştirdi." Yaralı kolumu öptü. Gülümsedim.

Ellerini yanaklarıma bastırdı. "Bugün için özür dilerim. Bayılmanın sebebi; her ne kadar kan değerlerin olarak görülse de aslında bendim. Sinirlerime hâkim olamıyorum ama bundan sonra dikkat edeceğim. Poyraz konusunda da haklısın. Sana zarar vereceğini düşünmüştüm. Krizlerine şahit oldum. Bencil davrandım. Öyle olmasının sebebi onun suçu değil. Ben anlarım kızım. Buraya ilk geldiğimizde bakışlarından anlamıştım ama ben sadece seni korumak istedim. Aranızda ne geçtiğini bilmiyorum. İstersen anlatabilirsin. Çekerim kulağını."

Bilirsen, bu defa gerçekten öldürürsün. Babamın avuç içini öptüm. "Korkutuyorsun beni baba. Bir de gidip Poyraz'ı isteyelim de tam olsun." Yüzünü buruşturdu. "Seni sevmesine izin verdim sadece. Evlilik falan yok." Güldüm.

"Seni çok seviyorum baba. İyi ki benim babamsın." Gamzesi çıktı. "Ben seni daha çok seviyorum. Senin gibi bir kızım olduğu için çok şanslıyım." Babamın ellerinden tutup yatağın üzerine çıktım. Gamzesine kocaman bir öpücük bıraktım. "Babaannem ve dedem iyi ki seni doğurmuş be adam." dedim. Kahkaha attı. "Yalnız, deden beni doğurmadı." Kıkırdadım. "Pardon."

Babam ile beraber odamdan çıktık. "Dem nerede?" diye seslendi Ömer amcam. "Geliyorum amca." dedim. "Sen git otur. Ben hallederim." dedi babam. İtiraz etmeme izin vermeyip beni oturma odasına gönderdi. Koltuğa oturduğum gibi mesaj bildirimi ile titremişti telefonum. Mesaj Poyraz'dan gelmişti.

"Öldüm ama senin için değer."

"Gözün çıksın. Daha biz hesaplaşacağız."

"Sen nasıl istersen?"

"İyi misin? Mert nasıl?"

"Mekandayız. Koltuklara bile uzanamayıp yere serildik. Mert, nefes almıyor galiba."

"Bir dakika."

"Şaka mı yapıyorsun?"

"Yaşıyormuş. Sorun yok."

"Kendiniz kaşındınız."

"Bacaklarımı hissetmiyorum."

"Orada olsaydım sana masaj yapardım."

"Gerçekten mi?"

"Tabii ki hayır."

"Keşke yanımda olsaydın. Gözlerini görünce tüm yorgunluğum geçerdi."

"Babamın kömür karası gözlerini görmek ister misin?"

"Senin yeşil zeytin gözlerini görmek isterim."

"Dinlen sen."

"Baban gidince gelirim."

"On beş saat yetmedi galiba."

"Senin uğruna yedi gün yirmi dört saat koşarım."

"Ben çok acıktım." dedi Ömer amcam. Başımı telefondan kaldırdım. "Bir saat önce yemek yedin." dedi Okan amcam. "Bir saat geçmiş işte. Eve gidince karımın ellerinden yerim bir şeyler." Ömer amcam asla doymuyordu.

Babam yanıma oturup çayımı elime verdi. "Teşekkür ederim babacığım." Konuşmak yerine başımdan öpmüştü. Telefonum mesaj bildirimiyle yanıp sönmüştü.

"Ne diyor?" dedi babam, rahat bir şekilde. Adam bordo bereli anlar tabi. "Yorulmuşlar." dedim. Mesaja tıklayıp telefonu sağa doğru çevirdim.

"Seni çok özledim."

Göz ucuyla babama ve amcalarıma baktım. Ömer amcam yanıma oturdu. "Telefonunu versene. Ben senmişsin gibi konuşayım." Kaşlarım havalandı. Benim babam ve Ömer amcam yirmili yaşlarda olmalı.

"Saçmalama." dedi Okan amcam. "Ver ver. Ben de merak ettim." dedi babam. "Anlar ki." dedim. "Ya sen bi' ver." dedi Ömer amcam. Telefona baktım. Üzgünüm Zeytinli Poğaça'm. Telefonu amcama verdim. Son mesajı görünce kaşlarını çattı. Ardından gülümsedi.

"Kaçır buralardan beni, sevgilim."

Amcam göndermeden mesajı sildim. "Amca bu ne ya? Birincisi ben asla böyle bir şey yazmam. İkincisi biz sevgili değiliz." dedim. "Doğru. Kaçırma durumu olsa; o seni değil, sen onu kaçırırsın." dedi amcam. Burun kıvırdım. "Aşk olsun ama ya." Amcam burnumu çekip yeni mesaj yazmaya başladı.

"Babam beni Ankara'ya götürmek istiyor."

"Bu nasıl?" dedi Ömer amcam. "Bu iyi amca." dedim. "Gönderiyorum." dedi. "Gönder." dedim. "Sende bunlara destek mi veriyorsun?" dedi Okan amcam. "Bozkurt'un kızına aşık olmak kolay değil amca. Biraz çeksin." dedim. "Benim kızım işte." dedi babam. Kıkırdadım.

"Ne zaman?"

"Bir saate falan çıkacakmışız."

"Hemen geliyorum."

"Ciddi ciddi gelecek mi bu?" dedi Ömer amcam. "Gelir." dedim.

"Şaka yaptım. Birazdan gidecekler. Babam benim istemediğim bir şeye zorlamaz."

"Amca, sen bensin. Bazen konuşmak istemediğim insanlarla konuşmak zorunda kalıyorum. Bundan sonra sana yönlendireceğim." dedim. "Her zaman bebeğim." dedi amcam. Mesajlar gelince ekrana döndük.

"Yüreğime inecekti."

"Bir şey isteyebilir miyim?"

"Gönder gelsin."

Göz devirdim. "Amca ben böyle mi diyorum?" dedim. "Ne isteyeceğini merak ettim. Bölme." dedi.

"Kolların arasında uyumak vardı şimdi, sevdiğim."

"Bunu istiyorum."

Nefes almayı unutmuş olmalıyım. Bence direkt dünya ile ilişkimi keseyim ben. Hareket etmeyi de unuttum ben. "Versene sen şu telefonu bana." dedi babam. "Bende bunu terbiyeli biri diye düşünürdüm." dedi amcam.

Poyraz kendi elleriyle, kendi ölüm fermanını yazıyordu.

"Başka ne istiyorsun?"

Babam, Poyraz'ı kışkırtmak için elinden geleni yapıyordu.

"Dün gördüğüm yeşilleri, tekrar görmek isterdim."

Geceliğimden bahsediyor. Vurun beni. Ben bu utançla yaşayamam.

"Neyden bahsediyor?" diye sordu babam. "Gözlerimden." dedim. İyi ki gözlerim yeşil.

"Babamlar birazdan çıkacak. Bekliyorum seni. Yeşillerimi görmek istiyorsan hemen gelirsin."

Baba! Ne yaptın sen? Allah'ım şu an canımı al. Babamın elinden telefonu alıp ayağa kalktım. "Bu kadar yeter." dedim. "Nereye?" dedi babam. Aşağı atlayacağım. "Su içmeye." Mutfağa girince mesaj geldi.

"Ciddi misin sen?"

"Neyden bahsettiğimi biliyorsun değil mi?"

Cevap vermedim. Keşke gelmese.

"Hemen geliyorum."

Gelme...

Mutfaktan çıkıp tekrar odaya geçtim. Okan amcamın yanına oturdum. "Yüz verdikçe şımarıyor." dedi Ömer amcam. Bencede. "Çocuğun başını yaktın." dedi Okan amcam. "O da sapıkça konuşmasaydı." dedim, fısıldayarak. "Asena? Sakin ol, bir şey yapmayacağım." dedi babam. Gözlerimi yerden kaldırıp babama çevirdim. Gülümsedim. Aslında iki tane vursan, iyi olurdu. En azından kendine gelirdi ama bunu söyleyemem.

Sessiz geçen kısa bir zaman diliminden sonra kapı çalınmamış, bizzat kendi anahtarıyla girmişti.

Ağlamak istiyorum sayın seyirciler.

Babam ve Ömer amcam kaşlarını çattı. "Asena'm ben geldim." Niye geldin? "Bozkurt beni yıldırmak istedi ama pes etmedim." Sus Poyraz, sus. Ellerimle yüzümü kapattım. Adımlar yaklaştı ve durdu.

"İyi... geceler." dedi Poyraz. "Sana her günü gece yapacağım." diyerek babam ayağa kalktı. Bende ayağa fırladım. "Baba!" Poyraz'a baktım. Yüzünde korktuğunu belli eden tek bir ifade bile yoktu. Duygularını iyi gizliyor.

Babam durmuştu. Gözlerini sıkıca yumup açtı. Kollarını iki yana açtı. "Gel buraya Poyraz." dedi babam. Poyraz, bana bakıyordu. Kaşlarımı yukarı kaldırdım. "İkinci defa söylemek istemiyorum." dedi babam. Poyraz hızlı adımlarla babama yaklaştı ve kolları arasına girdi.

Kollarını sıkıca sardı. Ay kemiklerini kıracak. "Baba, öldüreceksin." dedim. "Sarılıyorum. Sorun yok değil mi?" dedi babam. "Yo-yok." Konuşamıyor bile. "Kollarım arasında uyutacağım ben şimdi seni. Uzun ve deliksiz bir uyku." Bozkurt ve ürkütücü ama karizmatik sesi.

Babamın kollarını açıp Poyraz'ı zorla aldım. Poyraz, kollarını ovalayıp esas duruşa geçti. "Şınav pozisyonu al!" Babam durmuyordu. Poyraz biraz yana kayıp şınav pozisyonu aldı. "Asena, çık Poyraz'ın sırtına." Babama inanmayan gözlerle baktım. "Bu kadarı da fazla." dedim. "Sen mi çıkacaksın, Ömer mi çıksın?" dedi babam. "Ama baba." Babam başını dikleştirdi.

"Teğmen Aral, Cellat'ın sırtına çık!"

Oflaya oflaya Poyraz'ın sırtına oturup bağdaş kurdum. "Kusura bakma." dedim, fısıldayarak. "Seni de taşıyamayacaksam, öleyim ben." dedi Poyraz. Bir an evdekileri unutup Poyraz'ın kafasına yapıştırdım. "Hep bu dilin yüzünden bu haldesin. Hâlâ konuşuyorsun. Sus be adam." Ömer amcamın kahkahasıyla onlara döndüm. Babam gülmemek için zorlanıyor gibiydi. "Babasının kızı." dedi Okan amcam.

Babamlar çay içiyordu. Poyraz ise zorlanmadan şınav çekiyordu. "Yeşil olayını anlamadılar değil mi?" dedi, sessizce. "Yok. Çaktırma." dedim. Güldü.

"Anahtar olayına değinmek istiyorum." dedi Ömer amcam. "Bıçaklandığım zaman, bir gece çok sancım olmuştu. Kapıyı kırmak zorunda kaldılar. Ondan dolayı." dedim. Bir şey demediler. Hassas bir konuydu.

"Cellat ayağa kalk!"

Babamın aniden gelen emri ile Poyraz elini arkaya atıp beni koluyla öne doğru çekmişti. Hızlıca ayağa kalkıp beni dikkatli bir şekilde aşağı indirdi. "Ne oldu az önce?" Gülümsedi.

"Mekik pozisyonu al!"

Babama döndüm. "Yorgunluktan ölecek." dedim. "Sana bakmasın öyle. Sinirlerimi bozuyor." dedi babam. Omuzumun üzerinden Poyraz'a baktım. Başını eğmiş gülümsüyordu.

Mekik pozisyonu aldı. Ayaklarının üzerine yan bir şekilde oturdum. Kolumu dizlerine yaslayıp avucumu yanağıma yasladım. Görende keyif çatıyorum sanacak. Sorgusuz sualsiz mekik çekmeye başladı. Babamlar sohbete dalmıştı.

Poyraz'a bakıyordum. "Nasıl bakıyormuşsun sen bana?" dedim. "Aşık gibi." deyip yaralı kolumu öptü. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Göz ucuyla bizimkilere baktım. Bize bakmıyorlardı.

"Sen ölmek mi, istiyorsun?" dedim. "Senin uğrunda ölürüm de." dedi. Eceline susamış. Ellerimi dizlerine koyup çenemi yasladım.

"Delisin." dedim, gülümseyerek.

"Senin delinim. Sadece sana deliyim." dedi, kulağıma fısıldayarak.

Yere uzanınca kalkamadı. Kaşlarını çatmıştı. "Ne oldu?" dedim. "Belim tutuldu galiba." dedi. "Sakatladın işte, mutlu musun baba?" dedim. Ömer amcam ayağa kalkıp yanımıza geldi. Poyraz'ı çevirip her iki kolundan tuttu. Bacağını sırtına yaslayıp kollarını çekmeye başladı. Poyraz kıpkırmızı olmuştu ama sesini çıkarmıyordu. "Amca!" Bir ses çıktı. Amcam bıraktı.

Açıkta kalan ağzımı kapattı. Poyraz, belini sağa sola çevirip gülümsedi. "İyiyim." Ayağa kalkıp hiçbir şey demeden Okan amcamın yanına oturdum. Beni delirtip sonra da neden böylesin diye soruyorlar. Çevremde akıllı biri mi var, bende akıllı olayım?

"Hadi bize çay koy." dedi Ömer amcam. Poyraz dünden razı olacak ki hemen kalkmıştı. "Artık eve mi gitsen?" dedim. "Tanışıyoruz güzel güzel." dedi Ömer amcam. "Gerek yok. Evine gitsin." dedim. "Sakin ol, kızım." dedi Okan amcam. "Başka bir emriniz yoksa gideyim ben komutanım." dedi Poyraz. "Birazdan kalkacağız biz de otur." dedi babam. Babama bakıp dudaklarımı büzdüm.

"Bir kere de sadece buraya benimle vakit geçirmeye gelsen keşke baba." deyip oturma odasından çıktım. Odama girip yatağıma uzandım. Mucize, Poyraz'ların evindeydi. Niye orada bıraktım ki? Karnım ağrıyordu. Duygu geçişlerimin sebebiyle aynı olmalı.

"Bebeğim." Babam odama girince gözlerimi yumdum. "Bana Poyraz'a iyi davranmamı söyleyip kendin kötü davranıyorsun. Sonra da trip atıyorsun. Ergenliğini geçirdiğini düşünmüştüm." Gözlerimi açtım. Babam bana bakıp gülümsedi.

"Ah benim, güzelliğini annesinden huylarını babasından alan kızım. Hiç büyümeyen bebeğim. Cadı kızım." Saçlarımı okşuyordu.

"Buraya birilerine ceza vermek ya da tehdit etmek için geleceksen beni görmeden git. Zaten sizi çok özlüyorum. Bir de gelip yaptığına bak. Poyraz'ı rahat bırak lütfen. Bizim bir ilişkimiz olmayacak. Bir defa da beni dinle."

Babam kaşlarını çattı.

"Ne yaptı sana? Ne yaptı da sevdiğin halde uzak duruyorsun?"

Yalan.

Aldatma.

İhanet.

"Hiçbir şey."

🐺

"Eve varınca mesaj atın." dedim. Ömer amcam ve Okan amcam ile vedalaşıp babamın karşısında durdum. "Olur küçük cadı." Babama sımsıkı sarıldım. Bu aralar neden sebepsiz her şeye ağlamak istiyorum?

"Yine beklerim." dedim. "Bu defa biz bekliyoruz." dedi Ömer amcam. "Nasip." dedim. Babam başımdan öpüp geri çekildi. Bir adım arkamda bulunan adama baktı. "Kızımı üzme." Onları bekleyen araça binip gittiler. Bir süre arkalarından baktım.

Havai fişekler patlamaya başlayınca başımı gökyüzüne çevirdim. Bir ocak.

Sahi insanlar neyi kutluyordu? Berbat geçen bir yılın bitişini mi, daha berbat olacak yılın gelişini mi?

"Yılbaşına nasıl girersen öyle geçermiş tüm yıl?" dedi Poyraz. "İnanmıyorum. Geçen yıl Burak ile beraber girdik ama bak yanımda yok." Yutkunup Poyraz'a baktım.

"Sen de gitme."

Gülümseyip elini yanağıma yasladı. "Gitmeyeceğim." Geri çekildim. "Bu kadar samimiyet yeter. Git uyu." Neden anında değiştiğimi anlayabilsem çok güzel olacaktı.

🐺

Babamın bizim için aldığı izin benim için tam bir kabusa dönüşmüştü. Regl olmuştum ve kıyameti yaşatıyordu bana. Yüz üstü bir şekilde uzanmıştım. Ağlıyordum. Kapım ikinci defa çalınca telefonumu elime aldım.

"Sen misin?"

SKK: Evet.

"Kapıyı açacak hâlim yok. Kendi anahtarınla gir."

"Asena?" Poyraz, evin içinde beni arıyor olmalıydı. Adımları odama yaklaştı. "Neyin var?" deyip elini alnıma yasladı. "Karnım ağrıyor. Bacaklarım da. Belim de." Gözyaşlarımı sildi. "Hastaneye gidelim mi?" dedi. "Hayır. Geçer akşama kadar. Belki yarına kadar." dedim. "O kadar saat acı mı çekeceksin? Ne oldu, anlamadım ki." Konuşunca bile ağrıyordu. "Kızsal hastalık. Anlamazsın." Kaşları havalandı. Telefonunu çıkarıp bir şeyler yaptı. Bir süre sonra da telefonu kulağına yasladı.

"Asena regl olmuş. Ne yapmam gerekiyor?" Gözlerim fal taşı gibi açıldı. "Kime söyledin ya sen?" dedim. Niye utanmıştım? "Deniz ile konuşuyorum." dedi. Bir an Batu'yu aradığını düşünmüştüm.

"Sıcak su torbası yok." Poyraz benim evimdeki her eşyayı ezbere biliyor olmalı. "Tamam, bekliyorum. Sen de dikkat et. Bir şeye ihtiyacın olursa Sezai'ye git." Telefonu kapattı.

"Bu arada utanılacak veya ayıp bir şey değil. Bunu ayıp olarak görenler utansın, sen değil." dedi Poyraz.

Çekilin, ben aşık oluyorum.

"Ben bir şeyler alıp geliyorum. Sık biraz dişini." Yanağıma öpücük kondurup çıktı.

Yirmi dakika sonra evin içinden sesler geldi. Gelmiş olmalıydı. Direkt odama gelmedi. Neler aldığını çok merak ediyorum.

"Asena'm ılık bir duş alman gerekiyormuş." diyerek odama girdi. "Ayağa kalkmak istemiyorum." dedim. "Soner'i aradım." Kaşlarımı çattım. "O kim?" Üzerimdeki örtüye bakıyordu. "Benim Psikiyatrist." dedi. "Benim durum ile ne alakası var?" dedim. "Eşi Jinekolog. Onunla konuştum." Düşünceli Zeytinli Poğaça'm. "Deniz de, doktor da bana; bu zamanlarda biraz duygu geçişleri... Daha çok sinirli olabilir dediler. Bende senin her zamanki halin zaten dedim." dedi. Doğru demiş.

"Sen nereye gittin?" diye sordum. "Markete." dedi. Üzerimdeki örtüyü kaldırdı. "Seni sıcak tutmamız gerek." Kıyafetlerimi görünce kaşlarını çattı. "Kışın ortasında şort ile mi uyulur?" Gülümsedim. "Şort nereden bilecek kış olduğunu." Başını iki yana sallayıp dolabıma ilerledi.

Kalın beyaz tavşanlı pijama takımımı yatağın üzerine bıraktı. "Üzerini değiştirmeme izin verir misin?" dedi. "Kıpırdatmadan." dedim. Mümkün kılabilirdi.

Sırt üstü uzanmama yardım etti. Gözlerini kapatıp şortumu çıkardı. Karın ağrım olmasa çok gülerdim bu duruma. Pijamamı giydirip gözlerini açtı. Tişörtümü üzerimden sıyırıp çıkardı. Utanmam gerekiyordu ama asla Poyraz'dan utanmıyordum. Parmakları karnımdaki geçmek üzere olan bıçak yaralarının üzerinde gezindi. "Dün sen bayılınca çok korktum." Üstümü de giydirdi. "Ben bayılmasaydım sen ölebilirdin." dedim. "Ben öleyim ama sen yeterki iyi ol." dedi. Ters ters bakınca sustu.

"Ama sen gerçekten ölmek istiyorsun herhalde. Yine geldiğine göre. Babamın tehditleri de mi işe yaramıyor?" Üzerime battaniye örtüp eliyle düzeltti. "Başlarda anlaşamasak ta sonradan hâllettik. Ne dedi biliyor musun?" Soran gözlerle bakınca devam etti.

"Yemek yemeni söyledim. Sevdiği dürümcüden sipariş vermemiz gerektiğini de belirttim."

"Ee?"

"İki metrenin altındaki kişilerle muhatap olmuyorum. Sen sus dedi."

Yüzümdeki gülümseme genişleyip kahkahaya dönüştü. Karnıma giren sancı ile sağıma dönüp cenin pozisyonu aldım. "Asena?" Belimi ovalıyordu. "Ben hemen sıcak suyunu getireyim." Poyraz çıktıktan sonra Mucize odama girmişti.

Yatağımın üzerine atladı. Bir süre bana bakıp aşağı indi. Niye geldi? Niye gitti? Mucize'yi de artık anlayamıyorum.

Poyraz, elinde kahverengi peluş kaplı sıcak su torbasıyla yanıma oturdu. Karnımın biraz altına koydu. "Ne kadar da tatlı bu." dedim. Kulakları bile vardı. "Bir şeyler aldım. Yiyebilirsin değil mi?" dedi. "Midem bulanıyor." dedim. "Ama yemek zorundasın. Çikolatalı pasta aldım. Yemeğini yersen onu da yedireceğim." İyi bir rüşvet. "Tamam." dedim.

Odamdan çıkıp elinde beyaz Orkide ile geri döndü. Kitaplığımın önüne bıraktı. "Bu da ne?" dedim. "Mutlu olacağını düşündüm. Papatya yoktu, sadece bunu alabildim." Dudaklarımı büzdüm. Poyraz'ın beni düşünmesi çok duygulandırmıştı. "Yapma öyle. Seni ısırasım geliyor." dedi. Gözlerimi yumdum.

Odama bir şeyler taşıdı. "Oturabilecek misin?" diye sordu. Gözlerimi açtım. "Olabilir." dedim. Başımın altındaki yastığı dik konuma getirdi. Oturur pozisyona geçtim. Poyraz yanıma oturup kocaman tepsiyi bacaklarının üzerine koydu. İçli köfte, sarma, çorba ve salata vardı. Bu nasıl bir menü? "Bunlar nerden çıktı?" İçli köfteyi eliyle alıp bana uzattı. Yarısını ısırdım. Geri kalanını kendi ağzına atmıştı.

"Sokağın başında ev yemekleri satan bir yer açılmış. Gidip tek tek denedim de öyle aldım. Senin de seveceğini düşündüm." Sevmek ne kelime bayıldım. "Ama kilo alırım ben." dedim. "Al zaten. Çok kilo kaybettin." Kaşığı çorbaya daldırdı. Çorbayı içince başım dönmüştü. "Bunlar efsane." Çorba kasesini elime alıp içtim. Kaşık zamanımı alıyor.

Az önce midem bulanıyor diyen kimdi acaba?

Sen bi' araya girmesen mi?

Çorba bitince sarma ve köfteleri birer birer götürdüm. Ağzım dolu olduğu halde ağzıma attığım beşinci sarmayı şıkıştırmaya çalışırken göz ucuyla Poyraz'a baktım. Gülümsüyordu. Sırıtıp son sarmayı Poyraz'a uzattım. Ağzını açıp aldı.

Tüm tabakları silip süpürmüştüm. Karın ağrımı da unutmuş olmalıydım. Suyumu içirip tepsiyi komodinin üzerine bıraktı. Ellerimi uzattım. Ayağa kalkıp çalışma masamın üzerindeki ıslak mendili aldı. Ellerimi güzelce sildi. Şu an bir bebekten farkım yoktu. Ağzımı da silmişti. "Pastayı sonra ye. Şimdi hepsi karışmasın." Başımı aşağı yukarı salladım.

Tepsiyi eline alıp çıktı. Bu defa ne getirecek diye beklerken çilekli danone ile girmişti. Yanıma oturup gülümsedi. "Markette bir çocuğun çok iştahlı bir şekilde yediğini görünce sen de yemek istersin diye düşündüm." Üzerindeki paketi çıkarıp bana verdi. Kaşığı da diğer elimle aldım. "Teşekkür ederim." dedim. "Görevim." dedi. Birkaç kaşıkta yiyip bitirdim. Poyraz elimdekileri aldı.

"Dudağının kenarına bulaşmışmış." dedi. Parmağımla silmek üzereyken benden önce davranıp parmağıyla sildi. Sildiği parmağını dudakları arasına yaklaştırıp yaladı. Kaşlarım havalandı. "Dudaklarımla mı almamı isterdin?"

İmdat!

Yüzüme yaklaştı. "Geri çekilmedin?" dedi, niye der gibi. "Öpmeyeceğini biliyorum. Söz verdiysen tutarsın sen." dedim. Gülümsedi. "Seni asla bırakmayacağıma da söz veriyorum. Bir kez daha söz vermek istedim." Burnumun ucunu öpüp geri çekildi.

Yastığımı düzeltti. Uzandım. Elindekileri bırakıp yanıma oturdu. "Sen dün çok yorulmadın mı? Neden dinlenmiyorsun?" dedim. Uzanıp ellerini yanağının altında birleştirdi. Bana bakıyordu. "Senin gözlerini görünceye kadar yorgundum. Şu an değilim." Sıcak su torbasını kendime bastırıp gülümsedim.

"Ne kadar sürüyor? Araştırdım da her ay oluyormuş. Hep böyle acı mı çekiyorsun?" Dudaklarımı ıslattım. "Beş gün sürüyor. Yılda bir defa çok sancılı oluyor. Normalde ilaç kullanıyordum ama artık kullanmıyorum. Operasyon da bana sorun yaşatıyor." Anladığını belli eder gibi kafasını salladı. "Yarın iyi olursan Soner ile konuşmaya gidelim mi?" Gülümsedim. "Gideriz." Birden doğruldu. "Film izleyelim. Bilgisayarını alıyorum." dedi. "Tamam." dedim.

Dizüstü bilgisayarımı kalktığı yere koyup kendisi arka tarafıma geçti. Kollarını belime doladı. Bir eli karnımın üzerindeydi. Masaj yapmaya başlamıştı. "Ne izleyelim?" Böyle mi izleyeceğiz? "Sıcak olursun diye böyle izleyelim." Poyraz kesinlikle aklımı okuyor.

"Romantik bir film izleyelim." deyip parmaklarımı klavye üzerinde gezdirdim. "Hiç sevmem ama izleyelim." dedi. İzlemediğim yabancı bir filmi açtım. Çenesini başıma yasladı. Ağrılarım masajı ile geçiyor gibiydi.

Film başlamıştı. İlk on dakikasını sessizce izlemiştik. "Çok sıkıcı ya." Daha çok bana yanaştı. Aramızdan iğne bile geçemezdi. Yanağımı öpüp tekrar çenesini başıma dayadı. Ben bugün neden bir şey diyemiyorum. "Öpüp durma." Omuz silkti.

Filmin otuz ikinci dakikasında Poyraz'ın karnımdaki bir süredir yavaşlayan eli durmuştu. Başımı çevirip Poyraz'a baktım. Uyumuş. Kıkırdadım. Filmi durdurup bilgisayarı kapattım. Biraz itip Poyraz'a döndüm. Sıcak su torbası aramızdaydı. Üzerindeki örtüyü düzelttim. Çatık kaşlarına bakıp gülümsedim.

Başımı göğüsüne yasladım. Kolumu da beline dolamıştım. "Sana tekrardan güvenmek istiyorum. Sana inanmak istiyorum. Ama korkuyorum. Ama istiyorum." Gözlerimi yumdum.

"Beni tekrardan aşka inandırır mısın?"

____________

Fazla güzel oldunuz siz...

Resmen ellinci bölüme geldik. Vay be!

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz sahne?

Sizce ilerleyen bölümlerde neler olacak?

Hoşçakalın.

🐺🤞💞

Continue Reading

You'll Also Like

235K 9.7K 25
Bir komutana anonim olarak mesaj atarsak en fazla nolur? ‹ ·_· › Başlangıç: 04.03.2024
2.9M 193K 71
Venüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.
5.3K 315 24
Bora hayatıma girene kadar hayatım oldukça sıradandı. Sıradan bir hayatı olan sıradan bir dansçı... Bora'nın hayatıma girmesiyle her şey değişmeye ba...
5.6K 985 20
Bir dergide iyi bir konumda editör olarak çalışan Şafak derginin iki ay sonraki sayısı için belirlenen konu üzerine araştırma yapıp yazı yazmak üzeri...